Kategori: Nigar Ögeday

  • CHP Genel Merkezinde Eylem

    CHP Genel Merkezinde Eylem

    Cumhuriyet Halk Partili bir grup genç; CHP Genel Merkezi önünde oturma eylemi başlattı. Eyleme civardan hemen destek geldi. - fb img 1530043588476998941817

    Cumhuriyet Halk Partili bir grup genç; CHP Genel Merkezi önünde oturma eylemi başlattı. Eyleme civardan hemen destek geldi.

    Gençler, twitter’dan “CHP’ye gönül veren ve Muharrem İnce’ye oy veren tüm yurttaşlarımızı çağırıyoruz.” yazarak #HemenŞimdiİstifa haştenginden; “Muharrem İnce’yi seven buraya gelir oturur. Boş Lafla peynir gemisi yürümez.
    Tüm Türkiye’den insanları buraya bekliyoruz” çağrısı yaptılar…

    Yapılan eylemin ardından eylemciler birde basın açıklaması yaptılar.

    Haberin videosu;

    Haber: Nigar Ögeday

    Turkishnews.com

  • Nigar Ögeday Yazdı Büyük Bey Elçibey

    Nigar Ögeday Yazdı Büyük Bey Elçibey

    Ebulfez Elçibey. Bu ad benim için çok şeyi ifade ediyor. Elçibey dedikte gözümün önünde her şeyden önce büyük bir Türk insanı canlanıyor. Tüm azametiyle bir Türk devleti. Çünki Elçibey"in hayalimdi bu. Hayatda en büyük isteği bunun gerçekleşmesini görmekti. Kendisini tanıyan herkes Elçibeyin bu emeli uğrunda canı kadar sevdiği yavrularını bile feda etmekten çekinmeyeceğini bilir. Elçibeyi 1998 senesinde yakından tanıdım. O zamana kadar kendisini uzaktan tanırdım. Doğru, Elçibey"le SİDSUH (SRDSİH-Seçim Reformlarının Demokratik Seçimler İçin Haraketi) toplantılarından sonra arada bir görüştüğümüz oluyordu. Bu da basın toplantılarına denk gelirdi. İtiraf etmeliyim ki, benim için diğer siyasilerden pek farkı yoktu. Hatta kendisini eleştirdiğim yazılarım da olmuştu. Yaptığının anlaşılmadığını, yönetimden neden bu kadar kolay ayrıldığını defalarca yazdığım yazılarda sorgulamıştım. Bir gün basından her kesin iyi tanıdığı Sevil Ulvi isimli bir arkadaşım bana “neden Elçibey"le röportaj yapıp tüm bunları kendisine sormuyorsun?” ve “istersen röportajı birlikte yapalım mı?” dedi. Anlaştık. Gazete genel yayın yönetmenliğiyle görüşüp Elçibey"le röportaj yapmak istediğimizi söyledik. İzin verildi. O sırada çalıştığım gazetenin başyazarı Asaf Hacıyev gülümseyerek: “Nigar, biraz zorlanacaksın” dedi. Özgüvenimi kaybetmeden “hiç de zorlanmam” desem de içime bir tedirginlik doğdu. Büyük bir insanla söyleşi yapacaktım. Sevil hanım yapacağımız röportajın zamanının teyit etmek için Elçibey"in yardımcısını aradı. Oktay Kasımov ve Ulvi Hekimov da bize yardımcı oldular. - 20180624 144041945688577

    Ebulfez Elçibey. Bu ad benim için çok şeyi ifade ediyor. Elçibey dedikte gözümün önünde her şeyden önce büyük bir Türk insanı canlanıyor. Tüm azametiyle bir Türk devleti. Çünki Elçibey”in hayalimdi bu. Hayatda en büyük isteği bunun gerçekleşmesini görmekti. Kendisini tanıyan herkes Elçibeyin bu emeli uğrunda canı kadar sevdiği yavrularını bile feda etmekten çekinmeyeceğini bilir. Elçibeyi 1998 senesinde yakından tanıdım. O zamana kadar kendisini uzaktan tanırdım. Doğru, Elçibey”le SİDSUH (SRDSİH-Seçim Reformlarının Demokratik Seçimler İçin Haraketi) toplantılarından sonra arada bir görüştüğümüz oluyordu. Bu da basın toplantılarına denk gelirdi. İtiraf etmeliyim ki, benim için diğer siyasilerden pek farkı yoktu. Hatta kendisini eleştirdiğim yazılarım da olmuştu. Yaptığının anlaşılmadığını, yönetimden neden bu kadar kolay ayrıldığını defalarca yazdığım yazılarda sorgulamıştım. Bir gün basından her kesin iyi tanıdığı Sevil Ulvi isimli bir arkadaşım bana “neden Elçibey”le röportaj yapıp tüm bunları kendisine sormuyorsun?” ve “istersen röportajı birlikte yapalım mı?” dedi. Anlaştık. Gazete genel yayın yönetmenliğiyle görüşüp Elçibey”le röportaj yapmak istediğimizi söyledik. İzin verildi. O sırada çalıştığım gazetenin başyazarı Asaf Hacıyev gülümseyerek: “Nigar, biraz zorlanacaksın” dedi. Özgüvenimi kaybetmeden “hiç de zorlanmam” desem de içime bir tedirginlik doğdu. Büyük bir insanla söyleşi yapacaktım. Sevil hanım yapacağımız röportajın zamanının teyit etmek için Elçibey”in yardımcısını aradı. Oktay Kasımov ve Ulvi Hekimov da bize yardımcı oldular.

    Bir hafta sonra biz Elçibey”in çalışma odasında kendisiyle yüz-yüze oturarak röportaj yaptık. Elçibey”in çalışma odasına girdikten 5 dakika sonra tüm heyecanım gitti. Bu büyük insanın cana yakın tavırları, sanki yıllardan beri bir-birimizi tanıyormuşuz gibi davranması, her haraketinde Türk insanına, en önemlisi de Türk kadınına olan saygısı dikkatimden kaçmadı. röportajı bitirmiştik. Fakat Elçibey”le samimi söyleşimizi bir saat daha sürdü. Onun ideallerinri, Türk dünyasıyla ilgili bitmek bilmeyen dileklerini, Azerbaycan”ı Türkiye”siz düşünememesini, birleşik Azerbaycan devletinin kurulmasıyla ilgili konuştuklarını dinledikçe ben Elçibey”i yeniden keşfettim. Bu büyük insanın Türk dünyasının birliği, bütünlüğü için ne kadar çaba harcadığını ve bu uğurda savaş vermek için nasıl yandığını gördüm. Onun tüm yaşamını bu uğurda harcadığını anlayabiliyordum. Elçibey”le ilgili yazdıklarımdan dolayı utanç duymadım desem yalan söylemiş olurum. Onun fikirlerini dinledikçe yazdıklarım teker-teker gözümün önünden geçdi. Nasıl büyük bir yanlış yaptığımı anladım. Neden yönetimden kolayca ayrıldınız sorusuna ise gülümseyerek “her şeyin zamana ihtiyacı var, zamanı geldiğinde her şeyi bileceksiniz, zamanı geldiğinde bu konuda konuşacağım”. Bu sözlerinden sonra artık kendisine soru soramadım. O kadar içtenlikle söylemişti ki, beklemekten başka çare yoktu. Fakat çok yazık, Elçibey”in ömrü dediği zamanın gelmesine yetmedi. Tanrı onu bizden ayırdı. Elçibey”le 1998 senesinin güzel bir ilk bahar günü Bakü”de Hakani sokaktaki parti merkezinde başlayan tanışlığımız 2000 senesinin ilk baharına kadar devam etti. Elçibey o sene tedavi için Türkiye”ye götürüldü. Son nefesini de uğrunda hayatını feda etmeğe hazır olduğu Türkiye”de verdi. Tanıştığımız iki sene boyunca zaman-zaman Elçibey”le görüşmüştük. Basın toplatılarında, konferanslarda. Her defasında ışık dolu bakışlarıyla gazetecileri seyreden Elçibey bizlere sabırlı olmayı tavsiye etti. Henüz genç olduğumuzu, bir gün Türk topluluklarının birliğini ve Türk dünyası karşısında tüm dünyanın zayıf kalacağını göreceğimizi söyledi. Birleşik Azerbaycan uğrunda verdiği mücadelenin bizlerce sürdürüleceğine ve bu işi sonuca bağlayacağımıza çok inandağını söyledi büyük Elçibey.

    Ebulfez Elçibey”le yaptığımız o röportajda pek çok konulara girmiştik. Cumhurbaşkanı olduğu dönemde göreve getirdiği hükumet üyelerinin kendisine nasıl ihanet etmelerinden 1998 senesi başkanlık seçimlerinde Elçibey”in başkanı olduğu AHCP-nin kendi müttefiği olan parti liderleri tarafından desteklenmekten vazgeçilmesine kadar pek çok konuları konuşmuştuk. Bu konuyu hatta röportajdan sonra konuştuk. Her defasında Elçibey bir kelimede bu insanların kimler olduğunu bize anlattı. “Acele etmeyin, zamanı geldiğinde onların kim olduğunu bileceksiniz” dedi. Bunu telaffuz ederken yüzündeki ifade bile bizlere çok şeyler söylüyordu sanki. İşte o an kimin kim olduğunu bir daha anladım. İşin ilginç tarafı Elçibey”in çalışma odasında edindiğim kanaatlerin doğruluğunu aradan geçen 20 senelik zaman zarfında teyit ettim. Kimin hain olduğu, iktidarın kesesinden nemalanarak Elçibey”e kimlerin ihanet ettiği malum oldu ve şu anda da malum olmaya devam ediyor.

  • Keşke okusanız

    Keşke okusanız

    Cemiyetimiz de adı kölelik olan iğrenç bir hastalık var. Bu hastalık parti ve din köleliği… Mesela hangi kölenin siyasi parti lideri bir yanlış yaparsa sen yanlışını bildirirsen hemen bu köleler sana saldırır veya başka partinin liderini eleştirir! - 60251e69 2b87 4118 b3af 90bbff7ca1ee

    Cemiyetimiz de adı kölelik olan iğrenç bir hastalık var. Bu hastalık parti ve din köleliği… Mesela hangi kölenin siyasi parti lideri bir yanlış yaparsa sen yanlışını bildirirsen hemen bu köleler sana saldırır veya başka partinin liderini eleştirir!

    Hangi tarikat hocası dini kullanarak bir yerlerinden yalan ayet uydurur, hemen sadece namaz kılıp, oruç tutmadan başka hayatında bir kitabı bile okumayan hocaların kokuşmuş ağzından çıkanı dinleyen bir sürü köle saldırıya geçip karşısındakini dinsiz ilan eder. Oysa karşısındaki hakiki dinini yaşayan, eğitimli bir hocadır.

    Aziz köleler saldırıya geçmeden önce Yaradan’ın size verdiği o beyini kullanın. Yok, eğer siyasi parti ve ya cemaatlerde uydurulan yalanlarla beyninizi kurdublarsa bari susun! Unutmayın köleler ağaları tarafından kışkırtmak içinse, susmasını da bilmelidirler. Yıllardır sırtınızda taşıdığınız bu siyasetçi ve hocalar yüzünden milletin manevi değerlerini yok ettiniz. Azcık kendinize yazığınız gelsin. Bir kac günlük sırtınızda taşıdığınız ağalarınızı indirin, dinlenin. Yoksa kölelerle aynı ortamda yaşamaktan ülkemizi kaybedeceğiz. Sizinle aynı, insan sınıfında olmaktan utanır hale getirmeyin insanlığı. Unutmayın bu güne kadar yaşanan tüm olumsuzluklar sizlerin köle psikolojisi yüzünden oldu. Ve sizi kullananlarda bunu iyi bilir.

    Kölelik psikolojisine yatkın olduğunuzun  işaretleri;

    Çok fazla televizyon seyretmek: Köle psikolojisine yatkın olmanın en açık işaretlerinden biri de ana akım TV yayınlarının esiri olmaktır. Çünkü gün boyu gözünüzün önünden akıp giden dizilerin, realite showların ve sizi sürekli tüketmeye yönlendiren reklam kuşaklarının insan algısını manipüle ettiği artık bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek.

