Etiket: Rusya – Çin

  • Rusya’yı bölecek

    Rusya’yı bölecek

    Putin’den sonra bu ülke Rusya’yı bölecek

    Moskova için şu anda en büyük tehdit, Çin’e olan bağımlılığını derinleştiriyor. Sadece Putin değil, tüm Ruslar bunu düşünmeli.

    Axar.az, ABD Başkanı’nın eski ulusal güvenlik bakan yardımcısı John Bolton’un bunu söylediğini bildirdi.

    Axar.az, ABD Başkanı'nın eski ulusal güvenlik bakan yardımcısı John Bolton'un bunu söylediğini bildirdi. - rusya zafer gunu moskova

    “Beyaz Saray’da çalışırken sık sık Moskova’ya giderdim. Orada eski Dışişleri Bakanı Igor Ivanov ile konuştuğumu hatırlıyorum. Ona Rusya’nın Çin’e fazla yaklaşmaktan kaçınması gerektiğini söyledim. Cevap olarak, bana “parti çizgisi” denilen şeyi verdi – diyorlar ki, kendimizi rahat hissediyoruz, sorun yok, bunun Rusya’nın çıkarına olduğuna inanıyoruz.

    Sadece ellerimi kaldırdım! Şimdi artan bağımlılık daha belirgindir. Bu her Rus için geçerli olmalı. Geri dönmek isteyecekler ve bu mümkün olmayacak.

    ABD’nin çıkarlarına dayanarak, Rusya’nın Putin’den sonra çok zayıf olacağı ihtimalini göz önünde bulundurmalıyız.

    Şimdi hayal etmek zor, ancak bölünme, hatta bazı topraklar doğrudan Çin tarafından telafi edilebilir. Putin’den sonra Çin, Rusya’nın Asya kesiminde sınırsız hareket özgürlüğüne sahip olacak.”

    Didam Gdirova-BAKİ / TURKISHFORUM – ABDULLAH TÜRER YENER

  • Putin neden Çin’e gidiyor?

    Putin neden Çin’e gidiyor?

    Yazımın başlığını, İsrail Filistin savaşının beklenen ve beklenmeyen sonuçları ne olur diye verecektim ama olmadı.

    Çok önemli bir nokradan başlayalım. İsrail Filistin savaşı ile birlikte Ukrayna Rusya savaşı gündemden düştü.

    Neden düştü sorusu çok önemlidir.

    Amerika ve Çok Uluslu Şirketler için İsrail Ukrayna’dan çok daha önemlidir. Hatta Zelensky bunu ilk gören kişidir.

    Her ne kadar Amerika Ukrayna’ya yaptığımız yardımlar aksamayacak deseler de bunun mümkün olmadığını, Amerika ve Zelensy biliyor. Hatta Avrupa’daki, zeminini yitirmiş, politika üretemez hale gelmiş, NeoConlar da biliyor.

    Artı, Avrupa için Ukrayna savaşı, Rus Nefretinden başka bir şey değil. Bu karşıtlık rasyonel bir zemine oturmaz.

    Kısaca söylersek, AB için de İsrail daha önemli dedi.

    Biden’ın İsrail’e değil de Ukrayna’ya yardım etmesi, Amerika’daki servet sınıfını memnun etmez. 2024 seçimlerini kazanamaz.

    Kaldı ki, Amerikan medya savaş makinasından, talimatlar geldi. İsrail Ukrayna’dan önemlidir. Çünkü onlar biliyorlar ki “petro doları” kaybederlerse, para satma konumları geri gider.

    Öncelikle, Filistin İsrail savaş ve gelecek uzantılarıyla, Arap Milletini yeniden kontrol altına almak, İran ile Arap ülkeleri arasında var olmaya başlayan ilişkileri, zamanında kesmektir.

    İki milyon Gazze halkının rehin alınması ya da katledilmesi değildir, esas olan.

