Etiket: Vize

  • Almanya’ya vizesiz uçurmuyorlar

    Almanya’ya vizesiz uçurmuyorlar

    7 Haziran 2009 / Faik KAPTAN / İSTANBUL Hürriyet

    AVRUPA Adalet Divanı’nın belli mesleklere sahip Türk vatandaşlarının Almanya’ya serbest girişleri dünden itibaren uygulanmaya başlanmasına rağmen havayolu şirketleri vizesiz yolcu taşımadı.

    Şirket yetkilileri kendilerine bu konuda bir bilgi gelmediğini, bugüne kadar vizesiz götürdükleri her yolcu için 3 bin Euro ceza ödemek zorunda kalabileceklerini söyledi. THY ve Alman Havayolları Lufthansa’nın yetkilileri, gazetelerde okudukları uygulamayı hayata geçirmek için kendilerine yazılı talimat verilmesi gerektiğini, zaten vizesiz uçmak isteyen yolcuları da olmadığını belirttiler.

    ŞİRKETLERE DAVA AÇIN

    Adalet Divanı’nda görülen davada Türkleri temsil eden Alman avukat Rolf Gutmann, vizesiz girişin uygulanabilmesi için havayolu şirketlerine dava açılmasını önermişti. Vizesiz girişle ilgili mahkeme kararının ardından Almanya’nın kararı uygulaması için hukuki baskı yollarının denenmesi gerektiğini söyleyen Gutmann, bu yollardan biri olarak şu yöntemi önermişti: “Uçak bileti alıp Almanya’ya gitmek için havalimanına gidin. Lufthansa veya başka havayolu, biletiniz olmasına rağmen vizeniz yok diye uçağa almazsa havayoluna tazminat davası açarsınız. Konsere gidecek sanatçı, maça gidecek futbolcu gidemezse, kaybettiği parayı havayolundan tazminat talep edebilir. Havayolları ödeyecekleri tazminatlara dayanamayıp Alman hükümetine baskı yapar. Böylelikle bu blokajın ayakta tutulabileceğini sanmıyorum.”

  • Almanya’dan sürpriz vize kararı

    Almanya’dan sürpriz vize kararı

    Celal ÖZCAN /MÜNİH – Murat TOSUN/BERLİN 6 Haziran 2009

    Almanya Ankara Büyükelçiliği sanatçı, bilimadamı ve sporculara vizesiz seyahatin ayrıntılarını açıklarken, Almanya’nın Erding kentinden tüm Türklere Almanya’ya vizesiz girme kapısı açıldı.

    Avrupa Adalet Divanı’nın Türkiye ile AB ülkeleri arasında 1 Ocak 1973 yılında yürürlüğe giren Katma Protokole dayanarak aldığı “Türklere vize muafiyeti” kararı etkisini gösterdi. Almanya’da bir Türk işadamının vize davasına bakan Erding Bölgesel Mahkemesi, “1 Ocak 1973’te yürürlüğe giren Katma Protokole göre Türkler Almanya’ya vizesiz seyahat edebilir” dedi.

    CEO dava açmıştı

    Alman mahkemesi, Türkiye’de büyük bir şirketin CEO’sunun Almanya’da turistik vize tarihini 8 gün geçirmesi sonucu aldığı cezayı kaldırdı ve cezanın geçersiz olduğu kararını verdi. Münih havaalanının bağlı olduğu Erding Bölgesel Mahkemesi kararında şöyle denildi: “Mahkemenin görüşüne göre 01.01.1973 tarihli hukuksal durum gözönünde bulundurulduğunda, Türkler Yabancılar Yasası’nın 1. maddesine göre 3 ayı geçmemek ve herhangi bir işte çalışmamak kaydıyla, ya da iş seyahati ise en fazla 2 ayla sınırlı olmak kaydıyla Almanya’ya vizesiz seyahat edebilirler.” (Karar No: 5 Cs 35 Js 28732/08.)

    Örnek karar

    Davanın savunma avukatı Münih’teki SANAS avukatlık bürosundan Serdal Altuntaş, kararın Almanya’ya vizesiz seyahat için örnek teşkil edeceğini vurguladı. Mahkemenin kararına temel teşkil eden olay şöyle gelişti: Türkiye’de büyük bir şirketin CEO’su bir yıllık turist vizesine dayanarak Almanya ve Avrupa’ya iş seyahatlerinde bulundu. Ancak vize süresini 8 gün geçirdi. Bunun üzerine Münih Havaalanı polisi Türk şirketinin CEO’su hakkında ülkede kaçak kalmaktan suç işlemi başlattı ve 300 Euro para cezası aldıktan sonra serbest bıraktı. Ayrıca Türk işadamına havaalanında suçlu muamelesi yapılarak, parmak izleri alındı. Bunun üzerine Türk işadamı Münih’teki avukatı Serdal Altuntaş’la olayı mahkemeye taşıdı.

    Uygulama yasalara aykırı

    Davaya bakan Erding Bölgesel Mahkemesi, Türklerin Almanya seyahati için vizeye ihtiyaçları olmadığı kararını vererek, Münih havaalanı polisinin uygulamasını yasalara aykırı buldu ve mahkeme masrafları da Alman devletinin ödemesine karar verdi.

    Almanya’ya vizesiz seyahat hakkı başladı

    ALMANYA, Adalet Divanı kararı doğrultusunda belirli meslek gruplarındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vizesiz seyahat uygulamasını başlattı. Almanya Avrupa Adalet Divanı’nın TIR Şoförü Mehmet Soysal davasıyla ilgili 19 Şubat’ta verdiği belirli meslek grupları için geçerli Almanya’ya vizesiz seyahat hakkı uygulamasını resmen başlattı. Alman Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada, “Türk vatandaşları, bugün itibariyle geçerli olmak üzere, Türkiye’deki ikametlerini korumak kaydıyla, yalnızca aşağıda belirtilen seyahat amaçları doğrultusunda iki ayı geçmeyecek şekilde Almanya’ya vizesiz giriş yapabilirler” denildi.

    ’Vize Muafiyeti’ isteğe bağlı

    BÜYÜKELÇİLİK ayrıca, ilgili meslek gruplarına dahil olanların Almanya’ya vizesiz giriş öncesinde ’isteğe bağlı olarak’, vize muafiyet belgesi alabileceklerini belirtti. Vize muafiyet belgesinin 8 Haziran’dan itibaren Alman Büyükelçiliği ve konsolosluklarında verileceği kaydedilirken, “Almanya’ya seyahat etmeden önce, isteğe bağlı olarak, Almanya’nın Türkiye’deki dış temsilciliklerinden ’Vize Muafiyet Belgesi’ temin etme imkanı bulunmaktadır” denildi. “Vize Muafiyet Belgesi” alabilmek için kişinin seyahat tarihinden en az 10 gün önce Almanya’nın dış temsilciliğine başvurması istenirken, “vize muafiyet belgesine” rağmen, sınırdaki Alman makamlarının kontroller yapabileceği de hatırlatıldı.

    Belgeyle gelen direkt girecek

    ALMANYA’ya vizesiz seyahat etme hakkı taşıyan kişiler, Türkiye’deki Alman temsilciliklerine bildirmeden direkt olarak Almanya’ya gelebilecek. Ancak bu kişilerin Alman sınır kapılarındaki memurlara, vizesiz seyahat için gerekli belgeleri sunmaları gerekiyor. İçişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili şu örneği verdi: “Bir vakfın veya bilimsel bir kurumun davetlisi olarak Almanya’ya gelecek Türk bilimadamı, elindeki davetiye belgesi ve bilimadamı olduğunu kanıtlayan belgelerle direkt olarak Almanya’ya seyahat edebilecek. Ancak sadece sözlü olarak bir toplantıya geldiğini beyan eden bir Türk vatandaşının Almanya’ya girmesine izin verilmeyebilir.”

    Kaynak: Hurriyet

  • Türk girişimciye hemen oturum izni

    Türk girişimciye hemen oturum izni

    3 Haziran 2009 / Halil YETKİNLİOĞLU/LONDRA

    Ankara Anlaşması çerçevesinde İngiltere’de iş kurmak isteyen ve Türkiye’den başvuru yapan Güler Kaşmaz’a bir yıllık oturma ve çalışma izni hemen verildi. Daha önce sadece İngiltere’ye girdikten sonra yapılan oturum ve çalışma başvurularına izin veriliyordu. Kaşmaz, İngiltere”ye gelmeden vize alan ilk girişimci oldu.

    İNGİLTERE’de iş kurma amacıyla Ankara Anlaşması çerçevesinde Türkiye’den vize başvurusu yapan ve bu talebi reddedilen Güler Kaşmaz’ın davası sonuçlandı. İngiltere’de iş kurmak amacıyla geçen yıl çalışma ve oturma izni talebinde bulunan Kaşmaz’a bir yıllık iş vizesi verildi. Türkiye’den alınan bu ilk iş vizesi, Türk vatandaşlarının işadamı veya işkadını olarak İngiltere’ye gelmenin yolunu açtı.

    Kaşmaz’ın iş kurma amaçlı olarak geçen yıl mayıs ayında yaptığı başvuru, İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosluğu vize bölümü tarafından “Belli bir sermaye koyması gerekir ve Ankara Anlaşması’na dayandırılamaz” gerekçesiyle reddedilmesi üzerine Türk iş kadını, 13 Şubat’ta Kuddus Avukatlık firması aracılığıyla karara itiraz ederek konuyu mahkemeye taşıdı. Dava Kaşmaz lehinde sonuçlandı ve 12 aylık çalışma ve oturma izni verildi.

    Dört yıl sonra süresiz

    Kuddus Avukatlık firması avukatlarından Muhammed Abdul Kuddus, Başarat Ali ve hukuk danışmanı Hakan Camuz yaptıkları açıklamada, bunun Ankara Anlaşması kapsamında kapsamında, Türkiye”den yapılan başvuruya verilen ilk oturma ve çalışma izni olduğunu bildirdiler. Kuddus, “12 aylık ilk oturma ve çalışma izninden sonra 3 yıllık oturma ve çalışma izni verilecek. Asgari yatırım şartı aranmıyor. İyi projelendirilmiş her iş için vize alınabilecek” dedi. Ailesine ait kebap restoranına katkıda bulunmak üzere bir yıllık vizesini alan Kaşmaz’ın davasının önemli bir ilki oluşturduğuna dikkati çeken Camuz, müvekkilleri Güler Kaşmaz’ın üç yıllık iznin bitiminde de sürekli oturma ve çalışma iznine hak kazanacağını belirtti.

    Ankara Antlaşması nedir?

    Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) arasında 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara Antlaşması (Ortaklık Anlaşması) imzalanmıştır. Bu antlaşmanın hedefleri şöyle: Türkiye’nin AET’ye üyeliği, işçilerin serbest dolaşımının gerçekleştirilmesi, sermayenin yerleşim (iş kurma) özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması ve hizmetin serbest dolaşımı (serbest meslek sahiplerinin hizmet sunma özgürlüğü). Ankara Anlaşması’nın 6’ncı maddesi uyarınca kurulan Ortaklık Konseyi, ortaklık kurallarının geliştirilmesi için çalışmış ve ek kararlar almıştır.
    Ortaklık Konseyi’nin 1/80 kararının (19. Eylül 1980) 13’üncü maddesi taraf ülkelerde yaşayan işçilerin ve ailelerinin iş piyasasına girmelerine yeni engeller getiremeyecekleri karara bağlamıştır.