     Politikacıları desteklemek:Politika, öz itibariyle dünyayı gerçek manada iyiye götürmeyi amaçlayan bir araç olmaktan çok uzaktır. Politikacılar genelde iktidarı elde etmek uğruna, boş vaatlerin ve anlamsız argümanların ardına sığınırlar. Bu yüzden bir politikacıyı ya da siyasi partiyi ateşli bir şekilde desteklemek demek, politikacıların toplum üzerinde uyguladıkları köleleştirme politikalarının amacına ulaştığını gösterir.

    Alışverişin sizi dertlerinizden soyutladığına inanmak: Cevabınız evetse özgür bir ruh olduğunuzu söyleyemeyeceğiz. Çünkü moda trendleri, sürekli değişen eğilimler ve cafcaflı reklam kampanyaları sadece büyük şirketlerin daha fazla para kazanmasını sağlamak için kurgulanmış bir oyundur.

    Bir dine / inanca körü körüne bağlı olmak: Dinler ve inanç sistemleri insanlara genelde erdem ve spiritüel hayat dersleri içerse de, bu inanç sistemlerini hiç sorgulamadan kabul edip tüm hayatı bu kökleşmiş inançlara göre yaşamak sizin zihinsel özgürlüğünüzü elinizden alır. Zamanla hayal gücünüzü ve haksızlıklar karşısındaki tepkinizi de yitirmenizi sağlayan bu davranış biçimi yaşam kalitenizi de hızla düşürecektir. Aliya İzetbekovic deyir ki; “Unutmayın dinle bilim ayrı düşünce din geriliye bilim ise Ateizme doğru ilerler”

     Çalışma konusunda kendinizi aşırı baskı altında hissetmek:, Mevcut ekonomik sistemin en kötü yanlarından biri de insanları kredi kartları, banka kredileri vb. kanallarla sürekli borçlandırarak onları sevmedikleri işlerde çalışmak zorunda bırakması.

    Yediklerinize dikkat: Bedeniniz, ruhunuzun tapınağıdır. Bu yüzden, tüm hayatınızı içinde yaşamak zorunda olduğunuz bedeninize çöp kutusu muamelesi yapamazsınız. Market raflarında gördüğünüz renkli paketlere ya da televizyonda yayınlanan iştah kabartan reklamların oyunlarına gelerek endüstriyel gıdalar tüketmek, kendinizi bir bağımlılığın içine hapsetmekten başka bir şey değildir. Bundan başka büyük şirketlerin isteği üzerine televizyonlardaki diyetisyen doktorların uydurduğu saçma sapan yemekler. Yani insan olarak özgür yemek hakkınızdan vazgeçip kendinizi karatayların eline bırakmışsın.

    Şuursuzca ilaç almak:Sistemin topluma dayattığı en zehirli alışkanlıklardan biri de kontrolsüz ilaç tüketimi. Çünkü günümüzde ilaçlara ulaşmak son derece kolay… Amerika’da ağrı kesici bağımlılığı yüzünden acı çeken yüzbinlerce insan olduğunu hesaba katarsak, sistemin hesaplandığı gibi tıkır tıkır işlediğini görebiliriz.

    Aslında bu konuyu uzatabilirdim. Sadece okuyucuların sabrını da dikkate alıp es geçtim. Diğer yazılarımda da sabırsızlık hastalığını yazacağım. Emin olun o kölelik hastalığından daha dehşetlidir.

     

  • Türk Dünyası Parlamenterler Birliği Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin 100. Yılını kutladı.

    Türk Dünyası Parlamenterler Birliği Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin 100. Yılını kutladı.

    Turkishnews/Nigar Ögeday - aNA rESİM

    Türk Dünyası Parlamenterler Birliği Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin 100. Yılını kutladı. Gün dolayısıyla Nail Çelebi Başkanlığındaki  heyet, Cumhuriyet ateşini 100 yıl önce yakan devletin kurucu lideri Mehmet Emin Resulzade’nin Ankara Cebeci’deki kabrini ziyaret etti.
    Kabre çelenk bırakan heyet, Resulzade’yi rahmet ve minnetle andı.
    Birlik Başkanı Nail Çelebi,  1918’de kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin bugünkü Türkiye Cumhuriyetinin esin kaynağı olduğunu  söyledi.
    Resulzade’nin Büyük bir lider olduğunun  altını çizen  Nail Çelebi; “23 ay içinde  demokratik ve çok partili cumhuriyetin en güzel örneğini verdi. Latin alfabesini getirdi…” diye konuştu.

    Nail Çelebi , Azerbaycan Halk cumhuriyetinin en önemli özelliğini ise şöyle tanımladı.
    “Devletin millet kimliğiTürk ve lisanı da Türkçe idi. ”
    Bu özellikleri ile bugünkü çağdaş Türkiyenin esin kaynağını oluşturduğunu söyleyen Nail Çelebi; Büyük lider Mehmet Emin Resulzade’yi rahmet ve minnetle andıklarını kaydetti.
    Çelebi; sözlerini Nice 100 yıllara can  Azerbaycan, Ruhun şad, mekanın cennet olsun büyük lider sözleriyle tamamladı.
    Oye yandan Azerbaycanda görev yapan Büyükelçi, diplomat , müşavir v temsilciler de büyük lider Resulzade’nin kabrini ziyaret etti.
    Büyükelçi Hulusi Kılıç, Bir kere Yükselen bayrak bir daha inmez sozunun tüm mazlum milletlerin düsturu olduğunu söyledi.
    Kılıç, Türkiye Cumhuriyetinin esin kaynağının da Azerbaycan Halk cumhuriyeti olduğunu belirterek Azerbaycan ve bütün Türk dünyasının bu gurur gününü kutluyorum. Büyük Lider Resulzade’yi rahmet ve minnetle aniyorum” diye konuştu.

    Turkishnews/Nigar Ögeday

     

    Turkishnews/Nigar Ögeday - 2 3

    Turkishnews/Nigar Ögeday - 3 2

    Turkishnews/Nigar Ögeday - 5

  • Hainin Milleti Olmaz

    Hainin Milleti Olmaz

    Rahmetli Nenem; “diyordu ki bir insanın kendine yaptığı kötülüğü bütün dünya gelse yapamaz.” Kadrolu hâinlerimizden Rüstem İbrahimbeyov gibi. - 0d5b30aa 16b2 4fd9 99d1 5badedc5079c

    Rahmetli Nenem; “diyordu ki bir insanın kendine yaptığı kötülüğü bütün dünya gelse yapamaz.” Kadrolu hâinlerimizden Rüstem İbrahimbeyov gibi.

    Türkiye’den olan okuyucularıma hatırlatayım ki Azerbaycan’da da Türkiye’de olduğu gibi kadrolu vatan hainleri var. Bunlar genellikle Rusya’nın koltuğuna sığınıp Ermenilerin sesi olmayı tercih ederler. Çünkü paraları oradan gelir. Hemen kadrolu hainlerden biri Rüstem İbrahimbeyov’un çektiği “Kafkasya’nın üçlemesi” adlı filmi buna örnektir. Filmde Ermenilerin 1918 yılında aynı zamanda 1992 yılı Hocalı’da yaptıkları unutulur. Ermenilerin Türklere karşı yaptığı vahşeti Azerbaycanlıların Ermenilere karşı yapmış gibi gösterir. Ermeniler mazlum, Azerbaycanlılarsa zalim olarak takdim edilir. Bir sözle Ermenilerin bugüne kadar yaptıklarının hepsi birer birer bizim önümüze konur.

    Bütün bunlara göre İbrahimbekov’a asla kızmadım, aksine aksini yapsaydı şaşırırdım. Vatana millete sahip çıkmak namus meselesidir. Namus da her benim diyen de olmaz. Bu öyle bir değerdir ki onun hiçbir yüksek eğitimle ya da bütün dünyayı gezmekle elde edilmesi mümkün değildir. O değer; “annenin sütünden babanın damarındaki kanından” gelir.

    Bu bir karakter meselesidir!

    Rüstem İbrahimbeyov gibiler bu hisleri anlamaz. Her soy isminde “Bey” olan Bey olsaydı, bugün ben bu yazıyı yazmış olmazdım. Aziz ve değerli milletin bugün soy kütüğüne sahip çıkmasını bilmeyen yaşadığı toprağına hainlik yapan, Rus’un Fransız’ın İngiliz’in emri ile başına geçirilen tasma nereye çekilse oraya giden, “Nobel mükâfatı” almak için Ermenilerin karşısında köle olmayı tercih edenlere kızmayın. Unutmayın onlar bu davranışlarıyla sizleri, vatanı, milleti değil her şeyden önce soy kökünü taşıdığı dedelerinin mezardaki kemiklerini sızlatmışlardır. Böyle satılmış kölelerden fayda olmaz.

    Yabancıların Türkler üzerinde bir politikası var. Derler ki; “Türklerin hainlerini kahraman yapın kendi hainlerimizi ise idam edin.” Rüstem gibilerde yabancıların sizlere kahraman olarak göstermek istedikleri kişilerdendir.

    Benim bu konuda kızdığım taraf Azerbaycan iktidarı ve muhalefetidir. Bildiğim kadarıyla bu hain Ermeni kölesi hala Azerbaycan Devlet Yazarlar Birliği’nin Fahri üyesidir. Aynı zamanda Azerbaycan’ın yüksek ödülü olan  Şöhret madalyasını taşımaktadır.

    Neyi bekliyorsunuz?

    Azerbaycan karşıtı başka filmleriyle cikmasını mı?

    Bugüne kadar Azerbaycan için hiçbir iş görmeyip, bir kere olsun Azerbaycan’a geldiğinde “Şehitler hiyabanına” geçmeyen birine bu ödülü neden vermişler, bunu hiç düşünmediniz mi?

    Bir kere Putin’le bir kere Fransa’nın herhangi bir memuruyla yemek yedi diye bunları bizim başımıza kahraman olarak geçirmeniz yeter. Kendi dilini bilmeyip Rus dilini biliyor diye bunlara elitler(!) demeyiniz yeter!

    Kendi dilinde konuşmayıp, İngilizce, Fransızca konuşuyor diye bunları aydın(!) olarak görmeniz yeter. Kafkaslardan Rusya’ya giden bütün hırsızlar, Rus dilini ana dili gibi konuşur. Geçmiş Sovyetler Birliği’nden Dubai’ye kendini satmaya giden bütün ahlaksız kadınlar İngilizceyi kendi ana dili gibi konuşur. O zaman alın bunların hepsine madalya verin.

    Bu vatan haini ile Milli şurada birleşen muhalefetedir sözüm. Hayırdır, sesiniz neden çıkmıyor?

    Yoksa ağababalarınızdan emir mi bekliyorsunuz?

    O isminin altına sığındığınız Ebulfez Elçibey’den utanın! İktidar olamamanızın kinini Azerbaycan’dan, milletimizden çıkarmaya hakkınız yok! O arkanızda gördüğünüz Batı, sizi hiçbir zaman iktidar yapmayacak. Bugün sesinizi çıkarmadığınız arkadaşımız, dostumuz deyip sahiplendiğiniz Rüstem gibi karaktersizler, size makam vermeyecek…

    O yüksek makamı sadece ve sadece halk verir!

    Rüstem gibilerle yola çıktığınız için Azerbaycan halkı size oy vermedi ve bundan sonra da oy vermeyecek. Siz Rüstem’e sarılmaya devam edin. Bir şeyi unutmayın ki; “tarih ne Rüstemleri ne de ona sarılan sizleri asla unutmayacak!”

    Nasıl ki Ali Haydar Karayev ve onun gibiler unutulmadıysa, bu yaptıklarınızla siz Azerbaycan iktidarına değil Azerbaycan devletine Azerbaycan halkına, 100 yılını kutlamaya hazırlandığımız Azerbaycan demokratik Cumhuriyeti’nin kurucularından, onların devamcılarına, Karabağ uğrunda 1988-1993 yılında  verdiğimiz 20 bin  şehidimize ihanet etmiş oluyorsunuz.

    Hainlere ise Türk töresinde; değil bu dünyada, öbür dünyada bile yer yoktur!

