Kategori: Ermenistan

  • Bakü’de Türk bayrağı tekrar gönderde

    Bakü’de Türk bayrağı tekrar gönderde

    Türkiye- Ermenistan maçında yaşanan bayrak krizinin ardından Bakü şehitliğinde indirilen Türk bayrakları tekrar göndere çekildi…

    AA

    Bakü– Azerbaycan’ın başkenti Bakü’deki Türk şehitliğinde geçen hafta kaldırılan Türk bayrakları tekrar göndere çekildi. Karar,AKP ve MHP’li milletvekillerinin Azerbaycan’a gideceklerini açıklamalarının üzerine geldi.

    Öte yandan Azerbaycan Milli Meclisi’nde bugün yapılan görüşmelerde, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin ele alındığı bildirildi. Meclis’te yapılan görüşmelerde, Azerbaycan Milli Meclis Başkanı Oktay Esedov, “Bursa’da oynanan Türkiye-Ermenistan futbol maçından önce Azerbaycan bayrağına yapılan hareketin kendisini üzdüğünü” belirterek, “Azerbaycan bayrağına yapılan hareket gururuma dokundu” dedi.

    Türkiye-Azerbaycan arasındaki gerginliği, Türk milletine mal etmenin doğru olmadığını ifade eden Esedov, iktidarların gelip geçici, halkların kalıcı olduğunu kaydetti. Esedov, “Türkiye ve Azerbaycan arasında anlaşmazlık çıkarmaya çalışan güçlerin Ermenilerden de kötü olduğunu” söyledi. Azerbaycan Milli Meclisinde bir grup milletvekili, Şehitler hiyabanındaki Türk bayraklarının kaldırılmasının doğru olmadığını belirtti.

    Milletvekili İkram İsrafil, Azerbaycan-Türkiye arasındaki gerginliğe son vermek için, Bakü’nün işgalden kurtulduğu 15 Eylül gününün “Türkiye-Azerbaycan Dostluk Günü” olması gerektiğini söyledi. Türk bayrağının Azerbaycan’da en yüksek yere asılması gerektiğini belirten milletvekili İkbal Agazade de “Türk bayrağının kaldırılması düşmana güç verir” dedi.

    Milli Meclis Başkan yardımcısı Ziyafet Askerov ise konuşmasında, Şehitler hiyabanında Türk bayraklarının yanında Azerbaycan bayraklarının da kaldırıldığını belirterek, “Siz neden Türkiye’de aşağılanan Azerbaycan bayraklarından bahsetmiyorsunuz. Ben bayraklarımızı o şekilde görünce kendimi aşağılanmış hissettim” dedi.

  • Harvard Üniversitesi’nden Türk-Ermeni diyaloğu

    Harvard Üniversitesi’nden Türk-Ermeni diyaloğu

    ERMENI DIASPORASININ  SECTIGI SOZDE TURKLERLE YAPILAN TURK-ERMENI CALISTAYI

    ======================================================================

    Harward Universitesinde Turk Ermeni dialogu konusunda bir forum yapilmis
    yazar Ali H. Aslan da bu forumda bulunmus
    Yazar Konununhassasiyetinden dolayi toplantiya katilanlari ismen veremiyecegini belirtiyor
    HAYRET ben boyle toplantilara katilanlarin isimlerinin zaten ilan edildiklerini zan ediyordum
    ama fark etmez
    yazar Toplantiyi hazirliyanlarin katilimcilari cok dikkatle sectiklerini belirtiyor anlasildigina gore Orhan pamuk secildigine gore toplantida Turk tarafini temsilen Fatma Muge  gocek, elif safak Taner akcam’in da bulunduklari var sayilabilir
    Yazar Toplantiya katilanlarin nasil secildiklerini yetenekliklerini konuya degin bilgi birikimlerini belirtiyor
    Yukaridaki sahislari incelersek zaten ne gibi bir bilgi sahibi olduklari acik ve secik belli olur
    Sayin Kaya buyukataman ileti icin tesekkurler
    vedat aslay <vaslay@aol.com>

    ========================================================

    Ali H. ASLAN

    Türk-Ermeni diplomatik cephesindeki olumlu gelişmeler, Washington’da son zamanlarda Türkiye’nin artı hanesini en çok kabartan hadiselerden oldu. Amerikan devleti ve sivil toplumu, bu süreci önemsiyor ve katalizör rolü oynuyoR

    Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkileri normalleştirme protokollerinin İsviçre’deki imza töreninin fiyaskoya dönüşmemesini önemli ölçüde ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un son dakika ‘limuzin diplomasisi’ne borçluyuz. Obama yönetimi, protokollerin parlamentolarda onaylanma ihtimalini azaltan Karabağ tıkanıklığına çare bulunması yönünde gayretlerini de sürdürüyor. Amerikan diplomatik kaynakları, Matt Bryza’dan boşalan Minsk Grubu eşbaşkanlığına jet hızıyla yeni bir temsilci (Robert Bradtke) atanmış olmasını siyasi iradenin göstergesi olarak takdim ediyorlar. Bu tür atamaların Kongre’deki bürokratik süreçlere ne kadar uzun süre takılabileceğini bilenler onlara hak veriyor.

    Bütün bunlar iyi güzel, ama ben bu hafta diplomatik çabalardan ziyade sivil toplum evreninde cereyan eden kaydadeğer bir girişimden bahsedeceğim. Harvard Üniversitesi, 18-20 Eylül tarihleri arasında üç günlük bir sivil Türk-Ermeni çalıştayı düzenledi. Katılımcılardan biri olduğumdan, bu faaliyeti yakından gözlemleme ve katkı yapma imkanı buldum. Meselenin hassasiyetinden dolayı kural gereği diğer Türk ve Ermeni katılımcıları açıklayamayacağım. Ancak bu tecrübeden daha fazla istifade edilebilmesi için, organizatörlerin de onayı ile, içeriğini sizlerle paylaşacağım.

    İşe önce organizatörleri tanıtmakla başlayayım. Projenin başında Harvard İnsani Girişimi’nin (Harvard Humanitarian İnititative) iki kıdemli uzmanı var: Prof. Dr. Eileen Babbitt ve Prof. Dr. Pamela Steiner. İkisi de uluslararası ihtilafların çözümü alanında kendilerini ispatlamış dünyaca ünlü akademisyenler. Steiner’ın bir özelliği de, Ermeni tehcirinin yaşandığı dönemde ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ni yürüten Henry Morgenthau’nun torunu olması. Harvard’lı uzmanların davetiyle, 13’ü katılımcı, 4’ü gözlemci sıfatıyla 17 Türk ve Ermeni bir araya geldik. Steiner ve Babbitt’e Kuzey İrlanda’da barış çalışmalarıyla ön plana çıkan meslektaşları Hugh O’Doherty de yardımcı oluyordu.

    Katılımcıların profilleri itibarıyla çeşitlilik arz etmesine özen gösterilmişti. Hem anavatandan hem diasporadan Türkler ve Ermeniler vardı. Toplumlarında muayyen oranda etki kabiliyetine ya da potansiyeline sahip, medenice diyalog kurabilen insanlar seçilmişti. Organizatörler önce sırf Türkler ve Ermenilerle ayrı birer oturum yaptı. Ardından müşterek oturumlara geçildi. Amaç, korkuların, kaygıların, ümitlerin ve ihtiyaçların açık kalplilikle ve akademik bir sistematik çerçevesinde ifade edilmesine imkan vermekti. Tabii ki bu, uzmanlara tarafların zihni ve duygusal haritasını çizme, elde edilen bulgulardan belki de müstakbel ihtilaf çözümü çalışmalarında faydalanma imkanı verecekti.

    Çalıştayın en ilginç bölümlerinden biri, Ermenilerin Türkler, Türklerin Ermenilerle ilgili kanaatlerini ve tecrübelerini paylaştıkları ‘şahsi öykü’ bölümü oldu. Orada iki toplumun karşılıklı empati yapmasının diyaloğu ne derece geliştirdiğini, buzları nasıl eritebildiğini müşahede ettik. Onca psikolojik, ideolojik ve siyasi engele rağmen hâlâ birbirimizle çok iyi kaynaşabiliyorduk. Zaten sonuçta hepimiz aynı toprakların, birbirinden beslenmiş kültürlerin çocukları değil miyiz?

    Bu vesileyle, özellikle diaspora Ermenilerinde Türkiye’yi ziyaret etmenin ne derece olumlu tesir icra ettiğini gördüm. Anadolu’ya gidip atayurtlarını gezmiş birkaç Amerikalı Ermeni katılımcıya ‘Kendinizi Türkiye’de mi yoksa Ermenistan’da mı daha çok evinizde gibi hissettiniz?’ diye sordum. Ve istisnasız ‘Türkiye’de.’ cevabını aldım. Bence bu, hem devlet hem de sivil toplum olarak çok iyi değerlendirilmesi gereken bir psikoloji.

    Ermenilerin ‘soykırım’ iddiaları ve Türk tarafında genel olarak buna karşı oluşan tepkisellik, şüphesiz diyaloğu en çok zorlaştıran unsurlardan biri.

    Ermeniler Türklere ‘soykırım’ın Türk devleti ve halkınca tanınmasının kendileri için psikolojik önemini vurguladı. Türkler ise ‘soykırım’ iddiasının psikolojik, hukuki ve siyasi boyutlarına ilişkin kaygılarını ifade etti. ‘Eğer Türkiye bir gün soykırımı resmen tanırsa, bir sonraki hamleniz ne olur?’ sorusuna ise Ermeni tarafından gelen cevapların özeti şu idi: Toprak talebi yapılmaz, ama kimilerinin tazminat istemeyeceği de garanti edilemez. Ermenistan’dan bir katılımcı, toplantının sonunda şakayla karışık ‘Eğer soykırım kelimesini kullanmazsak, Türkler bize her istediğimizi verecek gibi görünüyor!’ dedi. Bu arada katılımcı bazı diaspora Ermenilerinin bu konuda Türklerin üzerine fazla gitmektense başka şeylere yoğunlaşmayı tercih ettiklerini de gördüm. Mesela birisi kendini Türkiye’de insan haklarının geliştirilmesi yönünde mücadeleye vermişti. Bir diğeri kültürel keşif ve işbirliği üzerinde çalışıyordu.

    Toplantıda da ifade ettiğim gibi, ortada travmaya uğramış iki kardeş toplum var. Ermenilerin ana travması, Osmanlı’nın son döneminde, büyük insani trajediler de yaşayarak, anayurtlarını neredeyse tamamen kaybetmiş olmaları. Türkler ise kurdukları koca cihan devletinin içten ve dıştan darbelerle yıkılması travmasından muzdarip. İki toplum da hâlâ ‘post-travmatik stres sendromu’ yaşıyor. Aralarındaki yakınlaşma, ancak bu derin psikolojik yaraların olumsuz siyasi girişimlerle kanatılmaması ve tedavi edilmesi ile mümkün. Diplomatik alandaki son ilerlemeler, ümit verici. Ancak Harvard’daki çalıştay, sivil toplum cenahında da yapılabilecek çok şey olduğunu gösteriyor…

  • calls for banning the Gulen movement in Azerbaijan

    calls for banning the Gulen movement in Azerbaijan

    POLITICS
    Protest rally at Turkey-Armenia protocols to be held in Northern region of Azerbaijan

    Mon 19 October 2009 | 12:23 GMT Text size:

    Non-governmental organizations in the north of Azerbaijan are planning to hold a rally to protest at the protocols signed between Turkey and Armenia. An organizing committee has already been established for the rally. The NGOs say they will take action if the protocols are ratified in the Turkish parliament. The majority of Khachmaz-based public organizations call for the law-enforcement bodies to ban the Nurcu movement, which is closely connected to Turkey's ruling Justice and Development Party. APA Interesting, check the last line, Gulen people make eat the thick end of the stick for the Turkish-Armenian rapprochement. Javid Huseynov [javid@azeris.com]

  • “Gök yere inse…”

    “Gök yere inse…”

    Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye için Azerbaycan topraklarının işgal altından kurtarılması konusunun en temel milli meselelerinin başında geldiğini belirterek, “Eski bir Türk deyişiyle; gök yere inse, Türkiye’nin bu pozisyonu değişmez” dedi.

    AA

    Ankara– Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Çek Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Jan Kohout ile görüşmelerin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında soruları yanıtladı.

    Azerbaycan’daki Türk Şehitliği’nde bayrakların indirilmesine ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Davutoğlu, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti yetkilileri ve 72 milyon Türk halkı için Azerbaycan bayrağı ve Türkiye bayrağının “ortak milletin bayrakları olarak, Türk bayrakları olarak aynı ölçüde aziz olduğunu” söyledi.

