Etiket: Süt üretimi

  • “Süt üretimi ve tüketimi artışa geçecek…”

    “Süt üretimi ve tüketimi artışa geçecek…”

    Aylardır süt ve süt ürünlerinde sıkıntı yaşanıyor. Peynir fiyatları et ile yarışıyor. Yapılan açıklamalarda süt üretiminde artışlar olduğu ifade ediliyor. Böylece kısa zamanda “Süt üretimi ve tüketimi artışa geçecek” deniliyor. İhracattaki artışın üretim artışını da beraberinde getireceğine vurgu yapılıyor.

    Bu durumda süt ve süt ürünlerinde fiyat artışları durmuş olacak.

    İndirim beklemeyin. Fiyatların sabitlenmesi bile sevindirici olacak. En azından fiyatlar aynı ölçüde kalabilir.

    TÜİK verilerine göre, toplanan inek sütü miktarı, ocakta yıllık bazda yüzde 4,7 yükselerek 915 bin 522 tona ulaştı. Ticari süt işletmelerince yapılan içme sütü üretimi de aynı dönemde yüzde 6 artarak 153 bin 796 ton oldu.

    Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Tevfik Keskin, verilere bakıldığında süt üretiminin yavaş yavaş artışa geçmeye başladığını söyledi.

    Mevsimsel olarak bahar aylarında süt üretiminde artışların görüldüğünü belirten Keskin, diğer aylarda ise üretimde düşüş yaşandığını ifade etti.

    Keskin, mevsimsel ve takvim etkisinden arındırılmış olarak bakıldığında süt üretiminin geçen yıla oranla arttığına işaret ederek, hayvan varlığının yıllar içinde dalgalanmalar gösterebildiğini ancak genel eğilimin artış yönünde olduğunu bildirdi.

    Türkiye’de sütün daha çok yoğurt, ayran ve peynir olarak tüketildiğine dikkati çeken Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “İçme sütü üretimindeki artışının sebebi ise insanlarımızın artık daha bilinçli olmaları ve sütün 7’den 70’e herkese her yaşta faydasının olduğunun bilimsel dayanaklarla doğrulanmasıdır. Okullarda uygulanan Okul Sütü Projesi de bu duruma oldukça katkı sağlamıştır. Ülkemiz nüfusu bir önceki yıla göre 92 bin 824 kişi artmıştır. Nüfus artışımız da tüketimin artma sebebidir. Toplum olarak sütün önemini bilmemiz de daha fazla tüketmemizi sağlamakta ve içme sütü oranlarımızı yükseltmektedir. Üretici fiyatlarının sürdürülebilir rakamlara gelmesiyle de üreticilerimiz hayvanlarını iyi beslemeye başlayacak. Önümüzdeki yıllarda süt üretimi ve tüketiminin yükselen ivmeyle artışa geçeceğine inanıyorum.”

    Ulusal Süt Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Hamit Can, rakamların sektör açısından oldukça sevindirici ve olumlu olduğunu belirterek, “Ülke olarak ürettiğimiz sütteki miktarsal artışla, güncel piyasa koşullarında üreticilerimizin geçtiğimiz yıllardaki üretim kayıplarını telafi ettiğini söyleyebiliriz.” dedi.

    Sektör olarak 2022 yılında yaşadıkları zor yılın ardından toplam süt üretiminin yüzde 7,1 azaldığını anımsatan Can, üretim miktarındaki benzer düşüşleri aynı yıl sanayiye aktarılan inek ve içme sütü miktarları ile peynir üretiminde de yaşadıklarını belirtti.

    Can, geçen yıl başlayan üretim artışı ivmesinin bu yıl genelinde de devam etmesini beklediklerini aktararak, “Uluslararası piyasa fiyatlarının da etkisiyle özellikle bu yılın ikinci yarısından itibaren geçtiğimiz yıl ihracatta yaşadığımız kayıpların telafi edileceğini umuyoruz. İhracattaki artış şüphesiz içerideki üretim artışını beraberinde getirecektir.” diye konuştu.

    Geçen yıl sanayiye aktarılan inek sütü miktarının yüzde 4,8 arttığını ve artışın bu yıl da devam ettiğini bildiren Can, bu durumun sektör paydaşlarının miktar ve kazanca bağlı sorunlarının giderilmesi umudunu artırdığını kaydetti.