    Son olarak da, Ramazan Kurt’un “Hain” isimli şiirinden bir beyiti hatırlatmak istedim.

    Üreğinde kin ve nefret sezenler
    Dost görünüp düşman gibi gezenler
    Ana yurdum bölge bölge çizenler
    ZAN arıyor bu vatanı bölmeye

  • Şuşadan Mektup Var

    Şuşadan Mektup Var

    Selam değerli Azerbaycanlılar! - 20180507 211539297082449

    Selam değerli Azerbaycanlılar!

    Benim adım Şuşa…

    Eminim çoğunuz beni tanımıyor ya da unuttunuz…
    Eskiden beni yılda bir kere hatırlıyordunuz.
    Çok acı olsa da, bu bir gün hatırlanmak bile bana yetiyordu. En azından unutulmadığımı düşünüyordum. Bir gün beni görmeye geleceksiniz diye ümit ediyorum.Bir zamanlar babalarımızın gezmeye gittiği, yaşadığı, Ulu Türk yurdunu; yani beni hatırlamamanïz bütün umutlarımı öldürdü. Oysa ben Karabağ’ın baş tacıydım… Oysa ki ben şerefli tarihi olan bir Türk yurduydum. Azerbaycan medeniyeti denince ilk ben akla geliyordum.. Dünyanın kültür beşiğiydim. Koynumda ne dahiler yaşatmıştım. Ta ki 8 Mayıs 1992 yılına kadar…

    Herkes Şuşa’ya imrenirdi. Beni fethetmeye çalışan çok millet ve asker çıkmıştı. Ama
    sizin atalarınız kimseye vermemişti beni… 1992 yılında bu saatlerde beni seven, beni koruyan, beni sahiplenenleri kovmaya başladılar…

    Şiddetli dövüşler başladı. Kahraman Şuşalılar beni vermemek için direndi ama Rus destekli Ermrniler benim sahiplerimi kovdu… Ama hiç umudumu kaybetmedim. Bir gün mutlaka geri dönüp beni kurtaracaginiza ümit ettim. Ta ki bugün sosyal medyada ve Azerbaycan medyasında okuduğum yazılara kadar!

    Bugün amacım sosyal medyaya girip, benim sahiplerimin benimle ilgili hatıralarını okumak ve belki bir gün gelirler ümidiyle bir sene daha beklemek idi.
    Nereye baktımsa Şuşa değil, Elçin Elibeyli adlı birinin kendine sanatçıyım diyen Maral adlı bir kadını canlı yayından kovduğunu okudum. Herkese programın sunucusun kınayib, bu kadına sahip çıktığını bildirdi. Ben de herkesin konuştuğu programa baktım. Sunucuyu da, kendine sanatçıyım diyen kadını da kınadım. Yolunu 26 senedir hasretle beklediğim insanlarına da kırıldım, gönül koydum biraz da kınadım…

    Ey benim ümit ettiğim Azerbaycanlılar!

    Marala ayırdığınız zamanın 2 dakikasını, yazdığınız yazıların bir cümlesini bana ayırsaydınız ne olurdu?

    Sizin Maral için tartışdığınız bu saatlerde, 26 yıl önce benim evlatlarım Şuşa’dan kovuldu. Kızlarıma, gelinlerime, hamile kadınlarıma tecavüz edildi. Yaşlılar, çocuklar silah gücüyle evlerinden kovuldu. Oğullar şehit edildi, cesetleri Ermeni ayakları altında toprağa çevrildi.
    Sanattan haberi olmayanlara sahip çıkana kadar Şuşa’ya sahip çıksanız ne olurdu?

    Beni unuttunuz… Bari sanattan haberi olmayanlara kucak açtığınız kadar benim koynumda yetişen sanatçıların hatırına Harı Bülbülu hatırlasaydınız. Neyse o kadar diyecek sözüm var ki; ama eminim hiç bir faydası olmayacak.
    “Ümit en sonunda ölür” demiştir dedelerimiz.

    Bugün ben yüzümü Karabağamızın koca çınarı “Çıdır düzüne” dedim ki; ey tarih kokan toprak, ben ölüyorum sen de canını bırak. Çünkü seni de, beni de çoktan unutmuşlar. Bizim evlatlarımızın bizi hatırlayacak ne zamanı ne merakı ne ilgisi var. Onlar daha ciddi(!) işlerle meşgul oluyorlar.

    Sözlerimi bitirmeden, Çıdır düzü hıçkırarak bana aynen şöyle dedi:
    ” Ehhhhh kızım! Ben bunu işgalden bir yıl sonra anladım. Sadece senin umutlarını öldürmek istemedim. Yıllardır her işgal gününde de emperyalizmin bizlere armağan ettiği TV’lerde bir konu ortaya atıp bizi unutturdular. bu yüzden boşuna ümit etme. O çok sevdiğimiz, yolunu hasretle beklediğimiz insanlara biz lazım değiliz! Lazım olsaydık bizi çoktan işgalden azat ederdiler. Topkana’da iki ağaç kırıldı diye meydanlara dökülen o milyonlar, bugün de kimsenin emrini beklemeden gelir, bizi kurtarırdılar…”

    Çıdır düzü çok konuşacaktı… Sadece o an Çadır’a gelen ermenilerin sesini duyup, konuşmasını yarım kesti. Korkusundan değil. Düşmanı sevindirmemek için sustu. Ah bile çekmedi. Çünkü sizi sizden daha çok düşünüyor bu yerler…

    Kusuruma bakmayın, zamanınızı aldım. Çünkü sizlerin zamanı çok değerlidir. Daha büyük işlerle (!) meşgul oluyorsunuz. Şuşa ve Şuşallılar sizler için çok da önemli değil. Bana bakmayın “dertli konuşkan olur.”

    Boş verin yeniden maralların arkasından yürüyün. Çünkü sizler buna layıksınız. Elbet bir gün bize layık olan evlatlar ortaya çıkacak ve bizi kurtarmaya gelecek…

  • Duyun Çığlığımı!

    Duyun Çığlığımı!

    İnsanları bir türlü anlayamıyorum. - 6bfd02e4 6646 4983 a68a 5bd079581fb8

    İnsanları bir türlü anlayamıyorum.

    Kimse mutlu değil.

    Parası, pulu,  ailesi,  işi, evi  aşı olanlar da mutsuz.
    Bir gün işsiz kalan intihar etmek istiyor.

    Kocasından boşanan herşeyin bittiğini sanıyor.
    Takımı başka takıma yenilen matem ilan ediyor.

    Bir siyasi partinin üyesi diğer siyasi partiden olan kardeşini vatan haini ilan ediyor.

    Bir sözle her şey alt üst oluyor.

    Kimse kimseyi dinlemek istemiyor.

    Biri diğerinden bir adım önde ise arkadan gelen onu düşman olarak görüyor.
    Herkes başarısızlığının sebebini kendinde değil başkalarında arıyor.
    Evlatlar anne babanı beğenmiyor.
    Anne babalar özgürlük adı altında evlatlarının yanlışına ses çıkarmıyor.
    Erkekler dedikodu  yapıyor, kadınlar  sokak ortasında kavga ediyor.

    Yazarlar ise kimse okumaz diye bu konuları gündeme getirmiyor.

    Yani   toplum acımasızca bir kuyunun dibine doğru sürükleniyor.

    Buna dur diyen  bir Allah’ın kulu ise yok …  Gelecek yıllarda da  eminim dur diyen olmayacak.

    Kimi okuyucularım  bunları biz de biliyoruz; peki ne yapmamız lazım diye sorabilir.

    Bunun için devletin ciddi programları olmalıdır.
    Tehsil sistemi değiştirilmeli. Kurallar konulmalı, medyaya ve kamuoyuna nezaret eden bir komisyon kurulmalı…
    Her şeyden önce bu komisyonlara Türk olan, kendi örf adetini çok iyi bilen, evinde ve  çevresinde büyük küçük kavramını iyi anlayan sabırlı, psikolojisi sağlam olan insanlar yerleştirilmelidir.
    Komisyon üyelerinin  milli manevi değerleri herşeyin üstünde tutan,  maddiyata önem vermeyen, ahiretini düşünen, siyasetten uzak duran milli düşünce sistemini ve devletçiliği esas alan, mezhep ve din ayrımcılığı yapmayan  ve vicdanının sesini dinleyerek karar verecek bireyler olmaları sağlanmalıdir.

    Bu insanlara hangi ad  verilirse verilsin dur durak bilmeden,  incinmeden,  küsmeden halkın geleceği için çaba vermelidir.

    Eminim ki  toplumumuzda  tarafsız sadece ve sadece halkını düşünen insanlarımız var.
    Geç kalmadan bu insanları bir araya getirip onların sağlam düşüncesinden yararlanmmız lazım. Yine diyorum ki tek çare; hiçbir siyasi partiye körü körüne bağlı olmayan, hiçbir dini cemaate   bulaşmayan, tüm inançlara hitab eden,   hiçbir kutuplaşma da yer almayan insanlar bir araya getirilmelidir.
    Çünkü bu insanlar başkalarından farklı olarak doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilecek erdeme sahiptirler. Bütün olumsuzluklara bağımsız olarak tepki koya bilirler.
    Herhangi bir TV’de yayınlanan programa bu bizim  televizyon deyip susmaz, herhangi bir siyasetçinin bakışına bu sağcıdır bu solcudur bu dincidir  deyip ayrım yapmazlar.
    Ak’a ak, karaya kara derler. TV’ler reklam alsın, birinin cepleri dolsun diye milletin manevi değerlerini aşağılayan programlara susmazlar. Bir sözle bu yolda gerekirse ölürler.  Ama milli menevi değerlerin yok edilmesine asla  göz yummazlar.  Aksi takdirde millet olarak yok olmaya mahkumuz.
    Eminlikle yaza bilirim ki; O yok oluş başladı. Ben ve benim gibi düşünüp yazanların son çığlığıdır bu .
    Bu Çığlık bugün duyulmazsa yarın geç olacak hem de çok geç…
    Bir devlet milli manevi değerlerini koruyamıyorsa devlet devlet olmaktan çıkar. Bu yüzden bizler  hem devleti,  hem de  milli manevi değerlerimizi koruyup yaşatmalıyız .  Aksi takdirde birini koruyup diğerini korumamak hiçbir işe yaramaz

    Dedem Korkut Destanı’nda Karaca Çoban’ın Bamsı Beyrek’in oğluna dediği güzel bir söz var.

    “Ey Oğul o toparağı korumazsan ekip biçmeye değmez.
    Toprağı ekip biçmezsen  korumaya da değmez”

  • Acilen Değişmemiz Lazım

    Acilen Değişmemiz Lazım

    Ortalık karma karışık. - 20180429 160724670257774

    Ortalık karma karışık.

    Ne büyük yeri belli ne küçük…

    Ne büyük büyüklüğünü yapıyor ne de küçük küçüklüğünü anlıyor. Bir sözle tamamen kimliğinden çıkmış durumdayız. Vicdanlar gitmiş onun yerini “EGO” almış. Cehalet diz boyu. Ama kimse bunu kabullenmiyor.

    Sosyal şebekelerde yazdıkları yazılarla kendilerini bilim adamı sananlar var. Herkes siyasileşmiş… Aile mefhumu ayaklar altına atılmış, milli konulardan sohbet bile edilmiyor. Siyasi parti yüzünden kardeş kardeşe düşman olmuş. Sokaklarda herkes agresif. Özür dilemek, yaptığı yanlışa göre yüzü kızarmak, bunların hepsi okuduğumuz romanlarda kalmış. Kimsenin sözü kimseye hoş gelmiyor.

    Otobüslerde büyükleri beklemeden otobüslere binenler var bunun için binmek isteyenleri engelleyenler var.

    Kendine erkeğim diyenler kadınlarla karşı karşıya oturup başka bir kadınların dedikodusunu yapıyor. Mahalle karısından farkı olmayan kravatlı takım elbiseli erkeklere dur diyen yok!

    Kendi bir işe yaramayan bir sürü erkek var ki bıyıklarından sakallarından utanmayıp bazı kadınlardan yardım bekliyor. Küfürlü konuşan kadınlar Asena topuklu Efe değiller. Namusu olmasa da olur, parası olanlara adam diyorlar. Evlatlar anneye babaya bağırıyorken, evde kimin anne kimin baba kimin evlat olduğu belli değil. İtiraz edersen buna modernlik diyorlar. Oysa bütün bunların hepsinin tek adı var gericilik!

