Etiket: hazine

  • Çağdaş Gazeteciler Derneği: “Basın kartı, saray kartı olmuştur”

    Çağdaş Gazeteciler Derneği: “Basın kartı, saray kartı olmuştur”

     

    BYEGM (Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü)'nün kapatılarak Cumhurbaşkanlığı Hazinesi'ne devredilmesi kararının ardından, BYEGM sarı basın kartı işlemleri de Cumhurbaşkanlığı İletişim Bakanlığı  bağlandı. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Çağdaş Gazeteciler Derneği “Basın kartı, devletin gazetecilik alanını düzenleyen önemli bir aparatı olarak sansürün en işlevsel dayanağıdır” dedi. - 1865b

    BYEGM (Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü)’nün kapatılarak Cumhurbaşkanlığı Hazinesi’ne devredilmesi kararının ardından, BYEGM sarı basın kartı işlemleri de Cumhurbaşkanlığı İletişim Bakanlığı  bağlandı. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Çağdaş Gazeteciler Derneği “Basın kartı, devletin gazetecilik alanını düzenleyen önemli bir aparatı olarak sansürün en işlevsel dayanağıdır” dedi.

    Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti’nin açıklaması şöyle:

    Türkiye, 24 Haziran seçimlerinin ardından yeni bir tarihsel döneme girerken devletin tüm kurumları da bu yeni dönemin gereklerine uygun hale getirilmektedir. Uzun yıllar önce başlayan demokratik mekanizmaların tasfiyesi ve otoriter bir sistemin kurulma çabaları, rejim değişikliğine varacak yeni bir aşamaya geçmiştir. Günümüz Türkiyesinde ifade özgürlüğü susma özgürlüğüne ve hatta iktidar yanlısı konuşma mecburiyetine dönüştürülmüştür. KHK ile yönetilen Türkiye’de kuvvetler ayrılığı ilkesi ortadan kaldırılmış ve yerine adeta bir hanedanlık rejimi tesis edilmiştir.

    Gazetecilik mesleğine dönük çok boyutlu saldırılar ise “yeni Türkiye”nin alameti farikası haline gelmiştir. Bu saldırıların en yeni ve belki de en etkilisi, dün yayımlanan ve Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM)”nün kapatılarak Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına bağlanmasını da kapsayan 703 Sayılı KHK ile gelmiştir.

    BYEGM, TBMM’nin kuruluşunun ardından Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti Umumiyesi adıyla bir Cumhuriyet kurumu olarak kurulmuştur fakat ne yazık ki BYEGM yıllar içinde, sermayenin ve devletin basın üzerindeki baskısının bir aracı haline getirilmiştir. Bu KHK düzenlemesi ile BYEGM Cumhurbaşkanlığına bağlanarak hem geçmişi yok edilmiş hem de bir saldırı aracına dönüştürülmüştür.

    Son olarak 2015 yılında değiştirilen Basın Kartı Yönetmeliği ile değeri ve nitelikleri iyice düşürülen sarı basın kartının artık Cumhurbaşkanlığınca verilecek olması, günümüz Türkiyesinde bu kartı Saray Basın Kartı haline getirmiştir.

    ÇGD’nin basın kartı ile ilgili görüşleri nettir: Basın kartı, devletin gazetecilik alanını düzenleyen önemli bir aparatı olarak sansürün en işlevsel dayanağıdır. Bu kart, devletin uyguladığı sansürün genelleşmiş halidir. Basın kartı alabilmek için gereken ve “basın sigortası” olarak bilinen 5953 sayılı kanuna bağlı olarak çalışma hakkı, sermaye medyası tarafından gasp edilmekte, gazetecilerin özlük haklarını yasal güvenceye alan bu kanun işverenler tarafından zaten uygulanmamaktadır. Hal böyleyken “sarı basın kartı” zaten çoğu basın çalışanı tarafından başvurusu bile yapılamayan bir “ayrıcalık” haline çoktan dönüşmüş durumdadır. Üstüne bir de Cumhurbaşkanlığına bağlı bir kuruma devredilmiş olması hem ayrıcalıkların hem sansürün artırılması anlamına gelmektedir. Bu, uzun süredir “başarıyla” yaratılmış olduğu görülen iktidar yanlısı “gazeteciliğin” iyiden iyiye “Saray Gazeteciliği”ne dönüştürülmek istendiğinin en güçlü kanıtıdır.

    GAZETECİYİ GAZETECİ YAPAN BASIN KARTI DEĞİLDİR

    Her şey bir yana, hatırlanmalıdır ki Metin Göktepe basın kartı olmadığı için gazeteci sayılmamış, izlemek istediği habere giderken abluka altındaki ilçeye basın kartı olmadığı için sokulmamış, ardından gözaltına alınmış ve polis tarafından öldürülmüştür. Göktepe’nin gazeteci olmasını “engelleyen” basın kartı uygulaması basına yönelik saldırıların da meşruiyet zemini haline getirilmiştir. Bununla paralel olarak basın kartı, toplumsal olayları takip eden gazetecilere dönük polis saldırılarının da “hukuki” dayanağı yapılmıştır. Basın kartının varlığı polis saldırısını engellemediği gibi yokluğu bu saldırıları neredeyse garantilemekte ve adeta haklılaştırmaktadır. Bilinmelidir ki Göktepe’yi gazeteci yapan “basın kartı” değil halkın haber alma hakkını savunması ve gerçekleri açığa çıkarmak istemesidir ki gazeteciliğin gerçek tanımı da budur. Alanda görev yapan meslektaşlarımıza habercilik yaptıran da basın kartı değil meslek ilkeleri ve emekleridir.

