Honoré De Balzac, “Köylüler” adlı eserinde, toprak aristokrasisi ile burjuvalar ve topraksız köylüler arasında çatışmayı anlattı.
Köylüler bir karış toprakları olsun, eksinler, biçsinler ve emeklerinin karşılığını isterler.
Giderek burjuvaziyi etkilerler ve burjuvalar çevirdikleri sayısız entrikalarla, hilelerle yasaları uygulanamaz duruma sokar ve toprak aristokrasinin gücünü zayıflatırlar…
Ama emekçilere övgüler dizen burjuvazi, köylere gidip hala güçsüz olarak adlandırdıkları köylülerin elini sıkma yürekliliğini göstermez.
Eser,burjuvazinin soylular sınıfını yuttuğu gibi sosyal olmayan bir unsur olan köylülerinde bir gün burjuvaziyi yıkacağının tespitiyle ilgilidir.
*
Yıllar sonra “Centilmenler Savaşı” daha cok Çanakkale Savaşı icin kullanıldı ama I.Dünya Savaşı’nın bütününü anlatan bir kavramdı.
Orduların komutasında bulunanların büyük kısmı halâ askerliği, romantik bir uğraş olarak görüyor, kendine has saygi kuralları, ilke ve onur mefhumları iceren bir yaşam tarzı olarak ele alıyorlardı.
Zaten Alman, Fransız, İngiliz ordularına komuta edenlerin önemli bir kısmı aristokrat kokenli centilmenlerdi.
Savaşa adeta bir duello gibi yaklaştılar, düşmanlıklarına rağmen birbirlerinin onurunu yücelttiler…
*
General George S.Patton, Amerika’nın II.Dünya Savaşı’ndan muzaffer çıkmasını sağlayani komutanlardan biriydi.
Ailesinden askerliğin “centilmenlik” kodlarını öğrenmişti.
Alman Afrika Kolordusu komutanı “Çöl Tilkisi” Erwin Rommel’i faşist bir barbar olarak değil bir asker olarak değerlendirdi.
Saygıyla Rommel’in tank savaşıyla ilgili kitabini inceledi, sonra fildişi kabzalı tabancası ve şövalyevari tutumuyla sanki bir duello yaparcasına onunla savaşa tutuştu.
Önemli olan askerce yaşamak ve ölmekti…
*
Bugün ABD’de; ekonomik elitler ya da organize olmuş çıkar gruplarıyla aynı görüşte olmayan vatandaşlar her zaman kaybediyor.
2010-14’te Başkan B.Obama yönetiminde, Amerika’da yüzde 40’tan fazla yoksulluk oranına sahip mahallelerde yaşayan insanların sayısı yüzde 110 artmış, 6,5 milyondan 14 milyona çıkmıştır…
Yoksul 45 milyon Amerikalının dışında yaklaşık yüzde 14’lük bir kesim ya da 6,3 milyon insan aşırı yoksulluğun pençesindedir.
Texas McAllen’da, California’da Fresno, Ohio’da Toledo, New York’ta Syracuse ve Michigan’da Detroit’te fakir mahallelerde yaşıyorlar.
*
Buralarda işsizlik, düşük ücret, hacizler, cinayet, boşanma ve intiharlar yoğundur.
Kentler ona fiilen sahip olan bir avuç milyarder elitin eline düşmüştür.
Siyah-beyaz, göçmen- yerli her ırk ve etnik kimlikten milyonlarca insan bundan derinden etkileniyor…
*
ABD’deki on milyonlarca insanın yaşadığı ekonomik ve sosyal sefalet;
Başkan B.Obama yönetiminin ABD tarihindeki en büyük servet aktarımını yönetmesinin bir sonucudur.
Bugün ABD’deki en zengin 20 [YİRMİ] milyarder, en alttaki 150 milyon Amerikalının servetine sahiptir…
*
ABD’de yaşanan bu çarpıklığa, bugün 20 milyon insanın özgürlükten köleliğe uğurlandığı, 6 milyon kişinin gemilerle götürülürken hastalıklardan hayatını kaybettiği Senegal/Dakar açığındaki Gore Adası ışık tutuyor.
Adanın zirvesinde, yaşatılan acılar için 1999’da üstelik ABD tarafından dikilmiş bir özür anıtı bulunuyor.
