Etiket: Türkiye – ABD Savaşı

  • KISA VE ÖZ:SAVAŞA HAZIR OLUNMALI

    KISA VE ÖZ:SAVAŞA HAZIR OLUNMALI

    TÜRKİYE ABD VE İSRAİL’E KARŞI SAVAŞA HAZIRLANMALI:SEFERBERLİK İLAN ETMELİ.

    Bilindiği gibi savaş Türkiye’ye doğru yaklaşıyor.

    Şimarık ve hiç bir kural tanımayan emperyalist ve siyonist iki güç buna göre yıllardır hazırlık yaptı.

    Bölgede hem ABD hemde İsrail zaten yıllardır yaptıkları faliyetlerle birlikte Türkiye’yi kuşattığı görülüyor, bu amaçla Türkiye’yi zayıflatmak için terör örgütlerini eğitiyor. Bu amaçla ABD- İsrail bizzat Suriye’nin kuzey doğusunda ve Irak’ın Kandil bölgesinde PKK devletçiği oluşturdu.

    Yunanistan’dan da yeni üslerle ve Güney Kıbrıs’tanda askeri üs ve gemilerle kuşattı,

    Suriye’yi iç savaşla dağıtarak mültecileri Türkiye’ye yönlendirdi,

    Türkiye’nin demografisini değiştirdi ,

    Türkiye’de ki iş birlikçileri vasıtasıyla ve üsler ile Türkiye’yi de içerdende kuşattı ve şimdide tekrar bölgeye asker yığarak ve uçak gemileri göndererek bölgede yeni düzen ( BOP) için harekete geçti.

    Olayları veriler ışığında analiz edersek ABD’nin bölgede yaptığı bu kadar yığınağı, şu anda sırf Lübnan, Suriye, Irak veya İran için yaptığına inanılıyorsa bunun adı gerçekten stratejide analiz körlüğü yaşamak demektir .
    Bu durum görmemezlikten gelinerek bölgedeki gelişen ve hedefi belli olan bir savaştan asla kurtulunamaz.

    İsrail’in (ABD) dünden itibaren başlattığı “Lübnan’a karşı olan” işgal hareketinin esas amacı, esas hedefi Lübnan, İran, Irak veya Suriye değil ( ara hedef) nihai hedef olan Türkiye’dir.

    Son on yıllık bölgeye ilişkin verilerden de ön görüleceği gibi Lübnan işgali, İsrail’in Türkiye sınırına ulaşmak / yaklaşmak için ve Kuzey doğu Suriye’de ki kendi konumlandırdıkları terör örgütü olan PKK’yı ve İdlip’te ki dinci terör örgütü olan HTŞ’yi de yanına katarak, İsrail-PKK koridorunu akdenize açmak (namı diğer Kürt koridoru) ve BOP’u gerçekleştirmek için bir ön harekettir.

    Bunu dünyada, bölgede ve Türkiye ‘de göz ardı edenler tek cümle ile “ ya olayı doğru okuyamıyor veya geç kalıyor” demektir.


    Ve bu durumda hala, ayan beyan olan mevcut stratejik duruma kör kalınırsa, bölgede kısa veya orta vadede olacak olan ve gittikçe yalnız kalan Türkiye ile ABD-İsrail arasında ((Türk -İsrail (ABD) savaşı)) bir savaş olacağı açıktır.
    Olacaktır çünkü BOP planını zor kullanarak bölgede yırtıp atacak olan, bölgedeki ABD ile İsrail startejilerine karşı esas tehdit olarak görülen en önemli ülke Türkiye’dir. Türkiye’nin kendileri için tehlike olduğunu bizzat Netanyahu BM deki konuşmasındaki Türkiye’yi de kapsayan haritada (dini Arz-ı Mevdut doğmasını belirten Nil nehrinden Fırat’a kadar haritası ) işaret etmiştir. İsrail askerlerinin göğsünde bu harita vardır. Ayrıca Mossad başkanı Cohen’de Türkiye’nin İsrail için en önemli bir tehdit unsuru ve tehlike olduğunu belirtmiştir.