    Avukat Memet Kılıç’ın yorumu:

    1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe giren Katma Protokol (KP), 62’inci maddesi uyarınca Ankara Anlaşması’nın ayrılmaz bir parçasıdır. KP, yerleşim hakkı, hizmet sektörü ve taşımacılık sektörünü düzenlemiştir. KP’nin 41’inci maddesi uyarınca, Türk vatandaşlarının hakları 1 Ocak 1973 tarihinden itibaren kötüleştirilmez.
    İngiltere’de 1973 tarihinden önce iş yeri açan Türk vatandaşları ikamet izni alabildiklerinden, bu ülke Türk vatandaşlarına yeni bir sınırlama getiremez ve iş yeri açan Türk vatandaşlarına ikamet izni vermek zorundadır.

    Almanya’daki durum

    Ancak Almanya’da 1973 tarihinden önce de, iş yeri kurmak isteyen Türk vatandaşları vizeye tabi idiler (Vize muafiyeti iki aylık hizmet sunumları için geçerlidir). Bu nedenle kural olarak Almanya 250 bin Euro’luk yatırım ve en az beş kişiyi istihtam etme koşullarını aramaya devam edebilir. Ancak bunun da bir istisnası var: Türkiye Cumhuriyeti ile Alman İmparatorluğu arasında 12 Ocak 1927 tarihinde imzalanmış olan sermayenin dolaşınının kolaylaştırılmasına ilişkin anlaşma, Alman makamlarının takdir yetkisini sınırlıyor. Bu konuda hem bir Alman Danıştayı’nın 17.11.1980 tarihli kararı hem de Hessen Eyaleti İçişleri Bakanlığı’nın 1 Ağustos 2008 tarihli talimatı vardır. Yeterince ticari tecrübeye ve Almanca dilbilgisine sahip olan Türk müteşebbislerinin Almanya’da iş kurup ikamet izni almaları hayal değil bir haktır.

    Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) 20 Eylül 2007 ve 19 Şubat 2009 tarihlerinde verdiği kararlar ile, Türk vatandaşlarının Avrupa Birliği (AB) dahilindeki bazı haklarının, Katma Protokol’ün (KP) yürürlüğe girdiği tarihten itibaren (1 Ocak 1973), sonraki yasalar ile kötüleştirilemeyeceğini hükme bağladı.

  • AB ÜLKELERİNE VİZESİZ GİRİŞ

    AB ÜLKELERİNE VİZESİZ GİRİŞ

    HUKUKİ GİRİŞİMLER İLK SOMUT SONUCUNU VERDİ: BİR İŞ KADINI, İNGİLTERE’DE AİLESİNE AİT İŞ YERİNİN ORTAĞI OLARAK 1 YILLIK VİZE ALDI

    LONDRA (A.A) – 01.06.2009 – Türk vatandaşlarının AB üyesi ülkelerde iş kurmasına olanak tanıyan Ankara Anlaşması çerçevesinde Türkiye’den yapılan başvurulardan ilk kez olumlu bir sonuç alındı ve Güler Kaşmaz adlı Türk vatandaşına İstanbul’daki Başkonsolosluk tarafından bir yıl süreyle İngiltere’de oturma ve çalışma izni verildi.

    Merkezi Londra’da bulunan, İstanbul’da da şubesi aracılığıyla faaliyet gösteren bir avukatlık firmasının müvekkili olan Güler Kaşmaz’ın uzun süre yaşadığı İngiltere’den sınır dışı edildikten sonra, İstanbul’dan avukatları Muhammed Abdülkuddüs ve Başarat Ali aracılığıyla İngiliz Başkonsolosluğuna yaptığı başvuru, Konsolosluk tarafından öncelikle ”yatırımcı vizesi başvurusu” kategorisine sokularak reddedildi.

    Ülkede yatırım yapmak isteyen ve Ankara Anlaşması’nın tarafı olmayan ülkelerin vatandaşlarına uygulanan 200 bin sterlinlik yatırım kaynağı gösterme zorunluluğunu ret gerekçesi olarak kullanmaya çalışan İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosluğu aleyhinde Kaşmaz ve avukatları tarafından İngiltere’de açılan davanın yargıcı, Başkonsolosluk görevlilerinin yanlış bir değerlendirme yaptıkları ve hukuk dışı karar aldıkları sonucuna vardı.

    Kaşmaz’ın hakim tarafından İngiltere’nin İstanbul’daki Başkonsolosluğuna değerlendirilmek üzere geri gönderilen başvurusu bu kez görevliler tarafından Ankara Anlaşması çerçevesinde değerlendirildi ve Gülay Kaşmaz’a bir yıllık İngiltere vizesi verildi.

    Ailesine ait kebapçı dükkanının işletmesine katkıda bulunmak üzere bir yıllık vizesini alan Kaşmaz’ın davasının önemli bir ilki oluşturduğuna dikkati çeken avukatlık firmasının ortaklarından Hakan Camuz, müvekkilleri Güler Kaşmaz’ın halen Türkiye’de bulunduğunu, bir yıllık vizesinin dolmasından sonra İngiltere İçişleri Bakanlığına başvurarak bu kez üç yıllık vize alacağını, bu sürenin bitiminde de sürekli oturma ve çalışma iznine hak kazanacağını belirtti.

    Camuz, Güler Kaşmaz ile ilgili olarak kazanılan hukuk zaferinin daha önce İngiltere ve Almanya’da kazanılan davaların ilk somut sonucunu oluşturduğuna işaret ederken, hukuk firması ortaklarından Başarat Ali ise Kaşmaz davasının karmaşık bir dava olduğunu, ancak alınan sonucun İngiliz hükümetinin Türk vatandaşlarına karşı Ankara Anlaşması’nı hükümsüz kılma girişimlerine karşı edinilmiş önemli bir kazanım olduğunu vurguladı.

    Halen 8 müvekkiliyle ilgili İstanbul’dan Ankara Anlaşması çerçevesinde yaptıkları başvurular hakkında Yüksek Mahkemeden İngiliz hükümetinin hatalı tutumunu açıkça kınayan bir karar aldırtma girişimlerinin sürdüğünü hatırlatan Başarat Ali, ”Yüksek Mahkeme yargıcının İngiliz hükümetinin maksatlı, siyasi ve hukuka aykırı tutumunu kınamasını sağlamak ve böylece bütün Türk vatandaşları için bir içtihat oluşturmayı amaçlıyoruz. Bu olursa İngiltere’nin İstanbul’daki Başkonsolosluğunun her bir Türk vatandaşının başvurusunu keyfi gerekçelerle reddetme lüksü ortadan kalkacak” dedi.

    Başarat Ali, bu arada, iki ayrı müvekkillerinin de İngiltere’ye yasal vizeyle, ancak çalışma izni olmadan girdikten sonra bu ülkede iş kurup, fatura kesip vergi ödediklerini kanıtladıkları halde oturum hakkından yoksun bırakıldıklarına dikkati çekti. Ali, bu kişiler için de Yüksek Mahkeme nezdinde itirazda bulunduklarını, yasal vizeyle ancak öğrenci ya da turist olarak İngiltere’ye gelen Türk vatandaşlarının, İngiltere’den Ankara Anlaşması çerçevesinde yaptıkları başvuruların da vaka bazında ele alınıp, gerçekçi olanlarının kabul edilmesi için mücadele verdiklerini ifade etti.

    Hakan Camuz da Türkiye’de son dönemde ”vizesiz Avrupa kapısı açılıyor” türünden bazı haberlerin çıktığına dikkati çekerken, son aylarda yaşanan gelişmelerin her birinin son derece önemli kazanımlar olduğunu, ancak bunun ”vizesiz Avrupa kapısı açıldı” şeklinde içi boş iddialara konu edilmesinin yanlış olduğunu ifade etti.

    Türk vatandaşlarının tümünün Avrupa’ya vizesiz gelmesinin şimdilik bir ütopya olduğunu belirten Camuz, kazanılan davaların Ankara Anlaşması çerçevesinde AB ülkelerine gelip oturma ve iş kurmayı isteyen kişilerin önünü açtığını, ancak Avrupa kapılarının açıldığı gibi iddialı yargılara varmak için yeterli olmadığını söyledi.

    Camuz, ”Bu mücadeleyi yaparken amacımız, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin altına imza koyduğu anlaşmaların verdiği hakların sağlıklı biçimde Türk vatandaşları tarafından kullanımının sağlanmasıdır” dedi.

    Bu arada, Güler Kaşmaz davasıyla bir hukuk zaferine imza atan avukatlık bürosunun ortakları Muhammed Abdülkuddüs, Başarat Ali ve Hakan Camuz’un önümüzdeki hafta İstanbul’da Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile biraraya gelerek kazanılan dava ve yürütülen diğer davalarla ilgili kendisine bilgi verecekleri öğrenildi.

    Camuz, ”Sayın Bakanın yürüttüğü AB’ye üyelik müzakerelerinde Ankara Anlaşması temel unsurlardan ve önemli hukuki dayanaklardan birini oluşturuyor. Bu ndenle kendisine gelişmeleri aktarmamız büyük önem taşıyor” dedi.

  • Kararı denetlemeyen AB komisyonu mahkemeye verilmeli

    Kararı denetlemeyen AB komisyonu mahkemeye verilmeli

    AP, vize kararını denetlemeyen AB komisyonunu mahkemeye vermeli

    Alman hükümetine çağrı yapan Prof. Dr. Harun Gümrükçü, Alman hükümeti hukuk devleti olduğunu söylüyorsa, yabancılar ve Türklerle ilgili tüm yasaları tekrar gözden geçirmelidir. Prof. Dr. Gümrükçü, “ Avrupa ülkelerine vizesiz giremeyenler hukuk yoluna başvurarak tazminat davaları açsınlar” dedi.

    Türkiye Cumhuriyeti Stuttgart Başkonsolosluğu tarafından organize edilen Avrupa Birliği Adalet Divanı kararı çerçevesinde ‘Vizesiz Avrupa’ya giden yol’ adlı konferansa Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Vizesiz Avrupa Araştırma Grubu Başkanı Prof. Dr. Harun Gümrükçü konuşmacı olarak katıldı. Konferansta Stuttgart Başkonsolos Yardımcısı Bengü Yiğitgüden, Muavin Konsolos Fulya Canga, Ateşeler, Sivil Toplum Örgütü yöneticileri, işadamları, Stuttgart Yeşiller Belediye Meclisi Encümeni ve Grup Eş Başkanı Muhterem Aras ve çok sayıda vatandaş katıldı. Almanya İçişleri Bakanlığı’nın 6 Mayıs’ta eyalet içişleri senatörlükleri ve yabancılar dairelerine gönderdiği vizenin sınırlı da olsa kalktığını duyuran resmi genelgesini sevindirici olduğunu açıklayan Prof. Dr. Harun Gümrükçü, Avrupa Komisyonu’nun bu genelge için çelişki içersine düştüğünü söyledi. Gümrükçü, “AB komisyonu görevini yapmıyor. Mahkeme kararına rağmen komisyonu, ülkelerin bu kararı uygulayıp uygulamadığı konusunda kontrol mekanizmasını çalıştırmadığı için görevini ihmal ediyor. Avrupa Parlamentosu samimiyse görevini yapmayan komisyonu mahkemeye vermeli’’ dedi. Nakliyatçıların vize probleminin kalkmasının sevindirici olduğunu fakat diğer vatandaşlarada bunun uygulanmamasının üzücü olduğunu sözlerine ekledi.
    Gümrükçü, çıkan kararın Türk vatandaşlarına uygulanan vizenin hukuki olmadığını ve geçerliliğini kaybetmiş olduğunu göstergesi olarak belirtti. Gümrükçü, “Yani sadece AB ülkelerine değil 130 ülkede Türkiye’ye uygulanan vizede ortadan kalkmıştır. Almanya’da 1980 ve hatta 2005 yabancılar yasası da geçerliliğini kaybetmiştir. Aile birleşimi, Almanca testi ve bazıları gibi uygulamalar hukuki değildir. Bu sadece Almanya’yı ve tüm AB ülkelerini kapsamaktadır” dedi.

