Birinci Dünya Savaşı başında Sofya ataşemiliteri (askeri ataşe) olan Kur.Yrb. Mustafa Kemal, ısrarla cephede olmak için Osmanlı Genelkurmay’ında görev ister.
20 Ocak 1915 tarihinde 57.Alay ile iki depo alayından (acemi er alayı) oluşan 19. Tümen Komutanlığı’na atanır.(1)
Adı var kendi olmayan bir tümene komutan atanmasının hüzünlü öyküsü şöyledir:
“Arkadaşlarım cephede bulunurken ben Sofya’da Ataşemiliterlik yapamazdım” diyen Mustafa Kemal’in başvurusu geri çevrilir. Mustafa Kemal uzun süre boyunca başvurularına sonuç alamayınca bavulunu toplar ve gerekirse bir er olarak savaş meydanında bulunmaya karar verir. İşte tam bu sırada bir telgraf alır:
– “On Dokuzuncu Tümen Komutanlığına atandınız. Hemen İstanbul’a geliniz.”
Genelkurmay’a giden Mustafa Kemal kendisini tanıtır:
– Ben On Dokuzuncu Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal
Ancak kendisini tanıttığı her kişi hayretle yüzüne bakar. Kimse böyle bir tümenin varlığından haberdar değildir. Genelkurmay’daki araştırmalar da olumsuz sonuçlanır, Genelkurmay’da böyle bir tümenden haberi olan kimse yoktur. Mustafa Kemal bu olayı anılarında şöyle anlatır: “Büyük bir ciddiyetle herkese On Dokuzuncu Tümen Komutanı olduğumu söylüyordum, oysa ki böyle bir tümenin varlığından kimsenin haberi yoktu. Adeta sahtekâr vaziyetinde idim.”
Sonunda Genelkurmay’dan birisi bu tümenin Liman von Sanders Paşa’nın ordusunda bulunabileceğini söyleyerek Mustafa Kemal’e bir de onunla görüşmesini tavsiye eder. Mustafa Kemal, Liman Paşa’nın komuta ettiği ordunun Kurmay Başkanı Kazım Bey’e giderek durumu anlatır. Kazım Bey:
– Bizim bilgimizde böyle bir tümen yoktur. Ama olabilir ki Gelibolu’da bulunan Üçüncü Kolordu yapmakta olduğunu bildiğimiz yeni örgütlenmeler arasında yeni bir tümen kurmak düşüncesindedir. Bir kez de oraya başvurulursa gerçek anlaşılır.
– Yani benim komutanı olduğum tümen var mıdır yok mudur, bunu anlamak için Gelibolu’ya mı gideceğim?
– Evet, doğrusu budur.
Mustafa Kemal Gelibolu’ya gidip 57, 72 ve 77. Alaylardan oluşan 19. Tümeni kurar.
Kimsenin tanımadığı bu tümen, Çanakkale Savaşlarında gösterdiği kahramanlıklar ile tüm dünyanın bildiği bir tümen olur.
19. Tümen, sayıca kendilerinden çok üstün İngilizlerin derlediğiANZAK(*) güçlerini , Arıburnu’nda durduran ve tümüyle şehit olan 57. Alayın bağlı olduğu, Çanakkale Savaşının kaderini değiştiren tümendir.
Mustafa Kemal anılarında Çanakkale Savaşındaki ikinci büyük düşman çıkartmasının yapıldığı 6-7 Ağustos tarihine de değinir. Telefonla son durumu soran Liman Paşa’ya alınacak önlemleri daha önce defalarca aktardığını anlatan Mustafa Kemal, artık bu saatten sonra alınacak tek bir önlem kaldığını söyler.
– O önlem nedir?
– Bütün komuta ettiğiniz kuvvetleri buyruğuma veriniz. (Tüm orduyu değil, Conkbayırı bölgesindeki kuvvetleri kastediyor)
Alaylı bir karşılık alır:
– Çok gelmez mi?
– Az gelir!
Telefonda çok gelmez mi diyen Liman Paşa, daha sonra Mustafa Kemal’i Anafartalar Grup Komutanlığına getirerek istediğinden daha fazla kuvveti emrine verecek ve Mustafa Kemal de Anafartalar Kahramanı olarak anılmasına neden olacak büyük bir askeri başarıyla düşmanı Anafartalar’da durdurarak geri çekilmelerini sağlayacaktır. ( 1) ,(2).(3 ),(4)
Kulağa küpe: Atatürk döneminin Adalet Bakanı ve İzmir Milletvekili Kuşadalı Mahmut Esat Bozkurt“….Acı günleri ananlar, tatlı günleri yaşarlar.”