    Bunun için emperyalizm ve siyonizmin kendilerinin tehdit olarak gördüğü Türkiye tehdidi, ABD ve İsrail için yok edilmesi gereken esas hedeftir.

    Onun için Türkiye hemen Irak, İran, Lübnan ve Suriye ile birlikte hareket etmeli, Türk Dünyası ile savunma paktı oluşturmalı, ülke içinde İncirlik, Kürecik ve bunun gibi ABD üslerini kapatılmalı, iç cephe sıkı tutmalı, suriyeli mültecileri kademeli olarak döndükleri yerde insani olanaklar yaratarak ve Suriye devleti ile anlaşarak ülkelerine geri göndermeli, BRiCS’e üye olmalı, NATO’dan kademeli olarak çıkmalı, AB ile ilişkilerde milli menfaatlere uygun değişiliğe giderek yeni bir anlaşma yapmalı ve Çin ve Rusya ilede anlaşıp caydırıcı olmalı ve tüm bunları yapıp kendisi için bölgede yeni bir strateji oluşturarak İsrail’i ( ABD’yi) insiyatif alarak ve caydırıcılık yaratarak durdurmalıdır.
    Ayrıca Türkiye bu dünyada ebediyen var olmak istiyorsa, aynı zamanda o zaman kısa, orta ve uzun vade de , uzun ve kıtalararası nükleer başlık taşıyan Hipersonik füzelerede sahip olmalı ve her yönüyle Türkiye’yi kısa, orta, uzun irtifada savunacak içinde milli uçaklarında inşa edildiği bir milli hava savunma sistemini oluşturmalı, denizde en caydırıcı milli gemi sistemlerini yaratarak, önümüzdeki tehlikeli süreçte düşmana karşı muhtemel olacak olan bir savaşta, en son model Türk saldırı ve savunma yapısını acilen yapısal ve üretim olarak gerçekleştirmelidir. Bunun için acilen gerekli stratejik düzenleme ve planları yaparak harekete geçmelidir. Çünkü şu anda bu konularda kısmi ilerlemeler olsada Türkiye ‘nin karşı güçlere karşı caydırıcı bir güç olarak görülmesinde var olanlar tam anlamıyla yeterli değildir.

    Ama her halükarda Türkiye bu mevcut acil ve ciddi durumdan dolayı şimdiden savaşa hazırlanmalı ve bir anlamda seferberlik ilan etmeli ve hem bölgede hemde dünyada milli ve bölge menfaatlerine uygun caydırıcı müttefik bir cepheyi hemen kurmalıdır.

    Çünkü ve şu unutulmamalıdırki bölgedeki her ülke ve özelliklede Türkiye çok büyük bir tehlike altındadır.
    Demedi demeyin.
    Sefa Yürükel

  • Türkiye vs Amerika ft. Müttefikler Savaşsaydı?

    Türkiye vs Amerika ft. Müttefikler Savaşsaydı?

    Türkiye vs Amerika Birleşik Devletleri ‘nin senaryosuna hazırmısınız? İyi seyirler dilerim! Destek olmak için; beğenebilir, paylaşabilir ve kanalımıza ailemize üye olabilirsiniz!

  • Türk-Abd sıcak çatışması / ABD’LI GENERAL ve (CIA) eski Başkanı  Orgeneral David Petraeusa

    Türk-Abd sıcak çatışması / ABD’LI GENERAL ve (CIA) eski Başkanı Orgeneral David Petraeusa

    Bugun bir facebookda gezinirken bir sitede aşağıdaki haber vardı. Doğru yanlış eksik fazla onu bilemem ama yazan metini kopyaladım. - gen

    Kimden: Burak AKSU [mailto:cpt.burakaksu@gmail.com]
    TO ;Dr. Erdal Sener- Turkish Forum; Turkish Forum; Türker Ertürk;

    Bugun bir facebookda gezinirken bir sitede aşağıdaki haber vardı. Doğru yanlış eksik fazla onu bilemem ama yazan metini kopyaladım.

