Etiket: Abdullah Gül

  • ABDULLAH GUL – Ateşli konuşmacı…

    ABDULLAH GUL – Ateşli konuşmacı…


    Yıl 1993… Özal’ın vefatı sonrası… Devrin Başbakanı Demirel, cenaze törenine Ermeni devleti temsilcilerini de davet etmişti…
    Bu duruma, o dönemin yükselen yıldız politikacıları ndan biri, ateşli bir biçimde karşı çıkmıştı…
    Konuşmasıyla tüm Türk milletini heyecanlandırmış , takdir toplamıştı bu dinamik politikacı… Şöyle diyordu Demirel’i ve hükümetini hedef alarak;
    “Hükümet, bu politikasıyla, geleceğimizi gerçekten ipotek altına almıştır ve öyle ipotek altına almıştır ki, Ermenistan Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhurbaşkanını n cenaze merasimine katılma cesaretini göstermiştir. Sizin yüzünüzün ne kadar yumuşak olduğunu bildiği için cesaret bulmuş ve Türkiye’ye gelmiştir. Siz bana bir ülke gösterin ki, kardeşleriniz savaş halinde olacak, kardeşleriniz katledilecek ve onlar katledilirken, ‘Bunun müsebbibi Türkiye’dir’ diye demeçler verecek; o kardeşlerimiz katledilirken, ‘Avrupa’nın haritaları bellidir, yerine oturmuştur; fakat Ortadoğu’nun, Asya’nın haritaları nihai şeklini almamıştır’ diye açıklamalar yapacak; Kars’ın, Ermenistan toprağı olduğunu iddia edecek, bütün bunlardan sonra o adam Türkiye’ye gelecek ve siz de elini sıkacaksınız..”  A.Gül.


    Bu milliyetçi muhafazakar vatanseverin kim olduğunu hemen belirtelim.. .
    Abdullah Gül…
    Tekrar edelim tarih 1993 ….YENİÇAĞ  Behiç Kılıç

  • Türkiye imkânları ile Peygamberimize hakaret

    Türkiye imkânları ile Peygamberimize hakaret

    Fransa’da yaşayan Yasemin Berkol Hanımefendi’nin Mehmet Şevket Eygi’ye yazdığı mektubu dün sabah Millî Gazete’de okuyunca gözyaşlarımı tutamadım.
    Hani Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozi’nin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı ağzında sakızla karşıladığı, Eyfel’in Türk Bayrağı renkleriyle ışıklandırıldığı o “Türk Sezonu” etkinlikleri var ya işte o etkinlikte öyle bir terbiyesizlik, öyle bir küstahlık, öyle bir alçaklık yaşanmış ki, Danimarka ile yaşanan karikatür krizi bunun yanında devede tüy bile olmaz, olamaz, mektubu okudum ve Ergun Göze büyüğüme imrendim, Allah (c.c.) rahmet eylesin dedim, kötü ve iyi çok şey gördü, çok şey yaşadı ve yazdı, iyi ki bugünleri görmedi, böyle bir yazı okumadı ve böyle bir terbiyesizliği kaleme almak gibi bir mecburiyet hissetmeden şu yalan dünyaya hoşça kal dedi..

    İşte o mektup:

    “8 Ekim 2009 Perşembe günü saat 12.30’da Paris Petit Palas adlı Güzel Sanatlar Merkezi’nde bir konser verildi.
    Fransa’da Türk Sezonu adı altındaki etkinliklerden biri olan ve Tekfen ve Fevziye Okullar Vakfı tarafından desteklenen bir etkinlik bu.

    Türk ve Fransız müzisyenlerin katıldığı bu konserde Peygamberimize ağır hakaret ve küfür edildi. Ben bir Müslüman olarak bu denli hakaretten üzüntü duydum ve salondaki Türk izleyicilerden de tepki gelmemesi beni daha çok hırslandırdı.

    Aşağıda Fransızca ve Türkçe tercümesini yazdığım bu şiir barok müzik bestesiyle bir soprano tarafından İtalyanca okundu ancak Fransızca tercümesi el broşüründe izleyicilere sunuldu ve bol bol alkışlandı.

    ……Ah que soit maudit l’Arabe Mohamet et son successeur Ali, que le sol rescouvre la Mecque, que tombe sens dessous- Medinet al nabî…

    Ah Arab Muhammed ve onun halifesi Ali’ye lanet olsun, Mekke’yi toprak örtsün, Nebî’nin şehri Medine’nin altı üstüne dönsün…”

    Yasemin Hanım, “Bu bir skandaldır” diyor.  “Avrupalının her fırsatta Müslümanlara hakaret ettiği biliniyor ama bizzat Türk kültür ve sanat adamlarının yönetiminde, Türk Vakıflarının ve Dışişlerinin parasıyla düzenlenen bu etkinlikler arasında bu hakaret gözden kaçan bir kaza olamaz” diyor, doğru söylüyor…

    Evet dinleyip kalben tasdik edeni ve söylenenlerin anlamını bilerek alkışlayanı dinden çıkaran ve tabii başta Türk milleti olmak üzere bütün İslâm âlemine hakaret niteliği taşıyan böyle bir cüret  “gözden kaçan”  bir hata olamaz, olamaz çünkü elde söylenen sözlerin ne anlama geldiğini ifade eden tercüme bir metin var..

    Bu işler organize işler..
    Bir öğretim üyesi çıkar “Keşke bu millet Hıristiyan olsaydı” der, emekli bir general tutar İstiklâl Marşımızın, “Hakkı’dır Hakk’a tapan milletimin istiklâl” mısralarındaki ’Hakk’tan rahatsızlık duyar. “Amacımız iyi insan yetiştirmek” sloganı ile yola çıkan bir Vakıf da tutar Hz. Muhammed aleyhisselâma hakaret eden bir organizasyonu destekler… İnsana, “Size göre iyi insan Hz. Muhammed’e hakaret eden insan mıdır” diye sormazlar mı?
    Bakalım neler olacak?
    Milli Eğitim Bakanlığı ne yapacak?
    Kültür Bakanlığı ne yapacak?
    Başbakanlık ne yapacak?
    Dışişleri ne yapacak?

    Koluna başörtülü eşini takıp üniversite kapılarına dayanan ve sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olan Sayın Abdullah Gül ne yapacak, çünkü bu organizasyon kendi himayelerinde bir organizasyondu… İnanınız çok canım yandı hâlâ yanıyor yaşadıkça da yanacak…

  • Washington’dan Haberler VE ERGENEKON

    Washington’dan Haberler VE ERGENEKON

    Friday, 09 October 2009 11:49
    E-mail Print PDF
    Ağustos ve Eylülün bir kısmını Türkiye’nin mavi sahillerinde geçirdikten sonra Washington sonbaharına döndüm. Bu sene Büyükada, Marmaris ve Göcek’de inanılmaz zevkli bir tatil geçirirken, aklım Ergenekon, Doğan cezası ve çeşitli “açılımlardaydı..”
    Belki bir klişe ama yine tekrar ediyorum. Akdeniz sahillerini görüp, tadını ve tuzunu bir daha tattıktan sonra niye Avrupalıların şuur altında bizi affedemediğini anlıyorum.1918’den sonra Fransız ve İtalyanlar ne çabuk yerleşmişlerdi Akdeniz sahillerine. Nasıl bıraktılar o muhteşem güzelliği, latif havayı, sonsuz tarihi….
    Tabii bugünün içten gelen tehditleri çok daha korkunç. Biz Amerika’da devamlı Ermeni, Rum ve PKK dertleriyle uğraşırken, Türkiye’ye gidince görüş açımız değişiyor. Türkiye Cumhuriyeti gibi bir hukuk devletinin yapısını en derinden sarsan son derece tehlikeli durumlarla karşılaşıyoruz. Adeta Ermeni, Rum, PKK problemleri Amerikalıların dediği gibi “peanuts” kalıyor.
    Büyükada’da mehtaplı bir gecede arkadaşlarla buluştuğumuz zaman Gareth Jenkins’in Ergenekon raporu devamlı aklımızdaydı. Web’de “Gareth Jenkins-Ergenekon” diye bir arama yapılırsa bu 80 sayfalık belge ortaya çıkıyor. Ergenekon davası karanlık, suçlu ve aşırı şahısları devletin bünyesinden temizlemek amacıyla başlamış, sonra tamamiyle sapıtıp Türkiye’nin en kıymetli ve parlak kimselerini delilsiz, hukuk dışı, son derece kaba bir şekilde evlerinde basıp hapse götürmeye başlamıştı. Aklımıza Profesörler Türkan Saylan, Mehmet Haberal, Kemal Guruz, gazetecilerimiz Mustafa Balbay, İlhan Selçuk geliyor, yüzlerce sözde “sanık” arasında.
    İşin en acı tarafı, Türkiye’de halk sinmiş durumda. Telefon konuşmaları çok dikkatle yapılıyor, Ergenekon ko nusu konuşulmuyor ve basını kuma gömmüş deve kuşu tavrı takılınıyor.
    Bu sırada Doğan grubuna verilen 3 milyar dolarlık ceza da hukuksuzluğun en aşırı bir misali olarak ortaya çıkıyor.
    Bir kaç gazeteci hariç ne Türkiye’den ne de Batıdan ciddi bir ses çıkıyor. Hele Batının pasifliği çifte standardlığın devamını çok iyi gösteriyor.
    Türkiye’yi en derinden sarsan bu olayları görüp Amerika’ya döndüğümde bu konuda aynı sessizliği Türk toplumununda da gördüm.
    Fakat Türk toplumunu suçluyamam, Amerikada gece gündüz savaş verdiğimiz alanlarda gittikçe kuvvetleniyoruz.
    Türkiyedeki gelişmeyi, kuvvetlenmeyi (Ergenekon’a rağmen) gördükçe Ermenistan ve Rum Kıbrısı gibi iki cılız ve önemsiz toplumun Batının kuklaları olarak Türkiye’ye ne kadar dert çıkardıklarını görmek hakikaten hayret verici.
    Bugün Ermeni açılımı üzerinde çalışılıyor, Aralıkta limanlarımızı Rum Kıbrısı gemilerine açma derdi başımıza vurulacak.

    Ermeni a çılımına gelince iki hükümet (Türkiye ve Ermenistan) arasında en büyük engelin Batıdaki şımarık diasporanın olduğu çok bariz.

    Bu diasporanın kuvveti nereden geliyor?
    Belli ki politik açıdan. Bu nasıl halledilir?
    ========================= yorumlar ===================

    From: ATAA-US@yahoogroups.com [mailto:ATAA-US@yahoogroups.com] On Behalf Of Can Ikiz
    Sent: Thursday, October 15, 2009 7:21 AM
    To: ATAA-US@yahoogroups.com
    Subject: Re: [ATAA-US] TurkishN: _Washington’dan Haberler Oya Bain

    Vedat Bey,

    Oya hanimi sahsen tanimam, yazisinin Ergenekon vs ilgili olmadigi satir aralarinda Yahudi Lobisi icin propaganda yaptiginin da farkinayim. John Admiral ve Steve Cohen, begen begen al turunden. Daha once de benzer sekilde yanlis hatirlamiyorsam Ben Oz adinda biri Turk kokenlidir diye yutturulup destek icin gruplara yazilar gonderiliyordu. Ilginctir hem Ben Oz hemde John Admiral ordu cikislidir.