(Bu yazı derlemedir) 20.1.2024 Cumartesi
(* )ANZAK: Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu (İngilizce: Australian and New Zealand Army Corps, kısaca ANZAC), I. Dünya Savaşı sırasında Britanya İmparatorluğu’nun ordusunda savaşan, Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlerden oluşan kolordu.
57.Alayın tamamının Çanakkale de şehit olduğu palavrası sosyal medyada gezip duruyor.57 Alay önce Çanakkale cephesinde daha sonra Galiçya cephesinde daha sonrada Filistin -Sina cephesinde çarpışmıştır. İstanbul askeri müze eski müdürlerinden emekli Albay Sayın Dr Zekeriya Türkmen’in makalesini aynen kopyalıyorum. Kendisine çok teşekkür ediyorum.
1. Çanakkale Muharebelerine 19’nci Tümen emrinde katılan 57’nci Piyade Alayının Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı Arşiv belgelerine göre mevcut kuvveti 49 subay, 3638 er olmak üzere toplam 3687 kişidir. Alayın hayvan silah-araç gereç sayısı ise, 373 hayvan (at, katır), 2288 tüfek, 4 ağır makineli tüfek olarak kayıtlıdır. 57’nci Piyade Alayının Çanakkale Muharebelerindeki kaybı ise 1.731 şehit, 543 kayıp olmak üzere toplam 2.274 kişidir. Alayın tüm zayiatı dikkate alındığında hemen hemen personelinin 2/3’inin Çanakkale Muharebelerinde kaybettiğini söylemek mümkündür. Bu bilgilere göre alayın tamamı şehit olmamış, büyük bir bölümü yarıya yakını şehit düşmüştür. Bu kayıplarından dolayı sıfat eklemek gerekirse Şehitler Alayı 57’nci Piyade Alayı diyebiliriz.
2. Sancak, bir askerin en büyük onuru, övüncü ve gururudur. Asker, sancağı üzerine yemin eder, sancağı canından aziz bilir. Sancağı için gerekirse canını verir. Kamuoyunda 57’nci Piyade Alayının tamamının Çanakkale’de şehit olduğu, Alayın sancağının da Avustralya’da bulunduğu yönünde yanlış görüş / düşünce / değerlendirmeler sık sık yer almakta ve bu durum görsel ve yazılı basın (gazete, tv. Radyo, internet siteleri) tarafından zaman zaman halka sunularak zihinler karıştırılmaktadır. 57’nci Piyade Alayı sancağının Avustralya’da olduğuna dair söylenti o kadar yaygın bir hal almıştır ki, kimi zaman Avustralya’da bulunan gruplar tarafından 57’nci Piyade Alay sancağının Türkiye’ye iadesi için kampanyalar başlatılacağı yönünde çeşitli bilgiler de kamuoyunu meşgul etmektedir. Bu konuyla ilgili olarak 2005 yılında Dışişleri Bakanlığı ve Canberra’daki Türkiye Cumhuriyeti temsilcilikleriyle koordinede bulunularak, konu ayrıntılı olarak ele alınıp incelenmiş, tespit edilen bilgiler görev yaptığımız kurum tarafından kamuoyuna da sunulmuş, ancak iddiayı ortaya atanlar nedense bunları görmezlikten gelmişlerdir.
3. 57’nci Piyade Alayı ile Alayın bağlı bulunduğu 19’ncu Tümen tarihçeleri ve Harp Cerideleri Askeri Arşivlerde yer almakta ve yerli yabancı tüm tarihçilere incelemeye açık bulunmaktadır. Bu çerçevede bahse konu cerideler tarafımızdan da incelenmiş 2010 yılında Çanakkale’de yapılan 95. Yıldönümünde Çanakkale Muharebeleri ve Atatürk konulu sempozyumda sunduğumuz bildiride ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Ayrıca bahse konu iddialarla ilgili olarak Avustralya’daki Canberra’daki yetkililerle de koordine kurulmuş ve Avustralya’da bulunan Türk sancakları ve 57’nci Piyade Alayı sancağı olduğu iddia edilen sancakla ilgili ayrıntılı bilgi alınmıştır.
4. 57’nci Piyade Alayı ile ilgili iddialara cevap vermek amacıyla yapılan çalışmalar sonunda elde edilen bilgiler aşağıdaki maddelerde çıkarılmıştır.
