Ermenistan’da, muhalefetteki Halk Partisi lideri Tigran Karapetyan’dan Türkiye ile ilgili küstah açıklama.
AGŞİN KİŞİYEV MOSKOVA (İHA) – 24 Nisan sözde Ermeni soykırımını anma günü öncesinde ünlü Türk uzman Mehmet Perinçek, Ermeni yalanlarına karşı Rusça yayınladığı yeni kitabını Rus kamuoyuna tanıttı. 10 yıldan beri Rusya’nın devlet arşivlerinde araştırmalarda bulunan Mehmet Perinçek, dünyanın değişik coğrafyalarında yaygın olan Ermeni soykırımı propagandalarını çürüten tarihi belgeleri yeni kitabında gün yüzüne çıkardı. Moskova Kitap Evi’nde düzenlenen “Rus Devlet Arşivlerinden 120 Belgede Ermeni Meselesi” adlı kitabının tanıtımına çok sayıda Rus yazar ve okurlar ve ayrıca Moskova’daki Azeri ve Ermeni diasporası temsilcileri katıldı. Kitabın tanıtım törenini engellemek isteyen Ermeni diasporasıtemsilcilerinin provoke nitelikli konuşma ve sorularını temkinli bir şekilde yanıtlayan Mehmet Perinçek, belgeli delillere dayanan açıklamalar yapması Rus ve Azeriler tarafından alkışlandı. Yeni kitabıyla ilgili İHA’ya açıklamada bulunan Mehmet Perinçek, “Bu kitabın başlıca özelliği hiç bir Türk dokümanı içermemesidir. Burada sadece ve sadece Rus ve Ermeni yetkililerin belgelerine yer verildi. Bu belgelere baktığımız zaman o dönemde bir soykırımın değil karşılıklı kırımın yaşandığını, emperyalist devletlerin Türkiye’yi parçalamak amacıyla Ermenileri kışkırttığını ve Türkiye’nin de bunlara karşı meşru müdafaa önlemleri aldığını görüyoruz. Bu belgeler propaganda amacı taşımıyor sadece dönemingerçeklerini yansıyor. Bunların Rus ve dünya kamuoyuna tanıtılması Türkiye’nin bu konudaki haklılığını kanıtlamak açısından büyük rol oynayacak” dedi. Bilindiği gibi Ermeni lobisinin ağırlık oluşturduğu bazı ülkeler gibi Rusya da 1995 ve 2005 yıllarında Ermeni soykırımı iddiasını resmen tanımıştı. (AK-MS-D)
Fransa Stratejik Etüdler Vakfı analisti Gaids Minasyan, “Türk otoritelerinin, bazı kentlerde Ermeni Soykırımı’nın anılması için etkinliklerin düzenlenmesine izin vereceklerini” öne sürdü.
Minasyan, PanArmenian’a yaptığı açıklamada, “Türk otoritelerin, bazı kentlerde Ermeni Soykırımı’nın anılması için etkinliklerin düzenlenmesine izin vereceklerini ve tarihi tarihçilere bırakarak daha önce yaptıkları, ulusal arşivlerin açılması ve ortak bir komisyonun kurulması önerilerini yineleyecekleri”ni söyledi.
Minasyan şöyle devam etti:
“Bu başlangıç noktalarına dayanarak Türkiye, Fransız Senatosu’nca Ermeni Soykırımı’nın reddini suç sayan bir yasanın benimsenmesini önlemek için elinden geleni yapacak. Ayrıca Türkiye, 2012 seçimleri için yeniden aday olan ABD Başkanı Barack Obama’nın 24 Nisan’a ilişkin açıklamasını yakından izleyecek.”
“TÜRKİYE DAHA GÜÇLÜ, TUTUMUNU NEDEN DEĞİŞTİRSİN?”
Türkiye için “20 yıl öncesine göre daha güçlü. Tutumunu neden değiştirsin” diyen Minasyan, “Türkiye’nin, geçmişini değerlendirmesini gerektirmeyen başka güçlere açılarak daha etkinlik kazandığı”nı da savundu.
‘Ermeni soykırımı’nı inkar edenlere ceza verilmesini öngören yasa tasarısı, Fransız Senatosu Anayasa Komisyonu‘nda reddedildi.
STRASBOURG – Fransız Senatosu’nun 4 Mayıs’ta tartışacağı ‘Ermeni soykırımı’nı inkar edenlerin cezalandırılmasına yönelik yasa tasarısı’, Anayasa Komisyonu’nda reddedildi.
Anayasa Komisyonu tasarıyı, “Yasama organlarının tarih yazamaması gerekir, tasarı Fransız Anayasası ve ifade özgürlüğüne aykırı” diyerek reddetti. Ayrıca tasarının kabulü halinde Türk-Fransız ilişkilerinin bozulma riski olması başka bir gerekçe olarak kararda yer aldı.
Anayasa Komisyonu üyesi Senatör Jean-Jacques Hyest tarafından konu hakkında kaleme alınan raporda, Fransa’nın 29 Ocak 2001 tarihinde “Ermeni soykırımını” resmen tanıdığı, ancak “soykırımın” inkarını cezalandırmaya dayalı yeni bir yasanın bazı sorunları da beraberinde getireceği görüşü belirtildi.
Turkish Forum
Macaristan Parlamentosu, Ermenilerin Dağlık Karabağ’da Azerilere karşı toplu katliam gerçekleştirdiğini tanıyan bir karar tasarısını gündeme aldı.
Diaspora Ermenilerine yayın yapan PanARMENIAN.Net’in haberine göre, Macaristan’da ana muhalefetteki Daha İyi Macaristan Hareketi’nin (Jobbik) teklifiyle gündeme gelen tasarı önümüzdeki günlerde oylanacak.
Ancak tasarı Erivan’ı şimdiden ayağa kaldırdı. Ermenistan hükümeti tasarıya tepki göstererek, kabul edilmesi halinde Macaristan’ın uluslararası imajının sarsılacağını iddia etti.
PanARMENIAN.Net’e konuşan bir hükümet yetkilisi, Macaristan’ın böyle bir karar alması halinde iki ülke ilişkilerinin olumsuz etkileneceğini söyledi.
Dağlık Karabağ’da 25 Şubat 1991 gecesi Ermeniler tarafından gerçekleştirilen Hocalı katliamında 613 çocuk, kadın ve erkek hunharca öldürülmüştü.
—
Kim Kardashian, Türkiye’de bir derginin kapak kızı olunca öfkeden küplere bindi.
Ünlü Ermeni asıllı Amerikalı model ve talk şov yıldızı Kim Kardashian, Cosmopolitan Amerika için verdiği pozların Türkiye’deki Cosmopolitan dergisinde de kullanılmasına öfkelendi.
Türkiye karşıtı tutumlarıyla da tanınan ve daha önce Ermeni soykırımı iddialarının tanınması için internet üzerinden imza kampanyaları düzenleyen balık etli ünlü yıldız, sadece ABD’de yayınlanan Cosmopolitan dergisinin Nisan sayısı için verdiğini söylediği pozların Cosmo Türkiye’ye kapak olacağını bilmediğini iddia ederek bundan çok mutsuz olduğunu söyledi.
Kardashian, Cosmo yetkililerinin fotoğrafların hangi ülkelerde yayınlanacağını kendisine tek tek saydığını ancak bunların arasında Türkiye’nin bulunmadığını ileri sürdü.
Ermeni asıllı yıldızın Cosmo Türkiye’nin bu ayki yani Nisan sayısına kapak olması, Ermeni soykırımının iddialarının anıldığı 24 Nisan’a da denk geldiği için ABD’deki Ermenilerin de tepkisini çekti.
ABD’deki Ermeni lobisinin önde gelen isimlerinden ve süper avukat olarak da tanınan Mark Geragos, Kardashian’ın Cosmo Türkiye’nin Nisan sayısına kapak olmasından dolayı ABD’deki dergi yönetimini protesto etti.
Geragos, ünlü yıldızın hem de 24 Nisan’a da denk gelen bir ayda bir Türk dergisine kapak olmasının Ermeni toplumunun yaralarına tuz bastığını iddia etti. (Hürriyet)
Erzurum’un Pasinler ilçesindeki bir hafriyat çalışmasında çok sayıda insana ait kemikler bulundu.
Edinilen bilgiye göre insan kemikleri, bir okulun yapımı için Pasinler ilçesinin girişindeki Batı Kışla mevkisinde hafriyat çalışması yapan işçiler ile çevre sakinleri tarafından bulundu.
Pasinler İbrahim Hakkı Devlet Hastanesi ile Hasankale Şehitliği’nin arasında bulunan ve daha önce askeri kışla olarak kullanılan yerde bulunan kemiklerin bazıları çevre sakinleri tarafından çuval ve hafriyatın yapıldığı alandaki çukurlara konuldu.
