12.12.2019 Röportaj Tarihi
Kendinizi Tanıtır Mısınız ?
1969 Üsküdar İstanbul doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi İstanbul’da yaptım. Arkasından lise hayatım başladı. Liseyi 1987 yılında bitirdim. Arkasından üniversitenin işletme bölümünü, işletme fakültesini bitirdim. Anadolu üniversitesi. Arkasından Marmara Üniversitesinde Bilgisayar üzerine yüksek eğitim gördüm. Program, Bilgisayar Uzmanlığı yada bilinen adı ile Management Information System (MIS) adlı bilgi yönetimi adı altında bir eğitim gördüm. Okul bittikten sonra Atilla Aytek dönemin EGM Kaçakçılık Daire Başkanı ile bir ahbaplığım vardı. Aynı zamanda da serviste başbakanlık müşaviri olan bir akrabamız vasıtasıyla ve ikisinin yardımıyla serviste intisap ettim. Ondan sonra bir süre serviste görev yaptıktan sonra 2008 yılında Ergenekon davasından dolayı CIA‘nin hedefi olduğum için, CIA’nın ayağına dolandığım için açıkçası, tam tabir ile böyle ifade edeyim yani CIA’nin bölgedeki politikalarına ters düşen faaliyetlerim olduğu için onların yönlendirmesi ve FETO’cü Hakim ve Polislerin, FETÖ’cü İstihbaratçıların yardımı ve desteği ile Ergenekon operasyonu başlatıldı ve 3. Dalga’da Emekli Tuğgeneral Veli Küçük Komutanım ile beraber tutuklandım. Ergenekon operasyonu süresince 3,5 yıl boyunca tutuklu olarak yargılandım. Silivri cezaevinde tutuklu kaldım. 28 Ocak 2011 tarihinde tahliye oldum. Şu anda mahkememiz yeni sonuçlandı. Daha önce 13 Ağır Ceza Mahkemesi hakkımda 11 sene 15 gün ceza vermişti. Arkasından siyasi konjonktür değişince verilen cezalar Yargıtay tarafından bozuldu ve Yargıtay tarafından yeniden yargılama kararı verildi. 2013 senesinde. Daha sonra 13 Ağır Ceza Mahkemesi Yargıtay tarafından kapatıldığı için. Bizim yeniden yargılamamızı 4. Ağır Ceza Mahkemesi devam etti yargılamaya. 4. Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden yargılandık ve davamız yeni sonuçlandı. 1 Temmuz 2019 tarihinde. Beraat kararı ile sonuçlandı bütün sanıklar için beraat kararı verildi. Şu anda da halen Yargıtay aşamasında bu yerel mahkemenin 4. ağır cezanın verdiği beraat kararının onaylanmasını bekliyoruz. O da yeni sonuçlandı ve verilen beraat kararı onandı. Resmen tescil edilmiş oldu. Tabi bu süreçte görev görev almadım. Aktif bir görevim olmadı, bende kurmuş olduğumuz bir grup vardı. Özel Büro Grubu’nda halen vatansever ve istihbarat hizmetlerime bir yurtsever olarak devam ediyorum. Bundan da son derece memnunum. Ben şuna inanırım her zaman vatana hizmetin, koşulu, şekli şemali olmaz. Vatana hizmet çok önemli bir meziyettir. Herkes yurtsever olamaz. Doğuştan gelen bir haslettir. Yetenektir. Sonradan yurtsever olunmaz. Ya doğuşunuzda bu özelliği kazanırsınız ya da kazanmazsınız. Dolayısıyla bende böyle yurtsever olarak doğduğum için vatana hizmetin şekli şemali olmadığını düşünüyorum. Yani üzerimizde bir üniforma olması olmaması benim için fark etmiyor. Ya da maaş alıyor ya da almıyor olmam benim için hiç birşey değiştirmiyor. Ben yine yurtsever olarak vatanıma hizmete arkadaşlarım ile beraber devam ediyorum. Ömrümün sonuna kadar da ister akitf görevlere döneyim, ister dönmeyeyim bu çalışmalarıma fırsat bulduğum her an her zaman için devam edeceğim. Allah bana böyle bir yol bahşetti. Bende bundan son derece memnunum. Yeter ki sağlık sıhhatim yerinde olsun. Bu hizmetleri ölene kadar devam ettirmek niyetindeyim.