5. 57’nci Piyade Alayı; Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale, Galiçya, Sina-Filistin cephesi olmak üzere üç cephede savaşmıştır.
6. 57’nci Piyade Alayı’nın tarihçe ve harp ceridesinde; Alayın 29 Temmuz 1917-23 Eylül 1918 tarihleri arasında Filistin Cephesi’nde bulunarak birçok muharebelere katıldığı, son olarak Nablus Meydan Muharebesi’nde hemen hemen mevcudunun ¾’ünü kaybettiği ve daha sonra muharebe gücünü yitirerek İngilizlere bağlı Avustralya Tugayına esir düştüğü belirtilmiştir.
7. Canberra askeri müze kayıtlarına göre Birinci Dünya Savaşı esnasında Filistin Cephesindeki Türk alaylarına (46’ncı Piyade Alayı, 80 veya 88’nci Piyade Alayı ve ismi bilinmeyen bir alay) ait olduğu iddia edilen üç adet sancağın bulunduğu ve sancakların Mitchellin kazasında bulunan ayrı bir tesiste muhafaza edildiğini belirtilmektedir.
8. Canberra’dan alınan bilgiler çerçevesinde yapılan incelemede; 46 ve 88’nci Alayların Filistin Cephesinde görev yapmadıkları, anılan tarihlerde Kafkas Cephesinde (46’ncı Alay tabura dönüştürülmüş olarak) görevli olmaları nedeniyle sancaklarının Avustralyalıların elinde olduğu bilgisinin yanlış olabileceği değerlendirilmiştir. Ancak 80’nci Alayın karargahı ile İngiliz birliklerine (Avustralya tugayı birlik içerisinde yer almıştır.) teslim olduğu tespit edilmiştir.
9. 48’nci Piyade Alayı’nın 31 Ekim 1917’de Birüssebi Mevziine (Filistin Cephesi) yapılan taarruzda baskına uğrayarak alay komutanı ve sancağı ile birlikte esir edildiği anlaşılmıştır.
10. Elde edilen bu bilgiler çerçevesinde; Avustralya Müzesinde bulunan üç alay sancağından ikisinin 80 ve 48’nci Alay sancakları olabilecekleri değerlendirilmektedir. Meçhul olan sancağın ise Canberra’dan alınan sancak resimlerinin üzerinde sancak numarası olmaması nedeniyle hangi alaya ait olduğu tespit etmek mümkün değildir.
11. İstanbul’da Harbiye Askeri Müzesinde Osmanlı Ordusunda Birinci Dünya Harbi yıllarında kullanılan alay sancaklarının bir kısmı sergilenmektedir. Osmanlı ordusunda, bugünkü Türk ordusu alay sancaklarında olduğu gibi askerî birliklere verilen tüm sancakların üzerinde birlik ismi, numarası bulunmaktadır. Bu isim ve numaralar altın ya da simli ipliklerle işlenmektedir. Avustralya Müzelerinde sergilenen sancaklar içerisinde 57’nci Piyade Alayına işaret edecek küçücük bir iz, numara, isim bulunmamaktadır. Bu durumda bu kahraman alayımızın Çanakkale’de sergilemiş olduğu destanımsı mücadeleye küçük düşürmek anlamına gelebilecek olan yorum ve değerlendirmelerle kamuoyu yanıltılmaya çalışılmakta, tarihi gerçekler saptırılmaktadır.
12. Sonuç olarak belirtmek gerekirse;
a. Çanakkale’de Yarbay Mustafa Kemal’in 19’nci Tümenine bağlı olarak kahramanca mücadele ederek kara harekatının daha ilk günü düşmanı Conkbayır’ında yenerek arazinin hakim noktasından söküp atan 57’nci Piyade Alayı kamuoyunda yer aldığı gibi tek bir ferdi kalmayacak şekilde tamamı şehit olmadığı gibi, alay sancağı da düşmana kaptırılmamıştır. Şehit sayısı fazla olduğundan dolayı bu alayımıza alay numarasının önüne “Şehitler Alayı” sıfatını eklemek elbette ki mümkündür. Ancak, 57’nci Piyade Alayının tamamı yok olmuştur demek harpte zafer kazanan bir birliği başarısız göstermek anlamına gelebileceğinden tarihî belgeleri, muharebe hattında yazılan cerideleri de reddetmek yok saymak hükmündedir. Böyle bir hükmün kabulü, ne alayla ilgili hususları dönemin belgeleriyle açıklamaya çalışan bilimsel tarihçiler tarafından, ne de bu alayın kahramanlığıyla haklı olarak övünen ve övünmesi de gereken Büyük Türk milleti tarafından kabulü mümkün değildir.