    Bana göre modernlik anneye, babaya, büyüğe ve küçüğe saygılı olmaktır. Bana göre modernlik; zarafettir kültürdür, eğitimdir, özür dilemesini bilmek, dedikodu yapanın ağzının payını verebilmektir. Siyasi Partisi’nden dolayı kardeşini dışlamamak, düşene sahip çıkmaktır.

    Namuslu insanları parasıyla değil namus ile sahiplenmektir.

    Egosu olanlardan uzak durup vicdanı olanların sonuna kadar arkasında durmaktır. Ulaşım araçlarında çocuk, kadın, yaşlı, hasta görünce ayağa kalkıp yer vermektir. Araçlarından inenleri bekleyip onlar indikten sonra binmektir.

    Bütün gün dizileri izlemek değil, hiç olmazsa ayda bir kitap okumaktır. Çocuklarının yanında kocasına sesini yükseltmemektir. Yaşlanmış anne babaya, ihtiyacı olan kardeşlere sahip çıkmaktır. Komşunun kötü bir şeyini görünce dışlamak yerine üstünü örtüp onu doğru yola yönlendirmektir. Bir sözle 20-30 yıl önce nasıldı aynen öyle olmaktır.

    Zorda olmaz. Bizler o günleri yaşamış insanlarız.

    Annemin evimize misafir gelen de yemek yemediğini bilirim. Buna göre asla yüzünü asmadığını bilirim.

    Misafire “bir daha gelin, bekleriz!” dediğini bilirim.

    Misafirin çocuğu Annemin en sevdiği vazosunu kırarken annemin gülerek kırılan vazo olsun kalpler kırılmasın dediğini bilirim. Halamın bize gelirken babamın apartmandan çıkıp mahallenin ortasında kadar ablasını karşıladığını bilirim. Dedemin, nenemin bize gelirken evimizin en mukaddes insanları olarak karşılandığını bilirim. Benim gibi milyonlar var ki bu saydıklarımın aynısını yaşamışlardır. Maalesef 20 yıl önce bunu yaşayan bizler, EGO ilacıyla zehirlendik. Sağalmaz kötülük hastalığına yakalandık.

    Hissetmesek de, bu hem bizi hem de çevremizi yavaş yavaş öldürür. Bu hastalığa çare bulunmazsa ne Türklük kalacak ne insanlık!

    Bunlar olmadıktan sonra ne yaşamanın anlamı kalır ne de dünyanın. Geç kalmadan evlatlarımızın geleceği için kendimiz değişmeliyiz. Bunu yapmamız için sadece bir yol var oda kafamıza hiçbir şey bilmediğimizi sokup her şeyi yeniden başlamalıyız. Bunun için dizilerden vazgeçip kitap okumayı amaç edinmeliyiz. Aksi takdirde dünyanın hiç bir bilim dalı bizleri kurtaramayacak. Gelecek nesillerimize yazık olacak!

  • Halkımı Uyarmak Benim Borcumdur

    Halkımı Uyarmak Benim Borcumdur

    Son günler yürütülen siyaset bunu açıkça gösteriyor. Siyasi partilerde olan partililer ve yandaşları karşı Parti'den olanlara rakip gibi değil düşman olarak bakıyorlar. Rakiplerin yaptığı iyi şeyler bile onlara batıyor. Her şey onlara simsiyah görünüyor. Oysa siyasi partiler vatandaşlar arasında düşmancılık tohumu serpmek için değil, devletin çıkarları için kurulur. Bazen başka bir devlete devletçilik bakımından iktidarın diye bilmediğini demesi içindir siyasi partiler. Bir sözle siyasi partiler sadece iktidara gelmek için savaşmak değildir. Devlete, millete, vatana hizmet vermek içindir. Bu söylediklerimden Türkiye'de ve Azerbaycan'da eser, işaret kalmamıştır. Bir Parti üyesi diğer parti üyesinden düşmanmış gibi nefret ediyor. Bu her gün geçtikçe daha da hırçınlaşır. Siyasi partiler insanları kutuplaştırıyor. İş o yere gelip çakışıyor ki, hiç bir partinin üyesi olmayan bağımsız insanlara karşı herkes şüpheli yaklaşıyor. Yani siyasi kölelik insanların beynini yıkamış. - 20180404 091005356960217

    Yorum|Nigar Ögeday Her şeyden yazacağım, hem de her şeyden! Biz yazmazsak kim yazacak? Kim uyaracak bu milleti? Canım milletim tamamen yanlış bir yoldasın. Yanlış insanlara güvenip, yanlış insanları Kahraman ilan ediyorsun. Sen sen ol, düşmanlarının övdüklerine inanma.
    Amerika’da Batı’da kendi ülkesindeki hainleri asar, bizim ülkemizdeki hainleri Kahraman ilan eder! Yıllardır biz bunu yaşıyoruz. Yeni uyandık… Onların kahramanlarından uzaklaştık ki, yeni kahramanlarla karşımıza çıkmaya başladılar. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk milleti akıllıdır, zekidir” sözünü çok severim. İzin vermeyin ki bunun aksini ispatlayanlar olsun. Devlet, vatan, millet yolunda hizmet edenler kinle, nefretle yola çıkamaz. Bunun zararını ilk önce kendisi görür. Yolunda yürüdüğü milleti, Devleti, vatanı görür.

    Son günler yürütülen siyaset bunu açıkça gösteriyor. Siyasi partilerde olan partililer ve yandaşları karşı Parti’den olanlara rakip gibi değil düşman olarak bakıyorlar. Rakiplerin yaptığı iyi şeyler bile onlara batıyor. Her şey onlara simsiyah görünüyor. Oysa siyasi partiler vatandaşlar arasında düşmancılık tohumu serpmek için değil, devletin çıkarları için kurulur. Bazen başka bir devlete devletçilik bakımından iktidarın diye bilmediğini demesi içindir siyasi partiler. Bir sözle siyasi partiler sadece iktidara gelmek için savaşmak değildir. Devlete, millete, vatana hizmet vermek içindir. Bu söylediklerimden Türkiye’de ve Azerbaycan’da eser, işaret kalmamıştır. Bir Parti üyesi diğer parti üyesinden düşmanmış gibi nefret ediyor. Bu her gün geçtikçe daha da hırçınlaşır. Siyasi partiler insanları kutuplaştırıyor. İş o yere gelip çakışıyor ki, hiç bir partinin üyesi olmayan bağımsız insanlara karşı herkes şüpheli yaklaşıyor. Yani siyasi kölelik insanların beynini yıkamış.

    Millet bunun neticesinde siyasi önyargı hastalığına yakalanmış. Tüm bu saydıklarım biz gazetecilerin de işini zorlaştırır. Köle psikolojisi yüzünden Siyasi partileri tenkit edemez duruma gelmişiz. IYI Parti’yi eleştiren AKP’li, CHP’ni eleştiren MHP’li, AKP’nin eleştiren fetöcu. MHP’ni eleştiren HDP’li ilan ediliyor. Bu sebepten ülkedeki siyasi durum çok vahim!

    Tüm bunlara bakmayarak hala bağımsız kalmak isteyen gazetecilerimiz var. Ve bunun için çok büyük mücadele vermektedirler. Ülkeni bu duruma getiren “Emperyalist Güçler” bildiğiniz gibi medyayı da kendi elinde tutmaktalar. Bugün yandaş olmayan, siyasi partilere hizmet etmeyen medyanın ekmeği, suyu yoktur ama buna bakmayarak hala yukarıda dediğim gibi mücadele veren bağımsız medyamız vardır. Parayı pulu değil halkının geleceğini düşünen, tüm zorlukları göz önüne alan, kendi evladının geleceğini değil milletin geleceğini düşünenler var. Bunun için halkın sürü gibi birilerinin arkasından gözü kapalı gitmesine isyan eden, milleti durmadan uyaran nice aydınımız var.

    Maalesef her dönemde olduğu gibi şimdiki dönemde de halkından yana olan o Aydınlar, halkımız tarafından dışlanmaktalar. Partili olmadıkları için, siyasete bulaşmadıkları için, tek dertleri vatan millet olduğu için, yalnızlar, fakirdirler, evsizdirler, işsizdiler, ışıksızdılar, susuzlar…

    Çünkü “millet ve vatan için ağlayan göz, kör olanmış” diyenleri haklı çıkarmaktadır benim milletim. Oysa halkın dili gözü sesi olan bu bağımsız gazetecilere, aydınlara sahip çıkmak her birimizin borcudur.
    Unutmayın o gazeteciler, aydınlar sizin geleceğinize ışık tutanlardır. Gözünüzü sahte vadilerle boyayıp, sizi arkasında götürenlerin, size hizmeti isimleri sandıktan çıkana kadardır!
    Sandıktan sonra ise hakiki amaçları uğrunda çalışacaklar, halkı ise sadece seçimden seçime hatırlayacaklardır.
    Benim akıllı, zeki halkım bir düşün!
    Sana yol gösteren, senin gibi düşünmeyen insanların yazdıklarını mutlaka ve mutlaka sorgula. Sen sorgulamadığın sürece birileri seni mutlaka kullanacaktır. Kullanılmak ise Türk milletine yakışmaz. Çaya düşen saman çöpünden yapışırmış gibi birinden kurtulmak için emperyalizmin gönderdiği yılana asla sarılma. Emin ol, o yılan amacına ulaşır ulaşmaz ilk sokacağız sen olacaksın. Çünkü bütün siyasi oyunların sonunda hayrı da zararı da gören millet, vatan, devlet olur. Sen de milletsin, vatansın, devletsin.

  • Dünya Türkleri 31 Mart Soykırımını Andı

    Nail Çelebi, 100'üncü yılın temsili bir tarih olduğunu belirterek, Ermeni ve bolşevik çetelerinin son 2 yüz yıldır Azerbaycan Türklerine karşı acımasız katliamlarda bulunduğunu söyledi. - 20180330 1532291509645679

    Türk Dünyası Parlamenterler Birliği,
    31 Mart Azerbaycanlılarının Soykırımının 100. yılı dolayısıyla Türkiyenin başkenti Ankarada bir basın toplantısı düzenledi.
    Birliğin Başkanı Nail Çelebi, Ermeni çeteleri ve işbirlikçilerinin Türklere karşı haince yaptıkları soykırımları lanetledi ve şehitlere Allah’tan rahmet diledi.

    Nail Çelebi, 100’üncü yılın temsili bir tarih olduğunu belirterek, Ermeni ve bolşevik çetelerinin son 2 yüz yıldır Azerbaycan Türklerine karşı acımasız katliamlarda bulunduğunu söyledi.

    Çelebi, Ermeni-Bolşevik birlikleri ve çeteleri nin 31 Mart’ta başlayıp 3 gün içinde başta Bakü olmak üzere, onlarca Azerbaycan şehri ve Karabağ’ın dağlık kesiminde 50 bin Türk’ü acımasızca katlettiğinin altını çizdi.

    Bakü’nün katledilen 12 bin kişiyle bu soykırımın en acımasızca yaşandığı yerlerden biri oldunu ifade eden Nail Çelebi,
    ” Şamahı, Zengezur, Lenkeran,Guba’da toplu katliamlarının izlerini bugün bile görmek mümkün…” diye konuştu.

    Neydi bu insanların suçu? Diye soran Çelebi;

    “Hemen söyleyeyim… Bu insanlar sadece Türk oldukları için öldürüldü, vahşice katledildi. Bu yüzden Anadolu, Azerbaycan, Kırgız, Özbek, Türkmen, Kazak Türkleri bu acıyı hiç unutmayacak…”dedi.

    Ermeni- Taşnak zihniyetinin son olarak Hocalı’da kendini gösterdiğini anlatan Çelebi, Karabağ’daki Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sinin halen Ermeni işgali altında olduğunun unutulmamasını istedi.

