Almanya Seçimleri ve Türkiye kökenli seçmenler
22 Eylül 2013 tarihinde Almanya’da Genel Seçim yapılacak.
Aynı gün Almanya’nın önemli eyaletlerinden Hessen’de Eyalet Meclisi Seçimi var. Bir hafta önce ise yani 15 Eylül 2013 Pazar Günü ise Almanya’nın her açıdan “büyük” eyaletlerinden Bavyera’da Eyalet Meclisi Seçimi yapılacak.
15 Eylül 2013 Pazar Günü “ufak bir test seçimi” gibi olacağa benziyor. Bavyera, Almanya ile karşılaştırılamayacak kadar “özel” bir eyalet olduğundan seçim sonucu Almanya Genel Seçimi için çok belirleyici olmayacak olsa da çok tartışılacağı kesin.
Bavyera’da artık “çok yorgun” konumda olan Bavyera’nın yerel partisi CSU her seçimde kesin favori olduğu Eyalet Seçimi’nde bu kez terleyeceğe benziyor. Münih’in popüler Belediye Başkanı ve gerçekten bir “Türkiye Dostu” Christian Ude SPD’nin Bavyera Başbakan adayı olarak çok aktif bir kampanya yürütmekte. Amacı Yeşiller ile birlikte Bavyera’da bir “ilki” başarmak ve CSU kalesini ele geçirmek.
İmkansız değil. Geçen yıl CDU’nun kalesi olarak bilinen Baden Württemberg’te Yeşiller “birinci parti” oldular ve bu eyaletin Başbakanı Yeşil bir politikacı! SPD küçük koalisyon partisi konumunda üstelik.
Ancak gerçekci yorum yapmam gerekirse dört mizah öykü kitabından on öyküsünü Türkçe’ye çevirdiğim ve birlikte bir kitabımız olan Christian Ude son kamuoyu yoklamalarına göre bu hedefe uzak durumda.
Bavyera’daki son kamuoyu yoklamalarına göre CSU’nun oy oranı yüzde 46 ile 47 arasında gidip geliyor.
Buna karşın SPD yüzde 18 ile 20 arasında kalmakta. Yeşiller ise yüzde 11 ve 15 arasında kendileri için başarılı ancak Kırmızı-Yeşil Koalisyon için hala yetersiz durumdalar. Christian Ude’nin bir “jokeri” var. O da sadece Bavyera’da seçime katılan yerel “Bağımsız Seçmenler Grubu”. Bu partinin oy oranı yüzde 8 ve 10 arasında değişiyor. Christian Ude başarır da bu üç parti arasında bir koalisyon hükümeti pazarlığını olumlu sonuçlandırabilirse bir “mucizeye de” imza atabilir. Ama çok zor olduğunu da belirtelim.
Liberaller yani FDP ise Bavyera’da yüzde 3 ve 5 arasında “terlemekte”. Meclise giremezde şaşırmamalıyız. Sol Parti ve Korsanlar ise her biri yüzde 3 oy oranını aşabileceğe benzemiyorlar.
Göreceğiz.
Almanya Genel Seçimi ile aynı gün gündeme gelecek olan Hessen Eyalet Parlamentosu Seçimi’nde de SPD’nin hedefi Yeşiller ile birlikte uzun zamandır iktidarda olan CDU-FDP Koalisyon Hükümeti’ne son vermek. Bu eyalette kamuoyu yoklamalarına göre CDU tüm “yorgunluğuna rağmen” yüzde 38 ve 40 oranında bir oya sahip.
SPD yüzde 27 ve 30 arasında bir grafik sunuyor. Yeşiller yüzde 15 ve 17 arasında bir oy potansiyelini garantilemiş vaziyetteler.
FDP ise yüzde 4 ve 6 arasında bu eyalette de terlemekte. FDP’nin meclise girmesi belki de CDU-FDP Koalisyon Hükümeti’nin devamı anlamına gelecek.
Sol Parti’nin yüzde 4 ve 5 ile dışarıda kalacağı tahmin edilmekte. Korsanlar ise tılsımlarını yitirmiş vaziyette yüzde 2 ve 3 civarında önemsiz konumdalar. Hessen Eyaleti’nde bir hükümet değişikliği bizi şaşırtmamalı. SPD ve Yeşiller potansiyel olarak bunu başarabilme şansına sahipler.
Ancak “dananın kuyruğunun kopacağı” asıl seçim elbette Almanya Genel Seçimi: Federal Meclis (Bundestag) Seçimi.
Lafı uzatmadan son kamuoyu yoklamalarını bir sunalım.
CDU ve CSU birlikte tüm kamuoyu yoklmalarında yüzde 40 ile 42 arasında başarılı bir konumdalar. Koalisyon ortakları FDP ise yüzde 5 ve 6 arasında meclise girememe korkusu yaşamakta.
SPD yüzde 23 ve 27 arasında gidip geliyor. Yeşiller yüzde 12 ve 14 arasında rakamlarla oldukça başarılılar. Sol Parti ise yüzde 6 ve 8 arası bir grafiğe sahip ve meclise gireceğe benziyor.