Türk Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, söz konusu bölgenin Ermeni çetelerinin 12 Mart 1918 tarihinde 1. Kafkas Kolordu Komutanlığı’na bağlı birliklerin Erzurum’a girdiği esnada kentten çekilirken yol güzergahı üzerindeki Pasinler ilçesinde katliamda bulundukları yerlerden biri olabileceğini söyledi.
Ermeni çete lideri Antranik’in yönetimindeki çete üyelerinin Pasinler ve köylerinde Türklere yönelik katliam gerçekleştirdiğini anımsatan Kürkçüoğlu, şunları kaydetti:
”Ermeni çete lideri Antranik’in de ifade ettiği üzere Hasankale’de (Pasinler) bir katliamın yapıldığı gerçeğinden yola çıkarak, köylerden çekilirken yapılan katliamları bugüne kadar yaptığımız araştırmalarda belge ve bilgisiyle net bir şekilde ortaya koyduk. Hasankale’de o dönem bin 500’e yakın insanımız olan kadınlar, çocuklar ve yaşlı ihtiyarlar katlediliyor. Bugün hafriyat çalışması yapılan alan Ermenilerin çekildiği alan ve Hasankale’ye giriş noktasıdır. Bir müddet bu bölgede Aha’da, Tizgi’de katliamlar var. Bunlar o bölgeye yakın köylerimiz. Batı Kışlası, Hasankale Şehitliği’nin önündeki hafriyat bölgesidir. O bölgeyle ilgili alan çalışması yapmak suretiyle bilim dünyasına bu gerçeği ortaya koymak lazım.”
Hafriyat çalışmasının yapıldığı bölgenin ilçeye giriş noktası olduğuna işaret eden Kürkçüoğlu, ”Burası Hasankale’nin giriş noktasıdır. Bizi endişelendiren ve tezimizde haklı çıkaracak nokta herhalde burası. Burada Tımar var, Aha var, Tizgi Köyü var. Az ileride Çögender ve Erzurum’a doğru Uzun Ahmet var. Bu bölge Ermenilerin katliam yaptığı alanlar” diye konuştu.
Kürkçüoğlu, söz konusu yerde önümüzdeki günlerde alan çalışması yapacaklarını sözlerine ekledi.
Bu arada söz konusu yerde, çok sayıda insan kemiklerinin çıkmasına rağmen, hafriyat çalışmasının gelişi güzel şekilde sürdüğü dikkat çekti.
AA
İran’ın başkenti Tahran’da 24 Nisan “Sözde Ermeni Soykırımı” gününde Ermeni bir yönetmen tarafından çekilen “Soykırım” filminin gösterimine ev sahipliği yapacak.
Ermeni diasporasına yayın yapan PanARMENIAN.net’in haberine göre, son yıllarda Ankara ile tarihinin en iyi ilişkilerini yaşayan İran, 24 Nisan günü sözde Ermeni soykırımı iddialarını dile getiren bir filmin Tahran’da gösterilmesine izin verdi.
Filmin yönetmenliğini yapan Tigran Hızmalyan, Armin Wegner-Soykırımın Fotoğrafı adlı filmin Tahran’da gösterilmek üzere Farsça’ya çevrildiğini söyledi. Hızmalyan, 24 Nisan’daki gösterime çok sayıda İranlı parlamenterin de katılacağını kaydetti.
Ermeni yönetmen, filmin daha sonra bir İran televizyonunda gösterileceğini de bildirdi.
Ermeni teröristlerin 1984’te şehit ettiği büyükelçi galip balkar’ın yeğenleri, ayhan çarkın’ın iddiası karşısında ermenistan’ı ahim’e şikayet etme konusunda tereddüte düştü.
Haber Yayın Tarihi: 31.03.2011 15:49
Haber: Şehit Büyükelçi Galip Balkar’ın Yeğeni: Amcamı Derin Devlet mi Öldürdü?
Ermeni teröristlerin 1984’te şehit ettiği Büyükelçi Galip Balkar’ın yeğenleri, Ayhan Çarkın’ın iddiası karşısında Ermenistan’ı AHİM’e şikayet etme konusunda tereddüte düştü. Çarkın, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada ‘bazı büyükelçileri derin devletin öldürdüğü’ iddiasını ortaya atmıştı. Balkar’ın yeğenleri, bu konuya açıklık getirilmesini istiyor.
Ermeni saldırganlar tarafından şehit edilen Büyükelçi Galip Balkar’ın yeğenleri, Ermenistan’ı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(AHİM)’e şikayet etmeye hazırlanırken eski özel harekatçı Ayhan Çarkın’ın ‘Bazı büyükelçilerimizi derin devlet öldürdü’ açıklamasıyla şaşkınlığa uğradı. Yeğeni Celal Balkar, “Biz yıllarca amcamızın katillerini Ermeniler olarak bildik. Ancak Çarkın’ın açıklaması bizleri tereddüte düşürdü. Kafamızdaki şüphelerin izale edilmesi için devletimizin gerekli çalışmayı yapmasını bekliyoruz.” dedi.
Amcalarının katillerinin Ermenistan vatandaşı olması sebebiyle Ermenistan’ın dünya nezdinde suçlu olarak ilan edilmesi için AHİM’e müracaat etmeye hazırlanan aile, Ayhan Çarkın’ın medyaya yansıyan açıklamaları ile şaşkınlık yaşıyor. Balkar’ın Samsun’da yaşayan yeğeni Celal Balkar (33), “Bu konuda değişik girişimlerimiz oldu. En son amcamızın da arkadaşı olan emekli büyükelçi CHP Bursa Milletvekili Onur Öymen’e gittik. Bu konuda Öymen, AHİM’e gidebileceğimizi ve Ermenistan devletini mahkemeye verebileceğimizi söyledi.” diye konuştu.
Bu yönde çalışmalara başlayan Balkar ailesi, Ayhan Çarkın’ın ‘Bazı Büyükelçilerimizi Ermeniler değil devlet öldürdü. Bu işler içerden yardım almadan olmaz.’ şeklindeki açıklamaları aileyi amcalarının katilleri konusunda tereddüte düşürdü. Balkar, amcasının evlenmediği için en yakın akrabaları olarak kendilerinin kaldığını belirterek, “Bizim tazminat veya para gibi bir beklentimiz yok. Ermenistan her yıl Türkiye’yi uluslar arası arenada soykırımla suçlayarak tehdit ediyor. Oysa kendi vatandaşları da amcamı şehit etti. Onlar da dünyaya bunun hesabını vermeliler.” dedi. Balkar, Çarkın’ın açıklamalarından sonra tereddüt yaşadıklarını, devletin bu konuya bir açıklık kazandırmasını istediklerini dile getirdi.
Türkiye’nin Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar, iki Ermeni terörist tarafından 9 Mart’ta düzenlenen silahlı saldırı sonucu ağır yaralanmış kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti. Saldırıyı yapan Kirkor Levonian ile Raffi Aleksandre Elbekian, olaydan tam bir yıl sonra 9 Mart 1984’te 20’şer yıl ağır hapis cezasına çarptırılmıştı. – SAMSUN (Cihan Haber Ajansı)
Arzu ÇAKIR MORIN/PARİS 07.05.2010
Fransa’da 25 yaşındaki tarihçi Maxime Gauin, Lyon’da soykırımı tanımadığı gerekçesiyle adaylıktan çekilmek zorunda kalan Sırma Oran’a uygulanan ayrımcılığı eleştirdiği için kendisini “soykırım ortakçısı” olmakla suçlayan Ermeni Devrimci Federasyonu Temsilcisi Movses Nişanyan’ı mahkum ettirdi. Nişanyan 500 euro para cezasına çarptırıldı.
Diyasporanın sitesi Armenews’da yürütülen forumlarda 28 Şubat 2008’de ölümle bile tehdit ettiler beni. Pek çok hakarete uğradım. Bu tehditler üzeren derhal bölge karakoluna giderek şikayette bulundum. Bunun üzerine 6 saat sonra Armenews’un sorumlusu Ara Toranyan, forumu siteden kaldırdı. Sırma Oran’ın davasına katıldığımda çıkışta beni tartakladılar. Ama Movses Nişanyan’a karşı açtığım duruşmada ortam daha soğukkanlı idi. İlginç değil mi? Bana kalırsa, bu zaman sürecinde herkese gösterdim ki, eğer bana yeniden hakaret etmeye ya da saldırmaya kalkan olursa yeniden dava açmakta kararlıyım.
Bu karar çok önemlidir. İlk kez bir Daşnak üyesi Fransa’da yargılanıyor ve ceza alıyor. En son 1930’lu yıllarda Bağdat’ın Ermeni papazı, kendisini Sovyet ajanı olmakla suçlayan Ermeni Devrimci Federasyonu’na karşı açtığı bir davayı kazanmış. O günden bu yana bu tür tek dava kazanılmamış.