    Bakan Davutoğlu, Azerbaycan topraklarının Türkiye toprakları kadar kutsal olduğunu ve bu toprakların işgalden kurtarılmasının kendileri için en temel milli meselelerin başında geldiğini kaydetti. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Bir kere bu pozisyonumuz böyle devam edecek. Eski bir Türk deyişiyle; gök yere inse, Türkiye’nin bu pozisyonu değişmez. Bu, ilkesel bir tutumdur. Azerbaycan’ın bağımsızlığı için Anadolu’nun her bir köşesinden ve şu anda sınırımız içinde olmayan Balkanlar’dan, Orta Doğu’dan, Halep’ten gelip de Azerbaycan topraklarında şehit düşmüş şehitlerimiz, bu şehitlerimizin gölgesinde uyuduğu bayrağımız ve o şehitlerimiz için fatiha okunan şehitlik camimiz, her şeyden önce Azerbaycan halkının izzetine, onuruna emanet edilmiştir. Biz bu izzet ve onura saygı gösterileceğini bekliyoruz, gösterileceğinden de eminiz, bu konuda bir tereddütümüz yoktur. Bize söylenen geçici bir düzenleme, bir restorasyon faaliyeti çerçevesinde bu tedbirlerin alındığıdır. Bu emanet bizim ortak emanetimizdir.”

     

    “Bizim Azerbaycan halkına güvenimiz tamdır”

    Davutoğlu, Türkiye’nin dünyanın her yanına yayılmış şehitlikleri bulunduğunu ve kendisinin de bu şehitlikleri sürekli ziyaret ettiğini hatırlatarak, Yunanistan’ın Korfu adasında tek bir Türk’ün dahi bulunmadığını, ancak orada da Türk şehitliğinin olduğunu ve Türk bayrağının dalgalandığını kaydetti.

    “Bizim Azerbaycan halkına güvenimiz tamdır” diyen Davutoğlu, “Onların Türkiye muhabbetini biliriz. Türkiye ile Azerbaycan arasına nifak sokma çabalarına da hiçbir zaman izin vermeyeceğiz” dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve kendisinin her zeminde verdiği güvencelere rağmen böyle nifak sokma çabalarının ortaya çıkması durumunda buna en doğru cevabı “Azerbaycanlı kardeşlerin, kaderdaşların, tarihdaşların, soydaşların” vereceğinden emin oluğunu söyleyen Davutoğlu, bu konuda tereddütleri bulunmadığını bildirdi.

    Bu konudaki çabaların bundan sonra da artarak devam edeceğini ifade eden Davutoğlu, hem Cumhurbaşkanı ve Başbakanın, hem de kendisinin tüm görüşmelerde işgal altındaki Azeri topraklarını gündeme getirdiklerini ve bu sorun çözülünceye kadar da her fırsatta bunu gündeme getirmeye devam edeceklerini belirtti.

    “Kim ne söylerse söylesin, Türkiye’nin bu politikası devam edecektir. İşgal altındaki Azerbaycan topraklarının işgalinin bitmesi yönündeki politikamız da, bu konudaki ilkesel tutumumuz da, bu konuya çözüm bulunana kadar devam edecek. Türkiye açısından herhangi bir spekülasyona mesnet teşkil edecek bir politika değişikliği söz konusu değildir” diyen Davutoğlu, bunun özellikle Azerbaycan halkı tarafından doğru algılanmasına büyük önem verdiğini söyledi.

    Azerbaycan’ın doğal gaz konusunda “Türkiye’yi pas geçecek hatlar” arayışında olunduğuna dair açıklamalar yapıldığının hatırlatılması üzerine de Davutoğlu, halen taraflar arasındaki müzakerelerin devam ettiğini, bu müzakerelerin sadece Türkiye ile Azerbaycan arasında değil, uluslararası konsorsiyum tarafından yürütüldüğünü, kendisinin olumlu netice alınacağına inandığını ifade etti. Davutoğlu, uzun dönemli perspektiften bakıldığında da Hazar-Anadolu-Avrupa geçişinin herkes için stratejik bir geçiş olduğunu belirterek, bunların ticari mantık içinde ele alınması gereken konular olduğunu kaydetti.

    Bakan Davutoğlu, Bakü’de yapılacak olan Karadeniz Ekonomik İşbirliği toplantısına katılıp katılmayacağının sorulması üzerine de, bu ziyaretinin planlanmış bir durumda olduğunu, ancak Türkiye’nin gündeminin bilindiğini söyleyerek, sadece Kafkaslar’da değil, bölgede de son derece önemli konular olduğunu ve yarın da Milli Güvenlik Kurulu toplantısı yapılacağını belirtti. Davutoğlu, “Şu anda tabii planlanmış bir ziyaret var, ama olağanüstü bir şey olursa zaten haberdar ederiz” dedi.


    Protokollerin Meclis’e sevki

    Ermenistan ile imzalanan protokollerin TBMM’ye sevkine ilişkin bir soru üzerine Davutoğlu, hükümetin protokolleri Meclise sevk etmesi ile Meclis tarafından onaylanmalarının ayrı şeyler olduğunu anımsatarak, sevk işleminin doğal seyri içinde gerçekleşen bir süreç olduğunu, bunun bu hafta içinde olacağını, kendisinin de bu çerçevede Meclisi Çarşamba günü bilgilendireceğini bildirdi.

    Davutoğlu, “Ama bunun onay işleminin ne zaman olacağı Yüce Meclisimizin takdiridir. Biz her zaman bunu söyledik, hiçbir zaman ilkesel olarak ileride yanlış yorumlanacak yanlış bir söz, ne Cumhurbaşkanımız, ne Başbakanımız, ne de benden gelmiştir. İlkesel tutumumuz budur ve böyle devam edecek” diye konuştu.

    Azerbaycan’ın tutumundan üzüntü duyup duymadığının sorulması üzerine de Davutoğlu, şöyle konuştu:

    “Biz Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin sıradan bir ilişki olmadığına inanıyoruz. Tarihin çok testinden geçmiştir. Azerbaycan için bizim tarih boyunca neler yaptığımızı da, bağımsızlığını kazanmasından bu yana neler yaptığımızı da herkes bilir. Ve şunu tekrar temin ederek Azerbaycan halkına seslenerek söylüyorum; bundan sonra yapacaklarımız da şimdiye kadar yapacaklarımızdan daha az olmayacak, çok daha fazla olacak. Bu konuda hiç kimsenin tereddütü olmamalı.”

    Bakan Davutoğlu, kendisinin “üzülmesi gibi bir şeyin” söz konusu olmadığını ifade ederek, ortada bu anlamda histen çok rasyonel bir stratejik perspektif olduğunu, bölgesel barış kararlılıklarının sürdüğünü belirtti.

     

    Netanyahu’nun açıklamalarına yanıt

    İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Türkiye’nin arabuluculuğunu “dürüst bulmadığı ve istemediği” yönünde çıkan haberlerin sorulması üzerine Davutoğlu, çeviri yapılırken “dürüst” kelimesinin yanlış anlamalara sebebiyet verdiğini, aslında kullanılan kelimenin “tarafsız” olduğunu belirterek, “Bizim ne kadar dürüst bir arabulucu olduğumuzu geçen seneki İsrail-Suriye dolaylı görüşmeleri göstermiştir. O zaman, zamanın İsrail hükümeti tarafından da, Suriye hükümeti tarafından da takdir edilen bir arabulucuk girişimimiz olmuştur. Türkiye her zaman sadece bu konuda değil bölgesel ve küresel bütün konularda ilkeli bir tutum benimsemiştir ve benimsemeye devam edecektir” dedi.

    Türkiye’nin şu anda belli konularda gösterdiği hassasiyetin bu ilkesel tutumdan kaynaklandığını kaydeden Davutoğlu, ilkesel tutumunu sağlam zemine oturtmuş ülkelerin en doğru arabuluculuğu yapabileceğini kaydetti.

    “Bölgemizin tekrar barış dinamizmine dönmesi lazım” diyen Davutoğlu, bu gerçekleştiğinde ve taraflar da talep ettiğinde Türkiye’nin elinden geleni yapacağını vurguladı ve “Biz arabuluculuğu bizatihi değerli görmüyoruz. Arabuluculuk barışa doğru gidiyorsa değerlidir. Barışa gitmeyen arabuluculuğu, sadece PR (halkla ilişkiler) kastıyla yapmadık, yapmayız da…” diye konuştu.

    “Hizbullah’ın Türkiye’deki İsrail ve ABD hedeflerine yönelik saldırı yapacağı bilgisinin doğru olup olmadığı” sorulan Davutoğlu, bütün dış temsilciliklerin Türkiye’nin garantisi altında olduğunu ve onların her türlü korumasının alındığını ve alınmaya da devam edileceğini söyledi.

    Son zamanlarda basında Türkiye’de yaşayan Yahudilere yönelik saldırılarda bulunulacağı yönündeki haberleri de hatırlatan Davutoğlu, “Onlar bizim vatandaşlarımızdır, onların güvenlikleri azizdir. Kesinlikle Türkiye’de antisemitik bir tutum olmamıştır. Tarih boyunca olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır… Hem dış temsilcilikler, hem Yahudi kökenli vatandaşlarımız, diğer vatandaşlarımız gibi aynı haklara sahip olma bakımından, bizim güvenlik tedbirlerimiz altındadır” dedi.

  • “Sakın başka açılım yapmayın”

    “Sakın başka açılım yapmayın”

    CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’a “Sakın başka açılım yapmayın, sizi ABD ve AB’li dostlarınız bile kurtaramaz” diye seslendi.

    ANKA

    Ankara– CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, yaptığı yazılı açıklamada, AKP’nin “PKK’lileri davul-zurna ve çiçeklerle karşılayıp affettiği”ni savundu. Arıtman “Ama terörle mücadele eden komutanları Silivri hapishanesinde çürütüyorsun. Gazetecileri, aydınları, bilim adamlarını, hekimleri, terör örgütü üyesi olma suçuyla yargılıyorsun. Şehit yakınlarının şehitliklerde bir çift söz söylemesini bile yasaklayıp, onları şehit edenleri çiçeklerle karşılayıp affedeceksin” dedi.

    AKP’yi ‘adaletin çivisini çıkarmak’la suçlayan Arıtman “Ermeni açılımıyla köşeye sıkışmış Ermenistan’ı kurtardınız. Kürt açılımıyla dağdaki inlerine sıkışmış PKK’lileri kurtarıyorsunuz. Kıbrıs açılımıyla Kıbrıs Türk Devletini yok ediyorsunuz. Sakın ha başka açılım yapmayın, yoksa sizi ileride ABD’li, AB’li dostlarınız bile kurtaramaz” dedi.

  • Protokole karşı çıkanlar azalıyor mu?

    Protokole karşı çıkanlar azalıyor mu?

    Ermenistan Sosyolojik Araştırmalar Merkezi Başkanı Gevorg Poghosyan, Ermenistan ve Türkiye’de gerçekleştirilen anketlerin, protokollere karşı çıkanların oranının yüzde 70’ten yüzde 54’e gerilediğini gösterdiğini açıkladı.

    ANKA

    Erivan– Erivan’da bir basın toplantısında düzenleyen Ermenistan Sosyolojik Araştırmalar Merkezi Başkanı Gevorg Poghosyan, Türkiye ve Ermenistan’da yapılan kamuoyu yoklamalarına göre, Eylül ayının başında yüzde 70 olan mutabakata karşı olanların oranının yüzde 54’e indiğine dikkat çekti. Ermenistan Devlet Radyosu’na göre, Merkez, bu azalmayı hükümetlerce halka verilen izahın etkisini bağladı.

    Bu arada, söz konusu anketlere göre, Türkiye ile Ermenistan arasındaki protokolleri reddedenlerin oranı, Türkiye’ye göre Ermenistan’da daha yüksek düzeyde bulunuyor.

  • Sevr’e uygun harita

    Sevr’e uygun harita

    Fransız Le Figaro gazetesi, Ermenistan’ın sınırlarını, Sevr Antlaşması’na uygun bir biçimde gösteren bir harita yayımladı. Haritayı yansıtan PanArmenian ise haritanın CIA ve ABD Enerji Bakanlığı’nca çizildiğini öne sürdü.

