Evet, bu “Karşı devrim” hareketi 1938’lerde başladı, 1950’lerde güçlendi, 2002’den sonra, 14 yıllık AKP döneminde doruğa ulaştı…
Yobazlar, işbirlikçiler, mezar kaçkınları artık süreci tamamlayıp, son noktayı koymak istiyorlar…
Bahçeli’yi de yanlarını aldılar… Keyiflerine diyecek yok…
Gerçi Milliyetçi(!) Başkan hep onların yanındaydı… Hem de taa başından beri…
Hiç ayrılmadı ki onlardan…
Şimdi “Başkanlık sistemi”, falan filan derken, onunla birlikte Cumhuriyet rejiminin ocağına incir dikmeye hazırlanıyorlar…
Meclisin bir adı kaldı, onu da silme mücadelesine giriştiler…
Hukukun, eğitimin, emniyetin, basının siyasallaşması, yandaşlaşması onlara yetmedi…
Yeni yeni atılımlar peşindeler… Bu kez de “Tek adam” diktatörlüğü için kolları sıvadılar…
Yeni rejimin temelleri Ortaçağ yobazlığına, cahilliğine dayanıyor… Yeni rejimde bilimden, akıldan önce inanç geliyor.
Yeni rejimin temelleri baskı, şiddet, hoşgörüsüzlük üzerine yükselecek…
Yeni rejimde özgürlük, özgür düşünce, özgür adam, demokrasi, hukuk yok… Tıpkı Hitler, Mussolini, Franko yönetimlerinde olduğu gibi “Tek Adam” iradesi var…
Zaten, dikkatlice izlersek, AKP iktidarının da bu diktatörlerin yolunu izleyerek, bu günlere geldiğini açık seçik görebiliriz…
Ne var ki yoz düşünce ve din sömürüsü cenderesine alınan halkımız, olanı biteni sadece, bön bön izlemekle yetiniyor…
Sanki sellerde, yangınlarda, iş kazalarında, terör saldırılarında yitirilen, bozuk para gibi harcanan hayatlar onların hayatı değilmiş gibi…
Bu kadar eza, cefa, ölüm, sıkıntı, acı, gözyaşından sonra neden AKP 14 yıl iktidarda kalmayı başardı?
Neden oylarını her yıl daha da artırdı?
Şimdi bu soruların yanıtına geçmeden önce geçmişte yaşanan olayları bir gözler önüne serelim:
Soma’da 13 Mayıs 2014’te, maden kazasında 301 işçi hayatını kaybetmişti…
Yine 2014’te Pamukova’da, “Hızlı tren” kazasında 41 kişi can vermişti…
Taksim Gezi Parkına “Topçu kışlası” yapılmak istenmesi üzerine 2013’te olaylar patlak vermiş, bu direnişlerde birçok kişi hayatını kaybetmiş, birçoğu da yaralanmıştı.
Gözünü, bacağını, kolunu kaybedenler olmuş, gaz bombaları, silahlarla sert ve acımasız müdahalelerle karşılaşmışlardı…
Öteki faciaları başlıklar halinde verelim:
4 Temmuz 2012 Samsun sel baskını, 2014’te Siirt baraj kapaklarının açılması, Mecidiyeköy’de yıkılan Ali Sami Yen Stadı’nın arazisine yapılan inşaatın asansörünün 32. Kattan zemine çakılması, 2012 Afyonkarahisar cephane patlaması… Bu olaylarda yüzlerce vatandaşımızı yitirdik…
Bu listeyi 2012 yılıyla sınırlı tuttuk ve şehit sayılarını vermedik, bu 14 yıllık süre içerisinde daha onlarca ölüm ve kaza faciası yaşadı bu millet…
Şimdi biraz önce sorduğumuz soruyu yineleyelim ve yeniden soralım:
“Bu kadar eza, cefa, ölüm, sıkıntı, acı, gözyaşından sonra neden AKP 14 yıl iktidarda kalmayı başardı?
Neden oylarını her yıl daha da artırdı?”
Ve neden hiçbir şey olmamış gibi hala, doludizgin, rejim değişikliğine gidiyor?
Bu gidişi durduracak bir güç var mıdır?
“Vatan savunması söz konusu ise gerisi teferruattır” diyerek ve vatan savunmasını particiliğin önüne koyarak ve kimseye yaranma, dalkavukluk yapma kaygısı gütmeden diyoruz ki:
Bizce bugün, sevgili yurdumuzda, bu karşı devrim hareketini durduracak bir siyasal güç yoktur… Durdurabilseydi 14 yıldan beri durdururdu…
İşte zurnanın zırt dediği yer de tam burasıdır ve devrimci, demokrat, Atatürkçü kesimlerin sorması gereken can alıcı soru da şudur: Peki,
NE YAPMALI?
“BU KARŞI DEVRİMCİ” GİDİŞİ ENGELLEYEBİLMEK İÇİN NASIL ÇÖZÜMLER ÜRETMELİ?
Tüm Atatürkçüleri, tüm yurtseverleri, tüm memleket sevdalılarını bu soruyu yanıtlamaya davet ediyorum…
Bir yanıt yazın