    Süt inekçiliği desteklenmeli. Bugüne kadar uygulanan yanlışların durdurulması ve çiftçilerin desteklenmesi üretimin artırılmasında etkili olacaktır.

  • Peynir altı suyu sayesinde hurdadan altın

    Peynir altı suyu sayesinde hurdadan altın

    Yeni geri dönüşüm süreci: Peynir altı suyu sayesinde hurdadan altın

    Süt endüstrisi atıklarından yapılan aerojel, elektronik atıklardan altının geri dönüştürülmesine yardımcı oluyor. Vegan bir süreç işliyor.

    Eski sütün düşüncesi muhtemelen birçok insanı hasta ediyor. Ancak Raffaele Mezzenga’nın ETH Zürih’teki ekibinde fermente beyaz vizyonlar yaratıyor. Birkaç yıl önce araştırmacılar, süt endüstrisinin atık ürünü olan peynir altı suyunu, diğer şeylerin yanı sıra, atık sudaki radyoaktif atıklar ve ağır metallere yönelik filtreler üretmek için kullandılar. En son buluşları: elektronik atıklardan altını geri kazanmalarını sağlayan bir aerojel.

    “Advanced Materials” dergisinde yer alan habere göre, peynir altı suyu aerojeli kullanarak değerli metalin yüzde 90’ını bilgisayar anakartından çıkardılar. Yarım gram 21 ila 22 ayar altın topladılar. Bu kabaca nane altının saflığına karşılık gelir. Araştırma bunun bir “kazan-kazan stratejisi” olduğunu söylüyor. “İki önemli atık kaynağı sürdürülebilir bir şekilde ortadan kaldırılıyor: elektronik atıklar ve gıda atıkları. Bu, onların ekolojik ayak izlerini azaltıyor ve onlara döngüsel ekonomi ilkeleri aracılığıyla yeni bir değer kazandırıyor.”

    Altın, yüksek talep gören ve yalnızca yatırım amaçlı veya mücevher amaçlı kullanılmayan değerli bir metaldir. Metal çok iyi bir elektrik iletkenidir, kolayca şekillendirilebilir ve katalizör olarak kimyasal reaksiyonları hızlandırabilir. Bununla birlikte, maden çıkarma genellikle insanlık dışı çalışma koşullarıyla, çocuk işçiliğiyle ilişkilendirilir ve genellikle çevre için zehirlidir. Sırf bu nedenle geri dönüşüm tavsiye edilir.

    Zor geri dönüşüm

    Ancak dişçilik veya mücevher altını eritilerek kolaylıkla hammadde olarak tekrar kullanılabilirken, elektronik atıklardan geri kazanılması çok daha karmaşıktır. Cep telefonları ve diğer elektronik cihazlar çoğunlukla nispeten küçük miktarların yanı sıra birçok başka metal ve yarı iletken içerir ve bunların hepsinin ayrılması gerekir. Artık dünya çapında her yıl 60 milyon tondan fazla elektronik atığın geri dönüştürüldüğü tahmin ediliyor. Kulağa çok gibi geliyor ama bu olası miktarın yalnızca yüzde 20’si civarında.

    Bugüne kadar değerli metali çıkarmak için genellikle aktif karbon kullanılıyordu, ancak araştırmaya göre bu, kaynakların büyük bir kullanımını gerektiriyor. Alternatifler diğer araştırma grupları tarafından da araştırılmaktadır. Diğer şeylerin yanı sıra, metal-organik çerçeve bileşiklerine, diğer nano gözenekli yapılara veya özel bir grafen türüne dayanırlar. Ancak yine de hepsinin pratik uygunluklarını kanıtlamaları gerekiyor.

    Peynir altı suyundan elde edilen nanofibriller

    Mezzenga ekibinin püf noktası: Asit kullanarak ve yüksek sıcaklıklarda peynir altı suyu proteinlerinden amiloid nanofibriller adı verilen yapılar üretiyorlar. Bunlar nanometre inceliğinde ve birkaç mikrometre uzunluğunda lifli protein parçalarıdır. Dondurarak kurutma ve kimyasal katkı maddeleri kullanarak araştırmacılar, liflerden aerojel, yani hava dolu gözeneklere sahip bir jel oluşturdular.