    27 May 2009, Wednesday

    ALİ RIZA, STUTTGART

  • Türk’lere Vize Uygulamayan Ülkeler

    Türk’lere Vize Uygulamayan Ülkeler

    Normal pasaport (Lacivert Pasaport) sahibi Türk’lere Vize Uygulamayan Ülkeler:

    Antigua-Barbuda:  Diplomatik, hizmet , hususi ve umuma mahsus pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Arjantin:  Diplomatik, Hizmet, Hususi  ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri anılan ülkeye yapacakları üç aya kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır.

    Arnavutluk:  Diplomatik, Hizmet, Hususi  ve Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Bahamalar: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma  Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Bahreyn: Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 90 güne kadar seyahatlerinde vizeden muaftır.  Umuma
    Mahsus Pasaport hamilleri ise vizelerini sınır kapılarında alabilmektedirler. 

    Barbados: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma  Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Belize: Diplomatik, Hizmet, Hususi  ve Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Bolivya: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Bosna-Hersek: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Brezilya: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri anılan ülkeye yapacakları üç aya
    kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır.

    Ekvator: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    El Salvador: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Fas: Diplomatik, Hizmet, Hususi  ve Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Fiji: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri dört ayı aşmayan turistik seyahatlerinde vizeden muaftır. Diğer amaçlı (eğitim, çalışma, araştırma v.s.) seyahatler için vize başvurusunun posta yoluyla Fiji’nin Brüksel Büyükelçiliğine yapılması mümkündür.

    Filipinler: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Güney Afrika Cumhuriyeti: Diplomatik, Hizmet, Hususi  ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 30 güne kadar olan
    seyahatlerinde vizeden muaftır.

    Gürcistan: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 güne kadar seyahatlerinde vizeden
    muaftır.

    Haiti: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Hırvatistan: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri altı ay içinde 90 günü aşmamak
    kaydıyla, anılan ülkeye yapacakları seyahatlerinde vizeden muaftır.

    Honduras: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Hong Kong: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    İran: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Jamaika: Diplomatik, hizmet , hususi ve umuma mahsus pasaport hamilleri vizeden muaftır (turistik amaçlı seyahatler
    için). 

    Japonya: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Karadağ: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve Umuma Mahsus Pasaport hamilleri altı ay içinde doksan (90) günü aşmamak kaydıyla, anılan ülkeye yapacakları seyahatlerinde vizeden muaftır.

    Kazakistan: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Kırgızistan: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri anılan ülkeye yapacakları 30 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır.

    KKTC: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Kolombiya: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Kore Cumhuriyeti (Güney Kore): Diplomatik, Hizmet, Hususi  ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Kosova:  Diplomatik, Hizmet, Hususi ve Umuma Mahsus Pasaport hamilleri altı ay içinde doksan (90) günü aşmamak
    kaydıyla, anılan ülkeye yapacakları seyahatlerinde vizeden muaftır (06 Haziran 2009 tarihinden itibaren geçerlidir).

    Kosta Rika: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Makau Özel İdare Bölgesi: Diplomatik, Hizmet, Hususi  ve  Umuma Mahsus pasaport hamilleri 15 güne kadar yapacakları seyahatlerde vizeden muaftır. Daha uzun süreli seyahatler için Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçiliğine vize başvurusunda bulunulması gerekmektedir

    Makedonya:  Diplomatik, Hizmet, Hususi  ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Maldivler: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Malezya: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Mauritius: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 güne kadar seyahatlerinde vizeden
    muaftır.

    Nikaragua: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Palau Cumhuriyeti:  Diplomatik, Hizmet, Hususi  ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Paraguay: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır. 

    St. Vincent-Grenadines: Diplomatik, hizmet, hususi ve umuma mahsus pasaport hamilleri vizeden muaftır. 

    Seyşeller: Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaportlar vizeden muaftır. Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizelerini
    sınırda alabilmektedir.

    Singapur: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Solomon Adaları: Diplomatik, Hizmet, Hususi  ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Sri Lanka: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 30 güne kadar seyahatlerinde vizeden
    muaftır.

    Svaziland: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Şili: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Tayland: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Trinidad-Tobago: Diplomatik, Hizmet, Hususi  ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Tunus: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Tuvalu: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Uruguay: Diplomatik, Hizmet, Hususi ve  Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.

    Venezuela: Diplomatik, hizmet, hususi ve umuma mahsus pasaport hamilleri, 90 güne kadarki turistik amaçlı seyahatlerde vizeden muaftır.

  • Vizesiz Avrupa Açıklaması

    Vizesiz Avrupa Açıklaması

    Açıklayıcı Bilgiler
    Prof. Dr. Harun Gümrükçü

    13.12.1957 tarihli “Avrupa Konseyi üye ülkeleri arasında insanların serbest dolaşımının düzenlenmesi üzerine Avrupa Antlaşması” Türkiye tarafından 25 Mayıs 1961 tarihinde imzalanmıştır.
    Ayni antlaşmayı Yunanistan 15 Mayıs 1959’da, İtalya 1 Ocak 1959’da ve İspanya 27 Haziran1982’de imzalamışlardır. Adı geçen ülkeler bu antlaşmayı imzaladıkları tarihte Türkiye’ye ve dolayısıyla bu ülkenin vatandaşlarına karşı vize uygulamaya devam edeceklerine dair bir çekince koymamışlardır. Antlaşmayı bugünde incelediğimizde bu ülkelerin hala böyle bir çekince koymadıklarını görüyoruz. Ancak vize uygulamalarının hukuken geçerli olabilmesi için adı gecen bu ülkelerin anlaşmaya bu çekinceleri vize uygulamasına başlamadan önce koymaları gerekiyordu. Daha da önemlisi bu çekincelerini antlaşmanın 13 maddesine göre Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine bildirmeleri gerekiyordu.
    Günümüzde geçerli metin incelendiğinde bu ülkelerin bu kurala uymadıkları ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu ülkelerin vize uygulamaları hukuki değildir ve aldıkları vize ücretlerinin de bu hukuksuzluktan dolayı hiçbir temeli yoktur.
    Buna karşın vize uygulatmasını başlatan ilk ülke olan Almanya bu antlaşmanın bu maddesine aynen uyarak bu Antlaşmayı Türkiye ile ilgili olarak 9 Temmuz 1980 tarihinde uygulamayacağını Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine iletmiş ve bundan üç ay sonrada vize uygulamaya başlamıştır. Bu uygulamanın da Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’nın verdiği 11 Mayıs 2000 tarihli SAVAŞ, 2003 tarihli ABATAY/ŞAHİN, 2007 tarihli TÜM/DARI ve en nihayet 19 Şubat 2009 tarihli MEHMET SOYSAL kararlarıyla hukuki dayanağı olmadığı anlaşılmıştır. Aynı doğrultuda Fransa, Benelüks ülkeleri, İngiltere ve diğer Avrupa Birliği üye üyeleri hareket etmişlerdir. Onların bu uygulamalarını ATAD hukuksuz ilan ederken, Ispanya, İtalya ve Yunanistan’ın hukuki dayanağı olmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla ATAD tarafından reddi de söz konusu değildir. Bir başka deyimle bu uygulamalar Türk diplomasının saflığını kullanarak vatandaşlarımızdan Yunanistan 1965’ten beri, İspanya 1987’den beri ve İtalya 1980’den beri haksiz ve hukuksuz olarak para almışlardır. Artık buna dur demenin zamanı gelmiş ve çoktan geçmiştir. İlgililerin de görevlerini daha iyi ve daha titiz yapmalarını beklemek hakkımız olsa gerekir.

  • Vizesiz Avrupa Basın Duyurusu

    Vizesiz Avrupa Basın Duyurusu

    BASIN DUYURUSU

    13.12.1957 tarihli “Avrupa Konseyi üye ülkeleri arasında insanların serbest dolaşımının düzenlenmesi üzerine Avrupa Antlaşması” adında devletler hukuku ile ilgili bir antlaşmanın olduğu ortaya çıkmıştır. Bu Antlaşmaya göre üye ülke vatandaşları antlaşmaya taraf diğer ülkelerde 3 aya kadar vizesiz konaklama hakkına sahiptirler (Madde 1).

    Ancak, bu vizesiz seyahat özgürlüğüne gerektiğinde katılımcı ülkeler tarafından kısıtlama getirilebilinmektedir. Örneğin, Benelüks devletleri (Lüksemburg, Hollanda ve Belçika), Fransa ve Almanya böyle bir kısıtlamayı Türkiye’ye karşı etkin bir şekilde 1980’li yıllarının başında uygulamışlardır. Bu uygulama, kazanılan hukuki haklarla ilişkili olarak bir iki istisna dışında, halen yürürlüktedir.

    İspanya ve İtalya da antlaşmayı imzalayan ülkeler arasında yer almaktadır. Bununla birlikte, bu iki ülke hiçbir zaman Türklerin bu ülkelere karşı vizesiz seyahat özgürlüğüne itiraz hakkını kullanmamışlar ve antlaşmada Türk vatandaşları için kısıtlama yaptıklarını zamanında ilgili mercilere iletmemişlerdir. Aynı şey Yunanistan için de geçerlidir. Bundan dolayı, Türk vatandaşları bu ülkelere vize almadan giriş yapabilirler. Avrupa Topluluğu Antlaşması’nın 307. maddesine göre (Art. 307 EG) uluslarüstü olan bu antlaşmanın uygulanmasında Schengen yasasıyla çatıştığında Avrupa Topluluğu Hukuku’na öncelik hakkı vermektedir. Bu ülkeler Türk vatandaşlarından buna rağmen vize talep ediyorlarsa 1957’de imzalanmış antlaşmaya karşı geliyorlar demektir. Bu hukuksuz bir yola başvurma anlamına gelmektedir.

    Türk diplomasisi tarafından geçmişte ne kendi vatandaşlarına ne de bu ülkelere antlaşmadan doğan hakların ve yükümlülüklerin açıklanmamış olması anlaşılmaz bir durumdur.

  • AB’nin Türk Vatandaşlarına Yönelik Haksız Vize Uygulaması Sona Ermelidir

    AB’nin Türk Vatandaşlarına Yönelik Haksız Vize Uygulaması Sona Ermelidir

    AVRUPA BİRLİĞİ’NİN TÜRK VATANDAŞLARINA YÖNELİK HAKSIZ VİZE UYGULAMASI SONA ERMELİDİR

    Avrupa Birliği Adalet Divanı 19 Şubat 2009 tarihinde almış olduğu Soysal Kararı ile (C-228/06), Türkiye ile AB arasında imzalanan Katma Protokol’ün 41/1 maddesinin, hizmet sunmak amacıyla AB ülkelerine giden Türk vatandaşlarına yeni kısıtlamalar getirilmesini yasakladığını belirtmiştir.(standstill) Divan, Schengen Anlaşması ile kurulan Schengen vizesinin ek mali külfetler getirdiğini belirlemiş, bunun yeni bir kısıtlama olduğuna karar vermiştir.

    Divan, 1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe giren Katma Protokol’ün 41. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, bu Protokol’ün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren hizmet sunmak amacıyla AB ülkelerine giden Türk vatandaşlarına yeni kısıtlamalar getirilemeyeceğini açıklamıştır. Bu anlamda vizenin yeni bir kısıtlama olduğunu, bu tarihte uygulanmayan vizenin bugün uygulanmasının hukuka aykırı olduğunu tespit etmiştir.

    Karar, Avrupa Birliği’nde hukukun üstünlüğünün devam ettiğinin bir kanıtıdır. Avrupa Birliği’nin Türk vatandaşlarına vize uygulaması, Türkiye ile AB arasında eşit şartlarda ticaret yapılmasını engellemektedir. Erasmus burslarıyla AB ülkelerine gidecek öğrencilere veya AB içinde fuarlara katılacak Türk işadamlarına geç vize verilmesinden ya da hiç verilmemesinden kaynaklanan çok sayıda sorun ortaya çıkmaktadır. Buna engel olmak için Komisyon’un, sorumluğu gereği Soysal Kararı’nı üye devletlere uygulatması gerekir.

