Etiket: Bharara

  • Trump’ın Türkiye ile olan yozlaşmış ilişkileri

    Trump’ın Türkiye ile olan yozlaşmış ilişkileri

    Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un Başkan Donald Trump yönetimindeki Beyaz Saray’da geçirdiği 17 ayı anlattığı “Olayın Olduğu Oda” (The Room Where It Happened) adlı bugün yayınlanan kitabındaki en şaşırtıcı hikayelerden bazıları Trump’ın Türkiye ile olan yozlaşmış ilişkileri. Washington Post’dan David Ignatius kaleme aldığı yazısında böyle diyor.

    Olayın Olduğu Oda

    Beyaz Saray tarafından yapılan incelemenin henüz tamamlanmadığı ve çok sayıda gizli bilgiyi ifşa ettiği gerekçesiyle kitabın yayınlanmasına engel olmaya çalışan Trump yönetiminin başvurusu Federal Mahkeme tarafından reddedilmişti.

    Bolton’un kitabı alınan ön siparişlerle birçok ülkede Amazon’un en çok satan kitaplar listesinde bir numarada. ABD basınında kitabın yayınından önce Trump ile Erdoğan arasında Halkbank konusunda geçen konuşmalar geniş yer bulmuştu.

    Kitap Halkbank hakkında Trump ile Erdoğan arasındaki görüşmelerin yanı sıra rahip Andrew Brunson’ın tutukluluğu, Suriye iç savaşı ve S-400 konusuyla ilgili bazı iddialara da yer veriyor.

    Şaşırtıcı açıklamaların olduğu kitaptan Türkiye’yi ilgilendiren bölümleri aşağıda sizler için özetlemeye çalıştık.

    Trump’ın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la olan ilişkisinden bahseden kitap Amerikan başkanının Erdoğan’a devam eden bir federal ceza soruşturması için ilgileneceğini garanti etmesini henüz ortaya çıkmamış en kötü suistimal olarak görüyor.

    Bolton, Nisan 2019’da Başsavcı William P. Barr’ı Trump’ın sevdiği diktatörlere kişisel iyilikler yapması konusunda uyardığını söylüyor.

    Donald Trump kızı Ivanka Trump ile trump Towers İstanbul'da
    Donald Trump, Ivanka Trump

    Türkiye hikayesi her zaman olduğu gibi Trump’ın kişisel iş çıkarlarıyla başlıyor. Nisan 2012’de Trump Towers İstanbul’un açılışında, kızı Ivanka Trump o zamanın başbakanı Erdoğan’a katıldığı için teşekkürlerini bildiren bir tweet attı. Onlarla birlikte Donald Trump’ın açılışta Ivanka’nın “büyük arkadaşı” olarak tanımladığı Mehmet Ali Yalçındağ adında bir Türk işadamı vardı. Kocası Kushner da oradaydı.

    Erdoğan’ın ABD’de takıntılı olduğu bir dava New York Güney Bölgesi Başsavcılığı tarafından yürütülen Halkbank ve Reza Zarrab davasıydı. 21 Eylül 2016’da New York’ta, Erdoğan ve eşinin, Başkan Yardımcısı Joe Biden ve eşi Jill ile buluştukları ve Zarrab’ın serbest bırakılması için yalvardıkları tuhaf toplantılar düzenledim. Yetkililer bana Erdoğan’ın Adalet Bakanlığı soruşturmasının Türk liderin ailesini etkileyebileceğinden korktuğunu söyledi.

    Erdoğan hükümeti Ekim 2016’da Amerikalı bir papaz olan Andrew Brunson’u Gülen ile bağlantılı olduğunu iddia ederek tutukladı. Bazı ABD’li yetkililer bana Brunson’un Gülen’in iadesi için bir pazarlık aracı olarak kullanılmasından korktuklarını söylediler.

    Trump’ın seçilmesi Erdoğan’a yeni bir başlangıç şansı verdi. Flynn, Şubat 2017’de ulusal güvenlik danışmanı olarak görevlendirildi. Ankara artık ABD Başkanı Donald Trump ile yakın bağları nedeniyle devlet destekli bir grubun başkanı olarak adlandırılan Yalçındağ adlı yeni bir kanala sahipti.

    Halkbank’ın kovuşturmasına son verilmesi ve Gülen’in iadesi kampanyası hızlandı. Trump, Mart 2017’de Bharara’yı kovdu, ancak Halkbank soruşturması Erdoğan’ı çileden çıkartan yeni savcı Geoffrey Berman tarafından devam ettirildi. Brunson hapishanede kaldı.