    Çelebi;
    “Ermeni –Taşnak zihniyeti bugün de işbaşında… Kendilerinin yaptığı soykırımlar, işgaller Türkleri soykırım yapmakla suçlayarak örtülmeye çalışılıyor. Ama gerçeklerin üstü asla örtülemez.
    Türk dünyasında simge haline gelen 31 Mart Azerbaycan Türklerinin soykırım gününde Ermenilerce katledilen onbinlerce Türkü rahmetle yad ediyorum. Şehitlerimizin ruhları şad mekanları cennet olsun.
    Kendini Türk hisseden hiç kimse; Ermeni Taşnak çeteleri ve Bolşeviklerin bu katliamlarını, bu soykırımlarını unutmamalı, UNUTTURULMAMALI…
    Dünyanın hiç bir yerinde hiç bir Türkün ayağına, taş değmesin, işgal altında hiç bir Türk yurdu kalmasın… Başta Türkiyemiz olmak üzere bütün Türk yurtlarında şanlı BAYRAKLARIMIZ sonsuza dek DALGALANSIN.” Diye konuştu.

    Nail Çelebi, 1918 yılinda Kafkaslardaki Azerbaycan Türkleri’nin feryadını duyan Nuri Paşa Komutasındaki Türk Kafkas İslam Ordusu mensuplarını, Azerbaycan Türklerinin asla unutmadıgınin da altını çizdi.

    Başın toplantısına Birliğin Dış ilişkiler Genel Koordinatörü Hulusi Kılıç, Avrupa Gazeteciler Derneği Başkanı ve Birliğin Basın Halkla Ilişkiler Koordinatörü Adnan Fişenk, Birliğin Fahri Basın danışmanı Yüksel Değercan, Bayburt Miletvekili şaban Kardeş, Balikesi Milletvekili Numan Gültekin, danışman Güner Dinçaslan, Ramazan Bekleviç, Hanefi Dalmaç, ismail Cingõz, Can Berk Kanat katıldı…
    Azerbaycan Cumhuriyeti parlamentosu 31 Mart 1919’da bu tarihi Azerbaycanlıların Soykırım günü olarak kabul etmiş,

    Büyük Lider Haydar Aliyev de 1998’de çıkardığı kararname ile 31 Mart tarihini ikinci kez Azerbaycanlıların Soykırım günü olarak ilân etmişti..

    Turkishnews|Nigar Ögeday

  • Türk Gücü Dengeleri Değiştirdi

    Türk Gücü Dengeleri Değiştirdi

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Zeytin Dalı Harekâtı’ndan sonra yeni hedef olarak gösterdiği Sincar konusu Irak Hükümetini harekete geçirdi. Önce Erdoğan'ın sözlerine tepki veren Irak, komşu ülkelerden askeri operasyon düzenleyen herhangi bir gücün varlığına izin vermeyeceğini belirtmişti. Ardından ise Türkiye Cumhurbaşkanı’nın topraklarımız için tehlike olan her yere ansızın geleceğiz kararlığına yumuşak bir siyasi geçiş yaparak "Orada (Sincar'da) ülke bayrağımız dışında hiçbir yabancı bayrağın asılmasına ve Irak güçleri dışında kimsenin silah taşımasına izin vermeyiz. Kimsenin de topraklarımızı kullanarak komşu ülkelere saldırıda bulunmasına anayasamız gereği müsamaha göstermeyiz." dedi - nigar

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Zeytin Dalı Harekâtı’ndan sonra yeni hedef olarak gösterdiği Sincar konusu Irak Hükümetini harekete geçirdi. Önce Erdoğan’ın sözlerine tepki veren Irak, komşu ülkelerden askeri operasyon düzenleyen herhangi bir gücün varlığına izin vermeyeceğini belirtmişti. Ardından ise Türkiye Cumhurbaşkanı’nın topraklarımız için tehlike olan her yere ansızın geleceğiz kararlığına yumuşak bir siyasi geçiş yaparak “Orada (Sincar’da) ülke bayrağımız dışında hiçbir yabancı bayrağın asılmasına ve Irak güçleri dışında kimsenin silah taşımasına izin vermeyiz. Kimsenin de topraklarımızı kullanarak komşu ülkelere saldırıda bulunmasına anayasamız gereği müsamaha göstermeyiz.” dedi

    Türkiye’nin kararlılığı karşısında bununla yetinmeyen komşu Irak devletinin Başbakanı Neçirvan Barzani IKBY topraklarının komşu ülkelerin güvenliğine zarar vermek için kullanılmasını kabul etmediklerini söyledi.

    Bununla da kalmayan KDP, Barzani Vakfı, Afrin’de kurulan Meclis’e destek açıklaması yaptı. Bir sözle bölgede Türk kararlığı dengeleri hızla değiştiriyor. Bu değişiklik Batıyla  Rusya arasına kadar uzanıyor.

    Yani kimin kimle eskiden kalan hesabı varsa onu bile bu gün kesmeye kalkıyor.

    Önce Afrin’de ki meclise verilen Barzani desteğine değinelim.

    Hiç şaşırmadım!

    Yıllar önce Barzani ailesinin büyük bir aşiret olduğunu, asırlardır bu aşiretin devam etmesinin paraya bağlı olduğunu, parasını korumak için herkesle iş birliği yapabileceğini yazmıştım. Hatırlıyorum ki biznesinin esas hissesi Türkiye’de. Elinde olan ham malını dışarı satmak için transit olarak Türkiye’den yararlanmak zorunda. E peki, böyle olan halde Türkiye ne yapmalı? Sorusuna da cevap yazmıştım. Demiştim ki; zamanı gelince Türkiye’yi kullandıklarını sananlardan Türkler hesap sorarken, Barzanilerde o hesabın içinde olacak. Barzani’yi güç olarak görenlere karşı servetinin karşılığında onlara da iş düşecek. İş de o gün bu gündür!

    Birileri sosyal medyalarda hayallerinin yıkıldığını, “Kürdüstan” hayalleriyle Barzani’ye inanıp gençleri ölüme gönderdiklerini yazarlar.

    Daha anlamıyorlar ki, koskoca Türk milleti ve devletiyle oyun oynamak bu güne kadar kimsenin nasibi olmamıştır. Türk kendini uyuyor gösterip  sahnede oynayabilir ama tüm uyanıkları  o sahnede  mağlup ederek yenmeyi de iyi bilir. Tamam, size uydurulmuş  masal dolu tarihi  öğretebilirler.  Aynı zamanda Türklere kendi tarihlerini öğretmeye  bilerler. Ama tarih tekerrürden ibaret olduğunda mı öğretmediler?

    Kürdistan’ı savunan bir gazeteci arkadaşıma 10 sene önce  demiştim ki, boşuna kendinizi kandırmayın.  En sonda Orta Doğu’da bir referandumdan geçilir, bazı bölgeler Türkiye’ye katılır. Hatay referandumu dönemini iyi öğren. Onda da Barazani’nin dedeleri Kürtler adından çok kan döküp para kazanmıştılar. O zaman senin anlattığın sadece hayaldir demişti. Türk’ün hayalleri hep gerçekleşip Türkler asla boşuna hayal kurmaz demiştim.

    Burnuma ilerisi için bir referandum kokusu gelmeye başladı. Burnuma bu aralar güzel siyasi kokular geliyor. Bu koku içinde Karabağ kokusu da var!

    Yukarda yazdım!

    Amerika ve Avrupa, Rus yayı bitirme yürüyüşüne başladı. Eminim ki bu hain plana ne Türkiye  nede Azerbaycan asla karşılık vermez. Hainlik Türk’te yoktur, karşıdaki düşman bile olsa.

    Aralık ayında İran’a karşı başlatılan tazyikler ve aksiyalara destek verip oradaki Türkleri ayaklanmaya çağırsaydık, şimdi İran virandı. Rusya içinde aynı tepkimizi koyacağımızı biliyorum. Türk milleti devleti markaları namına da olsa asla kalleşlik etmez!

     

    Yıkılana destek vermek aklımızdan devlet politikamıza geçelim. Ama hesap ederim ki, bu günlerde Azerbaycan hakkı olan Karabağ topraklarını geri almak için iyi bir politika yürütmeli. Bu konuşma yoluyla değil, savaşla olmalı. Bizim buna gücümüz yeter!

    Yok, eğer illa da konuşulmalı diyorlarsa  bunu Türkiye ile Rusya konuşmalı. Tam zamanıdır!

    Tarihi kaçırırsak bir daha bu fırsatı yakalayamayacağız. Herkes kendi sorunuyla uğraştığı bu zamanında

    Karabağ’dan büyük sorun yok. Orta Doğu’dan kaçan teröristlerin toplandığı bu güzel  yurdumuzu kurtarmakla tüm komşu ve kardeş devletlerimize de  yardımcı olacağız.

    Nigar Ögeday

  • Türk’ün Bayramı Nevruz

    Türk’ün Bayramı Nevruz

    Yaklaşık 3 bin yıldır kutlanan belki de tek bayram. Yeni yıl, baharın başlangıcı anlamlarını taşısa da Türkler için ayrı bir önem ifade eder Nevruz... Zira, Türklerin (Göktürklerin) Ergenekon'dan demirden dağı eritip çıkmalarını, baharın gelişini, doğanın uyanışını temsil eder. Nevruz, Doğu Türkistan'dan Balkanlara kadar tüm Türk kavimleri ve toplulukları tarafından, MÖ 8. yüzyıldan günümüze kadar her yıl 21 Mart'ta kutlanır. Türk Dünyası Parlamenterler Birligi de Türk'ün bayramı Nevruz'u Türk dünyasından gazetecilerle kutluyor... Birlik Başkanı Nail Çelebi, Nevruz'un tüm Türk dünyasına birlik beraberlik getirmesini diledi ve kendini Tūrk hisseden herkesin Nevruz bayramını kutladı. Çelebi "Yeni yıl dileğimiz, dunyada zulme uğrayan Türk ve isgal altında Türk toprağı kalmasın" dedi. Çelebi; "Avrupa'ya , Abdye terorist ve teröre destek veren ülkelere karşı, şimdi Türk Birliği zamanıdır" diye konuştu. Türklerin son KIZIL ELMA 'sının Avrupa Birliği gibi bir Türk Birliği kurulması olduğunu belirten Nail Çelebi, Türkiye'yi Afrin'de Zeytin Dalı harekatinda yalnız birakmayanlarin Sadece Türk dünyası devletleri ve akraba toplulukları ve halkı olduğunun altını çizdi.. Ve Türkün Türkten Başka dostu yoktur şeklinde konuştu. Daha sonra Nail Çelebi, emekli büyükelçi Hulusi Kılıç, cok sayıda milletvekili, Birliğin fahri basın danışmanı Yüksel Değercan ve Birliğin Basın ve Halkla Ilişkiler Koordinatörü ve Avrupa Gazeteciler Derneği Başkanı Nevruz ateşinin üzerinden atladı. Türk Dünyası için dilekler Tutuldu. Nevruz bayramı kutlandı. Daha sonra nevruz yemeğine geçildi. - 1

    Yaklaşık 3 bin yıldır kutlanan belki de tek bayram. Yeni yıl, baharın başlangıcı anlamlarını taşısa da Türkler için ayrı bir önem ifade eder Nevruz… Zira, Türklerin (Göktürklerin) Ergenekon’dan demirden dağı eritip çıkmalarını, baharın gelişini, doğanın uyanışını temsil eder. Nevruz, Doğu Türkistan’dan Balkanlara kadar tüm Türk kavimleri ve toplulukları tarafından, MÖ 8. yüzyıldan günümüze kadar her yıl 21 Mart’ta kutlanır. Türk Dünyası Parlamenterler Birligi de Türk’ün bayramı Nevruz’u Türk dünyasından gazetecilerle kutluyor… Birlik Başkanı Nail Çelebi, Nevruz’un tüm Türk dünyasına birlik beraberlik getirmesini diledi ve kendini Tūrk hisseden herkesin Nevruz bayramını kutladı. Çelebi “Yeni yıl dileğimiz, dunyada zulme uğrayan Türk ve isgal altında Türk toprağı kalmasın” dedi. Çelebi; “Avrupa’ya , Abdye terorist ve teröre destek veren ülkelere karşı, şimdi Türk Birliği zamanıdır” diye konuştu. Türklerin son KIZIL ELMA ‘sının Avrupa Birliği gibi bir Türk Birliği kurulması olduğunu belirten Nail Çelebi, Türkiye’yi Afrin’de Zeytin Dalı harekatinda yalnız birakmayanlarin Sadece Türk dünyası devletleri ve akraba toplulukları ve halkı olduğunun altını çizdi.. Ve Türkün Türkten Başka dostu yoktur şeklinde konuştu. Daha sonra Nail Çelebi, emekli büyükelçi Hulusi Kılıç, cok sayıda milletvekili, Birliğin fahri basın danışmanı Yüksel Değercan ve Birliğin Basın ve Halkla Ilişkiler Koordinatörü ve Avrupa Gazeteciler Derneği Başkanı Nevruz ateşinin üzerinden atladı. Türk Dünyası için dilekler Tutuldu. Nevruz bayramı kutlandı. Daha sonra nevruz yemeğine geçildi.

