Habip Hamza Erdem

  • ŞAHSIM DEVLETİ (17) Demokrasi ölçütü

    ŞAHSIM DEVLETİ (17) Demokrasi ölçütü

                ‘Demokrasi’nin oy oranıyla ölçülemeyeceğini söylemiştik.             Ne de ‘çok partili’ olup olmamakla ilgisi var.             Bu iki ‘ölçüt’, ancak ve sadece kabaca bir ‘görünüm’ verebilirler.             Peki ama ‘kanıtlayıcı’ ya da ‘bilimsel’ ölçüt nedir diye sorulacak olursa; ‘bilinçli’ ve dolayısıyla ‘özgüvenli’ yurttaşlara dayanıp dayanmadığıdır diyeceğiz.             Sözde ‘siyaset bilimci’lerinin ‘özgürlük’ kavramından ‘ne’ anladıklarıylarıyla ilgili…

  • ŞAHSIM DEVLETİ (16) Cumhuriyet esprisi

    ŞAHSIM DEVLETİ (16) Cumhuriyet esprisi

                İnsanlık tarihinde, ‘Modern’ denilen dönemden önceki bin yıllık dönem için, dünya genelinin bir ‘durgunluk dönemi’ (immobilisme) içinde olduğu bilinmektedir.             Buna ‘Orta-Çağ karanlığı’ da denilmektedir.             Ardından gelen ‘Yeni-Çağ’ XVnci yüzyıldan itibaren başlamış olsa bile, irdelemekte olduğumuz ‘Devlet-Ulus’ kavramı bakımından ‘Milad’, 1789 Fransız Devrimi’dir.             Ancak ‘Devrim’lerin bir ‘süreç’ olduğu kesinlikle gözardı edilmemelidir.             Nitekim…

  • ŞAHSIM DEVLETİ (15)-’Demokratik bölgecilik’

    ŞAHSIM DEVLETİ (15)-’Demokratik bölgecilik’

                Bu yazı dizisi boyunca yazdıklarımız, kimilerince ‘tarihsel’ veya ‘kuramsal’ değerlendirmeler olarak görülebilir.             Oysa, ne somut gerçeklik ve ne de ‘Türkiye’nin somut gerçekliği’ne uzak olmadığı gibi, gelecekle ilgili ‘kestririm’lere de olanak verebilecek niteliktedir.             Örnek olsun, Türkiye’de ‘Demokratik Bölgeler Partisi’ adlı bir parti bulunmaktadır.             Dahası ‘yerel demokrasi’yi hedefleyen bolca kuruluşun olduğunu da biliyoruz.            …

  • ŞAHSIM DEVLETİ (14)

    ŞAHSIM DEVLETİ (14)

                François Mitterand 1981 yılında Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, bir bakanlar kurulu toplantısında şöyle diyordu:             “Fransa’nın Fransa olması için güçlü ve merkezî bir iktidara gereksinmesi vardı. Bugün ise dağılmaması için yad-merkezci (adem-i merkeziyet) bir iktidara gereksinmesi vardır” (*).             Şimdi Türkiye’de bolca bulunan ‘aklıevvel’ler şöyle dursun, sözde ‘siyaset bilimci’lerinin bile ‘Fransa’nın Fransa olması’ ya da aynı anlama…

  • ŞAHSIM DEVLETİ (13)- Örgütlülük

    ŞAHSIM DEVLETİ (13)- Örgütlülük

                ‘Liberalisme’ yanlılarının, ‘Devlet’ dahil, ‘örgütlülük’ karşıtı oldukları bilinir.             Öte yandan, sadece liberal değil ama hangi görüş sahibi olunursa olunsun, bir ‘örgütlülük’ vaveylası koparıldığı da bilinmektedir.             Kuşkusuz, sorun dönüp dolanıp nasıl bir ‘örgütlülük’ konusunda düğümlenmektedir.             İşte burada, yeniden XIXncu yüzyıl düşünürlerinden Pierre-Joseph Proudhon’un görüşlerine bakılabilir.             Proudhon denildiğinde ise, akla hemen ‘anarşi’ terimi gelecektir.            …

  • ŞAHSIM DEVLETİ (12) : ‘Etat territorial’

    ŞAHSIM DEVLETİ (12) : ‘Etat territorial’

                Günümüzde genel bir ‘Devlet kuramı’na sahip olmadığımız apaçıktır.             Dolayısıyla köleci, feodal, kapitalist ya da sosyalist ‘Devlet’ tanımları kaba ‘tarihsel kategori’ler olarak, ancak birer ‘çözümleme aracı’ olarak ele alınabilirler.             Tam da bu nedenle, ‘modern’ de denilen ‘Devlet-Ulus’ konusunda olabildiğince anlamsız tartışmaların yapıldığına tanıklık etmekteyiz.             Örnek olsun, kapitalizm öncesi ve daha doğrusu kapitalizmin…