    Trump’ın damadı Kushner’in Erdoğan’ın damadı Türkiye Maliye Bakanı Berat Albayrak’ı aramasınının önerilmesi gibi detayları veren kitap Buenos Aires G20 zirvesinde bu konuların konuşulduğunu ve Trump’ın Erdoğan’a, Güney Bölgesi savcılarının kendi adamı değil Obama’nın adamları olduğunu ve kendi adamları göreve geldiğinde ilgileneceğini söylediğini aktarıyor.

    Beyaz Saray tarafından yapılan incelemenin henüz tamamlanmadığı ve çok sayıda gizli bilgiyi ifşa ettiği gerekçesiyle kitabın yayınlanmasına engel olmaya çalışan Trump yönetiminin başvurusu Federal Mahkeme tarafından reddedilmişti. - trump erdogan

    Almanya Başbakanı Merkel

    Kitapta yer alan başka bir iddia Trump’ın Almanya Başbakanı Merkel’e Türkiye’ye uygulayacağı “çok sert yaptırımlar” bilgisini bir kaç gün önceden verdiği. Bu dönemde Katar Brunson konusunda bir anlaşma sağlamak için arabuluculuk yapmayı önermiş.

    Trump, Erdoğan’ın Suriye’de operasyon isteğine ne yanıt verdi?

    Kitabında Trump’ın kendisine Suriye’den çıkmak istediklerini söylediğini belirten Bolton Trump’ın Erdoğan’a bunu doğrudan söylemesinden korkmuş.

    “Yine de Erdoğan, gerçeğin aksine Amerika’nın 30-40 bin yeni savaşçı sağlamak başta olmak üzere YPG güçlerini eğittiğinden yakındı. Trump’ın siyasi iradesi ile ABD’nin sahadaki askeri faaliyetleri arasındaki tezatlıktan şikayet etti ve bunun da kafasında bazı soru işaretleri yarattığını söyledi. Erdoğan, Türkiye’nin hem IŞİD hem de PKK’dan kurtulmak istediğini söylemiş olsa da bana göre ‘PKK’ ifadesiyle genel anlamda Kürt savaşçıların tamamını kast ediyordu.”

    Trump, Erdoğan’a Türkiye’nin IŞİD ile mücadeleyi üstlenmesi halinde Suriye’den çekilmeye hazır olduklarını askeri konularda Bolton ile, Halkbank konusunda da Mnuchin ile birlikte çalışmalarını söylemiş.

    Trump Erdoğan’a IŞİD’den kurtulmak istediğini ve Türkiye’nin ihtiyacı olması halinde destek vereceklerini, Kürtlerin peşine düşmemesini ve onları öldürmemesini söylemiş.

    Erdoğan ile ilgili

    Bolton kitabında Erdoğan’ı “radikal İslamcı” olarak niteliyor. Telefonda Mussolini gibi aynı ton ve ses düzeyiyle konuştuğunu belirtiyor.

    Trump duygusal açıdan Müslüman karşıtı. Avrupa ve Orta Doğu’daki bazı önemli müttefik liderlerin ve kendi danışmanlarının ısrarlı çabalarına karşın Erdoğan’ın radikal bir İslamcı olduğu gerçeğini bir türlü kavrayamadı. Erdoğan, Türkiye’yi Kemal Atatürk’ün laik devletinden çıkararak İslamcı bir devlete dönüştürmek için uğraşıyordu. Müslüman Kardeşlere ve Orta Doğu’daki diğer radikallere destek veriyor, Hamas ve Hizbullah’a finansal destek sağlıyor, İsrail’e karşı aşırı derecede düşmanca davranıyor ve İran’ın ABD yaptırımlarını delmesine yardımcı oluyordu. Ancak bunların hiçbirisi Trump üzerinde etkili olmuyordu.

    Beyaz Saray tarafından yapılan incelemenin henüz tamamlanmadığı ve çok sayıda gizli bilgiyi ifşa ettiği gerekçesiyle kitabın yayınlanmasına engel olmaya çalışan Trump yönetiminin başvurusu Federal Mahkeme tarafından reddedilmişti. - fahrettinaltuntweet

    Fahrettin Altun’dan kitapla ilgili

    Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun kitapla ilgili Twitter’dan şu açıklamayı yaptı.