*
Ne ki, milyonlarca zenciye uygulanan soykırımın hâlâ dünyaya anlatılamamış olması bir yana,
Yasaklanmasının üzerinden 200 yıl geçmesine rağmen işsizlik, yoksulluk ve savaşların körüklemesiyle kölelik, işte hâlâ yaygınlaşarak sürüyor…
*
Dünkü kölelerin tahrip edilen dilleri, dinleri, kültürleri, kimlik ve özdeğerleri elbette sadece onların değil herkesin hem bugününe, hem yarın ki nesillerine yansıyor.
Rağmen yüzlerce yıl travmaya uğratılan özbenlikte saklı isyanın birden açığa çıkma korkusu; Eskinin Kölebaşı’sının bugüne ait bir illüstrasyonu olan Başkan Obama yönetiminde,
Dünyaya demokrasi getirmeyi üzerine vazife sayan ABD’li milyarder elitleri şimdilerde korkudan perişan etmeye yetiyor…
*
ABD’li elitler doymak bilmez çıkarlarında,ülkelerinin dünyadaki güvenlik ve istikrarın tek garantörü ve küresel ilişkilerin gidişatını kökten değiştirecek küresel güç olmanın getirisindeydiler.
Eskinin Kölebaşı’sının bugüne ait bir illüstrasyonu olan Barack H.Obama’yı Başkan belirlediklerinde;
Onun, ABD Askeri Stratejisini “Küresel sorunlarda nerede, ne zaman ve nasıl olursa olsun düşmana karşılık vermenin düşmanlarla savaşıp savaşmamaya değil bunun nasıl yapılacağına dair strateji üretme üstünlüğüne yaklaşımların ve kararlılıkların oluşturacağı” esasına dayandıracağını öngörmüşlerdi.
*
Bu stratejiyle ABD; çıkarlar için BM İnsan Hakları Bildirgesi ve BM’in aşırıcılık, ayrımcılık ve terörizmle mücadele ilkeleri ve konvansiyonlarını gözardı edebilecek,
Başka ülkelere baskı yaparak politikalarını savunmaya zorlayacak,
İstemediği rejimi değiştirebilecek,
Gerektiğinde şiddete ve güvensizliklere yol verirken, kanlı savaşlara dahi yol açabilecekti…
Ama günü geldiğinde bunların sorgulanabileceğini hiç düşünmemişlerdi…
*
Nitekim FBI; 29 Ekim’de H.Clinton’ın, kişisel elektronik posta hesabı üzerinden devlete ait gizli bilgiler içeren yazışmalarının Rusya’nın eline geçmiş olmasından irkildiler.
H.Clinton’un elektronik postaları;
Mesela ABD ve NATO’nun Kaddafi’nin dolar ve Afrika Finansal Topluluğu’nun CFA Frangına alternatif bir Afrika para birimi oluşturma planını engellemek için Libya’ya karşı kararlaştırdığı savaşta,
Başkan Obama’nın onayladığı, aralarında IŞİD’in gelecekteki çekirdek kadrolarının da yer aldığı, daha önce terörist olarak sınıflandırılmış olan İslamcı grupların finanse edildiği, silahlandırıldığı ve operasyonlarda görevlendirildiklerini ortaya koyuyordu.
Kaddafi’nin linç edilerek öldürülmesinden önce tecavüze uğramasında, General Patton ülkesi halkının dehşetle titreyecek olmasından paniklediler.
*
Bu çetelerin sonra 2011’de Esat’ı devirmek ve ardından Irak’a saldırmak için Suriye’ye geçtikleri,CİA’ye bağlı bir şebeke aracılığıyla silahlandırıldıkları,
Ya da Pentagon’un, Batılı ülkelerin, Körfez’deki devletlerin ve Türkiye’nin; Suriye’nin doğu bölgelerini denetimleri altına almaya çalışan güçleri desteklediğini ve bu amaçla Doğu Suriye’de bir Sünni Prensliği kurma olasılığının bulunduğunun belirtildiği İstihbarat Ajansına ait elektronik postaların olduğunun öğrenilmesi de,elitlere aynı dehşeti yaşatıyor.
*
ABD’de Seçilmiş Başkan D.Trump, Başkan Obama ve H. Clinton’a ağır eleştirilerde bulunuyor.