    Esas olan, sallantıya giren, Amerikan finans sistemi ve doların geleceğidir.

    İlk bakışta, Amerika, Çin Rusya Bloğuna karşı ön aldı diyebiliriz.

    İşte tam bu sırada Putin Çin’e gidiyor.

    Çünkü, Çin ve onun uyguladığı sistematik Amerikan dolarını değersizleştirecek ve petro-dolar üzerinden Amerika’nın gasp ettiği düzen, zarar görecek.

    Putin Xi ile bu konuyu görüşecek. Orta Doğuda nasıl bir yol izleyeceklerine karar verecekler.

    Eğer Amerika’nın sorunları kökünden çözeceğini sanarak, İran’ı savaş alanı içine çekerse, Çin ve Rusya nasıl karşılık verecek?

    Bunlar çok önemli konular diye düşünürüm.

    Orta Doğu krizinin nasıl bir yön alacağını, bu toplantıdan sonra anlamak mümkün olacaktır.

    Eğer Amerika İran’a açacağı savaş üzerinden, tüm Arap ülkelerini kontrol etmeyi planlamışsa, bu plan suya düşebilir.

    Orta Doğuda Amerika tarafından yükseltilecek şiddetin, ülkemizi çok olumsuz etkileyeceği kesindir. Artık ikircikli dış siyasetlerin sorun çözmediğini daha derinden anladığımız günler olacak.

    Önemli olan, Suriye’de nasıl bir gelişmeye tanıklık edeceğiz. Ya da tanık mı olacağız, yoksa istemediğimiz bir savaşın içinde mi olacağız.

    Amerika’nın ilk Suriye müdahalesinde, Amerika ile birlikte olmanın bedelini ödüyoruz. Ödemeye on yıl daha devam edeceğiz.

    Her yerde olduğu gibi, bu işin sonunda, Amerika bozguna uğrayacak. Önemli olan Amerika’nın bozgununa ortak olmamaktır.

    15 ekim 2023, bulentesinoglu@gmail.com

  • Bölgede Rusya-Çin dayanışması…

    Bölgede Rusya-Çin dayanışması…

    Rusya’nın en büyük desteği Çin olarak öne çıkıyor.

    Rusya’nın Ukrayna savaşında en büyük destek Çin’den geldi. Amerika ve Batı’ya karşı da Rusya-Çin dayanışması sürüyor.

    Rusya Devlet Başkanı Putin “Rusya ve Çin, askeri, ekonomik ve siyasi avantajlar elde etmek amacıyla diğer ülkelerin meşru çıkarlarına zarar veren devlet ve bloklara şiddetle karşı duruyor” dedi.

    Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Kremlin Sarayı’nda resmi görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenleyerek, Rusya ve Çin arasında kapsamlı ortaklık ve stratejik işbirliğinin derinleştirilmesine dair ortak bildiriyi imzaladı. Ortak bildiriye göre, Rusya ve Çin ekonomik olarak koordinasyonlu hareket edecek, iki ülke kendi para birimleriyle ticareti sürdürecek, ticaret yolları genişletilecek ve enerji alanında yeni projeler gerçekleştirilecek.

    İmzalanan bildiriyi okumasının ardından açıklamalar yapan Putin, Çin’in, Ukrayna krizinin çözümüne dair sunduğu barış planına değinde. Batılı ülkeler ve Ukrayna buna hazır olduğunda bu önerileri değerlendirebileceklerini söyleyen Putin, “Tabi ki (görüşmemizde) Ukrayna’daki durumu göz ardı etmedik. Çin tarafından önerilen barış planının hükümlerinden birçoğunun Rusya’nın yaklaşımlarıyla örtüşüyor ve Batı ile Kiev buna hazır olduğunda, barışçıl çözüm için esas alınabilir. Fakat şu anda onların buna hazır olduğunu görmüyoruz” dedi.

