İngiltere Lordlar Kamarası (House of Lords) AB’nin Genişlemesinin Geleceği ile ilgili bir raporu 6 Mart’ta yayınlamıştır. Rapor, Türkiye’nin AB üyeliğine destek vermekte, duraklayan müzakere sürecini ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs adasında sorun çözülmeden AB üyesi yapılmasını eleştirmektedir. Raporun konu ilgili paragrafları aşağıdadır.
“Türkiye’nin AB üyeliği sürecindeki duraksamanın yerini, kademeli de olsa ilerleme yaratan inandırıcı bir sürece bırakmalıdır.
AB Konseyi tarafından AB adayı ülkeler için ortaya konan en sorunlu şartlar aday ülke ve bir ya da birden fazla AB üyesi arasındaki ikili sorunlarla ( Makedonya ve Yunanistan arasındaki isim anlaşmazlığı) ya da müzakere başlıklarının tek taraflı olarak engellenmesiyle (Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakerelerinde 35 başlıktan 10’unun G. Kıbrıs ya da Fransa tarafından bloke edilmesi) ilgilidir. (Some of the most problematic conditions and benchmarks introduced by the Council relate to bilateral issues between the candidate country and one or more Member States, such as the ‘name issue’ between Greece and FYROM, or the unilateral blocking of chapters, as in the case of Turkey’s negotiations, where 10 of the 35 chapters have been blocked by France and Cyprus, paragraf 67)
2004 yılında adada henüz bir çözüm olmadan G. Kıbrıs’ın AB’ye üye yapılması bu tip anlaşmazlıkların doğurabileceği daha büyük sorunlar konusunda AB’ye acı bir ders olmuştur. Bu genişleme AB’nin çözüm konusunda teşvik edici rolünü zayıflatmış ve Türkiye’nin üyelik sürecini engellemiştir. (The entry of Cyprus into the EU in 2004 without reconciliation between its Greek and Turkish populations has led to an entrenched dispute, diminishing the EU’s leverage in encouraging both sides to reach a settlement, and consequently interrupting Turkey’s accession process, paragraf 68.)
Bundan sonra gerçekleşecek genişlemeler öncesinde ikili anlaşmazlıklar çözülmeli, üyelik ile ilgili anlaşmazlıkların çözümünden sonra genişleme gündeme gelmelidir.
AB’nin Türkiye’nin üyeliğiyle genişlemesi büyük bir ülkenin üye olmasıyla AB’de yapısal değişiklikler gerektirecek olsa da, AB tarafından göz ardı edilemeyecek ekonomik fırsatlar da sunmaktadır.
İzlanda ya da Türkiye’nin genişleme sürecinin sona ermesi durumunda AB sadece genişlemenin getireceği faydaları değil, küresel yumuşak gücünü de kaybedecektir.
Türkiye’nin üyelik sürecinin hem genişleme yorgunluğu hem de AB’nin Türkiye’de reform için ivme yaratma itici gücünü kaybetmeye başlaması sebebiyle durma riski kaygı vericidir.
AB İrlanda Dönem Başkanlığında müzakerelerde olumlu ivme kazanılabileceğine ilişkin işaretler memnuniyetle karşılanmaktadır.” (