    Amerika’ da ki Turk toplumunun bu turden oldu bittilere karsi uyanik olmasi gerekir. Oyunu bize para karsiligi satan ileride daha yuksek fiyata bizi de satar. Ayni filmi iki kere izlemeyelim…

    Saygilarimla

    Can Ikiz

    — On Wed, 10/14/09, vaslay@aol.com <vaslay@aol.com> wrote:
    From: vaslay@aol.com <vaslay@aol.com>
    Subject: Re: [ATAA-US] TurkishN: _Washington’dan Haberler Oya Bain
    To: ATAA-US@yahoogroups.com
    Date: Wednesday, October 14, 2009, 3:25 PM

    DEGERLI KARDESIM OYA BAIN

    bir insan NUH der Peygamber demez ise zaten soylenecek bir sey kalmamistir

    Can ikiz arkadasimizin gorgulerinin dogruluguna inaniyorum

    hakikaten Turk halkinin cogunlugu Ekonomiden sikinti cekmekte ve halk Can ikizin arkadasimizin dedigi gibi somurtmakta

    Gel gelelim sizin  gorgulediginiz kisimlara Can ikiz arkadasimiz bu kisim halk ile temas etmemis

    Ben Turkiyeye’ye gitmedim Fakat Turkiyedeki arkadaslarim ile telefon konusmasi yaparken

    karsi tarafin konusma da cok dikkatli oldugunu seziyorum. Bu kesim halka ( ki genellikle entellektuel kisim) buyuk bir korku girmis

    telefonlari dinleniyor E.mailleri didikleniyor. Turkiyeden geri donen arkadaslarda bana ayni seyleri soylediler

    Senin ile E.Maillesemiyor ve telefonlasamiyorduk  zira takip ediliyorruz

    Bu kesim halk bu gunki durumun Abdulhamit devrinin JURNAL’ciligini de gectigini belirtiyorlar

    Allaha cok sukur henuz bu Jurnalciler ABD’ye gelemediler. Jurnalciler nedense benim ismimi henuz FBI’ya vermemisleki kapim henuz calinmadi

    Benimde 2012 yilina kadar TURKIYE’ye  (hasretinden oldugum halde) gitmeye niyetim yok

    demekki Can ikiz arkadasimiz ile sizin gorusleriniz aynen dogru, yalniz degisik halk ile temas etmissiniz

    SON SOZ. Can ikiz arkadasimiz ne diyor”Birakin her seyi devlete. Onlar hal etsinler”. “AT BINENIN Kilic kusananin Misali”

    meshur ata sozu ” kizini bos birakirsan ya meyhaneciye yada zurnaciya kacar”

    Gelecek secimlere 2 yada 2.5 yil var eger o zamana kadar tren rayindan cikmaz ise secimlerde gorecegiz

    ve Can ikiz arkadasimizin var saydigi gibi halkin oyunu alan kazanir. Aklimda iken soyliyeyim Ata binmesini bilmeyen ler

    bir zaman Tayyip Erdogan’in attan dustugu gibi duserler Kilic kusanmasini bilseler de!!

    Vedat Aslay

    —–Original Message—–
    From: Can Ikiz <canikiz@yahoo. com>
    To: ATAA-US@yahoogroups .com
    Sent: Wed, Oct 14, 2009 10:47 am
    Subject: Re: [ATAA-US] TurkishN: _Washington’ dan Haberler Oya Bain

    Oya Hanim,
    Guzel yazinizi okudum, elinize saglik. Keske Buyukada’da oldugunuzdan bir sekilde haberim olsaydi, boylece bir aci kahvemizi olsun ikram edebilirdim. Neyse artik gelecek sefere :).

    Buyukada’nin yanisira Gokceada ve Marmarise gitmis ve oralar da cok guzel bir tatil gecirmissiniz, ne guzel… Tatilinizi gecirirken de bir yandan halki izlemissiniz, buda guzel. Sizin gittiginiz yerlerde halk sinmis, korkusundan telefon konusmasi dahi yapamayan bir durumda ama sikayetci degilmis,ne aci… Affiniza siginarak soyliyeyim ama burasi bana biraz garip geldi. Siz cok guzel bir tatil geciriyorsunuz ama etrafinizdaki halk bir garip; sanki tersinden Forrest Gump :). Bu yaz ben de her zamanki gibi Buyukada’daydim, yaz sonuna dogru davetlisi oldugum NATO-ASI konferansi icin Cesme’deydim ve neredeyse surekli Istanbul sokaklarindayim ama sizin bahsettiginiz gibi sinmis, korkan bir halka henuz rastlamadim. Gerci ozellikle iskele civarinda ki ada esnafi biraz somurtuyordu ama bu Ergenekon olayindan degil ekonomik krizden, ayni seyi Cesme’de de musahade ettim. Acaba size halkin farkli bir gunu denk gelmis olabilir mi:).

    Son bir sey daha, lutfen Turkiye’yi kendi haline birakin. Zaten kerameti kendinden bir cok sivri akillinin hukuku kendi ellerine almak istemeleri sonucu ortaya cikan catisma ve carpismalar yuzunden Turkiye yillar icinde cok zaman kaybetti. Ermeni isini de birakin Ankara halletsin; at binenin kilic kusananin misali :))..

    Saygilarimla

    Can Ikiz

  • “Niyetler ve iradeler gayet açık”

    “Niyetler ve iradeler gayet açık”

    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ermenistan ile imzalanan protokollerle ilgili olarak, ”Zaman zaman zorluklar olacaktır ama niyetler ve iradeler gayet açık, sağlam olunca neticeye de ulaşılır. Netice, bütün Kafkaslarda iş birliği ortamının ortaya çıkması, bütün güvenlik sorunlarının çözülmesidir” dedi.

    AA

    Kayseri – Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kayseri’de katıldığı sedir tohumu ekimi ve fidan dikme törenin ardından, gazetecilerin soruları üzerine, Ermenistan ile imzalanan protokolleri ve imza töreninin gecikmesini değerlendirdi.

    Türkiye’nin komşularıyla güven ve istikrara dayalı iş birliği anlayışı geliştirme arzusunda olduğunu belirten Gül, Kafkasya’da da geniş çaplı bir güven ve istikrar ortamı oluşturmak için çaba harcandığını söyledi. Gül, Türkiye’nin bu kapsamda, ”Kafkasya İşbirliği Platformu” fikrini ortaya koyduğunu hatırlattı. Türkiye ile Ermenistan, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi, Gürcistan’daki sorunların bitmesinin geniş ölçekte bakıldığında büyük bir iş birliği alanı ortaya çıkaracağını vurgulayan Gül, şöyle devam etti:

    ”Tabii ki zor konular bir anda kolaylaşmaz. Bir buzdağı ertesi gün erimez. Zaman zaman zorluklar olacaktır ama niyetler ve iradeler gayet açık, sağlam olunca neticeye de ulaşılır. Netice dediğim, bütün Kafkaslarda iş birliği ortamının ortaya çıkması, bütün güvenlik sorunlarının çözülmesidir. Bununla ilgili çalışmalar adım adım sürüyor. Bazen yavaşlar bazen hızlanır. Ama önemli olan işlerin bu yönde istikamete girmesidir. Dünkü protokol de bunun adımlarından birisidir. Gecikme, bu tür büyük olaylarda her zaman olur. Onlara çok takılmamak lazım. Büyük ölçekten bakmak lazım ve herkesin bu işleri kolaylaştırıcı yönde çalışmalar yapması lazım. Ümit ederim ki bütün bunlar nihai neticesine ulaşır.”

    Cumhurbaşkanı Gül, protokollerin imzalanması sırasında Minsk Grubu üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarının hazır bulunmasının önemine işaret ederek, Kafkaslar’daki sorunların çözülmesi için sadece Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan’a değil, bu ülkelere de görev düştüğünü vurguladı.

    Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın Bursa’daki milli maça gelip gelmeme konusunda kendisine bir cevap ulaşıp ulaşmadığının sorulması üzerine Gül, ”Ben herhangi bir koşul ileri sürmeden gitmiştim. Ümit ediyorum ki Sayın Sarkisyan da aynı şekilde gelir. Ben nasıl Ermenistan’a giderken son günde açıkladıysam, henüz vakit var, ümit ediyorum onlar da gelir” dedi.

  • Türkiye-Ermenistan Milli Maçında Azerbaycan Bayrağı Açmak Neden Yasak?

    Türkiye-Ermenistan Milli Maçında Azerbaycan Bayrağı Açmak Neden Yasak?

    08 10 2009

    Malum açılım giderek daha trajikomik bir hal almaya başladı. Aslında sınırları açmak, içine düştüğü ekonomik krizi aşmak için Ermenistan’ın “Açılım” yapması gerekirdi. Ancak Türkiye “büyüklük bizde kalsın” demiş ve “Açılımı” kendisi yapmıştır. Malum açılım birçok açıdan değerlendirilebilir.

    Onun detayları, protokollerin içeriği, imzalanma ve hayata geçirilme süreci tartışılabilir. Nitekim çeşitli defalar bunun tartışmasını yaptık. Biz bu süreçteki sakıncaları ve riskleri ortaya koymaya çalıştık. Bir kısım analistler bu protokollerin faydasını dile getirdiler. Bütün bunlar elbette ki, tartışılabilir, konuşulabilir. Ancak son gelen bir haber var ki, bunun ne konuşulacak ve ne de tartışılacak herhangi bir yönü bulunmamaktadır. Bazı haberlere göre 14 Ekim’de Bursa’da oynanacak Türkiye-Ermenistan milli maçında maçın oynanacağı statta ve şehirde Azerbaycan bayraklarının açılması ve taşınması yasaklanmıştır.

    Bursa valiliğince maç vesilesiyle alınan önlemler şu şekilde sıralanmıştır:

    -Türk bayrağı dışındaki bayrak ve flamalarla stada girmek yasak olacak.

    -Taraftarlar stada girerken çok sıkı şekilde aranacak.

    -Taraftarlar içine sivil polisler konuşlandırılacak.

    -Tahrik edici tezahürat ve pankart yasak olacak.

    -Maça oturma amaçlı karton dahi sokulamayacak.

    Görüldüğü gibi bütün önlemlerin temelinde Azerbaycan bayrağının stada sokulmamamsı yatmaktadır. Öncelikle sormak gerekir.

    1.      Geçtiğimiz yılın Eylül ayında Erivan’da oynanan ve Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün de izlediği Ermenistan-Türkiye milli maçında Azerbaycan’a ait işgal edilmiş Dağlık Karabağ bölgesinde gayri-kanuni bir şekilde kurulan ve/fakat dünyanın hiçbir ülkesi tarafından tanınmayan işgalci Dağlık Karabağ yönetiminin sözde bayrakları yasaklandı mı? Hemen cevabını verelim. Hayır, yasaklanmadı ve naklen yayınla hepimiz gibi Sayın Cumhurbaşkanı da sahada seyretti.

    2.      Yasaklanmasını istediğiniz bayrak kimin bayrağıdır? Cevabı çok nettir. Bu bayrak bir BM tarafından tanınmıştır. Dünyanın saygı duyduğu bağımsız bir ülkenin bayrağıdır. Türk cumhuriyetinin bayrağıdır. Dolayısıyla da stada sokulmasında hukuki herhangi bir gerekçe bulunmamaktadır.

    Ortadaki acaiplik anlaşılır gibi değildir. Geçtiğimiz hafta sonu mecliste temsil edilen bir partinin Ankara’da yapılan kongresinde terör örgütü PKK’nın bayrağı olarak gösterilen bez parçaları ve elebaşının resimleri gösterildi ve hiçbir güvenlik gücü buna müdahale etmedi. Ama maça sokulmak istenen Azerbaycan bayrağına güvenlik güçleri müdahale etmeye hazırlanmaktadır.

    Öyle anlaşılıyor ki, Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan Türkiye’ye gelmeden “ön şartları” gelmeye başlamıştır. Ve Azerbaycan bayrakları da Sarkisyan’ın isteği üzerine sahaya sokulmamaktadır.