  • ŞAHSIM DEVLETİ (11) : Yönetim ‘bilim’ine doğru

    ŞAHSIM DEVLETİ (11) : Yönetim ‘bilim’ine doğru

    ŞAHSIM DEVLETİ (11) : Yönetim ‘bilim’ine doğru             Yinelemek gerekir ki, bu yazı dizisi boyunca, salt ‘Şahsım Devleti’ni kavramlaştırma çabası içinde değiliz.             Sadece, tarihe kuşbakışı gözatarken, ‘Şahsım Devleti’nin kimi ‘özellikler’inin kökenlerine değinmekteyiz.             Örneğin, günün birinde ‘Şahsım Devleti’ eline cetvel ve pergel alıp, ülke topraklarını, salt ‘yönetim’ kolaylığı olsun diye, bölgelere, illere ve ilçelere ayırmaya…

  • ŞAHSIM DEVLETİ (10) :Dinci liberalizm

    ŞAHSIM DEVLETİ (10) :Dinci liberalizm

                Türkiye’de en çok bilinen liberallerden biri de Fransız Le Play’dir.             Oysa liberaller de tür tür (cins cins de denilebilir) ayrılmaktadır demiştik.             İşte Le Play, La Tour du Pin ve Albert de Mun ile birlikte ‘Sosyal Katolik’ler denilebilecek bir ekolün temsilcisidir.             Bu sosyal katolikler, ‘Siyasal islam’cıların aksine, Klise’nin içsel işleyişini doğrudan ‘Devlet’ işleyişine taşımaktan yana değildirler.             Bunlar…

  • ŞAHSIM DEVLETİ (9) : Liberalizm türleri

    ŞAHSIM DEVLETİ (9) : Liberalizm türleri

                Liberalizm denildikte, adı üzerinde ( Fransızca liberté) yani ‘özgürlük’lere gönderme yaptığı apaçıktır.             Nitekim sözlük ya da ansiklopedilerde, ‘özgürlüklerin geliştirilmesini amaçlayan öğreti’ tanımlamasına yer verilmektedir.             Kökenlerine ilişkin olarak ise, örneğin Leo Strauss, antik Yunan düşünürlerine değin gidilebileceğini ileri sürmektedir.             İncelediğimiz konuyla ilgili olarak ise, liberalizm’in Devlet’e kuşkuyla baktığının altını çizmek gerekiyor.             Bir liberal için Devlet, o arada merkezî devlet güvenilmezdir, o nedenle de yönetimin (administration)…

  • ŞAHSIM DEVLETİ (8) : Liberalizm ve Din

    ŞAHSIM DEVLETİ (8) : Liberalizm ve Din

    ŞAHSIM DEVLETİ (8) : Liberalizm ve Din ‘Modern Devlet’in oluşum sürecinde ‘liberalizm’in baskın olduğu bilinmektedir. Ne var ki, bu ‘liberalizm’, bugünkü gibi, ‘her niyete göre yenilen’ bir herze olmaktan çok, o günün koşullarında ‘sol’ olarak nitelendirilebilecek bir ‘kavram’ idi. Ayrıntısına gireceğiz.. Ancak, bu yazı dizisinin ‘néo-patrimonial Devlet’ ya da ‘neo-patrimonial sultanlık’ teriminin bir genel çözümlemesi olarak…

  • ŞAHSIM DEVLETİ (7)

    ŞAHSIM DEVLETİ (7)

    Birlik ve Bölünmezlik Her ‘Devrim’in olduğu gibi, Fransız ve Türk Devrimleri’nin de bir ‘politik kültür’ü vardı. Öyle ki ‘teolojik bir çekirdek’lerinin olduğu bile söylenebilir. Örneğin, söylenilenlerin aksine, Fransa’da ‘federalizm’ düşüncesi devrim yıllarında ‘ahlâksızlık’ olarak görülebiliyordu (1). Tüm ‘söylem’lere ‘Birlik ve bölünmezlik’ düşüncesi egemendi. Emmanuel-Joseph Sieyès (1748-1836), 1791 anayasasına “Her milletvekili sadece seçildiği bölgenin değil ama ‘ulusun…

  • ŞAHSIM DEVLETİ (6)

    ŞAHSIM DEVLETİ (6)

    Mutlakiyet ve merkeziyetçilik             ‘Şahsım Devleti’nin bir ‘mutlakiyet’ özleminin olduğu apaçıktır.             Ancak, çoğu kez yapıldığı üzere, ‘mutlakiyet’ (absolutisme) ile ‘merkezileşme’ (centralisation) terimleri biribirlerine karıştılmaktadır.             Oysa aralarında önemli bir ayırım yapılması gerekmektedir.             Mutlakiyet (absolutisme) siyasal otoritenin egemenliğine gönderme yapmasına karşın, merkezileşme kurumsal etkinliğe (activité institutionnelle) gönderme yapmaktadır.             Dolayısıyla ‘Şahsım Devleti’nin, siyasal otoritesini yerleştirmek için varolan kurumsal yapıyı etksizleştirmeye…