Ermeni milliyetçilerinin kaybettiği davaları sayarsan bu ilk değil. 1985’te Orly saldırısıyla ve birkaç başka davada da ASALA ceza alıyor. O zaman burada öğrenci olan Türk gençleri Türkkaya Ataöv ve Mümtaz Soysal gibi öğrenciler de davada taraf oluyorlar. Ama sdoykırımı kabul ya red bağlamında ifade özgürlüğü açısından 1930’dan bu yana ilk kez böyle bir karar alınıyor.
Sembolik açıdan çok önemli. Ceza 1 Euro bile olsa benim için önemli. Bu kararla mahkeme bir şeyi reddetti. O da tarihin mahkemeler tarafından yapılması girişimini. Yani iki farklı tarihi tez arasında pozisyon almayı reddetti.
Genç tarihçi, 2008 yılında yayınladığı iki ayrı makaleyle Villeurban Belediye Başkanı Jean Paul Bret’i Sırma Oran’a soykırım baskısı yaptığı için sert dille eleştirmişti. Bunun üzerine Movses Nişanyan, Gauin’i ‘soykırım ortakçısı’ olmakla suçlamıştı.
Hurriyet
Değerli Üye Dernek Temsilcisi,
Bildiğiniz gibi, Londra’da bulunan Ealing Belediyesi 14 Aralık 2010 tarihinde, Ermeni kökenli bir meclis üyesinin önerisi üzerine sözde “Ermeni soykırımı”nı tanıma kararı almıştır. Alınan karar çerçevesinde, Ermeni cemaati tarafından Ealing bölgesinde halka açık bir alana dikilen ağacın altına kararı içeren ve bizleri ‘soykırım’ yapmakla suçlayan bir plaket konulması söz konusudur.
Nisan 2010’da Federasyonumuzun girişimleri ile aynı plaketin konulmasını engellemeyi başardığımızı hatırlayacaksınız.
Ancak, konu hakkında bu kez belediye meclis kararı olduğundan plaketin konulmasını engellemek için daha kapsamlı bir kampanyaya ihtiyaç vardır.
Kararın alınmasından itibaren Federasyon olarak bu konuda protesto mektupları yazılmış ve Ealing Belediye Başkanı ve yetkililer ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Maalesef, Federasyonumuzun, diğer dernek temsilcilerinin ve vatandaşlarımızın girişimlerinden bugüne kadar olumlu bir sonuç alınamamıştır.
Son olarak aşağıda yer alan mektubumuza olumlu bir cevap alınamaması halinde İngiltere Türk toplumu olarak güçlü bir protesto yapılması gerekmektedir. Türk nüfusunun en yoğun olduğu Londra’nın neredeyse merkezinde yer alan bir belediyenin Ermeni propagandasının aracı olmasına izin veremeyiz.
Nisan ayı içinde düzenlenecek protesto kampanyası için hazırlıklarımız başlamıştır. Kampanya için Ealing Belediyesi’nde oturan Türk kökenli olsun ya da olmasın, yerel belediyelerin ilgili belediyede yaşayan vatandaşların sorunlarını çözmek gibi asli görevleri ve çalışma alanı dışına çıkarak bazı lobi gruplarına alet olmasına karşı duyarlılık gösteren kişilere ihtiyacımız büyüktür.
Bu nedenle, üye derneklerimizin yardımıyla Ealing bölgesinde yaşayan ya da yaşayan birilerini tanıyan kişilere en kısa zamanda ulaşmamız gerekmektedir. Konuyla ilgili görüş ve önerilerinizi e-mail adresimize yazabilir ya da 07788 908 803’u arayarak verebilirsiniz.
İngiltere Türk toplumu olarak elbirliğiyle bu tarihsel hatayı ve haksız suçlamayı protesto etme konusunda göstereceğiniz ilgi ve desteğinize şimdiden teşekkür ederiz.
Saygılarımızla
Servet Hassan
Genel Koordinatör
İTDF Yönetim Kurulu adına
“Ben de artık Ermeni milleti karşısında görevimi yerine getirmek ve Türkün kafasını kesmek için Ermeni gönüllülerine yardım etmeye gidiyorum”.
Yüzyıllar boyunca ulusal devletçilikten yoksun olup diğer devletlerin elinde politik araç olarak kullanılan Ermeni halkının genetik hafızasında, Türklere karşı amansız nefret ve barışmaz düşmanlık hissi yaşıyor. Türkleri bir millet olarak imha etmek ve onların topraklarına sahip olmak gibi riyakâr amaçlarını kendi ulusal ideolojileri olarak gören Ermeniler, Türklere karşı amansız vahşiliklerle korkunç katliamları gerçekleştirmişler. Fakat hiçbir tarihi esası olmayan, uydurma `Ermeni soykırımı` halen uluslararası kamuoyunda kendine destek bularak siyasi baskı aracı olarak kullanılmaktadır. Elbette, yaşanan olaylar, siyasi amaçlar doğrultusunda tahrif olunarak sahteleştirilmiştir. Peki, gerçek olayları yansıtan, arşiv belgelere, kaynaklara dayalı tarih neyi gösteriyor?
19 Mayıs 1985 tarihli `New York Times` ve `Washington Post` gazetelerinde yayınlanmış Türkiye tarihini araştıran 69 ünlü Amerikan akademisyenin açıklamasında yer alıyor: ” Birinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’nin Müslüman ve gayri Müslim nüfusunun çektiği eziyetleri gözetmeden, sadece Ermeni nüfusunun eziyetleri üzerine odaklanmaya yöneltmek tarihi bir adaletsizliktir. Ermenilerin soykırım kurbanı olması fikri kesin olmayan olgulara dayanıyor. Yani, Türklerin Ermenileri toplu olarak öldürmelerini onaylayan bir olgu yoktur ”
Amerikalı uzman Castin Mackarty yazıyor: “Biz güvenilir kaynaklardan biliyoruz ki, Anadolu`da 1912-1922 – yılları savaşında 1.5 veya 2 milyon değil, 600 bin Ermeni öldü. Ama buralarda öldürülmüş Müslümanların da sayısını bilmek gerekir. İstatistik gösteriyor ki, 2.5 milyon Anadolu Türk-Müslüman katledilmiştir. Ermenilerin yaşadığı altı vilayette 1 milyondan fazla Müslüman katledildi”.
Elbette, 38 devletin katıldığı Birinci Dünya Savaşı, dünya halklarının ölüm ve felaketlerine neden oldu. Türkiye sadece Sarıkamış savaşında 90 bin kişi kaybetti. Savaşta kendi yıkıcı dileklerine ulaşmak amacıyla çeşitli girişimlerde bulunan Ermenilerin de verdiği kayıplar savaş sırasında yaşananlardır. Çünkü dünya savaşı sırasında Ermeni askerleri yabancı orduların bünyesinde çeşitli cephelerde Türkiye’ye karşı savaşıyordular. Savaştan sonra kendi `hizmetlerini`, çektikleri `eziyetleri` Avrupa devletleri karşısında koyarak onlardan tavizler talep ediyordular. Bu konuda o dönemin uluslararası basınında yer almış olgular bulunmaktadır. Londra’da yayınlanan `Times` gazetesinin 30 Ocak 1919 yılı sayısında bir Ermeni militanı, Fransa’nın Doğu Lejyonunda 5 binden fazla Ermeni’nin hizmet ettiğini kaydederek: “Kafkasya’da Rus Ordusu’nda hizmet eden 150 bin Ermeni’den, başka yaklaşık 50 bin Ermeni gönüllüsü Andronik, Nazarbayov ve başkalarının yönetimi ile dört yıl boyunca Antanta lehine savaşmıştı. Rusya mağlup olduktan sonra da Kafkas cephesinde barış anlaşması imzalanana kadar da Türkiye’ye karşı savaşmıştı”. Amerika’dan gelmiş bir Ermeni askeri ise babasına yazdığı mektupta şöyle diyor: ” Ben de artık Ermeni milleti karşısında görevimi yerine getirmek ve Türkün kafasını kesmek için Ermeni gönüllülerine yardım etmeye gidiyorum “.
Sözde `Ermeni soykırımı` hakkında düşünürken öne çıkan ilk soru şudur ki, Osmanlı’nın 600 yıllık tarihinde hiçbir takip ve baskılara maruz kalmayan, aksine huzur ve barış içinde yaşayan, devlet işlerinde en yüksek görevlere kadar yükselen Ermeniler, nasıl oluyor da Birinci Dünya Savaşı’nda Türkler tarafından `soykırıma` maruz kalıyor? Fransalı gazetecisi Georges de Malevil bu konuda yazmıştır: “Ermeniler sekiz yüzyıl boyunca, önce Selçuklu, sonra Osmanlı hükümranlığını memnuniyetle kabul etmiş, kontrol sisteminden kesinlikle şikâyet etmeden kendi dinine çok rahat itaat etmiş, devlette önemli görevler almış ve ticarette meşgul olmuşlar”.
