Etiket: Erkut Ersoy

  • İstihbarat Uzmanı Erkut Ersoy İle Röportaj : Eren Talha Altun

    İstihbarat Uzmanı Erkut Ersoy İle Röportaj : Eren Talha Altun

    12.12.2019 Röportaj Tarihi
Kendinizi Tanıtır Mısınız ? 1969 Üsküdar İstanbul doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi İstanbul’da yaptım. Arkasından lise hayatım başladı. Liseyi 1987 yılında bitirdim. Arkasından üniversitenin işletme bölümünü, işletme fakültesini bitirdim. Anadolu üniversitesi. Arkasından Marmara Üniversitesinde Bilgisayar üzerine yüksek eğitim gördüm. Program, Bilgisayar Uzmanlığı yada bilinen adı ile Management Information System (MIS) adlı bilgi yönetimi adı altında bir eğitim gördüm. Okul bittikten sonra Atilla Aytek dönemin EGM Kaçakçılık Daire Başkanı ile bir ahbaplığım vardı. Aynı zamanda da serviste başbakanlık müşaviri olan bir akrabamız vasıtasıyla ve ikisinin yardımıyla serviste intisap ettim. Ondan sonra bir süre serviste görev yaptıktan sonra 2008 yılında Ergenekon davasından dolayı CIA‘nin hedefi olduğum için, CIA’nın ayağına dolandığım için açıkçası, tam tabir ile böyle ifade edeyim yani CIA’nin bölgedeki politikalarına ters düşen faaliyetlerim olduğu için onların yönlendirmesi ve FETO’cü Hakim ve Polislerin, FETÖ’cü İstihbaratçıların yardımı ve desteği ile Ergenekon operasyonu başlatıldı ve 3. Dalga’da Emekli Tuğgeneral Veli Küçük Komutanım ile beraber tutuklandım. Ergenekon operasyonu süresince 3,5 yıl boyunca tutuklu olarak yargılandım. Silivri cezaevinde tutuklu kaldım. 28 Ocak 2011 tarihinde tahliye oldum. Şu anda mahkememiz yeni sonuçlandı. Daha önce 13 Ağır Ceza Mahkemesi hakkımda 11 sene 15 gün ceza vermişti. Arkasından siyasi konjonktür değişince verilen cezalar Yargıtay tarafından bozuldu ve Yargıtay tarafından yeniden yargılama kararı verildi. 2013 senesinde. Daha sonra 13 Ağır Ceza Mahkemesi Yargıtay tarafından kapatıldığı için. Bizim yeniden yargılamamızı 4. Ağır Ceza Mahkemesi devam etti yargılamaya. 4. Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden yargılandık ve davamız yeni sonuçlandı. 1 Temmuz 2019 tarihinde. Beraat kararı ile sonuçlandı bütün sanıklar için beraat kararı verildi. Şu anda da halen Yargıtay aşamasında bu yerel mahkemenin 4. ağır cezanın verdiği beraat kararının onaylanmasını bekliyoruz. O da yeni sonuçlandı ve verilen beraat kararı onandı. Resmen tescil edilmiş oldu. Tabi bu süreçte görev görev almadım. Aktif bir görevim olmadı, bende kurmuş olduğumuz bir grup vardı. Özel Büro Grubu’nda halen vatansever ve istihbarat hizmetlerime bir yurtsever olarak devam ediyorum. Bundan da son derece memnunum. Ben şuna inanırım her zaman vatana hizmetin, koşulu, şekli şemali olmaz. Vatana hizmet çok önemli bir meziyettir. Herkes yurtsever olamaz. Doğuştan gelen bir haslettir. Yetenektir. Sonradan yurtsever olunmaz. Ya doğuşunuzda bu özelliği kazanırsınız ya da kazanmazsınız. Dolayısıyla bende böyle yurtsever olarak doğduğum için vatana hizmetin şekli şemali olmadığını düşünüyorum. Yani üzerimizde bir üniforma olması olmaması benim için fark etmiyor. Ya da maaş alıyor ya da almıyor olmam benim için hiç birşey değiştirmiyor. Ben yine yurtsever olarak vatanıma hizmete arkadaşlarım ile beraber devam ediyorum. Ömrümün sonuna kadar da ister akitf görevlere döneyim, ister dönmeyeyim bu çalışmalarıma fırsat bulduğum her an her zaman için devam edeceğim. Allah bana böyle bir yol bahşetti. Bende bundan son derece memnunum. Yeter ki sağlık sıhhatim yerinde olsun. Bu hizmetleri ölene kadar devam ettirmek niyetindeyim. Meslek Hayatınıza Nasıl Başladınız ? Sizi Bu Mesleğe Yönlendiren Oldu Mu ? Tabi. Oldu. Daha önce de belirttiğim gibi Atilla Aytek dönemin EGM Kaçakçılık Daire Başkanı bizim akrabamızdı, baba tarafından. Çok sık görüşürdük. Kardeşi Fatih abi. Fatih Aytek’in’in bilgisayar dükkanı vardı. 1990’lı yıllarda. O bilgisayar dükkanı Mecidiyeköy’deydi. Bende yeni mezun olmuştum. Onun dükkanına çok gidip geliyordum. Hatta yardım da ederdim Fatih abiye. Zaman zaman beni de, satış işlerinde kullanmışlığı olmuştur. Fatih abimin. Satış elemanı olarak ta Fatih abimin yanında çalışmışlığım vardır. O dönem Fatih abimin yanında çalışırken, abisi olan Atilla Aytek çok gelip giderdi ofise. Bende o vasıtayla Atilla abi ile tanıştım. Atilla Aytek ile. O dönemler yıldızının parladığı dönemlerdi Atilla abinin, EGM Kaçakçılık Daire Başkanı olarak, yakın dönemde Babalar operasyonu yapmışlardı. Çok önemli operasyonlara imza atmışlardı ve devamlı basın tarafından takip edilen, önemli bir Polisti. MİT Yönetimi ile beraber koordineli olarak uzun yıllar çalıştılar. Ben tabi o ofise gidip gelirken, samimiyetimiz de ilerleyince bende bu samimiyete istinaden, kendisine düşüncemi söyledim. Milli İstihbarat Teşkilatına girmek istediğimi belirttim ve yardımcı olur musun ? diye böyle bir teklifte bulundum kendisine. O da benden yani Fatih abimden olumlu feedbackler almış, olumlu dönüşler almış hakkımda ve beni bu şekilde tavsiye etti. Sağolsun üst yönetime. Tabi ben bununla kalmadım. Aynı zamanda gene baba tarafından bir akrabamız Başbakan müşavirliğinde görev yapıyordu. Hatta ismini de vereyim onun. M. D. Bir kanaldan da ona açtım. O da herhalde benim hakkımda olumlu referanslar almış. Bu şekilde sağolsunlar ikisinin de yardımları, destekleri ile servise intisap etmiş oldum. Bu şekilde yani aslında beni yönlendirenler. Daha doğrusu ben kendi kendimi yönlendirdim diyebilirim. Bu Mesleğinizin Riskleri Nelerdir ? Biraz Bahseder Misiniz ? Tabi. Yani bu meslek en başta risk faktörü olan mesleklerden bir tanesi. Çünkü bir kere hayatınız tamamen farklı bir formatta devam ediyor. Siz siz olmaktan çıkıp farklı bir kimliğe bürünüyorsunuz. Yapmış olduğunuz görevlerde bazen farklı kimlikler kullanmanız gerekiyor. Farklı coğrafyalarda yaşamanız gerekiyor. Farklı ülkelere girip çıkmanız gerekiyor. Farklı ülkelerde. Tabi ki bunları rahat bir şekilde de yapamıyorsunuz. Çünkü yapmış olduğunuz gizli bir görev var ve bu gizli görevi yaparken bulunduğunuz ülkedeki veya coğrafyadaki hedef olan teröristler veya yabancı ajanlar sizi kontrol etmek, takip etmek, izlemek durumundalar. Böyle bir durum içerisinde çok rahat bir yaşam süremezsiniz. Yani mutlaka belli bir risk var. Belli bir adranalin yükselme durumu oluyor. Sıkıntılar yaşıyorsunuz ama tabi bu biraz daha kişinin kendisini ne kadar eğittiği ve biraz da kişinin karakteriyle, psikolojik