    Öte taraftan bir konuya daha değinmekte fayda vardır. Bilindiği gibi 31 Ağustos 2009 tarihinde Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanacak protokoller açıklanarak basına sızdırıldı. Bu protokollere göre öncelikle 6 haftalık bir danışma sürecinden geçilecek ve iki ülkenin kamuoyu ve siyasi partilerine bu protokol anlatılacaktı. Ermenistan bunun için devlet başkanını görevlendirdi ve Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan önce Ermenistan içerisinde Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileri ve Siyasi Partilerle görüştü. Ardından dünyadaki Ermeni Diasporası temsilcileri ile görüşmeye başladı. Sarkisyan bir çok ülkedeki diaspora temsilcilerinin büyük itirazları ile karşılaştı ama görüşmeleri yarıda kesmedi ve hepsiyle görüşmeye çalıştı. Bir de Türkiye’ye bakalım. Türkiye’de ne yapıldı? Öncelikle Türkiye’de bu konu dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na havale edildi. Sayın Davutoğlu ise bu konuda STK’ları muhatap bile almadı. Sadece Siyasi Parti temsilcileri ile görüştü. Oysa Türkiye’de bu konuya hassasiyet duyan en az 2 milyon Azerbaycan Türkü yaşamaktadır. Özellikle Iğdır, Kars, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirlerde yerleşik bulunan 2 milyon civarındaki Azerbaycan Türkünün kurmuş olduğu 50 civarında da dernek vardır. Ayrıca bu konularda çalışmalar yapan düşünce kuruluşları da mevcuttur. Ancak Kürt Açılımı konusunda STK’lar muhatap alınırken her nedense Ermeni Açılımı konusunda STK’lar muhatap alınmamıştır. Burada şunu da belirtmek gerekir ki, bu süreçte özellikle Azerbaycan Türklerinin kurdukları STK’lar da yeterince talepkar olamamıştır.

    Bu vesileyle 15 Ekim’e kadar bütün sitelerin ve evlerin Azerbaycan bayrağı ile donatılması çağrısında bulunmak istiyorum.

    Sinan OĞAN

    TÜRKSAM Başkanı

  • Sarkisyan Maca geliyor ama…

    Sarkisyan Maca geliyor ama…

    Asif Gurbanov
    Dünya Azerbaycanlilari Kongresi İdare Heyeti Üzvü

    asif gurbanov [asif_gurban@yahoo.com]

    Sarkisyan geliyor ama…
    Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan Bursa’daki milli maça geliyor. Stadda Azerbaycan BAYRAGI açılmayacak. Siyasi slogan ve pankart yasak. Teksas grubunu ise sivil polisler kontrol edecek.

    –>

    Çarşamba 07.10.2009 – 12:09
    Bursa’daki maça geleceği artık netleşen Sarkisyan için bir dizi önlem alınıyor. Türk ve Ermeni bayrakları dışında üçüncü bir ülkenin bayrağı stada alınmayacak. Siyasi slogan taşıyan pankartlar açılmayacak. Seyirciler arasına sivil polisler yerleştirilecek.

    Bursa’da 14 Ekim’de oynanacak Türkiye Ermenistan milli maçına gelecek olan Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarj Serkisyan için olağanüstü önlemler alınıyor.

    Cumhurbaşkanı Gül, Bursa’da oynanacak olan Türkiye-Ermenistan milli maçı öncesi Bursa Valisi Şehabettin Harput, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Bursa Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya ve beraberindeki heyeti Tarabya Köşkü’nde kabul etti.

    Gül, Türkiye-Ermenistan milli maçının dostluk havasında geçmesi için “iyi bir misafirperverlik” gösterilmesini istedi. Toplantıda Türkiye-Ermenistan arasındaki siyasi açılımı hedef alacak siyasi sloganların atılmaması için alınacak tedbirler masaya yatırıldı.

    GÜL’DEN MAÇ ZİRVESİ

    Tüm dünyanın dikkatinin 14 Ekim’de yapılacak olan Türkiye-Ermenistan maçına odaklandığını belirten Cumhurbaşkanı Gül, maçın dostluk havası içinde geçmesi ve iyi bir misafirperverlik gösterilmesinin önemini vurgulayarak herkesi hassas ve sorumlu davranmaya çağırdı.

    Toplantıda Yukarı Karabağ’a ilişkin döviz ve pankartların açılmaması, Azerbaycan bayraklarının stada sokulmamaması da alınacak tedbirler arasında yer aldı. Gül’e Bursaspor forması hediye eden Bursa il heyeti de herhangi bir tatsız olay yaşanmaması için herkesin üzerine düşen görevi yerine getireceğini ifade etti.

    Öte yandan, Fransız AFP haber ajansına demeç veren Gül, “Geçmişin sorunlarını bugün yaşamaya devam edersek geleceği zehirleriz” dedi. Cumhurbaşkanı Gül, “Bizim arzumuz, tarihçilerin, uzmanların bu konuya eğilmesi. Ortak tarih komisyonunun varacağı sonuçları kabul etmeye hazırız” dedi.

    Azeri bayrağı alınmayacak

    Yeni Şafak’ın sorularını cevaplandıran Bursa Valisi Şehabettin Harput, Türk milletinin Azerbaycan ile ilgili hassasiyetinin ve milli duygularının üst seviyede olduğunu hatırlatarak, “Bu hassasiyeti farklı istikametlere çekmek isteyen kitleler olabilir. Bu maç Türkiye-Ermenistan ilişkileri kadar, Azerbaycan’a da olumlu etkileri olacağını gözününde bulundurmalıyız. Bu sebeplerle maça bazılarının Azerbaycan bayrağı ile gelmesine müsade edilmeyeceğini valilik olarak ifade ediyoruz.

    Maçta tek bayrak Türk bayrağı, tek pankart Türkiye pankartı olacaktır. Bunun dışındaki bayrak, flama ve sloganlara müsaade edilmeyecek” diye konuştu. Maçın oynanacağı Bursa Atatürk Stadı’nda olağanüstü güvenlik önlemleri alınacak. Tribünlerde çok sayıda sivil polisin görevlendirileceğini belirten Harput, “Seyirciler arasına sızma, slogan atılma ihtimallerine karşı sivil polislerin yerleştirilerek istenmeyen olaylara müdahale ile engel olunması yönünde kararımız var” dedi.

    Kaynak: Yenişafak

    2.
    Sarkisyan kriterleriBursa’daki maça geleceği artık netleşen Sarkisyan için bir dizi önlem alınıyor. Türk ve Ermeni bayrakları dışında üçüncü bir ülkenin bayrağı stada alınmayacak. Siyasi slogan taşıyan pankartlar açılmayacak. Seyirciler arasına sivil polisler yerleştirilecek.

    ASLIHAN ALTAY KARATAŞ
    Bursa’da 14 Ekim’de oynanacak Türkiye Ermenistan milli maçına gelecek olan Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarj Serkisyan için olağanüstü önlemler alınıyor. Cumhurbaşkanı Gül, Bursa’da oynanacak olan Türkiye-Ermenistan milli maçı öncesi Bursa Valisi Şehabettin Harput, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Bursa Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya ve beraberindeki heyeti Tarabya Köşkü’nde kabul etti.

    Gül, Türkiye-Ermenistan milli maçının dostluk havasında geçmesi için “iyi bir misafirperverlik” gösterilmesini istedi. Toplantıda Türkiye-Ermenistan arasındaki siyasi açılımı hedef alacak siyasi sloganların atılmaması için alınacak tedbirler masaya yatırıldı.

    GÜL’DEN MAÇ ZİRVESİ

    Tüm dünyanın dikkatinin 14 Ekim’de yapılacak olan Türkiye-Ermenistan maçına odaklandığını belirten Cumhurbaşkanı Gül, maçın dostluk havası içinde geçmesi ve iyi bir misafirperverlik gösterilmesinin önemini vurgulayarak herkesi hassas ve sorumlu davranmaya çağırdı.

    Toplantıda Yukarı Karabağ’a ilişkin döviz ve pankartların açılmaması, Azerbaycan bayraklarının stada sokulmamaması da alınacak tedbirler arasında yer aldı. Gül’e Bursaspor forması hediye eden Bursa il heyeti de herhangi bir tatsız olay yaşanmaması için herkesin üzerine düşen görevi yerine getireceğini ifade etti.

    Öte yandan, Fransız AFP haber ajansına demeç veren Gül, “Geçmişin sorunlarını bugün yaşamaya devam edersek geleceği zehirleriz” dedi. Cumhurbaşkanı Gül, “Bizim arzumuz, tarihçilerin, uzmanların bu konuya eğilmesi. Ortak tarih komisyonunun varacağı sonuçları kabul etmeye hazırız” dedi.

    Azeri bayrağı alınmayacak

    Yeni Şafak’ın sorularını cevaplandıran Bursa Valisi Şehabettin Harput, Türk milletinin Azerbaycan ile ilgili hassasiyetinin ve milli duygularının üst seviyede olduğunu hatırlatarak, “Bu hassasiyeti farklı istikametlere çekmek isteyen kitleler olabilir. Bu maç Türkiye-Ermenistan ilişkileri kadar, Azerbaycan’a da olumlu etkileri olacağını gözününde bulundurmalıyız. Bu sebeplerle maça bazılarının Azerbaycan bayrağı ile gelmesine müsade edilmeyeceğini valilik olarak ifade ediyoruz.

    Maçta tek bayrak Türk bayrağı, tek pankart Türkiye pankartı olacaktır. Bunun dışındaki bayrak, flama ve sloganlara müsaade edilmeyecek” diye konuştu. Maçın oynanacağı Bursa Atatürk Stadı’nda olağanüstü güvenlik önlemleri alınacak. Tribünlerde çok sayıda sivil polisin görevlendirileceğini belirten Harput, “Seyirciler arasına sızma, slogan atılma ihtimallerine karşı sivil polislerin yerleştirilerek istenmeyen olaylara müdahale ile engel olunması yönünde kararımız var” dedi.

    Bilgilerinize,
    Asif Gurbanov
    Dünya Azerbaycanlilari Kongresi İdare Heyeti Üzvü
  • CAN DÜNDAR “SAİD-İ NURSİ” FİLMİNİ BİTİRDİ

    CAN DÜNDAR “SAİD-İ NURSİ” FİLMİNİ BİTİRDİ

    “Mustafa” filmiyle çok tartışılmış olan Can Dündar’ın yeni belgesel filmi Said-i Nursi’yi tamamladığı bildiriliyor. Fethullah Gülen cemaatinin finanse ettiği filmin 1,4 milyon Euro’ya mal olduğu söyleniyor.
    Said-i Nursi belgeselinin bittiği halde vizyona girmeyip bekletilmesinin ise cemaatin bazı endişelerinden kaynaklandığı öğrenildi.
    Söylendiğine göre; Mustafa filminin yoğun bir şekilde olumsuz tepki görmesinden endişelenmiş olan cemaat yönetimi, filmin bir süre daha bekletilmesine karar vermiş. Yani “Mustafa”‘nın hemen ardından böyle bir belgeselin vizyona girmesi daha büyük bir tepki
    yaratacağı düşünülerek, gösterimi ileri bir tarihe ertelendi.
    Hatırlanacağı üzere Ayşe Arman Hürriyet’te 9 Kasım 2008 ‘de çıkan röportajında Can Dündar’a “Said-i Nursi belgeseli için Fethullah Gülen’den para mı aldınız?” diye sormuş,
    Dündar da ona şu yanıtı vermişti:
    “Hay Allah, ne feci laflar bunlar! Mümkün mü böyle bir şey? Benim yazılarıma bak, Fethullah Gülen-Amerikan ilişkisi üzerine en az on tane yazım vardır. Ayıplamaz mı insanlar? Bu soru bile ne kadar ağır geliyor. Elbette böyle bir şey yok. Said-i Nursi’yle ilgileniyorum çünkü merak ediyorum.”

    Sonradan Bediüzzaman lakabının eklendiği Said-i Nursi’nin nüfus kaydındaki adının Sait Okur olduğu biliniyor.
    Şimdi merak edilen soru şu:
    Atatürk filmine “Mustafa” adını koyan Can Dündar, Said-i Nursi filmine de “Sait” adını verir mi?

  • Vahdettin’in bile söylemediğini Abdullah Gül söyledi!

    Vahdettin’in bile söylemediğini Abdullah Gül söyledi!

