Etiket: Rus İşgali

  • Rus işgali döneminde Rize

    Rus işgali döneminde Rize

    Tarih 1916: Rus işgali döneminde Rize. Rus uçağının çektiği görüntüler

    https://www.youtube.com/watch?v=Pr2HtuDSEsw

    1915′in başından itibaren Rize ve çevresinde, Rus donanmasına bağlı gemilerin faaliyetleri gözlenmiştir. Rus donanmasının bölgede görülmesi üzerine gözcülerden alınan istihbaratlar Trabzon vilayetine oradan da Dahiliye Nezareti’ne iletilmiştir.

    Özellikle 1915 yılının Şubat ayından itibaren Trabzon Valiliği’nce, Dahiliye Nezareti’ne telgrafların sıklığı dikkat çekicidir. Bununla birlikte asıl faaliyetler 1915′in Eylül ayından itibaren gerçekleşmiş ve Rus gemilerinin bombardımanları sonucunda Rize ve çevresinde, bina ve köprülerin yıkılması, kayıkların batırılması, ölümler başta olmak üzere ciddi zayiatlar meydana gelmiştir.

    1915′in başından itibaren Rize ve çevresinde, Rus donanmasına bağlı gemilerin faaliyetleri gözlenmiştir. Rus donanmasının bölgede görülmesi üzerine gözcülerden alınan istihbaratlar Trabzon vilayetine oradan da Dahiliye Nezareti’ne iletilmiştir. - rus isgalinde rize

    1916 yılında da faaliyetlerini sürdüren Ruslar, Mart ayı başında Rize’yi işgal etmişlerdir. Öte yandan savaş ve işgal, Rize bölgesinde göç ve göçmen sorununu ortaya çıkartmıştır.

    Osmanlı Devleti’nin seferberlik ilan edip, Rusya ile savaşa girmesi sonucunda başta Batum olmak üzere Rus topraklarında yerleşik olan Müslümanlardan, Rize’ye göçler olmuştur.

    Göçmenler, uğradıkları zararı tanzim için Lazistan Müfettişliği aracılığıyla Hükümete başvurmuşlardır.

  • Rusya’ya  Güven Olmaz:   167   ve   76 Yıl Öncesi  Unutulursa Hata Yapılır

    Rusya’ya Güven Olmaz: 167 ve 76 Yıl Öncesi Unutulursa Hata Yapılır

    Yarın Moskova’da Rusya ile önemli  bir toplantıda  gerçekleştirilecektir. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Üstad Leonardo ustanın ifadesiyle “anyone who conducts an argument by appealing to authority is not using his intelligence, he is just using his memory”  dir. Bu sebeple geçmişi hatırlamakta yarar vardır.

    Rus Çarı 1’nci Nikolay’ın St. Petersburg’da 9 Ocak 1853 tarihinde söylediği “Kollarımız arasında hasta, ağır hasta bir adam var” ifadesindeki hasta adam, Osmanlı Devleti’dir: “As early as 1853, Tsar Nicholas of Russia said to the British envoy in St.Petersburg, Sir George Hamilton: “We have on our hands a sick man, a very sick man. It will be, I tell you frankly, a great misfortune if, one of these days, he should slip away from us before all necessary arrangements were made.” ) Terim ilk defa 12 Mayıs 1864 tarihinde The New York Times’te yer almıştır. (March 4, 1979, Section E, Page 3)

    Suriye’de  Türk askerlerine yönelik hain saldırıda  34 askerimizin şehit olduğu haberlerinden  sonra  Rusya’nın, ‘Türk askerlerini biz vurmadık’ açıklamasına ben inanmıyorum. Çünkü, saldırıyı manşetine taşıyan İngiliz The Guardian gazetesi saldırının Rus uçakları tarafından yapıldığını iddia etmiştir.