profiliyle alakalı bir şey. Bazı insanlar çok çabuk adapte olurlar. Bazı insanlar adapte olmakta zorluk çekerler. Bazı insanlar sıcak kanlıdır. Bazı insanlar soğuk kanlıdır. Bizim mesleğimizde soğuk kanlı olmak çok önemli bir meziyettir açıkçası. Yani durumlara ve olaylara karşı soğukkanlılığınızı yitirmeyeceksiniz. Her ortama ayak uydurabilmek durumunda kalacaksınız. Kalmayı bileceksiniz. Adaptasyon çok önemli, eğitim çok önemli. Yani insanın hayatını böyle durumlarda eğitim kurtarır. Eğer zor bir görev içerisindeyseniz, gizli bir görev yapıyorsanız, soğukkanlılık ve eğitim sizin başyardımcılarınız olur. Eğer soğukkanlılığınızı kaybederseniz, panik yaşarsınız ve panik’te zaten sizi ya ölüme götürür yada deşifre olmanızı sağlar. Her iki durumda sonuçta sonu kötü olan, sonu kötü biten hadiseler. İstihbarat Servislerinin Çalışma Usul ve Metodları Hakkında Bu Zamana Kadar Edinmiş Olduğunuz Tecrübelerden Bahseder Misiniz ? Bir Türk İstihbarat Teşkilatı Olarak , Dünya İstihbaratına Nazaran Hangi Konumdayız ? Şimdi önce usul ve yöntemlerine değinelim. Tabi ki her istihbarat teşkilatının kendi bünyesi içerisinde, dışarıda verilmeyen istihbarat eğitimi veriliyor. Yani mesela Milli İstihbarat Teşkilatı içerisinde Akademi dediğimiz bir bölüm var. Amerika’da bunun muadili kamuoyunun da çok iyi bildiği yakından bildiği, Çiftlik denen bir yer var. Bu gibi yerlerde istihbarat adayları önce okulu bitirdikten sonra, askerliğini de bitirdikten sonra, servise başvuruyorlar. CV’ler değerlendirildikten sonra eğer olumlu görülürse, bu sefer önce yazılı sınava arkasından mülakata çağırılıyor. Mülakattan başarılı olan, yazılı sınavdan da geçen üstün puan alan adayların diğer şartları da uyuyorsa, güvenlik kontrolünden sonra Meslek Memuru Adayı olarak başlıyorlar göreve. Tabi bu başlangıçta belli bir süre, bu istihbarat eğitimini almak durumundalar, çünkü bu istihbarat eğitimleri, Dünyanın hiçbir yerinde başka bir yerde yani kamuya açık şekilde verilmez. Bu bölümde yani bu akademi süresince meslek adayına, bir Milli İstihbaratçının olması gereken kazanması gereken, yetenekler. Görev halindeyken yapması gereken prosedür, silah kullanmadan tutun kendinizi korumaya kadar bir canlı takip nasıl yapılır, takipten nasıl kurtulunur, bilgi işlemde bilgisayara nasıl sızılır, stres altındayken nasıl proje geliştirilir, stres altındayken nasıl operasyon yapılır gibi çeşitli bir istihbaratçının olması bilmesi gereken prensipler adaya kazandırılıyor. Akademik eğitim bittikten sonra da başarılı olan adaylar bölge müdürlüklerinde görev alıyor. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde bölge müdürlüklerimiz var. Bu bölge müdürlüklerinde İstihbarat Uzman Yardımcısı olarak göreve başlıyorlar. Ve oryantasyona tabi tutuluyorlar. Bu görev süresince bütün memurlar, bağlı bulundukları şubeye uygun olarak çeşitli eğitimlerden geçiyorlar. Özel bir operasyon ajanının aldığı eğitimlerle bir bilgi işlem memurunun aldığı eğitimler, farklıdır. Veya bir yabancı bir ülkede çalışan ajanın almış olduğu eğitim ile bir tercümanın aldığı eğitimler farklıdır. Yani burada kompartımasyon usulü çalışıldığı için serviste her bir birim kendisine uygun adayı, o usule uygun eğitimi verir kazandırır o şekilde sürer. Çalışma şekli de kompampartımasyon sistemine uygundur. Bir serviste çalışılan konu diğer servis tarafından bilinmez, çıkan-giren tüm evraklar kontrole tabidir ve en son ulaştığı yere kadar kayıt altındadır. Uzman Yardımcıları görev süresince bölgede oryantasyona tabi tutulur. Amir memur ilişkisi çerçevesinde. Orada memurlar bağlı bulundukları şubenin büyükleriyle yani onlardan kıdemli memurlar ile iletişim içerisine geçerler. O şekilde yerinde eğitim devam eder. Daha sonra yapmış oldukları görevlerden, başarı kazanarak sicil kazanırlar ve sicil kazandıkça da rütbeleri artar. Uzman yardımcılığından uzmanlığa geçerler, en son müsteşar olmaya kadar gidebilir bu serüven. Tabi kişinin başarısına bağlı bu. Her şeyden önce ve sicil amirinin verdiği notlara bağlı. Milli İstihbarat Teşkilatının güncel durumunu soracak olursan şöyle cevaplayayım ; Daha önceden 1990 ‘lı yıllara kadar, hatta 90’ların sonuna kadar, 2000’li yılların başına kadar, bizim servisin bütün bütçesini CIA karşılıyordu. Bunlar zaten bilinmeyen şeyler değil, bu konuda yüzlerce kitap yazıldı. Herkes google’a girerek, bu konudaki bilgilere erişebilir. Gerek Mehmet Eymür’ün anlattıklarından yola çıkarak, gerek Mahir Kaynak’ın ve diğer deşifre olmuş üst düzey ajanların anlatımlarından yola çıkarak bunları öğrenebilirsiniz. Birçok açıklama var zaten bu konuda internette. Zamanında bu konu le ilgili kitaplarda yazıldı. Yani bir dönem komünizm ile mücadele adı altında CIA, servisin yani Milli İstihbarat Teşkilatının bütçesini karşılıyordu. Ödemelerini yapıyordu. Onun karşılığında da Türkiye’yi ana üs gibi kullanabiliyordu. Sadece CIA değil, MOSSAD’da elemanlarını çok rahat bir şekilde, hatta kimlik bile göstermeden, sınırdan geçirebiliyordu. Daha sonra tabi Milli istihbarat Teşkilatı askerlerin kontrolünden çıkıp sivillerin kontrolüne girmeye başlayınca tabi MİT’te de değişiklikler olmaya başladı. Daha özel bir düzen oturmaya başladı. MİT’teki liyakate göre eleman seçme durumu daha da arttı. Çünkü eskiden MİT elemanlarının çocukları MİT’de çalışıyordu. Hemen hemen yüzde yüz gibi bir orandı çalışması. Bir MİT elemanının çocuğunun, MİT elemanı olacağı biliniyordu. Herkes tarafından. Fakat bu önyargı ortadan kalktı. Şu anda Milli İstihbarat Teşkilatı internet sitesi üzerinden binlerce başvuru alıyor ve herkesi derecesine göre, başarısına göre değerlendirip o şekilde liyakate göre değerlendirip içeriye alıyor ve çalıştırıyor. En azından böyle bir profesyonelleşme gerçekleşti. Tabi yönetimde de profesyonelleşme olunca, bu devam etti ve artık bütün ajanlar dünya standartlarında eğitim görüyorlar ve çalışıyorlar. Dünya standartlarındaki lojistik ve teknik malzemeleri kullanıyorlar. Yani yabancı servislerden, gerek lojistik olarak gerek, teknolojik olarak, gerek ajan eğitimi konusunda, hiçbir eksiğimiz yok. Hatta birçok servisten çok daha öndeyiz diyebilirim. Eskiden Milli İstihbarat Teşkilatı sınır ötesi operasyon yapamaz haldeydi. Bunu beceremiyordu. Daha doğrusu kapasitesi oluşturulmamıştı ve engelleniyordu. 7-8 milyonluk İsrail bile MOSSAD aracılığı ile dünyanın her yerinde operasyon yapabiliyorken bizim MİT elemanları sadece İRAN, IRAK, Suriye gibi komşu ülkelerde sınır ötesi operasyonlar yapabiliyordu. 