    Sabahattin Önkibar

    Yeniçağ

    6 Ekim 2009

    Abdullah Gül’ün Kürt ya da PKK sorununu kastederek söylediğine bakın!
    – “Biz çözmezsek, başkaları
    çözer”
    Ne demektir bu?
    Evet Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan zat-ı şahane (!) ne demek istemiştir?
    Biz neyi çözeceğiz?
    Biz çözmezsek başkaları gelip neyi çözecek?
    Kimdir o başkaları?
    Devletin birliği ve bütünlüğünü yani bizatihi devleti temsil eden bir kişi nasıl böyle bir söz eder?
    Nasıl Meclis’te kürsüye çıkıp, “Çözelim yoksa çözecekler var haa” korkutmalarında bulunur?
    Sayın Gül kendini Orta Afrika’daki Zulu Kabilesinin reisi mi sanıyor?
    Kendi vatandaşlarını ilgilendiren bir konuda başkalarını yetkilendirmek anlamında olan bu açıklaması olacak şey midir?
    Türkiye AKP’nin iktidar olması ve Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesiyle manda olmayı resmen kabul etmiştir de bizim mi haberimiz olmadı?
    Değilse başkaları sözcüğü ne anlama geliyor?
    Birileri Abdullah Bey’e, o başkaları ve Türkleri tane tane anlatmalı!
    Başkalarının Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki taleplerini yani Sevr sürecini belletmeli.
    İngiliz’inden Fransız’ına, Yunanlı’sından İtalyan’ına,Ermeni’sinden ABD’lisine yedi düvelin neleri istediğini aktarmalı.
    Dahası, bunlar için nasıl seferber olduklarını ilave etmeli!
    Ama bütün bunlardan sonra şunları da söylemeli!
    Türk Milletinin Düveli Muazzama’ya rağmen “Biz çözmezsek, başkaları çözer” gibi bakışlara nasıl başkaldırıp sonuç aldığını ifade etmeli!
    Biz çözmezsek başkaları çözermiş!
    Böyle bir sözü emin olun Sarayı işgal altında olan Vahdettin bile etmemişti!
    Evet biz çözelim yoksa başkaları çözer sözü, koca bir imparatorluğun batışına tanıklık eden Osmanlı Sultanından bile duyulmamış ve artık herkesler tarafından kabul edilmektedir ki o Padişah bile ötekilere teslim olmamak için Anadolu’daki Kurtuluş hareketine bir şekilde destek olmuştu!
    Buradan bakınca yani Abdullah Gül ile Vahdettin’in bakışlarını karşılaştırdığımda emin olun şaşırıyor ve Gül’e karşı Vahdettin’i özler gibi oluyorum!
    Son bir şey:
    Biz çözmezsekden kastınız nedir Sayın Gül, siz neyi çözeceksiniz?
    Kürtler bu ülkede ikinci sınıf vatandaş mı, ayrılıkları, farlılıkları mı var? Niçin kafa karıştırıyor ve vatandaşlarınızı adeta tehdit eder gibi konuşursunuz?… Siz Cumhurun reisi değil misiniz?
    Not: Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun açıklaması: Rahmi Koç’un CHP yemeğine aylar öncesinden planlanmış Estonya, Letonya ve Finlandiya gezilerim sebebiyle katılamadım.

    İnsafInIz kurusun…
    İsrail jetleri Konya’da, One Minute’cular susuyor!
    Evet Gazze’de Müslüman bebelere ölüm kusan İsrail jetleri hedeflerini iyi vursun diye tatbikatlara başladı.. Nerede mi? Konya’da… Haberi duymamış olanlara duyuralım, AKP iktidarı İsrail jetleri iyi eğitim yapsın diye koca Konya ovası hava sahasını İsraillilere tahsis etti. Yok yok haber gizli değil, birkaç gündür biliniyor lakin sözde İslamcı cenahta tık yok!.. İnsafınız kurusun. Bu kadar mı teslim olur insan! Demek ki ki sizin bütün değerleriniz, inanç ve itirazlarınız AKP’nin siyasi çıkarlarına hapsolmuş!. Hep yazıyoruz, ayinesi işdir kişinin lafa bakılmaz diye.. İşte AKP ve Tayyip Erdoğan budur!.. Seçim sürecinde Davos’da ya da BM kürsüsünde istismar için birkaç laf attırır ama hemen ertesinde o Filistinli bebelere atılan bombalar hedefini bulsun diye Konya’mızda talim sahalarını tahsis eder!..Yalan mı?

    AKP ile DTP kolkola….
    Öcalan’ın yol haritası AKP incelemesinde!
    İddia bana ait değil, DTP başkanı Ahmet Türk’e aittir… Ahmet Bey’e göre Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan avukatları aracılığı ile gönderdiği açılım paketi ya da yol haritası 20 Ağustos’dan beri AKP tarafından inceleniyor. Ahmet Türk bunu önceki günkü DTP kongresinde ifade etti… Tam bu noktada soralım, hani bu açılımda İmralı yani Öcalan yoktu? Efendim Öcalan yok, DTP inceleme olayını uyduruyor.. Öyle ise çıkıp bunu açıkça söylesenize!.. Ahmet Türk bu sözü edeli iki gün oldu, AKP’den tek bir yalanlama yok!.. Görülüyor ki bu açılım hikayesinde AKP ile DTP örtülü olarak kolkoladır. Kuşkusuz AKP açılıma tepki koyanların oyunu kaybetmemek için patinaj ya da bir ileri bir geri yapıyor ama sonuçta ikisinin mutabık olduğu ortadadır.. Öyle çünkü ikisinin de kıblesi Okyanus ötesidir!

    Uçuruma doludizgin…
    IMF ile bunun için anlaşamadılar
    Ali Babacan IMF ile anlaşamıyoruz dedi. Gerekçe olarak da IMF’nin kabul edilemez şartlarının olduğunu söyledi! Peki daha önce anlaşılan ve beraber yol yürünen IMF ile şimdi niçin anlaşılamıyor? Sebep şudur efendim: IMF AKP’nin estirdiği “Ekonomi iyi” rüzgarının yapay olduğunu ve dahası Türkiye’nin uçurumun etrafında gezindiğini rakamlar doğrultusunda biliyor ve dolayısı ile radikal önlemler paketi istiyor. Öyle ki bu önlemler hemen alınmazsa Türkiye’de savaş yılları işsizliği ve kıtlığı bile yaşanabilirmiş.. Hal bu iken Ali Babacan seçimi düşünerek en az 5 yıl sürecek olan sıkı program ya da pakete onay vermiyor ve IMF ile anlaşmaya yanaşmıyor. Sadece bu fotoğraf bile Türkiye’nin uçuruma dolu dizgin gittiğini gözler önüne sermiyor mu?

  • Amerikalılar ”Washington DC’de Türkiye’yi Ziyaret Etti”

    Amerikalılar ”Washington DC’de Türkiye’yi Ziyaret Etti”

    Fetullahin 10 milyon dolarlik Newyork festivalinde yapamadigini.. Washington DC’de ATA-DC yapti… Dr. Erdal Sener (Turkish Forum)

    Monday, 05 October 2009 09:03
    Amerikalılar Türk Yemeklerine Hayran

    ABD’de Washington DC Türk Amerikan Derneği (ATA-DC) tarafından 7. düzenlenen Türk festivali, Amerikalıların yoğun ilgisi ve coşkulu etkinliklere sahne oldu.

    Başkent Washington’daki Freedom Plaza’da gün boyu süren etkinliklerde Amerikalılar, hem Türk kültürünü, sanatını ve mutfağını keşfetme imkanına kavuştu hem de eğlenceli bir hafta sonu geçirmenin mutluluğunu yaşadı.

    ”DC’de Türkiye’yi ziyaret edin” temasıyla, ziyaretçilerini iki kıtaya yayılan binlerce yıllık tarihi bir yolculuğa çıkaran festivale gelenler, adeta ”okyanusları aşıp zaman içinde seyahat etme” olanağını edindi.

    Türkiye’nin Balkanlar, Orta Doğu, Kafkaslar ve Orta Asya ile eşsiz bağlarını vurgulayan, zengin çeşitliliğe sahip Türk müziği ve halk oyunları gösterileri, Türk Festivalinin en çok ilgi çeken etkinlikleri arasındaydı. Gösterileri alkış yağmuruna tutan, sık sık fotoğraf çeken Amerikalılar, Türk müziği eşliğinde dans etti.

    Bölgedeki Türk yaşamı, kültürü ve sanatından küçük kesitler sunan gösterilerin yanı sıra, festivalde yer alan çocuk çadırı, el işi etkinlikleriyle Türk kültürünü yansıtırken, çocuklara, anne ve babalarıyla birlikte keyifli anlar yakalama fırsatı sağladı.

    Kültür ve turizm çadırında hat, ebru, çini, minyatür ve halı dokuma gibi Türk sanatından örneklerin tanıtıldığı sergi ve gösterilere yer verilirken, Türk pazarında da takı, el dokuması kumaşlar ve çömlek gibi Türk el sanatı ürünleri, 20’den fazla satıcının vitrinlerini süsledi.

    -SİVAS KANGAL KÖPEKLERİ İLGİ ODAĞI OLDU-

    Girişin ücretsiz olduğu festivale gelenler ayrıca, Türk mutfağının leziz yemeklerini Washington DC ve çevresindeki 15 Türk restoranının elinden tattı. Kebaplar, dönerler, sebze yemekleri, çörekler, gözlemeler ve tatlıların satışa sunulduğu tezgahların önünde uzun kuyruklar oluşturdukları gözlenen Amerikalılar, yemekten sonra da kahve evinde Türk kahvesi içip, fal baktırdı. Özellikle fal bakılan bölüme Amerikalıların yoğun ilgisi dikkat çekti.

    Festivalde geleneksel Türk giysileriyle fotoğraf da çektiren Amerikalıların en büyük ilgi odaklarından biri de festivale getirilen Sivas kangal köpekleri oldu.

    -”FAL VARSA GELİYORUZ”-

    Festivali AA muhabirine değerlendiren ATA-DC Başkanı Demet Cabbar, festivale Amerikalılar ve yabancıların ilgisi görmekten duyduğu mutluluğu dile getirerek, ”Neredeyse Türkten çok yabancı var festivalde. Biz zaten reklam kampanyasında özellikle yabancıları hedef aldık. Amacımız yabancılara ülkemizi daha fazla anlatabilmekti, sanırım başardık” diye konuştu.

    Özellikle çocuk çadırına çok önem verdiklerini, ”ağaç yaşken eğilir” atasözünden yola çıkarak, çocukları Türk kültürü hakkında bilgilendirmenin çok önemli olduğunu düşündüklerini ifade eden Cabbar, ayrıca Türk kahvesi ve kahve falının Amerikalılar tarafından büyük ilgi gördüğünü belirterek, ”Bir aydır sürekli telefon alıyoruz; ‘Bu sene fal var mı? Fal varsa kesin geliyoruz’ diye” dedi.

    Demit Cabbar, festivalin bir özelliğinin de değişik meslek gruplarından Türkleri bir araya getirmesi olduğunu sözlerine ekledi.

    -AMERİKALILAR TÜRK YEMEKLERİNE HAYRAN-

    Festivalle ilgili izlenimlerini AA muhabiriyle paylaşan Amerikalılar da festivalde çok güzel vakit geçirdiklerini vurgularken, Türkiye’yi daha önce görmeyenler, özellikle bugünden sonra mutlaka ziyaret etmek istediklerini belirtti. Amerikalılar, özellikle Türk yemeklerine ve Türk kültürüne hayranlıklarını dile getirdi.

    Herbert adlı bir Amerikalı, festivali çok beğendiğini, çok güzel vakit geçirdiğini, en çok da tatlıları, özellikle de baklava ve kadayıfı sevdiğini söyledi.

    Karen adlı bir diğer Amerikalı, özellikle seramik ürünlerini çok beğendiğini, Türk el sanatlarının sergilendiği bölümü ve çocuk çadırını gezdiklerini kaydederken, arkadaşı Denise de, favori içeceğinin ayran olduğunu kaydetti.