    İlk olarak jelin, suda çözünmüş metal tuzları (kurşun, bakır ve manganez de dahil olmak üzere çeşitli metal iyonlarının bir karışımı) üzerinde altın çıkarma yeteneğini test ettiler ve özellikle altının aerojelde sıkışıp kaldığını buldular. Aerojelin sadece iyonları yakalamakla kalmayıp aynı zamanda onları elementel altına dönüştürdüğü de ortaya çıktı.

    21 ila 22 karat arası

    Ekip daha sonra bir bilgisayarın anakartını ele aldı. Tahtayı parçaladı ve agresif bir asit karışımı kullanarak metalleri çözdü. Daha sonra aside aerojel eklendi. Araştırmacıların raporuna göre, stabil kaldı ve ilk denemede içerdiği altının yüzde 60’ından fazlasını (toplamda yarım gram) çözeltiden çıkardı. Aerojelde diğer metalleri çok daha küçük oranlarda buldular. Araştırmaya göre, hasat edilen altının saflığının 21 ile 22 karat arasında olduğu belirlendi.

    Yaşam döngüsü değerlendirmesi açısından aerojel, aktif karbonla yapılan yaygın ekstraksiyon işlemiyle karşılaştırıldığında da görünüşe göre puan alıyor. Önemli ölçüde daha az malzeme gerektirir ve özellikle aktif karbonun ağırlıklı olarak fosil hammaddelerden oluşması nedeniyle daha az sera gazı emisyonundan sorumludur. Ancak süt üretimiyle bağlantılı hayvancılığın ekolojik ayak izi zayıftır. Dolayısıyla bu kriterde peynir altı suyu aerojeli aktif karbonun arkasında yer almaktadır.

    Mezzenga buna itiraz etmiyor ve zaten hazır bir çözümü var. Mezzenga, “Konseptimiz nanofibrillerin üretilebileceği diğer atık proteinlere de aktarılabilir” diyor. Bitkisel proteinler de adsorban olarak uygundur. Ekibi bundan sonra altın geri dönüşümünde ne kadar iyi çalıştıklarını daha ayrıntılı olarak incelemek istiyor.

    Not:Şans eseri yoğurdu Türkler keşfetti, bece zehirli maddelerden korumanın tek yolu yoğurt ve yoğurtsuyu..!

    Yeni geri dönüşüm süreci: Peynir altı suyu sayesinde hurdadan altın - altin kulceler para

    ETH Zürih’teki araştırmacılar parçalanmış bir anakarttan yarım gram altın çıkarmayı başardılar.

  • Süt ve süt ürünleri füze gibi…

    Süt ve süt ürünleri füze gibi…

    Süt ve süt ürünleri yine zamlandı. Peynir fiyatları füze gibi. Artık süt ve peynirin yanına yaklaşılmıyor. Üreticiler kazanamadıklarını söylüyor ve yeni teşvikler bekliyor.

    Ulusal Süt Konseyi (USK), çiğ süt tavsiye fiyatının 22 Ocak’tan geçerli olmak üzere, üreticinin eline litre başına net 13,5 lira geçecek şekilde belirlenmesine karar verdi.

    Konseyin internet sitesinde yer alan duyuruda, çiğ süt fiyatlarına ilişkin tavsiye fiyatı yer aldı.

    Duyuruda, “22 Ocak 2024’ten itibaren geçerli olmak üzere yüzde 3,6 yağ ve yüzde 3,2 protein içeriğine sahip çiğ inek sütü tavsiye satış fiyatı, üreticinin eline litre başına net geçecek şekilde (çiğ süt desteği hariç) 13,5 lira olarak belirlenmiştir.” ifadesi kullanıldı.

    Süt fiyatı geçen yılın temmuz ayında 11 lira 50 kuruş olarak belirlenmişti.

    Duyuruda, soğutma, nakliye ve diğer cari giderler üretici tarafından karşılandığı takdirde bu giderlerin üreticiye ilave olarak ödeneceği ve baz alınan yağ ve protein oranlarındaki her bir dizyem (0,1’lik değişim) için 20 kuruş fark uygulanacağı kaydedildi.

    Süt üreticilerinin sıkıntıları bitmiyor.