1990’lı yıllarda. Ama şimdi görüyoruz ki basından da takip ediyorsunuzdur. Etiyopya’dan Afrika’nın bir bölgesinden birini alabiliyorlar. Veya Balkanlardaki bir bölgeden alıp getiriyorlar artık FETÖ elemanlarını. Türkiye’ye getiriyorlar Servis elemanları. Bu bile bizim sınır ötesi operasyon kabiliyetimizin ne kadar arttığını gösterebilir. İnşallah böyle devam eder. Temennim odur. Eski Zamandaki İstihbarat Servisleri İle Günümüzdeki İstihbarat Servisleri Aynı Değil. Eski Zamanlarda İstihbarat Elemanı Eğitimlerine Daha Çok Bütçe Ayrılmaktaydı. Fakat Günümüzde Siber Casusluk Gibi Etkenlerinde Ortaya Çıkmasıyla Servislerin Büyük Miktarda Bütçeler Ayırmadan da Espiyonaj Faaliyetleri Yürütmesi Mümkün , Eskiye Göre Başka Ne Gibi Gelişmeler Oldu ?  Şimdi şunu söyleyeyim. Tabi ki teknoloji geliştikçe HUMINT dediğimiz insani istihbarat her ne kadar diğer faktörler, istihbarat çeşitleri, metotları geliştikçe azalmış gibi görünse de HUMINT Faktörü olduğu müddetçe istihbarat ödemelerinde, bütçesinde, yani eğitim harcamalarında bir azalma olmaz. Çünkü Yabancı istihbarat servisleri, etkinlikleri artsa da HUMINT’den vazgeçemez. Çünkü HUMINT insana dayalı bir istihbarat çeşididir ve çok önemlidir. En başta gelen istihbarat metodudur. Yani diğer istihbarat şekilleri ne kadar gelişirse gelişsin, HUMINT yani insana dayalı istihbarat asıl istihbaratı sağlayan unsurdur. Bu sebeple önemlidir. Yani bir robotu bir bir Terörist organizasyon içerisine sokamazsın veya bir yapay zeka da kullansan herhangi bir makinayı bir yabancı ülkede casus olarak kullanamazsın. Mutlaka bu gibi işleri yapman için insan eğitimine, insan faktörüne ihtiyacın vardır. Dolayısıyla yani elektronik dinlemeler, teknik takip kapasiteleri, SIGINT dediğimiz sinyal istihbaratı ve siber istihbarat metotları ne kadar gelişirse gelişsin bir insanın daha doğrusu eğitimli bir ajanın yapacağı işlemleri yapamaz. Bunlar sadece destek olurlar. O yüzden gelişmiş bütün ülkeler, özellikle CIA diyelim. CIA bile bugün ne kadar uydu istihbaratından yararlanırsa yararlansın, ne kadar ileri teknoloji kullanırsa kullansın, sahadaki elemanının eğitimine güvenir. Sahadaki elemanının başarısına inanır. Yani sahada dökülen ter savaşı kazandırır diye bir laf vardır. İstihbarat camiasında yani sahada döktüğünüz ter ile bir savaşı engelleyebilirsiniz ya da savaş başlatabilirsiniz. O yüzden bu kadar önemlidir. Saha elemanları. Yani diğer metotlar dediğim gibi ne kadar, artarsa artsın, GEOINT (Geospatial Intelligence), MASINT (Measurement and Signature Intelligence), Elektro-optik MASINT, Nükleer MASINT Jeofiziksel MASINT, Radar MASINT, Malzeme MASINT, Radyo frekans MASINT, OSINT (Open source intelligence), SIGINT (Signals intelligence), Sinyal istihbaratı - Sinyallerin arasına girilerek elde edilen istihbarat, COMINT (Communication Intelligence) - Haberleşme istihbaratı, ELINT (Electronic Intelligence) - Elektronik isthabarat, FISINT (Foreign Instrumentation Signals Intelligence), TECHINT (Technical intelligence), Teknik istihbarat (Technical Intelligence), MEDINT (Medical Intelligence) CYBINT/DNINT (Cyber Intelligence/Digital Network Intelligence), Siber istihbarat - Siber dünyadan elde edilen istihbarat, FININT (Financial intelligence) vs diğer metotlar ne kadar artsa da eğitimli bir ajanın yapacağı işleri yapamaz. Sadece destek olurlar. O yüzden hiçbir zaman bir istihbarat teşkilatı bir eğitim konusunda, ajan eğitimleri konusunda tasarrufa gitmemeli. Hatta onun önünü açabilecek daha farklı metotlar, daha gelişmiş teknolojiler işin içine katmalı. Onu daha donanımlı hale getirmelidir diye düşünüyorum. Yani sahadaki vermiş olduğunuz emek bugün size çok kazançlı olarak dönebilir. Örneğin lokal ve global politikalarınızın oluşturulmasında yardımcı olabilir. O yüzden ajanın eğitimi her şeyden önce gelir. O da tabi ki yapacağınız masraf ile alakalı Bir şey. Tasarrufa kaçar, eğer cimrilik yaparsanız, ajanların eğitimlerinde eksiklikler olacağı için, yarın öbür gün başınıza daha büyük dertler açabilir, o yüzden bir ajanın her şeyden önce kendi konusu ile ilgili uzman derecesinde bilgi sahibi olması gerekir. Bir ajan güncel politikayı, siyasi gelişmeleri, jeo astratejiyi de iyi bilmelidir. Bilgiyi toparlayabilecek ve kapasitede bir yetenekte olması gerekir. Onun için hiçbir masraftan kaçmamalıdır Devlet. Tabi sadece saha değil diğer metotlarla da bunu sağlamalı. Onları da geliştirerek desteklemelidir diye düşünüyorum. Örtülü Operasyon Nedir ?  Deşifre Olmuş Bir Örtülü Operasyondan Bahseder Misiniz ? Bundan bir süre önce Ergenekon operasyonu başlamadan önce 2006 – 2007 yıllarında Kürt Mafyasının çok etkin olduğu bir dönemiydi. İstanbul’da özellikle Kürt kökenli işadamlarının PKK’ya vermiş olduğu finansal destek inanılmaz boyutlardaydı. Kürt Mafyası, gerek kaçak sigaradan tut, uyuşturucu ve silah kaçakçılığına kadar birçok yasadışı yapıyordu ve engellenemiyordu. Fuhuş ticareti vs. PKK diğer iş adamlarından da haraç alma gibi bir takım illegal yöntemlerle inanılmaz derecede bir para trafiği oluşturdu. Kürt Mafyası diyelim. O dönem bu Kürt mafyasıyla tabi yasal anlamda mücadele edilmeye çalışıldı ama maalesef Kürt Mafyasının elindeki finansal güç nedeniyle çok fazla etkili olunamadı. Tabi bunda yasal anlamda mücadelenin önünün tıkanması da önemli bir unsurdu. O zamanlar Kürt Mafyası çok çabuk istihbarat alabilen bir yapı oluşturmuştu. İçerideki adamları vasıtasıyla, para göndererek, rüşvet yedirerek, bürokrasiden satılık kiralık adamlar devşirdiler. Bu bürokrasiden satın aldıkları adamlar vasıtasıyla operasyonlardan önceden haberdar oluyorlardı. Bu şekilde kendilerine güvenlik temin ediyorlardı. Tutuklanma gibi şeylerden kaçınmak için. Tabi bununla yasal anlamda mücadele edilemeyince, biz de yurtsever bir grup olarak Kürt mafyasının pasifize edilmesi için örtülü bir operasyon planladık. Tabi detaylara değinmeyeceğim. Ama sadece şunu söyleyeyim amaçlanan operasyon Kürt mafyasının pasifize edilmesiydi. Hatta bu anlamda bir takım motorsikletli tim falan kurulması bile gündeme geldi. Daha sonra tabi bu bizim yapmış olduğumuz planlama, FETO’cü istihbaratçılar tarafından takip edilince, telefon takibi ile ortaya çıkartılınca Ergenekon operasyonu başlatıldı ve bu şekilde plan sona erdirildi. - 700x125030 yazicioglu2 2