    Bu hatalı betimlemelerin ve gerçek dışı söylemlerin iç siyasi kaygılardan ve kişisel kazanım elde etme arayışından kaynaklandığı çok açıktır. Türkiye, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a yönelik manipülasyonlara şaşırmamaktadır ancak bu tarz betimlemelerin yanlış olduğunu da söylemeye devam edecektir

  • RIZA ZARRAB İLE PARA İLİŞKİSİ İÇİNDE OLAN SİYASİLER İLE İLGİLİ PARA BELGELERİ MEYDANA ÇIKMAKDA

    RIZA ZARRAB İLE PARA İLİŞKİSİ İÇİNDE OLAN SİYASİLER İLE İLGİLİ PARA BELGELERİ MEYDANA ÇIKMAKDA

    Subject: ITU68INS HAYDA A A A A A. . . AMERİKANIN MEŞHUR SAVCISI DA BAŞLAMIŞ VİKİLEKS ÇİLİĞE . . . RIZA ZARAB İLE PARA İLİŞKİSİ İÇİNDE OLAN SİYASİLER İLE İLGİLİ PARA BELGELERİ Nİ KAMUYA MAL ETMİŞ . . . TEVEKKELLİ DEĞİL ARKASI GELECEK DİYE KORKTUKLARI İÇİN VERİN BİZİM ZARABIMIZI DEYİP DURUYOR SİYASİLER . . . .

    Subject: ITU68INS HAYDA A A A A A. . . AMERİKANIN MEŞHUR SAVCISI DA BAŞLAMIŞ VİKİLEKS ÇİLİĞE . . . RIZA ZARAB İLE PARA İLİŞKİSİ İÇİNDE OLAN SİYASİLER İLE İLGİLİ PARA BELGELERİ Nİ KAMUYA MAL ETMİŞ . . . TEVEKKELLİ DEĞİL ARKASI GELECEK DİYE KORKTUKLARI İÇİN VERİN BİZİM ZARABIMIZI DEYİP DURUYOR SİYASİLER . . . . - image001

  • Zarrab Davası ve Türkiye

    Zarrab Davası ve Türkiye

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger tarafından hazırlanan Zarrab Davası ve Türkiye başlıklı raporu dikkatinize sunuyoruz.

    zarrab davasi-turkiyeyi-koklu-bir-sekilde-etkileyebilir

    Mayıs – Ekim 2016

    ABD’de tutuklu bulunan Reza Zarrab’ın yargılanma süreci ile ilgili gelişmeler hakkında hazırlamış olduğumuz Mayıs – Ekim 2016 dönemi değerlendirmelerin özeti aşağıda sunulmaktadır.

    Zarrab’ın kefaletle serbest bırakılma talebi, savcılık makamı tarafından, Zarrab’ın güçlü siyasi ilişkileri nedeniyle kaçma şüphesi ihtimalinin yüksek olduğu iddiasıyla 16 Haziran’da reddedildi.

    ABD’deki kefalet talebi dilekçelerine eklenen belgeler, 17 Aralık soruşturma dosyasından alınmıştı. Dilekçelerde yer alan ifadeler, savcı Bharara ve ekibinin, ABD ambargosunun delinmesi konusunda 2010 yılından beri çalıştığını gösteriyordu. NSA desteğiyle FBI tarafından temin edildiği anlaşılan bazı bilgi ve belgelerin, yargılama aşamasında iddianameye gireceğini, bunların bir kısmının Türkiye’deki siyasetçi, bürokrat, işadamı ve medya mensuplarını yeni sıkıntılara sokacağı yönünde değerlendirmelerde bulunmuştuk. Medyada yer alan haberlerde de, savcı Bharara’nın, biri eski AKP yöneticisi olmak üzere, 7 kişiyi tanık olarak göstereceği iddia ediliyordu. Zarrab’ın İngilizce bilip bilmediği, ortaokul karnesindeki notlar gibi ikincil konular da tartışma konusu olmuştu.

    20 Haziran’a ertelenen ön duruşma, yaklaşık 10 dakika sürdü. Yargılama sürecinin planlanması amacıyla yapılan ön duruşmada, Zarrab’ın avukatı Brafman, davanın düşürülmesi talebinde bulunacağını, ayrıca Zarrab’ın kefalet başvurusunun reddedilme kararına karşı da bir üst mahkemeye başvuru yapmayı düşündüklerini belirtti. Hâkim, bu açıklamalar üzerine yargılama takvimini belirledi ve duruşma ertelendi. Takvime göre Zarrab’ın avukatı, davanın düşürülmesi talebini 15 Temmuz’da mahkemeye ulaştırmak ve savcılık da, 5 Ağustos’a kadar bu talebe yanıtını sunmakla yükümlüydü. Ayrıca savunma tarafı, son dilekçesini 19 Ağustos’a kadar mahkemeye sunacaktı. Birkaç günlük erteleme sonucu Zarrab’ın avukatları, davanın düşürülmesi talebini 19 Temmuz’da mahkemeye ulaştırdı. Bu süreç devam ederken, Reza Zarrab altı ayrı hukuk şirketiyle anlaştı ve dava sürecinde kendisini savunacak avukat sayısı 16 kişiye ulaştı.