Meslek Hayatınıza Nasıl Başladınız ? Sizi Bu Mesleğe Yönlendiren Oldu Mu ?
Tabi. Oldu. Daha önce de belirttiğim gibi Atilla Aytek dönemin EGM Kaçakçılık Daire Başkanı bizim akrabamızdı, baba tarafından. Çok sık görüşürdük. Kardeşi Fatih abi. Fatih Aytek’in’in bilgisayar dükkanı vardı. 1990’lı yıllarda. O bilgisayar dükkanı Mecidiyeköy’deydi. Bende yeni mezun olmuştum. Onun dükkanına çok gidip geliyordum. Hatta yardım da ederdim Fatih abiye. Zaman zaman beni de, satış işlerinde kullanmışlığı olmuştur. Fatih abimin. Satış elemanı olarak ta Fatih abimin yanında çalışmışlığım vardır. O dönem Fatih abimin yanında çalışırken, abisi olan Atilla Aytek çok gelip giderdi ofise. Bende o vasıtayla Atilla abi ile tanıştım. Atilla Aytek ile. O dönemler yıldızının parladığı dönemlerdi Atilla abinin, EGM Kaçakçılık Daire Başkanı olarak, yakın dönemde Babalar operasyonu yapmışlardı. Çok önemli operasyonlara imza atmışlardı ve devamlı basın tarafından takip edilen, önemli bir Polisti. MİT Yönetimi ile beraber koordineli olarak uzun yıllar çalıştılar. Ben tabi o ofise gidip gelirken, samimiyetimiz de ilerleyince bende bu samimiyete istinaden, kendisine düşüncemi söyledim. Milli İstihbarat Teşkilatına girmek istediğimi belirttim ve yardımcı olur musun ? diye böyle bir teklifte bulundum kendisine. O da benden yani Fatih abimden olumlu feedbackler almış, olumlu dönüşler almış hakkımda ve beni bu şekilde tavsiye etti. Sağolsun üst yönetime. Tabi ben bununla kalmadım. Aynı zamanda gene baba tarafından bir akrabamız Başbakan müşavirliğinde görev yapıyordu. Hatta ismini de vereyim onun. M. D. Bir kanaldan da ona açtım. O da herhalde benim hakkımda olumlu referanslar almış. Bu şekilde sağolsunlar ikisinin de yardımları, destekleri ile servise intisap etmiş oldum. Bu şekilde yani aslında beni yönlendirenler. Daha doğrusu ben kendi kendimi yönlendirdim diyebilirim.
Bu Mesleğinizin Riskleri Nelerdir ? Biraz Bahseder Misiniz ?
Tabi. Yani bu meslek en başta risk faktörü olan mesleklerden bir tanesi. Çünkü bir kere hayatınız tamamen farklı bir formatta devam ediyor. Siz siz olmaktan çıkıp farklı bir kimliğe bürünüyorsunuz. Yapmış olduğunuz görevlerde bazen farklı kimlikler kullanmanız gerekiyor. Farklı coğrafyalarda yaşamanız gerekiyor. Farklı ülkelere girip çıkmanız gerekiyor. Farklı ülkelerde. Tabi ki bunları rahat bir şekilde de yapamıyorsunuz. Çünkü yapmış olduğunuz gizli bir görev var ve bu gizli görevi yaparken bulunduğunuz ülkedeki veya coğrafyadaki hedef olan teröristler veya yabancı ajanlar sizi kontrol etmek, takip etmek, izlemek durumundalar. Böyle bir durum içerisinde çok rahat bir yaşam süremezsiniz. Yani mutlaka belli bir risk var. Belli bir adranalin yükselme durumu oluyor. Sıkıntılar yaşıyorsunuz ama tabi bu biraz daha kişinin kendisini ne kadar eğittiği ve biraz da kişinin karakteriyle, psikolojik profiliyle alakalı bir şey. Bazı insanlar çok çabuk adapte olurlar. Bazı insanlar adapte olmakta zorluk çekerler. Bazı insanlar sıcak kanlıdır. Bazı insanlar soğuk kanlıdır. Bizim mesleğimizde soğuk kanlı olmak çok önemli bir meziyettir açıkçası. Yani durumlara ve olaylara karşı soğukkanlılığınızı yitirmeyeceksiniz. Her ortama ayak uydurabilmek durumunda kalacaksınız. Kalmayı bileceksiniz. Adaptasyon çok önemli, eğitim çok önemli. Yani insanın hayatını böyle durumlarda eğitim kurtarır. Eğer zor bir görev içerisindeyseniz, gizli bir görev yapıyorsanız, soğukkanlılık ve eğitim sizin başyardımcılarınız olur. Eğer soğukkanlılığınızı kaybederseniz, panik yaşarsınız ve panik’te zaten sizi ya ölüme götürür yada deşifre olmanızı sağlar. Her iki durumda sonuçta sonu kötü olan, sonu kötü biten hadiseler.