    Zor şartlarda üretim yapan gerçek üreticilerin, ekstra mali yüklerle daha da zorlandığını belirten Milas Süt Birliği Başkanı Ali İhsan Gezgin, “Milas Süt Birliği olarak Ticaret Borsası’na, tescil ödemesi adı altında yıllık 500 bin liraya yakın para ödemekteyiz. Üretici örgütleri olarak tüm verileri ilgili mercilere bildirirken, üretici örgütleri üzerinden pazarlanan sütte, borsa tescil işlemine gerek olmadığını düşünüyoruz ve bu konuda gerekli düzenlemenin de acilen yapılmasını bekliyoruz.” diye konuştu.

    Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkan Vekili ve Milas Süt Birliği Başkanı Ali İhsan Gezgin, hayvancılık ve süt sektöründe son dönemde yaşanan sancılı süreci değerlendirdi. 

    Küçük aile işletmeciliği yapan üreticilerin, üretim maliyetlerinin artması sebebiyle zor günler geçirdiğini ifade eden Başkan Gezgin, yakın dönemde süt fiyatlarının sabit bir seyir izlemesi, süt fiyatının güncellenmesinin geç yapılması ve buna karşın girdilerdeki artışların devam etmesinin hayvancılık ve süt üretimini sıkıntıya soktuğunu söyledi. 

    Üretici açısından oldukça sancılı geçen bu sürecin, damızlık değeri yüksek olan hayvanların kesime gitmesiyle sonuçlandığına dikkat çeken Başkan Gezgin, “Geçmiş yıllarda 3 bin 100 Euro’ya yani bugünkü parayla yaklaşık 60 bin liraya mal olan, ithal edilen damızlık düveler, bugün 20-25 bin liraya kesime gitti. Sütten para kazanamayan üreticilerimiz damızlık değeri yüksek hayvanlarını kesime gönderdi. Bu sebeplerle Türkiye hayvancılığı, süt üretimi zarara uğradı.” dedi. 

    Sütün para ettiği dönemlerde, hayvancılığı ve süt üretimini hobi olarak gören sermaye sahiplerinin uygun kredi ve desteklerle çok büyük çiftlikler kurduğunu hatırlatan Gezgin, “ithal hayvancı” olarak tabir ettiği bu sermaye sahiplerinin, bu zor şartlarda işletmelerini kapatıp sektörden çekildiğini söyledi. “Milas genelinde de aynı, bölgemiz genelinde de, ülkemiz genelinde de mevcut durum böyle… Hobiciler yüzünden hayvancılık ve süt üretiminde arz talep dengesi bozuluyor.” diyen Gezgin, bu dönemde en ağır darbeyi küçük aile işletmelerinin aldığına vurgu yaparak şunları kaydetti:

    “Samanın kilosunun 3,5 – 4 liraya çıktığı, yem fiyatlarının her hafta zamlandığı, silajın bin 500 lira olduğu bir dönemde hayvancılık yapmak çok güç. Bu kötü dönemde küçük aile işletmeciliği yapan üreticilerimiz, kendi imkânlarıyla hayvancılık ve süt üretimi yaparak, Türkiye için üretime devam etti. Gerçek üreticiler, sermaye sahipleri gibi üretimi terk etmedi. Üretimin lokomotifi olan küçük aile işletmelerimiz, her zaman söylediğimiz gibi üretimin sigortasıdır. Küçük aile işletmeleri için hayvancılık ve süt üretimi hobi değil, geçim kaynağıdır.”

    Açıklamasında örgütlü üretimin altını çizen Gezgin’in açıklamaları ve önerileri şöyle:

