Etiket: Cilovluk Faciası

  • Cilovluk felaketlerinde Fransa’nın rolü ve Birinci Dünya Savaşı’nda Azerbaycanlıların katledilmesi

    Cilovluk felaketlerinde Fransa’nın rolü ve Birinci Dünya Savaşı’nda Azerbaycanlıların katledilmesi

    Cilovluk felaketlerinde Fransa’nın rolü ve Birinci Dünya Savaşı’nda Azerbaycanlıların katledilmesi

    İran tarihinde Rusya ve İngiltere’nin zulmü hakkında o kadar çok şey söylendi ki, Azerbaycan ve ardından İran tarihinde Fransa’nın zulmü, sömürgeciliği ve kibirleri görmezden gelindi. Denebilir ki, İran’ın 1907’de Rusya ve İngiltere arasında paylaşılmasıyla birlikte, Fransa’nın bu iki hükümetin etkisi altındaki bölgelere girme imkânı kalmamış olsa da, bu hükümetin, halkı eğitmek amacıyla sözde misyonerlik faaliyetleri yaptığı söylenebilir. Onlar Batı Azerbaycan (Güney Azerbaycan’ın batısı) Hristiyanlarını kışkırtarak tarihteki trajedi olarak adlandırılan “Cilovluk Faciası”nı sorunsuz bir şekilde yaşattı.

    Fransız misyonunun ilk gelişi 19. yüzyılın başlarına kadar uzanıyor. 1840 yılında Fransız Lazarist misyonu, daha önce Roma Kilisesi’ne katılmış olan Keldani Hıristiyanlara yöneldi. Lazaristlerin mali gücü Protestanlara göre daha azdı ve 20. yüzyılda Fransız misyonerler Azerbaycan’ın Hosrovabad, Selmas, Urmiye ve Tebriz şehirlerinde bulunuyordu. Fransızlar, 1860’lı yıllarda Urmiye bölgesinin yanı sıra Tebriz, Tahran ve İsfahan’da da eğitim faaliyetlerini genişlettiler. Eylemleri Urmiye ile sonuçlanmasa da, 1875’ten beri merkezi Urmiye’de bulunan Apostolik Temsilcinin güvenilirliğinden yararlandılar. O zamana kadar Hıristiyan ve Müslümanlar barış içinde bir arada yaşadığı Urmiye’nin köyleri, özellikle Hıristiyan köyleri, Kaçarlar döneminde ve Fransız ve Amerikalı Katolik ve Protestan misyonerlerin İran’a gelmesiyle huzur görmedi.

    Cilovluk felaketlerinde Fransa'nın rolü ve Birinci Dünya Savaşı'nda Azerbaycanlıların katledilmesi - cilovluk felaketi faciasi

    Azerbaycan (Güney) 1910 yılından itibaren Rusların işgali altındaydı ve 1917 yılına kadar, yani savaşın bitiminden sadece bir yıl öncesine kadar işgal edilmişti. 1915 yılında, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasının üzerinden yalnızca birkaç ay geçmişken, Osmanlı Hıristiyanları bu ülkenin hükümetine savaş ilan ederek, Rusya’ya yanaş olarak kendi hükümetiyle savaşa girdiler. Doğal olarak bu savaşta başarısız oldular ve Rusların rehberliğinde Urmiye ve Selmas sınırlarından Güney Azerbaycan’a girdiler. En az iki yüz bin kişilik bu grup, Azerbaycan halkı tarafından davetsiz misafir olarak kabul edilmiş ve şehir geleneklerine aşina olmayan bu dağlı grupla ekmeklerini, yiyeceklerini ve barınaklarını paylaşdılar. Ancak 1917’de Urmiye’de Marşimon ve Aga Petros ile diğer Asurlu ve Hıristiyan başçıların liderliğinde, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri’nin konsolos yardımcısı olan Amerikalı misyoner Bay Şed’in yardımı, ve Mösyö Nikitin ve Fransızlar, Urmiye’nin Hacı Müsteşar Sarayı’nda askeri bir birlik kurarak çevreden asker toplamaya başladılar.

    Cilolular, yani Osmanlı’dan kaçan Hıristiyanlar, Rusların, İngilizlerin ve Fransızların desteğiyle askeri bir örgüt kurarak masum Azerbaycan milletini yağmalayıp öldürüyorlardı. Eylül 1917’de Fransa, Osmanlılarla yapılan savaşta yaralanan Rusları tedavi etmek için merkezi Tiflis’te bulunan Rusya’ya gezici bir hastane birimi (Fransızca: l’Ambulans) gönderdi, sonra birim Tiflis’ten Urmiye’ye gönderildi ve Rusların ayrılmasının ardından yerel Hıristiyan milis birimlerine hem tıbbi hem de askeri yardım sağladı. İran hükümetinin dini olmayan yapısına rağmen Fransız hükümeti, Katolik misyonunu İran’da önemli bir nüfuz aracı olarak gördü.

    Dünya Savaşı’nın sona ermesi ve Osmanlı’nın Batı Azerbaycan’daki Cilolu ordusuna saldırmasıyla bu grubun organizasyonu çöktü ve Selmas ve Urmiye’deki tüm Hıristiyanlar Hemedan’daki İngiliz karargâhına kaçtı. Bu grup yıllarca Irak’ın Bakuba kentinde sürgündeydi, ve sonralar öldürmede parmağı olmayan bazıları afla evlerine dönebildiler.

    Cilovluk felaketlerinde Fransa'nın rolü ve Birinci Dünya Savaşı'nda Azerbaycanlıların katledilmesi - ermeni ve nasturilerin katliami cilovluk
    AA

    Bugün Fransa yine sömürgeciliğinden vazgeçmemiş olup, bugünkü hareketleri Kuzey Irak’ta (dışişleri bakanının Erbil gezisi), Ermenistan’ın işgali altındaki Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde (Fransız resmi heyetinin gezisi) ve Kuzey Suriye’de ki varlığı, Fransa’nın kültürel ve medeni bir imaj göstermesine rağmen, özellikle de Ermenilere yönelik mantıksız tutumu oldukça tartışmalıdır.

    Fransa’nın son dönemde Azerbaycan’ın Karabağ üzerindeki egemenliğine karşı yaptığı sözde insani jest, Ciloluk felaketinden bugüne kadar Azerbaycanlılara duyulan kinle örtüşüyor.
    “Dr. Tohid Melikzade” /TURKISHFORUM – ABDULLAH TÜRER YENER