    Gazetenin haberi  şöyledir: “Suriye’nin İdlib eyaletindeki hava saldırısında düzinelerce Türk askeri, ülkenin son muhalefet kalesinin kontrolündeki savaşta dramatik bir artışla öldürüldü. Türk yetkililer, Perşembe gecesi saldırıda askeri personelinin en az 33’nün öldürüldüğünü ve 30’dan fazla kişinin de yaralandığını  açıkladı…Türk yetkililer Suriye rejimini saldırı için suçladı, ancak İdlib’deki çeşitli kaynaklar, Suriye’ye yardımcı olan Rus hava kuvvetleri tarafından gerçekleştirildiğini öne sürdü. Rusya Savunma Bakanlığı Cuma günü yaptığı açıklamada, uçakların görevi gerçekleştirdiğini ancak Türk birliklerinin İdlib bölgesinde bulunmaması gerektiğini  açıklamıştır.” )

    Rusya tarafından  yapılan açıklamada Türkiye’nin Soçi mutabakatını ihlal ettiği öne sürülürken, Rus  medyasının  Türkiye’nin şehit edilen iki asker için intikam hazırlığında olduğu iddiasıyla Türk askerine yapılan saldırıya karşı zemin hazırlama çabası dikkat çekmiştir. Bakan Hulusi Akar,  menfur saldırının ardından İdlib’e Bahar Kalkanı Harekatı‘nın başladığını açıklamış, “27 Şubat’ta İdlib’deki menfur saldırıyı müteakip başlatılan Bahar Kalkanı Harekatı başarıyla sürdürülmektedir” demiştir.

    Şimdi, biraz hafızalarımızı tazelemenin tam zamanıdır. “Hafıza-i beşer nisyan ile malul” olmasın.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan Ukrayna ziyaretinde Kırım’ın ilhakını gündeme taşıyarak  “Türkiye olarak Kırım’ın yasa dışı ilhakını tanımadığımızın altını çizmek istiyorum” demiştir. Bu açıklamayı Rusya not etmiştir.

    Kırım Tatar Milli Meclisi  ve Dünya Kırım Tatar Kongresi  Başkanı Refat Çubarov’un  sosyal medya üzerinden   “Dünya şiddete ve işgale karşı onur yürüyüşüne katılacak tüm dünyadaki insan hakları savunucuları, Ukrayna’nın ana kısmından Rusya tarafından işgal edilen Kırım’a yürüyüş yapacak” açıklamasını Rusya  not etmiştir.  )

    ABD’de  Türk-Amerikan toplumunu temsil eden sivil toplum örgütlerinin bir araya geldiği çatı kuruluşların  şehit edilen Türk askerleri için ortak bir açıklama yaptığını Rusya not etmiştir.

    Amerikan – İslam İlişkileri Konseyi (CAIR) Başkanı Nihad Awad’ın “Esed rejiminin katliamlarına destek olan Rusya’nın da en az Esed rejimi kadar suçlu olduğunu  açıklamıştır.” Bu açıklamayı Rusya not etmiştir.

    Türkiye’deki Kırım Tatar diasporasının  Kırım’ın Rusya tarafından işgalinin 6. yıl dönümü  sebebiyle  29 Şubat 2020  günü Ankara Ulus meydanında protesto mitinginde “Türkiye Kırım’a Ses Ver” sloganıyla gerçekleşen mitingini  Rusya not etmiştir.

    Şefika Gaspıralı Kadın İnisiyatifi Üyesi Oya Deniz Çongar Şahin tarafından okunan basın bildirisinde yer alan  “Rusya her türlü hukuku hiçe sayarak 27 Şubat 2014 tarihinde Kırım’ı işgal etmiştir” açıklamasını Rusya not etmiştir.

    Kırım Derneği’nin önceki dönem Genel Başkanı ve Yönetim Kurulu üyesi Tuncer Kalkay’ın  “Kırım’daki işgalciler ya da işgalci Rusya; 18 Mayıs 1944 sürgün faciasının sorumlusunun kendileri olduğunu düşündüklerinden olsa gerek, 18 Mayıs Sürgününün matemini bile yasaklamış durumdalar” açıklamasını  Rusya not etmiştir.

    ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Ortagus, Kırım Ukrayna’ya iade edilmediği sürece Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımların artarak devam edeceği  açıklamasını Rusya  not etmiştir:

    “The United States will continue its sanctions policy towards Russia until it ceases its occupation of Crimea and restores peace in Donbas, U.S. State Department Spokesperson Morgan Ortagus has stated. Today, we honored the lives of those who have perished as a result of Russian aggression in Ukraine. We will continue to impose sanctions on Russia until it commits to peace in the Donbas and ends its occupation of Crimea. Our support is with Ukraine, Ortagus wrote on her Twitter account on January 31. As Ukrinform reported, on January 29, the United States imposed new sanctions on illegitimate Russian-backed Crimean officials and a railroad company linking Crimea to Russia.”