    Karar, vizenin 41. madde kapsamında yeni bir kısıtlama olduğunu belirlemesi açısından, Eran Abatay- Nadi Şahin (06.09.1995 tarih, C-317/01 ve C-369/01) ile Veli Tüm-Mehmet Darı (20.09.2007 tarih ve C-16/05) kararlarının da tescili anlamındadır. Türk vatandaşlarının Karar sonrasında AB ülkelerine vizesiz girebilecekleri söz konusu olmamakla birlikte Türk vatandaşlarının kararın sonuçlarından yararlanabilmeleri için üye devletlerin kararı fiilen uygulamaya geçirecek adımları atması gerekmektedir. Adalet Divanı’nın tüm üye devletleri bağlayan kararı, otomatik olarak yerleşme ve hizmet sunma serbestisi bağlamında vize uygulamasının kaldırılması sonucunu sağlamamaktadır.

    Avrupa Birliği Adalet Divanı, önceki kararlarında olduğu gibi üye devletlerden gelen baskılara rağmen, hukukun üstünlüğü doğrultusunda karar vermiştir.

    Divan, Katma Protokol’ün 41. maddesinin 1. fıkrası (standstill hükmü) uyarınca, üye devletler tarafından hizmet sunmak (veya almak) veya iş kurmak amacıyla AB ülkelerine giden Türk vatandaşlarına uygulanan maddi şartların ağırlaştırılamayacağını kararlaştırmıştır.

    Karar ile Katma Protokol’un üye devletlerde yürürlüğe girdiği tarihte olmayan vize uygulamasının yeni bir kısıtlama getirdiği bir defa daha kabul edilmiştir. Bir AB üyesi devlet Katma Protokol’ün yürürlüğe girdiği 1 Ocak 1973 tarihinden sonra 41/1 madde hükmü kapsamındaki Türk vatandaşlarına (hizmet sunmak veya almak veya iş kurmak amacıyla AB ülkelerine giden Türk vatandaşları) vize uygulamıyorsa, bugün de uygulayamayacaktır. Eğer uyguluyorsa, bunun şartlarını ağırlaştıramayacaktır.

    Karar, sadece Katma Protokol’ün 41/1 maddesine giren Türk vatandaşlarını kapsamaktadır. Bunlar; işadamları, avukatlar, sporcular, doktorlar ve akademisyenler ile turizm, öğrenim veya tedavi amacıyla AB ülkelerine giren Türk vatandaşlarıdır. Her bir üye devlet için Katma Protokol’ün kendi hukuk düzeninde yürürlüğe girdiği tarih, diğer bir deyişle AB üyelik tarihi burada kriterdir.

    Almanya için tarih 1 Ocak 1973, Yunanistan için 1981, İspanya ve Portekiz için 1986, Avusturya, İsveç ve Finlandiya için 1995, Estonya, Letonya, Lituanya, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovenya, Slovakya, Malta ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi için 1 Mayıs 2004, Romanya ve Bulgaristan için 2007’dir. Türk vatandaşlarına ilk vize uygulayan AB üyesi ülke Yunanistan’dır. (24 Nisan 1965) Daha sonra Almanya ve Fransa 5 Ekim 1980, Benelüks ülkeleri 1 Kasım 1980, Danimarka 1 Mayıs 1981, İngiltere 23 Haziran 1989, İrlanda 19 Kasım 1989, İtalya 3 Eylül 1990, Portekiz 24 Haziran 1991 ve İspanya (1 Ekim 1991) gelmektedir

    Türklere vize uygulamasını AB içinde başlatan ilk ülke Almanya’dır. Federal Almanya 4 Temmuz 1980 tarihli nota ile Türkiye ile 1953 yılında imzalanmış olan karşılıklı vize muafiyeti öngören anlaşmayı fesh ederek, 5 Ekim 1980 tarihinden sonra vize uygulamasına başlayacağını açıklamıştır. O tarihte hükümet, Ankara Anlaşması ve Katma Protokol kapsamındaki haklarını Almanya’ya karşı kullanamamıştır. Zamanın Almanya Dışişleri Bakanı Hans Dietrich Genscher, diğer AB üyesi ülkelerin de Türk vatandaşlarına vize uygulamaları için onlara baskı yapmıştır.

    O dönemde Avrupa devletleri arasında sınır denetimleri olmasına rağmen Genscher, bu ülkelerden Almanya’ya göç olacağı korkusuna kapılmıştır. Önce Fransa’yı ikna etmiş, bu ülkeyi Benelüks ülkeleri ve diğer Avrupa ülkeleri izlemiştir. Genscher uygulamanın geçici olacağını, bunun bir ayırımcı davranış olmadığını belirtmiştir ama, gelişmeler Genscher’i haklı çıkarmamıştır. 12 Eylül 1980 darbesi, Genscher’in elini kuvvetlendirmiştir. 12 Eylül’den sonra Almanya siyasi mülteci akınına uğramıştı. Çünkü, siyasi mültecilere bazı ekonomik haklar veriliyordu. Bunu istismar eden Türk vatandaşları da vardı. Bu ortamda vize, geçici olarak yürürlüğe konsa bile sonradan kalıcı olmuştur.

    Almanya, AB’nin kurucu üyesi olduğundan ve Katma Protokol’ün yürürlüğe girdiği tarihte 41/1 kapsamındaki Türk vatandaşları için vize uygulamadığından, (1973 yılı) Divan Türk vatandaşlarına yönelik vize uygulamasını hukuka aykırı bulmuştur. AB üyesi devlet, Birliğe üye olduğu tarihte zaten Türk vatandaşlarına vize uyguluyor idiyse günümüzde de uygulaması, Divan Kararı’na göre 41/1 madde açısından mümkündür.

    Türkiye’yi AB’ye bağlayan Ankara (Ortaklık) Anlaşması, taraflar arasında gittikçe gelişen bir gümrük birliğinin kurulmasını öngörmekte ve Roma Anlaşması’nın 238. maddesine dayanmaktadır. Topluluk ile imzalandığı için AB içinde doğrudan uygulanan bir Topluluk hukuku belgesidir. Ankara Anlaşması’nda yürürlük süresi öngörülmediği için Anlaşma’nın amaçları (Md.2) gerçekleşene kadar yürürlükte kalması gerekir.

    Ankara Anlaşması, Türkiye ile Topluluk ülkeleri arasında ekonomik bir birleşmeyi, işgücünün serbest dolaşımını ve taraflar arasındaki sosyal bağların kuvvetlendirilmesini öngörmekte, Türkiye’nin ileride Topluluklara tam üyeliğini amaçlamakta, ekonomik olduğu kadar politik bir nitelik taşımaktadır. Anlaşma’nın 28. maddesi, nihai aşamada Türkiye’nin AB’ye üye olabileceği bir ortaklık içermektedir.

    Adalet Divanı, Costa-Enel kararıyla Topluluk hukukunun ulusal hukuktan üstün olduğunu kabul etmiştir. Divan’ın Sevince Kararı ile de, Ankara Anlaşması ve Katma Protokol kapsamında alınan Ortaklık Konseyi Kararları’nın Topluluk hukukunun ayrılmaz parçaları oldukları tespit edilmiştir. Ayrıca, Müzakere Çerçeve Belgesi’nin 10. maddesinde Ankara Anlaşması ve Katma Protokol, Topluluk müktesebatı içinde sayılmıştır. (Birlik faaliyetlerine ilişkin olarak Topluluğun, Toplulukla üye ülkelerin, birliğin ve kendi aralarında üye devletlerin akdettiği uluslararası anlaşmalar)

    AET Komisyonu’nun ilk Başkanı Alman Profesör Walter Hallstein, Ankara Anlaşması’nın imzalanması dolayısıyla Ankara’daki imza töreninde yapmış olduğu konuşmada, “Belli bir geçiş döneminden sonra Türkiye’nin AET’ye tam üye olarak kabul edilmesi gerektiğini” özellikle belirtmiştir. Türkiye’ye devamlı imtiyazlı ortaklık öneren Almanya Başbakanı Merkel’e birilerinin bu durumu açıklaması gerekmektedir.

    Ankara Anlaşması, tıpkı Yunanistan ile imzalanan Atina Anlaşması gibi bir “ön katılım antlaşması” (preadhesion) olduğu için, geçiş döneminden sonraki dönemde Türkiye’nin AB üyesi olma hakkı vardır. Bu hak, ayrıcalıklı ortaklık gibi Ankara Anlaşması’nda olmayan bir tanımlama ile sulandırılamaz. Ankara Anlaşması, üyelik için bir önkoşul da içermemektedir. Nitekim Yunanistan’ın üyelik başvurusu üzerine hazırlanan Komisyon görüşü ile ilgili belgede de, Türkiye ile Topluluk arasındaki yasal ilişkilerin nihai amacının tam üyelik olduğu yoruma gerek bırakmayacak şekilde yer almıştır.

    Tüm bu değerlendirmelerden çıkan sonuç şudur: AB, nasıl şimdi Ankara Anlaşması’nın Türkiye’nin tanımadığı Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne gümrük birliği kapsamında genişletilmesini istiyor ve bu sebeple Ankara Anlaşması’na atıf yapıyorsa, o zaman Ankara Anlaşması’nın 12 nci madde (işçilerin serbest dolaşımı), 13 ncü madde (yerleşme serbestisi) ve 14 ncü madde (hizmet edimi serbestisi) hükümlerine uymalı ve bu konularda alınmış Adalet Divanı kararlarını da yerine getirmelidir. Ankara Anlaşması’nın yukarıdaki üç maddesinin AET’yi kuran Roma Anlaşması’nın 48, 49, 52, 53, 54, 56, 57, 58, 59, 62 ve 65 nci maddelerine dayanmış olduğunu da göz ardı etmemelidir.

    Adalet Divanı, Katma Protokol’ün yürürlüğe girdiği 1 Ocak 1973 tarihinden bu yana “teşebbüs kurma ve hizmet sunma serbestisine” yönelik getirilen her türlü yeni kısıtlamanın AB hukuku bakımından “yok” hükmünde olduğunu çok açık bir şekilde belirlemiştir. AB üyesi ülkeler (AB-15) Türk vatandaşlarına 1980 yılından itibaren vize koyarak bir uluslararası hukuk metni olan Katma Protokol’ü açık bir şekilde ihlal etmişlerdir.

    Teşebbüs kurma ve hizmet sunma serbestisi, kişilerin veya şirketlerin bir üye devlette ekonomik faaliyette bulunabilmesini ve bir üye devlette yerleşme zorunluluğu olmaksızın geçici olarak ekonomik faaliyette bulunabilmesini öngörmektedir. Uluslararası taşımacılık yapan bir Türk şirketinin Almanya’da bu ülkeye yaptığı taşımacılık işi ile ilgili olarak şube açması hizmet sunma, (Almanya’ya kayıtlı kamyonlarla uluslararası taşımacılık yapan Türkiye’de yerleşik kamyon şoförünün hizmet sunumu) Türkiye’den bir berberin Almanya’da berber salonu açması ise teşebbüs kurma serbestisidir.

    2000 yılına kadar Almanya Federal Cumhuriyeti tarafından verilen vize çerçevesinde taşımacılık faaliyetlerini sürdüren ve AB’ye giriş yapan Tır şoförlerinin vize yenilenmesine yönelik istemleri 2001 yılında red edilmiştir. Bunun üzerine öncelikle Berlin İdare Mahkemesi’nde dava açan, ancak açtıkları davanın reddedilmesi üzerine Berlin Yüksek İdare Mahkemesi’nde temyize giden davacıların başvurusu AT Anlaşması’nın 234. maddesine dayanılarak Mahkeme tarafından “ön inceleme kararı” için ATAD’a gönderilmiştir. AB hukukunda ön inceleme kararına ilişkin süreç, ulusal mahkemelerin AB hukukunu farklı şekillerde yorumlamalarının önüne geçilmesini esas almaktadır.