    “Bugün örgütlü üretimin bir örneği olarak Milas Süt Birliği, 3 bin üyesiyle üretim yapıyor. Emek emek üretilen sütün, değerinde pazarlanmasını sağlıyor. Toplu alımın gücünü kullanarak, üretimdeki bir çok girdiyi uygun fiyatlarda temin edip, üreticilerimize uygun koşullarla sunuyoruz.  Örgütlü üretim sayesinde aynı zamanda sütte kayıt dışılığın, vergi kaybının da önüne geçilmesini sağlıyoruz. Ülke hayvancılığının, süt üretiminin sıkıntıya girmemesi için küçük aile işletmelerimizi, üretici örgütlerimizi ve örgütlü üretimi güçlendirmeliyiz. Sektör dışından gelen sermaye sahiplerine verilen uygun kredi, hibe, destekleme gibi imkânlar bu gruplara değil gerçek üreticilere verilmeli.” diyen Gezgin, küçük aile işletmeciliği yapan üreticilerin tedirginliğini ise şu sözlerle dile getirdi: “Korkumuz, bir döngü haline gelen bu durumun devam etmesi… Yani, süt sektörü düzeldiğinde sermaye sahipleri yeniden hayvancılığa, süt üretimine girerse, yüksek bedellerle hayvan ithalatı yapılacak. Daha önceki yıllarda yaşadığımız gibi ithal damızlık düveler, ithalat bedelinin çok çok altında tekrar kesime gidecek. Böylelikle ülkemizin üretimdeki istikrarı bozulacak, ekonomide milli kayıp yaşamak durumunda kalacağız.”

  • Süt sorunu büyüyor…

    Süt sorunu büyüyor…

    Süt üreticileri “para kazanamıyoruz” gerekçesi ile süt ineklerini kesimhanelere gönderiyor. Süt üretimi düşüyor. Fiyatlar artıyor. Yakında süt bulamayacağız. Süt sorununun giderek büyümekte olduğunu gözlemliyoruz.

    Süt ürünlerinde de fiyatlar sürekli artıyor.

    Bazı ürünlerde süt yerine başka maddelerin kullanıldığı iddia ediliyor. Yoğurt ve peynirde de fiyatlar artıyor.

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), mayıs ayına ilişkin süt ve süt ürünleri üretimi verilerini açıkladı.

    Buna göre, toplanan inek sütü miktarı, mayısta yıllık bazda yüzde 5,9 yükselerek 944 bin 349 tona ulaştı.

    Toplanan inek sütü miktarı ocak-mayıs döneminde de geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 4 artarak 4 milyon 403 bin 163 ton oldu.

    Ticari süt işletmelerince yapılan içme sütü üretimi, mayısta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 11 düşerek 115 bin 382 tona geriledi. Ocak-mayıs döneminde de içme sütü üretimi yıllık bazda yüzde 4,2 artarak 654 bin 751 tona yükseldi.

    Mayısta geçen yılın aynı ayına göre ticari süt işletmelerince yapılan yoğurt üretimi yüzde 6,4 artarak 104 bin 691 tona, ocak-mayıs döneminde yıllık bazda yüzde 1,3 yükselerek 465 bin 781 tona çıktı.

    İnek peyniri üretimi mayısta yıllık yüzde 12,6 artarak 67 bin 235 tona, ocak-mayıs döneminde de yüzde 7,5 artışla 317 bin 885 tona ulaştı.

    Mayısta ayran üretimi de yüzde 8,4 artarak 72 bin 177 ton, tereyağı üretimi yüzde 11,7 yükselerek 8 bin 426 ton oldu. Ocak-mayıs döneminde ise ayran üretimi yüzde 6,2 artarak 312 bin 599 tona çıkarken, tereyağı üretimi ise yüzde 17,9 azalarak 39 bin 290 tona geriledi.

    Nisanda 879 bin 602 ton olan ticari süt işletmelerince toplanan inek sütü miktarı mayısta yüzde 7,4 artarak 944 bin 349 ton oldu.

    Aynı dönemde 122 bin 660 ton olan içme sütü üretimi ise yüzde 5,9 azalışla 115 bin 382 ton olarak gerçekleşti.

    Türkiye genelinde tavuk eti üretimi, mayısta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,1 artarak 210 bin 14 tona, tavuk yumurtası üretimi de yüzde 3,4 yükselişle 1 milyar 644 milyon 770 bin adede çıktı.

    Türkiye İstatistik Kurumu, mayıs ayına ilişkin kümes hayvancılığı üretimi istatistiklerini açıkladı.

    Buna göre, Mayısta 210 bin 14 ton tavuk eti üretimi gerçekleştirildi. Üretim, yıllık bazda yüzde 5,1, aylık bazda da yüzde 16,4 artış gösterdi.

    Tavuk yumurtası üretimi, mayısta aylık bazda yüzde 0,05 azalırken, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3,4 yükseldi. Bu dönemde 1 milyar 644 milyon 770 bin adet tavuk yumurtası üretildi.