    ANKA

    Paris/Erivan– PanArmenian, Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Le Figaro tarafından yayımlanan bir haritayı yansıtırken haritada Ermenistan’ın sınırlarının, Sevr Antlaşması’nın hükümleri doğrultusunda belirlendiğini kaydetti. Bu arada, PanArmenian, Fransız serbest gazetecisi Jean Eckiyan’a dayandırdığı haberinde, “Türkiye üzerinden geçen enerji koridorlarına ilişkin haritanın CIA ve ABD Enerji Bakanlığı’nca çizildiği” iddiasına da yer verdi.

  • Nabucco ve Azerbaycan

    Nabucco ve Azerbaycan

    From: ena@ena-ajans.com
    To: zaur.aliyev@gmail.com
    Subject: DOSYA SAVAŞLARI GELİYOR

    Türkiye Azerbaycan’ı yalnız koymak istemedi.  Tam tersine, Azerbaycan Türkiye’ye kardeşliğe sığmayan bir oyun oynadı, yalnız koydu..

    Nasıl derseniz, izah edeyim:

    nabucco-1nabukco-2

    Yalnız Türkiye için değil, Avrupa ve Bölgemiz için de hayati öneme sahip “Nabucco Doğalgaz Boru Hattı” için 13.07.2009 tarihinde Ankara yapılacak imza törenine Azerbaycan da davet edildi. Projenin yapılması, Rusya’nın Avrupa’daki tekel Gaz satıcılığına son verecekti. Rusya başından beri projeyi sabote etme çalışmaları yapıyordu. Bu çalışmalardaki en samimi yandaşları da Türkmenistan ve Azerbaycan idi. Davetli olmalarına rağmen yapılan imza törenine Rusya ve Türkmenistan iştirak etmedi. Azerbaycan ise lütfen bir Bakanını gönderdi.

    Başbakan Erdoğan konuşmasında “bu Boru Hattı öncelikle ilk aşamada Azeri gazının taşınmasını, sonraki aşamada ise Türkmenistan, Irak, Suriye, Mısır ve Katar’dan sıvılaştırılmış doğalgazın taşınmasının öngörüldüğünü” ifade ediyordu ama, Kardeş Azerbaycan’ın Cumhurbaşkanı yoktu. Akıllarınca Türkiyeye tavır koymak manasına başka ülkelerin Cumhurbaşkanlarının, Başbakanlarının (*) bulunduğu törene Azerbaycan Cumhurbaşkanı gelmiyor, tam tersine Rusya’ya gidiyordu.

    Türkiye Ermenistan’la imzalanacak anlaşmaların görüşmelerini yaparken anlaşmaların en önemli noktası “Yukarı Karabağ” sorunu idi. Rusya, görüşmelerde “Türkiye’nin Yukarı Karabağ şartını koymayacağını” Aliyev’e söyleyerek O’nun Ankara’daki törene gelmesini önlediği gibi, “Yukarı Karabağ” sorununu Türkiye’nin değil, Ermenistan’da büyük nüfuzu bulunan Rusya’nın çözeceğini de söyleyerek Aliyev’e tesir etti. Bu sebepledir ki, İmza törenine gelmeyen Aliyev 4 gün sonra 17.7.2009 da Moskova’ya gitti. “Yukarı Karabağ” sorununu çözecek diye kurulan Minsk Grubu ile bir araya geldi.

    İtar-Tass ajansı, Moskova’daki zirveye, Ermenistan Dışişleri Bakanı Edward Nalbandyan, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov, AGİT Minsk Grubu eşbaşkanları Yuri Merjlikin (Rusya), Bernard Fassier (Fransa), Matthew Bryza (ABD) ve AGİT dönem Başkanı Polonya’nın özel temsilcisi Andrzej Kasprzyk’in katıldığını duyurdu.

    Minsk, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) şemsiyesi altında Azerbaycan Ermenistan arasında Yukarı Karabağ sorununu çözmek için kurulmuş, ancak Azerbaycan lehine hiçbir çalışmada bulunmamış, aksine işgal atındaki bölgelerde “referandum” yapılarak sorunu Ermeniler lehine çözme teklifinde bulunuyorlardı.. Halbuki Türkiye “Yukarı Karabağ” sorununu Ermenistan ile olan görüşmelerde, hatta Erdoğan’ın Obama ile yaptığı görüşmede bile önemle ele alınıyordu. Obama ile görüşen Başbakan Erdoğan, Minsk Grubu’nun bu süreçte daha etkin yol almasının işi kolaylaştıracağı görüşünü ifade ediyordu.

    Tam bu sırada bomba gibi bir olay meydana geldi.

    Nabucco imza törenine gelmeyen Rusya, Enerji’de Türkiye’nin kazandığı önemi idrak ederek, ilerde rakip olma yerine ortak olma seçeneğini seçiyordu. Aliyev’in Moskova’ya gidişinden 20 gün sonra Rusya Başbakanı Putin, 08 Ağustos 2009 Ankara’ya geliyordu. Türkiye ile Rusya arasında imzalanan 20 ayrı anlaşma, Türkiye’nin enerji üssü haline gelmesinin yanı sıra orta vadede, Türk halkına da önemli katkılar sağlayacaktı. Anlaşmalar sonucunda Türkiye ile Rusya arasında, doğalgaz fiyatlarının yeniden ele alınması kararlaştırıyordu. Türkiye birçok kez, Rusya’dan aldığı doğalgazın fiyatını yüksek bularak düşürmek istemiş, ama tekel olan Rusya’nın cevabı her defasında “hayır” olmuştu.

    Türkiye Doğalgaz ihtiyacının 2/3 ü Rusya’dan almakta idi. Görüşmelerde ayrıca,  Mavi Akım-2 doğalgaz boru hattının İsrail’e uzatılması, Samsun-Ceyhan petrol boru hattı ve Güney Akım doğalgaz boru hattı üzerinde duruldu. Güney Akım’la ilgili projenin imza törenine İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi de katıldı.

    Nabucco’ya gereken önemi vermeyen Azerbaycan yönetimi, ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Asya işlerinden sorumlu Müsteşar Yardımcısı Matthew Bryza’nın ağzıyla Türkiye’ye mesaj veriyordu: ”Azerbaycan’ın da Nabuco hattına tedarikçi olmaya hazır olduğunu hatırlatan Bryza bu durumun Ermenistan-Türkiye ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerini de olumlu etkileyeceğini” söylüyordu.

    Diğer taraftan, Minsk Grubunun soruna netice getirmeyeceğini çok acı bir şekilde idrak eden Aliyev şimdi “Minsk Grubu, şimdiye kadar fonksiyonunu ifa edemedi” demeçleri vermeye başladı.

    Durum bu olunca; Türkiye’nin Ermenistan ile yaptığı anlaşmalarda “Yukarı Karabağ” sorununun açık olarak yer almamasına Azerbaycan bir şey diyemedi. Deselerdi bile Türkiye’nin cevabı; “Yukarı Karabağ sorununu Rusya-Fransa-ABD’nın bulunduğu MİNSK ve özellikle Rusya tarafından çözülmeye çalışıldığını, Türkiye’nin bu durumda onların alacağı sonucu beklemek zorunda olduğu” şeklinde olacaktı.

    Yaptıkları yanlışın farkına vardığını sandığımız Azerbaycan yönetimi, Rusya’nın hem Minsk, hem de Doğalgaz Boru Hattı anlaşmalarında sonucu kendi menfaatlerini düşündüğünü görmüş olmaları gerekir. Bu sebepledir ki Ermenistan ile anlaşmanın imzalanmasına Azerbaycan Hükümetinden değil, milletvekilleri ve basından itiraz sesleri yükseliyor.

    Bütün bu durum Azerbaycan halkı tarafından bilinmediği için, onların bize “Türkiye niçin böyle davranıyor” demeleri normal. Ama, işin iç yüzü bundan ibarettir. Buna rağmen Türkiye Kıbrıs’ta olduğu gibi, “Yukarı Karabağ” sorununda da bütün dünyada haklı olduğunu kurnaz siyasetiyle sağlayacaktır.

    SON …..

    .NOT:

    (*) Törene Gürcistan Cumhurbaşkanı Sakaşvili, Avusturya Başbakanı Werner Fayman, Bulgaristan Başbakanı Sergei Stanishev, Macaristan Başbakanı Gordon Bajnai, Romanya Başbakanı Emil Boc, Irak Başbakanı Nuri El-Maliki, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso katıldılar. Ayrıca, ABD Avrasya Enerji Özel Temsilcisi Büyükelçi Richard Morningstar, Senato Dış İlişkiler Komitesi Cumhuriyetçi Parti Grubu Başkanı Senatör Richard G. Lugar, AB Komisyonu Enerji Komiseri Andris Piebalgs, Almanya Federal Ekonomi ve Teknoloji Bakanlığı Devlet Sekreteri Jochen Homann, Avusturya Federal Ekonomi Bakanı Reinhold Mitterlehner, Azerbaycan Sanayi ve Enerji Bakanı Natık Aliyev, Bulgaristan Ekonomi ve Enerji Bakanı Petar Dimitrov, Gürcistan Enerji Bakanı Aleksandre Khetaguri, AB Dönem Başkanlığı Temsilcisi Mikael Eriksson, Macaristan Ulaştırma İletişim ve Enerji Bakanı Peter Honig, Mısır Petrol Bakanı Amin Sameh Samir Fahmy, Romanya Ekonomi Bakanı Adriean Videanu, Suriye Petrol ve Mineral Kaynaklar Bakanı Sufian Al-Allao, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Direktör Riccardo Puliti, Avrupa Yatırım Bankası Direktör Thomas Barret ve Nabucco Uluslararası Şirketi Yönlendirme Komitesi Başkanı Werner Auli törende hazır bulundu.

  • Bakü’de Türk Bayrakları indirildi

    Bakü’de Türk Bayrakları indirildi

    protokoller calismakda

    2009-10-17 08:19:58

    AZER-ANIT-BAYRAKLAR

    Azerbaycan’ın başkenti Bakü’deki bir anıtta Türkiye bayrakları indirildi. İktidarı suçlayan Azeri muhalefeti ise olaya tepki gösterdi.

    Bursa’da oynanan Ermenistan-Türkiye futbol maçında Azerbaycan bayraklarının stada sokulmaması ve toplananların da çöpe atılması büyük tepki topladı. Azerbaycan’ın başkenti Baküde bulunan Türk şehitliğinde Azerbaycan bayrakları ile beraber dalgalanan Türk Bayrağı indirildi. Direkleri söküldü ve direklerin yerine beton döküldü.

    Azerbaycan’ın başkenti Bakü’yü 1918 yılında Ermeni-Bolşevik işgalinden kurtarırken şehit düşen Türk İslam ordusu askerlerinin anısına dikilen anıttaki bayrakların inmesi muhalefet partilerinin tepkisine yol açtı.

    MUHALEFET TEPKİLİ

    Azerbaycan parlamentosu yakınlarında bulunan mozolenin bayraksız görüntülerini yayımlayan yerel ‘ANS’ televizyonu yönetimden bu konuda hiçbir açıklama gelmediğine dikkat çekerek, kararın anıtın hemen yanıbaşındaki meydanda süren tamirat çalışmaları nedeniyle verilmiş olabileceğini kaydetti.

    Muhalif Müsavat partisi ise Türk bayraklarının çıkarılması olayını kınayarak, “Bakü yönetiminin bu adımı sadece Ankara hükumetine karşı değil, tüm Türkiye’ye yönelik bir faaliyetdir. İkili ilişkilerdeki gerginlik bile bu denli ciddi siyasi hataların yapılması için neden olamaz” açıklamasında bulundu.

    2009 ÜYELİK AİDATLARI VE BAGIŞLARINIZ

    THE FOLLOWING LINKS WILL TAKE YOU TO THE DUES AND DONATIONS PAGE

    Turkish Forum

    Hakkımızda (About Us) | Kayıt Ol (Subscribe) | Bize Yazın (Contact Us) | Bağışlarınız (Donations) | Güncelle (Update)

  • SEVAN İNCE’NİN ERMENİ KONUSUNDAKİ GÖRÜŞÜ

    SEVAN İNCE’NİN ERMENİ KONUSUNDAKİ GÖRÜŞÜ

    Biz 4 Ermeni arkadaş, geçen akşam dernekten çıkmış, Galatasaray’da nargile keyfi yapıyorduk. Laf döndü dolaştı malum konuya geldi. Baktım, herkes aynı husustan dertli: Ermeni asıllı bir Türk ve Sade bir T.C. Vatandaşı olarak Dünya’ya ses nasıl duyurulur?

