YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR

IŞİD kontrolündeki Musul’un kurtarılması için ABD koalisyon güçlerinin operasyonu sürüyor.
Ama ABD’yi, Rusya ve Çin ile karşı karşıya getiren anlaşmazlıklar da farklı bir yönde gelişiyor.
Washington, Suriye ve Irak’taki yükümlülüklerinden kurtulmak için işlediği suçların sorumluluğunu giderek müttefiklerinden birine yüklemek zorunda olduğunu anlıyor.
Yürüttüğü savaşlardaki sorumluluğunu yükleyebileceği bir günah keçisi arıyor…
 
*
ABD ve AB tarafından desteklenen Temmuz başarısız darbesinin yansımaları,
ABD’nin Musul operasyonuna katılmasına rıza göstermeyişi, 
Türkiye’nin büyük güçler ile ilişkilerinde gerilimleri körüklüyor…
 
*
Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan yönetimini istikrara kavuşturmak için her şeyi göze almıştır.
Milliyetçi duyguları körüklüyor ve Osmanlı’nın topraklarına askeri olarak müdahale etme hakkını saklı tutuyor.
Bursa’da bir törene “Musul bizim Misak-ı Milli sınırlarımızın içinde. Cumhuriyet bizim ilk değil, son devletimizdir. Bu devletin sınırlarını gönüllü olarak kabul etmiş de değiliz. Birileri bize geçmişimizi toptan unutturmak istiyor. Biz unutsak da tarih unutmuyor. Karşımızdakiler hiç unutmuyor” diyor…
Erdoğan bunun gibi kışkırtıcı konuşmalarıyla Ortadoğu’da, Kafkasya ve Balkanlar’da toprak iddialarında bulunuyor diye addediliyor.
Washington’da Musul saldırısına Türkiye’nin katılımını engellediği ve Temmuz darbesini tezgahlamakla suçladığı FETÖ lideri Fethullah Gülen’i barındırdığı için bu saldırılardan payını alıyor…
 
*
Herşey Batı’nın kendi bakış açısıyla Rusya politikasını analiz etmekteki hatalarından başlıyor.
Batı, Rusya’nın Nisan 1978’den beri Afganistan’da komünist hükümetle müslüman Peştun gerillaları arasındaki çatışmalarına destek vermesiyle başlayan cihatçılarla edindiği tecrübeyi anlayamıyor.
Üstelik 2000’de Rusya Devlet Başkanı V.Putin, Çeçenistan’da İçkerya İslam Emirliği ve Kafkasya’da cihatçılara karşı savaşmış ve onları yenmiştir.
Bu süreçten beri  Batılılar Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra bölünme hareketini sürdürmeyi deneyen herkesi alkışlıyor.
Halbuki dünün Emirliğiyle bugünün Halifeliği arasında hiçbir farkın olmadığını,
Ugulanan Şeriat’ta, dün Grozni’de kafalar kesiliyorsa bugün de Rakka’da kesildiğini kavrayamıyor…
 
*
2012’de Suriye’de savaşın başlangıcında ABD Savunma İstihbarat Örgütü (Defense Intelligence Agency);
IŞİD’in ileri de neye dönüşebileceği konusunda Washington’ı uyarmıştır.
V. Putin, Suriye’nin “Rusya’nın bir iç meselesi ” haline geldiğine dikkat çekmiştir.
Rusya, Suriye’ye gelirken Batılılarla birlikte cihatçılara karşı bir Uluslararası Koalisyon oluşturmaya çabalamıştır.
 
*
Çünkü Rusya, 1930’larda Nazizmin dünyayı nasıl sallandığını iyi hatırlıyor, bundan gerekli dersleri çıkarmış bulunuyor.
V.Putin, 1936-39 döneminde olduğu gibi bugün de mevcut ittifakları yıkmayı umuyor.
Bu nedenle Washington’un 2011-12’de Moskova’da hükümete karşı gösteriler ve 2013-14’te Ukrayna’da bir darbe örgütleyerek kendisini sırtından vurmasına karşın ABD’ye bir ortak gibi davranıyor… 
 
*
Nitekim Rusya,  Suriye’de krizin çözülmesi için hırsların değil ortak amaçların esas alınması ve iç savaşa artık siyasal bir çözüm getirilmesi düşüncesindedir.
Batı ile ortak düşmanları olan terörizme karşı çabaların birleştirilmesi gerektiğinden,
Bunu daha önce ideoloji farklılıklarına rağmen II. Dünya Savaşı sırasında faşizme karşı yaptıkları ve başarılı oldukları gerçek bir örnekten hareket ediyor.
 