`Ermeni sorunu`nun dünya kamuoyuna gelmesi ve sonraları `Ermeni soykırımı` nın uydurulması 19. yüzyılın sonu, 20. yüzyılın başlarında uluslararası ilişkiler sisteminde yaşanan belirli süreçle ilişkilidir. Ermeni halkının milli meselesi olmaktan ziyade, batı devletlerinin ekonomik ve siyasi çıkarlarına hizmet eden `Ermeni sorunu` ilk defa 1878 yılının Mart ayında San Stefan ve 1878 Temmuz ayında Berlin anlaşmalarında yer aldı. Türkiye’yi zayıflatmakta riyakâr ve hain Ermenileri kullanmaya çalışan devletler San Stefano barış anlaşmasının 19. maddesinde özel olarak `Ermeni sorunu` denilen bir fikir ortaya koydular. Amaç Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamak için iç faktörleri kullanmak idi. 1878 Temmuz ayında imzalanan Berlin Anlaşması Osmanlı hükümeti karşısında Ermeniler yaşayan doğu bölgelerde reformlar yapmak ve bu konuda büyük devletlere rapor vermek talebi koyuldu.
Devamı var…
Asef Zeynal
Elmeddin Alizade
www.1news.com.tr
|
||
İngiltere’nin başkenti Londra’da düzenlenen “Önyargı, Aldatma ve Ermeni Sorunu” konulu konferansa konuşmacı olarak katılan İrlanda asıllı Amerikalı Profesör Justin McCarty, burada yaptığı konuşmasında, “Ermeniler, kendileriyle aynı fikirde olmayan herkesin ‘Şeytan’ olduğunu düşünüyor. Bu çok aptalca” dedi. McCarty’nin konuşması sırasında sinirlenen Ermeni izleyiciler, hem Türk dostu tarihçiye hem de salondaki Türk izleyicilere karşı hakarete varan sözler sarf etti.
İngiltere’nin saygın eğitim kurumlarından ‘London School of Economics’ (LSE) binasında dün akşam düzenlenen LSE Çağdaş Türk Araştırmaları Kürsüsü Başkanı İktisat tarihçisi Profesör Şevket Pamuk’un oturum başkanlığını yaptığı “Önyargı, Aldatma ve Ermeni Sorunu” konulu konferansa, Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Ünal Çeviköz, Azerbaycan’ın Londra Büyükelçisi Fakhraddin Gurbanov, Londra Başkonsolosu Ahmet Demirok, KKTC Londra Temsilcisi Kemal Köprülü, Büyükelçilik Müsteşarı Kerem Kıratlı, ünlü İngiliz tarihçi Anrew Mango, İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu Başkanı Şener Sağlam, Başkan Yardımcısı Servet Hassan ve Av Kadir Kurtuluş’un yanı sıra çok sayıda Türk ve Ermeni vatandaşı katıldı.
LSE Çağdaş Türk Araştırmaları Kürsüsü Başkanı İktisat tarihçisi Profesör Şevket Pamuk, açılış konuşmasının ardından sözü nüfus, harita, ve tarih araştırmaları dalında uzman bir bilim adamı olan, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Louisville Üniversitesi’nde görevli Profesör Justin McCarthy’e bıraktı.
Profesör McCharty, bilimsel verilere dayanan sinevizyon gösterisiyle desteklediği sunumunda, arşiv araştırmalarından elde ettiği bulguları ortaya koyarak, 1800’lerin sonunda Anadolu coğrafyasında yaşanan olaylara ilişkin Ermeni iddialarını çürüttü.
Aralarında çok sayıda Ermeni dinleyicinin de bulunduğu yaklaşık 350 kişiye seslenen McCharty, yaklaşık iki saat süren sunumunda, Ermeni iddialarının temel kurgusundaki mantık hatalarını teker teker ortaya koyarak, çarpıtılan tarihi gerçekleri ve tahrif edilmiş istatistikleri dinleyenlerle paylaştı.
“ERMENİ İDDİLARI ‘ASPARAGAS’ HABERLERDEN OLUŞUYOR”
Profesör McCharty, Amerikaya ulaştırılan haberlerin genelde İngiltere üzerinden geldiğini ve bu makalelerin genelde Ermeni basını için düzenlenen toplantıların notları olduğunu söyledi. Toplantı notlarının ‘Türklerin barbarlıkları’ ve ‘soykırım’ yaptıklarıyla ilgili olduğunu belirten McCharty, “Fakat kimse ne olduğunu ve nasıl olduğunu anlatmıyordu. Populistçe oldu diyorlardı. Amerika’ya giden raporlar, misyonerlerin ve Ermenilerin yazdıkları haberlerin karışımı. Ancak haberleri geliş yönü kesinlikle önyargıya açıktı. Amerikan ve İngiliz medyası, Osmanlı’nın algılanmasında önyargıya neden olacak birçok fotoğraf ve resimlerle Osmanlı’yı olmadığı gibi gösterdiler. Bu da halkta önyargıya neden oldu. Kasımpaşa’yı bir Paşa, Suriye’yi Kayseri zanneden, Osmanlı ordusunun ‘Budist’ olduğunu söyleyen haberci, Ermeni sorunuyla ilgili Amerika’yı bilgilendiren ve bu belgeleri gönderen kişiydi. Onun güvenilirliğine inanmak çok komik olurdu” dedi.
“İNGİLİZ VE AMERİKALILAR ‘TRAJİKOMİK’ YÖNTEMLERLE ÇALIŞMIŞLAR”
Pofesör McCharty, İngiltere üzerinden Amerika’ya bilgi sızdıran kişilerin, olayları yerinde görmemiş kişiler olduklarını, Türk –Kürt ve Osmanlı’dan kimselerle konuşmadan, yaşananları sadece uzaktan ve Ermeniler’den dinleyerek yazmış ve önyargılarla dolu haberleri Amerika ve İngiltere’ye servis ettiklerini vurguladı. McCharty, “Bunların objektif olduğuna inanmak çok zor. Avrupalı ve özellikle İngiliz araştırma komisyonları aynı trajikomik yöntemlerle çalışmış. Sonuç ‘önyargı’ ve ‘subjektiflik’ dolu, doğruluğu çok şüpheli haberler. Fotoğraflarda Ermeni bebeklerini öldüren sevinçli Türkler, Türkler çirkin ve hayvan gibi gösterilmiş. Bu resimlerin birinde Abdulhamit ‘maymuna’ benzetilmiş. Tamamen itici ve önyargı oluşturacak fotoğraflar. İşte bu dünyaya gösterilen Türk profili. Yani misyonerlerin kitaplarındaki Amerika’da 15 bin adet satan kitapları, bu tarzda önyargı oluşturucu not ve resimlerle doluydu. Sonuç olarak Daily News, London Times ve Amerika’ya ulaştırılan raporlar gerçeği yansıtmıyordu. Bütün bunları ‘hayal gücüyle’ oluşturulduğunu sanıyorum” diye ifade etti.
ÖFKELİ ERMENİLER, AMERİKALI PROFESÖR VE TÜRK DİNLEYİCİLERE HAKARET ETTİ
Profesör McCharty’nin verdiği tarihsel somut örnekler karşısında sinirlenerek herhangi bir eleştiri yöneltemeyen ve bu tip bir etkinliğe hazırlıksız geldikleri gözlemlenen Ermeni dinleyiciler ise, zaman zaman seslerini de yükselterek gerek Profesör McCharty’ye, gerekse Türk dinleyicilere hakarete varan tepki gösterdiler. Bu provokasyona kapılmayan İngiltere’deki Türk toplumu mensupları ise sağduyulu ve soğukkanlı bir yaklaşım sergilediler.
PROFESÖR MCCHARTY: “ERMENİ TEZİ İFLAS ETMİŞ”
Konuşmasının sonunda DHA muhabirine özel açıklamalarda bulunan Profesör McCharty, “Ermeniler, kendileriyle aynı fikirde olmayan herkesin ‘Şeytan’ olduğuna inanıyor. Şeytan’a her zaman kötü şeyler söylemek mümkün… Bu akşam Ermeni tezinin ne kadar iflas etmiş olduğunu ve Ermenilerin iyi bir tartışma yapamadıklarını gördük. Tek yaptıkları “Sen Şeytan’ın tekisin!” diye bağırmak. Bu çok aptalca. Bu konuda daha çok çalışmalılar ve daha çok kitap yazmalılar. Aslında bir kaç Ermeni araştırmacı bu konuda çalışmalar yürütüyor. Ama onlar bu kişiler değil” dedi. BÜYÜKELÇİ ÇEVİKÖZ: “ERMEN’ TEZİNİN UYDURMA VE YANLIŞ OLDUĞU BİLİMSEL OLARAK KANITLANDI”
Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Ünal Çeviköz de Profesör Justin McCarty’e teşekkür ederek başladığı konuşmasını, “Bu akşam tarihle ilgili önemli bir konuda oldukça derin bir tecrübesi olan ve uzmanlığı tüm dünya tarafından bilinen Profesör Justin Mc Carty’ın sunuşu, fevkalade olumlu oldu. Profesör McCarty, şimdiye kadar üzerine inşa edilen tezlerin, dayanaklarının fevkalade yanlış ve tamamen uydurma olduğunu kanıtlayan bilimsel bir sunuş yaptı. Bu nedenle, Profesör McCarty’in sunuşu, burada yaşayan Türk toplumu tarafından büyük bir ilgiyle izlendi. Dinleyiciler arasında bulunan Ermeni katılımcıların, Profesör McCarty’e sorabilecek soruları dahi yoktu. Bu açıdan oldukça ilginç bir gece ve çok güzel bir sunuş oldu” sözleriyle noktaladı.
