Fransa bilmem ne yasasını kabul ediyormuş. Bir panik, bir seferberlik!.. Geçse ne olur, geçmese ne olur; zaten kaç yıldır fiilen uygulanmıyor muydu?
Beyler; siz o ‘savaş’ı kaybedeli çok oldu… Ne zaman mı kaybettiniz?
-2007’de dönemin Ermenistan Dışişleri Bakanı Oskanyan: “Sınırların açılması ve diplomatik ilişki kurulması konusunda Gül, bizimle aynı düşünüyor” iddiasında bulunduğunda,
-Cumhurbaşkanı Gül Erivan’a gidip “Ermeni jargonunun değiştiğini” açıkladığında,
-Ermeni protokolleri imzalandığında,
-Obama Çankaya Köşkü’nde: “Soykırım konusunda görüşlerim değişmedi” dediğinde,
-Obama’nın “ilk uluslararası diplomatik çabasında başarısızlığa uğramaması” gerekçesiyle Fransa’nın, NATO’nun askeri kanadına dönüşünü veto etmediğinizde,
-Geçen yıl Baskın Oran’ın Paris’te yaşayan kızının adaylığı: “Soykırım yapılmıştır” demediği için engellenirken ona sahip çıkmadığınızda,
-Sarkozy “Haçlı seferi” deyip Libya’ya saldırdığında, siz de buna NATO vizesi verdiğinizde,
-İngilizler Libya’ya gidip tüm arşivine el koyduktan sonra Kaddafi’nin vahşice linçine seyirci kaldığınızda,
-Sadece 1 ay önce Fransa Dışişleri Bakanı Lüppe’yle “komisyon kurulması” onayı vererek, ciğeri kediye teslim ettiğinizde,
-ABD’de açılan tazminat davalarında Ziraat Bankası ve Merkez Bankası’na gönderilen tebligatları aldığınızda,
-Mahkemelerdeki davalar devam ettiği halde siyasi talimatla “azınlık mülklerini” iade ettirip bu mülkler konusunda en önemli otorite olan Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü’nü kapattırdığınızda,
-AB, soykırım iftiraları ile mücadele eden Talat Paşa Komitesi’nin ‘halledilmesini’ isteyince Doğu Perinçek’i ‘ETÖ’den içeri tıkıp Denktaş’a: “Git ülkende siyaset yap.-” fırçası attığınızda,
-ABD’deki Ermeni örgütü, Dışişleri Bakanı Clinton’a mektup yazıp, “müze yapılan eserlerinin iadesini” istediğinde Clinton’un: “Türkiye’ye baskı yapıyoruz” demesine ve Temsilciler Meclisi’nin “gizli soykırım” tasarısını kabul etmesine sessiz kaldığınızda,
-Dersim için “özür” dileyince AB’nin genişlemeden sorumlu üyesi Füle’den gelen: “Mazinin sıkıntılı meselelerini çözmeye yönelik bütün teşebbüsleri memnuniyetle karşılıyoruz” mesajını anlamazdan geldiğinizde,
-Birkaç ay önce ABD’den gelen bir grup Ermeni işadamının İstanbul’dan sonra Diyarbakır ve Van’a gidişinde hiç bir art niyet aramadığınızda,
-Diyarbakır’da bulunan Orta Doğu’nun en büyük Ermeni kilisesinin Osman Baydemir’in mali katkıları ile onarımına başlanmasını, dahası minarelerden yüksek olduğu için yıktırılan kulesinin aslına uygun yaptırılmasını alkışladığınızda,
-“Azınlık mallarının” bir kanun hükmünde kararname ile iadesine karar verildiğinde Lübnan’daki Kilikya Yüksek Makamı Katolikosu I. Aram’ın, Başbakan Erdoğan’a mektup yazmasının başlı başına ne kadar önemli olduğunu anlamadığınızda,
-Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın: “Er ya da geç soykırım anıtı önünde diz çökecek Türk liderler olacak” sözlerini sükunetle karşıladığınızda,
-Sarkisyan’ın Hocalı katliamına bizzat katıldığını Meclis Başkanı Çiçek’in ağzından duyurduğunuz halde Hocalı için Meclis’te “soykırım” kararı almayı düşünmediğinizde,
-Bir zamanlar İstanbul’da yapılan “soykırım” konferansı için: “Sırtımızdan hançerliyorlar” diyen Cemil Çiçek’ten, ABD Başkan Yardımcısı Biden TCK-301’in kaldırılmasını isteyebildiğinde…
* * * *
Fransa bir kanun kabul ediyormuş. Biz de Büyükelçi’mizi çekiyormuşuz… Ambargo uygulayabilirmişiz… Afrika’da Fransa’nın soykırım tarihini anlatacakmışız… Ve “Fransa bu yaptığının bedelini gelecekte ödeyecek“miş!..