    Savcılık, 8 Ağustos’ta 63 sayfalık bir dilekçeyle Zarrab’ın talebine yanıtını ve itirazlarını sundu. Davanın düşürülmesine ilişkin taleplerin “kabul edilemez” olduğunu ve “bu konuda bir duruşmaya dahi gerek olmadığını” ileri süren savcılık, davanın ABD’nin “ulusal güvenliğini ilgilendirdiğini” belirtti. Savcı Bharara dilekçesinde, Sarraf’ın, “bilinçli şekilde” Amerikan mali sistemini sömürerek, teröre destek verdiği ve küresel huzursuzluğu kışkırttığı iddiasını tekrarladı.

    Savunma tarafının son dilekçesi 22 Ağustos’ta mahkemeye sunuldu. Zarrab, davanın düşürülmesi talebini yineledi. Savcı Preet Bharara’nın suçlamalarına yanıt olarak verilen dilekçede, “Zarrab’ın ABD vatandaşı olmaması ve ABD’de doğrudan iş yapmaması” nedeniyle, Amerikan yasalarını ihlal etmekten yargılanamayacağı öne sürüldü. Dilekçede, Bharara’nın İran’a yönelik Amerikan yaptırımlarına ilişkin yasaları “farklı yorumladığı” öne sürülerek, Zarrab’ın “İran için ticaret yaptığı” gerekçesiyle yargılanmasının mümkün olmadığı, ABD bankalarını dolandırmak ve kara para aklama suçlamalarının ise, “savcılık makamının yazmakta olduğu romanın parçaları” olduğu öne sürüldü.

    Zarrab’ın avukatları, müvekillerinin cep telefonunun şifresini gözaltına alındığı Miami Havaalanı’ndaki gümrük memuruna verdiğini, memurun da bunu FBI ile paylaştığını vurgulayarak, FBI’ın böylece şifreyi “yasadışı yollarla elde etmiş olduğunu” savundular. Avukatlar, Zarrab’ın telefonundan elde edilen delillerin tümünün “yok sayılması” talebini, müvekkillerine Miranda Hakkı’nın dahi okunmadığını tekrarladılar. Bharara önceki dilekçesinde, Zarrab’ın telefonu için zaten ellerinde arama izni olduğunu, gümrük memurunun FBI ile şifreyi paylaşmasının “zaman kaybını engellediğini” belirtmişti.

    Miranda Hakkı: ABD’de ‘Miranda Hakkı’ yasası olarak geçen 1966 tarihli Miranda v. Arizona isimli ünlü davada, ABD Yüksek Mahkemesi sanıkların gözaltındaki sorgulama sırasında sessiz kalma hakkı ve bir avukat bulundurma hakkı dâhil olmak üzere belirli haklara sahip olduğunu ilan etmişti. ABD yasalarına göre, eğer polis sanığın haklarını ihlal ederek kanıt elde ederse, bu kanıtlar savcılık tarafından kullanılamıyor.

    6 Eylül’de yapılması planlanan duruşma beklenirken, Zarrab’ın avukatları 30 Ağustos tarihinde mahkemeye sundukları bir dilekçeyle “reddi hakim” talebinde bulundu. Zarrab’ın avukatları tarafından hazırlanan dilekçede, Yargıç Richard Berman’ın Mayıs 2014’te İstanbul’da düzenlenen “Adalet ve Hukuk Devleti” konulu uluslararası sempozyuma katıldığı belirtilerek “Yaptığımız araştırmalara göre, Türkiye’de son günlerde darbe girişimi ile ilgili yaşanan gelişmeler ışığında, ne yazık ki mahkemenin taraf tutmasının kaçınılmaz olduğu bir görünüm ortaya çıkacaktır. Zarrab, bundan dolayı reddi hakim talebinde bulunuyor.” denildi.

    14 Eylül’de savcılık tarafından verilen karşı dilekçede, Zarrab’ın, Türkiye’de bir hukuk konferansına katıldığı için tarafsız olamayacağı gerekçesiyle “reddi hakim” talebinde bulunduğu Yargıç Richard Berman ile ilgili savlarının hiçbir temele dayanmadığı ifade edilerek, “Yargıç Berman, New York’ta görülen ilk duruşmada, İstanbul’da bir hukuk konferansına katıldığını kendisi dile getirdi. Zarrab ve savunma ekibi de bunu bildiklerini, bu durumun yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını etkilemeyeceğine inandıklarını kendileri dile getirdiler. Aradan 4 ay geçtikten sonra, reddi hakim talebinde bulunmanın hiçbir dayanağı yok.” ifadeleri kullanıldı.