    Ünlü bir sanatçı, politikacı veya bir dernek başkanı degilsin ki mikrofon uzatıp röpörtaj yapsınlar. Gazeteci degilsin ki fikirlerini köşenden dünyaya duyurabilesin. İyi de, biz bu işten sıkıldık. Bizim yerimize, bilir bilmez herkes konuşuyor. Bir tarafta “Ermenilere soykırım yapılmıştır” diyenler; diger yanda “soykırım yoktur” diyenler. Şimdiki moda ise “tarihçilere bırakalım” diyenler.. Soykırım yapılmıştır diyenlere bakıyorum, hepsi ya kindar Ermeni diasporası mensubu, veya bunlardan çıkarı olan siyaset erbabı. Yoktur diyenlere bakıyorum, bu konuda derin bir bilgileri yok ama adettir diye reddediyorlar.Tarihçiler deseniz, neyi ortaya çıkartacaklar, Allah Aşkına? Soykırımın belgesi mi olur?  Eskaza ortaya bir belge çıksa, muhakkak karşı bir de belge çıkar, tartışma sonsuza kadar sürer gider.

    Gerçegi, benden ve benim gibilerden başkası bilemez. Bizler, hadiseleri birinci agızdan dinlemiş kişileriz. Bizler Türk Ermenileri’yiz. Türk Ermenileri’nin Harici Ermeniler’den çok ciddi bir farkı vardır. Bizler, tehcir sırasında, ya Türkiye’de kalmışların veya tehcir bitiminde Türkiye’ye geri dönmüşlerin torunlarıyızdır. Bizler tek tip hikaye dinlememişizdir. Diaspora Ermenisi sadece ölüm hikayesi bilir. Olaylardan sonra geri dönmemiş ve komşularının mahçup yüzlerine tanık olmamıştır. Onlar, bu ölümler için  bütün Türk’leri suçlarlar. Olayları sadece soykırım olarak nitelerler.  Türk Ermenisi’nde ise daha bol ve daha degişik hikayeler vardır:

    Mesela, dedem, Erzincan’daki çiftliklerinden abisinin alınıp götürülüşünü ve onu kurtarmak için başçavuşa bir eşşek yükü altın fidye verdigini anlatırdı. Ne abi dönmüş  ne de altınlar. Anneannem, köydeki Ermeni delikanlıların nasıl silahlandırılıp çeteci yapıldıklarını anlatırdı. Üniformalarını yabancı lisan konuşanlar getirmiş.

    Büyükbabam, Kayseri’de tüm sülalesini kurtarmak için çırpınan Osmanlı Yüzbaşı’sı  Sinan’ı aglayarak anlatırdı. Sayesinde o sülaleden kimsenin kılına zarar gelmemiş. Bizler, katliam hikayeleri dinledigimiz gibi, bir Ermeni arkadaşı tehcire giderken  askerin önüne yatan Türk’lerin; veya, yurtlarına geri döndüklerinde onlara tekrar  kucak açan Türk komşuların hikayeleri ile de büyüdük.

    Onun için “bize sorulsun” diyorum. Kimse bizden daha objektif olamaz.  Bu hadisenin  bir uzun anlatımı vardır bir de kısa anlatımı. Kısası şudur:

    Tebaanın bir kısmı emperyalist güçlerin gazına gelip ayrılıkçılık yapmıştır. Buna kızan Osmanlı hükümeti bölgede tehcir kararı almıştır. Günün şartlarına göre tehcir (göç)  zor koşullar altında gerçekleşmiştir. Sürgünler, çoluk çocuk muhtelif şekillerde kırılmış ve kıyıma ugramıştır. Bu kırılma hastalık ve açlık sebebiyledir. Kıyım ise Osmanlı askeri tarafından organize bir şekilde yapılmamıştır. Hastalık dışındaki bu ölümler, münferit olaylardır ve sürgünlerin yanlarında götürdükleri altın paraları gasp etmeyi amaçlayan bölgenin eşkiyaları tarafından yapılmıştır. Başka cephelerde de savaşmakta olan Osmanlı askerinin sürgün esnasındaki cinayet olaylarını önleyecek sayıda ve güçte olup olmadıgı da bir tartışma konusudur. Hal bu iken, o bölgede bu olayların cereyan ettigi esnada, ülkenin batı bölgelerinde yaşayan Ermenilerin aynı şekilde bir zulme ugramadıgı göz önüne alınırsa, buna bir soykırım denemez. Pek çok başka kelime söylenebilir; soykırım hariç.  Kaldı ki, söz konusu 1.5 milyon Ermeni sayısı, ölü sayısını degil kayıp sayısını ifade eder.

    Biz Türk Ermenileri, iyi biliriz ki: Anadolu, bu olaylar esnasında veya sonrasında, Müslüman olmuş Ermenilerle doludur. Bu kişiler, daha sonra serbest olmasına ragmen kendi dinlerine dönmemişler ve geçmişlerini gizledikleri için kayıp hanesine yazılmışlardır.

    Sözün kısası budur.

    Konuşmak gerekirse biz konuşur olayların uzun hikayesini anlatırız. Bu konuda bizlerden daha iyi tarihçi de olmaz. Fransızlara gelince. Onlara da küflü peynir yemek düşer.
    Kalın saglıcakla

    Sevan İnce

    Sevan İnce yaşamını yitirdi
    Haberler – Genel Haberler
    Cuma, 23 Ocak 2009 16:22

    Zor yazılar vardır, bazıları “zordan öte”… İşte bu da öyle bir şey…

    Ancak bir dostun, bir destekçinin, dahası bir çocukluk, hatta bebeklik arkadaşının ardından yazılacak böylesi bir yazının “kolay olmayacağı” kesin.

    Bitip tükenmek bilmeyen bir mücadele, sürekli “ayakta kalma” savaşı vermek. Bunun yanında “kusursuz” ürünler ortaya çıkartmak ve vahşi piyasa koşulları içinde elde tutulan alanı korumak. Bunlar da kolay değil. Ve bunların yanında belki de bu yazıyı yazmak “en kolayı”

    Neler yaşadı, neler hissetti ve böylesi bir kararı nasıl aldı? Bunu bilmiyoruz. Belki hiçbir zaman da tam olarak öğrenemeyeceğiz.

    ECEL ACELECİ DEĞİLDİ

    TurkSail ailesinden işadamı Sevan İnce, 21 Ocak Çarşamba günü bu kararını yürürlüğe koydu. Sabah işyerinden ayrıldı, Kadıköy çarşı içindeki Surp Takavor Ermeni kilisesine geldi, ceketini çıkarttı, katladı, bir kenara koydu. Mektubunu duvara iliştirdi, ardından “dede yadigarı” silahı çıkartarak şakağına dayadı ve hayatına son verecek hamleyi yaptı.

    Ne var ki ecel onu almakta aceleci değildi. Sevan İnce, ağır yaralı durumda önce Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne kaldırıldı. Oradan da sevk edildiği Kısıklı’daki özel bir hastanede tedavi altına alındı. Umut yoktu, ancak “finiş hattına girmeden yarış bitmez” denir. Doktorlar da belki farklı bir ifadeyle aynı tavrı sergiledi.

    Sonunda Sevan İnce iki gün sonra “Finiş”ini tamamladı. Sabaha karşı nabzı durdu ve mücadele sona erdi.

    BİR PAKET SİGARA VE BİR KUTU KİBRİT

    Ayrıntılara düşkünlüğü ile tanınan Sevan İnce bunu “kalitenin vazgeçilmez unsuru” olarak görürdü.

    Birkaç yıl önce kaybettiği babasından “miras” olarak soyadından başka bir paket açılmış Samsun sigarası kalmıştı. Boğaziçi Üniversitesi mezunu İnce, sigara kullanmadığı için bu paketi  atmış ve işlerini büyütmek için kollarını sıvamıştı.

    Önce şapka, ardından balıkadam giysileri, dalış ekipmanları üreterek sahasını genişletti. 2000’li yıllardaki ekonomik krizde çalkantılı dönemlerden geçti. Ticari hayatında inişler ve çıkışlar yaşadı.. Ancak her olumsuzluğu da “fırsat”a döndürmeye çalıştı.

    Yelken kıyafetleri ve aksesuvarları, denizde koruyucu giysiler, yangında kullanılacak solunum sistemleri… Hatta Çanakkale Savaşları’ndan kalan ve arazilerde gömülü top mermilerini toplayıp bunları çelikle eriterek ortaya çıkarttığı sertifikalı “Gelibolu 1915” bıçakları… “Üretmek” adına her konuya el attı ve hiç vazgeçmedi… Ta ki 21 Ocak 2009’a kadar….

    Sonunda belki bıktı, belki sıkıldı, belki de yoruldu… Geçtiğimiz Çarşamba günü Kadıköy’deki kiliseye gitmek için ofisinden ayrılırken cep telefonunu almadı. Üzerine bir paket kibrit koyup masada bıraktı.

    Bundan önce kullandığı cep telefonlarını yenilerken “eskilerini” sağ kolu olan asistanı Nilay Üstünsoy’a bırakma alışkanlığı vardı. Belki son mesajında, “Babamdan kalan sigarayı bu kibritle yak ve işleri yürüt” mesajı verdi.

    “GERİYE KALAN CESETTİR”

    Bir yerlerde işler beklediği gibi gelişmedi ve Sevan İnce’yi böyle bir karara ve böyle bir sona getirdi. Sabaha karşı tedavi gördüğü hastanede “film bitti.”

    Her konuyu inceleyen, bilgi olarak sürekli kendini yenileme ihtiyacı duyan Sevan İnce için “ruhun bedenden ayrılması ile geride kalan cesetten başka bir şey değil“di. Onun bu düşüncesine saygı duyan eşi Ani İnce, ölüm haberi geldikten sonra organ bağışı için gerekli işlemleri başlattı.

    Prosedürlerin ve gerekli operasyonların tamamlanmasından sonra Sevan İnce muhtemelen Pazartesi günü düzenlenecek cenaze töreninin ardından Kadıköy Hasanpaşa’daki Ermeni mezarlığında toprağa verilecek.

    Her zaman çılgın projelere imza attın Sevan,

    Kabul etmek gerek, son hamlen en çılgın olanıydı.

    Bilmiyorum, istediğin bu muydu?

    Pruvan neta olsun.

    Serdar BAPOĞLU

    2009 ÜYELİK AİDATLARI VE BAGIŞLARINIZ

    THE FOLLOWING LINKS WILL TAKE YOU TO THE DUES AND DONATIONS PAGE

    Turkish Forum

    Hakkımızda (About Us) | Kayıt Ol (Subscribe) | Bize Yazın (Contact Us) | Bağışlarınız (Donations) | Güncelle (Update)

  • HAZMETTİRME reçetesi alacaktır

    HAZMETTİRME reçetesi alacaktır

    ERDOĞAN’IN ABD ZİYARETİNE MUHALEFETTEN TEPKİ YAĞDI:

     
    Hazmettirmek istiyorlar
    CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, yakın zamanda ABD Başkanı Obama ile Başbakan Erdoğan’ın ilişkilerinin iyice arttığını söyledi. Obama’nın Başbakan’ı hazmettirmek için ayağına çağırdığını savunan Arıtman, “Yakın zamanda Obama ile Erdoğan, iyice sıkı fıkı oldu. Birbirlerini çok sık görme ihtiyacı duyuyorlar. Acaba bu ihtiyaç ABD’nin çıkarlarının bir an önce gerçekleşmesinden doğan bir ihtiyaç mıdır?” diye sordu. Obama’nın Türkiye ziyaretinde, TBMM’de milletvekillerinin gözüne baka baka “Ermenistan’a arka çıkarak tarihinizle yüzleşin”, “Kuzey Irak’taki yönetimle anlaşın” talimatları yağdırdığını hatırlatan Arıtman, şunları kaydetti:

    Yol bulamadılar

    “Ondan sonra ardı ardına açılımlar başladı. Cumhurbaşkanı ve Başbakan verilen görevleri yapmak çabasındalar. Başbakan’ın aniden ABD’ye çağrılmasının nedeni, hazmettirmenin yolunu bulamadılar. Herhalde hazmettirme reçetelerini yeniden Başbakan’ın eline verecekler.
    Başbakan’dan tekrar bir baskı altına alınmak üzere verilen görevleri, verilen takvimde, süratle yapması istenecektir.”