İstihbarat Servislerinin Çalışma Usul ve Metodları Hakkında Bu Zamana Kadar Edinmiş Olduğunuz Tecrübelerden Bahseder Misiniz ? Bir Türk İstihbarat Teşkilatı Olarak , Dünya İstihbaratına Nazaran Hangi Konumdayız ?
Şimdi önce usul ve yöntemlerine değinelim. Tabi ki her istihbarat teşkilatının kendi bünyesi içerisinde, dışarıda verilmeyen istihbarat eğitimi veriliyor. Yani mesela Milli İstihbarat Teşkilatı içerisinde Akademi dediğimiz bir bölüm var. Amerika’da bunun muadili kamuoyunun da çok iyi bildiği yakından bildiği, Çiftlik denen bir yer var. Bu gibi yerlerde istihbarat adayları önce okulu bitirdikten sonra, askerliğini de bitirdikten sonra, servise başvuruyorlar. CV’ler değerlendirildikten sonra eğer olumlu görülürse, bu sefer önce yazılı sınava arkasından mülakata çağırılıyor. Mülakattan başarılı olan, yazılı sınavdan da geçen üstün puan alan adayların diğer şartları da uyuyorsa, güvenlik kontrolünden sonra Meslek Memuru Adayı olarak başlıyorlar göreve. Tabi bu başlangıçta belli bir süre, bu istihbarat eğitimini almak durumundalar, çünkü bu istihbarat eğitimleri, Dünyanın hiçbir yerinde başka bir yerde yani kamuya açık şekilde verilmez. Bu bölümde yani bu akademi süresince meslek adayına, bir Milli İstihbaratçının olması gereken kazanması gereken, yetenekler. Görev halindeyken yapması gereken prosedür, silah kullanmadan tutun kendinizi korumaya kadar bir canlı takip nasıl yapılır, takipten nasıl kurtulunur, bilgi işlemde bilgisayara nasıl sızılır, stres altındayken nasıl proje geliştirilir, stres altındayken nasıl operasyon yapılır gibi çeşitli bir istihbaratçının olması bilmesi gereken prensipler adaya kazandırılıyor. Akademik eğitim bittikten sonra da başarılı olan adaylar bölge müdürlüklerinde görev alıyor. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde bölge müdürlüklerimiz var. Bu bölge müdürlüklerinde İstihbarat Uzman Yardımcısı olarak göreve başlıyorlar. Ve oryantasyona tabi tutuluyorlar. Bu görev süresince bütün memurlar, bağlı bulundukları şubeye uygun olarak çeşitli eğitimlerden geçiyorlar. Özel bir operasyon ajanının aldığı eğitimlerle bir bilgi işlem memurunun aldığı eğitimler, farklıdır. Veya bir yabancı bir ülkede çalışan ajanın almış olduğu eğitim ile bir tercümanın aldığı eğitimler farklıdır. Yani burada kompartımasyon usulü çalışıldığı için serviste her bir birim kendisine uygun adayı, o usule uygun eğitimi verir kazandırır o şekilde sürer. Çalışma şekli de kompampartımasyon sistemine uygundur. Bir serviste çalışılan konu diğer servis tarafından bilinmez, çıkan-giren tüm evraklar kontrole tabidir ve en son ulaştığı yere kadar kayıt altındadır. Uzman Yardımcıları görev süresince bölgede oryantasyona tabi tutulur. Amir memur ilişkisi çerçevesinde. Orada memurlar bağlı bulundukları şubenin büyükleriyle yani onlardan kıdemli memurlar ile iletişim içerisine geçerler. O şekilde yerinde eğitim devam eder. Daha sonra yapmış oldukları görevlerden, başarı kazanarak sicil kazanırlar ve sicil kazandıkça da rütbeleri artar. Uzman