    21 Eylül’de verilen dilekçede Zarrab’ın avukatları “reddi hakim” konusunda ısrarlarını sürdürdüler ve savcılığın öne sürdüğü argümanlara itiraz ettiler. Dilekçede Yargıç Berman’ın, Türkiye’de bir hukuk sempozyumuna katılmasını açıklamasını normal karşılandığı ve o gün itibarıyla itiraz edilecek bir durumun olmadığı belirtildi. Hakim Berman’ın, ilk duruşmada yaptığı açıklamada, Türkiye’de düzenlenen sempozyumun YKK hukuk firmasıyla birlikte sponsorluğunu üstlendiğini iddia ettiği, ancak BM’ye bağlı olarak çalışan, ‘UN Global Compact’ kuruluşunun bu iddiayı reddettiği belirtildi.

    Yargıç Berman’ın 2014 yılında katıldığı sempozyumu düzenleyen hukuk firmasının sahiplerinin darbe girişimiyle ilişkilendirilerek, FETÖ üyesi oldukları gerekçesiyle tutuklandıkları; polisin, darbe girişimi sonrasında sempozyumun sponsoru olan YKK hukuk firmasına baskın düzenlediği ve ardından kapatıldığı haberlerde yer aldı.

    Bu aşamada, Cumhurbaşkanı ABD seyahatinden dönüş yolunda verdiği mülakatta Reza Zarrab konusunda bazı açıklamalarda bulundu:

    Biden ile görüşmemizde yargı konusu açıldığında Reza Zarrab konusunu da gündeme getirdim. “Bu kişi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Eşi ve çocuğu ile birlikte ABD’ye giriş yaptığı anda kendisi tutuklandı, eşi ve çocuğu da hemen Türkiye’ye gönderdildi. Bu tutuklama hangi kurala göre yapıldı?” diye sordum. Neticede bizim vatandaşımız olduğu için, hukukunu aramak zorundayız. Bu Reza Zarrab değil de bir başka vatandaş da olabilirdi. Kaldı ki gerek adalet gerek ekonomi bakanlığımızın yaptıkları çalışmalara göre, bu kişinin bir suçu da bulunmuyor. İran da aynı şeyi söylüyor. Ancak buna rağmen bu kişi 6 aydır ABD’de tutuklu durumda. ABD Adalet Bakanlığı’nın bu davayı havale ettiği mahkeme de ilginç. Savcı Bharara da hâkim Richard Berman da, Türkiye’de daha önce FETÖ tarafından ağırlanmış isimler. Yani Adalet Bakanlığı Zarrab’ı tutup orada FETÖ’nün yedirip içirdiği isimlere teslim ediyor. Biden ‘Ben bu kadarını bilmiyordum’ dedi. Hukukla değil, ilişkiler ağıyla başka işler çevirme peşindeler.

    28 Eylül’de Zarrab’ın avukatları tarafından üçüncü kez yapılan “reddi hakim” talebinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları kanıt olarak gösterildi. Avukatların başvurusunda “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları reddi hakim talebimizin haklılığını doğruladı. Hakim Berman, Yüksel Karkin Küçük hukuk firmasının sponsorluğunda yapılan sempozyumda yaptığı açıklamalarla, ABD Kongresi’nin onayı olmadan kendisini uygunsuz biçimde uluslarası ilişkilerin hassas meselelerine sokmuş oldu” denildi. Zarrab’ın avukatları, dilekçelerinde Reuters ve Hürriyet Daily News’ün, Erdoğan’ın açıklamalarıyla ilgili haberlerine de yer verdi. Bu talep, 29 Eylül günü davaya bakan Yargıç Richard Berman tarafından reddedildi.

    Reddi hakim talebinin kabul edilmemesinden hemen sonra, davanın savcısı Bharara, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Savcı Bharara da, Hakim Richard Berman da Türkiye’de daha önce FETÖ tarafından ağırlanmış isimler” sözlerine cevap verdi.

    New York’ta yayınlanan City & State dergisinin kuruluş yıldönümünde konuşan Bharara, Türk liderlerin bir süredir kendisinin de Gülenci olduğu iddialarını ortaya attıklarını söyleyerek, “Benim Gülen takipçisi olduğum iddialarına kadar, Gülen adını hiç duymamıştım, Google’dan baktım. Hatırlarsınız birkaç ay önce Türkiye’de darbe girişimi oldu. Geçen hafta, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, benim adımı vererek, beni Türkiye’de darbe girişiminde bulunanlarla yiyip içmekle suçladı. Bu girişim yüzlerce kişinin de ölümüne yol açtı. Türkiye’nin güzel bir ülke olduğunu duyarım ama hayatımda Türkiye’ye ayak basmışlığım bile yok” dedi.