Şu tablo, “monşer” diye aşağılanan diplomatların yerine getirilen, “milletle bütünleştiği” söylenen “altın“ların eseridir!.. Çekseniz ne olur, çekmeseniz ne olur?!..
Fransa’nın Cezayir’de, Ruanda’da yaptıkları öyle mi; şu ifade “soykırım” takasıdır, kabullenmesidir. Adam gitmiş. İşgal etmiş, asmış, kesmiş… Biz bir yeri mi işgâl ettik? Topraklarımızda sırtımızdan vurulduk, isyana, katliamlara maruz kaldık!..
Hangi gelecekte “bedel ödeteceksiniz“?.. O “gelecek” geldi ve maalesef “bedel” Türkiye’ye ödettirilmek isteniyor.
“Soykırım” iftirasının 100. yılına 4 yıl var. Hedef 3 T idi: tanıma, tazminat, toprak … Yukarıda sıraladığım maddelerde, üçünün paralel götürüldüğü görülmüyor mu?
“Soykırım” iftirasını tanıtmayı AB üstlenmiş…
“Tazminatı” ABD…
“Toprak” mı ?.. Lübnan’da şakır şakır tapu ofislerinin çalıştığından haberiniz yok mu?
2014’ün Cumhurbaşkanı kavgasını yapanlar; işin ciddiyetinin ve tehlikenin farkında mısınız?
* * * *
Dışişleri Bakanımız Davutoğlu, hala gururla sahiplendiği Stratejik Derinlik adlı kitabında: “Dış politikada blöf tavrı son derece sakıncalıdır. Gereği yapılmayan imalı tehditler, zamanla o tehdidi yönelten ülkelerin aleyhine işlemeye başlar ve tam bir zaaf görüntüsü hali alır” dediğine göre;
Şayet niyetimiz bağcı dövmek değil üzüm yemekse yapılacak, yapılması gereken daha ciddi işler var. İşte onlar :
Irak’ın Türkiye eliyle bölünmemesi için Erbil’deki temsilcimiz çekilmeli, Barzani’ye “Kürdistan Başkanı” muamelesinden derhal vazgeçilmeli. Maliki: “Türkiye bir tarafı tutuyor” diye yakınırken haklı; kastettiği Türkmenler değil, Barzani. Sırtını Türkiye’ye, ABD’ye, Exxon Mobil’e dayayan; parası, Merkez Bankası, ordusu, istihbarat örgütü olan Barzani’nin, yarın Kerkük’e el koymaya yeltendiğinde kıyametin kopacağını haber veriyor…
NATO’nun askeri kanadı ile ilişkilerin dondurulacağı duyurulmalı…
Tapu işleri çok sıkı tutulmalı. Bazı bölgelerdeki mülklerin perde arkası sahipleri konusunda çok ciddi bir araştırma başlatılmalı…
Hocalı Katliamı için Meclis’te karar alınmalı…
Ermeni protokollerinin hiçbir şekilde yeniden gündeme gelmeyeceği açıklanmalı…
Hrant Dink’i öldürenler, ucu nereye varırsa varsın bulunmalı…
Bunları kim mi yapacak? Elbette Meclis’i ve milleti arkasına alarak Başbakan Erdoğan… Çünkü o meseleyi daha 1992’de Rize’de bir özel TV’ye konuştuğunda teşhis edip şöyle demişti:
“Ermenistan biliniz ki, şu anda Rize’de… Ankara’nın göbeğine yerleşmiş vaziyette…”
Silivri’den kucak dolusu sevgiler,
Müyesser Yıldız
Odatv.com