b. Çanakkale’nin bu kahraman 57’nci Piyade Alayı, daha sonra Sina-Filistin Cephesine nakledilmiştir. Nablus Meydan Muharebesi’nde kahramanca savaşarak hemen hemen tüm mevcudunun dörtte üçünden fazlasını kaybetmiş ve muharebe gücünü yitirerek İngilizlere esir düşmüştür.
c. Yapılan tüm belgesel araştırmalarda esir edilen Alayla birlikte sancağın da, Avustralya birliğinin eline geçtiğine dair herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Alay sancağı bir birliğin, o birlikteki her askerin namusu, onuru ve gururudur. Askerler sancağa yemin eder. Alay sancağı birlik teslim olurken, -eğer baskın tarzı bir harekete maruz kalınmamışsa- düşman eline geçmemesi için kalan son nefer tarafından gerekirse imha edilir. Yaptığımız araştırmalara göre 57’nci Piyade Alayı sancağının Nablus Meydan Muharebesinde düşman eline geçip geçmediği konusuyla ilgili bir kayıt bulunamamıştır. Her hangi bir kayda ulaşılamamış olmasından dolayı bahse konu sancağın, Sina-Filistin Cephesindeki Nablus Meydan Muharebesinde 57’nci Piyade Alayı personeli tarafından düşman eline geçmemesi için imha edilmiş olabileceği değerlendirilmektedir.
d. Avustralya’daki müzelerde muhafaza edilen üç sancaktan meçhul olan sancak üzerinde birlik kimliği belirten işaret ve yazılar mevcut olmadığından bunun hangi alaya ait olduğu hakkında hüküm vermek mümkün değildir. Bundan dolayı, 57’nci Piyade Alay Sancağı olduğuna dair kesin kanaat bildirmek yanlıştır. Diğer taraftan bu sancak Çanakkale’de 57’nci Piyade Alayıyla yapılan savaşlarda ele geçirildi demek tarihi tersten okumak, gerçekleri yok saymak anlamına gelmektedir. Hazindir ki, kamuoyunda zaman zaman ortaya atılan bu iddia ile zihinler bulandırılmaktadır. Bu iddialarla Çanakkale’nin kahraman 57’nci Piyade Alayının şanlı mücadelesine, onun komuta kadrosuna, Alay Komutanı Şehit Binbaşı Hüseyin Avni Beye, 19’nci Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Atatürk’e ve ismini burada yazamadığımız pek çok kahramanın o destanımsı mücadelesine gölge düşürülmektedir.
Aslında bu iddialar o dönemin küresel güçlerinin yok etmeye kalktıkları Büyük Türk’ün Çanakkale Zaferini yok saymak, küçük düşürmek anlamına da gelmektedir. Aydınlarımızın veya öyle geçinenlerin olayları doğru okuyup, doğru algılamaları ve kamuoyunu doğru bilgilendirmeleri ise son derece önemlidir. Unutmayalım ki, “tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir.” Yazanlar mutlaka yapanların bıraktıkları belgelere sadık kalarak olayları yorumlayıp aktarmalıdırlar.
Emekli Albay Dr. Zekeriya Türkmen
(24-26 Mayıs 2010 tarihlerinde Çanakkale’de 18 Mart Üniversitesi ile ATASE Bşk.lığı tarafından ortaklaşa yapılan “95’ncu Yıldönümünde Çanakkale Muharebeleri ve Atatürk” konulu sempozyumda sunduğumuz bildiride 19’ncu Tümen Harp Ceridesine dayanarak 25 Nisan 1915 kara harekatı hakkında açıklamalarda bulunmuştuk. Bununla ilgili ayrıntılı bilgi için bk., Zekeriya Türkmen, “19’ncu Tümen Ceridesine Göre Çanakkale Muharebeleri’nde İlk Gün: 25 Nisan 1915 Kabatepe-Arıburnu-Conkbayırı Bölgesindeki Muharebeler”, Askerî Tarih Araştırmaları Dergisi Özel Sayı, Sayı: 16, Ağustos 2010, Genelkurmay ATASE Bşk.lığı Yay., Ankara 2010, s. 215-265. Bu makale özetlenerek www.geliboluyuanlamak.com adlı internet sayfasında “19 ncu Tümen Ceridesine Göre Çanakkale Muharebeleri’nde İlk Gün: 25 Nisan 1915” adıyla yayımlanmıştır.).