    Daha önce Eylül başında yapılması planlanan, ancak reddi hakim talebi nedeniyle ertelenen duruşma, 5 Ekim günü yapıldı. Zarrab’ın avukatları, müvekkillerinin ABD yasalarını çiğnemediğini, kara para aklama suçlamasının tanıma uygun olmadığını, telefonundaki bilgilere anayasa ihlal edilerek ulaşıldığını açıklayan bir savunma yaptı. İki saati bulan duruşma sonunda, davanın düşürülüp düşürülmemesine karar verilemediğini belirten Yargıç Berman, kararını daha sonra açıklayacağını belirtti. 17 Ekim günü, Başsavcı Preet Bharara, Reza Zarrab’ın iddianamenin reddedilmesi için yaptığı başvurunun hakim tarafından geri çevrildiğini duyurdu.

    Reza Zarrab 23 Ocak 2017 tarihine kadar savcılıkla anlaşmadığı takdirde jüri karşısına çıkacak ve yargılaması üç hafta içinde tamamlanacak. Kendisi hakkındaki ağır suçlamalar ve muhtemel hapis cezası göz önüne alındığında, Zarrab’ın Ocak ayına kadar anlaşma yolunu seçmesi beklenebilir. Yapılacak bir anlaşmanın Türkiye’de siyaset ve bürokrasi alanına çok çarpıcı yansımaları olacağını tahmin edebiliriz

  • Savcı Bharara 2 Türk’ün peşinde!

    Savcı Bharara 2 Türk’ün peşinde!

    Reza Zarrab’ı ABD’de tutuklatan savcı Bharara, Türkiye’de yaşayan iki ismin daha peşine düştü.

    Reza Zarrab’ı tutuklatan New York Bölge Başsavcısı Preet Bharara’nın Reza Zarrab dışında iki Türk’ün daha peşinde olduğu ortaya çıktı. Savcının yakın takibe aldığı isimlerden birisinin İran’a uranyum zenginleştirmede kullanılan karbon fiber maddesi satmaya çalışan Murat Taşkıran, diğerinin ise ABD’deki Alman bankası Deutsche Bank ile ABD Eximbank’tan aldığı kredilerde usulsüzlük yapmakla suçlanan Hasan Besneli olduğu öğrenildi. Bharara’nın hazırladığı iddianamelerle haklarında dava açılan her iki Türk’te halen Türkiye’de yaşıyorlar.

    17 Aralık soruşturmasının kilit ismi Reza Zarrab’ın 75 yıl hapsi isteniyor.

    Başsavcı Bharara’nın isteği ile New York Eyaleti Güney Bölgesi Bölge Mahkemesi, geçtiğimiz ay Türkiye’deki gazetelere verdiği ilanda, Besneli’ye karşı açılan bir davanın olduğu belirtilerek, Besneli’nin belirlenen süre içinde yanıt vermemesi halinde, gıyabında karar verileceği belirtilmişti. Bharara, Hasan Besneli’nin, Alman Deutsche Bank ile ABD Eximbank’dan aldığı 38 milyon dolarlık kredide usulsüzlük tespit etti.
    Bharara’nın 22 sayfalık iddianamesinde ‘sahtecilik, dolandırıcılık ve hile’ yapıldığına ilişkin ve kredi fonlarında oynama yapıldığı, malların piyasa değerinin fazla gösterildiği, inşaat bütçesi, ve maliyeti ve KDV hakkında yanlış bilgilendirme gibi çok sayıda iddia yer alıyor. Hasan Besneli’nin söz konusu kredileri, Darüşşafaka Cemiyeti için İstanbul ve İzmir Urla’da yapacağı inşaatlarda kullanacağı bilgisini verdiği kaydediliyor.

    40 YIL HAPİS İSTENİYOR

    Hürriyet’ten Razi Canikligil’in haberine göre: başsavcı Bharara’nın peşinde olduğu diğer Türk Murat Taşkıran, ABD’ye uranyum zenginleştirmede kullanılan karbon fiber maddesi almak için giriş yaparken Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ajanları tarafından yakalanan İranlı Hamit Rıza Haşemi’ye aracı olma suçlamasıyla aranıyor. Başsavcı Bharara, Türkiye’de olduğunu tahmin ettiği ve hakkında suç duyurusunda bulunduğu Taşkıran’ın yakalandığı takdirde 40 yıla kadar hapsinin isteneceğini duyurmuştu. 2012 yılında açılan soruşturmada bir ilerleme kaydedilmezken, İran’a satışı yasak olan karbon fiber maddesini teslim almak için JFK havalimanından ABD’ye giriş yapan İranlı Hamit Rıza Haşemi’yi yakalarken, Murat Taşkıran da uranyum zenginleştirmesi için kullanılan karbon fiberi ABD’de temin eden kişi olarak suçlanmıştı. Hamit Rıza Haşemi’yi Avrupa’daki aracı kişiye gönderdiği mesajlardan yola çıkarak yakalayan FBI, Murat Taşkıran’ın ise Türkiye ya da Avrupa’da olabileceğini düşünüyor. Bharara’nın yönelttiği suçlara göre Murat Taşkıran’ın ise yakalandığı takdirde 40 yıl hapis cezası bekliyor.