İTDF, “AMACIMIZ TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİNE KATKIDA BULUNMAK”
İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu (İTDF) Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada, konferansın amacı hakkında şöyle denildi:
“Federasyonumuz her yıl Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir’in Amerikan uyruklu bir Ermeni tarafından şehit edildiği 27 Ocak 1973 tarihi civarında bir anma konferansı düzenliyor. Türk diplomatlara karşı ilk saldırı olarak nitelenen bu olay, ileride başta ASALA olmak üzere çeşitli Ermeni terörist örgütünün gerçekleştireceği bir cinayetler zincirinin ilk halkası olmuştur. 1973 ile 1985 tarihleri arasında Ermeni terör örgütleri tarafından hedef seçilerek 21 ülkede gerçekleşen 110 silahlı saldırıda 34 diplomatımız ile 8 yakını ve 4 yabancı hayatını kaybetmiş, 15 Türk ve 66 yabancı uyruklu kişi yaralanmıştır. Bu yıl beşincisini düzenleyeceğimiz konferansta geçmiş yıllarda olduğu gibi, Ermeni sorunu konusunda anılan terörist grupları destekleyen kesimlerin yıllardan bu yana yürüttüğü olumsuz propaganda dışında pek fazla bilgi sahibi olmayan Batı dünyasına tarihi gerçekleri sunmaya çalışacağız. Amacımız bir daha aynı acıları yaşamamak için geçmişten ders almak suretiyle Türk- Ermeni ilişkilerine olumlu katkıda bulunmaktır. 1915 dönemi hem Ermeni hem de Türk toplumunun büyük acılar çektiği bir dönemdir. ”
PROFESÖR JUSTİN MCCHARTY KİMDİR?
Nüfus, harita, ve tarih araştırmaları dalında uzman bir bilim adamı olan Profesör Justin McCarthy, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Louisville Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapıyor. Balkan Yarımadası ve Yakın Doğu halklarıyla ilgili pek çok incelemesi ve yayınları bulunan McCarthy, Osmanlı İmparatorluğu hakkında ayrıntılı demografik çalışmalarda bulundu ve 2005 yılında TBMM’de Ermeni sorunu üzerine tarihi bir konuşma yaptı. ‘Ölüm ve Sürgün: Osmanlı Müslümanlarının Etnik Temizliği’, ‘Osmanlı Halkları Nüfusu ve İmparatorluğun Sonu’, ‘Van’da Ermeni İsyanı’, ‘Müslümanlar ve Azınlıklar’ konulu kitaplarında Ermeni sorunu konusunu geniş çaplı olarak inceliyor.
|
Siyasi ilişkilerdeki yumuşama Ermeni diasporasının Türkiye’ye ilgisini artırdı. Amerika’daki Ermenilerin Türkiye’de yatırım iştahı kabarırken, işkadınları da İstanbul’da işbirliği arayışında.
Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde son dönemde yaşanan yumuşama Ermeni iş dünyasının da Türkiye’ye gelmesine ön ayak oluyor. Diyaspora’nın durakları arasına Avrupa ve ABD dışında şimdi de Türkiye giriyor. Türkiye’ye gelmek isteyen Ermeni işadamlarının arasında ABD’dekiler ön plana çıkıyor. ABD’de İş Konseyi kurulduğunu ve yatırımlar ile ilgili çalışmalara başladıklarını söyleyen Türk- Ermeni İş Geliştirme Konseyi Eşbaşkanı Kaan Soyak, “Büyük yatırımlar yapma konusunda iki tarafın da görüşmeleri var. 200 milyon dolar ve üstü yatırımlarla ilgileniyoruz. Özellikle Kayseri, Malatya ve Diyarbakırlı Ermenilerden talep var. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yatırım talepleri geliyor” dedi. Soyak, yatırım taleplerinin tekstil, enerji turizm alanlarına yoğunlaştığını söyledi.
İŞKADINLARI DA GELİYOR
İstanbul geçtiğimiz hafta üç Ermeni işkadınına da ev sahipliği yaptı. Şirket eğitimleri konusunda çalışan Araksya Melkonyan, ile görüşen Hey Tekstil’in sahibi Aynur Bektaşişbirliklerine gidilebileceğini ve karşılıklı olarak ziyaretler yapma sözü verdiklerini vurguladı. Prodüksiyon şirketi sahibi Karine Harutyunyani ise Kars, Van, Muş gibi birçok şehirde filmler çekiyor.
Ararat turları düzenliyorlar
Türkiye’ye Ararat isimli turlar düzenleyen Marina Kpryan da özellikle Doğu Anadolu ve Antalya üzerine odaklanan Armenia Travel şirketinin başkanı. Kpryan, “Bölgesel Turlar düzenliyoruz. Bunu Ermenistan’da gerçekleştiren ilk firmayız. Ağırlıklı olarak tarihi turlar. Adı Ararat. Şu anda çok popüler. İran turları da var” dedi. (Sabah.com.tr)
UTKU ÇAKIRÖZER
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve bakanlık üst düzey yöneticileri, geçen hafta Türkiye’nin yurtdışındaki tüm büyükelçilerini Ankara’ya çağırarak Türk dış politikasını önümüzdeki ay ve yıllarda meşgul edecek konular üzerinde görüş alışverişinde bulundu. Ele alınan konulardan en önemlisi Ermeni meselesiydi.
Aralık ayının son günlerinde ABD, Kanada ve bazı Avrupa ülkelerindeki Türkiye büyükelçiliklerine elektronik postayla tehdit mesajları ulaştı. Hepsinin ortak noktası 1973-1985 yılları arasında Türkiye’nin yurtdışındaki temsilciliklerine saldırılar düzenleyen ancak 80’li yılların sonunda devre dışı bırakıldığına inanılan Ermeni terör örgütü ASALA imzası taşımasıydı. Tek merkezden gönderilmiş izlenimi veren ve “Sakın yok olduğumuzu sanmayın. Hesabınızı göreceğiz” tehdidi içeren mesajların diğer ortak yönü zamanlamasıydı.
Hepsi de Türk büyükelçiliklerine, Ermenilerin, ABD Temsilciler Meclisi’nde Ermeni soykırım iddialarının kabulüne ilişkin karar tasarısını oylatma girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlandığı 22 Aralık tarihinden hemen sonra ulaşmıştı. ASALA düzenlediği saldırılarda aralarında diplomat, güvenlik görevlisi ve işadamlarının da bulunduğu 41 Türk vatandaşını öldürdüğü için tehdit mesajları Ankara’da alarm etkisi yarattı. Tehdit giden Türk büyükelçilerin görev yaptıkları ülkelerin yetkili makamları tehdit mesajları konusunda bilgilendirildi ve Türk diplomatik temsilciliklerinin korumasının arttırılması istendi. Konu, Ankara’daki büyükelçiler toplantısında, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da katıldığı güvenlik oturumunda da tartışıldı.
2015 planı: Bir karar ve bir film
Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecinin, Ermenilerin soykırım tezlerini dünyaya kabul ettirme girişimlerini durduracağı hesaplanıyordu Ankara’da uzun bir süredir. Ancak hem imzalanan protokollerin iki ülke tarafından bir yılı aşkın süredir onaylanmamış olması, hem de Ermeni diyasporasının hazırlıklarına ilişkin Ankara’ya gelen bilgiler bunun çok uzak ihtimal olduğunu ortaya çıkarmış durumda. Bu nedenle, büyükelçilerle Ermeni meselesi üzerine ayrı bir oturum düzenlenmesi ihtiyacı doğdu.
Ankara’ya ulaşan bilgilere göre başta ABD’de yaşayanlar olmak üzere tüm dünyadaki Ermeni diyasporası 2015 yılına hazırlanıyor. Ermeniler soykırım yaşandığını iddia ettikleri 1915 tehcirinin 100. yıldönümü için kendilerine önemli hedefler koymuş durumda.