    Sizdeki oluşturduğu kanaat nedir?

    Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) eski Başkanı Orgeneral David Petraeusa olası bir Türk-Abd sıcak çatışmasında neler olabileceği soruldu. General ise Birleşik Devletler yönetimine ayarı böyle verdi. Bakın neler söyledi;

    Orada durup iki defa düşünmeleri lazım. Türklerden bahsediyoruz, kontrolümüzdeki Araplardan değil. Düzenli taktik ve bizde bile olmayan disiplinli bir orduya sahipler. Geri çekilme gibi bir huyları yok ve bu olasılığı hiç düşünmüyorlar. Top yekün savaşan bir millet. Olasılık hesapları yapmıyorlar, akıllarında toprakları ve dinleri varsa kaygılanıp sonlarını düşünmüyorlar. Son iki yıl içinde ABD Pyd’ye teknik bilgi aktarımı yapmış ancak Türkiye karşısında hiçbir başarı sağlanamamıştı. Bunu söylememem gerekir ama sırf bu yüzden onlarca ABD’li general ya emekli edildi yada kovuldu.

    Ülkeye giriş yapan her Abd ve Avrupalı turist adım adım izleniyor. Şuan böyle kritik bir durum hem bizim için hem dünyanın geri kalanı için çok büyük bir risk teşkil eder.

    (Bu konuşmasından sonra #ABC televizyonunda bu konu 3 saat kadar tartışıldı.)

  • Afrin’den Kırım’a Taktikler Savaşı

    Afrin’den Kırım’a Taktikler Savaşı

    Afrin’den Kırım’a Taktikler Savaşı

    Alaeddin Yalçınkaya

    Her ne kadar adı ilan edilmiş olmasa da gerçekte Türk-ABD Savaşı haline gelen Afrin’e müdahalenin ikinci haftasına Türkiye önemli kazanımlarla girdi. Sınırdan doğru açılan cepler üzerinden başta stratejik önemi yüksek Burseya Dağı olmak üzere birçok mevzi Türk askerinin kontrolü altına girerken ABD-terör ordusu önemli kayıplar verdi. Araziyi bilen ve yıllardır hazırlık, eğitim ve yığınak yapan ABD-terör güçlerinin bugüne kadar ciddi direniş gösteremediği, askerimizi içeriye, tuzak bölgelere çekme taktiği sözkonusu olabilir. Bununla beraber, CENTCOM (ABD merkez kuvvetler komutanlığı), Rusya’nın başta müsaade etmeyeceğini, Türkiye’nin de böyle bir hareketi göze alamayacağını düşündüğünü görmekteyiz. Bu çapta bir hesap hatasıyla sahada olduğu gibi başta BM Güvenlik Konseyi olmak üzere diplomaside de Türkiye’yi sıkıştırarak geri mevzilerde yeni saldırılar planlanmaktadır. Çünkü gelinen nokta yarım asırlık projenin ürünü olup hemen pes edilmeyecektir. Bu kapsamda Afrin’le ilgili uluslarası toplum dikkate alınarak sonraki aşamaların hesaplanması gerekmektedir.

    Öncelikle AB ve NATO çevrelerinden genellikle Türkiye’yi açıkça suçlamama, Afrin hareketini zayıf da olsa meşru görme beyanları önemlidir. Ancak bu pozisyonun kazanılmış bir cephe olmayıp aksine örneklerin de bulunduğunu, şartlara göre tersine dönebileceğini hesaba katalım. Washinton mahfillerinden “PKK ile mücadeleyi bırak, IŞİD’e odaklan” türü mesajlar, karşısındakini aptal yerine koyan budalaca serzenişlerdir. Artık Avrupa da buna