    Festivale kız kardeşiyle birlikte gelen Mason adlı bir Amerikalı da gözlemeleri çok lezzetli bulduklarını, el yapımı ürünlerden mutlaka satın alacaklarını söylerken, kız kardeşi de, babalarının işi dolayısıyla 40 yıl önce İzmir’de yaşadıklarını, festivale de Türkiye’ye duydukları özlemi gidermeye geldiklerini söylerken, ”Türk yemekleri bence dünyada bir numara” dedi.

    İran asıllı bir Amerikalı da Türkiye’de daha önce 3 yıl süreyle bulunduğunu, Ankara Üniversitesinde İngilizce-Türkçe tercümanlık bölümünde okuduğunu anlatırken, ”Herkes muhteşem Türk kültürünü tanımalı ve mutlaka Türkiye’ye gitmeli. Türkiye benim ikinci ülkem” diye konuştu.
    Festivale katılan Türkler de etkinlikleri Türkiye’nin tanıtımı açısından çok beğendiklerini söylerken, kimisi uzun süredir görmedikleri arkadaşlarını görmenin mutluluğunu yaşadı.

    ABD’de çalışan oğlunu görmek için İzmit’ten Washington’a gelen Dursun adlı bir emekli öğretmen, festivalin ABD’de Türk kültürünün tanıtılması için eşsiz bir fırsat yarattığına dikkati çekti. Filiz adlı diğer bir Türk de 25 yıldır Washington’da yaşadığını, bu tip etkinliklerle hem Türkiye’nin zenginliklerini yabancılara tanıtma imkanına sahip olunduğunu hem de kendileri açısından Türkiye’ye hasretlerini giderme ve eş dost görme fırsatı yarattığını söyledi.

    AA

    Fotoğraflar: AA

  • FETULLAHIN NEWYORK FESTIVALINDEN HABERLER

    FETULLAHIN NEWYORK FESTIVALINDEN HABERLER

    http://www.turkishny.com/en/headline-news/16572-turklerin.html  InternEt gazetesinin vermis oldugu haber….  Resimlerde gorulenler MALESEF  sadece Newyorkdaki Turkler  umariz haber dogrudur.. yoksa Turkiyenin 10 milyon dolar yatirimina gene yazik olur….Yaziyi dikkatli okuyun.. takdir siz uyelerimizin  DR. Erdal Sener (TurkishForum)

    —————-

    Türklerin ‘Sokak Festivali’ne New Yorklulardan Yoğun İlgi

    \
    Sunday, 04 October 2009 19:20
    Amerikalılar New York’ta Kapalı Çarşıyı Gezdi

    ‘Turkish Days in New York- New York’ta Türk Günleri’ etkinlikleri kapsamında New York’ta ‘Street Fest- Sokak Festivali’ gerçekleştirildi.

    Turkish Cultural Center’in organize ettiği festival kapsamında gerçekleşen Sokak Festivali’nde, 41. Cadde boyunca açılan standlara New Yorkluların ve Amerikalı Türklerin yoğun ilgisi gözlendi.

    Türkiye’nin New York Başkonsolosu Mehmet Samsar festival alanını ailesiyle birlikte gezerken, Konsolos Başar Şen ve konsolosluk çalışanları da Samsar’a eşlik etti.

    ————————————————————————————————————-

    Geleneksel Türk sanatları, el işleri ve Türk mutfağından örneklerin yer aldığı standları gezen Samsar, burada Türk vatandaşlarının ilgisiyle karşılaştı.

    ———————————————————————————————————————

    Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Samsar, Turkish Days in New York festivali boyunca en çok Mehter Takımı ile Mevlevi Dervişlerinin akılda kalıcı olduğunu söylerken, organizasyonun genel olarak eksiksiz gerçekleştirilmesi dolayısıyla duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

    —————————————————————————————————————————————

    Mısır Çarşısı ve Kapalı Çarşı model alınarak kurulan festival alanında eski İstanbul havasının hakim kılındığı gözlenirken, gün boyunca sokağı ziyaret edenlerin sayısının on binlere ulaştığı bilgisi verildi.

    Turkishny.com

  • TCA Ermeni acilimini destekliyormus

    TCA Ermeni acilimini destekliyormus

    From: ErcumentKilic@ErcumentKilic.com

    tca-calls-us-congress-to-support-turkey-armenia-normalization.html

    Bütün Emeniler Aptal, Bunlar Akkilli


    Ben bu tip yaklaşımları laylaylomculuktan baska bir sey olarak siniflandiramiyorum.  Cok yazik diyorum ancak sasirmiyorum. Bu tip “Salla basini al bol bol maasini, idealistligin cani cehenneme, elini olsen kalsan tas altina koyma ” mantalitesini daha evvel uzun yillar izlemistik boyle organizasyonlarda. Laf olsun torba dolsun.  Paralar bir yerden hazir hazir gelir, birileri de Turkiye’ye milim yol katettirmeyen milyon adim atarlar.
    Sanki bu organizasyon, yani TCA, bir Turk organizasyonu degil de 3. bir ülkenin “tarafsiz” organizasyonu ve de “acilima temkinli yaklasalim” diyecegine, ayagini dibine kadar ittirmis, gelene gidene bakmadan otomobile tam gaz veriyor. Ben bu tip yaklasimlara ancak ABS’siz girisim diyebiliyorum.   Dialoglar, acilimlar birer alıs veristirler.  Alıs veris sureclerinde saglam durus sergilemek esastir. Elinizdeki mali bedava verirsenin bu alis veris degil “veris” olur.   Turkiye’nin de, icine girilmiş olan dialog sürecinde Ermenistan’a yönelik olarak başlatmasi gereken manevi baski atmosferinde, bu gibi Turk kurumunlarindan “proceed with caution”/”dikkatle ilerle” soylemlerine ihtiyaci varken (Ermeniler kendi iclerinde oyle yapiyorlar), “bizden” birileri, TCA, avaz avaz bagiriyor: “we are the woooorld, we are the chiiiildren”.  Ustune ustluk “Ermenistan’dan 100 ogrenci getirme parasi bizden” diyor.  Var mi bir tane sizin gibi “we are the wooooorld” diyen ve ayni yaklasimi sergileyen Ermeni? Butun Ermeniler aptal, siz mi akillisiniz?
    Bu adamlar bu kadar aptal idi iseler bunca golu bize (size) karsi nasil attilar?  Kendilerine attiginiz bir tane gol ornegi verin. Vermezsiniz.  Butun Ermeniler rol icabi ve kopruden gecene kadar ayiya dayi mayi demeden, Türk öğrencileri Ermenistan’a burslu ogrenci davet etmeden, hep bir elden bu Turkiye-Ermenistan iliskilerinin normallesmesi girisimine veryansin ederken, siz Ermenistan’dan Turkiye’ye 100 Ermeni ogrenci getirin, burs verin!    Turkiye’nin BM gecici guvenlik kurulu uyeligine 2 yilligina gelebilmek, “Yunanistan’la sidik yarisi” icin harcadigi 50 milyon dolar ne kadar saf idi ise ve bu paralar Turk lobiciligi adina nasil heba edildi ise bu yaklasim da o kadar saftir. “Bu para ile bu etapta baska ne yapilabilirdi” diye soran yok mu aralarinda.  Bir de “entel” takımın imzaladigi “Ermenilerden Ozur” bildirimini siz de imzalayin, olsun bitsin bari.
    Yalniz, hepten saf gorunmemek ve cok fazla sivir gorunmemek icin “Ermenistan Azerbaycan topraklarindan çekilsin” fermani ile de guzel bir sus verilmis.
    Ciddi düşünce eleginden yoksun ve erdemden yoksun bir yaklaşım.
    Laylaylomcu olmayan ciddi dusunce ve milli menfaatci yaklasim en azindan sunlari dikkate getirirdi:
    * Agri Dagi konusu
    * Kars Antlasmasi
    * Ermenistan’in gecmiste UNESCO nezdinde yaptigi ve Sarkisyan’in muzakerelerde gundeme getirecegini belirttigi Turkiye’deki anitlar meselesi.
    * Nisan ayinda imzalanan Alt Mutabakat’ta belirtilen, “hukuk komisyonlari kurulmasi” istemine buyuk bir dikkatle yaklasilmasinin geregi. (Gecmiste “Ermeniler Turkiye’den sigorta paralari alamaz” diyen Sn. Ilter Turkmen bile bu konuda Turkiye’nin atesle oynadigini belirtiyor.  Cunku, kurulacak bir hukuk komisyonu, 2008 basinda TBMM Heyeti’nden Sn. Sukru Elekdag’in da Fransizlara “gelin Lahey Adalet Divanina beraber gidelim” tekifine gaz verir de, konu bir de uluslararasi bir mahkemeye gider de Turkiye aleyhine bir karar cikacak olursa -ki iste atesle oyamak budur- 1951’de imzalanan ve 1951’den sonrasina yonelik olan 1948 BM Soykirimi Sozlesmesi yaptirimlari, 1915 olaylari “zede”lerine/muhataplarina gecmis mal/mulk istemi davalari konusunda kapiyi sonuna kadar acacaktir. Ermenilerin bu “acilim”dan bekledikleri en onemli seylerden biri de budur.  Yillardir zorla yaptiramadiklarini Turkiye kendi istegi ile yapabilir.   Daha dun! (30 Eylul 2009) AIHM bir Yunanli lehine Istanbul’daki miras mallarini alamasi konusunda “haklisin” dedi, Turkiye’yi sacede suclu bulmadi, 10 milyon dolar da para cezasi kesti ve ustune ustluk Turkiye’nin temyiz hakki olmadigina karar verdi.  AIHM mahkemesinin tum kararlari Turkiye tarafindan gecerli bulunur diyen Turkiye de bu parayi gecmiste oldugu gibi bu kez de odemek zorundadir. Buna benzer Yunan davaları da sonra gelecektir. Bunlar hayal degil, gercek.
    “Turkish Coalition of America (TCA) announced that it welcomes the protocols” mus!  ” TCA stressed that U.S. government and President Barack Obama supports the process” mis!       ” TCA asked U.S. Congress to support the negotiations towards peace” mis.  Saka gibi.  Kongre zaten bunu destekliyor.
    ATAA dernek baskani ” Ermeni soykirimi olmus olabilir” der, bunlar da Steive Wonder olmuslar.. “We are the woooorld”.
    Vah Turkiye vah.   Vah Amerika’daki Turkiye vah.
    Ercument Kilic

    www.sagirsultanermenihaberleri.com

    ————

    TCA Calls US congress to Support Turkey-Armenia Normalization

    Turkish Coalition of America (TCA) announced that it welcomes the protocols and the schedule that are agreed by Turkey and Armenia towards establishing diplomatic ties and developing bilateral ties. TCA also called U.S. Congress to support the process of normalization of relations between Turkey and Armenia.

    TCA stressed that U.S. government and President Barack Obama supports the process of normalization between Turkey and Armenia and asked U.S. Congress to support the negotiations towards peace. Adressing to the representatives in the Congress, TCA called representatives to adopt an appropriate attitude about the dialogue process that aims contributing peace and stability in the region.

    In the written statement, TCA said;

    “Encouraging the boost in centuries old economical, political and cultural ties between Turkey and Armenia would be for the interest of all generations. TCA wholeheartedly believes that Turkey and Armenia can leave their tragical and mutual pains in the history and they can look to future. In this context, TCA supports the initiative of opening all archives including Armenian archives for the researches of experts and an establishment of an international committee for researches. We believe that such initiative is the fairest method and primary way to understand the past.

    This initiative is supported by Turkish-American community and it is stressed in the letter that is sent to President Obama in February 2009 by 50 Turkish-American Organizations.

    TCA also calls for withdrawal of Armenian forces from occupied lands of Azerbaijan and calls Armenia to end illegal invasion. TCA supports efforts towards resolution of the conflict which will enable half million Azerbaijani to return their homeland.”

    TCA also stated that it will contribute the process of dialogue between Turkey and Armenia by providing scholarships for 100 Armenian-American students if they choose to study in the universities in Turkey or Turkish Republic of Northern Cyprus.