    BM  Genel Sekreteri Antonio Guterres,  Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin (OHCHR) tespitlerini  Genel Kurul’da  üyeler ile paylaşmış, “OHCHR mensuplarının  Kırım Yarımadası’na  girişlerine   izin verilmediği” açıklamasını Rusya not etmiştir.

    Murat Yetkin’in Türkiye ile Rusya arasındaki sessiz gerilimin Türk askerlerinin İdlib yakınlarında öldürülmesiyle açığa çıktığını, Türkiye ve Rusya arasındaki sorunların artık saklanamaz hale geldiği,” Yekta Güngör Özden’in “Rusya’nın sözde dostluğu için endişelerimizi yeniliyorum,”  Rahmi Turan’ın “Rusya 5 yıl sonra, intikam almak istercesine , İblid’de askerlerimizi vurdu. Önce 33 olan şehit sayımız  daha sonra 34’e yükseldi”  açıklamalarını Rusya not etmiştir.

    Rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 23 Mayıs 1998 tarihinde Kırım’ı ziyaretindeki “Tarihin karanlık bir döneminde zorla, yaşadıkları topraklardan koparılmış olan Kırım Tatarlarının yeniden anayurtlarına dönmeleri, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün küresel bir mutabakata dönüştüğü zamanımızın ruhuna uygun bir tarihi gelişmedir” açıklamasını Rusya not etmiştir.

    Dönemin Kalkınma Bakanı olan Cevdet Yılmaz’ın  “…Ukrayna’da yaşayan bütün etnik grupların, bütün değişik kesimlerin de memnun olacağı bir çerçevede bu sorunların aşılmasını arzu ediyoruz. Orada Kırım Türkleri de yaşıyor biliyorsunuz. Özellikle, Kırım Türklerinin koşulları tabi bizi çok yakından da ilgilendiriyor” açıklamasını Rusya  not etmiştir.

    Kırım Tatar halkının milli lideri, Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın Kırım Tatarlarından Sorumlu Yetkilisi ve Ukrayna milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun “ Şimdi dünyada bize soruyorlar, Türkiye size bu kadar yakın, en kalabalık diasporanız da orada, Türkiye niye böyle davranıyor diye. Biz elimizden geldiğince Türkiye’yi savunuyoruz. Ama bunlar çok tesirli, çok inandırıcı olmuyor. Diyorlar ki, akrabalık böyle olmaz” açıklamasını Rusya not etmiştir.

    Turkish Forum’da (ABD)  3 Mart 2020 tarihinde yayınlanan yazımdaki “Rusya’dan dost, kurttan post olmaz. 18 Mayıs 1944 tarihinde  Stalin tarafından vatanlarından sürülen ve yarısı yollarda  hayatlarını kaybeden  Kırım Türklerini unutmayalım, unutturmayalım” yorumumu Rusya not etmiştir. https://www.turkishnews.com/tr/content/wp-login.php?redirect_to=https%3A%2F%2Fwww.turkishnews.com%2Ftr%2Fcontent%2Fwp-admin%2Fpost.php%3Fpost%3D676291%26action%3Dedit%26classic-editor&reauth=1)

    Kırım Tatar Milli Meclisi  ve Dünya Kırım Tatar Kongresi  Başkanı Refat Çubarov’un  “Dünya şiddete ve işgale karşı onur yürüyüşüne katılacak tüm dünyadaki insan hakları savunucuları, Ukrayna’nın ana kısmından Rusya tarafından işgal edilen Kırım’a yürüyüş yapacak” açıklamasını  Rusya not etmiştir.

    Türkiye’nin yeni Berlin Büyükelçiliği’nin açılışı için Almanya’ya giden  Erdoğan’ın ziyaretini Frankfurter Allgemeine Zeitung  gazetesi, “Erdoğan AB’ye ültimatom verdi” başlığıyla  haberleştirmiştir.  Erdoğan’ın Cumhuriyet’in 100’ncü yılında Türkiye’nin AB’ye alınmaması durumunda AB’nin Türkiye’yi kaybedeceği  açıklamasını Rusya  not etmiştir.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın  25 Temmuz 2012 tarihinde Kanal 24’de  katıldığı  (sansürsüz)  canlı yayınında  “Türkiye AB sürecini unuttu mu?” şeklinde soruya  verdiği cevabı (Çok açık ve samimi söyleyeyim, bizim aslında AB sürecini unutmak, kaybetmek diye bir şey söz konusu değil… Onun için geçenlerde Sayın Putin’e onu söyledim, ‘bizi Şanghay Beşlisi içine alın’ dedim. Alın bizi Şanghay Beşlisi içine biz de AB’ye ‘allahaısmarladık’ diyelim, ayrılalım oradan)  Rusya  not etmiştir.