Bunların birincisi ve en önemlisi ABD yönetiminin soykırım iddialarını kabul eden bir adım atması. Yani ya Başkan’ın 24 Nisan açıklamasında bu yer alacak ya da ABD Kongresi’nin bir kanadından bu yönde bir karar çıkarılacak.
Eğer bunlardan birini başarabilirlerse bunu takip eden ikinci adım, önce uluslararası sigorta şirketlerini ardından da rücu yoluyla Türkiye’yi tazminata mahkûm ettirmek olacak.
Ankara’ya ulaşan bilgilere göre Ermeniler 2015 için dev bütçeli ve tanınmış oyuncuların rol alacağı bir film de çekmeye hazırlanıyor.
Ankara’nın kafası karışık
İşte bu bilgiler ışığında yapılan Ankara’daki büyükelçiler toplantısında Ermenilerin planlarını bozmak için Türkiye’nin neler yapması gerektiği konusu masaya yatırıldı. Ancak “beyin fırtınası” biçimindeki toplantıdan net bir karar çıktığını söylemek zor. Önerilerden biri “Türkiye’nin de karşı atağa geçerek olaylara ilişkin kendi filmini yapması”.
Bir başka tartışılan konu hukuk alanında atılacak adım: “Türkiye tek taraflı olarak Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na gitsin mi?”
Ermeni oturumunda en fazla tartışılan konu Ermenistan ile normalleşme sürecinin akıbeti olmuş. Normalleşmenin Ermeni tezlerine karşı Türkiye’nin elini güçlendireceği yönündeki geleneksel görüşe karşı, hatırı sayılır miktarda büyükelçi söz alarak “Ermenistan ile imzalanan protokollerin iptal edilmesi gerektiği” yönünde görüş bildirmiş.
Devletin önemli görevlerinde bulunmuş isimlerin de aralarında yer aldığı bazı büyükelçilerin ise Dışişleri Bakanlığı’nın Ermenilerin soykırım iddialarını dünyaya kabul ettirme girişimleri konusunda daha sert tepki göstermesi gerektiği uyarısını yapma ihtiyacı hissetmiş olması da dikkat çekici bir ayrıntı.
Anlaşılan o ki Ermeni meselesi 2015 yılına giden bu süreçte Ankara’yı çok daha fazla meşgul edecek temel bir gündem maddesi haline dönüşüyor…
ERMENİ SORUNU VE GERÇEĞİN KIRIMI | |
Kimden: | RKMD <robertkolej@rkmd.org.tr> |
ROBERT KOLEJ MEZUNLAR DERNEĞİ
YÖNETİM KURULU SUNAR
ERMENİ SORUNU VE GERÇEĞİN KIRIMI
TANITIM-KONFERANS-SOHBET
SUNAN ŞÜKRÜ SERVER AYA (RC’53)
TARİH 16 OCAK 2011 Pazar
SAAT 16.30
YER Bizim Tepe Orta Kat
LCV Katılmak isteyenler lütfen 14 Ocak 2011
Tarihine kadar bizi arasınlar
Hacer Keskin hkaraca@rkmd.org.tr
Bizim Tepe 0212 287 0078
BU ÇOK ÖNEMLİ TOPLANTIYA HEPİNİZİ DAVET EDİYORUZ,
SAYGILARIMIZLA,
YÖNETİM KURULU
Değerli Dostlar
Gün geçmiyor ki, gazete ve ekranlarda çıkan haberlerde “Ermeni Diyasporası şöyle, Amerikan Kongresi ve Senatosu şöyle” diye haberler çıkmasın! Bazen de bilen bilmeyen yazarlar ve bozarlar, köşelerinden veya ekranlardan, ne olduğu belli olmayan fikirler beyan ederler.
Okulumuzun eski mezunlarından (RC 53) Şükrü Server Aya’nın kafası bunca yalan ve özellikle kendi müesseslerimizin de ilgisizliğine takılmış ve olayı Türkiye aleyhine veya tarafsız yabancı belgelerden adam akıllı araştırmış! Bilgi ve belgeye meraklı fazla kurum ve vatandaş olmadığı için, 2008’de “The Genocide of Truth” kitabı” ( yabancı kaynaklardan 2000’den fazla alıntı – 700 s) yayınlanarak, İstanbul Ticaret Üniversitesi tarafından tüm Türk Üniversitelerine ve dış Kurumlara dağıtılmış. RC Kütüphanesinde vardır. Toplum bu defa “Türkçe kitap” istediğinden, 2009 yılında, bu kitabın yüzde yetmişini kapsayan Türkçesi (SOYKIRIM TACIRLERI) basıldı ve bütün üniversitelere birer adet yollamış. Kütüphanemizde de var.
Bu süre içinde durmadan yeni belgeler keşfedildiği için, Sayın Aya son yıllarda çıkan belgeleri de “The Genocide of Truth Continues, But Facts Tell the Real Story” kitabını da (525 sayfa) Derin Yayınevine bastırmış ve satın almış. Kitap satıcıları romantik olmayan konulara pek girmediğinden, bunu da kendisi sübvanse etmiş. Bu konuda “Hürriyet” gazetesinden Tufan Türenç, 13 Aralıkta olayı “Şövalye” başlıkla (bak: yazdı ve bunun ardından 15 Aralık günü Ankara’da yapılan kitap tanıtım toplantısı, yerli basında olmasa da bazı basın (Azeri TV) ve internette büyük yankı yaptı,
SONUÇ: Bay Aya diyor ki, 70 milyon nüfus içinde bu konuyu bihakkın bilen kişi sayısı kesinlikle 70 in bile çok altındadır ve bu mesele tamamen TC hükümetlerinin geçmiş ve mevcut ihmal ve bilgi kullanmama tembelliğinden olmaktadır. Bu konuda en büyük işbirliğini de kendilerini tanıtmaktan çekinen yurt dışındaki ufak bir Türkiyeli Ermeni blog sitesinden görmektedir.
Şükrü bey 16 Ocak 2011 Pazar günü, saat 16.30’da Bizimtepe konferans salonunda misafirimiz olacak. Yarım saat sürecek bir PPS ve bazı film kliplerinden sonra, sizlerden veya bu işe meraklı yerli yabancı dostlarınızdan gelecek sualleri cevaplandıracak! İsteyenler soruyu evde hazırlayıp, zaman tasarrufu için orada yazılı verebilirler. Şükrü bey diyor ki, bu “didaktik bir konferans değil, sual – cevap seklinde bir sohbet olmalı” ve toplumun elit kısmı, çocuklarına bu şarlatanlığı miras bırakmak istemiyorlarsa, olayları öğrenmeli ve DOĞRULARI İnsanlık onuru adına savunmalıdırlar. Olay “milliyet – inanç” meselesi değil, doğrudan çok zeki ve eski bir fanatik kuruluşun, kendi milletinin beynini yıkama ve para sızdırma olayıdır.
Şükrü bey diyor ki, Propaganda yalanlarına inanan tanıdıklarınız varsa onları da getirin; sormadan öğrenemezler. Toplantının amacı, mezunlarımızı bu konunun önemi hakkında bilgilendirmek ve onların kendi çaplarında çevrelerine etik değerleri savunmaktır.
Katılmak isteyenlerin, ev ödevlerini yaparak tartışmaya hazırlıklı gelmeleri rica olunur. Aya diyor ki, zaman çok çabuk geçer, bakarsınız akşam yemeğinde de devam eder.
……
Uygulamaya ait belgelerde hangi il ve ilçelerde hastane kurulduğu, Ermeni çocuklarından yetim kalanlar için hangi binanın ayrıldığına kadar detaylı bilgiler verilmektedir. Yer değiştirmeye tabi göçmenlerin; sevk, yerleştirme ve geçimlerinin sağlanması için 1915 yılında 25 milyon, 1916 yılı sonuna kadar ise 230 milyon kuruş harcandığı belgelerden anlaşılmaktadır.