    12.12.2019 Röportaj Tarihi

    Kendinizi Tanıtır Mısınız ?

    1969 Üsküdar İstanbul doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi İstanbul’da yaptım. Arkasından lise hayatım başladı. Liseyi 1987 yılında bitirdim. Arkasından üniversitenin işletme bölümünü, işletme fakültesini bitirdim. Anadolu üniversitesi. Arkasından Marmara Üniversitesinde Bilgisayar üzerine yüksek eğitim gördüm. Program, Bilgisayar Uzmanlığı yada bilinen adı ile Management Information System (MIS) adlı bilgi yönetimi adı altında bir eğitim gördüm. Okul bittikten sonra Atilla Aytek dönemin EGM Kaçakçılık Daire Başkanı ile bir ahbaplığım vardı. Aynı zamanda da serviste başbakanlık müşaviri olan bir akrabamız vasıtasıyla ve ikisinin yardımıyla serviste intisap ettim. Ondan sonra bir süre serviste görev yaptıktan sonra 2008 yılında Ergenekon davasından dolayı CIA‘nin hedefi olduğum için, CIA’nın ayağına dolandığım için açıkçası, tam tabir ile böyle ifade edeyim yani CIA’nin bölgedeki politikalarına ters düşen faaliyetlerim olduğu için onların yönlendirmesi ve FETO’cü Hakim ve Polislerin, FETÖ’cü İstihbaratçıların yardımı ve desteği ile Ergenekon operasyonu başlatıldı ve 3. Dalga’da Emekli Tuğgeneral Veli Küçük Komutanım ile beraber tutuklandım. Ergenekon operasyonu süresince 3,5 yıl boyunca tutuklu olarak yargılandım. Silivri cezaevinde tutuklu kaldım. 28 Ocak 2011 tarihinde tahliye oldum. Şu anda mahkememiz yeni sonuçlandı. Daha önce 13 Ağır Ceza Mahkemesi hakkımda 11 sene 15 gün ceza vermişti. Arkasından siyasi konjonktür değişince verilen cezalar Yargıtay tarafından bozuldu ve Yargıtay tarafından yeniden yargılama kararı verildi. 2013 senesinde. Daha sonra 13 Ağır Ceza Mahkemesi Yargıtay tarafından kapatıldığı için. Bizim yeniden yargılamamızı 4. Ağır Ceza Mahkemesi devam etti yargılamaya. 4. Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden yargılandık ve davamız yeni sonuçlandı. 1 Temmuz 2019 tarihinde. Beraat kararı ile sonuçlandı bütün sanıklar için beraat kararı verildi. Şu anda da halen Yargıtay aşamasında bu yerel mahkemenin 4. ağır cezanın verdiği beraat kararının onaylanmasını bekliyoruz. O da yeni sonuçlandı ve verilen beraat kararı onandı. Resmen tescil edilmiş oldu. Tabi bu süreçte görev görev almadım. Aktif bir görevim olmadı, bende kurmuş olduğumuz bir grup vardı. Özel Büro Grubu’nda halen vatansever ve istihbarat hizmetlerime bir yurtsever olarak devam ediyorum. Bundan da son derece memnunum. Ben şuna inanırım her zaman vatana hizmetin, koşulu, şekli şemali olmaz. Vatana hizmet çok önemli bir meziyettir. Herkes yurtsever olamaz. Doğuştan gelen bir haslettir. Yetenektir. Sonradan yurtsever olunmaz. Ya doğuşunuzda bu özelliği kazanırsınız ya da kazanmazsınız. Dolayısıyla bende böyle yurtsever olarak doğduğum için vatana hizmetin şekli şemali olmadığını düşünüyorum. Yani üzerimizde bir üniforma olması olmaması benim için fark etmiyor. Ya da maaş alıyor ya da almıyor olmam benim için hiç birşey değiştirmiyor. Ben yine yurtsever olarak vatanıma hizmete arkadaşlarım ile beraber devam ediyorum. Ömrümün sonuna kadar da ister akitf görevlere döneyim, ister dönmeyeyim bu çalışmalarıma fırsat bulduğum her an her zaman için devam edeceğim. Allah bana böyle bir yol bahşetti. Bende bundan son derece memnunum. Yeter ki sağlık sıhhatim yerinde olsun. Bu hizmetleri ölene kadar devam ettirmek niyetindeyim.

    Meslek Hayatınıza Nasıl Başladınız ? Sizi Bu Mesleğe Yönlendiren Oldu Mu ?

    Tabi. Oldu. Daha önce de belirttiğim gibi Atilla Aytek dönemin EGM Kaçakçılık Daire Başkanı bizim akrabamızdı, baba tarafından. Çok sık görüşürdük. Kardeşi Fatih abi. Fatih Aytek’in’in bilgisayar dükkanı vardı. 1990’lı yıllarda. O bilgisayar dükkanı Mecidiyeköy’deydi. Bende yeni mezun olmuştum. Onun dükkanına çok gidip geliyordum. Hatta yardım da ederdim Fatih abiye. Zaman zaman beni de, satış işlerinde kullanmışlığı olmuştur. Fatih abimin. Satış elemanı olarak ta Fatih abimin yanında çalışmışlığım vardır. O dönem Fatih abimin yanında çalışırken, abisi olan Atilla Aytek çok gelip giderdi ofise. Bende o vasıtayla Atilla abi ile tanıştım. Atilla Aytek ile. O dönemler yıldızının parladığı dönemlerdi Atilla abinin, EGM Kaçakçılık Daire Başkanı olarak, yakın dönemde Babalar operasyonu yapmışlardı. Çok önemli operasyonlara imza atmışlardı ve devamlı basın tarafından takip edilen, önemli bir Polisti. MİT Yönetimi ile beraber koordineli olarak uzun yıllar çalıştılar. Ben tabi o ofise gidip gelirken, samimiyetimiz de ilerleyince bende bu samimiyete istinaden, kendisine düşüncemi söyledim. Milli İstihbarat Teşkilatına girmek istediğimi belirttim ve yardımcı olur musun ? diye böyle bir teklifte bulundum kendisine. O da benden yani Fatih abimden olumlu feedbackler almış, olumlu dönüşler almış hakkımda ve beni bu şekilde tavsiye etti. Sağolsun üst yönetime. Tabi ben bununla kalmadım. Aynı zamanda gene baba tarafından bir akrabamız Başbakan müşavirliğinde görev yapıyordu. Hatta ismini de vereyim onun. M. D. Bir kanaldan da ona açtım. O da herhalde benim hakkımda olumlu referanslar almış. Bu şekilde sağolsunlar ikisinin de yardımları, destekleri ile servise intisap etmiş oldum. Bu şekilde yani aslında beni yönlendirenler. Daha doğrusu ben kendi kendimi yönlendirdim diyebilirim.

    Bu Mesleğinizin Riskleri Nelerdir ? Biraz Bahseder Misiniz ?

    Tabi. Yani bu meslek en başta risk faktörü olan mesleklerden bir tanesi. Çünkü bir kere hayatınız tamamen farklı bir formatta devam ediyor. Siz siz olmaktan çıkıp farklı bir kimliğe bürünüyorsunuz. Yapmış olduğunuz görevlerde bazen farklı kimlikler kullanmanız gerekiyor. Farklı coğrafyalarda yaşamanız gerekiyor. Farklı ülkelere girip çıkmanız gerekiyor. Farklı ülkelerde. Tabi ki bunları rahat bir şekilde de yapamıyorsunuz. Çünkü yapmış olduğunuz gizli bir görev var ve bu gizli görevi yaparken bulunduğunuz ülkedeki veya coğrafyadaki hedef olan teröristler veya yabancı ajanlar sizi kontrol etmek, takip etmek, izlemek durumundalar. Böyle bir durum içerisinde çok rahat bir yaşam süremezsiniz. Yani mutlaka belli bir risk var. Belli bir adranalin yükselme durumu oluyor. Sıkıntılar yaşıyorsunuz ama tabi bu biraz daha kişinin kendisini ne kadar eğittiği ve biraz da kişinin karakteriyle, psikolojik profiliyle alakalı bir şey. Bazı insanlar çok çabuk adapte olurlar. Bazı insanlar adapte olmakta zorluk çekerler. Bazı insanlar sıcak kanlıdır. Bazı insanlar soğuk kanlıdır. Bizim mesleğimizde soğuk kanlı olmak çok önemli bir meziyettir açıkçası. Yani durumlara ve olaylara karşı soğukkanlılığınızı yitirmeyeceksiniz. Her ortama ayak uydurabilmek durumunda kalacaksınız. Kalmayı bileceksiniz. Adaptasyon çok önemli, eğitim çok önemli. Yani insanın hayatını böyle durumlarda eğitim kurtarır. Eğer zor bir görev içerisindeyseniz, gizli bir görev yapıyorsanız, soğukkanlılık ve eğitim sizin başyardımcılarınız olur. Eğer soğukkanlılığınızı kaybederseniz, panik yaşarsınız ve panik’te zaten sizi ya ölüme götürür yada deşifre olmanızı sağlar. Her iki durumda sonuçta sonu kötü olan, sonu kötü biten hadiseler.

    İstihbarat Servislerinin Çalışma Usul ve Metodları Hakkında Bu Zamana Kadar Edinmiş Olduğunuz Tecrübelerden Bahseder Misiniz ? Bir Türk İstihbarat Teşkilatı Olarak , Dünya İstihbaratına Nazaran Hangi Konumdayız ?