    Soçi’de Putin ile görüşmesinin ardından basın toplantısında Erdoğan’ın, “Domates dışında her konuda mutabık kalındı”  açıklamasını  Rusya not etmiştir.

    Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından Ankara’da 7 Haziran 2018 tarihinde   düzenlenen iftarda  bir konuşma yapan  Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun “Kırım davasını hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız. Kırım’ın ilhakını tanımadık, tanımayacağız” açıklamasını Rusya not etmiştir.

    25 Haziran 2019 tarihinde  AKPM’de  yapılan oylamada Türk heyetinin biri hariç tamamının Rusya lehine oy vermesini Rusya not etmiştir.

    Türk delegasyonunda yer alan  AK Parti Ankara Milletvekili, Ukrayna-Türkiye Dostluk Grubu Başkanı Yıldırım Tuğrul Türkeş, AK Parti Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız, AK Parti Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay, AK Parti Gaziantep Milletvekili Ali Şahin, AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, CHP İstanbul Milletvekili  Yunus Emre, CHP İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, MHP  İstanbul Milletvekili Arzu Erdem, HDP Milletvekilleri Hişyar Özsoy ve Feleknas Uca’dan sadece  İYİ Parti milletvekili  Zeki Hasan Sıdalı’nın hayır  oyu kullandığını  Rusya not etmiştir.

    Geçmişte Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün “Ankara-Moskova arasındaki mesafe, Ankara-Brüksel arasındaki mesafeden daha yakındır” açıklamasını Rusya not etmiştir.  (https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/ankara-moskova-arasi-mesafe-brukselden-kisa/887269) (Bakan Faruk Özlü’nün yaptığı açıklamanın fiziki km uzaklığı olarak anlaşılması gerektiği kanısındayım. Çünkü Ankara-Moskova 2,406 km, Ankara -Brüksel ise 3,121 km’dir. Bunu başka bir şekilde anlamak mümkün değildir)

    Sayın Cumhurbaşkanı  yarın  görüşeceği Putin’e  Kırım’daki baskı ve zulme  son vermesini iletmesi,  Kırım kökenli tüm Türk vatandaşlarının isteğidir. Ayrıca “Rusya’dan bayrak rezaleti” (20 Kasım 2019)  konusunu hatırlatması  hepimizin  dileğidir.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, 27 Şubat’taki İdlib saldırısı sonrasında Rusya’nın bu işin içinde olduğunu ve Rusya’dan yarın yapılacak görüşmede  tazminat ve özür talebinin gündeme getirilmesini istemesi doğrudur.

    “Bu konu gündemde olabilir mi?” sorusuna  Bakan Akar,  “Bunların hepsi kompleks, teknik konular. Sonuçlanması bakımından, neyin ne olduğunu anlamak bakımından bu konulardaki teknik çalışmalar devam ediyor. Bu hususta Cumhurbaşkanlığı makamı da yoğun çalışma içinde. Elde edilen bilgiler Sayın Cumhurbaşkanımıza sunuluyor. Sayın Cumhurbaşkanımız gerekli çalışmayı sonuçları aldıktan sonra gereğini yapacaktır” cevabını vermiştir ama bu cevap bence açık değildir.

    Geçmişte Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksey Meşkov, Türkiye Rus Su-24 jetini düşürdüğü için Rusya’ya tazminat ödemesi gerektiğini söylemişti.

    Ukrayna’da Rus yapımı füze ile düşürülen Malezya Havayollarına ait uçakta yakınlarını kaybedenler, Rusya ve Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında dava açmıştı. Avusturyalı hukuk firması tarafından temsil edilen 33 kişi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuştu. Davacılar 2014 yılında düşürülen uçakta yolcu yaşam haklarının ihlal edildiğini  öne sürmüş,  uçağın düşmesinden sorumlu tutulan Rusya’nın her kurban için yaklaşık 6 buçuk milyon Euro ödemesini istemişti.

    Yarınki görüşmelerde Rusya’nın not ettiği konuların kaçı yarın gündeme gelecektir bilemem ama  görüşmeler  Cumhuriyet tarihindeki en kritik  görüşmelerden biri olarak tarihe geçecektir.