    Mayısta kesilen tavuk sayısı yıllık bazda yüzde 2,1 artarak 113 milyon 762 bin olarak kayıtlara geçti.

    Hindi eti üretimi aynı dönemde yüzde 14,1 artarak 4 bin 723 ton oldu.

    Ocak-mayıs döneminde geçen yılın aynı dönemine göre tavuk yumurtası üretimi yüzde 3,7 artarken, tavuk eti üretimi yüzde 2,3, kesilen tavuk sayısı yüzde 5,8 ve hindi eti üretimi yüzde 2,8 azaldı.

  • SÜT

    SÜT

    TÜRK TARIMI-SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ

    Yıllardan beri yazdım, konferanslar verdim. Türk tarımına şaşı bakmayın, üreteni destekleyin. Tarım ölürse ya da tarım gerilerse ülke geriler diye. 2014’de bir konferansımda: “Ne yazık ki Türk çiftçisi BORÇ ekip HACİZ biçiyor.” Dediğimde ne kadar haklı imişim meğer.

    Ne yazık ki ya duyuramadık ya da duymak istemediler.

    Üretim olmayınca AVM raflarını ithal pirinç, mercimek, nohut, fasulye, Ayçiçek yağı, mısır doldurdu.

    Kazanan kim?

    Kaybeden kim oldu?

    Şimdi bunun farkına varan iktidar, Tarım Kredi Kooperatifleri marifetiyle; gıdaya ulaşamayan Türk insanına, ucuz gıda satma gayret ve derdine düştü.

    Tutar mı?

    Elbette hayır. Bizim Atasözümüz: “Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde gelmez.” Derdi.

    Aynı hatayı süt ve süt ürünlerinde de yaptılar.

    Üreticiler yıllarca: “Yem pahalı, veteriner ilaçları ve hizmeti pahalı, süt ucuz. İşin içinden çıkamıyoruz” diye feryat ederken; bu sesi duymayanlar veya duymazdan gelenler, Çoğu gebe 10 binlerce süt inekleri çaresizlikten kesime gönderilirken seyredenler, şimdi bir buçuk milyon (1.500.000) düve ithal etmenin derdindeler.

    Birilerine rant mı sağlanacak yoksa, bitirdiğiniz hayvancılığı ayağa mı kaldırmak istiyorsunuz?!

    Günaydın beyler. Uyanın da balığa gidelim.

    İnanın aklım almıyor. Üreticinin bakanlığı ve üreticinin kimi temsilcileri adeta üreticinin düşmanı gibi olmuş.

    Hayret ki ne hayret!..

    Yıllardır çiftçi feryat ediyor: “Ananı da al git” dediniz. Yıllarca süt üreticisi yana yakıla dert anlatıyor, görmüyor, duymuyorsunuz.

    Beyler ithal etmekle GIDA fiyatları düşmez.

    Üreticiyi hain olarak suçlamakla fiyatlar ucuzlamaz.

    Siz ne zaman ki, bu sıkıntıları SORUN olarak görür ve sizin yanlış TARIM POLİTİKALARINIZ sonucu olduğunu kabul ederseniz; o zaman belki çözüm bulursunuz!.

    Bu yapılanlar, sehven mi yapılıyor yoksa bilerek Türk Tarımını dışa muhtaç etmek amacına mı?

    Bugün ülke hayvancılığının ve tarımının geldiği noktada sorumlu olup, halen bu yanlışlıkta ısrar edenlerin hesabını; eti, sütü, peyniri, pastırmayı, sucuğu, tereyağını alamaz hale gelen asil Türk halkı soracaktır diye düşünüyorum.

    Çiftçi, “gübre, mazot, ilaç, tohum pahalı ürettiğim, girdilerimi karşılamıyor” derken.

    Hayvancılıkla uğraşanlar, “ Yem pahalı, süt ucuz” diye feryat ederken sağırları oynayan yöneticiler, sanırım ülkenin bu günkü konumundan çok mu mutlular acaba?

    Hayvancılık ve Tarım sektörünü acilen destekleyin ve olması gereken yere getiriniz. 

    Tonlarca et ithal ettiniz, et mi ucuzladı?

    Tonlarca pirinç, nohut, fasulye, mercimek ithal ettiniz bunlar mı ucuzladı?