  • ŞAHSIM DEVLETİ (5)

    ŞAHSIM DEVLETİ (5)

                ‘Şahsım Devleti’nde kararlar ‘tek merkez’den alınıyor denilmektedir.             Öyleyse ‘Devletin merkezileşme’sinden de sözedilebilir, denilmektedir.             Böylece ‘Şahsım Devleti’ yani neo-patrimonial devlet ile ‘Devletin Merkezileşmesi’ kavramları, çoğu konuda olduğu gibi, biribirine karıştırılmış olmaktadır.             Yani kimi sözde ‘sosyal bilimci’ler, ellerindeki ‘merkez-çevre şablonu’nu, Tarih’i gözardı ederek, tarihsel olgulara uygulamaya çalışmaktadırlar.             Ve oradan, türlü türlü ‘yerinden…

  • ŞAHSIM DEVLETİ (4)

    ŞAHSIM DEVLETİ (4)

                Ekonomi politikle ilginenler (‘in bir kesimi diyelim), 1970’li yıllardan itibaren bir ‘informel sektör’ün oluştuğunu duymuş olmalıdırlar.             ‘Kayıt dışı’, ‘karaborsa’, ‘stokculuk’ vb terimlerin sıkça kullanıldığı da anılardadır.             Buradan ‘gelişme-karşıtlığı’na (anti-développement) geçildiği de bilinmektedir.             Artık gelişme (ya da kalkınma) yerine ekonomide ‘büyüme’ tılsımlı terim olacaktır.             Kuşkusuz, o arada çürüme (corruption) terimi de ‘ekonomi’ ve ‘politika’ yazınına girecektir.…

  • ŞAHSIM DEVLETİ (3)

    ŞAHSIM DEVLETİ (3)

    Geçen yazıda ‘Devlet nerede?’ diye sorarak, ‘ne yerdedir ne gökte’, ancak ve sadece senin ‘hayal’indedir (imagination) demiştik. Hiç kuşkum yok, kimi çokbilmiş bu yanıta dudak bükmüştür. Eğer ‘Devlet ideolojisi’ gibi bir deyim kullanacak olsaydık, bu kez hiç değilse biraz daha dikkat çekmiş olabilecektik. Burada, Althusser’in ileri sürdüğü ‘genel ideoloji kuramı’  anımsatılabilir.   İdeolojinin bu ‘genel kuramı’ ise Freud’un…

  • ŞAHSIM DEVLETİ (2)

    ŞAHSIM DEVLETİ (2)

                ‘Devlet’ deyince, hiç kuşkunuz olmasın, her insanın kafasında farklı bir kavram belirir.             Bir süre önce Reha Muhtar’ın her programda sorduğu gibi ‘nerede bu Devlet?’ diye sorulduğunda, ‘ne yerdedir ne gökte’, ancak ve sadece senin ‘hayal’indedir (imagination) denilebilir.             Tam da bu nedenle, ‘senin Devlet’in, ‘benim Devlet’im, ‘onun Devleti’ gibi bir tanımlama yapılabilir.             Somuta…

  • ŞAHSIM DEVLETİ

    ŞAHSIM DEVLETİ

                Geçen yazımızda ‘mutlakiyet’, ‘merkezî yönetim’, ‘idare’, ‘vilayet’, ‘valilik’, ‘yerel yönetim’, ‘özerklik’ gibi terim, deyim veya kavramların gelişigüzel kullanıldıklarını ileri sürmüştük.             Buraya ‘Devlet’, ‘rejim’, ‘sistem’ kavramlarını da eklemek gerekiyor.             Nitekim ‘Şahsım Devleti’ gibi bir alaturka terim de kullanılmaktadır.             Bu sonuncusuna daha ‘bilimsel’ olarak ‘neopatrimonial sultanizm’ denilmektedir.             Patrimonial sözcüğü, atadan kalma ve varsa sonradan üzerine eklenen …

  • YENİ ANAYASA

    YENİ ANAYASA

    Yeniden yeni bir ‘Anayasa’ tartışması başlatılmış oldu.             Biz de yeniden Türkiye’de pek az kişinin ‘Anayasa’nın ne demek olduğunu bilmediğini yazmak durumunda kalıyoruz böylece.             Ancak daha önce yazdıklarımızı, temcit pilavı gibi yineleyecek değiliz.             Çünkü, değil sıradan yurttaşlarımız, İmam Hatip çıkışlı ne kadar Dr, Doçent, Prof varsa, içlerinden bir taneciğinin bile olsun yazdıklarımızı anlayamayacağını…