    Nigar  Ögeday 

    Yaklaşık 3 bin yıldır kutlanan belki de tek bayram. Yeni yıl, baharın başlangıcı anlamlarını taşısa da Türkler için ayrı bir önem ifade eder Nevruz... Zira, Türklerin (Göktürklerin) Ergenekon'dan demirden dağı eritip çıkmalarını, baharın gelişini, doğanın uyanışını temsil eder. Nevruz, Doğu Türkistan'dan Balkanlara kadar tüm Türk kavimleri ve toplulukları tarafından, MÖ 8. yüzyıldan günümüze kadar her yıl 21 Mart'ta kutlanır. Türk Dünyası Parlamenterler Birligi de Türk'ün bayramı Nevruz'u Türk dünyasından gazetecilerle kutluyor... Birlik Başkanı Nail Çelebi, Nevruz'un tüm Türk dünyasına birlik beraberlik getirmesini diledi ve kendini Tūrk hisseden herkesin Nevruz bayramını kutladı. Çelebi "Yeni yıl dileğimiz, dunyada zulme uğrayan Türk ve isgal altında Türk toprağı kalmasın" dedi. Çelebi; "Avrupa'ya , Abdye terorist ve teröre destek veren ülkelere karşı, şimdi Türk Birliği zamanıdır" diye konuştu. Türklerin son KIZIL ELMA 'sının Avrupa Birliği gibi bir Türk Birliği kurulması olduğunu belirten Nail Çelebi, Türkiye'yi Afrin'de Zeytin Dalı harekatinda yalnız birakmayanlarin Sadece Türk dünyası devletleri ve akraba toplulukları ve halkı olduğunun altını çizdi.. Ve Türkün Türkten Başka dostu yoktur şeklinde konuştu. Daha sonra Nail Çelebi, emekli büyükelçi Hulusi Kılıç, cok sayıda milletvekili, Birliğin fahri basın danışmanı Yüksel Değercan ve Birliğin Basın ve Halkla Ilişkiler Koordinatörü ve Avrupa Gazeteciler Derneği Başkanı Nevruz ateşinin üzerinden atladı. Türk Dünyası için dilekler Tutuldu. Nevruz bayramı kutlandı. Daha sonra nevruz yemeğine geçildi. - 2

    Yaklaşık 3 bin yıldır kutlanan belki de tek bayram. Yeni yıl, baharın başlangıcı anlamlarını taşısa da Türkler için ayrı bir önem ifade eder Nevruz... Zira, Türklerin (Göktürklerin) Ergenekon'dan demirden dağı eritip çıkmalarını, baharın gelişini, doğanın uyanışını temsil eder. Nevruz, Doğu Türkistan'dan Balkanlara kadar tüm Türk kavimleri ve toplulukları tarafından, MÖ 8. yüzyıldan günümüze kadar her yıl 21 Mart'ta kutlanır. Türk Dünyası Parlamenterler Birligi de Türk'ün bayramı Nevruz'u Türk dünyasından gazetecilerle kutluyor... Birlik Başkanı Nail Çelebi, Nevruz'un tüm Türk dünyasına birlik beraberlik getirmesini diledi ve kendini Tūrk hisseden herkesin Nevruz bayramını kutladı. Çelebi "Yeni yıl dileğimiz, dunyada zulme uğrayan Türk ve isgal altında Türk toprağı kalmasın" dedi. Çelebi; "Avrupa'ya , Abdye terorist ve teröre destek veren ülkelere karşı, şimdi Türk Birliği zamanıdır" diye konuştu. Türklerin son KIZIL ELMA 'sının Avrupa Birliği gibi bir Türk Birliği kurulması olduğunu belirten Nail Çelebi, Türkiye'yi Afrin'de Zeytin Dalı harekatinda yalnız birakmayanlarin Sadece Türk dünyası devletleri ve akraba toplulukları ve halkı olduğunun altını çizdi.. Ve Türkün Türkten Başka dostu yoktur şeklinde konuştu. Daha sonra Nail Çelebi, emekli büyükelçi Hulusi Kılıç, cok sayıda milletvekili, Birliğin fahri basın danışmanı Yüksel Değercan ve Birliğin Basın ve Halkla Ilişkiler Koordinatörü ve Avrupa Gazeteciler Derneği Başkanı Nevruz ateşinin üzerinden atladı. Türk Dünyası için dilekler Tutuldu. Nevruz bayramı kutlandı. Daha sonra nevruz yemeğine geçildi. - 3

    Yaklaşık 3 bin yıldır kutlanan belki de tek bayram. Yeni yıl, baharın başlangıcı anlamlarını taşısa da Türkler için ayrı bir önem ifade eder Nevruz... Zira, Türklerin (Göktürklerin) Ergenekon'dan demirden dağı eritip çıkmalarını, baharın gelişini, doğanın uyanışını temsil eder. Nevruz, Doğu Türkistan'dan Balkanlara kadar tüm Türk kavimleri ve toplulukları tarafından, MÖ 8. yüzyıldan günümüze kadar her yıl 21 Mart'ta kutlanır. Türk Dünyası Parlamenterler Birligi de Türk'ün bayramı Nevruz'u Türk dünyasından gazetecilerle kutluyor... Birlik Başkanı Nail Çelebi, Nevruz'un tüm Türk dünyasına birlik beraberlik getirmesini diledi ve kendini Tūrk hisseden herkesin Nevruz bayramını kutladı. Çelebi "Yeni yıl dileğimiz, dunyada zulme uğrayan Türk ve isgal altında Türk toprağı kalmasın" dedi. Çelebi; "Avrupa'ya , Abdye terorist ve teröre destek veren ülkelere karşı, şimdi Türk Birliği zamanıdır" diye konuştu. Türklerin son KIZIL ELMA 'sının Avrupa Birliği gibi bir Türk Birliği kurulması olduğunu belirten Nail Çelebi, Türkiye'yi Afrin'de Zeytin Dalı harekatinda yalnız birakmayanlarin Sadece Türk dünyası devletleri ve akraba toplulukları ve halkı olduğunun altını çizdi.. Ve Türkün Türkten Başka dostu yoktur şeklinde konuştu. Daha sonra Nail Çelebi, emekli büyükelçi Hulusi Kılıç, cok sayıda milletvekili, Birliğin fahri basın danışmanı Yüksel Değercan ve Birliğin Basın ve Halkla Ilişkiler Koordinatörü ve Avrupa Gazeteciler Derneği Başkanı Nevruz ateşinin üzerinden atladı. Türk Dünyası için dilekler Tutuldu. Nevruz bayramı kutlandı. Daha sonra nevruz yemeğine geçildi. - 4

    Yaklaşık 3 bin yıldır kutlanan belki de tek bayram. Yeni yıl, baharın başlangıcı anlamlarını taşısa da Türkler için ayrı bir önem ifade eder Nevruz... Zira, Türklerin (Göktürklerin) Ergenekon'dan demirden dağı eritip çıkmalarını, baharın gelişini, doğanın uyanışını temsil eder. Nevruz, Doğu Türkistan'dan Balkanlara kadar tüm Türk kavimleri ve toplulukları tarafından, MÖ 8. yüzyıldan günümüze kadar her yıl 21 Mart'ta kutlanır. Türk Dünyası Parlamenterler Birligi de Türk'ün bayramı Nevruz'u Türk dünyasından gazetecilerle kutluyor... Birlik Başkanı Nail Çelebi, Nevruz'un tüm Türk dünyasına birlik beraberlik getirmesini diledi ve kendini Tūrk hisseden herkesin Nevruz bayramını kutladı. Çelebi "Yeni yıl dileğimiz, dunyada zulme uğrayan Türk ve isgal altında Türk toprağı kalmasın" dedi. Çelebi; "Avrupa'ya , Abdye terorist ve teröre destek veren ülkelere karşı, şimdi Türk Birliği zamanıdır" diye konuştu. Türklerin son KIZIL ELMA 'sının Avrupa Birliği gibi bir Türk Birliği kurulması olduğunu belirten Nail Çelebi, Türkiye'yi Afrin'de Zeytin Dalı harekatinda yalnız birakmayanlarin Sadece Türk dünyası devletleri ve akraba toplulukları ve halkı olduğunun altını çizdi.. Ve Türkün Türkten Başka dostu yoktur şeklinde konuştu. Daha sonra Nail Çelebi, emekli büyükelçi Hulusi Kılıç, cok sayıda milletvekili, Birliğin fahri basın danışmanı Yüksel Değercan ve Birliğin Basın ve Halkla Ilişkiler Koordinatörü ve Avrupa Gazeteciler Derneği Başkanı Nevruz ateşinin üzerinden atladı. Türk Dünyası için dilekler Tutuldu. Nevruz bayramı kutlandı. Daha sonra nevruz yemeğine geçildi. - 5

  • AZERBAYCAN BASININDAN TURKISHNEWS’E ÖVGÜLER

    AZERBAYCAN BASININDAN TURKISHNEWS’E ÖVGÜLER

    Kuruluşumuzdan buya 25 yıldır ilke edindiğimiz , Dünya Türkleri Birliğinin yaşatılması konusunda emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz. Kalıplaşan kadrolarımızla sizlere Türki Cumhuriyetler’ de meydana gelen gelişmeleri ve son durumları aktarmaya devam ediyoruz. - 169364a3 4212 4f90 87ea dbd8f2be477a

    Kuruluşumuzdan buya 25 yıldır ilke edindiğimiz , Dünya Türkleri Birliğinin yaşatılması konusunda emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz. Kalıplaşan kadrolarımızla sizlere Türki Cumhuriyetler’ de meydana gelen gelişmeleri ve son durumları aktarmaya devam ediyoruz.

     AZARBAYCAN BASININDA TURKİSHNEWS

    Bir çok ulusal ve internet medyacılığı yapan Azerbaycan kuruluşları, Turkishnews’ in ilkeli ve tarafsız yayın anlayışından dolayı haberlerimize ve yazılarımıza  köşelerinde yer veriyor. Bizler  de böyle bir oluşumda yer aldığımızın mutluluğunu yaşıyoruz.

    Kuruluşumuzdan buya 25 yıldır ilke edindiğimiz , Dünya Türkleri Birliğinin yaşatılması konusunda emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz. Kalıplaşan kadrolarımızla sizlere Türki Cumhuriyetler’ de meydana gelen gelişmeleri ve son durumları aktarmaya devam ediyoruz. - cb8eb562 b395 46b6 ac91 1c863a17333dAzerbaycan’da yazılı yayın yapan ‘’AZAD AZERBAYCAN’’ gazetesi  daha önce yayınladığımız röportajımız Tarih Kolay yazılmıyor yazımıza gazetesinde yer vermişti.

    Bugün ise www.minval.az – www.müsavat.com gazeteleri, yazarımız olan Nigar Ögeday’ın ‘’ Türk Birliği için Yola Çıkan Elçi’’ yazısını verdiler.