    Eğer yeterli belge ve bilgi varsa, Türkiye’nin Rusya’dan tazminat istemesi uluslararası hukukun gereğidir. Savaş suçları, 2002’den bu yana  yürürlükte bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü’nün 8. maddesinde düzenlenmiştir. Türkiye, Statü’ye taraf olmasına rağmen iç hukukunda gerekli onay  sürecini yerine getirmediğinden Statü henüz Türkiye açısından yürürlükte değildir.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

  • Ümit Boyner’in Tehcir Hakkında Bilmesi Gerekenler

    Ümit Boyner’in Tehcir Hakkında Bilmesi Gerekenler

    Ümit Boyner’in Tehcir Hakkında Bilmesi Gerekenler

    Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya
    TÜSİAD başkanı Sayın Ümit Boyner’in Aslı Aydıntaşbaş ile röportajında söyledikleri birçoğumuzun tereddüt ettiği konudur. Öncelikle Ümit hanımın, milli konularda iş kadını veya TÜSİAD başkanı olarak sorumluluğunu yerine getirmeye gayret ettiğini, bu meyanda hizmetleri bulunduğunu, katılmadığım birçok görüşü olduğunu da belirtmeliyim. 28 Nisan’da yayınlanan “Ermeni konusuna gelince, ciddi bir insanlık ayıbı belli ki yaşanmış. Öyle deniyor şöyle deniyor, bu önemli değil. Bizim topraklarımızda yaşayan milyonlarca Ermeni bugün yok. Demek ki bir kayıp var” şeklindeki sözlerini başkaları da zaman zaman dile getirir. Bunu savunanların önemli bir kısmı bilgisizlik-doğruyu öğrenme sorunu girdabında bulunduğu halde bir kısmı ise birçok konuda olduğu gibi dezenfermasyon-propaganda taktikleriyle iki asırlık emperyalist projelerde yer bulma hevesinde olanlardır.
    Başarılı ve sorumlu bir iş kadınının, çok yönlü sorumlulukları dikkate alarak bir sorunun çözümü yolunda ortaya koyduğu beyin jimnastiğindeki fahiş bilgi eksikliğini hatırlatmak da bizlerin görevi olsa gerek.
    Bu konuda her akademisyenin, her aydının, her yazarın bıkmadan usanmadan doğruları her fırsatta anlatması gerektiğini önemle belirtmeliyim. “Tarihteki olayları hatırlayarak yeni nesillere nefret aşılamayalım” görüşü ancak iki taraflı anlamlıdır. Yoksa bir yandan suçluların suçları gündeme gelmeyecek, diğer yandan mağdurlar suçlu gösterilecekse bu takdirde gerçekleri duyurma görevimiz bulunmaktadır. Komşu ülke vatandaşına karşı haklı gerekçelerle kızgınlık hissi, kendi atalarına iftira ile onları nefretle yâd etmekten daha kötü değildir.
    Toplumun her kesimi, önyargısızca doğruları öğrenmek için çırpınmakta ve çok başarılı gelişmeler yaşanmaktadır. Yayınlar, kitaplar, tanıtımlar, belgeler dalga dalga ülke dışındaki kesimlere de ulaşmakta, ummadığımız kesimler daha önce bildiklerinin gerçek dışı olduğunu itiraf etmektedirler. Perşembe günü Bilecik Üniversitesi öğrencilerinin heyecanla dinleyip, büyük bir olgunluk ve bilimsel kişilikle sorduğu sorular ve önerilerini belirtmek isterim. Kendi üniversitemde olduğu gibi misafir olduğum yerlerde de dinleyiciler arasında Ermeni öğrenciler olduğunu hesaba katıyorum. Gerçekleri öğrendikçe emperyalist oyuna gelmiş atalarını suçlama ihtiyacı duymadan, daha huzurlu olduklarını müşahede ediyorum.
    1900’lü yıllarda Osmanlı’daki Ermeni sayısı 1.300.000 civarındadır. Başta Patrikhane kayıtları olmak üzere, bir dönem Ermeni vatandaşımızın umum müdürü olduğu istatistik idaresi kayıtları bunu gösterir. Tehcire konu olan Ermeni sayısı 702.000’dir. Safha safha uygulanan tehcire bütün yerleşim yerleri konu olmadan süre sona ermiş, dönüş başlamıştır.