    Şimdi önce usul ve yöntemlerine değinelim. Tabi ki her istihbarat teşkilatının kendi bünyesi içerisinde, dışarıda verilmeyen istihbarat eğitimi veriliyor. Yani mesela Milli İstihbarat Teşkilatı içerisinde Akademi dediğimiz bir bölüm var. Amerika’da bunun muadili kamuoyunun da çok iyi bildiği yakından bildiği, Çiftlik denen bir yer var. Bu gibi yerlerde istihbarat adayları önce okulu bitirdikten sonra, askerliğini de bitirdikten sonra, servise başvuruyorlar. CV’ler değerlendirildikten sonra eğer olumlu görülürse, bu sefer önce yazılı sınava arkasından mülakata çağırılıyor. Mülakattan başarılı olan, yazılı sınavdan da geçen üstün puan alan adayların diğer şartları da uyuyorsa, güvenlik kontrolünden sonra Meslek Memuru Adayı olarak başlıyorlar göreve. Tabi bu başlangıçta belli bir süre, bu istihbarat eğitimini almak durumundalar, çünkü bu istihbarat eğitimleri, Dünyanın hiçbir yerinde başka bir yerde yani kamuya açık şekilde verilmez. Bu bölümde yani bu akademi süresince meslek adayına, bir Milli İstihbaratçının olması gereken kazanması gereken, yetenekler. Görev halindeyken yapması gereken prosedür, silah kullanmadan tutun kendinizi korumaya kadar bir canlı takip nasıl yapılır, takipten nasıl kurtulunur, bilgi işlemde bilgisayara nasıl sızılır, stres altındayken nasıl proje geliştirilir, stres altındayken nasıl operasyon yapılır gibi çeşitli bir istihbaratçının olması bilmesi gereken prensipler adaya kazandırılıyor. Akademik eğitim bittikten sonra da başarılı olan adaylar bölge müdürlüklerinde görev alıyor. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde bölge müdürlüklerimiz var. Bu bölge müdürlüklerinde İstihbarat Uzman Yardımcısı olarak göreve başlıyorlar. Ve oryantasyona tabi tutuluyorlar. Bu görev süresince bütün memurlar, bağlı bulundukları şubeye uygun olarak çeşitli eğitimlerden geçiyorlar. Özel bir operasyon ajanının aldığı eğitimlerle bir bilgi işlem memurunun aldığı eğitimler, farklıdır. Veya bir yabancı bir ülkede çalışan ajanın almış olduğu eğitim ile bir tercümanın aldığı eğitimler farklıdır. Yani burada kompartımasyon usulü çalışıldığı için serviste her bir birim kendisine uygun adayı, o usule uygun eğitimi verir kazandırır o şekilde sürer. Çalışma şekli de kompampartımasyon sistemine uygundur. Bir serviste çalışılan konu diğer servis tarafından bilinmez, çıkan-giren tüm evraklar kontrole tabidir ve en son ulaştığı yere kadar kayıt altındadır. Uzman Yardımcıları görev süresince bölgede oryantasyona tabi tutulur. Amir memur ilişkisi çerçevesinde. Orada memurlar bağlı bulundukları şubenin büyükleriyle yani onlardan kıdemli memurlar ile iletişim içerisine geçerler. O şekilde yerinde eğitim devam eder. Daha sonra yapmış oldukları görevlerden, başarı kazanarak sicil kazanırlar ve sicil kazandıkça da rütbeleri artar. Uzman yardımcılığından uzmanlığa geçerler, en son müsteşar olmaya kadar gidebilir bu serüven. Tabi kişinin başarısına bağlı bu. Her şeyden önce ve sicil amirinin verdiği notlara bağlı. Milli İstihbarat Teşkilatının güncel durumunu soracak olursan şöyle cevaplayayım ; Daha önceden 1990 ‘lı yıllara kadar, hatta 90’ların sonuna kadar, 2000’li yılların başına kadar, bizim servisin bütün bütçesini CIA karşılıyordu. Bunlar zaten bilinmeyen şeyler değil, bu konuda yüzlerce kitap yazıldı. Herkes google’a girerek, bu konudaki bilgilere erişebilir. Gerek Mehmet Eymür’ün anlattıklarından yola çıkarak, gerek Mahir Kaynak’ın ve diğer deşifre olmuş üst düzey ajanların anlatımlarından yola çıkarak bunları öğrenebilirsiniz. Birçok açıklama var zaten bu konuda internette. Zamanında bu konu le ilgili kitaplarda yazıldı. Yani bir dönem komünizm ile mücadele adı altında CIA, servisin yani Milli İstihbarat Teşkilatının bütçesini karşılıyordu. Ödemelerini yapıyordu. Onun karşılığında da Türkiye’yi ana üs gibi kullanabiliyordu. Sadece CIA değil, MOSSAD’da elemanlarını çok rahat bir şekilde, hatta kimlik bile göstermeden, sınırdan geçirebiliyordu. Daha sonra tabi Milli istihbarat Teşkilatı askerlerin kontrolünden çıkıp sivillerin kontrolüne girmeye başlayınca tabi MİT’te de değişiklikler olmaya başladı. Daha özel bir düzen oturmaya başladı. MİT’teki liyakate göre eleman seçme durumu daha da arttı. Çünkü eskiden MİT elemanlarının çocukları MİT’de çalışıyordu. Hemen hemen yüzde yüz gibi bir orandı çalışması. Bir MİT elemanının çocuğunun, MİT elemanı olacağı biliniyordu. Herkes tarafından. Fakat bu önyargı ortadan kalktı. Şu anda Milli İstihbarat Teşkilatı internet sitesi üzerinden binlerce başvuru alıyor ve herkesi derecesine göre, başarısına göre değerlendirip o şekilde liyakate göre değerlendirip içeriye alıyor ve çalıştırıyor. En azından böyle bir profesyonelleşme gerçekleşti. Tabi yönetimde de profesyonelleşme olunca, bu devam etti ve artık bütün ajanlar dünya standartlarında eğitim görüyorlar ve çalışıyorlar. Dünya standartlarındaki lojistik ve teknik malzemeleri kullanıyorlar. Yani yabancı servislerden, gerek lojistik olarak gerek, teknolojik olarak, gerek ajan eğitimi konusunda, hiçbir eksiğimiz yok. Hatta birçok servisten çok daha öndeyiz diyebilirim. Eskiden Milli İstihbarat Teşkilatı sınır ötesi operasyon yapamaz haldeydi. Bunu beceremiyordu. Daha doğrusu kapasitesi oluşturulmamıştı ve engelleniyordu. 7-8 milyonluk İsrail bile MOSSAD aracılığı ile dünyanın her yerinde operasyon yapabiliyorken bizim MİT elemanları sadece İRAN, IRAK, Suriye gibi komşu ülkelerde sınır ötesi operasyonlar yapabiliyordu. 1990’lı yıllarda. Ama şimdi görüyoruz ki basından da takip ediyorsunuzdur. Etiyopya’dan Afrika’nın bir bölgesinden birini alabiliyorlar. Veya Balkanlardaki bir bölgeden alıp getiriyorlar artık FETÖ elemanlarını. Türkiye’ye getiriyorlar Servis elemanları. Bu bile bizim sınır ötesi operasyon kabiliyetimizin ne kadar arttığını gösterebilir. İnşallah böyle devam eder. Temennim odur.

    Eski Zamandaki İstihbarat Servisleri İle Günümüzdeki İstihbarat Servisleri Aynı Değil. Eski Zamanlarda İstihbarat Elemanı Eğitimlerine Daha Çok Bütçe Ayrılmaktaydı. Fakat Günümüzde Siber Casusluk Gibi Etkenlerinde Ortaya Çıkmasıyla Servislerin Büyük Miktarda Bütçeler Ayırmadan da Espiyonaj Faaliyetleri Yürütmesi Mümkün , Eskiye Göre Başka Ne Gibi Gelişmeler Oldu ? 

