Söze nereden başlayacağımı, duygularımı nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum. Diyeceğim her bir söz sönük kalacak. Belki Türkçe yazmakta zorluk çekeceğim ama içimde öyle bir tufan koptu ki, susarsam içimdeki fırtına alıp götürecek beni. Nereden başlayayım derken evin ortasında bebeyi ile oynayan 4 yaşında kızıma baktım. Bir defa pazarda onu kaybetmiştim. Sadece 1 dakika sonra buldum. O bir dakika hayatımın 10 yılını aldı benden. O bir dakikada aklımdan geçenlerle bir film senaryosu çıkar… Sonra Eylül’ü düşündüm… Eylül’ü ben doğurmadım ama benim minik kızımda Eylül’ün yaşadığını yaşayabilir. Ne kadar ki tecavüze idam kararı çıkmamış kimse evinde rahat uyumasın. Biz bu zihniyetsiz mahluklarla baş edemiyoruz. Onlar eminim hiç bir işe yaramayan hayatlarını kaybetmek istemezler. İdam son çare!
Bu insanların mahkemeye çıkarılmasını,onlara son söz hakkı verilmesini asla istemem. Sonra kaç polisi onun koruması yapacak, ceza evine götürecek, orada da tek hücrede tutacak, günde 3 defa yemek yiyecek, yılda bir defa akrabasını görecek, hava alacak, ne ala hayat! Onun soluduğu havayı bizim günahsız çocuklarımız yutacak, yok öyle hayat!
İstemiyoruz!
İnsanlar böyle acımasız ve namus yoksunu nasıl ve neden oldu?
Bence her şeyin başında eğitimsizlik duruyor. Anneler, babalar çocuklarını okutmadıkça, cahillerin sayısı arttıkça maalesef beyinler yalnız bacak arası düşünmekle geçecek!
Evlatlarınız için bir gün yaşadığınız evden, köyden kovulmak istemiyorsanız önce kendinizi, sona büyüttüklerinizi geliştirin. Bunları yapamıyorsanız bir dakikalık zevk uğruna dünyaya zararlı “ürün” (insan deyemem) getirmeyin…
…Ah küçük Eylül’üm. Sana ben nasıl yakıştırayım bu yazını. Melek yüzlüm, minik yavrum, korkutan büyüyen güzel gözlerini nasıl düşüneyim? Acıdan kıvrılan o küçük bedenini, parçalanan vücudunu, titreyen minik kalbini nasıl düşüneyim?
Yavrum, özür dilerim! Biz aklı başında olan büyükler her yıl senin gibi kaç yavrumuzu toprağa veriyor ama hiç bir şey yapamıyoruz. Sen hep büyüklerin ellerinden öperdin ya, hiç hak etmemişiz. Ben senin minik ellerinden öpüyor, karşında diz çöküyorum. Bizi ne bu dünyada, ne o dünyada affetme. Yatacağın cennette de bize sakın yer verme… Biz seni ve senin gibi kaç yavrumuzu koruyamadık, sizi korumak için önlem alamadık. O yüzden sen bizi affetme, tamam mı?
turkishnews.com