Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın Genel Sekreter Yardımcısı Vigen Sarkisyan, Türkiye ile Ermenistan arasındaki protokollerin onaylanma süreciyle ilgili olarak bundan sonraki önemli adım için beliren tarihin 24 Nisan olduğunu söyledi.
Washington– Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan‘ın Genel Sekreter Yardımcısı Vigen Sarkisyan, Washington’daki düşünce kuruluşu Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (CSIS) Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme süreciyle ilgili konferans verdi.
“Protokollerin parlamentolarda onayına giden sürecin, Yukarı Karabağ ile bağlantı kurma gibi herhangi bir ön koşul içermemesi ve mantıklı bir zaman dili içerisinde olması gerektiğini” savunan Sarkisyan, “onay süreci uzadıkça yeni zorlukların da ortaya çıkma tehlikesinin bulunduğunu” söyledi. Sarkisyan, “21. yüzyılda beklenen, blokajlar, ambargolar değil, vizyoner liderlik” ifadesini kullandı.
Sarkisyan, “iki tarafın aralarındaki önemli anlaşmazlıkları bir kenara bırakıp ilişkilerini başlatarak bu sorunların çözümünü ikili çıkarları çerçevesinde daha sonra ele alabileceklerini” belirtti. “Dünyada aralarındaki her türlü soruna rağmen diplomatik ilişkilerini sürdüren birçok ülkenin bulunduğuna” işaret eden Sarkisyan, “protokollerin Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin aslında bir başlangıcını oluşturduğunu, bütün sorunların çözüldüğü anlamına gelmediğini” kaydetti.
“Sınırlar açılmalı”
“İki ülke arasındaki sınırın açılması gerektiğini” savunan Sarkisyan, “mantıklı ve normal olanın da AB üyeliği arzusu taşıyan bir ülkeyle AB’nin Doğu Ortaklığı girişimi üyesi bir ülke arasında sınırların açık olması olduğunu” söyledi.
Sarkisyan, “iki ülke arasındaki yakınlaşma sürecinin Ermenistan açısından, bölgedeki sorunların da çözümü anlamına geldiğini” ifade ederek, şöyle devam etti:
“Sorunları çözmenin en iyi yolu, bölgesel işbirliğinden geçer. Sınırların açılmasının her zaman büyük destekçisi olduk. Protokollerin hayata geçirilmesi, insanların birbirini daha iyi anlaması, ortak zemin ve çıkarların yaratılması ve komşular arasında en zor konuların ele alınmasına olanak verecek. Bu ulaşılamayacak bir hedef değil, bunu yapabilecek olgunluğa sahibiz. Bu ekonomik açıdan da hem bölgeye hem iki ülkeye yarar sağlayacağı gibi, insanlar ve sivil toplum arasında da temasları artırıp, aralarındaki anlaşmazlıkların çözümüne katkı sunacaktır.”
“Protokollerin onayının, Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki siyasi haritaya geri dönmesi için en iyi yol olduğunu” belirten Sarkisyan, “Türkiye, Avrupa-Atlantik güvenlik anlaşmalarında oynadığı büyük role, Gürcistan’la olağanüstü ilişkilerine ve Azerilerle neredeyse ailesel boyuta varan bağlarına rağmen, Güney Kafkasya’daki bölgesel süreçlerin fiilen dışında kalıyor. Çünkü bölgedeki bir kilit sorunda bir tarafta yer alarak, kendi kendisini izole etti. Protokollerin onayı, Türkiye’nin Güney Kafkasya’da söz sahibi bölge ülkesi olma rolünü yeniden kazanmasına olanak verecek” yorumunda bulundu.
“Budnan sonraki önemli adım için beliren yeni tarhi 24 Nisan”
Onay için “son süre” koymanın sakıncalarına değinen Sarkisyan, ancak protokollerle ilgili süreçte iki ülke arasındaki önemli gelişmelerin, belirli zaman kısıtlamaları sayesinde olabildiğini ileri sürdü. Örnek olarak, ortak açıklamanın 1915 olaylarının yıl dönümü olarak gördükleri 24 Nisan’dan önce, 22 Nisan’da yapılması, diğer önemli adımların Türkiye-Ermenistan futbol maçlarının olduğu zaman diliminde atılmasını veren Sarkisyan, sürecin bundan sonraki önemli adımı için beliren yeni tarihin ise 24 Nisan günü olduğunu savundu.
Süreçte diğer önemli bir zaman kriteri olarak da Türkiye’de 2011’de yapılması öngörülen genel seçimleri gösteren Sarkisyan, hükümetin seçim sürecine girecek olması nedeniyle belirli bir süreden sonra adım atmasının zorlaşacağını bildiklerini belirti.