yardımcılığından uzmanlığa geçerler, en son müsteşar olmaya kadar gidebilir bu serüven. Tabi kişinin başarısına bağlı bu. Her şeyden önce ve sicil amirinin verdiği notlara bağlı. Milli İstihbarat Teşkilatının güncel durumunu soracak olursan şöyle cevaplayayım ; Daha önceden 1990 ‘lı yıllara kadar, hatta 90’ların sonuna kadar, 2000’li yılların başına kadar, bizim servisin bütün bütçesini CIA karşılıyordu. Bunlar zaten bilinmeyen şeyler değil, bu konuda yüzlerce kitap yazıldı. Herkes google’a girerek, bu konudaki bilgilere erişebilir. Gerek Mehmet Eymür’ün anlattıklarından yola çıkarak, gerek Mahir Kaynak’ın ve diğer deşifre olmuş üst düzey ajanların anlatımlarından yola çıkarak bunları öğrenebilirsiniz. Birçok açıklama var zaten bu konuda internette. Zamanında bu konu le ilgili kitaplarda yazıldı. Yani bir dönem komünizm ile mücadele adı altında CIA, servisin yani Milli İstihbarat Teşkilatının bütçesini karşılıyordu. Ödemelerini yapıyordu. Onun karşılığında da Türkiye’yi ana üs gibi kullanabiliyordu. Sadece CIA değil, MOSSAD’da elemanlarını çok rahat bir şekilde, hatta kimlik bile göstermeden, sınırdan geçirebiliyordu. Daha sonra tabi Milli istihbarat Teşkilatı askerlerin kontrolünden çıkıp sivillerin kontrolüne girmeye başlayınca tabi MİT’te de değişiklikler olmaya başladı. Daha özel bir düzen oturmaya başladı. MİT’teki liyakate göre eleman seçme durumu daha da arttı. Çünkü eskiden MİT elemanlarının çocukları MİT’de çalışıyordu. Hemen hemen yüzde yüz gibi bir orandı çalışması. Bir MİT elemanının çocuğunun, MİT elemanı olacağı biliniyordu. Herkes tarafından. Fakat bu önyargı ortadan kalktı. Şu anda Milli İstihbarat Teşkilatı internet sitesi üzerinden binlerce başvuru alıyor ve herkesi derecesine göre, başarısına göre değerlendirip o şekilde liyakate göre değerlendirip içeriye alıyor ve çalıştırıyor. En azından böyle bir profesyonelleşme gerçekleşti. Tabi yönetimde de profesyonelleşme olunca, bu devam etti ve artık bütün ajanlar dünya standartlarında eğitim görüyorlar ve çalışıyorlar. Dünya standartlarındaki lojistik ve teknik malzemeleri kullanıyorlar. Yani yabancı servislerden, gerek lojistik olarak gerek, teknolojik olarak, gerek ajan eğitimi konusunda, hiçbir eksiğimiz yok. Hatta birçok servisten çok daha öndeyiz diyebilirim. Eskiden Milli İstihbarat Teşkilatı sınır ötesi operasyon yapamaz haldeydi. Bunu beceremiyordu. Daha doğrusu kapasitesi oluşturulmamıştı ve engelleniyordu. 7-8 milyonluk İsrail bile MOSSAD aracılığı ile dünyanın her yerinde operasyon yapabiliyorken bizim MİT elemanları sadece İRAN, IRAK, Suriye gibi komşu ülkelerde sınır ötesi operasyonlar yapabiliyordu. 1990’lı yıllarda. Ama şimdi görüyoruz ki basından da takip ediyorsunuzdur. Etiyopya’dan Afrika’nın bir bölgesinden birini alabiliyorlar. Veya Balkanlardaki bir bölgeden alıp getiriyorlar artık FETÖ elemanlarını. Türkiye’ye getiriyorlar Servis elemanları. Bu bile bizim sınır ötesi operasyon kabiliyetimizin ne kadar arttığını gösterebilir. İnşallah böyle devam eder. Temennim odur.