     
    Türkiye açısından sakıncalı
    MHP Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu da, ABD Başkanı seçildikten sonra ilk ziyaretini Türkiye’ye yapan Barack Obama’nın, Türkiye’ye yağdırdığı direktiflerin bugün de devam ettiğini söyledi. Ziyaretir ardından Türkiye’de demokratik açılım adı altında bazı açılımların tartışıldığına dikkat çeken Yunusoğlu, bu açılımların hızlandırılması için Obama’nın Başbakan’a yeni stratejiler vereceğini kaydetti. Yunusoğlu, şunları söyledi: “Biz her zaman şunu savunuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devletini yöneten TBMM’dir. Onun yürütme organı hükümettir, Başbakan’dır. Dolayısıyla kendisi ve komşuları ile ilgili bütün kararları kendi iradesiyle almak zorundadır. Bunu başka devletlerin, hele hele süper devletlerin bir takım baskılarıyla icra safhasına konulmasını Türkiye’nin geleceği açısından sakıncalı görüyorum.”

     

    Yeni açılım ödevleri verecek
    Emekli Büyükelçi İnal Batu, ABD Başkanı Barack Obama’nın, Başbakan Erdoğan’a yeni ödevler vereceğini kaydetti. Batu, şunları söyledi: “Mahmur kampının boşaltılması ve özellikle Ermeni açılımını konuşacaklardır. Başbakan, Obama’ya ’Ben bu protokolleri Meclis’ten geçiremem, Ermenistan’a baskı yapın, Ermeniler ve Ruslar Dağlık Karabağ’dan çekilsin’ diyecek. Bunlar Türkiye açısından önemli konular. AKP iktidarı komşularla sıfır sorun diye bir slogan attılar ortaya. Daha sonra Azerbaycan’la neredeyse birbirimize giriyorduk ve İsrail ile ilişkilerimiz fevkalade bozuldu. Öyle sanıyorum ki ABD Başkanı, Erdoğan’a İsrail konusunda daha dikkatli olması yönünde uyaracak ve yeni açılımlara yönelik ödevini verecektir.” 
    ABD’nin PKK’nın elebaşlarını Türkiye’ye iade etmeye yanaşmayacağını belirten Batu, “Onları bir İskandinav ülkesine gönderecekler” dedi.

  • YAZIKLAR OLSUN

    YAZIKLAR OLSUN

    PKK bayrağı muamelesi yapmak utanç verici bir tutumdur!

     

    Bursa’nın skandal valisi
    Türkiye-Ermenistan maçında maçtan çok Bursa Valisi Şahabettin Harput konuşuldu. Önce bayrak yasaklayan sonra geri adım atan Vali, aynı gün içinde yaptığı açıklamalarla kendi kendini yalanladı

     

    Haber: Salim YAVAŞOĞLU
    Bursa Valisi Şahabettin Harput’un, Türkiye-Ermenistan milli maçında stada Azerbaycan bayrağının sokulmayacağını açıklamasıyla başlayan süreçte yaşanan skandalların ardı arkası arkası kesilmiyor. Kamuoyunun tepkisi üzerine çark eden, ancak iktidarın baskısıyla yasağı uygulatan, bu kez de bir grubun planörle bayrakla stada inmeyi planladığını bildiren Vali Harput, yine sözlerini düzeltme ihtiyacı hissetti: “Eylem model bir uçakla gerçekleştirilecekti.” Vali Harput’un birbiriyle çelişen bu açıklamaları şaşkınlık yarattı.

     

    Önce izin yok dedi
    Skandal süreç şöyle gelişti: Bursa Valisi Şahabattin Harput 9 Ekim 2009 tarihinde devletin resmi ajansı AA’ya yaptığı açıklamada, Türk bayrağı ve bayrağı temsil eden kırmızı-beyaz renkleri taşıyan atkı ve kaşkol benzeri kıyafetler dışında, hiçbir afiş, döviz ve pankartı stada sokmayacaklarını belirterek, “Azerbaycan bayrağı veya başka türlü flama ve sloganlarla buraya gelip, maç seyretmeye müsamaha göstermeyeceğiz ve müsaade etmeyeceğiz. Bunun böyle bilinmesi lazım” dedi.

     

    Sonra engelledi
    Olayın yargıya taşınması ve kamuoyundan gelen tepkiler üzerine geri adım atan Bursa Valisi Şahabettin Harput, bu defa açıklamasının yanlış değerlendirildiğini savundu. Harput, şunları kaydetti: “İyi niyetli, mütevazı olarak kendiliğinden yanında KKTC, Azerbaycan bayrağı taşıyanlara, -zaten Türk bayrağı olacaktır- taşkınlık ve sloganlarla böyle bir siyasi şeye çekmediği sürece herhangi bir engel olunmayacaktır.”  Vali Harput, bu açıklamayı yaptı ama, Ermenistan faktörünü hiç hesaba katmadı. FİFA’ya başvuran Ermenistan Futbol Federasyonu, Azerbaycan bayraklarını kast ederek, maçta yabancı ülke bayraklarının açılmasının engellenmesini talep etti.

    Şok talimat

    Başvuruyu dikkate alan FİFA, “Azerbaycan bayraklarıyla yapılacak eylemin durdurulmaması halinde maçı iptal edileceği” tehdidini savurdu. Bu aşamada devreye giren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bursa Valisi Şahabettin Harput’a gereğinin yapılması talimatını verdi. Böylece maçta Azerbaycan bayrağının açılması devlet eliyle engellendi.

     

    Önce planör dedi
    Sürecin bu şekilde noktalandığı tahmin edilirken, Bursa Valisi Şahabettin Harput yine sahneye çıktı. Vali Harput’un, 4 kişinin maç sırasında planörle Azerbaycan bayrağı ile stada inmeyi planladıklarını, ardından eylemin planörle değil, model uçakla yapılacağını açıklaması gündeme damgasını vurdu. Bursa polisi, maçın oynandığı Atatürk Stadı’nda Azerbaycan bayrağı açılmasını son anda önlediği ortaya çıktı  Olayla ilgili kendilerine “Genç Atsızlar” adını veren 4 kişi yakalandı.

     

    Sonra uçak oldu
    Bursa Valisi Şehabettin Harput eylemin planörle yapılacağını, 4 kişinin maç sırasında Azerbaycan bayrağı ile stada inmeyi planladıklarını söyledi. Vali Harput, daha sonra yaptığı açıklamada da sözlerini düzeltmek zorunda kaldı. Harput, eylemin planörle değil, model uçakla yapılacağını belirtti. Stadyumun üzerinde planörle Azerbaycan bayrağı uçuracak iddiasıyla 4 kişinin gözaltına alındığını  açıklamasının ardından ’planör değil, maket uçak’şeklinde düzeltilmesi konusunda ise Harput, “Yanlış bilgilerle. Arkadaşlar planör ile maket uçağı karıştırmış” dedi.

     

    Ermenistan-Türkiye maçı öncesi ve sonrasında kendisine yöneltilen eleştirilerle ilgili sorularımızı cevaplayan Bursa Valisi Şahabettin Harput, kendini savundu.  “Azerbaycan bayrağına karşı özel bir yasak getirmediğimizi açıkladık” iddiasında bulunan Harput  “İstismar edilmesine izin verilmeyecek” cümlesini de kullandığını ifade etti.

     

    ‘Katiyyen sözkonusu değil’
    Harput, “Ancak maç saatinden bir kaç saat önce FİFA kararı geldi. Futbol Federasyonu da ısrarla bu kararın uygulanmasını istedi. Aksi halde maçın iptal olabileceğini söylediler. Biz de gerekli önlemleri aldık. Zaten fazla bayrak gelmemiş. 250 civarında bayrak giriş kapısının yanına konulan kutuda toplanmış” açıklamasında bulundu.  Maç öncesinde Azerbaycan bayraklarına saygısızlık yapıldığını, bayrakların üzerinde bay-bayan WC yazılı kutulara toplandığını söylememiz üzerine Harput, “Bana da öyle bir bilgi geldi. Arkadaşlara sordum, ’böyle bir şey yok’dediler. Böyle bir şeye müsaade de, müsamaha da edilemez. Bana gelen yazılı raporda katiyyen böyle bir şey söz konusu değil” yanıtını verdi.

     

    Bize yapılan PKK’ya yapılmadı
    Türkiye’nin Bursa’da Ermenistan arasında oynanan milli maçta stada Azeri bayraklarının alınmamasına Azerbaycanlı siyasilerden büyük tepki geldi. Azerbaycan Demokratik Partisi Genel Başkanı Serdar Celaloğlu, “Azerbaycan Birleşmiş Milletler üyesi bir ülkedir. Herkes bayrağına saygı göstermelidir. Kimse bu bayrağı yasaklayamaz. Türkiye Azerbaycan bayrağına PKK bayrağı gibi muamele ederek utanç verici bir tutum sergilemiştir” dedi.

    Avrupa’nın talebi

    Azerbaycan Sosyal Demokrat Partisi genel başkanı Araz Alizade de, Türkiye’nin bu tür adımları AB üyeliği için yaptığını söyledi. Alizade, “Avrupa ülkeleri talep ediyor ve Ankara da yerine getiriyor” diye konuştu. Azeri APA ajansının haberine göre, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Yardımcısı Araz Azimov da, Bursa’da yapılan maç sırasında Azerbaycan bayrağına yapılan “saygısızlıktan” rahatsızlık duyduklarını dile getirmişti.

  • Protokoller ve Turkish Forum

    Protokoller ve Turkish Forum

    LOGO

    KAYA

    Arkadaslarım.

    Turkish Forumyönetiminin Türk Ermeni protokolleri konusunda analizi ve görüsü

    Sayın E. Buyukelci Pulat Tacar bey tarafından Aşağıdaki satırlarda son derece sade ve acık bir üslup ile size sunulmuştur.

    Bizim bugünkü görüşümüz, Turkiye nin bu sorunu tek başına çözmeye gücü yoktur. Ermenistan ise Karabag’dan vazgeçmemek için her turlu Politik oyunu deneyecektir.

    Turkiye ve Ermenistan’ı imza atmaya zorlayan ABD Ve Rusya ise bütün kozları ellerinde tutmaktadır. Bu Ağabeylerimiz ile Her üç devlet (Turkiye-Azerbaycan-Ermenistan) arasında, ağabeylerimizin isteklerine dayalı oyun devam edecektir.

    Oyunu dikkatli oynamaz isek, Oyunu dikkatli oynayabilecekleri doğru olarak seçmez isek, zayıf bir anımızda oyunu kaybetmememiz için hiç bir sebep göremiyorum. “Su Uyur Düşman Uyumaz” atasözü’nü yasadığımız müddetçe unutmamalıyız.

    Su an için Turkiye yi içerden kemiren onu ya bir Iran yapmak isteyen ya da toprak bütünlüğünü bölmek isteyen güçler hazır olarak beklemektedir. Turkiye ye “Osmanlının devamı Olacaksın Diyen” ve hatta ona Musul ve Kerkuk ü verip kendisi için yönetmesini isteyen bir Dis güç de mevcuttur.

    İhtiraslarını, maddi çıkarlarını  Turkiye nin üzerinde tutan Türkiyeli politikacılar ise her zaman olacaktır. Bu politikacıların aramızda olacağını Ulu Önderimiz bize maziden yolladığı. Asırlarca ileri gören  mesajları ile Nutukları ile acık olarak belirtmiştir. Bu konuda daha fazla yazmaya lüzum yoktur.

    Arkadaşlarım. Şayet ulusumuzun liderliğini yapacak kişi veya kişiler, Ulu önderimize yakin bir şekilde Turkiye yi ve Turkiye nin gücünü bilmiyorlar veya anlayamıyorlarsa, Kuvvetli bir Dis politika kuramıyorlarsa ve Uniter devlet yapısını sağlam bir şekilde sağlayamıyorlarsa. Protokoller sıfıra sıfır ve elde var sıfır olarak mevcudiyetini devam ettirecektir.