Sâdık okuyucum iyi bilir ve hatırlar, “15 Temmuz felâketi”nden önce, her yazımın en altına “57’inci Alay”ı hatırlatacak kısa bir not düşerdim; “Hepimiz 57’inci Alay’ın efrâdıyız”…
O geceden sonra kaldırdım o notu, içimden gelmedi. Efsanevi Alay’a lâyık olmadığımızı düşündüm, hâtıralarının önünde başım eğikti, yüzlerine bakamıyordum.
57’inci Alay’ı biz Çanakkale’den hatırlarız ama 57’inci Alay sadece Çanakkale değildir.
57’inci Alay; Çanakkale’den önce Trablusgarp ve Balkan Savaşı’nda görev yaptı.
Sırp cephesinde 20 Ekim 1912’de Bilaç Muharebesi’ne, 22-24 Ekim 1912’de Komanova Muharebesi’ne, 3-4 Kasım 1912’de Kırçova Muharebesi’ne ve 17 Kasım 1912’de Manastır Muharebesi’ne katıldı. Alay, sebep ve sonuçları “15 Temmuz”a çok benzeyen Balkan Savaşı’nda alınan ağır yenilginin ardından İstanbul’a döndü.
Çanakkale’de Atatürk’ün “ölmeyi emrettiği” Alay o Alay’dır.
26 Nisan 1915 günü, güneş batarken, 628 kişilik Alayın Komutanı Yarbay Manastırlı Hüseyin Avni Bey’den, saka neferi Hadimli Ali Efendi’ye kadar tümü şehit olmuştu.
Yeniden teşkil edilen Alay, sancağına takılan altın ve gümüş liyakat madalyaları ile beraber Galiçya cephesine hareket eder.
Sonra sırasıyla Sina ve Filistin Cephesinde görev alır.
Alay burada da yararlılıklar göstermesine rağmen, Meggido Muharebesi’nde İngilizler tarafından çembere alınır. Mevcudu 2 gün içerisinde makineli tüfek bölükleriyle birlikte 260 kişiye düşer ve kalan askerlerin esir alınmasıyla birlikte alay imha olur…
Bu tarihten sonra, bu kahramanların anısına Türk ordusunda hiçbir Alay’a “57’inci Alay” adı verilmemektedir.
Atatürk Türk Ordusu için çok şey söylemiştir de, şunu da söylemiştir;
“Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve yeteneğinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir”.
Türk Ordusu bunların hepsidir ve 57’inci Alay işte onun için “sembol”dür.
Trablusgarp, Balkan Savaşları, Çanakkale, Galiçya, Sina, Filistin…
Alay 100 yıl önce, yıkılan İmparatorluk coğrafyasının bütün sınırlarında çarpışmıştı. 100 yıl sonra Cumhuriyet ordusu bir defa daha 57’inci Alay’ın son görev yerinde; Suriye/El Bab’tadır.
Suriye konusuna hiç girmek istemiyordum ama son olarak Kayseri’de toprağa verilen Şehit Üsteğmen Tarık Koçoğlu ve onun “Türk birliğinin, Türk kudret ve yeteneğinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesi” olan kahraman birliğinin tavrı düşüncelerimi değiştirdi.
Son tahlilde Yarbay Hüseyin Avni ile Üsteğmen Koçoğlu arasında en ufak bir fark yoktur.
Dayanabilirseniz, yüreğiniz yetiyorsa yukarıdaki bağlantıyı bir daha seyredin.
Şehit Üsteğmenin birliği ve komutanlarının, bu muhteşem anma için Nihal Atsız’ı seçmiş olması farklı ve üst düzey bir dünya görüşü gerektirir.
Atsız günün değil, tam beşbin yılın kutlu bir şairidir.
Bakın, “KAHRAMANLARIN ÖLÜMÜ”nde ne diyor?
“Gerilir zorlu bir yay
Oku fırlatmak için;
*****
İnsan büyür beşikte
Mezarda yatmak için.
*****
Ve Kahramanlar can verir
Yurdu yaşatmak için…”
Hepsinin ruhları şâd olsun.
Hepimiz elbette 57’inci Alay’ın efradıyız. 17 Şubat 2017