“TBMM’nin kararını bekleyeceğiz”
Sarkisyan, protokollerin onayı için önce TBMM’nin kararını bekleyeceklerini, eğer TBMM protokollerden yana tavır ortaya koyarsa, Ermeni parlamentosunun da buna olumlu karşılık vereceğinden şüphe duymadığını belirtti.
“Ermenistan’ın bu süreçte iç politikada aldığı riskleri, parlamentodaki çoğunluk partisi olarak Türkiye’deki iktidar partisinin de alması gerektiğini” savunan Sarkisyan, “uluslararası aktörlerin desteğinin önemli olduğunu, ancak artık kararı iki tarafın alması gerektiğini, sürecin ilerlemesi için uluslararası baskının artık bir etkisinin olmayacağını” savundu.
Sarkisyan, “Protokollerin parlamentoda onayı hikayenin sonu değil, başlangıcı. Daha sonra daha zor bir aşama olan, uygulama ve bunu sürdürülebilir kılma aşamasına geçiyoruz ki, bunu sadece iki taraf (Ermenistan ve Türkiye) yapabilir” dedi.
“Sürecin aksaması yeni şüpheler, hayal kırıklıkları doğuracak”
Sarkisyan, Ermeni tarafı olarak süreci ileri götürmeye hazır olduklarını çok net biçimde ortaya koyduklarını, Türkiye’den de bu adımı beklediklerini söyledi.
Sürecin aksaması halinde riskleri en aza indirmek için uluslararası toplumun çıkış stratejisi üzerinde düşünmesi gerektiğini, Ermenistan olarak da bunu yaptıklarını kaydeden Sarkisyan, “Şundan eminim, sürecin aksaması bölgeyi, normalleşme sürecinin başladığı dönemden bile geriye götürecek ve yeni şüpheler, hayal kırıklıkları ve güvensizlikleri doğuracak” dedi.
Sarkisyan, uluslararası çapta fakirlikle savaşan bir oluşum olan G-20’nin bir üyesinin, yoksulluğun yüksek düzeyde olduğu bir ülkeye tek taraflı ambargo koymasının normal olmadığını, uluslararası toplum ve G-20 ülkelerinin, sınırın açılması yönündeki mevcut fırsatın değerlendirilmemesi halinde konuyu Türkiye’nin dikkatine getirmesi gerektiğini savundu.
“Tasarılarla protokol arasında bağlantı kurmak istemiyoruz”
Bir soru üzerine, çeşitli ülkelerin parlamentolarında gündeme gelen Ermeni tasarıları ile protokoller konusu arasında bir bağlantı kurmak istemediklerini kaydeden Sarkisyan, tasarılarla ilgili diğer ülkelerdeki gelişmeleri dikkatle izlediklerini, ancak etkide bulunmadıklarını ve özellikle ABD Kongresi gibi büyük ülkelerin parlamentoları üzerinde baskılarının söz konusu olmadığını söyledi.
Ermenistan Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararıyla ilgili Türkiye’nin endişelerinin ise “temelsiz” olduğunu öne süren Sarkisyan, Ermenistan anayasası gereği önemli uluslararası anlaşmaların parlamentoda onayından önce Anayasa Mahkemesinin önüne geldiğini, Anayasa Mahkemesinin yürütme organının yerini alması diye bir durumun söz konusu olmadığını söyledi.
Bir başka soru üzerine, sürece dair karamsar olmadıklarını belirten Sarkisyan, “Seçim bize bağlı. Eğer istersek yapabiliriz, istemezsek binlerce bahane bulabiliriz” dedi.
Sarkisyan, protokollere göre, tarihsel boyuta ilişkin kurulması öngörülen alt komisyonda 1915 olaylarının da gündeme geleceğini, ancak bu olayların “Ermeni soykırımı” olup olmayacağının tartışılacağına inanmadığını ifade ederek, “Çünkü TCK’de ‘soykırım’ sözcüğünün kullanılmasını yasaklayan düzenleme varken, bunun açık olarak tartışılması çok zor olacak” dedi.
1915 olaylarının uluslararası boyutta “soykırım” olarak tanınmasını, genel anlamda “soykırım” suçunun dünyada bir daha tekrarlanmaması açısından gerekli gördüklerini ifade eden Sarkisyan, “1915’te neler olduğuna dair, ‘zaten bilinen bir şeyi” ülkelere kanıtlamak zorunda olmadıklarını” da söyledi.