    Bizlerde yazarımız Nigar Ögeday’a başarılı çalışmalarından dolayı teşekkürü bir borç biliriz.

    turkishnewshaber

    Kuruluşumuzdan buya 25 yıldır ilke edindiğimiz , Dünya Türkleri Birliğinin yaşatılması konusunda emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz. Kalıplaşan kadrolarımızla sizlere Türki Cumhuriyetler’ de meydana gelen gelişmeleri ve son durumları aktarmaya devam ediyoruz. - turkishnews azerbeycan basınında

  • Ganire Paşayeva’nın Telafer Çağrısına STK’dan destek geldi

    Ganire Paşayeva’nın Telafer Çağrısına STK’dan destek geldi

    Turkishnews haber Merkezi/Nigar Ögeday Geçtiğimiz günlerde Turkishnews'e konuşarak destek çağrısı yapan Azerbaycan Millet Vekili Ganire Paşayeva'ya Sivil Toplum Kuruluşlarından cevap gecikmedi. - 2da2ad8a f1da 45ee 8b4f 78f785e4b3a4

    Turkishnews haber Merkezi/Nigar Ögeday Geçtiğimiz günlerde Turkishnews’e konuşarak destek çağrısı yapan Azerbaycan Millet Vekili Ganire Paşayeva’ya Sivil Toplum Kuruluşlarından cevap gecikmedi.

    Turkishnews haber Merkezi/Nigar Ögeday Geçtiğimiz günlerde Turkishnews'e konuşarak destek çağrısı yapan Azerbaycan Millet Vekili Ganire Paşayeva'ya Sivil Toplum Kuruluşlarından cevap gecikmedi. - ankarali afrin sehidi musa ozalkan in tweetleri yurek dagladi

    Azerbaycanlı sivil toplum kuruluşları, Zeytin Dalı Harekatı’nda şehit düşen Piyade Astsubay Üstçavuş Musa Özalkan’ın Irak’taki Türkmen şehri Telafer’de okul yapılması vasiyetinin yerine getirilmesine katkı sağlamak amacıyla yardım kampanyası başlattı.

    Bir alışveriş merkezinde yapılan etkinliğe, MHP Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul, Azerbaycanlı milletvekilleri Ganire Paşayeva ve Melahat İbrahimkızı, Türkiye-Azerbaycan İş adamları ve Sanayiciler Birliği (TÜİB) Başkanı Hüseyin Büyükfırat, STK temsilcileri ve gaziler katıldı. Milletvekili Yurdakul, şehit Özalkan’ın vasiyetine gösterilen hassasiyet dolayısıyla Azerbaycanlı yetkililere ve vatandaşlara teşekkür etti. Azerbaycanlı Milletvekili İbrahimkızı da Türk Silahlı Kuvvetlerinin Zeytin Dalı Harekatı’nı sonuna kadar desteklediklerini vurguladı. İbrahimkızı, Özalkan’ın vasiyetinin sadece Türk vatandaşları için değil Azerbaycan ve tüm Türk dünyası için verilmiş bir mesaj olduğunu kaydetti. Milletvekili Paşayeva da konuyu Azerbaycan Parlamentosunun gündemine getirdiğini, Irak’taki Türkmenlerin tüm Türk dünyasından yardım ve destek beklediğini ifade etti. Yakın zamanda Irak’ı ziyaret ettiğini bildiren Paşayeva, Azerbaycan ve Türkiye’nin Türkmenlere daha fazla destek vermesi gerektiğini vurguladı. Paşayeva, iki aylık maaşını Telafer’de bir sağlık ocağı inşaası için gönderdiğini de sözlerine ekledi.

    Hertürlü İhbar,Öneri ve istekleriniz için +90 0546 951 2876 nolu WhatsApp ihbar hattımızdan bize ulaşın.

  • Dünya Türklere karşı birleşiyor

    Dünya Türklere karşı birleşiyor

    Türkiye zor bir dönem yaşıyor. Bütün sahalar işgal altındadır. Okullar, hastahaneler, üniversiteler, partiler hemen hemen hepsi ABD’nin diktasıyla hareket ediyor. İş o yere gelip çıkıyor ki, bu adını yazdıklarım 40 senedir bu ülkede kan döken, on binlerle sivil, doktor, öğretmen, kaymakam, çocuk, asker, polis demeden acımasızca katliam yapan PKK ve PKK’nın Suriye yapılanması olan PYD’yi açıkca savunmaya geçibler.

    Çok az kısım var ki, bu kesimle aynı sırada değil. Maalesef onlarda din, mezhep peşinde kendi çıkarları için çaba veriyorlar. Yani yukarıda sıraladığım iki kesimden Devlete, Türk milletine hayır yok! Ne yapar hakiki Türk milleti yapar. Herkes bilir ki, bütün dönemlerde devlet zordayken din, siyaset hırslarını bir kenara koyandır Türk milleti. Şu anda Türkiye’miz de siyasi, dini, mezhebi düşüncelerini, hırslarını bir kenara bırakarak Devlet için yola çıkanlara baksanız ne demek istediğimi anlarsınız.

    Aziz Türk milletinin cesaretiyle yola çıkan TSK az bir zamanda çok yol kat etti. Yıllardır Şam rejiminin işgalden kurtaramadığı topraklarını azat etmesi, Rusya’nın, İran’ın, ABD’nin bazı Batılı devletlerinin güya temizlemek adıyla başlattığı “terörle mücadelede” bitiremediği teröristlerden işgaldeki toprakları temizlemesi de TSK’nın uğurlu bir yol kat ettiğini gösterir. Yine söylüyorum, birileri TSK’nın bu mukaddes davasını karalamak istiyor.

    Birileri ise bu mücadeleyi var güçleriyle dine, mezhebe bağlamaya çalışıyor. Oysa TSK sınırındaki Hristiyanlara da bu gün Suriye’deki insanlara yapılan yapılsaydı aynı adımı atardı. Bazı medya kuruluşlarının bu taraf çabası TSK’nın haklı davasını karalamaya hizmet eder. Bu gün bütün dünya devletleri Türklere karşı gelme yürüyüşüne başladı. Bu dünya devletleri içinde Arap ülkeleri, İran, Suudi Arabistan ön sıralardadır. Böyle olunca bu davanın dine bağlanması doğru değildir.

    Türkiye zor bir dönem yaşıyor. Bütün sahalar işgal altındadır. Okullar, hastahaneler, üniversiteler, partiler hemen hemen hepsi ABD'nin diktasıyla hareket ediyor. İş o yere gelip çıkıyor ki, bu adını yazdıklarım 40 senedir bu ülkede kan döken, on binlerle sivil, doktor, öğretmen, kaymakam, çocuk, asker, polis demeden acımasızca katliam yapan PKK ve PKK'nın Suriye yapılanması olan PYD'yi açıkca savunmaya geçibler. - a6060a98 3fb6 46e9 80e8 06a7b4ccef9b

    Davanın adı “Türkiye’nin bağımsızlığının korunması ve sınırında yaratılan tehlikelerdir!” ABD’nin kullandığı terör örgütleri sırasında tüm dinlerden kişilerin olduğunu da asla unutmamalıyız. Yani yukarıda dediğim gibi hem içte hem dışta Türkiye’ye saldıranlar farklı farklı dinlere mensupturlar. Aynı zamanda farklı farklı ırklara mensupturlar. Hristiyan ABD’nin politikasına çanak tutan Furkan vakfı, Fetö üyeleri, Ateist Komünistler, Deist Solcular Türk nefretiyle birleşirler. PKK/PYD ni savunup ABD’nin yanında duran 170 “aydının(!)” isimlerine baksak yazdıklarımda yalan olmadığını görürsünüz.

    Hatırladım ki, bugün Türkiye Devleti’ nin zorda olduğunu, kurtuluşun birlikten geçtiğini anlayan her inançtan insanlar var. Ve onlar inançların kendileriyle Yaradan arasında yaşamayı tercih edip, devlet meselesine karıştırmamaya çalışırlar. Siyasi hırsları bir kenara bırakıp Devlet hırsı, düşüncesi için kenetlenen Türkler gibi… Dava Türklerle ve Türkiye iledir. Makam, parti, Cemaat meraklıları bunu asla anlamaz. Milli ruhlu aydınlar ise bunu anlayıp, kararlarını Devletten yana verir. Bazı medya qurupları ise kendini iktidara yakın göstererek tamamen eksi kutba çalışırlar.

    Türk’ün zaferini gölgeleyecek bir kelimeyle insanların devleti için yapmak istediğinin karşısını almış olurlar. Oysa unuturlar ki, operasyonun ilk günü Türk’ün sihirli kelimesi hedef “Kızıl Elma” kelimesiyle tüm Türk dünyası ayağa kalktı. Ve TSK o ruhla Afrin’e yürüdü. İç ve dış güçler bu gün Türkiye’ye bir şey yapamıyorsa o ruhun sayesinde yapamıyor. Düşmanda iyi bilir ki Milli İrade karşısında hiç bir güç, hiç bir silah kazanamaz. Savaşlar yürekle kazanılır! O yürekleri birleştiren ve dövüşe götüren tek güç ise damarımızda akan Türk kanıdır. Muhtaç olduğumuz gücün damarlarımızda akan asil kanda mevcut olduğunu bilerek, bu güçle boyun eğmeyerek, düşmana rest çekerek, tek düşüncemiz olan yaşasın Türk Devleti sonsuza dek diyerek diğer değerleri ise daha sonraki sırasıyla teferruatlandırırız. Çünkü biliriz ki; “söz konusu Vatansa gerisi teferruattır”.

  • Paşayeva’dan birlik çağrısı

    Paşayeva’dan birlik çağrısı

    Milletvekili Ganire Paşayeva Azerbaycan Milli Meclis’inde, zengin insanlarıTelafer’deki soydaşlarımıza yardım etmeye çağırdı. Bu gün AzerbaycanMilli Meclis’inde bir konuşma yapan milletvekili Ganire Paşayeva, konuşmasında, Irak Türkmenlerinin ve özellikle de Telafer’deki soydaşlarımızın durumlarını gündeme getirdi ve imkân sahibi kurumlar ile zengin iş adamlarına; Telaferli Türkmenlere yardım etmeleri konusunda çağrıda bulundu. Ganire Paşayeva konuşmasını şöyle sürdürdü: “Terör örgütlerinin en çok zarar verdiği, en çok zulüm ettiği insanlar Irak Türkmenleri yani bizim soydaşlarımızdır. İŞİD adlı terör örgütü, Telafer’de yaşayan soydaşlarımıza karşı büyük bir vahşet uyguladı. Burada yaşayan insanları çoğu yerini, yurdunu terk etmek ve sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı, Telafer şehri darmadağın edildi. Telafer, terörle mücadele çerçevesindeterör örgütlerinden temizlendikten sonra, insanlar kendi evlerinedönmeye başlasalar da çok ciddi problemlerlekarşı karşıya geldiler. Biz Irak’ta onlarla yüz yüze görüştük ve o insanların içler acısı haline tanık olduk. Telafer’den sürgün edilen, yurdunu terk etmek zorunda kalan ancak yeniden yurduna dönen Türkmenlerin çok acilyardıma ihtiyaçları var ve onlar; Türk Dünyasından, Türk Devletlerinden yardım bekliyorlar. Çok ağır şartlar altında yaşayan Türkmen ailelerin, eğitim ve sağlık kurumlarına, beslenme ve barınma hizmetlerine ihtiyacı var. Biz sürgünde yaşamanın ne olduğunu çok iyi biliyoruz veTelafer Türkmenlerinin durumunu da bizden daha iyi bilen olmaz. Ben Azerbaycan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarının, Azerbaycanlı zengin iş adamlarının bu meseledeaktif rol alacaklarına; Telafer’de yaşayan soydaşlarımıza destek olacaklarına ve onlar için okul, sağlık ocağı, kültür merkezi gibi hayati kurumlar inşa edeceklerine; bunları da Azerbaycanadına onlara hediye edilmesi için çalışacaklarına yürekten inanıyorum ve onlara yaptığım çağrıyı buradanseslendirmek istiyorum.” - xxx