    Şimdi şunu söyleyeyim. Tabi ki teknoloji geliştikçe HUMINT dediğimiz insani istihbarat her ne kadar diğer faktörler, istihbarat çeşitleri, metotları geliştikçe azalmış gibi görünse de HUMINT Faktörü olduğu müddetçe istihbarat ödemelerinde, bütçesinde, yani eğitim harcamalarında bir azalma olmaz. Çünkü Yabancı istihbarat servisleri, etkinlikleri artsa da HUMINT’den vazgeçemez. Çünkü HUMINT insana dayalı bir istihbarat çeşididir ve çok önemlidir. En başta gelen istihbarat metodudur. Yani diğer istihbarat şekilleri ne kadar gelişirse gelişsin, HUMINT yani insana dayalı istihbarat asıl istihbaratı sağlayan unsurdur. Bu sebeple önemlidir. Yani bir robotu bir bir Terörist organizasyon içerisine sokamazsın veya bir yapay zeka da kullansan herhangi bir makinayı bir yabancı ülkede casus olarak kullanamazsın. Mutlaka bu gibi işleri yapman için insan eğitimine, insan faktörüne ihtiyacın vardır. Dolayısıyla yani elektronik dinlemeler, teknik takip kapasiteleri, SIGINT dediğimiz sinyal istihbaratı ve siber istihbarat metotları ne kadar gelişirse gelişsin bir insanın daha doğrusu eğitimli bir ajanın yapacağı işlemleri yapamaz. Bunlar sadece destek olurlar. O yüzden gelişmiş bütün ülkeler, özellikle CIA diyelim. CIA bile bugün ne kadar uydu istihbaratından yararlanırsa yararlansın, ne kadar ileri teknoloji kullanırsa kullansın, sahadaki elemanının eğitimine güvenir. Sahadaki elemanının başarısına inanır. Yani sahada dökülen ter savaşı kazandırır diye bir laf vardır. İstihbarat camiasında yani sahada döktüğünüz ter ile bir savaşı engelleyebilirsiniz ya da savaş başlatabilirsiniz. O yüzden bu kadar önemlidir. Saha elemanları. Yani diğer metotlar dediğim gibi ne kadar, artarsa artsın, GEOINT (Geospatial Intelligence), MASINT (Measurement and Signature Intelligence), Elektro-optik MASINT, Nükleer MASINT Jeofiziksel MASINT, Radar MASINT, Malzeme MASINT, Radyo frekans MASINT, OSINT (Open source intelligence), SIGINT (Signals intelligence), Sinyal istihbaratı – Sinyallerin arasına girilerek elde edilen istihbarat, COMINT (Communication Intelligence) – Haberleşme istihbaratı, ELINT (Electronic Intelligence) – Elektronik isthabarat, FISINT (Foreign Instrumentation Signals Intelligence), TECHINT (Technical intelligence), Teknik istihbarat (Technical Intelligence), MEDINT (Medical Intelligence) CYBINT/DNINT (Cyber Intelligence/Digital Network Intelligence), Siber istihbarat – Siber dünyadan elde edilen istihbarat, FININT (Financial intelligence) vs diğer metotlar ne kadar artsa da eğitimli bir ajanın yapacağı işleri yapamaz. Sadece destek olurlar. O yüzden hiçbir zaman bir istihbarat teşkilatı bir eğitim konusunda, ajan eğitimleri konusunda tasarrufa gitmemeli. Hatta onun önünü açabilecek daha farklı metotlar, daha gelişmiş teknolojiler işin içine katmalı. Onu daha donanımlı hale getirmelidir diye düşünüyorum. Yani sahadaki vermiş olduğunuz emek bugün size çok kazançlı olarak dönebilir. Örneğin lokal ve global politikalarınızın oluşturulmasında yardımcı olabilir. O yüzden ajanın eğitimi her şeyden önce gelir. O da tabi ki yapacağınız masraf ile alakalı Bir şey. Tasarrufa kaçar, eğer cimrilik yaparsanız, ajanların eğitimlerinde eksiklikler olacağı için, yarın öbür gün başınıza daha büyük dertler açabilir, o yüzden bir ajanın her şeyden önce kendi konusu ile ilgili uzman derecesinde bilgi sahibi olması gerekir. Bir ajan güncel politikayı, siyasi gelişmeleri, jeo astratejiyi de iyi bilmelidir. Bilgiyi toparlayabilecek ve kapasitede bir yetenekte olması gerekir. Onun için hiçbir masraftan kaçmamalıdır Devlet. Tabi sadece saha değil diğer metotlarla da bunu sağlamalı. Onları da geliştirerek desteklemelidir diye düşünüyorum.

    Örtülü Operasyon Nedir ?  Deşifre Olmuş Bir Örtülü Operasyondan Bahseder Misiniz ?

    Bundan bir süre önce Ergenekon operasyonu başlamadan önce 2006 – 2007 yıllarında Kürt Mafyasının çok etkin olduğu bir dönemiydi. İstanbul’da özellikle Kürt kökenli işadamlarının PKK’ya vermiş olduğu finansal destek inanılmaz boyutlardaydı. Kürt Mafyası, gerek kaçak sigaradan tut, uyuşturucu ve silah kaçakçılığına kadar birçok yasadışı yapıyordu ve engellenemiyordu. Fuhuş ticareti vs. PKK diğer iş adamlarından da haraç alma gibi bir takım illegal yöntemlerle inanılmaz derecede bir para trafiği oluşturdu. Kürt Mafyası diyelim. O dönem bu Kürt mafyasıyla tabi yasal anlamda mücadele edilmeye çalışıldı ama maalesef Kürt Mafyasının elindeki finansal güç nedeniyle çok fazla etkili olunamadı. Tabi bunda yasal anlamda mücadelenin önünün tıkanması da önemli bir unsurdu. O zamanlar Kürt Mafyası çok çabuk istihbarat alabilen bir yapı oluşturmuştu. İçerideki adamları vasıtasıyla, para göndererek, rüşvet yedirerek, bürokrasiden satılık kiralık adamlar devşirdiler. Bu bürokrasiden satın aldıkları adamlar vasıtasıyla operasyonlardan önceden haberdar oluyorlardı. Bu şekilde kendilerine güvenlik temin ediyorlardı. Tutuklanma gibi şeylerden kaçınmak için. Tabi bununla yasal anlamda mücadele edilemeyince, biz de yurtsever bir grup olarak Kürt mafyasının pasifize edilmesi için örtülü bir operasyon planladık. Tabi detaylara değinmeyeceğim. Ama sadece şunu söyleyeyim amaçlanan operasyon Kürt mafyasının pasifize edilmesiydi. Hatta bu anlamda bir takım motorsikletli tim falan kurulması bile gündeme geldi. Daha sonra tabi bu bizim yapmış olduğumuz planlama, FETO’cü istihbaratçılar tarafından takip edilince, telefon takibi ile ortaya çıkartılınca Ergenekon operasyonu başlatıldı ve bu şekilde plan sona erdirildi.

  • TERÖRLE MÜCADELE DOSYASI /// ERKUT ERSOY : 10 MADDEDE TERÖR & İSTİHBARAT ANALİZİ VE TERÖRLE MÜCA DELE

    TERÖRLE MÜCADELE DOSYASI /// ERKUT ERSOY : 10 MADDEDE TERÖR & İSTİHBARAT ANALİZİ VE TERÖRLE MÜCA DELE

    1) Her terör saldırısı ve suikastta olayın kendisinden çok olayın hemen arkasından gelen bilgi çarpıtma saldırısı önemlidir çünkü terör saldırılarının esas hedefi saldırı sonrası oluşan korku ve öfke gibi duyguları kendi amaçları doğrultusunda yönlendirmektir. Saldırıyı planlayan odak aynen saldırının kendisini ince ince planladığı gibi saldırı sonrasındaki güdümleme operasyonunu da aynı şekilde planlar. Saldırı öncesi ve sonrası toplumun kafasını karıştıracak ve onları daha gerecek birçok sembolik bilgi sosyal medya kanalları üzerinden servis edilir. - image002 11

    1) Her terör saldırısı ve suikastta olayın kendisinden çok olayın hemen arkasından gelen bilgi çarpıtma saldırısı önemlidir çünkü terör saldırılarının esas hedefi saldırı sonrası oluşan korku ve öfke gibi duyguları kendi amaçları doğrultusunda yönlendirmektir. Saldırıyı planlayan odak aynen saldırının kendisini ince ince planladığı gibi saldırı sonrasındaki güdümleme operasyonunu da aynı şekilde planlar. Saldırı öncesi ve sonrası toplumun kafasını karıştıracak ve onları daha gerecek birçok sembolik bilgi sosyal medya kanalları üzerinden servis edilir.

    2) Organize terör saldırıları operatif ekiplerin işidir. Yani ortada tek başına insanlara kurşun yağdıran deliler yoktur. Hedefi belirleyen, hedefin içinde-dışında istihbarat yapan, gerekirse her santimetrekareyi videoya çeken, hedefin korunma önlemlerini analiz eden, hedefe giriş-çıkış yollarını planlayan, tetikçiyi hedefe yönlendiren, eğer kaçacaksa kaçmasını planlayan, saldırı öncesi sosyal medya yoluyla belli duyguların tohumunu atan ve saldırı sonrası gene aynı kanallarla müthiş bir dezinformasyon yapan hep farklı ekiplerdir. Bu tip global terör örgütlerinin ardında mutlaka kendilerinden daha global bir veya iki istihbarat örgütü bulunur.Terör örgütleri hiçbir zaman birkaç kişinin bir araya gelip oluşturdukları basit radikal çeteler değildir.

    3) Saldırılar fiziksel olmaktan çok psikolojiktir ve hedefleri de o ülkedeki inanç, dünya görüşü ve düşünce tarzındaki farklı grupların aralarındaki hassas psikolojik hatlardır. Önce bu alanlardaki tartışmalar ısıtılır daha sonrasında da saldırı gerçekleşir. Saldırının hemen arkasından saldırıya uğrayan kesimin öfkesinin istenilen hedefe çevrilmesi amaçlanır hatta bu öfke yeterli değilse birkaç kışkırtıcı yorum daha ortama sürülür. Bu şekilde hem genel öfke düzeyi artar hem de insan grupları birbirlerine kinlendirilerek sonraki operasyonların alt yapısı hazırlanır.

    4) Bir ülkede yönetimin gerek seçimle gerekse de darbelerle değiştirilmesinin ön şartı ülke insanlarının “ülke yönetilemiyor” algısını kabullenmesidir. Bir ülkeye saldıran güçlerin ilk hedefi gerek terör saldırıları gerekse de ekonomik dengesizleştirme operasyonlarıyla o ülkenin insanlarına “ülkenizi yönetemiyorlar” algısını kabul ettirmek ve yönetim değişikliğine sempati duymalarını sağlamaktır.