Eski Zamandaki İstihbarat Servisleri İle Günümüzdeki İstihbarat Servisleri Aynı Değil. Eski Zamanlarda İstihbarat Elemanı Eğitimlerine Daha Çok Bütçe Ayrılmaktaydı. Fakat Günümüzde Siber Casusluk Gibi Etkenlerinde Ortaya Çıkmasıyla Servislerin Büyük Miktarda Bütçeler Ayırmadan da Espiyonaj Faaliyetleri Yürütmesi Mümkün , Eskiye Göre Başka Ne Gibi Gelişmeler Oldu ?
Şimdi şunu söyleyeyim. Tabi ki teknoloji geliştikçe HUMINT dediğimiz insani istihbarat her ne kadar diğer faktörler, istihbarat çeşitleri, metotları geliştikçe azalmış gibi görünse de HUMINT Faktörü olduğu müddetçe istihbarat ödemelerinde, bütçesinde, yani eğitim harcamalarında bir azalma olmaz. Çünkü Yabancı istihbarat servisleri, etkinlikleri artsa da HUMINT’den vazgeçemez. Çünkü HUMINT insana dayalı bir istihbarat çeşididir ve çok önemlidir. En başta gelen istihbarat metodudur. Yani diğer istihbarat şekilleri ne kadar gelişirse gelişsin, HUMINT yani insana dayalı istihbarat asıl istihbaratı sağlayan unsurdur. Bu sebeple önemlidir. Yani bir robotu bir bir Terörist organizasyon içerisine sokamazsın veya bir yapay zeka da kullansan herhangi bir makinayı bir yabancı ülkede casus olarak kullanamazsın. Mutlaka bu gibi işleri yapman için insan eğitimine, insan faktörüne ihtiyacın vardır. Dolayısıyla yani elektronik dinlemeler, teknik takip kapasiteleri, SIGINT dediğimiz sinyal istihbaratı ve siber istihbarat metotları ne kadar gelişirse gelişsin bir insanın daha doğrusu eğitimli bir ajanın yapacağı işlemleri yapamaz. Bunlar sadece destek olurlar. O yüzden gelişmiş bütün ülkeler, özellikle CIA diyelim. CIA bile bugün ne kadar uydu istihbaratından yararlanırsa yararlansın, ne kadar ileri teknoloji kullanırsa kullansın, sahadaki elemanının eğitimine güvenir. Sahadaki elemanının başarısına inanır. Yani sahada dökülen ter savaşı kazandırır diye bir laf vardır. İstihbarat camiasında yani sahada döktüğünüz ter ile bir savaşı engelleyebilirsiniz ya da savaş başlatabilirsiniz. O yüzden bu kadar önemlidir. Saha elemanları. Yani diğer metotlar dediğim gibi ne kadar, artarsa artsın, GEOINT (Geospatial Intelligence), MASINT (Measurement and Signature Intelligence), Elektro-optik MASINT, Nükleer MASINT Jeofiziksel MASINT, Radar MASINT, Malzeme MASINT, Radyo frekans MASINT, OSINT (Open source intelligence), SIGINT (Signals intelligence), Sinyal istihbaratı – Sinyallerin arasına girilerek elde edilen istihbarat, COMINT (Communication Intelligence) – Haberleşme istihbaratı, ELINT (Electronic Intelligence) – Elektronik isthabarat, FISINT (Foreign Instrumentation Signals Intelligence), TECHINT (Technical intelligence), Teknik istihbarat (Technical Intelligence), MEDINT (Medical Intelligence) CYBINT/DNINT (Cyber Intelligence/Digital Network Intelligence), Siber istihbarat – Siber dünyadan elde edilen istihbarat, FININT (Financial intelligence) vs diğer metotlar ne kadar artsa da eğitimli bir ajanın yapacağı işleri yapamaz. Sadece