    Tutar mısınız ya da duyar mısınız bilemem ama: “Bizim dağın tavşanı, bizim tazı ile yakalanır.”

    Bu hatanın ve cehaletin cevabını sanırım 85 milyon Türk halkı, sandıkta verecektir.

    Esen kalınız.                                                                                   Nazım PEKER.

  • Süt üretimi dibe vurdu…

    Süt üretimi dibe vurdu…

    Akdeniz Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği (ASHİB) Başkanı Ali Can Yamanyılmaz, sütünü satamayan çiftçilerin yem maliyetini karşılayamadığı için ineklerini kesime göndermeye başladığını, önlem alınmazsa bir süt krizinin gündemde olduğunu kaydetti.

    Yüksek üretim kapasitesine ve depolama imkanlarına sahip firmaların çiftçilerden aldıkları sütleri peynir ve tereyağına dönüştürdüğünü, ancak bu durumun da sürdürülebilir olmadığını anlatan Yamanyılmaz, “Ülkemizde koronavirüs salgını nedeniyle gıda yardımı yapılacak dar gelirli vatandaşlarımıza özellikle süt ve süt ürünlerinin dağıtılması gerekiyor” diye konuştu.

    Birlik üyeleri de yaşanan duruma ilişkin görüşlerini ortak açıklama yoluyla paylaştı. Ketre Süt Ürünleri firma sahibi Fahri Ketre, “Günlük 5-6 ton olan yoğurt, ayran ve peynir üretimimizi üç tona kadar düşürdük. Birkaç güne kalmaz bir tona kadar ineceğiz. Sütünü alamayacağımı söylediğim köylüler, ineklerini kasaplara satmaktan başka çareleri olmadığını ifade ediyorlar” dedi.

    Yücel Yonca Süt Ürünleri firma sahibi İsmail Yücel, Adana bölgesinde süt tozu fabrikası bulunmadığı için hem köylülerin, hem de üretici şirketlerin günlük sütleri değerlendirmekte zorlandığını, KOBİ ölçüsünde çalışan şirketlerin aldıkları sütlerden yaptıkları peynirlerin depolara kaldırıldığını ve artık depolarda da yer kalmadığını söyledi. Yücel, ivedilikle valiliklerin ve belediyelerin yerel üreticilerin stokladığı ürünleri satın alıp, halka dağıtması gerektiğini, bu sayede stok maliyeti ve nakit döngüsünün sağlanabileceğini, uzan vadede ise Çukurova yöresinde süt tozu tesisi kurulmasına ihtiyaç olduğunu belirtti. Yörüksüt Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Öz de, marketlerin ortalama 80-90 gün vadeli ödeme yapmasından dolayı ödemeler dengesinin bozulduğunu söyledi. Adana Sütçüler ve Yoğurtçular Esnaf Odası Başkanı Memduh Özalp, köylünün sütü satacak kimse bulamadığı için hayvanlarını değerinden çok düşük fiyatlarla kasaplara sattığını, böyle devam ederse ilerleyen zamanlarda ülke genelinde süt krizinin baş göstereceğini, içecek süt bulmakta zorlanılacağını söyledi.

    Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, mart ayında üretici ve market fiyat farkının 5.7 kata kadar ulaştığını bildirerek, “Üretici fiyatlarında büyük bir düşüş var ancak bu düşüş tüketici fiyatlarına yansımıyor” diye konuştu. Ürün bazında örnekler sunan Bayraktar, Kovid-19 sürecinde tedariğin aksamaması için tarım danışma kurulu oluşturulmasını önerdi. Bayraktar ayrıca, “Üreticilerimizin Ziraat Bankası başta olmak üzere bankalara ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları, faizleri silinerek uzun vadeli olarak ertelenmelidir. Üreticilerimizin elektrik, sulama ücretleri ve sosyal güvenlik prim borçlarının ertelenmesi sağlanmalıdır. Koronavirüs salgını nedeniyle ithalatta yaşanan kısıtlama, mevsim itibarıyla gübre kullanımının artması ve kur fiyatlarındaki artışlara bağlı olarak üre gübresi fiyatlarında ocak ayından bugüne yüzde 17.2 oranında artış yaşanmıştır. Gübre fiyatları biran önce makul seviyelere çekilmeli, denetimler artırılmalıdır” dedi.