    Yüksek İdare Mahkemesi’nin istemini ve bu çerçevede davacıların başvurusunu değerlendiren ATAD, Türkiye ile AB arasında 1970 yılında imzalanarak, 1973 yılında yürürlüğe giren Katma Protokol’ün 41. maddesine dayanarak, tarafların teşebbüs kurma serbestisi ile hizmet sunma serbestisine yeni kısıtlamalar getiremeyecekleri kuralını genel kural olarak olarak kabul etmiştir.

    Mevcut dava örneğinde olduğu gibi bu iki serbestiye yönelik getirilecek vize şartının ve asıl önemlisi benzeri her türlü kısıtlamanın mümkün olamayacağını Divan belirlemiştir. Bir örnekle durumu açıklayalım. Bir Türk firmasının Almanya’da inşaat ihalesi kazandığını varsayalım. Alman hukuku inşaatın başında bulunacak Türk mühendisten herhangi bir AB üyesindeki bir üniversitede tahsilini tamamlamış olması şartını arasın. Oysa 1973 yılında Alman mevzuatında böyle bir şart yok, daha sonra eklenmiş. Mahkeme bunu “yeni bir kısıtlama” olarak değerlendirmektedir.

    Divan kararları ile öne çıkan diğer husus da, Türkiye-AB Ortaklık Anlaşması ile Katma Protokol hükümlerinin her türlü AB ikincil hukuk düzenlemesinin ve bu alandaki ulusal mevzuatların üstünde olması durumudur. Bunun iki sonucu söz konusudur. Birincisi, gerek Ankara Anlaşması, gerek Katma Protokol hükümleri Topluluk hukukunun bir parçasıdır ve bütün üye devletleri bağlar. İkincisi ise Topluluk hukukundaki doğrudan etki ilkesinin uygulama alanı bulmasıyla Türk vatandaşlarının Anlaşma ve Katma Protokol hükümlerine dayanarak, bundan doğacak hak ihlallerini mahkeme önüne getirebilmeleridir.

    19 Şubat 2009 tarihinden itibaren, eğer AB’de hukukun üstünlüğü söz konusu ise, üye devletlerin geriye dönerek mevzuatlarında Ankara Anlaşması ve Katma Protokol’e aykırı hükümler varsa, bunları kaldırmaları gerekmektedir. Topluluk hukuku, üye ülkeler açısından üye oldukları andan itibaren bağlayıcı olur. Ankara Anlaşması ile Katma Protokol’ün, Topluluk hukukunun bir parçası olduğunu Adalet Divanı belirlemiştir.

    Katma Protokol’ün ilgili maddesinin uygulanmaması sebebiyle bundan zarar gören Türk vatandaşları Topluluk İlk Derece Mahkemesi nezdinde eylemden veya eylemsizlikten doğan zarara dayanarak dava açabilirler. Bu durumda, Türk Devleti’ne ve de Avrupa Parlamentosu’ndaki Türk kökenli milletvekillerine büyük iş düşmektedir. Türkiye, altına imza attıkları uluslararası hukuk belgelerine, AB ülkelerinin ve de Komisyon’un saygı göstermesini sağlamalıdır. Bu bakımdan 19 Şubat 2009 tarihi bir başlangıç olmalıdır.

    Çifte standardı yıkabilmek için Almanya Fedaral Parlamentosu’ndaki Türk kökenli milletvekillerinin de çaba harcaması gerekir. Bir adım daha ileri giderek, bu yıl yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Adalet Divanı Kararını uygulamamakta direnen ülkelerde, kararları yok sayan politikacılara oy verilmemesi için Almanya’daki Türk sivil toplum kuruluşları harekete geçmelidir. Tıpkı, Ermeni diyasporasının Türkiye aleyhine yaptığı girişimler gibi.

    AB ile yürütülen katılım müzakerelerinin ilk dört başlığı, mal, işçi, iş kurma ve sermayenin serbest dolaşımıdır. Müzakere sürecinde Türkiye, diğer aday ülkelere göre ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Avrupa Birliği Türkiye’ye karşı samimi olmalı, Kopenhag kriterleri dışında Türkiye’ye özel kriterler koymamalı ve ayrımcı davranmamalıdır.

    Eğer AB, hukukunu ve tüm müktesebatını yok sayarak (Savaş ve Atabay Kararları ile Divan, Katma Protokol ve Ortaklık Konseyi Kararlarının geçerliliğini dikkate alarak hakların geriye doğru kötüleşmemesi ilkesini onaylamıştır) devamlı Türkiye’nin önüne engel çıkarır ve Türkiye’yi bizden değildir diyerek dışlarsa, Türkiye-AB ilişkileri mutlu sonla bitmeyebilir.

    Haegemann Kararı ve de Amsterdam Anlaşması’nın 300. maddesinin 7. bendi ( bu maddede belirtilen şartlara göre yapılan anlaşmalar, Topluluk kurumlarını ve üye devletleri bağlar) ile kesinleşen bir gerçek vardır. O da, AB’nin Türkiye ile imzaladığı anlaşmalar (AA ve KP) kişilere doğrudan hak sağlayan etkiye sahiptir.

    KP’ün 41/1 maddesi, Türk vatandaşlarına kişisel haklar da vermektedir. AB üyesi ülkeler bu hakları kendi yasaları ile geri alamazlar. Zaten ABAD 1996 yılında, KP’ün bu maddesinin 2000 tarihli AB Vize Yönetmeliğinin üstünde olduğunu, çatıştığı noktalarda Vize Yönetmeliği hükümlerini ikame edeceğine karar vermiştir. Çünkü Topluluk hukukunda ikincil hukuk kaynakları, birincil hukuk kaynaklarının üstünde değildir. Bu sebeple başta Almanya olmak üzere hiçbir AB üyesi ülke, Türk vatandaşlarına KP’ün uygulanmasında yerleşim, hizmet ve serbest ticaret alanında bir ayırım yapamaz.

    Ayrıca, 1 Ocak 1996 tarihinden sonra başlayan gümrük birliği içinde vize uygulaması, AB’nin ortak rekabet hukukuna da aykırıdır. AB işadamları Türkiye’ye vize almadan ya da sınırda vize alarak girebilirken, Türk iş adamları vize alma zorunluluğunda bırakılmakta, günler süren vize çilesi sonunda da vize alamama durumuyla da karşılaşmaktadırlar. Böylece taraflar arasında eşit rekabet şartları ihlal edilmiş olmaktadır. Türk nakliyecilerine AB’nin kota uygulaması da, ayrı bir rekabet hukuku ihlal uygulamasıdır.

    Nitekim Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, 21 Mayıs 2009 tarihinde “Mahkemeleri kazanmamıza rağmen mallar serbest dolaşırken iş adamlarımız (AB’de) vize engeli ile karşı karşıya. Bu haksızlığın bir an önce giderilmesini istiyoruz” diyerek bu hukuk dışı uygulamaya itiraz etmiştir.

    Ankara Anlaşması kapsamında malların hareketinin Türkiye ile AB arasında serbest olduğunu, ancak bunu taşıyan TIR’lara, kamyonlara kota uygulandığını ifade eden Hisarcıklıoğlu şunları söylemiştir: “Bir tarafta ‘ticaret serbest’ diyeceksiniz ama öteki tarafta o malı taşıyan kamyonlara kota koyacaksınız. Bu herhalde tarife dışı engelin somut göstergesidir. Bir başka engel mahkemeleri kazanmamıza rağmen mallar serbest dolaşırken iş adamlarımızın vize engeli ile karşı karşıya olmalarıdır. Ama o ülkeden herhangi bir iş adamı Türkiye’ye gelmek isterse hiçbir vize engeli ile karşı karşıya kalmamaktadır.” 

    Divan’ın Soysal Kararı’na rağmen AB’de vize uygulamalarından sorumlu birimler, kararın uygulamasının AB geneline yayılmaması, sadece Almanya ve Danimarka ile sınırlı kalması gerektiği yönünde görüş bildirmişlerdir. Komisyon, Kararı, bir direktifle AB geneline yayarak müktesebatın parçası haline getirmek yerine, talimatlar aracılığıyla uygulanmasının daha yerinde olacağı görüşündedir. Vize istenmeyecek kesimlerden durumlarını kanıtlamaları amacıyla istenecek belgelerde yetki ilgili devletlere bırakılmak ve gümrük kapılarındaki görevliler de bu belgeleri kabul edip etmeme konusunda yetkilendirilmek istenmektedir. AB’nin bu konudaki kararını en erken Haziran ayında açıklaması beklenmektedir.

    Bundan sonra açılacak dava süreçlerinde hükümetin dava açanlara maddi ve hukuki destek vermesi, bunun için bir fon oluşturması, vatandaşlarını AB kurumları ya da üye devletlerle baş başa bırakmaması gerekir. Çünkü vize uygulamalarından hem Türkiye Cumhuriyeti ve hem de Türk vatandaşları zarar görmektedir. Bu amaçla hükümet zaman geçirmeden dava işlerini koordine edecek ve yürütecek bir ofis kurmalıdır.

    Ofis’te, Türk vatandaşlarının işlerini bedelsiz takip edecek Türk ve AB vatandaşı avukatlar istihdam etmelidir. ABAD’a ne kadar çok dava giderse, Türk vatandaşlarına vize uygulayan ülkeler üzerinde o kadar çok baskı oluşur. Komisyon da bu durumdan etkilenerek Divan kararlarının uygulamamakta ısrar eden AB üyesi hükümetler aleyhine dava açar.

    Bundan sonra Soysal ve benzeri kararların etkilerinin uygulamaya yansıması açısından hükümetin, ilgili kamu kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının yer alacağı bir eylem planı oluşturularak birlikte hareket edilmesi gereklidir. Bu konuda hükümet, AB Genel Sekreterliği, İKV ve TOBB öncü olmalıdır.

    Avrupa Adalet Divanı, 28 Nisan 2009 tarihinde Kıbrıs’taki mülkiyet sorunuyla ilgili Rum mahkeme kararlarının, bütün Avrupa Birliği ülkelerinde dikkate alınması gerektiği yönünde karar almıştır. (Orams Kararı) Kıbrıslı Rum Meletis Apostolidis, KKTC’de 1974 öncesinde sahip olduğu araziye villa inşa eden İngiliz David-Linda Orams çifti hakkında, Rum Kesimi’nde dava açmış ve mahkeme arazinin iadesi ile tazminat kararı almıştı.

    Apostolidis, icra edilmesi talebiyle kararı İngiliz mahkemelerine taşımış, İngiliz mahkemeleri de Avrupa Adalet Divanı’ndan görüş istemişti. Adalet Divanı, Rum Kesimi’ndeki kararların diğer Avrupa Birliği ülkelerinde de uygulanması tavsiyesinde bulunmuştur. Nihai kararın İngiltere Yüksek İstinaf Mahkemesi’nde verileceğini söylense de, Divan kararının uygulanmaması söz konusu olamaz.

    Eğer Orams Davası örnek alınacak ve uygulanması tüm AB ülkelerinde mümkün olacaksa, Soysal ve diğer Türk vatandaşları lehine olan kararların da uygulanması gerekir. AB’de bir tek hukuk vardır. Türkler için ayrı, Kıbrıslı Rumlara için ayrı hukuk kuralları yoktur, zaten olamaz da.