    Bu protokolleri onaylamanın veya onaylamamanın buğun için bir mana ve ehemmiyeti cok buyuk degildir. Bekleyelim, görelim ve bize düseni yapmaya devam edelim. Unutmayalım ki Turkiye yi Turkiye yapan Sivil Toplum Kuruluşları ve bu vatana kanlarını, canlarını adamış olan Şehit ve Gazi aileleridir. Hepimiz bunların bir parçasıyız, SON SOZ BIZLERIN, Bu vatan için karşılık beklemeden çalışan, didinen ve ölmeyi göze alanların

    Hürmetlerimle

    Dr. Kayaalp Buyukataman, Başkan

    Turkish Forum – World Turkish Coalition


    Pulat TACAR, Retired AmbassadorUNESCO, Vice President of Turkish National Comission

    From: Pulat Tacar [tacarps@gmail.com]
    Sent: Friday, October 16, 2009 11:17 AM
    To: turkish-forum-advisory-board@googlegroups.com
    Subject: [TFAB:6219] Protokoller

    Degerli TF katilanlari

    Soykitimi savlari ve  Ermeni Turk iliskilerinin hukuksal ve psikolojik yonleri  konusunda  bir kac makale yayimlamis oldugum halde,  Zürih’te imzalanan Protokoller konusundaki gorus degis tokusuna  neden katkida bulunmadigimi   mesaj  yollayarak ve telefon ederek soranlar   ve   suskunluguma farkli anlamlar yukleyenler  oldu. Oysa, bu konuda soylenebilecek her sey soylendigi icin.  naciz goruslerim  bilineni  tekrar etmekten ibaret olacagi kaygisi  agir basmaktaydi.. Ben de  ayni seyleri sakiz gibi cignemekten bikmistim.  Hatta  Erkaniharblerin  pek mebzul oldugu  bir ortamda, “Fussvoelker’e” (ayak takimi diye de  terceme edilebilir) dahil olmayi  bir ayricalik saymis ta olabilirim.

    Goruslerimi ozetlemem gerekirse, ( soykirim iddialarina  sonra donecegim)  kimi Ermenilerin  Dogu Anadolu topraklarinin bir bolumunu  Bati Ermenistan olarak nitelemelerinin  hukuksal ve  fiili olarak bir   deger tasimadigi gorusundeyim. Bu,   provokasyon,  densizlik  ya da bir  dudak istimnasidir (bilmeyenler icin yazayim “masturbation”  demektir )  bence;  Bu  fillleri yegleyenler de maasallah  pek mebzul…

    Bu nedenle  protokollerde  var olan uluslararasi metinlere   yollama yapilmasini   diplomatik metinlerde  sikca kullanilan  bir yontem olarak degerlendirdim.  Amiyane tabirle , “Ayvaz kasap, hepsi bir hesap” ta derler  buna
    Kars Anlasmasina  dogrudan  atif  yapilmamis  bulunmasi konusunda,  Ermeni yoneticilerinin  Ermenistan ile Azerbaycan arasindaki  toprak ve sinir ihtilaflari  pozisyonlarina  odaklandirmak gerekir .  Ne  de olsa   Ermeniler, Azerbaycan topraklarini bilfiil isgal etmis durumdalar ve  Yukari Karabag’da  kabul edebilecekleri  bir cozume  ulasmaga cabaliyorlar.

    Protokoldeki yollama ise  ise  Kars Anlasmasinin  Turk-Ermeni sinirini  ilgilendiriyor. Esasen imzadan once de  Ermeni Hukumeti sozcusu  Kars’ta  saptanan   Turk-Ermeni sinirini kabul ettiklerini soyledi.  Bunu rahmetli  Hrant Dink te bir kac kez yazmisti.

    Ben Ermeni   diyasporasinin  bu konudaki tepkisine  onem vermiyorum. “Batı Ermenistan pasaportu” konusunda  dolasan mesaji da   alay yonu  agir basan  bir  tebessumle karsiladim. Bundan iki yil once  Paris yakininda Versailles’da Batı Ermenistan konusunda  bir  toplanti da yapilmisti. Eveeet. İt urur  kervan yurur. “Caniniz cok ister ise ,  gel de  al  ”  dersiniz.

    Ote yandan, Turkiye’den toprak talep edenler  sadece  bazi Ermeni fanatikleri  degil.  Suriye  Hatay konusundaki taleplerinden  resmen   vazgecti mi?   En azindan vazgectigini  resmen  aciklamadi.  Karakolarda, okularda  Suriye haritalari Hatay’i  Suriye sinirlari icinde gosteriyor.   “Oh olsun,  pek iyi yapiyorlar”  demiyorum.  Kimliklerinin bir parcasini olusturan  dogmalar  derinlere inmistir. İz birakmistir. Bu yaralar zamanla kabuk bağlar. Kabuk dusunce de  sacede  ustu kapanmis bir yara izi kalirUzun zamanda  unutulur.

    “Su haritalari bir kaldirin  da oyle el sikisalim”  demeyen  Hariciye Vekilimiz  basta olmak uzere    Turkiye Suriye sinirini    ayiran baryer    el ustunde tasinarak  sembolik olarak kaldirildi  iki gun once.    Maasaallah, ” Yeni Mezopotamya uygarligindan soz ediliyor gunumuzde (Davutoglu); veya Osmanli Milletler Toplulugu’nun yeniden olusturulmasindan    dem vuruluyor (Hasan Celal Güzel)   Ne  güzel…?  Bu gunlerei de gorduk. Allah  istikbalimizi  hayir etsin…

    Gecen ay bizi ziyaret eden  bir  AB temsilcisi ile  yaptigim gorusmede   AB Turkiye’yi dislamaga devam ederse, akacak su yolunu bulur , ama    akacağı yon    dogu veya guney olur diye  soylesmistik.

    Dun   sayin Basbakan   Iraklilara  soyledi : Firat uzerinden  Irak’a   saniyede  ortalama 550  litre  su veriyormusuz.  Bunu saglamak icin gerektiginde Ataturk barajini baska kaynaklarla  beslemekteymisiz. Sinifta kalmis  ogrenci gibi sasirdim, kaldim… Yaa Huuuu    bu   Firat  Suriyeye akmiyor mu?  Dicle uzerinde baraj mi yaptik ta  Irak’in suyunu  kestik?   Yas ilerledikce  insan cografyasini da sasiriyor…. Vay halime.  Peki  Irak’in  suyunu  Suriyede yapilan  baraji    dizginlemiyor  mu?   Peki Asi’nin suyunu  Suriye kesmiyor mu ?  Uzatma  diyecekiniz.    Kisaltayim.

    Bu  gelismeler, Turkiye’nin  dunya uzerindeki konumunun  yeniden  cizilmege baslanmasi nin adimlari  sayilabilir mi?   Dun    askeri tatbikatin  uluslararasi  kanadinin  iptal edilmesi (ertelenmesi diyelim isterseniz)   “stratejik derinlik” duvarinin  ustune bir tugla daha konulmasi  anlamina geliyor mu?

    Bunu  alkislayanlar  Arap  ulkeleri tarihini  biraz  okumali bence…Suudiler ile  Suriyeliler arasindaki gerginligin tam bu sirada bir kac derece birden yukselmesinin anlami nedir? diye sorarak, sorunun yanitini veremeden   ve dagitmadan,  “esas oglana”   yani  ana konumuza  doneyim ve gelecege yonelik bazi tahminlerde bulunayim:
    a) Azerbaycan ile Ermenistan arasindaki sorunun cozumu bir kac asamada  olabilir. İlk etapta  5 veya 7 reyon Azerbaycan’a iade edilir. Ermenistan’i  Yukari Karabag’a baglayan koridor  Ermenistan tarafindan korunur. Azerbaycan’i Nahcivan’a baglayacak  koridoru ise   vermek istemeyecektir Ermenistan. Rusya kolunu bukebilir mi?  Gorecegiz.
    b) Daha sonra , buyuk cogunlugu  ( tamami dememek icin)  Ermeni nufusundan olusan Yukari Karabag ‘in statusu  tartisilacaktir.  Adina  konfederasyon mu denir, tam ozerklik mi denir ? bilemem , ama  burasi  ilk asamada Ermenistan’a baglanamaz ise  kuramsal olarak Azerbaycan icinde gozuken ama bilfiil ordan ayri olan bir bolge durumuna donusur. Ayni modele  Gurcistan’da da  rastlamaktayiz. Rusya    Gurcistan icin  de  gecerli bir  emsal olacagi icin  boyle bir cozume yonelecektir. Ya da  Kosova’ da pazarlanan ornek te  bir  cozum olabilir.  Avrupa Birliginin  saman altindan su yuruterek Bosna’da Sirpska Republika icin  uygulamaya koydugu cozum  de   bir secenektir. Begen, begendigini al…
    ( Meraklisi hemen not etsin: bu  modellerin  KKTC icin uygulanmasi tabudur, yassahtir  hemserim …)
    c)Turkiye  Hukumeti ve TBMMdeki  Adalet Kalkinma Partisi cogunlugu acisindan  yukarida  (a) da belirtilen  etap     protokolun TBMM’de gorusulup ,”onaylanmasina izin verilmesi” icin  yeterli midir?
    (Bilen, bilmeyen icin bir parantez daha acayim. Zira, basin ve TV  yorumculari yalnis konusuyor…  Anayasamiza gore  TBMM  uluslararasi anlasmalari  onaylamaz. Hukumet tarafindan onaylanmasinı uygun goren  bir  kanunu onaylar. Arada fark var. Onaylanmasi uygun gorulurse  Hukumet   takdir edecegi bir zamanda bunu onaylar veya   onaylamaz ,   bekletir..)
    Bu  sorunun yaniti da   pek  belli degil. Basbakanin bazi sozleri  Yukari Karabag’da  cozum  alaninda ilerleme kaydedilmesini yeterli    olacagina  isaret ediyor.  Baska sozleri ise   ” cozum ” kosulunu  vurguluyor.
    Esasen  bizde  dananin kuyrugu da bu nedenle  kopacak.  Muhalefet , hukumeti sozunu tutmamakla  elestirecek. Yani “cozum” denilen sey neleri kapsar?
    Zira, Yukari Karabag sorununun   yukarida (b)  de  ele alinan cozumu icin   koprunun  altindan daha cok su akmasi gerekecektir.  Tam olarak cozum beklenirse  protokollerin onayi  cok  -ama cok- bekler.  Bu  da    arkalarinda  ayakta  durarak   ogrencilerinin gorevlerini yapmalarina nezaret eden hocalarimizin canini sikar.   Kuran kursu hocasi gibi Hoca efendi gibi  sallarlar sopayi, “yoksa mamanizi keseriz”  derler… Netekim..(Sayin Evren   cumlelerinin sonunda   hep netekim”  derdi. O donemden kaldi bu kotu  aliskanlik )

    Protokoller konusunda  soylenecek epey  sey var. Ama  baskalarini tekrar etmemek icin  susayim ve   gumus  yerine, altin alayim . Gene de bir hususa işsaret etmeden duramayacagim:

    Tarih  Komisyonu  denen   komite,  ya  toplanir, ya toplanmaz. Toplanmasi gecikir  diyelim  daha dogru olur.  Toplanir ise  soykirimi  konusunun  (tabusunun) ele alinmasini Ermeni tarafi kesinlikle kabul etmez.

    Soykirimi : yani  a)1915  doneminde vuku bulan olaylarin  1948 sozlesmesine gore   soykirimi sucu  sayilip sayilamayacagi  konusu.
    yani   b)  o olaylarin faillerinin,  Osmanli Ermenilerini  sirf Ermeni olduklari icin  yok etme kastini  tasiyip tasimadiklari konusu
    esas itibariyle  bir hukuk ve yargi sorunudur. Boyle bir kasit bulundugunu  en ufak bir kuskuya yer vermeden isbat edilmesi gerekiyor.  Bosna soykirimi davasinda
    Uluslararası Adalet Divani boyle dedi.

    Ermeniler  ve onlari destekleyenler bunun  gerceklesemeyecegini cok iyi biliyorlar. Bu nedenle  siyasal anlamda soykirimi terimini   ortaya attilar. Bir  de  “varligi tartisilamayacak tarihsel gercek”  terimi var.  Bu ikinci terim Holokost’un varligini inkar  edenlere   acilan   davalar  munasebetiyle  Avrupa İnsan Haklari Mahkemesi ictihatina girdi. İsvicre  Mahkemeleri   ve  isvicre Federal
    Mahkemesi ise  iki kararinda buna atif yapti. İlk  kararinda ise   Ermeni soykiriminin inkarini   suc saymadi  . (Bu konuya merak duyan  TF  okuyuculari   servis edilen iki makalemi okuyabilirler. Uzun konu burada tekrar etmeyeyim )
    Simdi ise   2010 yilinda yururluge girmesi beklenen AB Adalet ve İcisleri Bakanlari Konseyinin kabul ettiigi bir Yonerge var  onumuzde.  Bu  Yonerge 1948 Sozlesmesi kurallarini cigneyerek  ulusal mahkemelere  yetkili mahkemenin kararini beklemeden once, soykiriminin  yadsinmasini  suc sayma yetkisini veriyor. Daha dogrusu  bu  secenek  uye ulkelerin  Yonergeyi onaylarken kabul edebilecekleri seceneklerden biri.  Bir  cesit   “Demokles kilici”  denebilir.