    ÇGD olarak, gazetecilere verilecek kartların anti-demokratik yasal düzenlemeler ve oldu bittilerle oluşturulmuş kurullarca değil, basın çalışanlarınca oluşturulmuş kurumlarca belirlenmesi, sansür anlamına gelecek her türlü düzenlemenin iptal edilmesi konusunda uyarıyor, tüm gazetecilik örgütlerini ve meslektaşlarımızı ortak mücadele çatısı altına çağırıyoruz.

  • Annem’e

    Annem’e

       

            

    Yaşam gidilmesi gereken bir yol, yolculuk ise ben ortalarında sayılırım bu yolun. Ama hala çocuğum ben… Ve bu dünyanın tüm olumsuzluklarına, zorluklarına, çocukluğuma rağmen direnebiliyorsam bu senin sayende. Çünkü bu çocuk senin eserin…

     

    Kendimi en zayıf, en çaresiz, en umutsuz hissettiğim anlarda aradığım tüm gücü senin ellerinde, gülümsemende, sımsıcak yüreğinde buldum. İşte bu nedenle varlığın benim için çok değerli ve vazgeçilmezdi. Oysa sende bir insandın, senin de zayıf olduğun anlar vardı, ama hiç hissettirmedin bana bunları. Her zaman dimdik ayakta,  onurlu ve güçlüydün. Bu nedenledir ki hep rahat oldum. Çünkü biliyordum ki senin gibi sığınılacak bir limanım vardı. Her fırtına sonrasında senin sakin sularına yanaşırken yaralarımın sarılacağını, acılarımı dindireceğini biliyordum. Kokmuyordum yaşamdan, zorluklardan. Rahattım, özgürdüm sayende…

     

    Kalemi güzel kullanabildiğine, duygularını rahat ifade edebildiğine inanan ben, şuan acizim. Sanki yetmiyor kelime haznem, ne yazacağım, yazmalıyım şaşırıyorum. Hani aşkı anlatmak zordur derler. Ama şuan bana öyle geliyor ki aşkı sevdayı yazmak daha kolay. En zoru seni yazmak, seni anlatmak.  Seni nasıl anlatabilirim ki? Yüreğinde besleyip büyüttüğün sevgiyi ifade edebilecek bir kelime var mıdır bilmiyorum. Kelimeler etrafında dolanıyorum, ama acizim.

     

    Düşünüyorum; “Bana kattıklarının, verdiklerinin karşılığı var mı?” diye. Yok…. Bulamıyorum… Hiçbir karşılığı yok. Örneğin; dünyanın bütün çiçeklerini tek tek ellerimle toplayıp yollarına serseydim, bana olan sevginin karşılığını verebilir miydim? Ya da kesinlikle değer bile ölçülemeyecek kadar kıymetli, Kaşıkçı elmasından da büyük bir elmas, yakut, pırlanta ile karşına çıksaydım bu bana verdiğin canın kıymetini karşılayabilir miydi? Asla… Senin verdiklerinin karşılığı yok bu yalan dünyada.

     

    Beni çok iyi tanırdın güzel annem. Bilirsin çok vurdumduymaz oluyorum bazen. Hatta bazen sen bile bana “gamsız” derdin. Şimdi düşünüyorum da belki de sen bu kadar çok gam çektiğin için ben gamsız olmuşumdur? Yanımda olmadığın zamanlarda sensizliğe direnmeyi, acıları içime gömüp başım dik gezmeyi hep sen öğrettin bana. Hep içimde taşıdığım seni gittiğim her yerde. Sensizlik mi? Hayır… Aklıma bile gelmezdi böyle bir şey. Hep yanımda olmalıydın. Aksini düşünmek bir istemiyordum. Ama kader ayrılıkları veriyor işte annem. Hiç ayrılmak istemezken sonsuzluğa uğurlamak zorunda kaldım seni ve koca üç yıl geçti üzerinden.

     

    Annem, canım benim. Sana olan sevgimi anlatacak kelime bulamıyorum. Kelime haznem çok dar, yetersiz kaldı bu konuda. Ama biliyorum ki ben dünyanın en şanslı insanıyım. Çünkü senin gibi bir annenin kızıyım. Sen benim geçmişim, bugünüm, geleceğimsin.

    Teşekkür ederim canım annem. Beni sevdiğin, beni özlediğin, beni koruduğun, beni sarıp sarmaladığın, beni var ettiğin, büyütüp bu günlere getirdiğin, her zaman, her zorluğa rağmen, hatta sensizliğe rağmen dimdik hayatta kalmasını öğrettiğin için teşekkür ederim anneciğim.… Nur içinde yat…

     

    “ANNELER GÜNÜN KUTLU OLSUN”