    Soysal Kararı’nın ardından bazı meslek gruplarına vizelerin kaldırıldığına ilişkin olarak Almanya İçişleri Bakanlığı, Federal Emniyet Genel Müdürlüğü ve Eyalet İçişleri Bakanlıkları’na gönderdiği iki ayrı genelgede, 1980 yılından bu yana Türk vatandaşlarına uygulanan vizelerin bazı meslek grupları ve bazı özel seyahatler için kaldırıldığını duyurmuş ve kararını Brüksel’e bildirmiştir.

    Almanya’nın kararından yaralanacak olanlar, daha önce satılmış aletlerin montajı, tamiri, revizyonu ve benzeri çalışmalar için Almanya’ya giden Türk firmaları çalışanları. taşımacılık sektöründe çalışanlar (iki ayı geçmemek şartıyla) ve bilimsel seminer, sanat ve spor faaliyetleri gerekçesi ile seyahat edenlerdir.

    Bakanlığın genelgesine göre, üç meslek grubunun seyahatine vizesiz Almanya yolu açılmıştır. Bu üç grubun dışında diğer grupların, Soysal Kararı’ndan etkilenmediği açıklanmış, özellikle hizmet almak amacıyla yani pasif hizmet olarak bilinen turistik amaçla yapılan seyahatlerin vizesiz olamayacağı vurgulanmıştır. Genelgeye göre futbolcu maç için vizesiz AB ülkesine gelebilecektir ama maçı izlemek isteyen bir Türk seyirci vize almak zorundadır.

    Almanya bu defa en az vize kararı kadar etkili bürokratik engelleri yürürlüğe koymuştur. Almanya’nın genelgesine göre, vizesiz seyahat edebilecek mesleklere sahip kişilerin, seyahat amaçlarını davet ya da benzeri belgelerle ispat etmeleri gerekmektedir. Almanya’ya gitmek isteyenlerin formaliteler sebebiyle sınırlardan geri çevrilmeleri de mümkündür. Seyahat edeceklerin, seyahat amaçlarını ve mesleki konumlarını ispat etmek zorunda olmaları, en az vize kadar seyahat özgürlüğünü kısıtlamaktadır ve Soysal Kararının özüne ve ruhuna tamamen aykırıdır.

    Almanya İçişleri Bakanlığı sözcüsü Stefan Paris, aktif şekilde hizmet sunmak amacıyla Almanya’ya kimlerin vizesiz girebileceği konusunda diğer AB ülkelerinin hükümetleriyle de görüş alışverişinde bulunduklarını belirterek şunları söylemiştir: “İncelemeler sonucunda bakanlığımız 3 hizmet grubuna daha Almanya’ya vizesiz giriş yapabilmelerine imkan verilmesi konusunda karar aldı. Ancak bu karar henüz uygulanmaya konulmadı. Bunun ne zaman uygulanabileceği konusunda da bir şey söyleyemeyiz. Karar sınır kapılarını bildirilmediği için de şimdilik Türk kamyon şoförleri dışında tüm Türk vatandaşlarının vizeye ihtiyacı bulunuyor.”

    Almanya’nın uygulaması AB Komisyonu tarafından inceleme aşamasındadır. Komisyon, yukarıda da bertildiği gibi Haziran ayında bu konuda bir rapor yayınlayacaktır. Çünkü, Soysal Kararını uygulamakla yükümlü 10 AB ülkesi bulunmaktadır. ABAD’ın Soysal kararına esas oluşturan 1973’teki Katma Protokol’ün imzalandığında AET üyesi olan altı ülke ile (Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya) o tarihte Türk vatandaşlarına vize uygulamayan (İngiltere, Portekiz, İspanya ve Danimarka) 4 ülkenin kararı uygulamaya koyması bir hukuki zorunluluktur.

    Soysal Kararı’ndan sonra Türkiye’nin Schengen’in vize uygulanan ülkeleri içeren birinci listesinden, vize uygulanmayan ikinci listesine dahil edilmesi gerekmektedir. Eğer bu yapılmaz ise, Türk vatandaşlarının haklarını aramak için yeni davalar açması kaçınılmaz olacaktır.

    Prof. Dr. S. Rıdvan Karluk 
    Anadolu Üniversitesi 
    Eskişehir 
    Türkiye

  • “TÜRKLER VİZE ZORUNLULUĞUNA KARŞI”

    “TÜRKLER VİZE ZORUNLULUĞUNA KARŞI”

    SÜDDEUTSCHE ZEİTUNG: TÜRKLER VİZE ZORUNLULUĞUNA KARŞI

    BERLİN, 25/05 (BYE)—Tirajı günde 448 bin 411 olan liberal sol eğilimli Süddeutsche Zeitung’un 25 Mayıs 2009 tarihli sayısında, Roland Preuss imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan Ankara çıkışlı yazının çevirisi şöyledir:

    —Berlin’in, Almanya’ya Girişi Kolaylaştırması Gerekir—

    Türkiye’de, Almanya ve diğer AB ülkelerine vizesiz seyahate izin verilmes yönündeki talepler artıyor. Ankara’da düzenlenen bir uluslararası uyum sempozyumunda, çok sayıda AB uzmanı, özellikle Almanya’yı, Türklerden vize talep etmeye devam etmek suretiyle geçerli olan yasayı ihlal etmekle suçladı. Bunun arkasında Avrupa Adalet Divanı’nın (ABAD) şubat ayında aldığı bir karar yatıyor. Almanya’nın bu karara göre vize yönetmeliğini esnekleştirmesi gerekiyor. Ancak vize serbestisinden Türklerin ne kadarının faydalanacağı konusu tartışmalı. Avrupa’dan sorumlu Devlet Bakanı Eğemen Bağış somut taleplerde bulunmaktan kaçınsa da, Türklere haklarını incelemeleri çağrısında bulunarak, ABAD kararının olumlu bir örnek olduğunu ifade etti. Yurtdışındaki Türklerden sorumlu Devlet Bakanı Faruk Çelik de vize uygulaması ve aile birleşiminde kolaylık sağlanmasını talep etti.

    Federal İçişleri Bakanlığı, ABAD tarafından alınan karara reaksiyon göstererek, mayıs ayının başında, gelecekte Türk kamyon sürücüleri, montör, bilim adamları, sanatçı ve sporcuların Almanya’ya vizesiz girmesine izin verilmesini kararlaştırdı. Karar, Türkiye’de çok ilgi gördü. Gazeteler, böylece Avrupa sınırının ortadan kalktığını yazdılar. Türklerin çoğu için bu önemli, zira Almanya’daki akrabalarını ziyaret ya da ticari amaçlarla bu ülkeye seyahat etmek istediklerinde çoğu kez vize alamıyorlar. Vize zorunluluğunun genel olarak kaldırılması ise, Almanya’ya gelecek Türklerin sayısında belirgin bir artışa neden olurdu. Böyle bir gelişme ayrıca, aile birleşimden Almanya’ya gelecek olan eşlerden, uyumu teşvik etmek amacıyla Almanca testini kazanmaları şartını koşan Yabancılar Yasası’nı etkisiz kılacaktır.

    Türk kökenli Alman AB milletvekili Vural Öğer (SPD), Türk tarafının tutumunu eleştiriyor. Sadece hak üzerinde ısrar etmenin bir faydası olmayacağını, çok sayıda Almanın Türkiye’den gelecek göçmen dalgasına ilişkin korkularının da ciddiye alınması gerektiğini söyleyen Öğer, “halkı kazanmak zorundayız” diye vurguluyor. Öğer öte yandan, Türklerin çoğunun eşlerini köyden getirerek Almanya’da dışarıyla bağlantılarını kesmelerini de eleştirdi ve en geç çocuklar okula başladığında uyum sorunlarının kendini gösterdiğini söyledi.

  • Haksızlık ortadan kalksın

    Haksızlık ortadan kalksın

    25 Mayıs 2009 / Bülent VEZNİKLİ/STUTTGART
    Hürriyet
    Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Gümrükçü Stuttgart’ta verdiği konferansta “Soysal kararıyla göç tarihinde büyük bir başarı elde edilerek 29 yıllık haksızlık ortadan kalktı” dedi. Türklere vize uygulamasının haksızlık olduğunu söyledi.

    ALMANYA’da Stuttgart Başkonsolosluğu’nda bir konferans veren Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Gümrükçü, 1980’den bu yana Türkler’e uygulanan vizenin hukuka aykırı olduğunu söyledi. Gümrükçü, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında Ankara Anlaşmasının somutlaştırmak üzere 1. Ocak 1973″te yürürlüğe giren Katma Protokol 41. Maddesi’nin 1. bendinde “Mevcut haklarda kötüleştirme yapılamaz başlığı altında “Akit tarafları aralarında yerleşme hakkı ve hizmetlerin serbest edinimine yeni kısıtlamalar koymaktan sakınır” ifadesi olduğunu hatırlattı.

    Gümrükçü “Avrupa Toplulukları Adalet Divanı (ATAD) kararlarıda gösteriyor ki 1 Ocak 1973’te geçerli olan seyahat yasası Türkler için bugün de geçerlidir. “Soysal” kararını da göz önüne alırsak ATAD 2000 yılından bu yana verdiği 9 kararlada “Mevcut haklarda kötüleştirme yapılamaz” ifadesine göre yorumlanmıştır“ dedi. Harun Gümrükçü AB’nin 2001 yılında yayınladığı bir tüzükle Türkiye’yi “Vize alma zorunluluğu olan Ülkeler” listesine koyduğunu ve bunun da değişmesi gerektiğini söyledi. Gümrükçü 1973 yılında imzalanan protokol gereği Türk vatandaşlarının vize alma zorunluluğunun sadece aile birleşimi ve/ veya iş bulma amaçlı gidişlerde söz konusu olduğunu, ancak bunun için aile bireyleri ve/veya çalışmak isteyen kişiler Almanya’ya Turist vizesiyle üç aylık bir süre için gelmelerinde bir sakınca olmadığını belirtti.

    Avrupa’daki derneklerin bu konuda baskı uygulamasını öneren Gümrükçü, ancak derneklerin hukuki mücadeleyi yapacak bir yapısı olmadığını da belirtirken “Buradaki haklarımıza sahip çıkalım” diye konuştu.

  • Artık Kutsal Ruhlar bile durduramaz

    Artık Kutsal Ruhlar bile durduramaz

    16 Mayıs 2009, Cumartesi Zeynel LÜLE HÜRRİYET

    Avrupa Adalet Divanı’nda vize konusu görüşülürken, Avrupa Birliği Komisyonu’na da bu konuda görüşü soruluyor. Komisyon, bugüne kadar savunduğu görüşün tam tersi olarak, “Türklere vize uygulaması sürdürülmelidir. Bu durum ikili anlaşmalara aykırı değildir” deyiveriyor. Divan yargıçlarından biri kendini tutamıyor ve “Sayın komisyon temsilcisi, dün gece rüyanızda kutsal ruhları mı gördünüzde fikriniz değişti?” deyiveriyor.
    Komisyon, tam yedi davada “Türklere uygulanan vizeler, anlaşmalara aykırıdır” diye görüş sunmuştu. “Soysal” davasında niye görüşünü değiştirdi? Çünkü Almanya’nın baskısı altındaydı. Bu şekilde görüş beyan etmesi emrini almıştı. Yani, divan yargıcının kastettiği “Kutsal Ruhlar”, Berlin’den başka biri değildi.

    XXX

    İki günden beri gazetemizde Almanya’nın vizeleri “yumuşatmasına” yönelik haberleri ayrıntılı olarak duyurmaya çalıştık. Görüleceği gibi yeni uygulama aslında, divanın “soysal” kararı ile delinen “vize” torbasını yamama gayretlerinden başka bir şey değil. Berlin, Soysal kararıyla gelen hukuki yenilgiyi bu şekilde telafi etmeye çalışıyor.