    Rusya ve Çin’in stratejik ortaklığına değinen Putin, ABD ve Batılı ülkelere karşı birlikte hareket ettiklerini vurgulayarak, “Rusya ve Çin, askeri, ekonomik ve siyasi avantajlar elde etmek amacıyla diğer ülkelerin meşru çıkarlarına zarar veren devlet ve bloklara şiddetle karşı duruyor” dedi.

    Dünyada bazı ülkeler ve bloklar nedeniyle adaletsizliklerin yaşandığını da ifade eden Putin, “Ekonomide gayrimeşru, siyası çıkar amaçlı yaptırımlar ve diğer ambargoların uygulamada yaygınlaştığını görüyoruz. Vazgeçilemez kuralların çiğnendiğini görüyoruz” dedi. Bu nedenle dünyanın birçok noktasında kargaşanın hakim olduğunu savunan Putin, “Dünyanın birçok noktasında tansiyonun arttığını, küresel siyaset ve ekonomide çatışma ve kriz potansiyeli arttı” ifadelerini kullandı. Bu duruma karşı Çin ile birlikte hareket ettiklerini aktaran Putin, “Rusya ve Çin’in görüşleri birbiriyle çok örtüşüyor veya çok yakın” dedi.

    İngiltere’nin, Ukrayna’ya zayıflatılmış uranyum gönderme planını eleştiren Putin, kendilerine karşı nükleer bileşenli silahların kullanılması durumunda karşılık vereceklerini belirterek, “Bugün İngiltere Savunma Bakan Yardımcısı’nın Ukrayna’ya yalnızca tank tedariki değil zayıflatılmış uranyum içeren zırh delici mermileri göndereceklerini söylediğini öğrendik. Öyle görünüyor ki Batı gerçekten de ‘son Ukraynalıya kadar’ savaşmaya karar verdi. Artık sadece sözlerle değil eylemleriyle bu kararı verdiler. Ancak belirtmek isterim ki, tüm bunlar olursa Kolektif Batı’nın nükleer bileşenli silahlar kullandığını varsayarak Rusya’da buna göre tepki vermek zorunda kalacak” dedi.

    Rusya ve Çin’in, bağımsız bir dış politika izlediğini aktaran Putin, ‘BM, BMGK diğer kuruluşlarda daha adil ve demokratik çok kutuplu bir dünya düzeninin oluşturulması için dayanışma içinde çalışıyoruz” ifadelerini kullandı. Putin ayrıca, G20, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın oluşturduğu BRICS gibi küresel örgütlerde de Çin ile birlikte hareket ettiklerini hatırlattı.

  • Rusya-Çin ilişkilerinde yeni bir sayfa…

    Rusya-Çin ilişkilerinde yeni bir sayfa…

    Bölgesel ve küresel krizler, bazı ülkelerin işbirliğini de pekiştiriyor. Rusya ile Çin arasında var olan iyi ilişkiler, şimdi de enerji konusunda yeni bir boyut kazanmaya başladı.

    Rus devlet enerji kurumu Gazprom’un, yeni imzaladığı bir anlaşma kapsamında Çin’e doğalgaz sağlamak için Büyük Okyanus’taki Sakhalin Adası açıklarında yer alan ve ABD yaptırımları kapsamındaki sahayı işletmeyi planladığı bildirildi.

    Pekin’in üç numaralı doğalgaz tedarikçisi olan Rusya, Batı ile yaşanan gerilim sırasında Avrupalı müşterilerine bağımlılığını azaltarak dünyanın en büyük enerji tüketicisi Çin’le ilişkilerini güçlendiriyor.

    Çin, petrolün büyük bir bölümünü İran’dan alıyor. Doğalgazın çok önemli bölümünü de Rusya’dan karşılıyor. Bu nedenle bölgedeki dengeler Çin’in elde ettiği enerji açısından önem taşıyor.

    Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, Çin’e doğalgaz satışı için yeni bir anlaşma imzalandığını 4 Şubat’ta açıklamıştı. Anlaşmanın, Rusya’nın uzak doğusundaki, geleneksel ihracat yolları üzerinden olmayan boru hattından gaz ihracatını arttırması bekleniyor.

    Gazprom, Çin Ulusal Petrol Şirketi (CNPC) ile ülkenin uzak doğusundan tedarik edilecek doğalgazın uzun vadeli satışı ve satın alımı için anlaşma imzalandığını açıkladı.

    Reuters haber ajansına göre proje tam kapasiteye ulaştığında Rusya’nın Çin’e sağladığı doğalgaz miktarı yılda 10 milyar metreküpe çıkacak. Bu da Power of Siberia (Sibirya Gücü) adlı boru hattı aracılığıyla taşınan doğalgaz dahil Çin’e toplamda yıllık 48 milyar metreküp doğalgaz sağlanacağı anlamına geliyor.

    Gazprom ve CNPC Reuters’ın konuyla ilgili sorularına henüz yanıt vermedi.

    Haber ajansına konuşan iki kaynak, Çin’e gönderilecek doğalgazın Sakhalin projesi kapsamında aralarında Yujni-Kirinski yatağının da bulunduğu sahalardan tedarik edilebileceğini belirtti. Bu doğalgaz sahası Rusya’nın 2014’te Kırım’ı ilhak etmesinin ardından 2015’te Washington tarafından yaptırım kapsamına alınmıştı.

    Ohotsk Denizi’ndeki sahada aynı zamanda petrol de bulunuyor. Yaptırımlar ise yabancı firmaların Rusya karasularında petrol ve doğalgaz aramasını ya da üretmesini yasaklıyor. Yujni-Kirinski’den Çin’e doğalgaz tedarik edilmesi Rusya’nın yaptırımları devre dışı bırakmanın yolunu bulmuş olabileceği yorumlarına neden oluyor.

    Merkezi Moskova’da bulunan Sova Capital şirketi, anlaşma için gereken gazın Kirinski yatağından veya daha büyük olasılıkla 2023 veya 2024’te açılışı yapılacak Yujni-Kirinski yatağından gelebileceğini söyledi.

    Gazprom’un verilerine göre Yujni-Kirinski’nin rezervleri 711,2 milyar metreküp doğalgaz, 111,5 milyon ton gaz kondensatı ve 4,1 milyon ton petrol içeriyor. Sahada yılda 21 milyar metreküp üretim yapılması öngörülüyor.

    Reuters’a konuşan kaynaklardan biri Çin’le yapılan anlaşmanın kaynağı için ‘‘Yujni-Kirinski olacak, buna şüphe yok’’ ifadelerini kullandı.

    Gazprom’un internet sitesinde Yujni-Kirinski yatağının sınırları içindeki jeolojik arama faaliyetlerinin sonlandığı ve sahanın henüz öngeliştirme aşamasında olduğu belirtiliyor.

    Sitede ayrıca şirketin yarı dalgıç sondaj platformları kullanarak sahada üretim kuyuları inşa etmekte olduğu ve bunları 2023’ten 2025’e kadar olan dönemde kademeli olarak kullanmaya başlamayı beklediği belirtiliyor.

    Sakhalin-1 projesinin sıvılaştırılmış doğalgaz üretimine ise 2028’de başlaması bekleniyor.

    Gazprom’un bölgedeki kendi sıvılaştırılmış doğalgaz santrali Sakhalin-2’de ise üretimi arttırmaya yetecek kadar doğalgaz kaynağı bulunmuyor.