  • Köşk’ten Ata’ya ‘dil’ sansürü

    Köşk’ten Ata’ya ‘dil’ sansürü

    İŞTE, Köşk’e takılan o bölüm:  Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet kuruluşlarımızın dikkatli ve ilgili olmasını isteriz. Türk milletinin bu yoldaki hızını artırmaya çalışmak hepimizin en kutlu görevidir.

     

    Sitede “Atatürk Özel” başlığıyla yayımlanan Ata’nın konuşması, makaslanarak ‘özel’ hale getirildi!

     

    Köşk’ten Atatürk’e sansür
    1 Kasım 1932 tarihli Meclis’te yaptığı açılış konuşmasını “Atatürk Özel Bölümü”nde görüntülü olarak yayınlayan Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesi, Atatürk’ün sözlerinin son bölümünü makasladı

     

    Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 1 Kasım 1932 tarihli Meclis açılış konuşması, Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesinde, “Atatürk Özel” bölümü altında yayınlandı. Ancak, Cumhurbaşkanlığı sitesinde yeralan görüntüde, Atatürk’ün konuşmasının son bölümü yer almıyor. Bu bölümde Atatürk’ün, “Milli kültürün her alanda açılarak yükselmesini Türk Cumhuriyeti’nin temel dileği olarak sağlayacağız. Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün Devlet kuruluşlarımızın dikkatli ve ilgili olmasını isteriz” şeklindeki sözleri yeralıyor. Cumhurbaşkanlığı sitesinde yer alan duyuruya göre, Gazi Mustafa Kemal’in 1 Kasım 1932 tarihli meclis açılış konuşması, Cumhurbaşkanlığı arşivinde bulunan görüntüsüyle bugünden itibaren “Atatürk Özel” bölümünde yer aldı.

     

    Metin tam değil
    Duyuruda, açılış konuşmasının “ulu önderin millet iradesine verdiği önemi göstermesi ve 1929 Büyük Buhranı’nın etkilerinin sürdüğü bir ortamda gerçekleşmesi” nedeniyle, ayrı bir anlam taşıdığı belirtildi. Görüntüde, Atatürk’ün konuşması tam metniyle yer almıyor. Görüntüde, Atatürk’ün açılış konuşmasının son cümleleri olan şu bölüm bulunmuyor: “Milli kültürün her alanda açılarak yükselmesini Türk Cumhuriyeti’nin temel dileği olarak sağlayacağız. Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün Devlet kuruluşlarımızın dikkatli ve ilgili olmasını isteriz. Sayın arkadaşlar, Ulusumuz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir. Büyük Türk milletinin, bu yoldaki hızını, her imkan ile artırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu görevidir.”

  • Baykal ve Bahçeli’den Gül’e tepki

    Baykal ve Bahçeli’den Gül’e tepki

    CHP lideri Deniz Baykal ve MHP lideri Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Meclis açılışında yaptığı konuşmayı değerlendirdi.

    Cumhuriyet Haber Portalı

    İstanbul– Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Meclis açılışında yaptığı konuşmaya ilk tepkiler Baykal ve Bahçeli’den geldi.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Genel Kurulu’ndan ayrılışı sırasında, gazetecilerin soruları üzerine, Gül’ün konuşmasını değerlendirdi.

    Bahçeli Sayın Cumhurbaşkanı, farklılıklar ülkesinden gelen konuk cumhurbaşkanı gibi konuştu. Metnin hiçbir yerinde Türk kavramına yer vermemesi ayrıca bizi çok üzdü” dedi.

    CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da Cumhurbaşkanı Gül’ün konuşmasının; Türkiye’de çoktartışılan, büyük gerginliklere yol açan, toplumu çok ciddi şekilde tedirgin eden bir politikayı, hükümet adına savunma, sahiplenme anlayışı içinde hazırlandığını söyledi.

    Türkiye’de, bu bölümleri dinleyen milyonlarca kişinin, kendisini Cumhurbaşkanı’nın konuşmasının dışında hissettiğini söyleyen Baykal, “konuşmasının temeli, insanların ezici çoğunluğunu dışlayan, yaklaşımlarını, kaygılarını hiçbir şekilde paylaşmayan, geçersiz, anlam taşımayan, Türkiye’nin dinamiklerinden, ihtiyaçlarından ortaya çıkmamış, Türkiye’ye dayatılan bir yaklaşımın savunması söz konusu” diye konuştu.
     

    Neden ayağa kalkmadılar?

    Baykal, “Eğer bu konuları çözemezsek, gelirler bizim adımıza çözerler” anlamına gelen, bir cumhurbaşkanının ağzına yakışmayan, kabul edilemez, düşünülemez, bir yaklaşımı, Gül’ün ağzından dinlerken yüreğinin karardığını belirtti. Baykal, Türkiye’nin kendi sorunlarını, kendi iradesiyle çözerek bugünegeldiğini dile getirerek, “Bu ne anlayış, ne düşünce?” diye sordu.

  • DTP A.Gül’ün konuşmasını olumlu buldu

    DTP A.Gül’ün konuşmasını olumlu buldu

    DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, yeni yasama yılının başlaması nedeniyle yaptığı konuşmanın ”önemli” olduğunu belirterek, ”Sayın Cumhurbaşkanı bugün yaptığı konuşmalarını Anayasal güvenceye bağladığı takdirde sorun aşılmış olur” dedi.

    AA

    Ankara– DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, TBMM Genel Kurulu’ndan ayrılırken, gazetecilerin sorusu üzerine, Cumhurbaşkanı Gül’ün yeni yasama yılının başlaması nedeniyle yaptığı konuşmayı değerlendirdi. Ahmet Türk, şöyle konuştu:
    ”Gerçekten bugün söylediklerini Anayasal güvenciye bağladığı takdirde bence sorun aşılmış olur. Önemli bir konuşmaydı. Farklılıkları zenginlik sayan, farklı kültürlerin kendini yaşatmasını demokrasi gereği olduğu yönündeki söylemleri, önemliydi, önemli tespitlerdi. Demokratik Türkiye’nin, demokratik Cumhuriyetin beklentisi budur. Halkın beklentisi budur.”

    Cumhurbaşkanı Gül’ün, ”Kültürel kimlikten” bahsettiğini söyleyen gazeteciye Türk, ”Bunlar önemli şeyler. Ama bunların hukuka, Anayasaya, diğer şeylere bağlanması gerekir” karşılığını verdi. Türk, kuvvet komutanlarının uzun bir aradan sonra izleyici olarak Genel Kurul salonuna geldiklerini belirten gazeteciye de ”Onu Sayın Meclis Başkanına sorun” dedi.

  • Böyle bir hadisi biliyor musunuz? … Muazzez İlmiye ÇIĞ

    Böyle bir hadisi biliyor musunuz? … Muazzez İlmiye ÇIĞ

    Biliyorsanız, neden bir sakal kılı, bir hırka peşine

    düşenleri ve onlara dua edip onlardan medet umanları

    uyarmıyorsunuz? .. Neden?

    Muazzez İlmiye ÇIĞ /

    Bilgi: 

    ———————————————————————————

    Gazetelerde, TV’lerde bir “sakal” davası sürüp

    gidiyor. 21. yüzyılda hâlâ -ilkçağın insanları gibi- totem

    peşinde koşuyoruz! Hz. Muhammed, bunu önlemek için,

    “Yâ Rab, benim eşyalarımı tapınak vasıtası yapma!..” demiş.

    Bu hadis, peygamberin ağzından çıktığını bütün

    hadisçilerin kabul ettikleri 17 hadisten biridir. Bu sözü

    söyleyen Hz. Muhammed, tıraş olurken kıllarını

    toplattırır mıydı? Dünyada yüzlerce

    “Sakal-ı Şerif” diye tanımlanan kıl var.

    Hepsi uydurma. Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki

    “Kutsal Emanetler” diye saklanan birçok

    eşya, onun-bunun saraya bahşiş almak için getirdikleri

    nesneler. “Fatıma Anamız”ın

    seccadesi denen seccade, 17. asır halısı,

    Peygamber’in teyemmüm taşı olarak saklanan taş ise

    bir Asur tableti!? Bunun gibi daha birçokları var…

    Bunları bir kitap halinde toplayan ilk Müze Müdürü

    Tahsin Öz’ün 1953 yılında basılan

    kitabı, ne yazık ki zamanın yönetimi tarafından hemen

    toplattırıldı ve o günden bugüne de ülkeyi aynı

    kafada olanlar idare etti! Uydurulmuş şeylere inanmak,

    doğruları araştırmaktan daha kolay geliyor

    insanımıza…

    Bu sakal olayı, bana başka bir olayı hatırlattı:

    1970-78 yılları arasında, eşim Kemal Çığ

    Topkapı Sarayı Müzesi müdürü idi. Daha önce de

    -1944 yılından beri- müdür

    yardımcısı ve kitaplık şefi olarak çalışıyordu

    müzede… Müdürlüğü esnasında, o zamanın Diyanet

    İşleri Başkanı Lütfü Doğan, “Kutsal

    Emanetler”i ziyaret etmek için

    randevu istiyor. Kemal Çığ, gazetecileri getirmemek

    koşulu ile halka kapalı olan bir günde randevuyu veriyor.

    Kararlaştırılan günde büyük bir cemaat akın ediyor

    “Kutsal

    Emanetler Salonu”na. Peygamberin

    hırkası olarak tanımlanan hırka çıkarılıyor.

    Gelenler büyük bir huşu içinde dualara, kuran okumalara

    başlıyorlar ve sonunda her ay bu ziyareti yapmaya karar

    veriyorlar.. . Salonda iş bitince, eşim, baştakileri

    odasına kahve içmek için davet ediyor. Tam kahveler

    bitmek üzere iken Kemal Çığ, “Hazır bütün din büyüklerimiz

    burada iken kafamı kurcalayan bir soruyu sormak

    istiyorum.” diyor ve sorusunu soruyor: “Benim

    bildiğime göre, Hz. Muhammed’in ağzından

    çıktığından bütün muhaddislerin hemfikir olduğu 17

    hadisten biri, ‘Yâ Rab, benim eşyalarımı tapınak

    vasıtası yapma!..’dır. Şimdi sizin hırka’ya

    ve diğer eşyalara dualar yapmanız bu hadise karşı

    değil midir?”

    Bu söz üzerine, gelenlerin hepsi birden yerlerinden

    fırlarlar ve bir şey söyleyemeden oradan ayrılırlar!

    Fakat, her ay gelmeyi istedikleri halde bir daha

    uğramamaları da Kemal Çığ’ın sorusunun yanıtı

    olmuştur…

    Şimdi ben de bugünkü hocalarımıza soruyorum: Böyle

    bir hadisi biliyor musunuz? Biliyorsanız, neden bir sakal

    kılı, bir hırka peşine düşenleri ve onlara dua edip

    onlardan medet umanları uyarmıyorsunuz?

    Neden?