Trump, “IŞİD’i Obama kurdu. IŞİD’in kurucusu o. Ve şunu da söylemeliyim yardımcılığını da ezik Hillary Clinton yaptı. IŞİD Obama’yı onurlandırıyor. Obama’nın ikinci ismi Hüseyin’dir” diyor…
Ortadoğu’daki kargaşadan Obama yönetimini sorumlu tutuyor…
*
Bu sırada Rusya’nın, Türkiye’nin İŞİD ile ilişkilerinin araştırılması için BM Güvenlik Konseyine teslim ettiği;
29 Ocak’ta Irak’ta İŞİD ile birlikte yürütülen yasadışı petrol ticareti,
10 Şubat’ta, Suriye’ye gönderilmek üzere yabancı teröristlerin sınırdan geçmelerinin kolaylaştırılması ve Suriye’de harekât yürüten terörist gruplara silah tedâriki,
8 Mart’ta, IŞİD ile birlikte yapılan tarihi eser kaçakçılığı,
18 Mart’ta, Türkiye’den Suriye’deki IŞİD kontrolündeki topraklara yönelik silah ve cephane sevkiyatına ilişkin istihbarat raporları beklemededir.
*
Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin Esad’a karşı İslamcı isyanı destekleme stratejisinin yenilgiye doğru gittiğini,
Giderek Batılı müttefiklerin her birinin kendi stratejik çıkarları peşinde koşmak üzere aralarındaki rekabetin derinleştiğini görmüştür.
Kıvrak bir çalım atıyor ve ABD’nin Suriye Kürtlerini Türkiye’nin endişelerine yeğ tutmasından rahatsız olmak bahanesiyle,
Oyununu Halep’teki savaşta kazanan tarafın tüm başarıların sahibi olacağı bir konuma kuruyor; Rusya Devlet Başkanı V.Putin’e müttefik oluyor…
*
Şimdi Erdoğan “Başını ABD’nin çektiği koalisyon güçleri İŞİD dahil olmak üzere YPG-PYD terör örgütlerine destek veriyor”diyor.
Rusya “Suriye’de ABD’ye suçüstü yapabilecek tek kişi Erdoğan’dır” ifadesiyle gaz veriyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Erdoğan’ın sözlerini ‘gülünç’ olarak nitelendiriyor ve ABD’nin YPG’ye silah desteği sağlamadığını, yalnızca IŞİD’e karşı taktiksel destek verdiklerini savunuyor…
*
Eskinin Kölebaşı’sının bugüne ait bir illüstrasyonu olan ABD Başkanı Obama,
Türkiye’nin İmam-hatipçi Cumhurbaşkanı Erdoğan,
Her türlü hile,entrika,düzenbazlık,canbazlık içeren fakat insan hasletlerine sahip olmayan ABD Askeri Stratejisi,
Ulusal vasfını tamamiyle NATO’ya kaptırmış ve bütünüyle onun emrinde TSK,
Ve Suriye iç savaşına artık siyasal bir çözüm getirilmesini sağlamak üzere Suriye’de cephe açan,
Terörün alt edilmesi ardından yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın alınmasını,
Suriyelilerin ülkelerinde nasıl yaşamak istediklerini kendilerinin müzakere etmelerini,
Alınan bağlayıcı kararın ise BM merkezinde adalet ve ulusal çıkarlara saygı ilkelerine dayalı yeni bir küresel statüye ve yeni bir uluslararası hukuka güncelleştirilmesini amaçlayan Rusya’nın;
Savaşında tarihin en büyük insanlık trajedilerinden biri yaşanıyor.
*
İşte ateşkes süreci başlamıştır.
Savaş arkasında B.Obama, H.Clinton, J.Kerry, İŞİD, El Nusra, yüzbinlerce kaybolmuş hayat, çöken aileler, yoksulluk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi pek çok kötü iz bırakacaktır.
Ama Türkiye üzerinden Rusya ve NATO İttifakı arasında başlayan müzakerelerle de çözüleceği anlaşılıyor…
*
Usulsüzlük cezaya tabi olmalıdır…
31.12.2016
*Yeni Yılınızı , insanlığın en kalbî duygularıyla selâmlarım, Efendim.
Bir yanıt yazın