    Ümit Boyner’in ihsas ettiği soru: “Tehcir kararı yanlış olabilir mi? İttihat ve Terakki yönetiminin bu kararı zulüm müdür?”
    İttihat ve Terakki, piyon olarak kullanılan, aldatıldığını çok geç anlayan Türklerin dışında Rum, Ermeni, Musevi, Arap gibi gayr-i Müslim ve gayr-i Türk unsurların daha etkili olduğu bir harekettir ki iktidara gelmesinden sonra 10 yıl içinde altı asırlık Devlet-i Aliyye’yi tarihe gömmüştür. Bununla beraber tehcirle alakalı hususlarda bilmemiz gereken asgari hususlar:
    Ekim 1914’de Ruslar Doğubayezit’ten işgale başladı. 1 Kasım’da Erzurum işgal edildi. İşgal bölgesinden batıya Türk, Kürt ile birlikte Rum ve sadık Ermeni vatandaşı göçü başladı. Bu göç esnasında çete mensubu Ermenilerin tecavüz ve katliamları konusunda arşivler dopdoludur. Tespit edilen bilgiler 600.000 kişinin Ermenilerce katledildiği. (1890’lardan itibaren yaşanan isyanlardakiler hariç)
    Osmanlı, cephede Ruslarla, cephe gerisinde Ermeni çeteleriyle mücadele etmek zorundadır. İkmal yolları kesilmiş, konvoylar kendi vatandaşı Ermenilerce pusuya düşürülüyor; izin, terhis veya tedavi için memleket yolundaki askerler öldürülüyor. 21 Ağustos 1914 Seferberlik kararı ile Anadolu’da kadın, çocuk ve ihtiyarlar dışında Müslüman kalmamış. Ermeni çetelerine verilen direktif ise “yaşamak için önce komşunu öldür”.
    İki ateş arasındaki bir yönetimde sayın Ümit hanım olsaydı nasıl bir karar alabilirdi? Yanlış olan karar halkı perişan ve hastalıklardan kırılan bir ülkeyi savaşa sokmaktır ki bu kararın nasıl alındığı halen karanlıktır. Tehcir kararı, isyan eden, devletini arkadan vuran Ermenileri kurtarmak, affetmekten başka bir şey değildir. Ki aynı yıllarda milyondan fazla Müslüman için de batıya tehcir kararı verilmiş, çoğu yollarda, açlıktan, hastalıktan, eşkıyadan ölmüştür.
    Ermenilerle ilgili tehcir kanunun tatbik başlangıcı 27 Mayıs 1915’tir. Kanun süresiz bir sürgün değil, geri dönüş de düzenlenmiştir. Tehcire tabi Ermenilerin geriye dönüş başlangıcı Aralık 1916’dır.
    Anadolu’nun her beldesinde düne kadar Ermeni esnaf, vatandaş yaşıyordu. Birçokları tehcirden sonra defalarca köyüne geldi, gitti, kararsızlık turları attı. Fransa’daki teyze oğlu, ABD’deki amca kızının daveti daha cazip geldi, oraya yerleşti. Tehcir kanunu olmasaydı da bugün Anadolu’da yaşayan Ermeni sayısı birkaç yüz bini geçmezdi. Çünkü yokluk, fakirlik, hayat şartları burayı terke mecbur kıldı. Tıpkı yolunu, yakınını bulan Türkün Almanya’ya postu atması gibi.
    Ümit Boyner’in daha önce sahip olduğu bazı şirketler bugün başkasında. Onun kontrolündeki bazı kuruluşlar daha önce başkasının olabilir. Bu takdirde “daha önce kiminse, bugün de onundur” denilebilir mi? Yoksa el değiştirmedeki hukuki duruma mı bakmak lazım.
    Daha önce bu topraklarda yaşayan Ermenilerin bugün niye yaşamadıklarına bakıp ecdadımızı suçlama kolayına kaçmayalım. Birçok ülke arşivinden orijinal belgelerden derlenen yüzlerce yayını okumak herkes için mümkün olmayabilir.
    Başta Sayın Ümit Boyner olmak üzere sevgili okuyucularıma bir nefeste bitirebilecekleri, belge ve müşahedeye dayalı, adeta roman tarzında yazılmış bir eser:
    Prof.Dr. Ramazan Demir, Ermeni İsyanı ve Harput Ermenileri, Ararat-Gakgoş Diyaloğu, Ankara, Palme Yay., 2009. 0312-433 37 57, 0312-433 63 85

    Öncevatan, 04.05.2010
    Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya
    alakaya@yahoo.com