    Ankara kesinlikle bunu kabul etmemeli. Vizelerin tüm Türk vatandaşlarından kaldırılmasıyla ilgili bir takvim talebinde bulunmalı. Ve bunda çok, ama pek çok ısrarcı olmalı. Vizelerin, tüm Schengen bölgesindeki ülkelerden kaldırılması yönünde girişimlerde bulunmalı. Hatta bu konuyu dış politikasının “birinci sorunu” haline getirmeli.

    Çünkü bence bugün, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki birinci sorun, “vize” sorunudur. Vizelerin kaldırılması, tam dört yıldan beri devam eden müzakerelerde “gıdım gıdım” ilerlenmesi nedeniyle Türk halkının inancını yitirdiği AB sürecine yeni bir ivme kazandıracak. AB ile üyelik müzakereleri 3 Ekim 2005 tarihinden bu yana devam ediyor. Bugüne kadar 10 fasıl açılmış durumda, Kıbrıs ve Fransa tarafından fasılların üçte biri zaten bloke edilmiş bulunuyor.

    Fransa ve Almanya liderlerinin de “anti-Türkiye” söylemleri işin bir başka yönü. Eğer vizeler önce yumuşar, sonra bir takvim sonucunda tamamen kalkarsa, Türk halkı, müzakere sürecinin “günlük yaşamında” bir sonucu olduğunu hissedecek. AB’ye olan güven ve inancı “tazelenecek”. Bu durum, Türk hükümetinin de elini rahatlatacak ve AB reformlarını muhalif seslere aldırmadan, halkı arkasına alarak daha huzur içerisinde yapacak. Çünkü Türkiye’nin elinde “kapı gibi” mahkeme kararı var ve “alternatif vize çözümlerine” hiç itibar etmemeli. İlle de takvim demeli. Göreceksiniz, gelecek. Kutsal Ruhlar bile durduramayacak.

    ÖNEY’E BAŞARILAR

    Berlin Parlamentosu milletvekillerinden Bilkay Öney’i, bazı dış gezilerde yakından tanıma fırsatı buldum. Partisinden istifa ettiğini görünce, nedenlerini anlamaya çalıştım. Zaten Yeşiller Partisi’nin son dönemlerde göçmenlerle ilgili politikalarından “rahatsız” olduğunu gizlemiyordu. Yeşiller’in Duisburg’da ki kongresinde birlikteydik. Yeşiller’in Avrupa Parlamentosu listesine tek bir “göçmen kökenli” adayı almaması Öney’i çok kızdırmıştı. Bence mutlaka Öney’in istifasında haklılık payı vardır. Yeşiller kan kaybediyor. Ne garip ki bu kan, başına bir göçmen kökenli geçtikten sonra daha hızla akmaya başladı.

  • ÖNEMLİ BİR ADIM, ANCAK YETERSİZ

    ÖNEMLİ BİR ADIM, ANCAK YETERSİZ

    VİZESİZ AVRUPA ARAŞTIRMA GRUBU BAŞKANI GÜMRÜKÇÜ: ”ALMAN HÜKÜMETİNİN VİZE UYGULAMASI KONUSUNDA ALDIĞI KARAR ÖNEMLİ BİR ADIM, ANCAK YETERSİZ”

    HAMBURG (A.A) – 14.05.2009 – Akdeniz Üniversitesi (AÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Vizesiz Avrupa Araştırma Grubu Başkanı Prof. Dr. Harun Gümrükçü, Almanya İçişleri Bakanlığı tarafından hizmet sunumu için belirli kesimlerden Almanya’ya gelecek Türk vatandaşlarını vizeden muaf tutma kararını ”önemli, ancak yetersiz bir adım” olarak nitelendirdi.

    Gümrükçü, Almanya’nın Hamburg kentinde konuyla ilgili olarak düzenlediği basın toplantısında, böyle bir kararın çıkmasını 19 yıldan bu yana beklediklerini ifade ederek, ”Alman hükümetinin vize uygulaması konusunda aldığı karar önemli bir adım, ancak yetersiz. Bunun arkasının gelmesi lazım. 1973 yılından 2009 yılına kadar hangi haklarda kötüleştirme yapıldı bunun ele alınması gerekir. Almanya sadece vize konusunu gündeme almış. Sadece kamyon şoförleriyle hizmet sunumunda bulunan belirli kesimleri vize muafiyeti kapsamına alıyor. Oysa vizesiz dolaşım hakkı tüm Türk vatandaşlarına verilmeli. Bu kazanılmış bir haktır. Yasaların tekrar gözden geçirilmesi gerekir” dedi.

    1965 yılında kabul edilen yabancılar yasasının sadece hizmet sunumunu değil, hizmet alınımını da içerdiğine dikkat çeken Gümrükçü, Alman hükümetinin bunu ve vize muafiyeti dışında Türklerin diğer bazı haklarını da göz ardı ettiğini savundu.

    Avrupa’da yaşayan Türklerin haklarının sadece Türk derneklerine bırakılmasının yanlış olduğunu kaydeden Gümrükçü, ”Türklerin hakları bir çok alanda 1 Ocak 1973 tarihinden bu yana yasalarla kötüleştirildi. Türkiye’deki bilim adamları, hukukçular, siyasetçiler ve akademisyenler bu kötüleşen şartlar nelerdir, onları değerlendirip, çözüm üretmeliler. Bu konuda mücadelemizi sonuna kadar sürdürmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

    Gümrükçü, vize baş vurusunda bulunup da vize alamayan vatandaşların paralarını geri almak için ilgili devletlere karşı dava açabilme haklarının bulunduğunu da belirterek, ”Vize konusunda her gün 145 bin Avro para kaybediyoruz. Bu paralar tekrar alınmalı” dedi.

    Almanya’nın yanı sıra diğer AB ülkelerine de bu yönde karar almaları konusunda çağrıda bulunan Gümrükçü, ”Avrupa Komisyonu’nun adımlarını yeterli görmüyorum. Bu konuda Avrupa Komisyonu’nu kamuoyunda vizesiz dolaşım konusunda görüş bildirmeye davet ediyorum. AB Komisyonu eğer görüş bildirmiyorsa yasaları çiğniyor demektir. Aksi takdirde, Avrupa Komisyonu da mahkemeye verilebilir” şeklinde görüş belirtti.

    Almanya İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, şimdilik sadece Türk kamyon şoförlerinin vize uygulamasından muaf tutulduklarını, ancak bakanlık bünyesinde alınan bir karar doğrultusunda gelecekte Türk otobüs şoförleri, montaj işçileri ve ticari amaçlı olarak Almanya’ya gelmek isteyen sporcu ve sanatçıların da vize uygulamasından muaf tutulacakları bildirilmişti.

  • İşin içyüzü

    İşin içyüzü

    Almanya vizeyi kaldırdı. 
    “Mı” acaba? 
    “İşin aslını” anlatalım.
    Alman Federal İçişleri Bakanlığı “iki yazı” yazdı.
    Biri “bütün eyalet içişleri bakanlıklarına. ” 
    İkincisi “uygulama konumundaki” personele.
    Yani “polise, sınır kapılarındaki bürokrasiye.” 

    NUMARA 
    Birinci yazının numarası:
    M 13-125 156/148.
    İkinci yazı:
    B 3-645 347/1. 

    VE TARİH 

    Bu iki yazının tarihi de “10 gün öncesi.”
    6 Mayıs 2009.
    Yazıların özeti:
    1. Türk işvereni için vize kalktı.
    2. TIR şoförleri için kalktı.
    3. Üniversite hocaları için kalktı.
    4. Sanatçılar için kalktı. 

    BİR PARMAK BAL ”
    Bu olay” 
    bir gelişmedir.
    Ancak “eksiktir.” 
    İşin içinde “aldatmaca” var.
    Ağzımıza “bir parmak bal sürme” var.
    Onun için “vize kalktı, aman ne iyi” diye zil takıp oynamak yanlış.

    İŞİN DOĞRUSU 
    Avrupa Birliği Adalet Divanı “üst üste 4 karar” verdi.
    Bu kararlara göre: 
    * Vize bütün Türkler için kalktı… Sadece işveren için, TIR şoförü, sanatçı, profesör için değil.
    * Mahkeme, Türklerin vize dışındaki haklarının verilmesine de hükmetti. 

    ADRES 

    Ayrıntı isteyenler varsa…
    Mahkeme kararlarının Türkçesini veya Almancasını okumak isteyen çıkarsa…
    Antalya-Akdeniz Üniversitesi’ nden Prof. Dr. Harun Gümrükçü’yü rahatça arayabilirler. 

    ALDATMACA ”
    Bir parmak bal… Aldatmaca” 
    dedik de aklımıza geldi.
    Bir zamanlar Kazım Kuş adlı Türk, “hakkını AB Adalet Divanı’nda aradı.”
    Yüksek mahkeme onun lehinde karar verdi.
    Almanya “kararı kabul etti.”
    Ancak “bu karar, Alman’la evli olan Türkler için geçerlidir” dedi. (1992) 

    ÇİFTE STANDART 
    Bir hak ki; 
    Türk’le eyliyseniz verilmeyecek. 
    Fransız’la, Amerikalı ile evliyseniz verilmeyecek. 
    * İlle de Alman’la evli olmanız gerekecek. 

    UYKU HAPI 

    Sonunda ne mi oldu?
    Almanlar “hatadan vazgeçtiler.”
    “İlle de Alman’la evli olmak şartını” 
    kaldırdılar.
    Ama “hangi” tarihte?
    1997’de.
    Yani “tam 5 yıl” bizi uyuttular, yüksek mahkeme kararını uygulamayı geciktirdiler. 

    SONUÇ 
    Özetleyecek olursak:
    1. Almanlar mahkeme kararını okumaya başladılar… Ama “işlerine geldiği gibi” okuyorlar.
    2. Almanlara teşekkür edelim… Yalnız “sevinç çığlığı” da atmayalım… Zira yine bizi “avutmanın” peşindeler. 

    Kaynak : Sabah

  • Vizesiz Avrupa’da formalite endişesi

    Vizesiz Avrupa’da formalite endişesi

    ’Vizesiz Avrupa’ sevindirdi ’formalite’ endişesi belirdi

    Zeynel LÜLE/BRÜKSEL 15 Mayıs 2009

    Almanya’nın yayımladığı genelgeler bir yandan ’en azından 3 meslek grubu için vizesiz Avrupa yolu açıldı’ sevinci yaratırken, bir yandan da uygulamaya ilişkin endişeler ortaya çıktı. Genelgeye göre, üç meslek grubuna vize kaldırılırken, turistik amaçlı seyahatler için vize istenecek. Örneğin futbolcu maç için vizesiz gelebilecek, seyirci ise vize almak zorunda kalacak.

    TIR şoförleri Mehmet Soysal ve Halil İbrahim Savatlı’nın verdikleri hukuk mücadelesini kazanmasının ardından, bazı meslek gruplarına vizelerin kaldırıldığını duyuran genelge kafaları karıştırdı. Avrupa Adalet Divanı’nın (ABAD) 19 Şubat’ta Katma Protokol’ü hatırlatarak aldığı ve kamuoyunda ’Sosyal kararı’ olarak bilenen karar üzerine, Almanya İçişleri Bakanlığı, Federal Emniyet Genel Müdürlüğü ve Eyalet İçişleri Bakanlıkları’na gönderdiği iki ayrı genelgede, 1980’den beri Türklere uygulanan vizelerin bazı meslek grupları ve bazı özel seyahatler için kaldırıldığını duyurması, önce memnuniyetle karşılandı. Ancak, yeni uygulamanın bazı sorunları birlikte getireceği endişesi de ortaya çıktı.