Zorunlu göçe tabi tutulan Ermeni kafileler askerler tarafından korunmaktaydı. Buna rağmen zorunlu göçe tabi tutulan Ermeni nüfusun 438.758’inden 382.148’I zorunlu iskan bölgelerine ulaşabilmiştir. Bunun nedenini biz söylesek itiraz edecek kaynaklara cevabı Agos yazarı, Türkiye’nin önde gelen Ermenicilerinden Baskın Oran söylüyor :
|
Zayıflayan Osmanlı Devleti’ne Avrupa’nın müdahalelerinin artmasıyla birlikte, Türklerin iyi muamelesine karşılık yabancılarla ittifak eden Ermeniler kendilerini ezilen, Türklerin haklarını gasp ettiği bir toplum olarak göstermeye başlamışlardır. Ermeniler, Islahat Fermanı ile Müslüman ve Müslüman olmayanlar eşit statüye getirilince ayrıcalıklarını kaybederler, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda, Rusya’dan işgal ettiği Doğu Anadolu topraklarından çekilmemesini, Ermeniler lehine ıslahat yapmasını talep etmişlerdir. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından imzalanan Ayastefanos Anlaşması’nın Osmanlı Devleti’nce kabullenilmek zorunda kalınan 16. maddesi şöyledir: “Ermenistan’dan Rusya askerinin istilası altında bulunup Osmanlı Devleti’ne verilmesi gereken yerlerin boşaltılması oralarda iki devletin dostane ilişkilerinde zararlı karışıklıklara yol açabileceğinden, Osmanlı Devleti Ermenilerin barındığı eyaletlerde mahalli menfaatlerin gerektirdiği ıslahat ve düzenlemeyi vakit kaybetmeksizin yapmayı ve Ermenilerin Kürtlere ve Çerkezlere karşı güvenliklerini sağlamayı garanti eder”. Tarihte ilk kez uluslararası şekil almaya başlamış Ermeni sorunu ortaya çıkmıştır. 1878 yılında toplanan Berlin Kongresi sonucunda imzalanan Berlin Antlaşması’nın 61. maddesi de Ayastefanos Anlaşması’nın 16. maddesi yerine şu hükmü getirmiştir: “Osmanlı Hükümeti, halkı Ermeni olan eyaletlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdiği ıslahatı yapmayı ve Ermenilerin Çerkez ve Kürtlere karşı huzur ve güvenliklerini garanti etmeyi taahhüt eder ve bu konuda alınacak tedbirleri devletlere bildireceğinden, bu devletler söz konusu tedbirlerin uygulanmasını gözeteceklerdir”. Berlin Antlaşması’nın bu hükmü ile Türk-Ermeni ilişkilerine yabancı güçlerin müdahale edebilmesi hakkı tanınmış olmaktadır. Rusya tarafından tarih sahnesine konulan Ermeni sorunu daha sonra İngilizler ve Fransızlar tarafından sahiplenilmiş, Osmanlı Devleti’ni yıkma ve paylaşma politikalarının dayanak noktalarından birini teşkil etmiştir. İlk Ermeni isyanı 1890’da Erzurum’da gerçekleşmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında, Türk birliklerine karşı saldırıya geçen Ermeni çeteleri, büyük katliamlara girişmiş, Türk köylerine baskınlar düzenlemek suretiyle sivil halka büyük zararlar vermişlerdir. Örneğin Van’ın Zeve Köyü’nün bütün halkı, kadın, çocuk ve yaşlı demeden, Ermeniler tarafından öldürülmüştür. Ruslar hesabına casusluk yapmışlar, askerden kaçmışlar ya da silahları ile birlikte Rus ordusu saflarına geçerek vatana ihanet etmişlerdir. Osmanlı hükümeti, “Ermenilerin Müslümanları arkadan vurmaya ve katletmeye devam etmeleri halinde gerekli önlemleri alacağını” bildirmekle yetinmiştir. Ancak, olaylar durmak yerine giderek yoğunlaşınca, ordunun birçok cephede savaş halinde bulunması nedeniyle cephe gerisinin emniyete alınması ihtiyacı doğmuştur. Bu maksatla, 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni Komiteleri kapatılarak, yöneticilerinden 2345 kişi devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklanmıştır. Diaspora Ermenilerinin her yıl sözde “Ermeni soykırımının yıldönümü” diye andıkları 24 Nisan, devlet aleyhine faaliyette bulunan ve masum insanları katleden 2345 komitecinin tutuklandığı tarihtir. Ancak, tedhiş hareketleri bir türlü durmak bilmeyince hükümet, ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşayan Ermenileri, savaş bölgelerinden uzak yeni yerleşim merkezlerine götürmek zorunda kalmıştır. Kafkas, İran ve Sina cephelerinin güvenlik hattını oluşturan bölgelerdeki Ermenilerin yerlerinin değiştirilmesi, onları imha etmek değil, devlet güvenliğini sağlamak, onları korumak amacını gütmüştür ve dünyanın en başarılı yer değiştirme uygulamasıdır. Gerek Osmanlı ve Ermeni, gerekse yabancılara ait istatistikler, I. Dünya Savaşı döneminde Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin nüfusunun en fazla 1.250.000 civarında olduğunu göstermektedir. Osmanlı Devleti yer değiştirme uygulamasına tabi tuttuğu Ermenilerin nakli sırasında, ağır savaş şartlarına rağmen olağanüstü gayret göstermiş, bu gayret, yabancı diplomatlarca da tesbit edilmiştir. Hükümet, göçmenlerin iaşesi ve korunmasına yönelik büyük harcamalar yapmıştır. Uygulamaya ait belgelerde hangi il ve ilçelerde hastane kurulduğu, Ermeni çocuklarından yetim kalanlar için hangi binanın ayrıldığına kadar detaylı bilgiler verilmektedir. Yer değiştirmeye tabi göçmenlerin; sevk, yerleştirme ve geçimlerinin sağlanması için 1915 yılında 25 milyon, 1916 yılı sonuna kadar ise 230 milyon kuruş harcandığı belgelerden anlaşılmaktadır. Zorunlu göçe tabi tutulan Ermeni kafileler askerler tarafından korunmaktaydı. Buna rağmen zorunlu göçe tabi tutulan Ermeni nüfusun 438.758’inden 382.148’I zorunlu iskan bölgelerine ulaşabilmiştir. Bunun nedenini biz söylesek itiraz edecek kaynaklara cevabı Agos yazarı, Türkiye’nin önde gelen Ermenicilerinden Baskın Oran söylüyor : “Doğu Ermenileri dağlı, çiftçi, esnaf, zanaatkar idiler ve Kürt beylerine her yıl bir haraç ödemek şartıyla rahat rahat ticaretlerini ve tarımlarını yapıyorlardı. Mafya ilişkisi bu… 1847’de ayaklanan feodal Kürt beyleri ortadan kalkınca haraç verecek adam kalmadı. Kürdistan bölgesinde tam bir kaos yaşandı. Kürtler aç kalınca her yıl altın yumurtlayan tavuğu kestiler.” ”Tehcir sırasında kafilelere saldırarak askerleri ve Ermenileri katledenler mallarına göz diken kürt eşkıyalardı.” Türkiye’nin Bu durum Osmanlı arşivlerinde de sabittir. Örneğin Diyarbakır civarında 2 bin Ermeninin Kürt eşkıyalar tarafından Mardin’e kaçırılarak öldürüldüğü resmi raporlara yansımıştır. Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun Ermeni Tehciri isimli kitabında şunlar yazılıdır: “Erzurum-Erzincan arasında da 500 kişilik başka bir kafilenin Kürtlerin saldırıları sonucu katledildiği haberleri alınmış, bunun üzerine Diyarbekir, Mamuretülaziz (Elazığ) ve Bitlis vilayetlerine 14 Haziran 1915 tarihiyle gönderilen şifre telgrafta, sevkiyat sırasında güzergâhta bulunan aşair ve köylülerin taarruzlarına karşı her türlü vasıtanın kullanılması, katle ve gasba cüret edeceklerin şiddetle tedibi emredilmiştir. Ayrıca 27 Haziran 1915 tarihli bir belgede, Dersim bölgesinde, Dersim eşkıyasının Erzurum’dan sevk olunan Ermeni kafilelerinin yolunu keserek katlettikleri ve onları kurtarmanın kabil olmadığı, Erzurum vilayetinden bildirilmiştir. Hükümet, Dersimlilerin bu cinayetlerinin katiyen caiz olmadığını ve kafilelerin emniyet içinde sevkleri için derhal tedbir alınmasını emretmiştir.” Türkiye’nin Kürtlerin Ermenilere saldırması yalnızca tehcir sırasında yaşanan bir olay değildir. Doğu Anadolu’da iki ırkçı etnik kimlik yani Ermeniler ve Kürtler 100 yıldır hâkimiyet mücadelesi yürütmektedirler. Doğu Anadolu’nun Türksüzleştirildiğine inanan bu iki etnik gruba ve bugün emperyalizmin maşası açılım meraklılarının Türkiye’yi sürüklemeye çalıştığı uçurumun farkında olan TÜRK Milleti son sözünü söylememiştir. Badem bıyıkları, çember sakalları ile ümmetten, mozaik teraneleri ile etnik kimlikten söz eden işbirlikçiler, İyi biliniz Her Türk Türkçü, her Türkçü Atatürkçüdür, vatan namusumuz, “Ya İstiklal, Ya Ölüm” parolamızdır.
|
||||
“Ermeni Milleti Nizamnamesi”nin 1863 yılında ilanında sonra Patrikler, daha çok milli ve siyasi cephelerde çalışmaya başlamışlardır.