    5) Farklı insan gruplarının dünya görüşleri, ideolojileri ve inanç sistemleri doğal olarak farklıdır. İdeal olan bu insan gruplarının tek bir ana şemsiye altında birbirlerinin hayatlarına karışmadan yaşayabilmeleridir. Bir devlet sistemi veya rejimin ömrünü belirleyende esas olarak budur. Bir ülkedeki rejimi yok etmek isteyen odağın ilk inceleyeceği konu, insanların arasındaki hoşgörü ve tahammülü nasıl ortadan kaldıracağı konusudur. Sırf bu sebeple o ülkenin içine sızdırılmış “radikal” görüş temsilcileri yıllar boyunca sabırlı propagandalarla o ülkedeki insan gruplarını birbirine düşmanlaştırılma konusunda görev almış olabilirler.

    6) Terör saldırılarının esas silahı bomba ve tüfekler değil psikolojik araçlardır. Örgütlerin insanları propagandayla kendine çekip onları militan olarak devşirmesi, militanın zaman içinde robotlaştırılıp bir ölüm makinesine dönüştürülmesi ve terör eylemlerinin uygulanıp sonrasındaki düşmanlaştırma safhalarının yerine getirilmesi hep psikolojik araçlar kullanılarak yapılır. Bu sebeple terörle mücadele eden askeri ve polisiye kuvvetlerin içinde mutlaka Sosyal Psikoloji ve Algı Yönetiminden çok iyi anlayan gerçek uzmanların bulunması bir lüks değil şarttır.

    7) Hedef ülkeye önemli miktarda yabancı göçmen girişi olmuşsa bu tür eylemlerle ülke halkının göçmenlere olan tepkisi arttırılarak başka çatışma alanlarının üretilmesi olasılık dahilindedir.

    8) Her “başarılı” terör eyleminde “içerden yardım” ihtimali vardır. Bu konuda özellikle başka terör örgütlerinin o ülkenin güvenlik birimleri içerisine sızdırmış olabileceği “uyuyan ”unsurlarının eylemi yapan terör örgütüne yardımcı olabileceği konusu iyi analiz edilmelidir.

    9) Ağır saldırı altındaki ülkelerde özellikle iç güvenliği sağlayan polis kuvvetlerinin zamanla yıpranması ve görevlerini yapamaz hale gelmesi mümkündür. Bu sebeple saldırı tehdidi altındaki mekanların korumasını üstlenmiş özel güvenlik birimlerinin eğitim ve kalitelerinin arttırılması polisin üzerindeki yükün alınması konusunda büyük önem taşımaktadır.

    10) Saldırının hedeflediği insanların kimlikleri de ayrıca incelenmelidir. Bu insanların gelir durumları, ülke içindeki etkinlikleri, belli bir ortak cemaate veya siyasi görüşe mensup olup olmadıkları konusuna dikkat edilmelidir. Her terör eyleminde eylemin amacının bazen katliam görüntüsü altında tek kişiye suikast olabilme ihtimali de vardır. Özellikle hayatını kaybedenlerin kimlikleri ve bağlantıları çok detaylıca incelenmelidir. Hele kurbanlar dış ülkelerden gelmiş ve oranın etkili ailelerine mensuplarsa bu tür bağlantılara çok daha fazla dikkat edilmelidir.

    Erkut Ersoy

    İstihbarat Uzmanı

  • DUYURU : ERGENEKON KUMPASININ ÇÖKÜŞÜ VE İSTİHBARAT UZMANI SANIK ERKUT ERSOY’UN ZAFERİ

    DUYURU : ERGENEKON KUMPASININ ÇÖKÜŞÜ VE İSTİHBARAT UZMANI SANIK ERKUT ERSOY’UN ZAFERİ

    Değerli Yurtseverler,

    Bugün tarihi bir gün yaşıyoruz. Yıllarca AK PARTİ derinleri, Devletin İstihbarat ağına çöreklenmiş Fetullahçı İstihbaratçılar ve AB-D (Avrupa ve Amerikalı İstihbarat Servisleri NSA-CIA) ülkenin önde gelen yurtseverlerini Vatan Haini, Darbeci ve Terörist olarak gördüler, Ulusalcılık ve yurtseverlik suç kabul edildi. Yurtseverlerin hassas takip ile her attıkları adım yıllarca takip edildi, izlendi. Haklarında kendilerine bağlı medya organları ve saha elemanları vasıtasıyla dedikodu malzemeleri üretildi. İftira ve yalan haberler yapmaktan çekinmediler. Kariyerleri, aile bütünlükleri, kişilikleri, iş yaşantıları hedef alındı. Yurtsever olduklarına bin pişman edilmeye çalışıldı. Organize bir şekilde çalıştılar. Önce yıllarca hassas takipler ile haklarında kullanılabilecek malzemeler toplandı, ondan sonra dedikodu olarak bir kısmı yayıldı, kalan kısımlar ise düzmece Ergenekon iddianemesine konu edildi.

    Bu süreçte nice yurtsever büyüğümüz bu ağır ithamlara dayanamadığı için ya amansız hastalıklara yakalandı, ya akıl sağlığını yitirdi yada kendi yaşamına kıydı. ÖZEL BÜRO İSTİHBARAT GRUBU olarak tüm kayıplarımızı saygı ile anıyoruz.

    Sağ kalanlar tahiye olduktan sonra yalnızlaştırıldı ve tekrar itibarları hedef alındı. İş kurmaya çalışanlara engel olundu, işe girmeye çalışanlar ise önceden iş görüşmesine gideceği firmalar aranarak ve firma yetkilileri üstü kapalı tehdit edildilerek işe girmesi engellendi. Sanık iş adamlarına yüksek vergi cezaları kesildi, verilen ihaleler iptal edildi ve daha bir çok sorun çıkarıldı.

    Değerli Yurtseverler, - image006

    Grup Sözcümüz Erkut Ersoy’da bu itibarsızlaştırma kampanyasından nasibini aldı. Önce akıl sağlığı yerinde değil denilerek küçük düşürülmeye çalışıldı, tahliyesinden sonra da bilindik iftiralar atıldı. Erkut bey bunların olabileceğini tahmin ettiği için Silivri Cezaevinde tutuklu iken, akıl sağlığını hedef alan haberleri yapan tüm medya kuruluşlarına ve ilgililere ADLİ TIP KURUMU’nun “AKIL SAĞLIĞI TAM VE YERİNDEDİR” kararını gönderdi. Ama yine utanmadılar. Adli tıp kurumu’nun, Ergenekon Mahkemesine gönderdiği Erkut bey ile raporu 4. İHTİSAS KURULU : A.T.NO : 140-260509-29576-3217 KARAR NO : 3750 – İSTANBUL : 28 EYLÜL 2009 tarihli raporu elimizdedir ve merak eden basın mensuplarına yeniden gönderebiliriz.

    Daha sonra bu iftira tutmayınca bu kez hem de bir Ergenekon Sanığı başka bir iftira denedi. Sanık Vedat Yenerer, “Demokrasiye ve Hukuka Ergenekon Tezgahı” adlı kitabında Erkut beyin FETULLAHÇI olduğunu iddia etti. İnanmayanlar kitabı buradan satın alıp okuyabilirler.

    Değerli Yurtseverler, - image004

    Vedat Yenerer İstanbul Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde Erkut bey tarafından açılan 2011/ 72 E. ve 2012 /431 Kararlı dosyada, sesli yazılı, görüntülü ile hakaretten 105 gün adli para cezasına mahkum oldu. 12.7.2012 de hakim Zühal İşgören tarafından verilen mahkumiyet kararı ertelenmedi. Yenerer in yalan ve iftira türü haberler yaptığı bu kararlarla tescillendi.

    İlgili haber için tıklayın.

    FETÖ ÖRGÜTÜ öyle bir örgüt ki bunlar yiğitçe çarpışmaktan kaçınır, bel altı vuruşlarla, yasa dışı toplanmış dinleme kayıtları ile, yasa dışı fiziki takip ve ortam dinlemeleri ile kullanabilecekleri tüm malzemeyi toplar ve o şekilde üzerinize gelirler. Geçmişte nice komutanımız ve değerli eşleri ve bir çok sever bu muameleye maruz kaldı. Buradan görebilirsiniz. Kural, nizam, kanun tanımazlar. Amaca gitmek için yeri gelir Kemalist, yeri gelir AK Parti’li, yeri gelir tarikatçi olurlar. Girmedikleri kılık, çiğnemedikleri kanun yoktur. Vedat Yenerer örneğinde görülebileceği gibi kim zaman da Yazar veya Gazeteci olurlar.