  • Hurafeler de kitaba girdi

    Hurafeler de kitaba girdi

    Cem Ryan, Ph.D. Istanbul, godotawaits@gmail.com

    30 EYLUL 2009 Çarşamba


    MEB’in dağıttığı Türkçe kitabında aptes alan Müslümanlar arasında salgın hastalıkların Batı’daki kadar sık görülmediği ifade edilirken Türklerin temiz olması Müslümanlığa bağlandı
    MAHMUT LICALI
    ANKARA – Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), yeni eğitim-öğretim yılında ücretsiz olarak dağıttığı Türkçe 5. sınıf ders kitabında aptes almanın salgın hastalıkları engellediği ifade edildi. Kitapta, 1500’lü yıllarda alan Müslümanlar arasında salgın hastalıkların Batı’daki kadar sık görülmediği belirtildi.
    Anadolu’ya gelen gezginlerin Türklerin temizliğine hayran kaldığı savunulan kitapta, “Bunun nedenlerinden biri olarak Türklerin Müslüman olması sayılabilir” ifadesi yer aldı. MEB’in 2009-2010 eğitim-öğretim yılında taşradaki ilköğretim okullarına ücretsiz olarak dağıttığı Türkçe ders kitabında bir okuma metni içerisinde 16. yüzyılda aptes alan Müslümanlar arasında Batı’ya göre daha az salgın hastalık görüldügü ileri sürüldü.
    Erdem Yayınları tarafından hazırlanan ve MEB Talim ve Terbiye Kurulu’nun onayını alan ders kitabındaki “Sağlık ve Çevre” konusunda yer alan “Haydi Banyoya” başlıklı okuma parçasında, Türklerin Müslüman oldukları için temiz olduğu belirtildi. Okuma parçasında, günde beş kez aptes alan Müslümanlar arasında salgın hastalıkların Batı’daki kadar sık görülmediği iddia edildi.
    Gökhan Tok tarafından yazılan ve düzenlenerek kitaba alınan okuma parçasında, aptesle ilgili olarak şunlar kaydedildi:
    “Türklerin de Orta Asya’da bulundukları dönemde yıkanmaya gereken önemi verdiği söylenemez. Orta Asya’nın göz alabildiğine uzanan bozkırlarında ve çöllerinde en değerli şeylerden biri suydu kuşkusuz. Bu da suyun bir tür kutsallık kazanmasına neden olmuştu. Kutsal sayılan su kirletilmemeliydi. Cengiz Han’ın yasasına göre elbiseler yıkanmadan eskiyene kadar giyilmeli ve iyice yıpranınca atılmalıydı.
    Öte yandan 1500’lü yıllarda Anadolu’ya gelen gezginler Türklerin temizliğini görüp hayran kalırdı. Bunun nedenlerinden biri olarak Türklerin Müslüman olması sayılabilir. Yıkanan, günde beş kez aptes alan Müslümanlar arasında salgın hastalıklar Batı’daki kadar sık görülmüyordu.”
    Okuma parçasının son paragrafında yıkanmanın kültürel bir yanı da olduğu belirtildi. Okuma parçasında Müslümanların ibadete başlamadan önce aptes aldıkları, Hinduların ruhlarının arınmasını sağlamak için kutsal saydıkları Ganj Nehri’nde yıkandıkları, Hıristiyanların ise yeni doğan çocukları vaftiz ayininde yıkadıklarına işaret edildi.
    ‘DERS KİTABI BİLİMSEL İÇERİKTEN YOKSUN’
    Çanakkale Eğitim-Sen Şube Başkanı Güngör Güler, ders kitabının söz konusu bölümünün bilimsel içerikten yoksun olduğunu kaydetti. Metnin hurafelere dayalı olduğunu belirten Güler, okuma parçasında “1500’lü yıllarda Anadolu’ya gelen gezginler” gibi muğlak, ne olduğu belli olmayan ifadelerin yer aldığını dile getirdi.
    Suyun önemi anlatılırken konuyu Müslümanlığa bağlamanın hiçbir anlamı olmadığını belirten Güngör, şunları kaydetti:
    “AKP iktidarından bu yana ders kitaplarında bu tür şeyler hep yapılıyor. Herhangi bir dayanağı olmayan sözde bilgilerle çocukların beynini yıkamaya çalışıyorlar. Biz çocuklarımıza bilimsel, laik, demokratik eğitim vermeye çalışırken bilimsellikten uzak hurafelerle çocuklarımızın kafalarını dolduruyorlar. Konuyla alakası olmamasına karşın dinsel bilgiler araya sokulmuş. Bunun bilimsel bir yanı yok ki ‘Müslümanlar aptes almışlar da salgın hastalıklara yakalanmamışlar.’ Böyle bir bilgi olabilir mi? Bütün dünyada salgın hastalıklar varken, bunun bizim ülkemizde olmamasının aptes almakla açıklanması, hangi bilimsel çerçeveye dayanıyor. Böyle bir saçmalığın ders kitaplarında yer alması doğru mu?”

    Posted by Cem Ryan, Ph.D. Istanbul,

  • Fetthullah Gülen Amerika’da NASIL CALISMAKDA

    Fetthullah Gülen Amerika’da NASIL CALISMAKDA

    Sunday, September 20, 2009

    fetullah

    20 Eylül 2009
    Utah’ta cocuklarini yolladigi okulun Gülen hareketiyle baglantili oldugunu ogrenip mucadeleye baslayan ABD’li Wayment:
    ABD’deki egitim sistemini kullaniyorlar

    ABD’nin Utah eyaletinde egitim veren Arikovani Bilim ve Teknoloji Akademisi’nin eski velilerinden Kelly Wayment, okulda gecen yil bir Ispanyolca ogretmeninin isten atilmasinin ardindan tehditlere karsin baslattigi bireysel arastirma dikkatleri yeniden uluslararasi yapilanmaya sahip Fethullah Gulen hareketine cevirdi. Okulun yonetim kurulu uyeliginden alinan Wayment, “Bu siyasi bir orgut, dinler arasi diyalogu yaymaya calisan iyi huylu bir grup degil” diyor.
    Hareketin egitim sitemini kullanarak yandas yaratmaya calistigini belirten Wayment sunlari soyluyor: “Bu neslin bu hareketi savunmasini saglamak istiyorlar. Dunyanin diger yerlerinde de Gulen hareketinin amaci bu. Turkiye’de oldugu gibi sonunda bu cocuklar buyuyup onemli gorevlere geldiklerinde ABD politikalarinda ve kulturunde daha buyuk bir kontrole ve etkiye sahip olacaklar. Bu hedefe ulasmak icin yillarca calismaya hazirlar. Bu yavas ve sinsi bir surec.”
    ELCIN POYRAZLAR
    WASHINGTON – Bundan iki ay kadar once ABD’nin Utah Eyaleti’nde bulunan Arikovani Bilim ve Teknoloji Akademisi hakkinda Gulen hareketiyle baglantili oldugu yonundeki sikâyetler uzerine Eyalet Egitim Kurulu tarafindan sorusturma baslatildi. Sikâyetcilerden biri okulun eski aile birligi temsilcisi ve yonetim kurulu uyesi Kelly Wayment idi. Okul yonetiminin kusku uyandiran mali islemleri ve personel alimina yonelik inceleme baslatilmasini saglayan Wayment, yaptigi arastirmalar sonunda okulun Gulen hareketiyle baglantili oldugunu kesfettigini soyluyor. Okulun Azeri asilli muduru Muhammet Erdogan’dan mali islemlere yonelik hicbir zaman tatmin edici bilgi alamadigini soyleyen Wayment, okulla ilgili bulgularini ogretmenler ve velilerle paylasmasinin hemen ardindan hem aile birligi temsilciligi hem de yonetim kurulu uyeligi gorevlerinden alinmis. Gulen hareketinin ABD’deki egitim sistemini kullanarak kendine yandaslar yaratmaya calistigini soyleyen Wayment, tehditler almasina karsin hareketle mucadelede kararli. Utah’da su tesisat sirketi olan Wayment’e gore Gulen hareketinin son bulmasi icin tum dunyada ifsa edilmesi gerekiyor.
    Accord Enstitusu ve Fethullah Gulen ismi…
    – Okulun Gulen hareketiyle iliskisi olduguna yonelik kuskulariniz ne zaman basladi?
    WAYMENT – Gecen yil bir Ispanyolca ogretmeni isten atilmisti. Okul-aile birliginin temsilcisi ve okulun yonetim kurulu uyesi olarak bu kovulmanin nedenlerini ogrenmek istedim. Ogretmen degerlendirme raporunu inceledigimde bu raporun Kaliforniya’daki Accord Enstitusu isimli bir kurulus tarafindan hazirlandigini gordum. Bu degerlendirmenin neden bizim okulun muduru ya da yonetim kurulu tarafindan yapilmadigini merak ederek bu kurulusla ilgili arastirma yapmaya basladim. Arastirmalarimda bu kurulusun “dinler arasi diyalog” ile iliskili oldugunu kesfettim. Arastirmalarimi surdurdugumde ise karsima Fethullah Gulen ismi cikti.
    – Basta Gulen hareketinin ne oldugunu dusundunuz?
    O zamanlar emin degildim. Dinler arasi diyalogun hedefinin Hiristiyanlar, Yahudiler, Muslumanlar ve Hindular arasinda diyalog kurulmasi oldugu yaziyordu her yerde. Disardan bakilinca iyi bir orgut gibi duruyordu. Ancak hareketin orgutsel stratejilerine yonelik Gulen’in yandaslarindan birinin yazdigi makaleyi okudugumda korktum. Cunku bu strateji bizim okulun yonetilme biciminin yansimasi gibiydi. Okul bu stratejiyi kimseye bilgi vermeden gizlice yurutuyordu. Bu beni cok endiselendirdi.
    Gizlilik stratejisi
    – Nasil yapiliyordu bu?
    Bu stratejide “baskasiyla iliskili oldugunuzu kimseye soylemeyin, her seyi gizlilik icinde yapin, kimseyle paylasmayin, eger birileri ogrenirse hedeflerimize ulasmamiz zorlasir” gibi seyler yaziyordu. Diger gruplarla baglarin gizli tutulmasi isteniyordu.
    – Bu makalede Gulen hareketinin hedefine yonelik bilgi veriliyor muydu?
    Hayir, hedefe yonelik bir bilgi yoktu ama Gulen’in Ingilizceye cevrilmis vaazlari ve Today’s Zaman’da cikan sozleriyle Turkiye’deki gazetelerde yazanlar arasinda buyuk farklar oldugunu gordum. Gulen’in yandaslarina “sessizce ve gizlice buyumeliyiz ve onlari istila etmeliyiz” gibi sozleri oldukca kaygi vericiydi. Ayrica bunu yaparken “takiyyenin” de kullanilabilecegini soyluyordu. Okul yonetimine bu konuda sorular sormaya basladim ama hicbir yanit alamadim. Benim disimdaki tum okul yonetim kurulu uyeleri Turk’tu ve benim farkli onerilerimi surekli blok halinde reddediyorlardi. Ben Utah’taki toplumun bir parcasi olarak baska bir velinin daha kurula eklenmesi konusunda israr ediyordum. Diger uyeler ise kendilerinin de bu toplumun bir parcasi oldugunu savunuyordu. Oysa hicbiri ABD vatandasi degildi. Massachusettes’den yeni gelen uye Murat Citir dinler arasi diyalog icin calistigini soyleyince kuskularim iyice artti.
    Buyuk ag
    – Isten kovulan ogretmenle gorustunuz mu?
    Evet. Kendisinin neden kovuldugunu bilmedigini soyledi bana. Ona kurulun boyle bir karar aldigini soylemisler. Oysa ben de o kuruldaydim ve bana hicbir sey soylenmedi. Ogretmenin kimseyle ne konusmasina ne de kendini duzeltmesine sans tanindi. Yonetim kurulu baskani ile konusmaya gittigimde bana soylediklerinden okul muduruyle her seyi konusmus oldugunu anladim. Yani mudurun her seyden haberi oluyordu. Bu kurul tuzugune aykiri bir durum.
    – Sizi cocuklarinizi okuldan almaya iten donum noktasi ne oldu?
    Aslinda Murat Citir’in katildigi kurul toplantisi benim icin onemli bir donum noktasi oldu. Dinler arasi diyalogdan soz edince Gulen hareketiyle bu okulun bir bagi oldugunu anlamistim. Daha once kuskulanmistim ama yuzde yuz emin degildim. Cunku bu grup cok dikkatli, arkalarinda hicbir belge birakmiyorlar. Ama internette yaptigimiz arastirmalar -bu arastirmalari iki kisi yurutuyoruz- bazi sitelerin baska sitelere bagli oldugunu ortaya koydu. Kisacasi Gulen’in okullari ve kuruluslarinin yer aldigi buyuk bir ag oldugunu kesfettik.