    Batı’nın en büyük korkusu ise şu:Ukrayna krizi derinleşirse Rusya’dan Batı’ya doğalgaz akışı yavaşlar ya da son bulabilir. Bu krizin derinleşmemesi için Amerika ve Batı şimdiden tedbir almaya başladı

  • RUSYA’NIN JEOPOLİTİK ÇIKIŞI

    RUSYA’NIN JEOPOLİTİK ÇIKIŞI

    Rusya’nın Jeopolitik Çıkışı
    Soğuk Savaş devrinin iki süper gücünden biri SSCB’nin halefi Rusya, birçok uluslararası konuda eski statüsünü sürdürmeye çalışmaktadır. İki kutuplu sistem yılları aynı zamanda denge anlamında birçok oyunların, derin uzlaşmaların, “süper menfaat” ortaklıklarının geçerli olduğu bir dönemdir. Şartlar değişmiş olmakla birlikte uluslararası politikanın “oyun” vasfı az veya çok her zaman korunacaktır. Bilinen zafiyetlerine karşın Rusya’nın, Washington için daha uygun partner olması, jeopolitik hesaplara yansımaktadır.
    Sovyetlerin yapısal, yönetsel ve ekonomik çıkmazları, Afganistan girdabında bu süper gücün sonunu getirmiştir. Rusya Federasyonu 1990’lar boyunca varlığını koruma politikasını izlerken Putin’in iktidarıyla 2000’den itibaren yeniden süper güç iddiaları gündeme gelmiştir. Dünyanın ikinci nükleer silah gücü olan bu ülke ekonomik olarak her geçen yıl bir kademe daha geriler olmuştur. Ekonomik sorunlarını çözemeyen bir ülkenin büyük güç olması tartışmalıdır.
    ABD dünyanın en büyük askeri gücü olduğu halde ekonomik bakımdan da birincidir. Sektörel olarak bakıldığında otomotiv, elektronik, tarım gibi birçok alanda en yakın ülke ile arasında büyük fark bulunaktadır. Önde gelen şirketlerin birçoğunun üretimlerini Çin’e taşıması ABD’yi sarsmıştır. Buna karşın daha önce enerjide kısmen dışa bağımlı olan ABD, kaya gazı ile enerji ihracatçısı durumuna gelmiştir.
    SSCB’nin dağılması sonrasında çözülme sürecine giren Rusya Federasyonu, üretimde, yönetimde, eğitimde, sağlıkta, ulaştırmada olduğu gibi bunların bileşkesi durumundaki ekonomide de sıkıntılı bir döneme girmiştir. Ekonomisinin can damarı petrol ve doğalgaz fiyatlarının düşük olduğu 1990’lar, Sovyetlerden sonra Rusya’nın da ölüm-kalım dönemiydi. 2000 başında başkanlığı ile ayağa kalkan Rusya’nın şansı Putin’in kişisel başarılarından çok ihraç ürünlerinin daha fazla para etmeye başlamasıydı. 2000’lerden günümüze yüz doların üzerinde giden petrol fiyatları sayesinde sosyo-ekonomik yapı yeniden toparlanmış, bir taraftan Federasyon yeniden kurulurken diğer taraftan yakın çevre üzerinde Soğuk Savaş döneminden miras kalan bağlar yeniden tesis edilmeye başlanmıştır.
    Bütün bunlara karşın enerji ihracatına ve bunların fiyatlarına bağlı ekonomi ile bunun üzerine kurulan politikaların geleceği Kremlindekileri düşündürmektedir. Tehlikenin iki boyutu bulunmaktadır: Öncelikle her yerde olduğu gibi bu ülkenin sahip olduğu fosil kaynakların da bir sonu olacaktır. Bu son birkaç nesli bulabilir. Daha endişe veren durum ise fiyatların geleceğidir. Rusya açısından bu tehlikenin kaynağında yeni enerji üreticilerinin ortaya çıkması bulunmaktadır.