Bu nizamname, Ermenilerce muhtariyet için bir adım telakki olunmuş Lübnan olayları dolayısıyla vuku bulan Avrupa müdahalesi genişlerse, bu müdahalenin kendileri için de faydalı olacağı ümidi uyanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda bağımsız Ermenistan için başlatılan isyanlar (1780-1862 yılları arasında) netice vermemiştir.
Osmanlı İmparatorluğu içinde muhtar bir Ermenistan kurulması düşüncesinin lideri Patrik Mıgırdiç Hırimyan (1869-1873)’dır. 1820’de Van’da doğan Mıgırdiç Hırimyan, 1854 yılında 34 yaşında iken, Akdamar Kilisesi’ne Vartabed olmuş böylece kiliseye üye olmuştur. 1858’de Van’da Varak Manastırı’nda kurduğu matbaada Ermeni bağımsızlığını güden “Van Kartalı”, 1863’de Muş’ta St. Garabed Manastırı’nda da “Muş Kartalı” adlı gazeteleri neşretmeye başlamıştır. Vaazları ile dikkati çekmiş olan Hırimyan, 1869 yılında İstanbul’da Ermeni Patriği seçilmiştir. Onun Patrik seçilmesi, uyanmakta olan Ermeni milli menfaatlerinin zirveye tırmanması sonucunu doğurmuştur. Patrik Hırimyan, göreve başlar başlamaz şu iki esas üzerine çalışmaya başlamıştır:
“Ermeni Milleti Nizamnamesi”ni tekrar tetkik ve vilâyetlerin arzusuna ve ihtiyaçlarına göre tadil ettirmek, İstanbul Ermeniliği’nin, meclisin ve hükümetin gözlerini Ermenistan’a çevirmek.
Hırimyan’ın, Ermeniler’i macera peşinde sürüklemek yolundaki politikasını beğenmeyen ve geleceklerini Türkiye’ye bağlı kalmakta gören banker, sarraf ve hükümet memurları ona cephe almışlardır. Nihayet Patrik olarak takip ettiği amacı elde edemeyen Hırimyan, 1873 Ağustos’unda istifa etmek zorunda kalmıştır.
Yerine geçen Patrik Nerses Varjabedyan (1874-1884)’ın da Hırimyan’ın izinden yürümüştür. 1876’da II. Abdülhamid tahta geçmiş ve I. Meşrûtiyet ilan edilmiştir. Nerses Varjabedyan, Bulgar meselesini halletmek için toplanan İstanbul Konferansı (12 Aralık 1876-20 Ocak 1877) sırasında İngiliz Büyükelçisi Henry Elliot’a, eski Patrik Hırimyan tarafından tertip edilmiş olan Osmanlı Ermenilerine yapılan sözde baskıları gösteren bir rapor vermiş, fakat konferansın konusu sebebi ile bu teşebbüsten bir netice alınamamıştır.
Hırimyan zamanında başlayan Patrikhane’nin şikayet raporları ve müracaatları, Rumeli Hristiyanları meselesinden sonra çok şiddetli bir safhaya girecektir. Patrikhâne’nin Bab-ı Ali’ye ve Avrupa devletlerine verdiği mezalim raporları, şikâyetnâmeler tetkik olunduğunda, bunların çoğunun vilâyetlerde meydana gelen basit zabıta olaylarından başka bir şey olmadıkları görülür. Patrikhane, bir taraftan sistemli olarak en basit olayı abartarak hükümete duyururken, diğer taraftan da bunları siyasî önemli olaylar şekline sokarak Avrupa devletleri temsilcilerine vermeye başlamıştır.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan önce Ermeniler için iki yol görünmektedir: Osmanlı Devleti’ne ve Türkler’e sadık kalmak, İmparatorluk içindeki diğer Hristiyan toplumların hareketlerini takip ederek çalışmak ve Avrupa devletlerinin müdahalesini sağlamak. Patrik Nerses, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Salisbury’e yolladığı 13 Nisan 1878 tarihli mektubunda şunları yazmaktadır:
“Ermeniler ile Türklerin bir arada yaşamaları artık imkânsızdır. Eşitliği, adaleti ve vicdan özgürlüğünü ancak bir Hıristiyan yönetimi sağlayabilir. Müslüman yönetiminin yerini Hıristiyan yönetim almalıdır. Ermenistan (Doğu Anadolu) ve Kilikya, Hristiyan yönetimin kurulması gereken yerler arasındadır… Türkiye Ermenileri işte bunu istiyorlar… Yani, Türkiye Ermenistan’ında, Lübnan’da olduğu gibi, güvence altına alınmış bir Hıristiyan yönetim istiyorlar.”
Patrik Nerses, 17 Mart 1878 günü de, İstanbul’daki İngiliz Büyükelçisi Layard’ı ziyaret ederek, “Bir yıl önce Osmanlı idaresinden şikayetimiz yoktu, ancak Rus zaferi şimdi durumu değiştirdi, Doğu’da bağımsız bir Ermenistan istiyoruz. Eğer siz yardım edemezseniz bunu gerçekleştirmek için Rusya’ya müracaat ederiz.” demiş, elçi Ermenistan’dan nereyi kasdettiğini sorunca da, “Van, Sivas, Diyarbakır ve Kilikya” diye cevap vermiştir. Elçinin, “Evet ama bu yerlerin hiçbirinde çoğunlukta değilsiniz.” demesi üzerine de, “Bunu biliyoruz, ama şimdi Rusya Doğu’da topraklar kazanıyor, Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki güç dengesi değişti. Biz de geleceğimizi düşünmeliyiz.” diye Ermeniler’in amacını açıklamıştır.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, Osmanlılar’ın barış istemeleri üzerine 31 Ocak 1878 tarihinde Edirne’de yapılan mütareke ile sona ermiş, barış şartları ise Ayastefanos (Yeşilköy)’ta tespit edilmiştir. Ayastefanos (Yeşilköy)’ta devam eden barış görüşmeleri sırasında bizzat Nerses Varjabedyan ve bazı Ermeni ileri gelenleri, Rus murahhas heyeti başkanı, Çar’ın kardeşi Grandük Nikola ile görüşerek, antlaşmaya Ermeniler ile ilgili bir madde koydurmayı başarmışlardır. 3 Mart 1878 tarihinde Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanan ve gayet ağır hükümler taşıyan Ayastefanos Antlaşması’nın 16. maddesinde geçen “Ermenistan” tabiri ile böyle bir memleketin varlığı da Osmanlı Devleti’ne kabul ettirilmiştir. Ancak bu anlaşma yürürlüğe girmemiştir.
Ayastefanos Antlaşması’nın Berlin’de tadil edileceği haberini alan Patrik Varjabedyan, harekete geçerek, toplanacak olan kongreye katılacak bütün devletler nezdinde yoğun bir faaliyette bulunmaya başlamıştır. Bu amaç doğrultusunda Beşiktaş Başpiskoposu Horen Nar Bey, Rusya (St. Petersburg)’ya giderek, Çar II. Aleksandr tarafından kabul edildi. Horen Nar Bey, Çar’dan, Osmanlı Ermenileri’ni himaye etmeye devam etmesini ve Berlin Kongresi’nde davalarını savunmasını rica etmiştir. Eski Patrik Hırimyan’ın başkanlığında bir heyet de Avrupa başkentlerini (Roma, Viyana, Paris, Londra) dolaşarak siyaset adamlarını Ermeni Davası (Hai Tahd)’na kazandırmak için propagandaya çıkmıştır. Bu heyetin elinde, Ermeni isteklerini belirten ve Türkiye’de Ermenistan kurulması için hazırlanan 7 maddeden müteşekkil bir proje bulunmaktadır.
Patrik Nerses Varjabedyan da, bir taraftan Manchester Ermeni Komitesi Başkanı Karekin Papazyan’a gönderdiği bir mektupta, siyasetlerinin Rusya’ya minnettar kalarak, İngiltere’den ümit ve onun sayesinde hedefleri olan maddi ve manevî refaha ulaşmak olduğunu belirtmiş, diğer taraftan da 30 Haziran’da İstanbul’da İngiliz Büyükelçisi Layard’ı ziyaret ederek projelerini Kongre’ye vermiş olduklarını ifade ederek, İngiltere’nin bu projeyi de desteklemesini istemiştir.
Patrik Nerses ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Ermeniler’in nüfusları hakkında da büyük devletlere tahrif edilmiş rakamlara ulaşan kilise istatistikleri göndermiştir.
Neticede sun’i mesele, Ayastefanos Antlaşması’nın 16. maddesi fazla değişikliğe uğramadan 13 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin Muahedesi’nin 61. maddesi olarak kabul edildi. Böylece, “Ermeni Meselesi”, büyük devletlerin nezâretinde olmak üzere Osmanlı Devleti’nde yapılacak bir “Islâhât Meselesi” halinde tespit edilmiştir.
Dr. Abil İbrahimov
abilibrahim80@yahoo.com This e-mail address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it
1news.com.tr