    Afrin’den Kırım’a Taktikler Savaşı - istanbuldan gonderilen tanklar gaziantepte afrin

    inanmıyor. Kanaatimce birçok Batılı devletin Türkiye’yi haklı bulmasının bir sebebi, IŞİD’in ABD ürünü olup bu örgüt üzerinden mağduriyetlerini farketmeleridir. IŞİD kamuflajlı CIA-MOSSAD tezgâhına karşı Türkiye’nin çıkışı fırsat olarak değerlendirilmektedir. Çünkü birçok Avrupa şehrinde yüzlerce insanın ölümüyle sonuçlanan saldırıların aslında belirtilen istihbarat örgütlerinin operasyonları olduğunu herkes gördü.

    Türkiye’nin güvenliğinin zorunlu kıldığı kararlılık karşısından Moskova’nın desteği, Afrin’e müdahalenin temel taşlarındandır. Biraz küllenmiş olan Kırım ve Ukrayna sorunu üzerinden Rusya’ya yeni saldırıların anlamına bu açıdan da bakmak lazım. 18 Mart’ta Rusya’da başkanlık seçimlerinden dolayı durum hassasiyet göstermektedir. Seçime kadar yaşanacak provakosyonlar ve yeni yaptırımlarla Rus vatandaşının hayatının daha da zorlaşacağı, Putin’den bıkma seslerinin gittikçe yükseltilmesi yönündeki medya ve kamuoyu operasyonları Moskova’yı sıkıştırabilir.

    Suriye konusunda Rusya’nın hedeflerine bakıldığında Türkiye’ninki ile örtüşmeyenler daha fazladır. Çünkü Moskova sınırımızın yanında ABD-İsrail kuklası bir PKK/PYD terör devletine (buna Kürt devleti demek Kürtlere iftiradır!) karşı olmak yerine, kaçınılmaz zannettiği bu oluşumda yer almayı tercih etmektedir. Bu yüzden sözkonusu örgütleri terörist kabul etmemiş, Moskova’da temsilcilikler açtırmıştır. Kendi nüfuzundaki Şam yönetimince garanti edilmiş Tartus, Lazkiye ve diğer Rus askeri üsleri, Moskova için nihai hedeftir. Bu gerçekler ışığında Suriye’yi uydu devletlere bölmeyi hedefleyen ABD ile Rusya’nın ileri aşamalarda iknâ-tehdit yoluyla anlaşması zor olmayabilir. Esasen bunun işaretlerini görmekteyiz. Esed yönetiminin de “küçük olsun, benim olsun” şeklinde özetlenecek B, C planları okunmaktadır. Bu aşamada Türkiye’nin her fırsatta dile getirdiği Suriye’nin ülke bütünlüğünün yolu, İran ve Rusya yanında öncelikle Şam ile işbirliğinden geçmektedir ki bu konuda geç kalınmaması hayatîdir. PKK’dan son gelen açıklamalar Afrin’in Esed’e bırakılması yönünde. Aslında Türkiye’nin de nihai hedefi bu değil mi? Ancak bunu arka kapı diplomasisi yerine doğrudan söylemek çok daha anlamlıdır. Belirtelim ki terör örgütü, Suriye egemenliğini garanti ederek özerk bölge talebini kenarda tutmaktadır ki bu Türkiye açısından kabul edilemez. Bununla beraber Ankara’nın iletişim problemi yüzünden Şam’ın PKK’ya gebe kalma ihtimalini de görmek gerek.