    Tarih Komisyonuna doneyim:
    Efendim, kurulacak komisyon bir yargi organi degildir. Oraya bazi belgeler  ve veya veriler  getirir uzmanlar.Bu belgelerin icerdigi   fiillerin  soykirimi sayilip sayilmadigina  karar veremez uzman komitesi.  tartiğsamaz da. Diyelim ki yetkili olmadigi halde konuyu acti birileri.Bunlardan  bir bolumu   soykirimi sayilir diyecektir. Bir bolumu  sayilmaz  diyecektir. Ayrica hepsi  soykirimi  sayilir  dese bile, bunlar yargic degil ki. Ayni gorusu paylasmayanlari   temsil etmiyor ki.
    Esasen olaylarin soykirimi oldugunu dusunenlerin gorusleri  ile    soykirim niteligi yoktur diyenlerin de  gorusleri  de   degismez . Zira,Dogmadir bu. Dogma kayasini parcalamak   hemen  hemen imkansizdir.

    Bu nedenle bazi  hukumet uyelerimizin   “komisyonun varacagi sonucu kabul ederiz”  seklindeki  ifadeleri  yersizdir kanisindayim .
    Calismaya baslayacak komisyonun,  soykirimi  iddialarini  ileri surenlerin   soylem ve faaliyetlerini durdurmayacagini  simdiden bilmemiz  ve  olasi senaryolari buna gore  sekillendirmemiz gerekir .

    Diyaspora gibi Ermenistan Cumhuriyeti de  1915 olaylarinin soykirimi niteligi tasimadigini  soyleyemez.  Sayin Disisleri Bakaninin, Zurih’te yapmak istedigi konusmada  son derecede  ilimli bir ifadeyi bile  dinleyemediler. Soykirimi hukuku konusunda konusmak uzere Mart 2009’da Stokholm’e gidecektim. . Ele alacagim konulari sinirlamak  istediler ve sadece Avrupa  Parlamentosunun  soykirimina iliskinm kararlari konusunda  konusabilirsiniz  , baska soz ederseniz  sozunuzu keseriz  dediler  Su sirada  bu hastalğiklarinin tedavisi yoktur.

    Bu nedenle, kurulacak komisyonun  dolayli bile olsa  soykiriminin varligini yadsiyacak   belgelerin aciklanmasi konusunda bire mutabakat saglayamayacagi   kanisini tasiyorum.
    Olsa olsa  taraflar tarihte vuku bulan olaylar  hakkinda belge teati edebilirler. Viyana’da  kurulan bir uzlastirma girisimi bunu denedi. Ermeniler bizim belgelerimizi  aldilar, kendileri belgelerini vermediler. Zira verirlerse  “o konuyu ve o tabuyu ”  tartismaya acmis olacaklardi.

    Bu  durumda, protoklou hatali okumuyorsam ve yalnis  tefsir etmiyorsam,   isgal edilen Azeri topraklari alaninda  bir gelisme  saglanir  da  TBMM   ptotokollerin onaylanmasini uygun gorur ise ve Hukumet te onaylar ise,  sinirlar acilacak ve diplomatik iliski kurulacaktir.  Komitelerin kurulmasi ise  daha sonraya atilmist,r  protokoldeki takvimde.   orun buradadair. Bu  durumda  Ermeni tarafi  bizim soykirini savini gecersiz kilacagini umdugumuz Komitenin faaliyetini  engelleyecek, her  turlu bahane ile erteleyecektir.  –Bu  konuya   ve arzettigi   tehlikeye  Sayin Profesor Suheyl Batum da bir konusmasinda  degindi ve dogrusunun  Komitelerin  sinir acilmasindan once calismaya  baslamasi  oldugunun altini cizdi. eyse, simdiden  hazirlikli olalim diye istitraten  yazdim.

    Komite   basarisiz olursa  ne olacak?  Turkiye  diplomatik yoldan veya  bilim adamlarini  soykirimi savi ile karsilasilan ulkelere  yayarak, konunun tartismali oldugunu  ve   o  fiilerin  varligi tartisilamayacak olcude bir soykirimi sayilamayacagini  anlatmaga calisacak. Yani karsi gorusunu  anlatacak.  Karsi gorus ise   olaylarin  mukatele oldugu  kelimesinde dugumlenir kanisindayim.
    Bu   son derecede hassas  bir konudur ve  kanimca  ” carikli”  amatorlerin  insafina birakilamayacak derecede   ozen ister.  İkna sureci konusuna  Tanitim  sorunsalini ele alan bir baska incelememde   deginmistim.

    Daha acik  soyleyeyim :  Isvicre’de  Federal  Mahkemenin   aldigi  beraat kararindan sonra   Dogu Perincek’in ve  daha sonra  uc Turk vatandasinin   soykirimini inkar nedeniyle mahkum edilmesinin ardinda, o ulkede yapilmak istenen  provokasyon yatmaktadir. Bunu  birinci elden biliyorum . Bu nedenle Talat Pasa Komitesi faaliyetlerinin   ulkemize ve davamiza  bir yarar  saglamadiigi kanisinday,m. Asiri sagci, yabanci dusmani  İsvicre Halk Partisinin Baskani  ve o zamanlar Adfalet Bakani Blocher  , Sn. Perincek’i ve onu destekleyenleri  oyuna getirmistir.   Perincek te  İsvicre’de halk oyu ile  degistirilmis bulunan  Ceza Yasasinin  yeniden eski haline getirilmesini  isvicredeki eylemleri ile saglayacagini iddia etmisti. Oysa Blocher,   yabancilara  hakaret edebilmenin veya irk ayrimciliginin İsvicrede  cezasiz kalmasini  istiyordu.  Tum Avrupa  ülkeleri gibi  İsvicre de Ceza  Yasasina   irk ayrimciligi ve yabanci dusmanligi  sucunu koymustu. Buna  diger bazi Avrupa ulkeleri gibi  soykiriminin inkarini da eklemisti.  Bu geri donulmez bir  gelisimdi.  Bu   egilimi   – hele o ulkenin uyrugu olmayan bir politikacinin- tersine cevirecegini ileri surmesi  kabul edilemeyecek bir kiskirtma  sayildi o ulkede.   Ayni sekilde   Turkiye’de  disardan biri gelip te  bize gazel okumaga kalkarsa, neler olacagini siz dusunun…
    Ayrica, Ermeni tarafinin   Uluslararasi  Ceza Mahkemesini olusturan Roma Statusunun ongordugu suclar arasinda  soykirimi uzerine yogunlasmis bulunmasinin da  sonucta  pek te aleyhimize olmadigi  kanisindayim.  gecerken soylemis olayim. Neden boyle   dusundugumu  ise   adi Arif olan anlayacaktir. Daha fazla actirmayin kutuyu.

    Summa sumum
    Soykirimi  sanayii  yoluna devam etmek isteyecektir. Buna mukabil , basta ABD baskani olmak uzere  Metz Yegern’ciler  kendi cikarlarinin geregi   olarak  Turkiye- Ermenistan  protokollerinin  bir sekilde  uygulanmasini teminen taraflara baski uygulayacaklardir. Bu baglamda  soguk kanliligimizi muhafaza edelim derim.  Her   havlayan  yaratiklar, Harutlar  sinirlerimizi alt ust etmesin.  Hakli olan goruslerimizi  karari etkileyecek noktalara  anlatmak icin daha  fazla caba harcamaliyiz.  Ama bilelim ki  kitap yazmak   sorunu cozmuyor. Etkilemege calistiklarimiz , yazilanlari okuyarak  veya  binlerce sayfa belgeyi  inceleyerek gorus  degistirmeyeceklerdir.  Bir kac uzman disinda ,  digerlerinin okumaga  zamani  yoktur.
    Benden gorus serdetmemi isteyen bir kac arkadasimin  vebalidir yukaridaki  uzun sunus.   Degerli vaktinizi aldim ise ozur dilerim.

    Saygilarla ve dostlukla

    Pulat Tacar

    Pulat Tacar (Tacar, Pulat)

    • Kulturel Haklar, Dunyadaki Uygulamalar Ve Turkiye Icin Bir Model onerisi
      by Pulat Tacar
      Hardcover, Gundogan, ISBN 9755201351 (975-520-135-1)

    • Teror Ve Demokrasi
      by Pulat Tacar
      Hardcover, Bilgi Yaynevi, ISBN 975494847X (975-494-847-X)

    Pulat TACAR, Retired Ambassador
    UNESCO, Vice President of Turkish National Comission
    Articles in the Journals
    » The Tale of European Parliament’s 1987 Resolution Entitled
    Review of ARMENIAN STUDIES,Volume 3 – 2005, Number 9
    » The Analysis of the Alleged Armenian Genocide from the Legal and ethical Perspectives (English Summary of the Turkish Article)
    Armenian Studies,June-July-August 2001, Issue 2

    2009 ÜYELİK AİDATLARI VE BAGIŞLARINIZ

    THE FOLLOWING LINKS WILL TAKE YOU TO THE DUES AND DONATIONS PAGE

    Turkish Forum

    Hakkımızda (About Us) | Kayıt Ol (Subscribe) | Bize Yazın (Contact Us) | Bağışlarınız (Donations) | Güncelle (Update)

  • İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu, Chelsea Maçındaki ‘Kıbrıs Rumdur’ Pankartını Kınadı

    İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu, Chelsea Maçındaki ‘Kıbrıs Rumdur’ Pankartını Kınadı

    İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu, Apoel Nicosia ile Chelsea Futbol klubü arasında gerçekleşen futbol maçında 6 ayrı dilde gösterilen ‘Kıbrıs Rumdur’ şeklindeki ırkçı pankartları kınadığını açıkladı.

    Olayın UEFA tarafından gözden gelinemez bir hareket olduğunu belirten İTDF, yaptığı yazılı açıklamada şu görüşlere yer verdi: “Başta Türk toplumu olmak üzere Kıbrıs’ta yaşayan diğer toplumları yok sayan ve başkalarının varlığına tahammülsüzlüğün açık bir göstergesi olan bu girişimin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Apoel Nicoisa Futbol Klubü ve UEFA tarafından görmezden gelinmesi kabul edilemez. Kıbrıs adasında 1963 -1974 yılları arasında meydana gelen vahim olayları benzeri ırkçı zihniyetlerin körüklediği bilinirken günümüzde bir futbol karşılasmasında aynı yaklaşımın sergilenmesi adanın güneyinde EOKA zihniyetinin devam ettiğini açıkça göstermektedir. Adada ikili görüşmelerin devam ettiği bir süreçte bu gibi ırkçı girişimler üzücü olmanın ötesinde ürkütücüdür.”

    Rum takımı Apoel Nicoisa’ya gerekli cezanın verilmesi talebinde bulunan İTDF, “Bunun yanısıra, uluslararası müsabakalarda ırkçılık ve siyasi içerikli pankartlara sınırlama getiren UEFA ve Fifa’nın Kıbrıs Rum Kesimi’ne farklı uygulama yapması çifte standardı gözler önüne sermektedir. Oysa KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, 2006’da Türkiye’de Formula 1’in ödül töreninde Cumhurbaşkanı sıfatıyla ödül verdiği için Uluslararası Otomobil Federasyonu tarafından Türkiye 5 milyon Dolar para cezasına çarptırılmıştır. Geçtigimiz gün gerçekleşen Türkiye – Ermenistan karşılaşmasında stadyuma Azerbaycan bayrağı sokulmasını engelleme kararı alan, bununla yetinmeyerek stadyumu bizzat denetleyen FİFA görevlileri Apoel Nicosia- Chelsea maçında neredeydiler? Burada bir çifte standard olduğu çok açıktır.”sözlerine yer verdi.

    (CİHAN) (Cihan Haber Ajansı)

  • “Yakında Nobel alırlar”

    “Yakında Nobel alırlar”

    CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman Ermenistan’la imzalanan protokollere tepki göstererek “Ermeni soykırımı yaptık, özür diliyoruz diyerek Türk milletini katil ilan eden vatan hainlerini destekleyenler ‘tarih yazmıyoruz, tarih yapıyoruz’ diye övünüyorlar, yakında Nobel ödülü de alırlar” diye konuştu.

    ANKA

    Ankara– CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman yaptığı yazılı açıklamada, Ermenistan ile imzalanan protokollerin, ‘birilerini’, Türk milletinden, atalarından intikamının alındığı, süreç ilerledikçe de giderek daha çok alınacağı inancıyla çok sevindirdiğini savundu.