    ABD’nin kaya gazını işletmesi ile dünyanın en büyük enerji ithalatçısının ihracatçı durumuna geçmesi önemli bir gelişmedir. Öte yandan gelişen ve yayılan teknolojiler sayesinde birçok ülke enerjide daha az dışa bağımlı hale gelebilmektedir. Kanada’dan Çin’e birçok devlet kendi ülkesinde kaya gazı arama telaşına girmiş ve önemli rezervler keşfedilmiş, birçoklarında üretime geçilmiştir. Belirtmek gerekir ki kaya gazı da fosil yakıt olup doğalgazın farklı bir türüdür. Kaya tabakaları arasında sıkışmış bu fosil yakıtı yeryüzüne çıkarmak ve ekonomik olarak kullanılabilecek hale getirmek ileri teknoloji gerektirdiği halde ilgili ülkeler bu maliyeti ödeyerek gerekli tesisleri kurmaya başlamışlardır. Öte yandan Doğu Akdeniz’de keşfedilen ve üretim aşamasına geçilen doğalgaz ile Rusya’nın önemli bir pazarına başka ortaklar gelmek üzeredir.
    Rus dış politikasının ayak izleri takip edildiğinde sözkonusu iki tehlikeye karşı tedbirler, yani enerji fiyatlarının düşmesinin önlenmesi ile arzın kontrolünün ön plana alındığı görülmektedir. İran’a uygulanan yaptırımlardan Arap baharı ile bölgenin istikrarsızlaştırılmasında bu politikaların etkisi sözkonusu olabilir. Rus yetkililerin Libya’nın veya İran’ın petrol üretim ve ihracatının azaltılması yönünde bir talepleri bilinmemektedir. Ancak son yıllarda enerji ihracatçısı ülkelerin yer aldığı bölgede karışıklıklara karşı Rusya’nın ciddi bir çözüm önerisi bilinmemektedir. Eski sömürgelerin kontrolü için müdahale şartları oluşturulması politikaları günümüzde klasikleşmiş bir uygulamadır. Ancak mesela Suriye politikası açısından Rusya’nın ilave gerekçeleri bulunmaktadır. Doğu Akdeniz’deki askeri üssünü muhafaza yanında bölge ülkelerinin çatışma şartlarının sürüp gitmesinin Rusya açısından önemli bir reel politik boyutu sözkonusudur. Benzer durum Rusya’nın önde gelen stratejik ortaklarından İran için de geçerlidir. Yaptırımların sözkonusu olmadığı İran’ın enerji piyasasındaki normal yerini alması, petrol fiyatlarının en az beş-on dolar düşmesine yol açacaktır ki bunun Rusya’ya faturası ağırdır.
    Öte yandan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) de Rusya açısından güllük gülistanlık değildir. Çin ile taktik bir işbirliği zemini olan bu örgüt içinde Rusya’nın kurmak istediği “Enerji Kulübü” uzun süre Çin tarafından engellenmiştir. Gerek Rusya’nın böyle bir örgüt kurma arzusunun gerekse Çin’in bunu engellemesinin sebepleri önemli ölçüde yukarıda özetlenen gerçeklerde saklıdır. Ekonomisi fosil yakıt ihracatına dayalı Rusya’nın süper güç kaynaklı dış politikalarını sürdürebilmesi önemli ölçüde enerji piyasasına bağlıdır. Putin’in oluşturmaya çalıştığı ŞİÖ Enerji Kulübü, Rusya’nın çok yönlü olarak yakın çevreyi kontrol politikasının aracı olacaktır. Coğrafi bakımdan dünyanın en büyük ülkesi olan Rusya’nın yakın bölgesi, Avrasya’nın önemli bir kısmı anlamına gelmektedir. Bu politikanın özellikle son zamanlarda Kafkasya ve Türkistan cumhuriyetleri üzerindeki yansımaları ayrı yazı konusudur.
    alaeddin.yalcinkaya@marmara.edu.tr