    Son derec önemli bir husus: Beyaz Saray, Ankara’dan Türkiye’deki ABD düşmanlığını önlemeyi istemektedir. Bu aşamda ABD’nin yumuşak karnı ile birlikte çatışma taktiklerini de görmekteyiz. Kendi kamuoyu yanında dostların, tarafsızların hatta düşmanlarınkini bile kazanmak savaşın önemli cephelerindendir. Halen ülkemizde Afrin operasyonunda dahi ABD-İsrail-PKK savunucularının bulunması, propaganda veya tanıtım yetersizliğinden de kaynaklanmaktadır. Yaşanan gerçekleri doğru zaman ve zeminde, uygun ve gerekli araçlarla anlatmak elzemdir. Bu kapsamda diplomasi, medya, sivil toplum kuruluşlarının en verimli bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Tabip odasının Afrin hareketine, savaşa karşı çıkmaya sağlık boyutu yüzünden dikkat çekmesi bazı çevrelerce mazur görülebilir. Ancak aynı örgütün siyasette ve STK’da uzantıları olan terörist saldırı ve cinayetlerinin sağlık boyutuna bugüne kadar dikkat çekmiş olmaması düşündürücüdür. Baba ocağından, ana kucağından kaçırılarak teröristleştirilmiş kızlarımızın, oğullarımızın karartılmış hayatlarıyla ilgili TTB’nin sesinin pek duyulmamış olduğu da hatırlatılmalıdır. “Biz tıpçıyız, terör uzmanı değiliz” diyenlere: CIA araştırması ile ortaya çıkan bir gerçek, ülkemizde marketlerde dahi satılan ağrı kesicilerin başta kısırlık ve depresyon olmak üzere sebep olduğu tahribat konusunda batı medyası haftalardır çalkalanıyor. Halkımızın sağlığı, neslin geleceği kapsamında sağlık cinayetlerini önleme, halkı aydınlatma konsusunda tabip odalarından uyarılar, açıklamalar, aydınlatmalar bekliyoruz.

    Türkiye’nin beka sorunu kapsamında Afrin müdahalesinin bugünkü aşamasında, Rusya’nın köşeye sıkıştırılması manevraları dikkate alınarak bir aşama sonrası için çok yönlü planlara hazırlıklı olunmalıdır. Bu kapsamda ABD’den Putin’e “Suriye’yi paylaş, Kırım’ı da başkanlığı da al” önerilerini araziden okumaktayım. Savaş şartlarında yönetimin bütün kesimleri kucaklama, aydınlatma, yerinde ve zamanında bilgilendirme, kısaca halkın moralini yüksek tutma görevinin yanında dostların ve tarafsızların ötesinde düşman kamuoyunu dahi kazanma stratejileri de gereklidir. ABD, Batı bundan anlar! Yakın dönemdeki birçok savaşlarda propaganda silahı, sonucu belirlemede cepheden daha etkili olabilmiştir. Bunun yeri parti örgütü toplantıları olmayıp kılı kırk yaran hassasiyetle hazırlanarak, usulüne göre gerekli mercilere ve medyaya metinler, belgeler, fotoğraflar ulaştırılmalıdır. Ermeni soykırım iddialarında olduğu gibi propaganda için de yalandan kaçınılmamaktadır. Ancak Türkiye’nin dezenformasyon politikasına ihtiyacı yoktur. ABD-İsrail’in başta IŞİD, PKK olmak üzere terör ortaklıklarını batı kamuoyuna duyurması, belgeli ve delilli olarak medya bombardımanı başlatması son derece kolay ve önemlidir.

    Kamuoyu oluşturma bağlamında pek dikkat çekmeyen Afganistan’daki felâketi de görelim ve dünyanın en fakir, en ezilen bu insanlarının acılarını paylaşalım. Türkiye’den olaylı bir şekilde ayrılarak Kabil’e gönderilen ABD büyükelçisinin göreve başlamasından sonra Afganistan’da son bir ayda terör kurbanlarının sayısı beşyüze yaklaştı. Sokaktaki çocuklar dahi o ülkede Taliban’ın ve IŞİD’in ABD demek olduğunu söylerler. Belirtelim ki Afganistan coğrafyasında “ABD eşittir terör” denklemini Türkiye öğretmedi. Ama bu gerçeği kendileri yaşayarak gördüler ve bizi de bu konuda iknâ ettiler.

    Öncevatan, 29.01.2017

    alaeddinyalcinkaya@gmail.com