    Arıtman “Eli Türk kanına bulanmış Sarkisyan’la kucaklaşa kucaklaşa bir hal olundu, mutluluktan uçuyorlar. Bir futbol maçında Türk milletinin bayraklarına bile tahammül edemediler. On binlerce Türk şehidinin kanları ve canları pahasına sahip olunan Azerbaycan Türk’ünün bayraklarını Türk milletinin elinden zorla alarak sebze sepetlerine tıkıştırdılar, Türkiye’deki maçta Azerbaycan bayrakları olmasın diye FIFA’yı devreye soktular. Yazıklar olsun” dedi.

    Avrupa Birliği’nin ‘İstiklal Marşı’nı olur olmaz her yerde kullanmayın, okullarda Türk’üm, doğruyum, çalışkanım sözleriyle başlayan andı kaldırın’ dediğini de belirten Arıtman şunları kaydetti:

    “Bizi sözde demokrasiye boğup, sıcak suda yavaş yavaş haşlanan kurbağa misali canımızı, vatanımızı alacaklar. Biri ‘hazmettire hazmettire’, ötesi ‘üfleye üfleye’ halledecek. ‘Ermeni soykırımı yaptık, özür diliyoruz’ diyerek, Türk Milletini katil ilan eden vatan hainlerini ‘canım ne var bunda, bak ne güzel fikir özgürlüğü, ne güzel demokrasi’ diye destekleyenler ‘tarih yazmıyoruz, tarih yapıyoruz’ diye övünüyorlar. Yakında Nobel ödülü de alırlar.

    Nedir bu kinin, nefretin, düşmanlığın nedeni? Atatürk Nutuk da diyor ki; ‘Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki; bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların karnındaki, vicdanındaki asli cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an bile feragat etmesin.”

  • “Ermenistan bize PKK’den daha büyük kötülük yaptı”

    “Ermenistan bize PKK’den daha büyük kötülük yaptı”

    Azeri Milletvekili Samed Seyidov, Türkiye’de yaptığı temasların ardından açıklamalarda bulundu. Seyidov, ”Azerbaycan, PKK ile ilişki kursa Türkiye ne hisseder? Ermenistan bize PKK’den daha büyük kötülükler yaptı” dedi.

    AA

    Ankara– Temaslarda bulunmak üzere Türkiye’ye gelen Azeri milletvekilleri, 3 gün boyunca gerçekleştirdikleri ziyaretleri değerlendirmek üzere basın toplantısı düzenledi.

    Azeri Milletvekili Samed Seyidov, toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokolle ilgili Türkiye’de en yüksek seviyede görüşmeler gerçekleştirdiklerini, bu görüşmelerin tamamında ”Azerbaycan topraklarındaki Ermenistan işgali sona ermedikçe Türkiye’nin adım atmayacağı”nın vurgulandığını belirtti.

    Seyidov, bu nedenle heyet olarak ülkelerine, ”hem Türkiye Cumhuriyeti devleti hem iktidarı hem de muhalefetinin Azerbaycan haklarına zarar verecek bir adım atmayacağı duygularıyla döndüklerini” ifade etti.

     

    “Ermenistan bize PKK’den daha büyük kötülükler yaptı”

    Toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Azeri Milletvekili Fazail Agamalı, ‘‘Azerbaycan, kendisine verilen sözlerin tutulmaması halinde nasıl bir yol izleyecek?” sorusuna, ”Azerbaycan-Türkiye arasındaki kardeşlik, stratejik işbirliği son bulur. Sıradan komşu olur. Bu tehlike var” yanıtını verdi.

    Protokolün, ”Karabağ çevresindeki işgal sona ermeden” yürürlüğe girmesi halinde bu işbirliğinden Ermenistan’ın ”kazançlı” çıkacağını öne süren Agamalı, ”Azerbaycan, PKK ile ilişki kursa Türkiye ne hisseder? Ermenistan bize PKK’dan daha büyük kötülükler yaptı” diye konuştu.

    Gültekin Yunis ise Azerbaycan-Türkiye arasındaki kardeşliğin hiçbir zaman bitmeyeceğini vurgulayarak, ”Bu genetik bir kardeşliktir. Bu ebedi bir kardeşliktir” dedi.

    Türkiye’nin, Azerbaycan aleyhine hiçbir adım atmayacağına inandıklarını dile getiren Yunis, bu konuda Türk milletine güvendiklerini kaydetti.

    Bir başka soru üzerine Agamalı, Ermenistan’ın yılbaşına kadar işgal ettiği topraklardan çekileceğini düşündüğünü belirtti.

    Pashayeva Alasger de Türkiye-Ermenistan ilişkileri söz konusu olduğunda ‘‘Sarı Gelin” adlı türkünün medyada ”Ermeni türküsü” diyerek sunulduğunu belirterek, ”Oysa Azerbaycan’da bu türkünün özel anlamı var. Sarı Gelin’in Ermeni türküsü olarak çalınması, söylenmesi Azeri halkını üzmektedir. Buna son verilmesini rica ediyorum” dedi.

  • TURKIYE 2 – ERMENISTAN 0

    TURKIYE 2 – ERMENISTAN 0

    Bursada bilet ve bay rak krizi




    DHA 14 Ekim 2009

    FIFA’nın yasağına rağmen Bursa Atatürk Stadı’na Azerbaycan bayraklarıyla girmek isteyen taraftarlar polis tarafından engellendi. Stat çevresine kadar Azerbaycan bayraklarıyla gelen futbol severler çeşitli gösterilerle bu kararı protesto ettiler.

    İşte olaylardan görüntüler / WEB TV


    Öte yandan maça girebilmek için bilet bulamayan taraftarlar da tepki gösterdi. Tribüne giriş kapılarında toplanan yaklaşık beşyüz kişi, ‘Yönetim istifa’ şeklinde tezahüratlar yapıp, ‘Bizler Türk’üz Ermeni değil’ şeklinde sloganlar atarak Türk ve Azeri bayraklarını birlikte açtılar.

    KAMU-SEN BURSA İL TEMSİLCİSİ SELÇUK TÜRKOĞLU VE BERABERİNDEKİLER, MAÇ ÖNCESİ STAT ÇEVRESİNDE AZERBAYCAN BAYRAĞI DAĞITTI

    Türkiye ile Ermenistan milli takımları arasında Bursa’da oynanacak maç öncesi stat çevresinde Azerbaycan bayrağı dağıtıldı. Kamu-Sen Bursa İl Temsilcisi Selçuk Türkoğlu, beraberindekilerle birlikte gerçekleştirdiği bayrak dağıtımının ardından yaptığı açıklamada, maç biletlerinin ne şekilde, hangi şartlara göre dağıtıldığını öğrenmek istediğini bildirdi. Türkoğlu, FIFA’nın stada Azerbaycan bayrağı sokulmaması yönünde bugün verdiği kararı da çifte standart ve kabul edilemez olarak değerlendirerek, şunları kaydetti: “Bursalı taraftarlar, Bursalılar bu maçla birlikte Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarına, o işgalden kurtulması için sürgünde yaşayan 1 milyon Azerbaycanlının sürgünden kurtulması için Azerbaycan bayraklarıyla birlikte milli takımını destekleyecektir. Bu nedenle kapıların açılmasını, Bursalı taraftarlara kapıların kapatılmamasını istiyoruz, talep ediyoruz. Biz bu nedenle getirmiş olduğumuz Azerbaycan bayraklarını buradaki arkadaşlardan sonra stada girebilen arkadaşlara dağıtacağız. Azerbaycan bayraklarının olmadığı bir Ermenistan maçında Türk milleti dünyaya mesaj verememiş demektir. Bu nedenle Azerbaycan bayraklarıyla birlikte taraftarların stada alınmasını, federasyonun bu konuda kolaylık sağlamasını bekliyoruz” Yaklaşık 150 Kişilik grup ve onlara eklenenlerle birlikte oluşan yaklaşık 500 kişilik taraftar grubu daha sonra şarkılar söyleyerek bölgeden ayrıldı.

  • Top kimde? Kazak petrolü Ermenistan’dan akıtılacak

    Top kimde? Kazak petrolü Ermenistan’dan akıtılacak

    Arslan BULUT

    Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, Azerbaycan illerinden geri çekilmeyi değil, Karabağ’ı Ermenistan’a bağlayacak bir “güvenlik koridoru” oluşturmayı müzakere ettiklerini savundu ve “Aliyev yanlış konuşuyor. Toprak iadesi meselesini ne zaman ve nerede görüştüğümüzü söylesin” dedi.
    Türkiye’nin, 10 Ekimde imzalanan protokolleri onaylamaması durumunda, “gereken adımları atacaklarını” kaydeden Sarkisyan,  “Şu anda top Türkiye’de. Olayların gelişmesini beklemek için de yeterli sabrımız var” dedi.
    Tayyip Erdoğan, “Ermenistan, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmedikçe TBMM, protokolü onaylamaz” diye durumu idare ediyor. Peki şimdi “Top Türkiye’de” denildiğine göre, Erdoğan’dan nasıl bir adım atılması bekleniyor?
    Elbette Ermenistan sınırını açması isteniyor. Hem de yıl sonuna kadar. Aksi halde, 24 Nisan’a kadar ABD Kongresi’ne sunulacak yeni Ermeni soykırım tasarısı koz olarak kullanılacak!
    Gerçek durum ise biraz karışık! Sarkisyan da kendi halkına doğru bilgi vermiyor.
    * * *
    Gülseren Aytaş hatırlatıyor:
    * Mayıs 2009’da çıkan “ABD’li Diplomatın Karabağ Bombası” başlıklı habere göre ABD’li diplomat Bryza, “Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev’in Azeri halkını zor bir uzlaşmaya hazırlamaya çalıştığını, Karabağ’ın çevresindeki toprakların Azerbaycan’a verileceğini, Karabağ’ın ise yeni bir statüye kavuşacağını” söylemiştir. (13 Mayıs 2009, Milliyet, Cenk Başlamış’ın haberi.)
    * Protokollerin açıklanmasından sonra çıkan haberler de bu sözleri teyid etmektedir: Bulunan ara çözüme göre Ermeniler, Karabağ çevresindeki Azeri kasabalarından çekilecek, Karabağ ve Ermenistan bir koridorla bağlanacak, siyasi statü konusu zamana bırakılacaktır. (3 Eylül 2009, Milliyet, Cenk Başlamış’ın haberi.)
    * Yine başka bir habere göre, Aliyev hem Rusya hem de ABD ile yaptığı görüşmelerde Karabağ bölgesine geniş otonomi hakkı tanınmasını önermiştir. (4 Eylül 2009, Hürriyet, Nerdun Hacıoğlu’nun haberi.)
    * Güneri Civaoğlu ise 31 Ağustos Protokollerinin çok farklı bir boyutunu göstermiş,  “uluslararası petrol lobisi”nden edindiği izlenimleri özetle şöyle anlatmıştır: “Azerbaycan üzerinden gelen enerji Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattında taşınıyor. Rusya son zamanlarda Gürcistan’ı kendi nüfuz alanına dahil etmek planında mesafe aldı. ABD ve AB, bu nedenle tedirgin. Oysa… Türkiye- Ermenistan ilişkileri düzelirse, Azerbaycan ve Kazakistan enerji nakli Gürcistan’a gerek kalmaksızın doğrudan doğruya Ermenistan üzerinden gerçekleşebilir. Türkiye’ye varışı Rusya ipoteği altında olmaz. Dikkat ediniz, Ermenistan açılım planına Azerbaycan’dan resmi olarak sert tavır konulmadı.”
    * Güneri Civaoğlu, Azerbaycan’ın Türkiye’ye enerji akışında frene basması halinde Rusya’nın Türkiye’ye enerji garantisi verdiği şeklindeki fısıltıyı da aktarmış ve uluslararası petrol lobisine bunun sebebini sormuştur:  “Bu soruma ‘çok karışık işler bunlar’ cevabını aldım. ’Devler pazarlığı’belki de… ’Al Ermenistan’ı, bırak Gürcistan’ı’mı?” (3 Eylül 2009, Milliyet)
    * * *

    Aytaş devam ediyor:
    Atatürk, “Ermeni meselesi denilen ve dünya kapitalistlerinin iktisadî  yararlarına göre çözülmek istenen mesele, Kars antlaşması ile en doğru şekilde çözüme ulaştırılmış oldu.”  demiştir. Atatürk’ün “dünya kapitalistlerinin iktisadî  yararları” tespitinin ne kadar haklı olduğu böylece gözler önüne serilmiştir.
    Böylece “devler pazarlığında” Türkiye’nin payına soykırım sanığı sandalyesi, Azerbaycan’ın payına ise Karabağ’dan vazgeçmek düşmüştür. İki kardeş ülkenin ilişkilerinin zedelenmesi de cabasıdır.