destek olurlar. O yüzden hiçbir zaman bir istihbarat teşkilatı bir eğitim konusunda, ajan eğitimleri konusunda tasarrufa gitmemeli. Hatta onun önünü açabilecek daha farklı metotlar, daha gelişmiş teknolojiler işin içine katmalı. Onu daha donanımlı hale getirmelidir diye düşünüyorum. Yani sahadaki vermiş olduğunuz emek bugün size çok kazançlı olarak dönebilir. Örneğin lokal ve global politikalarınızın oluşturulmasında yardımcı olabilir. O yüzden ajanın eğitimi her şeyden önce gelir. O da tabi ki yapacağınız masraf ile alakalı Bir şey. Tasarrufa kaçar, eğer cimrilik yaparsanız, ajanların eğitimlerinde eksiklikler olacağı için, yarın öbür gün başınıza daha büyük dertler açabilir, o yüzden bir ajanın her şeyden önce kendi konusu ile ilgili uzman derecesinde bilgi sahibi olması gerekir. Bir ajan güncel politikayı, siyasi gelişmeleri, jeo astratejiyi de iyi bilmelidir. Bilgiyi toparlayabilecek ve kapasitede bir yetenekte olması gerekir. Onun için hiçbir masraftan kaçmamalıdır Devlet. Tabi sadece saha değil diğer metotlarla da bunu sağlamalı. Onları da geliştirerek desteklemelidir diye düşünüyorum.
Örtülü Operasyon Nedir ? Deşifre Olmuş Bir Örtülü Operasyondan Bahseder Misiniz ?
Bundan bir süre önce Ergenekon operasyonu başlamadan önce 2006 – 2007 yıllarında Kürt Mafyasının çok etkin olduğu bir dönemiydi. İstanbul’da özellikle Kürt kökenli işadamlarının PKK’ya vermiş olduğu finansal destek inanılmaz boyutlardaydı. Kürt Mafyası, gerek kaçak sigaradan tut, uyuşturucu ve silah kaçakçılığına kadar birçok yasadışı yapıyordu ve engellenemiyordu. Fuhuş ticareti vs. PKK diğer iş adamlarından da haraç alma gibi bir takım illegal yöntemlerle inanılmaz derecede bir para trafiği oluşturdu. Kürt Mafyası diyelim. O dönem bu Kürt mafyasıyla tabi yasal anlamda mücadele edilmeye çalışıldı ama maalesef Kürt Mafyasının elindeki finansal güç nedeniyle çok fazla etkili olunamadı. Tabi bunda yasal anlamda mücadelenin önünün tıkanması da önemli bir unsurdu. O zamanlar Kürt Mafyası çok çabuk istihbarat alabilen bir yapı oluşturmuştu. İçerideki adamları vasıtasıyla, para göndererek, rüşvet yedirerek, bürokrasiden satılık kiralık adamlar devşirdiler. Bu bürokrasiden satın aldıkları adamlar vasıtasıyla operasyonlardan önceden haberdar oluyorlardı. Bu şekilde kendilerine güvenlik temin ediyorlardı. Tutuklanma gibi şeylerden kaçınmak için. Tabi bununla yasal anlamda mücadele edilemeyince, biz de yurtsever bir grup olarak Kürt mafyasının pasifize edilmesi için örtülü bir operasyon planladık. Tabi detaylara değinmeyeceğim. Ama sadece şunu söyleyeyim amaçlanan operasyon Kürt mafyasının pasifize edilmesiydi. Hatta bu anlamda bir takım motorsikletli tim falan kurulması bile gündeme geldi. Daha sonra tabi bu bizim yapmış olduğumuz planlama, FETO’cü istihbaratçılar tarafından takip edilince, telefon takibi ile ortaya çıkartılınca Ergenekon operasyonu başlatıldı ve bu şekilde plan sona erdirildi.