  • Asya Birliği’nin Önündeki Engeller ve Türk Cumhuriyetleri

    Asya Birliği’nin Önündeki Engeller ve Türk Cumhuriyetleri

    “Asya Birliği’nin Önündeki Engeller ve Türk Cumhuriyetleri”

    Eklenme Tarihi:

    2012-06-14 23:11:16

    AB, II. Dünya Savaşı’nda yıkılmış, harap olmuş Avrupa’dan yeni bir küresel gücün ortaya çıkması sürecidir. Bugün ekonomik krizle başı dertte ise de 27 ülkenin bu birlikten avantajları saymakla bitmez. Üstelik bu sadece ekonomi ile sınırlı kalmayıp hukuk, kültür, sosyal adalet, eğitim, sağlık gibi alanlarda da büyük başarılar elde edildi.

    Günümüzde başta Çin ve Hindistan olmak üzere Asya, birçok alanda hızla ilerlemektedir. Ekonomik olarak Çin dünyanın ikinci büyük gücü olup yakın zamanda birinciliğe yükselecektir. Benzer yükseliş Hindistan ve daha birçok Asya ekonomisi için geçerli. TASAM’ın düzenlediği 6. Uluslararası Türk-Asya Kongresi, “Asya Birliği” başlığıyla siyaset, güvenlik, ekonomi ve kültür alanlarında zengin tartışma ve analiz zemini oldu. Kongrenin hareket noktası ise üç asır öncesine, yani gücün ve zenginliğin yeniden Asya’ya dönüşü idi. Coğrafi büyüklük, nüfus, nükleer güç dahil askeri kapasite, ekonomi ve kültür bakımından dünyanın merkezi, hareket noktası, yarısından çoğunun toplandığı bu bölgede siyasi birlik mümkün olamaz mı? Ekonomik entegrasyon veya siyasi ittifak için bu kıta çok büyük, çok karışık, çok uzlaşmaz gibi gerekçelere sahip olsa da burada somut siyasi alternatifler üzerinde duralım.

    Rusya ve Çin, iki komşu ülke olduğu gibi aynı zamanda dünyanın büyük güçlerindendir. Komşu ülkelerin rekabet/çatışma alanları çok daha fazladır. SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan Türk cumhuriyetleri üzerinde RF’nin nüfuzunu koruma, dış politikada Moskova yörüngesinde muhafaza etme politikası açıktır. Çin ise bu bölgenin doğal kaynak ve pazar imkanlarına şiddetle ihtiyaç duymaktadır. Çin’in daha çok ekonomik etkinlik/ticari genişleme politikasının ister istemez siyasi sonuçları da ortaya çıkmaktadır. Bu durum Rusya-Çin arasında derin rekabete yol açmaktadır.

    Soğuk Savaş sonrası şartları, Rusya ile Çin’i stratejik işbirliğine zorlamıştır. II.Dünya Savaşı sonrası ABD ve Batı’nın “dayatmaları”na karşı siyasi dayanışma içine giren bu güçler 1990’larda da benzer şartları yaşamıştır. SSCB’nin dağılması ile ABD tek süper güç olarak her konuda küresel patron, bir bakıma “Hiyerarşik Sistem”in karşı konulamaz komuta konseyi haline gelmiştir. Bu durum Sovyet sonrasında federasyon içi sorunlarla uğraşan Rusya gibi bölgesel ve küresel stratejileri olan Çin’i de zor durumda bırakmıştır. Şanghay İşbirliği Örgütü’nün ortaya çıkışında bu gerçekler de sözkonusudur.

    19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Türkistan hanlıkları iken Rus Çarlığı’nın vilayeti haline gelen bölge I.Dünya Savaşı şartlarında kısa bir müddet de olsa bağımsızlığını yaşamış ve daha sonra 70 yıl sürecek Sovyet cumhuriyetleri haline gelmiştir. Bu dönemde bölge, siyasi, ekonomik ve kültürel olarak Moskova kontrolüne girmiştir. SSCB’nin dağılması, bir süreliğine sevinçle karşılandığı halde asgari düzeyde de olsa halkın günlük ihtiyaçlarını karşılayan sistemin çökmesi, yenisinin kurulamaması Sovyet dönemi hasretinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bazı cumhuriyetlerdeki yönetici kadro bunu değerlendirerek özellikle 2000’lerden itibaren daha fazla Moskova’ya yaklaşmışlardır. Putin’in başkanlığı bu yönüyle yeni bir başlangıç olmuştur.