    ‘Ogretmenler maaslarini okula borc veriyordu’

    – Okulun Gulen hareketiyle baglantisi oldugunu ogrenince ne yapmaya karar verdiniz?
    WAYMENT
    – Basta kafamda Utah’taki yore sakinleriyle birlikte okul yonetim kurulunu devralmak ve okulla bu gruplar arasindaki bagi koparmak vardi. Sonucta iyi egitim veren bir okuldu. O zaman okulu kurtarabilecegimizi dusunuyordum. Bir velinin daha kurula girmesini istiyordum. Bunun icin velilere yonelik yahoo grubu olusturdum ve onlari uye olmaya davet ettim. Bunu, her turlu iletisimim okul yonetiminin kontrolunden gectigi, sansure ugradigi ve velilere ulasimim engellendigi icin yaptim. Velilere okulda neler dondugunu anlatmaya basladim. Basta kurula katilmalarini tesvik ettim. Ve yonetimin okul tuzugune aykiri uygulamalarini anlattim. Mudur bu yuzden bana cok kizdi.
    – Sonra ne oldu?
    Benim gonderdigim e-postalari goren tarih ogretmeni Adam Kuntz, mudurun Yahudi soykirimina yonelik goruslerini anlatti bana. Ikinci Dunya Savasi’na yonelik secmeli bir ders icin mudurle gorusmeye giden Kuntz, mudurun kendisine Yahudi soykiriminin tartismaya acik oldugunu, aslinda Yahudilerin holokost yaptigini ve Amerikali ogrencilerin kendilerine ne soylenirse inandigini ancak bu yanlis tarih derslerinin kendi okulunda verilmeyecegini soyledigini anlatti. Mudur ayrica El-Kaide’nin bir teror orgutu olmadigini ve ikiz kulelere saldirilarin da Yahudiler tarafindan planlandigini savunmus. Kuntz bana mudurle olan bu gorusmeleri kaydettigini de soyledi.
    – Okulun Gulen hareketiyle bagi oldugunu velilere ne zaman bildirdiniz?
    Gecen mart ayinda Act for America isimli kurulustan bir e-posta aldim. Bu e-postada Gulen’in ABD egitim sistemine nasil sizdigi anlatiliyordu. Bu mektubu yahoo grubuna yolladim ve velilere kaygilarimi ilettim. Ayrica kendilerinin arastirma yapmalari konusunda cesaretlendirdim. Bana gelen yanitlarda bazi veliler cocuklarini okuldan alacaklarini soylerken bazi veliler bana kizarak fesat cikarmakla sucladilar. Okul yonetimi bana hicbir tepki vermedi. Bundan bir sure sonra ayni e-postayi ABD’deki tum Gulen okullarindaki Turk olmayan ogretmen ve veli temsilcilerine yolladim. Ondan sonra e-posta atesine tutuldum. Bazilari beni “Islam dusmani, asiri sagci, deli ve irkci” olmakla sucladi. Bazilari da okullarinda endise verici uygulamalar gorduklerini ve atacaklari adimlar konusunda oneriler istiyordu.
    Borclara yuzde 18 faiz
    – Okulun Gulen hareketiyle mali iliskilerine yonelik elinizde belge var miydi?
    Hayir ama cok kusku ceken bir isleyis vardi. Oncelikle kurul toplantilarinda okula yonelik masraflari sordugumda hicbir zaman tatmin edici bir yanit alamiyordum. Okul muduru “Su anda tam rakami bilemiyorum” gibi laflarla oyaliyordu. Hicbir zaman okulla ilgili masraflar konusunda acik bir bilgi alamadim. Surekli mali zorluk cekmemize ve yeterli butcemiz olmamasina karsin satin alinmasi gereken seyler icin bir yerlerden birdenbire para bulunuyordu. Ornegin bazi ogretmenlerin yillik maaslarini okula borc olarak verdigi ortaya cikti. Bir Turk ogretmen okula yillik 61 bin dolarlik maasini vermisti. Accord Enstitusu baskaninin yani sira diger gruplar da okula borc veriyordu. Mudur ise bu borclari arkadaslarindan aldigini soyluyordu. Bu borclar icin yuzde 18 faiz veriliyordu. Ayrica bu ogretmenler gittikten sonra Azerbaycan, Ozbekistan, Turkmenistan ya da Turkiye’den yerlerine baskasi geliyordu. Bu ogretmenlerin vize durumlarina da baktik. Utah Universitesi’nde calismalari icin bu ogretmenlere vize alindigini gorduk. Vize sureleri dolan bu ogretmenlerin hicbiri geldigi ulkeye geri donmuyor, calismak icin Kaliforniya, Arizona ya da baska eyaletlere gidiyor.
    – Yani Gulen hareketi ABD’ye kendi yandaslarini getirerek burada kalmalarini sagliyor?
    Kesinlikle.
    – Son e-postayi yolladiktan sonra ne oldu?
    Bunu yolladiktan sonra okul, internet sunucu sistemini cok tehlikeli bir saldiri oldugu bahanesiyle kapatti. Tum gun ogretmenlerin e-postalarina ulasmalari engellendi. Mudur gelen tepkiler sonucu Gulen hareketiyle ilgili olmadiklarini savunuyormus. Bir taraftan “Yuzde bin bu grupla iliskimiz yok” diger taraftan “Ama Fethullah Gulen cok iyi bir insandir” gibi laflar etmis. Sonra okul Utah’taki ogretmenlere bir mektup gonderdi. Bu mektupta “eski” okul birligi temsilcisinin (yani ben) kendilerine iftiralar attigi, okul yonetimini manipule etmeye calistigi ancak basarisiz oldugu, Utah Universitesi disinda hic kimseyle iliskileri olmadigini ve bana karsi hukuki yollara basvurulacagi yaziyordu.
    – Yani sizi gorevden aldiklarini bu mektupla ogrendiniz?
    Evet. Ayni zamanda okul kurulu uyeligim de sonlandirildi. Once buna karsi savasmayi dusundum ancak sonradan degmeyecegini anladim. Okulda bazi seyleri degistirmek icin yapabilecegim bir sey kalmamisti. Cunku artik beni dinlemek istemiyorlardi. Ve cocuklarimi okuldan almaya karar verdim.
    – Okulu Utah Eyalet Egitim Kurulu’na da sikâyet ettiniz
    Okulda olanlarla ilgili Eyalet Egitim Ofisi ile temasa gectim. Onlar da incelemeye basladilar. Eyalet milletvekili ve senatorunun konuyla ilgilenmesiyle daha cabuk ilerleme saglandi. Inceleme sureci hâlâ devam ediyor, henuz bir sonuc yok. Okulla ilgili cok daha derinlemesine bir sorusturma yapilmasi icin calisiyoruz. Bu noktada en iyi secenegin olayin halka duyurulmasi olacagini dusunuyoruz. Boylece insanlar bu okulla ilgili her seyi ogrenebilsin. Bu okulda yanlis bir seyler donuyor.

    ‘Turkler Gulen hareketine karsi mucadele etmeli’

    – Arastirmalariniz isiginda Gulen hareketinin ne oldugu sonucuna vardiniz?
    WAYMENT – Gulen hareketi kendi amaclarina sempatiyle yaklasan bir nesil yetistirmeye calisiyor. Amerikan cocuklarina Islami asilamak hedefleri olmasa bile bu hareket icin yandas yaratmaya calisiyorlar. Ve bu neslin bu hareketi savunmasini saglamak istiyorlar. Dunyanin diger yerlerinde de Gulen hareketinin amaci bu. Turkiye’de oldugu gibi sonunda bu cocuklar buyuyup onemli gorevlere geldiklerinde ABD politikalarinda ve kulturunde daha buyuk bir kontrole ve etkiye sahip olacaklar. Bence buradaki hedefleri bu. Ve bu hedefe ulasmak icin yillarca calismaya hazirlar. Bu yavas ve sinsi bir surec. Hazirladigimiz grafige bakarsiniz ulkenin ortasindaki birkac eyalet disinda tum ulkenin her yerine Gulen okullarinin yayildigini goreceksiniz. Egitim sistemini kullanarak kendi hareketlerinin ve gundemlerinin reklamini yapiyorlar.
    Turkiye Batili degerlerden uzaklasiyor

    – Gulen hareketinin Islamci bir ideoloji yaydigini dusundunuz mu?
    Diger Islamci gruplara benzemiyorlar. Cumalari camiye gitmiyorlar. Dinin diger gereklerini cok da yerine getirmiyorlar. Bizimle yani kâfirlerle iliskiye girmeyi tercih ediyorlar. Siz sorana kadar okullarda Islam konusunu gundeme getirmiyorlar. Pek cok kisi bu gruba sempatiyle yaklasiyor. Ancak ben artik cok temkinliyim. Ben bu grup uzerinde kamuya acik ayrintili bir inceleme yapilmasini istiyorum. Dunyanin her yerinden bu hareketle ilgili bilgi alabilecegimiz bir blog baslatmayi planliyorum. Dunyada daha fazla insanin egitilmesini saglayabiliriz bu konuda. Bunlar sonunda o kadar cogalacaklar ki biz bu buyuyen kumun altinda bogulup gidecegiz. Gulen hareketinin etkisinin sonucu muttefigimiz Turkiye’nin daha fazla Iran, Suriye gibi Batili degerlere karsi cikan ulkelere yaklastigini goruyoruz.
    – Gulen hareketinin siyasi amaclari oldugunu dusunuyor musunuz?
    Evet. Buna kesinlikle inaniyorum. Bu siyasi bir orgut. Bu hareket dinler arasi diyalogu yaymaya calisan iyi huylu bir grup degil. Buna inanmiyorum. Onlarin ulasmak istedikleri bir gundemleri var.
    Oturup beklenmemeli
    – Bu harekete karsi savasmaya kararlisiniz?
    Evet. Ne yapabilecegimi bilmiyorum cunku ben Utah’ta yasayan tek bir kisiyim. Bununla elimden geldigince savasacagim. Bu grup gorundukleri ve kendilerini tanittiklari gibi degil. Eger oyle olsalardi seffaf, acik ve durust olurlardi. Bu kadar gizlilik icinde olmazlardi.
    Umarim Turkiye’de Gulen hareketine karsi cikan insanlar buna karsi savasirlar. Eger savasmazlarsa bundan buyuk pismanlik duyacaklar. Cunku bu hareket tum Turkiye’yi ele gecirecek. Turklerin buna karsi ayaga kalkmasi ve savasmasi gerekiyor. Oturup bekleme gibi luksleri yok. Bu hareket eger aciga cikarilir ve ifsa edilirse yasayamaz. Insanlar aslinda ne olduklarini gorurse bu hareket olur. Cunku bu hareket herkesin gozu onunde yasayamaz. Ancak dunyanin farkli yerlerinde buna karsi savasmak gerekiyor. Korku ve tembelligin buna engel olmasina izin vermemeliyiz. Benim bir ailem ve isim var ve bununla savasarak cebime tek kurus girmiyor. Ama bu benim icin cok onemli.
    Posted by Cem Ryan, Ph.D. Istanbul, Turkey————————————————– godotawaits@gmail.com at 10:43 AM
    Labels: America, CIA, Fethullah Gülen. Turkey

    2 comments:

    Atamız hakkında said…

    Keşke tüm aydın geçinenler de sizin gibi duyarlı olsa. Bu tehlikeli süreç
    daha fazla uzamadan uykuya yatmış olan halkımın uyanması ve tehlikenin büyüklüğünü fak etmesini diliyorum. Sevgiler.Sili

    September 20, 2009 4:47 PM

    Anonymous said…

    Amerikan yetkililerinin ve guvenlik kurumlarinin (FBI ve CIA) Fethullah Gulen ve onun eylemlerini bilmesi gerekir. Buna ragmen, onun Amerika’da yasamasi ve orayi bir karargah olarak kullanmaya devam etmesi inanilmaz bir sey. Bunun tek aciklamasi, Fethullah Gulen ve Amerika isbirligi icinde, daha dogrusu Fethullah Gulen bir Amerikam ajani.

    September 20, 2009 11:10 PM