    Turistleri kapsamıyor

    Bakanlığın genelgesine göre, üç meslek grubunun seyahatine vizesiz Almanya yolu açıldı. Bu üç grubun dışında diğer grupların, “Soysal Kararı”ndan etkilenmediğini, özellikle hizmet almak amacıyla yani “pasif hizmet” olarak bilinen turistik amaçla yapılan seyahatlerin vizesiz olamayacağı vurgulanıyor. Bu genelgeye göre, örneğin futbolcu, maç için vizesiz AB ülkesine gelebilecekken, maçı izlemek isteyen bir Türk seyirci, vize almak zorunda kalacak.

    İspat zorunluluğu

    ABAD, 19 Şubat tarihli “Soysal” kararına dayanarak bu genelgeyi yayınlayan Almanya İçişleri Bakanlığı, bu kararını Brüksel’e de bildirmiş olsa da uzmanlar, yeni uygulamanın vize sorununu tam olarak çözemeyeceği endişesini taşıyor. Almanya’nın genelgesine göre, “vizesiz seyahat edebilecek” mesleklere sahip kişilerin, seyahat amaçlarını “davet” ya da benzeri belgelerle ispat etmek zorunda olmaları işleri zorlaştırıyor.

    Formalitelerin yanı sıra, seyahat etmek isteyenlerin yine bu “formalite” gerekçeleriyle sınırlardan geri çevrilmeleri ya da uzun süre bekletilmelerine yol açabileceği yönünde de endişeler bulunuyor. Burada dikkat çekilen noktalardan biri, seyahat edeceklerin, “seyahat amaçlarını” ve “mesleki konumlarını” ispat etmek zorunda olmalarının, vizeden kurtulsalar bile benzer bir formaliteden kurtulamayacağı.

    Karar henüz uygulanmıyor sınırlara bildirilmedi

    ALMANYA İçişleri Bakanlığı sözcüsü Stefan Paris, aktif şekilde hizmet sunmak amacıyla Almanya’ya kimlerin vizesiz girebileceği konusunda diğer AB ülkelerinin hükümetleriyle de görüş alışverişinde bulunduklerını belirterek, şunları söyledi: “İncelemeler sonucunda bakanlığımız 3 hizmet grubuna daha Almanya’ya vizesiz giriş yapabilmelerine imkan verilmesi konusunda karar aldı. Ancak bu karar henüz uygulanmaya konulmadı. Bunun ne zaman uygulanabileceği konusunda da bir şey söyleyemeyiz. Karar sınır kapılarını bildirilmediği için de şimdilik Türk kamyon şoförleri dışında tüm Türk vatandaşlarının vizeye ihtiyacı bulunuyor.”

    10 ülkenin ne yapacağı haziranda belli olacak

    ALMANYA’nın genelge ile duyurduğu bu yeni uygulamanın AB Komisyonu tarafından incelendiği ve diğer Avrupa ülkelerinin de buna uyumu konusunda haziran ayında bir rapor yayınlayacağı öğrenildi. Hukukçulara göre Soysal kararını uygulamakla yükümlü 10 Avrupa ülkesi bulunuyor. ABAD’ın Soysal kararına dayanak olan 1973’teki Katma Protokol’ün imzalandığında AET üyesi olan altı ülke ile (Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya) o tarihte Türk vatandaşlarına vize uygulamayan (İngiltere, Portekiz, İspanya ve Danimarka) 4 ülkenin bu kararı uygulaması bekleniyor. Uzmanlar, bu karar sonrası Türkiye’nin Schengen’in “vize uygulanan ülkeleri” içeren birinci listesinden, vize uygulanmayan ikinci listesine dahil edilmesi gerektiği, aksi taktirde yeni açılacak davalarla sorunun devam edeceğini belirtiyor.

    Kimler Almanya’ya vizesiz gidebilecek

    Daha önce satılmış aletlerin montajı, tamiri, revizyonu ve benzeri çalışmalar için Almanya’ya giden Türk firmaları çalışanları.

    Taşımacılık sektöründe çalışanlar (iki ayı geçmemek şartıyla).

    Bilimsel seminer, sanat ve spor faaliyetleri gerekçesi ile seyahat edenler.

  • Avrupa’dan tarihi vize adımı

    Avrupa’dan tarihi vize adımı

    14 Mayıs 2009 / Zeynel LÜLE / BRÜKSEL

    ALMANYA Federal İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Eyalet İçişleri Bakanlıklarına gönderdiği genelgede, bilim, sanat ve sportif faaliyetler için gelecek olan Türk vatandaşlarına vize istenmeyeceğini resmen duyurdu.

    6 mayıs tarihini taşıyan ve bir kopyasının da Brüksel’e ulaştığı iki ayrı genelgede, Türkiye’deki bir firmada çalışan ve montaj, tamir ve revizyon gibi gerekçelerle gelenlerin de vize muafiyetinde olacağı bildirildi.

    Federal Almanya İçişleri Bakanlığı’nın genelgesinin, Avrupa Parlamentosu’nda yapılan “vize zirvesi” ile aynı tarihi taşıması dikkati çekti.

    Emniyet Genel Müdürlüğü’ne, B3-645-374/1, Eyalet İçişleri Bakanlıklarına ise M13-125 156/148 sayılı genelgelerde, şubat ayında ABAD’ın aldığı “Soysal” kararının ayrıntılı olarak incelendiği ve bu karara uyulması zorunluluğu bulunduğu da belirtildi.

    Almanya’nın bu genelgeyi, AB ile istişare içinde gönderdi. Buna göre, 1973’de dönemin AET üyesi olan altı ülke ile (Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, İtalya) o tarihte üye olmamasına rağmen Türklere vize uygulamayan İspanya, İngiltere, Portekiz ve Danimarka’nın da bu karara uyması bekleniyor.

  • Vizesiz Avrupa

    Vizesiz Avrupa

    Sanatçı, bilim adamı ve sporcu Avrupa’ya ’vizesiz’ gidebilecek

    Zeynel LÜLE/BRÜKSEL 14 Mayıs 2009

    TIR şoförleri Mehmet Soysal ve Halil İbrahim Savatlı’nın verdikleri hukuk mücadelesini kazanması, bilim, sanat ve sportif gezilerde de ’vizesiz Avrupa’ yolunu açtı. Almanya Federal İçişleri Bakanlığı, bilim, sanat ve sportif faaliyetler için gidecek Türk vatandaşlarından vize istenmeyeceğini resmen duyurdu. Diğer ülkelerin de bu karara uyması bekleniyor.

    AVRUPA Birliği (AB) ülkelerine vizesiz girebilmek için sürdürdükleri hukuk mücadelesini kazanarak ’kahraman TIR şoförleri’ olarak tanınan Mehmet Soysal ve Halil İbrahim Savatlı sayesinde, sadece meslektaşlarının değil başka meslek mensupları da Avrupa’ya vizesiz girebilecek. Şimdilik bilim, sanat ve sportif geziler nedeniyle Avrupa’ya seyahat edeceklerin yolu açıldı.

    Almanya’dan genelge

    Kamuoyunda bilinen adıyla ’Soysal Kararı’nın ardından bu konuda ilk adımı atan Almanya oldu. Federal İçişleri Bakanlığı tarafından, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Eyalet İçişleri Bakanlıkları’na gönderilen genelgelerde, bilim, sanat ve sportif faaliyetler için gelecek olan Türk vatandaşlarına vize istenmeyeceği resmen duyuruldu.

    Montaj ve tamire de muafiyet

    Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ve Eyalet İçişleri Bakanlıklarına iki ayrı sayılı genelge yollayan Almanya İçişleri Bakanlığı, başka meslekteki muafiyetlere de yer verdi. Buna göre, Türkiye’deki bir firmada çalışan ve montaj, tamir ve revizyon gibi gerekçelerle gidenlere de de vize muafiyeti olacak.

    Karara uyulması zorunlu

    Bu arada Almanya, 6 Mayıs 2009 tarihli iki ayrı genelgenin birer kopyasını da Brüksel’e ulaştırdı. Almanya Federal İçişleri Bakanlığı’nın, Avrupa Parlamentosu’nda yapılan “vize zirvesi” ile aynı tarihi taşıması dikkati çekti. Genelgelerde ’Soysal Kararı”nın ayrıntılı olarak incelendiğini belirtilirken, bu karara uyulması zorunluluğu bulunduğuna dikkat çekildi.

    2 ayı geçmemek şartıyla

    Almanya genelgelerinde, 19 Şubat tarihli Soysal Kararı’na göre bundan sonra Türkiye’deki bir firmada çalışan, Almanya’ya mal getirmek amacıyla seyahat edenlerin 2 ayı geçmemek şartıyla “vizesiz” seyahat edebileceği hatırlatmasını da yapıyor.

    Şimdi sıra diğer ülkelerde

    Almanya’da alınan bu kararın ardından, diğer Avrupa ülkelerinde de uygulamaların bu yönde değiştirilmesi gündeme gelecek. Buna göre, 1973’de dönemin AET üyesi olan 6 ülke (Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, İtalya) ile, o tarihte üye olmamasına rağmen Türklere vize uygulamayan İspanya, İngiltere, Portekiz ve Danimarka’nın da bu karara uyması bekleniyor.

    Soysal kararı neydi

    ALMANYA’nın Bavyera Eyaleti’ndeki Türk transport şirketi Osman Çat GmbH’nın sahibi Osman Çat’ın, Türkiye’de ortağı olduğu Termotrans adlı acentesine bağlı çalışan TIR şoförlerinin yaşadığı sıkıntılar bu süreci başlattı.

    1995 yılında getirilen vize kısıtlamasına karşı Mehmet Soysal ve İbrahim Savatlı isimli iki şoför, Alman İdare Mahkemesi’ne başvurması ile dava süreci başladı. Alman İdare Mahkemesi’nin Soysal ve Savatlı’nın taleplerini reddetmesi üzerine konu Alman Temyiz Mahkemesi’ne taşıdı. Temyiz Mahkemesi de görüş almak üzere konuyu Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’na (ABAD) taşıdı.

    Adalet Divanı 19 Şubat 2009 tarihinde açıkladığı kararında, Katma Protokol’ün yürürlüğe girdiği tarih olan 1 Mart 1973 tarihinde Türk vatandaşlarından vize uygulamayan ülkelerin, o tarihten sonra Türk vatandaşlarına vize uygulaması getiremeyeceğini belirtti.

  • İtalya’da oturma izni ve vizesi hakkında

    İtalya’da oturma izni ve vizesi hakkında

    İtalya’nın Ankara Büyükelçiliği’nden alınanan Nota’ya göre İtalya’da oturma izni başvurusunda bulunmuş, İtalya’da ikamet eden veya izinlerini yenilemek isteyen AB üyesi olmayan ülke vatandaşlarınca İtalyan Posta İdaresi tarafından ita edilmiş ve oturma izni başvurusu yapıldığını belgeleyen makbuzlar ile İtalya dışına gidiş-dönüşlerde aynı İtalyan sınır kapısının kullanılmasına gerek olmayacağı, seyahatlerin başka bir Schengen ülkesinden transit geçişleri kapsamayacağı , İtalyaya giriş-çıkışlarda yabancı uyruklu vatandaşların pasaport veya seyahat belgesi ile ülkede hangi amaçla kaldığını gösteren vizenin aslını ve İtalyan Posta İdaresi’nden alınan başvurunun kabul edildiğini gösteren belgeyi ibraz etmekle yükümlü oldukları bildirilmiştir.

    İkamet başvurusunun sonuçlanması için beklerken ülkesine dönen yabancı öğrencilerin yeniden giriş vizesi alabilecekleri, söz konusu vizenin ancak ikamet tezkerelerini düzenleyen İtalyan polis makamlarının onayının akabininde ilgili Konsolosluk tarafından ita edileceği, yeniden giriş vizesi başvurusu sırasında İtalyan Postane İdaresi tarafından oturma izni başvurusu yapıldığını belgeleyen makbuzun da ibraz edilmesinin gerekli olduğu bildirilmiştir.