Korsanlar ise artık “umut” olmaktan çıkmış bir vaziyette yüzde 3’ü aşamamaktalar. Diğerleri dediğimiz grup ise yüzde 5’i paylaşıyor bir şekilde.
SPD kesinlikle “Sol Parti ile iktidar ortağı olmayacağını” açıkladığından sadece Yeşiller ile birlikte CDU’ya alternatif olmakta zorlanıyor. SPD ve Yeşiller “koalisyon hükümeti” olabilecek bir çoğunluğa sahip görünmemekte.
Şu anda çok konuşulmasa da bir “büyük koalisyon” muhtemel gözükmekte.
CDU/CSU ve SPD Koalisyon Hükümeti belki taktiksel olarak SPD için çok riskli olsa da Almanya açısından özellikle ekonomi için en fazla tercih edilen model konumunda.
SPD ve Yeşiller Koalisyon Hükümeti’nin gerçekleşemediği bir durumda Türkiye açısından da “en ideal model” CDU/CSU ve SPD Koalisyon Hükümeti olacaktır. SPD’nin hükümette olması daha önce de yaşamış olduğumuz gibi CDU ve CSU’daki “Türkiye karşıtı sesleri” ve en önemlisi Merkel’i dizginlemesi anlamına gelecektir.
Almanya’da ilk defa 10 Ağustos 2013 tarihinde partilerin yolllara afiş yapıştırması başladı ve bu haftasonundan itibaren Almanya tam bir seçim havasında artık.
Türkiye kökenli seçmenlerin ise ilk defa bu seçimlerde bilinçli bir organizasyonu söz konusu.
Şimdiye kadar “örgütlü Alevilerin ve Kürtlerin” belli oranda seçmen olarak aktif rol oynadığı seçimlerde “büyük çoğunluk” pek sandığa gitmemekteydi.
22 Eylül 2013 günü bu değişeceğe benziyor.
Özellikle “Gezi Olayları” sırasında hem Türkiye kökenli politikacıların hem de partilerin bazı açıklama ve tavırlarından çok rahatsız olan Türkiye kökenli seçmenler özellikle medya ve sivil toplum örgütlerinin öncülüğünde bir kampanya başlattılar. Zaman Gazetesi ve diğer medya kurumları ile UETD ve çeşitli başka sivil toplum örgütleri “Seçime Katılım” için dev bir kampanyayı yürütmekteler.
Daha düne kadar sandığa gitmeyen binlerce seçmen bu sefer bu kampanya sayesinde “bilinçli bir şekilde sandık başında olacak”.
Türkiye kökenli seçmenler hem aday olan Türkiye kökenli politikacıların hem de partilerin “Çifte Vatandaşlık”, “Yerel Seçim Hakkı”, “Dil ve din dersleri”, “Türkler, Müslümanlar ve İslam Dini”, “Türkiye’nin AB üyeliği” ve “Türkiye ve Mısır gibi dünyanın bir çok ülkesinde seçim sonuçlarına saygı” gibi konularda duruşlarını sorgulayacak toplantılar gerçekleştirecek.
Türkiye kökenli seçmenin bizzat kendisinin “hangi parti ve adayı” seçebileceğini belirlemesi için aydınlatıcı çalışmalar yapılmakta.
Bu boyutlarda “bir ilk bu” Almanya’da!
Türkiye kökenli Almanyalılar artık geçmişte olduğu gibi bir avuç “kemalist” tarafından “sözde temsil” istememekteler. Partilerin de bu gerçeği fark etmesi için bu seçime katılıma ve doğru tercihlere önem vermekteler.
“600 bin ile 1 milyon arasında” bir sayıya sahip Türkiye kökenli seçmenler 82 milyonluk Almanya’da çok gözükmese de seçim bölgelerinde başa baş yarışan iki aday arasında “500 Türkiye kökenli seçmenin oyu” direk milletvekilinin kim olacağını belirleyebilmekte.
Yine aynı şekilde (sadece varsayım olarak yazıyorum, gerçek böyledir anlamına gelmiyor) örneğin bir eyaletde Türkiye kökenli seçmenler CDU ve SPD gibi partilerdeki Türkiye kökenli adaylardan rahatsız olduklarını dile getiriyorlar diyelim. Bu durumda meclise girmek için “terleyen” bir FDP’ye yönelmeleri birden dengeleri değiştirebilir. Bu konularda demokratik bir şekilde tartışarak karar verecekler.
22 Eylül 2013 Pazar Günü hem Almanya’nın kaderi açısından oldukça önemli bir seçim hem de Türkiye’yi ve Almanya’daki Türkiye kökenlileri çok etkileyecek bir gün olacak.
Türkiye kökenli seçmenlerin bu seçimden itibaren artık ciddi anlamda bir “güç” olarak ortaya çıkmaları ve “kendilerini kullanmaya kalkanlara” izin vermeyerek bundan sonrası için Alman partilerinin de tavrının değişmesini sağlayacak olmaları gerçekten çok anlamlı bir gelişme olacak.