  • Uğur Dündar Türkiye’yi terör ve kara para şüphelisi ülke yaptılar!.      Mart 24, 2016

    Uğur Dündar Türkiye’yi terör ve kara para şüphelisi ülke yaptılar!. Mart 24, 2016

    REZA ZARRAP’I YARGILIYACAK OLAN YARGIC … Pre­et Bha­ra­ra  HAKKINDA ILAVE BILGILERI FACEBOOK SAYFASINDAN ALABILIRSINIZ

    TURKISH FORUM

    ========================================

    Uğur Dündar

    Türkiye’yi terör ve kara para şüphelisi ülke yaptılar!..(2)

    Mart 24, 2016

    11 Ara­lık 2012…
    O gün bir muh­bir, Tür­ki­ye­’yi yö­ne­ten önem­li ki­şi ve ku­rum­la­ra gön­der­di­ği ih­bar mek­tu­buy­la Rı­za Sar­ra­f’­ın (Re­za Zar­rab) mil­yar­lar­ca do­lar­lık ka­ra pa­ra ak­la­dı­ğı­nı ih­bar edi­yor. Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­’na da gön­der­di­ği ih­bar mek­tu­bu­na, Sar­ra­f’­a ait 40 pa­ra­van şir­ke­tin baş­ta Du­ba­i ol­mak üze­re çe­şit­li ül­ke­le­re yap­tı­ğı pa­ra trans­fer­le­ri­ni gös­te­ren onlarca bel­ge­yi de ek­li­yor.
    Açık kim­li­ği­ni ve te­le­fon nu­ma­ra­sı­nı be­lirt­ti­ği im­za­lı ih­bar son­ra­sın­da, hiç­bir yet­ki­li ki­şi ve ku­rum­dan ken­di­si­ne dö­nüş ol­mu­yor!..


    1 yıl sonra…
    Ara­lık ayı son­la­rı­na doğ­ru, bir Halk Are­na­sı prog­ra­mı­na ha­zır­lan­dı­ğım sa­at­ler­de, ih­bar mek­tu­bu ile ek­le­ri, ta­nı­ma­dı­ğım bir okur ta­ra­fın­dan, e-pos­ta yo­luy­la ba­na ulaş­tı­rı­lı­yor.
    İh­ba­rı tem­kin­li bir yak­la­şım­la in­ce­le­me­ye baş­lı­yo­rum. Zi­ra ban­ka de­kont­la­rın­da­ki du­dak uçuk­la­tan ra­kam­la­rı okur­ken zih­ni­me “A­ca­ba bir tu­zak ola­bi­lir mi? Bi­ri­le­ri ye­ni bir iti­bar­sız­laş­tır­ma tez­ga­hı mı ku­ru­yo­r” so­ru­su ta­kı­lı­yor.
    He­men muh­bi­rin te­le­fon nu­ma­ra­sı­nı çe­vi­ri­yo­rum. Hat­tın ucun­da­ki ki­şi­ye ken­di­mi ta­nı­tın­ca ür­kü­yor ve ko­nuş­mak is­te­me­di­ği­ni söy­lü­yor. Bu­nun üze­ri­ne Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­’nı arı­yo­rum. Ulaş­tı­ğım bir yet­ki­li ih­ba­rı doğ­ru­la­yın­ca ra­hat bir ne­fes alı­yo­rum. Yet­ki­li­den ba­kan­lı­ğın ağus­tos ayın­da Rı­za Sar­ra­f’­la il­gi­li bir so­ruş­tur­ma baş­lat­tı­ğı­nı öğ­re­nin­ce de iyi­ce ra­hat­lı­yo­rum.


    O ak­şam Halk TV ek­ra­nın­dan hem bel­ge­yi hem de Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­’n­dan al­dı­ğım bil­gi­le­ri açık­la­ya­rak, bu­nun ile­ri­de Tür­ki­ye­’nin ba­şı­nı ağ­rı­ta­cak çok bü­yük bir skan­dal ol­du­ğu­nu, ül­ke­mi­zi ka­ra pa­ra ak­la­yı­cı­sı ko­nu­mu­na dü­şü­re­ce­ği için der­hal üze­ri­ne gi­dil­me­si ge­rek­ti­ği­ni söy­lü­yo­rum.


