ulusalcılık
-
MİLLİYETÇİLİK ve ULUSALCILIK (5)
Milliyetçilik ve Ulusalcılık arasındaki ayırımı temellendirebilmek için, Aydınlamnma döneminden öncesine gitmek de gerekebilir. Bu da, Rönesans dönemine ve Devlet’in niteliğindeki dönüşüme bakmak demektir. Gerçekten de onbeşinci yüzyılın sonlarına doğru Avrupa dışında yeni anakaraların keşfini görüyoruz. Öyle ki, bin yıllık karanlık dönemin ardından insanlığın ‘yeni ufuklar’a açıldığı ve ‘düşünce kalıp’larının değiştiğine tanıklık ediyoruz. Nitekim, yeni ‘Prens’iyle Machiavel ile birlikte yetkilerini…
-
MİLLİYETÇİLİK ve ULUSALCILIK (4)
Bir önceki yazıda, “emperyalizm aşamasında salt ‘duygusal’ temele dayandırılacak olan bir ‘Milliyetçilik’ anlayışının, kitleleri yönlendirmeye yarayan bir ‘araç’ olmaktan ileri gitmediği ve gidemeyeceğinin altını çizmek istiyoruz” demiştik. Burada, aydınlanma dönemi filozoflarının ‘Avrupa ulusları’ ile Korsika ve Polonya gibi ‘Avrupa dışı’ uluslar arasındaki ayırıma geri dönebiliriz. Örneğin Fransız Devrimi ve ütopik sosyalizmin önderlerinden Mably,Polonya’nın anayasal bir kurumsallaşmaya…
-
MİLLİYETÇİLİK ve ULUSALCILIK (3)
Ulusalcılık kavramının oluşumundaki ‘tarihsel kalıt’a eski dilde ‘Ecdadın ruhu’ da denilebilir, ki geçen yazıda buna kısaca değinmiştik. İşte Fransızların ‘kadim ruh’ (l’âme antique) dedikleri bu ‘ruh’, bu ‘heyecan’ veya bu ‘duygu’ların salt ‘duygusal düzey’de kalması ‘ulus kavramı’nı temellendirmeye yeterli midir? Ya da ‘tasada ve kıvançta bir olma’ duygusu ulusal birliği sağlamak için ‘çimento’ işlevi…
-
MİLLİYETÇİLİK ve ULUSALCILIK (2)
Fransız Devrimi sırasında ve hatta Rönesans döneminde, Avrupa’da bir Eski Yunan kültünden sözedilmekte idi. Örneğin Rönesans’ın sözcük anlamı ‘yeniden doğuş’ olup, bu yeniden doğuş Eski Yunan’ın yeniden doğuşu olarak ileri sürülüyordu. Ancak ve ne var ki, bu ‘yeniden doğuş’ tüm insanlık için değil ama sadece Avrupa toplumları için olacaktı. Kuşkusuz bir yönüyle Hristiyanlık dininin ‘yeniden…
-
Memleketimdem milliyetçilik manzaraları
Umut Özkırımlı Ulusalcılık Irkçılık Mıdır? Bu soruya yanıt verebilmek önce ırkçılığın tanımı üzerinde anlaşmamız gerekiyor. Türkiye’de genel kanının aksine ırkçılık, kafatasçılık değildir. Daha doğrusu “sadece” kafatasçılık değildir. 2013’te değil de 1913’te yaşıyor olsaydık, ırkçılığı kafatası ölçümlerine, kan bağına indirgeyebilirdik. Ama Nazizm-faşizm karabasanlarının, ABD’deki sivil haklar hareketinin biyolojik ırkçılığı marjinalleştirdiği bir dünyada yaşıyoruz. Bu nedenle bugün…