    2012 şartlarında Çin ile Rusya arasında ciddi bir anlaşmazlık görülmemekle birlikte her iki ülkenin jeopolitik gerçekleri ile Türk cumhuriyetlerinin stratejik özellikleri diğer küresel gelişmelere de bağlı olarak iki büyük gücün birçok temel konuda karşı karşıya gelmesine yol açacaktır. Coğrafya ve tarihin değişen bileşkelerini jeopolitik özellikler ortaya koymaktadır. Bu unsurlarıyla jeopolitiğin öne çıkması, büyük güçlerin dünyayı paylaştığı “uluslararası sistem”in zayıflaması anlamına gelmektedir. Rus stratejistlerin Karasal Güçler (Rusya, komşuları) ile Deniz Güçleri (ABD, İngiltere gibi) mücadelesi olarak kabul ettikleri jeopolitik, Soğuk Savaş döneminde büyük güçlerin mücadeleleri olarak yaşanmıştır. Bazı devlet adamlarının geniş çaplı ve uzun süreli güvenlik ve çıkar politikaları olarak gördükleri jeopolitik ise aslında stratejik plan ve uygulamalar bileşkesi olarak düşünülebilir.

    11 Eylül sonrası gelişmelerde merkezi devletler güç konusundaki üstünlüğüne karşın istedikleri neticeleri alamamış, öngörülemeyen direnişlerle karşılaşmışlardır. ABD’nin Irak’taki başarısızlığı sonrası Orta Asya’da da konumu zayıflarken, Şanghay İşbirliği Örgütü güçlenmeye başlamıştır. Ancak bu arada bölgenin jeopolitik gerçekleri dış politikaya gittikçe daha fazla hâkim olmaktadır. Rusya ve Çin de bu jeopolitik gerçeklerin parçasıdır. Ancak Orta Asya jeopolitiğinin daha farklı unsurları bulunmaktadır. İleri derecede RF-Çin entegrasyonu demek, yarım asır sonra Rusya’nın Çinlileşmesi, Rusların kendi ülkesinde azınlığa düşmesi demektir. Benzer sonuçlar bazı yerlerde yaşanmıştır ki bu durum birçok Rus stratejistin söylediği gibi Çin’i en büyük düşman haline getirmiştir.

    Dün doğalgazını sadece Rusya’ya satabilen Türkmenistan, siyasi olarak da Moskova’nın boyunduruğu altında idi. Bugün Türkmenistan’dan Çin’e dünyanın en uzun doğalgaz hattı kuruldu. Bu şartlar altında Türkmenistan, her iki ülke arasında sıkışıp kalabilir de akıllı stratejilerle bundan avantaj da sağlayabilir. Benzer durum Özbekistan ve Kazakistan için de geçerlidir. Bu durumda Asya’da birlik hayal olsa bile Türk cumhuriyetleri, çatışmazlık ve dayanışma döneminin vazgeçilmez denge unsuru haline gelmiştir. Bu cumhuriyetler ekonomik ve askeri bakımdan olduğu kadar demokrasi, insan hakları, sosyal adalet bakımından durumu iyileştirip, aralarındaki ihtilafları bir şekilde çözüp, ittifak basamaklarına tırmanmalıdırlar. Bundan sadece Türk devletleri değil bütün bölge siyasi, ekonomik ve güvenlik yönleriyle menfaat sağlayacaktır.
    Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya
    USGAM Başkan Yardımcısı
    alaeddinyalcinkaya@gmail.com