    Milletvekili Ganire Paşayeva Azerbaycan Milli Meclis’inde, zengin insanlarıTelafer’deki soydaşlarımıza yardım etmeye çağırdı. Bu gün AzerbaycanMilli Meclis’inde bir konuşma yapan milletvekili Ganire Paşayeva, konuşmasında, Irak Türkmenlerinin ve özellikle de Telafer’deki soydaşlarımızın durumlarını gündeme getirdi ve imkân sahibi kurumlar ile zengin iş adamlarına; Telaferli Türkmenlere yardım etmeleri konusunda çağrıda bulundu. Ganire Paşayeva konuşmasını şöyle sürdürdü: “Terör örgütlerinin en çok zarar verdiği, en çok zulüm ettiği insanlar Irak Türkmenleri yani bizim soydaşlarımızdır. İŞİD adlı terör örgütü, Telafer’de yaşayan soydaşlarımıza karşı büyük bir vahşet uyguladı. Burada yaşayan insanları çoğu yerini, yurdunu terk etmek ve sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı, Telafer şehri darmadağın edildi. Telafer, terörle mücadele çerçevesindeterör örgütlerinden temizlendikten sonra, insanlar kendi evlerinedönmeye başlasalar da çok ciddi problemlerlekarşı karşıya geldiler. Biz Irak’ta onlarla yüz yüze görüştük ve o insanların içler acısı haline tanık olduk. Telafer’den sürgün edilen, yurdunu terk etmek zorunda kalan ancak yeniden yurduna dönen Türkmenlerin çok acilyardıma ihtiyaçları var ve onlar; Türk Dünyasından, Türk Devletlerinden yardım bekliyorlar. Çok ağır şartlar altında yaşayan Türkmen ailelerin, eğitim ve sağlık kurumlarına, beslenme ve barınma hizmetlerine ihtiyacı var. Biz sürgünde yaşamanın ne olduğunu çok iyi biliyoruz veTelafer Türkmenlerinin durumunu da bizden daha iyi bilen olmaz. Ben Azerbaycan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarının, Azerbaycanlı zengin iş adamlarının bu meseledeaktif rol alacaklarına; Telafer’de yaşayan soydaşlarımıza destek olacaklarına ve onlar için okul, sağlık ocağı, kültür merkezi gibi hayati kurumlar inşa edeceklerine; bunları da Azerbaycanadına onlara hediye edilmesi için çalışacaklarına yürekten inanıyorum ve onlara yaptığım çağrıyı buradanseslendirmek istiyorum.”

    Haber: Nigar Ögeday

  • Turkishnews yine fark atıyor

    Turkishnews yine fark atıyor

    Turkishnews sizlere yine özel haberleri derlemeye devam ediyor. Siz değerli okurlarımıza daha önce yayınladığımız ve yazarımız Nigar Ögeday'ın katkılarıyla hazırladığımız "Tarih Kolay Yazılmıyor-Azerbaycan" röportajı kardeş ülke Azebaycan'ın en tirajlı gazetesi Azad Azerbaycan gazetesinde geniş yer buldu. Gazetenin haberinde Türkiye'nin en güvenilir internet haber gazetesi Turkishnews olarak değer görürken; Turkishnews gazetesi olarak Azad Azerbaycan gazetesine teşekkürlerimizi bir borç biliriz... - FB IMG 1516540676832Turkishnews sizlere yine özel haberleri derlemeye devam ediyor. Siz değerli okurlarımıza daha önce yayınladığımız ve yazarımız Nigar Ögeday’ın katkılarıyla hazırladığımız “Tarih Kolay Yazılmıyor-Azerbaycan” röportajı kardeş ülke Azebaycan’ın en tirajlı gazetesi Azad Azerbaycan gazetesinde geniş yer buldu. Gazetenin haberinde Türkiye’nin en güvenilir internet haber gazetesi Turkishnews olarak değer görürken; Turkishnews gazetesi olarak Azad Azerbaycan gazetesine teşekkürlerimizi bir borç biliriz…

    Turkishnews.

  • Türkiye’yi ne bekliyor?

    Türkiye’yi ne bekliyor?

     Turkishnews- ABD öncülüğündeki koalisyon, Türkiye ve Irak sınırını kontrol etmek için 30.000 kişilik “ordu” kurulacağını açıkladı. Bunun için PKK / PYD kullanılacak. Bunu “Türkiye yeniden İstiklâl savaşı veriyor” isimli yazımda yazmıştım. Pentagon bizi sadece beş gün bekledi. “Sınır ötesinde terör örgütleriyle ABD’nin birleşip Pentagon-CIA programlarıyla “sınır muhafızları” adı altında büyütülen yapıya terör örgütü “Kuzey Ordusu” adını verdi. Göz göre göre resmen Türkiye sınırında konuşlanıyorlar. Amerikalıların doğu Halep ve güney Haseki’de eğittiği “Kuzey Ordusu” gücü ilk etapta örgütün işgal ettiği ancak rejim ile sınır hattında yer alan Aynularap (Kobani), Tel Elyap, Resulayn ve Malikiye’de konuşlanacak. Pentagon, CIA ve Kandil kadrolarının ortaklaşa eğittiği teröristler, rejim kontrolündeki toprakları kullanarak ülkenin doğusundan Türkiye sınırındaki Afrin ilçesine de sevk ediliyor” diye yazmıştım. Yani ABD öncülüğündeki koalisyon, Suriye’de ki ortaklarıyla yeni bir “sınır güvenlik gücü” kuracağını açıkladı. Dolayısıyla Türkiye’yi açıktan açığa tehdit etmeye başladı. Ve emin olarak derim ki; ABD’ne bu konuda cesareti içerdeki adamları verir. ‘Devlet Erkânı’ndan gelen tepki ve gözlemlerinde bunu kanıtlıyor. Gelelim Türkiye’yi ve bölgeyi ne bekliyor? Sorusuna. Bu savaş hem içerde hem dışarıdaki güçlerin katılımıyla ABD ve Avrupa desteğinde yürütülecek gibi görünüyor. Yani hesaplanan bir iç savaş ve dışarıdan yapılacak müdahalenin birlikte icra edileceği hem klasik yöntemlerin hem de gayri nizami harp taktik, teknik ve yöntemlerinin, teknolojinin, modern silahların kullanıldığı bir savaş olacak bu savaş. Savaşın bir tarafında Türkiye diğer tarafında ABD, Avrupa, İsrail, Suudi Arabistan tarafından desteklenen PKK/PYD/PJAK olacak. Tabi IŞİD dışarıda ve içeride Türkiye’nin karşısında ayrı bir cephe açacak. Türkiye hızla bir savaşa doğru çekiliyor. Türkiye’nin güney doğusunda ABD destekli binlerce PKK’lının yok edilmesi ve 15 Temmuz 2016 ABD VE FETÖ darbesinin hüsrana uğramasını hazmedemeyenler içerde hala temizlenmemiş adamları var iken bir şeyler yapacağını düşünürler. Yani dolayısıyla Türkiye’nin önüne teslimiyet yada savaş seçeneğini koyuyorlar. ABD ve Avrupa’nın hazırlıkları bu yönde devam ediyor. Bölge ülkeleri özellikle İran’ın önemli ancak İran’ın tercihi ABD veya Avrupa’nın yanında olabilir. Aynı şeyi Rusya içinde söyleyebiliriz. Rusya bir süper güç ve bu güçlerin yani büyük devletlerin etki ve ilgi alanları çok geniş olduğu için farklı düşünebilirler. Farklı çıkarlarını dikkate alarak politikalarını değiştirebilirler. Yani içinde bulunduğumuz cephede hiçbir şey garanti değil. Türkiye hem içerden hem de Irak ve Suriye kuzeyinden ABD uşakları ve PKK ile kuşatılacak. Ya bunu kabule zorlanacak ya da ABD ve Avrupa desteğindeki PKK ile savaşacak. Bütün hallerde Türkiye’nin bunu aşacağına şüphem yok. Fakat en zor olan şey Türkiye’nin içten ve dıştan bir tehditle karşı karşıya kalmasıdır. Üstelik karşı karşıya bulunduğumuz tehdidi bertaraf edebilmek için epey bir süre gerekecek. Bu kritik dönemden ancak birlik, beraberlik, çok çalışma ve uygun ittifaklar, hatasız dış ve iç politikalar uygulanarak çıkabiliriz. - 3edfb903 bd0e 4549 9744 cd8d9dfb6fc7 Turkishnews- ABD öncülüğündeki koalisyon, Türkiye ve Irak sınırını kontrol etmek için 30.000 kişilik “ordu” kurulacağını açıkladı. Bunun için PKK / PYD kullanılacak. Bunu “Türkiye yeniden İstiklâl savaşı veriyor” isimli yazımda yazmıştım. Pentagon bizi sadece beş gün bekledi. “Sınır ötesinde terör örgütleriyle ABD’nin birleşip Pentagon-CIA programlarıyla “sınır muhafızları” adı altında büyütülen yapıya terör örgütü “Kuzey Ordusu” adını verdi. Göz göre göre resmen Türkiye sınırında konuşlanıyorlar. Amerikalıların doğu Halep ve güney Haseki’de eğittiği “Kuzey Ordusu” gücü ilk etapta örgütün işgal ettiği ancak rejim ile sınır hattında yer alan Aynularap (Kobani), Tel Elyap, Resulayn ve Malikiye’de konuşlanacak. Pentagon, CIA ve Kandil kadrolarının ortaklaşa eğittiği teröristler, rejim kontrolündeki toprakları kullanarak ülkenin doğusundan Türkiye sınırındaki Afrin ilçesine de sevk ediliyor” diye yazmıştım. Yani ABD öncülüğündeki koalisyon, Suriye’de ki ortaklarıyla yeni bir “sınır güvenlik gücü” kuracağını açıkladı. Dolayısıyla Türkiye’yi açıktan açığa tehdit etmeye başladı. Ve emin olarak derim ki; ABD’ne bu konuda cesareti içerdeki adamları verir. ‘Devlet Erkânı’ndan gelen tepki ve gözlemlerinde bunu kanıtlıyor. Gelelim Türkiye’yi ve bölgeyi ne bekliyor? Sorusuna. Bu savaş hem içerde hem dışarıdaki güçlerin katılımıyla ABD ve Avrupa desteğinde yürütülecek gibi görünüyor. Yani hesaplanan bir iç savaş ve dışarıdan yapılacak müdahalenin birlikte icra edileceği hem klasik yöntemlerin hem de gayri nizami harp taktik, teknik ve yöntemlerinin, teknolojinin, modern silahların kullanıldığı bir savaş olacak bu savaş. Savaşın bir tarafında Türkiye diğer tarafında ABD, Avrupa, İsrail, Suudi Arabistan tarafından desteklenen PKK/PYD/PJAK olacak. Tabi IŞİD dışarıda ve içeride Türkiye’nin karşısında ayrı bir cephe açacak. Türkiye hızla bir savaşa doğru çekiliyor. Türkiye’nin güney doğusunda ABD destekli binlerce PKK’lının yok edilmesi ve 15 Temmuz 2016 ABD VE FETÖ darbesinin hüsrana uğramasını hazmedemeyenler içerde hala temizlenmemiş adamları var iken bir şeyler yapacağını düşünürler. Yani dolayısıyla Türkiye’nin önüne teslimiyet yada savaş seçeneğini koyuyorlar. ABD ve Avrupa’nın hazırlıkları bu yönde devam ediyor. Bölge ülkeleri özellikle İran’ın önemli ancak İran’ın tercihi ABD veya Avrupa’nın yanında olabilir. Aynı şeyi Rusya içinde söyleyebiliriz. Rusya bir süper güç ve bu güçlerin yani büyük devletlerin etki ve ilgi alanları çok geniş olduğu için farklı düşünebilirler. Farklı çıkarlarını dikkate alarak politikalarını değiştirebilirler. Yani içinde bulunduğumuz cephede hiçbir şey garanti değil. Türkiye hem içerden hem de Irak ve Suriye kuzeyinden ABD uşakları ve PKK ile kuşatılacak. Ya bunu kabule zorlanacak ya da ABD ve Avrupa desteğindeki PKK ile savaşacak. Bütün hallerde Türkiye’nin bunu aşacağına şüphem yok. Fakat en zor olan şey Türkiye’nin içten ve dıştan bir tehditle karşı karşıya kalmasıdır. Üstelik karşı karşıya bulunduğumuz tehdidi bertaraf edebilmek için epey bir süre gerekecek. Bu kritik dönemden ancak birlik, beraberlik, çok çalışma ve uygun ittifaklar, hatasız dış ve iç politikalar uygulanarak çıkabiliriz.

    Nigar Ögeday