    Erkut bey, tarafına yapılan bu hasas takibi doğal olarak ilgili kurumlara bildirdi. Gerek Emniyet’e gerekse MİT’e sözlü ve yazılı olarak iletti ve önlem alınmasını istedi ancak alınmadı. 2003 yılında ise ilk suç duyurusunu yaptı. Ardından 2010 ve 2011 yıllarında bu suç duyurusunu tekrarladı ancak yine önlem alınmadı. Altta Erkut beyin yaptığı suç duyuruları yer alıyor.

    2003 yılında ilk Suç Duyurusunu henüz ortada Ergenekon yokken DÜZCE CUMHURİYET SAVCILIĞI – SAVCI EKREM BEREKETBULUR’a yaptı.

    · Hazırlık No : 2003/5102

    · Karar No: 2003/2155

    Değerli Yurtseverler, - image008

    2010 yılında 2. Suç Duyurusunu tutuklu iken FATİH CUMHURİYET SAVCILIĞI – SAVCI ERCAN ALTUNCU’ya yaptı.

    · Soruşturma No : 2010/20431

    · Karar No: 2010/10086

    · Büro No: 2010/738

    2011 yılında 3. Suç Duyurusunu tahliye olduğunda DÜZCE CUMHURİYET SAVCILIĞI – SAVCI MEHMET ŞİRİN ACAR’a yaptı.

    · SORUŞTURMA NO : 2011/6241

    Erkut bey, ilgili makamlarında bildiği gibi 1991-2001 arası önemli hizmetler vermiş bir yurtsever istihbaratçıdır ve halen bu yurtsever faaliyetlerini çekinmeden, korkmadan devam ettiriyor. Aynı zamanda ÖZEL BÜRO İSTİHBARAT GRUBU’nun Sözcüsü’dür. Tek derdi ülkesinin DAHA GÜVENLİ BİR VATAN OLMASI. Parayla pulla, şanla şöhretle ilgisi olmayan bir kişi. Halen 1998 model bir araca biniyor desek bir çokları inanmayabilir. Çünkü malum kesim tüm Ergenekoncuları özel uçak ile seyehat eden ülkücü reis Sedat Peker gibi varlıklı zannediyor. Davayı basından takip eden vatandaşlarımız dava popüler olduğu için tüm sanıkları villada oturuyor sanıyor, ama gerçek öyle değil tabi. Sanıkların tamamına yakını emekli olmuş asker, gazeteci, akademisyen, serbest meslek erbabı yada işi bozulmuş iş adamı. Hemen hemen hepsi emekli maaşı alıyor. Çalışanlar ise normal sayılabilecek ücretler kazanıyor.

    Erkut bey, FETÖ’nün hedefine 2001 şubat ayında girdikten sonra, hakkında yasa dışı olarak takip ve istihbarat notları dolduruldu. FETÖ’cü istihbaratçılar, Resmi kurumlara yanlış bilgiler aktardı. Psikolojisi ve kariyeri hedef alındı ama tüm baskılara direndi ve FETÖ’nün tetikçisi olmadı. Bu konudaki Türkiye Gazetesi röportajını buradan okuyabilirsiniz. Boyun eğdiremedikleri için 7 senelik hasas takibin ardından 22.01.2008 tarihinde 200 polisin katıldığı bir operasyon ile sabahın 05:00’inde apar topar tutuklandı. Tutuklu yargılandığı 36 ay 1 haftalık sürede hakkındaki tüm idiaları çürüttü.

    Değerli Yurtseverler,

    Bugün gelinen noktada, Erkut Ersoy’un ve tüm sanıkların kesin bir zafer kazandığını söyleyebiliriz.

    Şimdi tek beklentimiz MİT ve EMNİYET İSTİHBARAT DAİRESİ’nin Erkut Ersoy hakında tuttukları yasa dışı arşivi yeniden yargılamayı yapacak yerel mahkemeye göndermesidir. Böylece Erkut beyin hassas takip ile ilgili anlattıkları daha da önem kazanacaktır. Bu şekilde kurulan tezgah umarız tüm yönleriyle ortaya çıkmış olacak.

    Allah bir daha yurtseverlere böyle bir mağduriyet yaşatmasın !!!

    Yusuf Özbek

    ÖZEL BÜRO ADMİN

  • DUYURU : AK PARTİ NİHAYET SORUŞTURMA KOMİSYONU KURDU /// ERGENEKON SANIĞI ERKUT ERSOY PARALEL DEVLET YAPIL ANMASINI ANLATTI

    DUYURU : AK PARTİ NİHAYET SORUŞTURMA KOMİSYONU KURDU /// ERGENEKON SANIĞI ERKUT ERSOY PARALEL DEVLET YAPIL ANMASINI ANLATTI

    Değerli Üyelerimiz Merhaba,

    Nihayet AK PARTİ Ergenekon Davası sanıklarının mağduriyetini gidermek için bir SORUŞTURMA KOMİSYONU oluşturdu. Bu komisyon şimdilik ANKARA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ TEM ŞUBESİ (Terörle Mücadele Şubesi) içinde kuruldu ama ilerleyen zamanlarda diğer illerde eklenecek. Öncelikle Yargıtay’ın son savunmalardan sonra nihai bir karar alması bekleniyor ve umuyoruz bu karar da bozma şeklinde çıkacak. Ondan sonra da tazminat davaları konusu gündeme gelecek. Tabi eğer yine ileride AK PARTİ tekrar Fetullahçılar tarafından kandırılıp PDY – AK PARTİ işbirliği olmaz ise. Ankara’nın bol siyasi rüzgarlı havasında her şey mümkün.

    Değerli üyeler, nihayet diyoruz çünkü şu ana kadar Ergenekon davası ve sanıklarının mağduriyeti için hiçbir girişim yapılmamıştı. Ama AKP hükümeti Emniyet içinde özel bir soruşturma bürosu kurarak sanıkların PDY yapılanmasından gördükleri mağduriyeti dinlemeye başladı. Bu büronun başında yetkili olarak Ahmet (Soyadını şimdilik paylaşmayacağız) Başkomiser görev yapıyor. Ahmet Başkomiser geçen hafta grup sözcümüz Erkut Ersoy’u arayarak PDY YAPILANMASI’ndan gördüğü mağduriyeti anlatmasını istedi. Erkut bey de tüm gerçekleri yazılı olarak kendisine iletti.

    Erkut beyin PDY YAPILANMASI ve mağduriyeti hakkında anlattıkları incelemeniz için ek’te dikkatinize sunulmuştur. Yine ayrıca Erkut beyin Ergenekon Mahkemesi’ne (13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ) 27.08.2010 tarihinde PDY hakkında verdiği ifade de ek’te bulunuyor.

    Lütfen sabırla okuyun ve yurtsever bir istihbaratçının PDY tarafından nasıl pasifize edildiğine, nasıl bir komploya kurban edildiğine sizler de şahit olun.,

    İyi günler dileriz,

    Savaş Kırçovalı

    ÖZEL BÜRO ADMİN

    ÖZEL BÜRO İSTİHBARAT GRUBU SÖZCÜSÜ ERKUT ERSOY

    [attach 3]

    [attach 4]

  • Grup sözcümüz ve İstihbarat Uzmanı Erkut Ersoy’un Ergenekon Savunması

    Grup sözcümüz ve İstihbarat Uzmanı Erkut Ersoy’un Ergenekon Savunması

    unnamedDeğerli Üyelerimiz Merhaba;

    Asrın kumpası Ergenekon Davası’nın temyiz duruşmaları ve sanıkların savunmalarının alınması geçtiğimiz hafta itibariyle başlamış durumda. Duruşmalar halka açık yapılıyor. İsteyen üyelerimiz duruşmaları ve savunmaları izleyebilir. Duruşmalar YARGITAY’ın ana binasında devam ediyor.

    Grup sözcümüz ve İstihbarat Uzmanı Erkut Ersoy, Fetullahçı Terör Örgütünün hakkındaki düzmece ifadelerini, kendisine bu komployu kuranları ve neden hedef seçildiğine dair açıklamalarını kapsayan savunmasını 14.Ekim.2015 Çarşamba günü Yargıtay Ana binasındaki duruşma salonunda yapmıştır.

    Daha önce savunmasını 20 Ekim 2015 tarihinde yapacağını duyurmuştuk fakat elimizde olmayan mücbir sebepler nedeniyle Erkut beyin savunması 1 hafta erkene alındı.

    Savunmasını okumak isteyenler ek’teki PDF dosyasını inceleyebilir.

    Bilginize sunar, mutlu paylaşımlar dileriz.

    Yargıtay Ana Bina
    Atatürk Bulvarı, No: 100
    Bakanlıklar / ANKARA 

    YARGITAY TELEFON NO : 416 10 00