    Sey­re­den­le­ri şo­ke eden bu ha­ber­den son­ra ik­ti­dar ka­na­dın­dan hiç kim­se ara­yıp sormuyor!
    Re­sen so­ruş­tur­ma baş­lat­ma­sı ge­re­ken sav­cı­lar da, her za­man­ki gi­bi sey­ret­mek­le yetiniyor!
    Bu ara­da muh­bir ek­ra­na çık­ma­ya ka­rar ve­ri­yor.
    Ni­te­kim bir­kaç gün son­ra Halk TV İs­tan­bul Stüd­yo­su­’n­dan yap­tı­ğı­mız özel can­lı ya­yın­da ka­mu­oyu­na tüm bil­dik­le­ri­ni açık­lı­yor.


    Pe­ki da­ha son­ra?
    Da­ha son­ra da bek­le­di­ğim hiç­bir cid­di ge­liş­me ol­mu­yor!
    Par­don, hak­kı­nı ye­me­ye­lim, yan­daş TV Rı­za Sar­ra­f’­ı Türk Bay­ra­ğı önün­de ko­nuk ede­rek, yağ­la­ma-yı­ka­ma, ak­la­ma-pak­la­ma ta­ri­hi­nin en muh­te­şem ör­nek­le­rin­den bi­ri­ni ser­gi­li­yor!..
    Prog­ram­da  “va­tan kur­ta­ran bir kah­ra­ma­n” olan Rı­za Sar­ra­f’­ın al­kış­lan­ma­sı ge­re­kir­ken, mu­ha­lif müf­te­ri­le­rin (!) ya­lan­la­rıy­la iti­bar­sız­laş­tı­rıl­ma­ya ça­lı­şıl­dı­ğı me­sa­jı ve­ri­li­yor.


    Bu ara­da muh­bi­rin ba­şı­na gel­me­dik kal­mı­yor!
    Ölüm teh­dit­le­ri, med­ya yo­luy­la linç­ler, he­def gös­te­rip kor­kut­ma­lar, if­ti­ra­lar, bir­bi­ri­ni iz­li­yor!
    İfa­de­si­ne baş­vu­ran mü­fet­tiş­ler bi­le ken­di­si­ni ce­sa­ret­len­dir­mek ye­ri­ne “Bu de­vir­de böy­le bir ih­bar­da bu­lun­mak­tan kork­mu­yor mu­sun?” di­ye so­ru­yor­lar!
    O da, ade­ta bir suç­lu gi­bi sü­rek­li kaç­mak ve izi­ni kay­bet­tir­mek zo­run­da ka­lı­yor…


    Bu­gü­ne ge­lir­sek;
    Ma­li­ye muh­bi­re 50 bin li­ra­lık bir ik­ra­mi­ye ve­ri­yor.
    Böy­le­ce ih­ba­rın -en azın­dan ver­gi ka­çak­çı­lı­ğı bö­lü­mü­nün- ger­çek­li­ği ka­nıt­la­nı­yor.
    Ama…
    Mil­yar­lar­ca do­lar­lık ka­ra pa­ra­yı ak­la­yan, göz ka­maş­tı­rı­cı zen­gin­lik­ler için­de ya­şa­yan, ba­kan­la­rın elin­den al­dı­ğı ödül pla­ket­le­riy­le “ör­nek yurt­ta­ş” ola­rak taç­lan­dı­rı­lan Rı­za Sar­ra­f’­ın paravan şirketlerine ta­hak­kuk et­ti­ri­len ce­za bir tür­lü tah­sil edi­le­mi­yor!..


    An­la­şı­lan o tah­si­la­tı, Rı­za­’yı tu­tuk­la­tan Gü­ney New York Sav­cı­sı Pre­et Bha­ra­ra yapa­cak!
    Gö­rü­nen o ki, sa­de­ce tah­si­lat­la da kal­ma­ya­cak!..
    Rı­za ve onu kul­la­nan­la­rın Tür­ki­ye­’nin ba­şı­na sar­dık­la­rı ür­kü­tü­cü be­la­la­rı da tek tek or­ta­ya çı­ka­ra­cak.
    Gü­zel ül­kem adı­na çok üz­gü­nüm ama Tür­ki­ye­’yi te­rör ve ka­ra pa­ra şüp­he­li­si ya­pan­la­rı uyar­mak için at­tı­ğı­mız man­şet­ler, ta­rih önün­de bi­zi hak­lı çı­ka­ra­cak!..