*
Bu örneğe göre, Suriye’de Barış Kongresi ile birlikte 1947’de BM Guvenlik Konseyi’nin 10 numarali kararıyla askeri mahkemeler kurma hakkı kullanılacaktır.
Öngörülen Ekim 1945’te II. Dünya Savaşı akabinde ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve Sovyetler Birliği’nin,
Alman Nazi partisine karşı “insanlık suçu, savaş suçları, dünya barışına karşı işlenen suçlar ve savaşa sebep olmak” suçlarından açtığı davaya bakmak için kurulan Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi’nin bir benzeridir…
 
*
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan,Rus Rossiya- 1 TV’deki röportajında,” Ortadoğu’da terörle mücadelede; Saygıdeğer, Kıymetli dostum Putin’in desteğine ihtiyacım var” derken; 
Aslında Rusya;10 Şubat’ta BM Güvenlik Konseyinin tüm üyelerine, Türkiye’nin cihatçılara verdiği desteği gösterir bir istihbarat raporu dağıtmıştır.
İki sayfalık belge 10’a yakın tartışılmaz olguya yer veriyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve IŞİD’in; petrol, petrol ürünleri ve tarihi eserler kaçakçılığından sağladıkları mali kaynakların masaya yatırılması isteniyor. 
Türkiye’nin bir süredir kasten BM’in birçok kararını ihlal eden bir haydut devlet olduğu iddia ediliyor…
 
*
Ve Rusya;
1- Suriye ve Yemen ateşkeslerini eşzamanlı olarak müzakere ederek, ABD’yi bu iki harekât sahnesinde bağlamıştır.
İki ülkede de silahlı kuvvetler “Kaçınma Taktiği” uygulamış ve ABD ile doğrudan çatışmadan kaçınmış,
Bu suretle konvansiyonel anlamda Washington ve müttefikleri karşısında üstünlüklerini kabul ettirmişlerdir.
O yüzden Rusya tarihsel bağlarına rağmen şimdi Irak’a el atmıyor…
 
*
2-Giderek Batı’da Suriye ve Yemen  müzakerelerinin ve ateşkeslerin başarısız olmasında; ABD’nin El Kaideci El Nusra, Ahrar-ı Şam örgütü gibi İslami Cihad örgütleriyle çalışma ısrarının,
Suriye alt yapısına sistematik saldırılarda bulunulması saikinin rol oynadığına ilişkin inanç pekiştirimiştir.   
*
3- ABD’nin Rusya ile ayrılığının bir nedeni de Ukrayna’da krizle birlikte İpek Yolu’nun kesilmesidir.
Moskova, şimdi Washington ile yaptığı müzakerelerde;
ABD’nin Türkiye aracılığıyla hem Suriye hem Ukrayna için bağ kurmasından hareketle bu sorunu da birlikte ele almayı deniyor.
Nitekim 19 Ekim’de Berlin’de Normandiya Dörtlüsü Zirvesi’nde,
Devlet Başkanı V.Putin, ABD’yi olmasa da Almanya ve Fransa’yı bu iki sorun arasında bağ kurma konusunda ikna etmiştir. 
Böylece Suriye’deki ateşkesin uzatılması ile Ukrayna ile ilgili Minsk Mutabakatlarının karşılıklı olarak engellemesine son verilmesi değiş-tokuş edilmiştir.
Bu suretle NATO’nun birliğinde gedik açılmış, ABD üstünlükçülüğünün sonu hızlandırılmıştır…
Trampa ABD’yi rahatsız etse de, sabote etmek için elinden geleni yapacak olsa da;
Moskova’ya göre; geçici olarak dondurulmuş bir anlaşmazlık bir ABD bozgunundan iyidir…
 
*
Rusya’ya göre İslamcı Cihad insanlığın geleceğini tehdit ediyor ve Rusya esasen Türkiye ile NATO’yu ayrıştırma çabasındadır.
Bu çerçevede Türkiye; ya NATO’da kalarak sadece Suriye’de değil ama Irak, Libya ve dünyanın her yerinde cihatçıları desteklemeye devam edecek, Suriye cihadçıların olacak,
Ya da NATO, Türkiye ile arasına mesafe koyarken, bu durumda ABD ve Rusya nerede olurlarsa olsunlar cihadçılarla birlikte etkili bir şekilde mücadele etmek için ittifak yapacaklardır.
Şimdi Washington, İslamcı Cihad örgütleriyle mücadele yanında İslamcı Cihad İdeolojisinin de tasfiyesine katılmak durumundadır.
ABD bu ideolojinin liderleri U.Bin Ladin, M.Mursi, F.Gülen’in tasfiyesinden sonra bölgede yaşanan tüm sıkıntıların sorumlusu olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı kurban etmeye hazırlanıyor.
V.Putin kazanırken, Rusya Batılıların kendi yarattıkları cihatçılara karşı birlikte savaşmak üzere cephe hatlarını planlamaktadır…
24.10.2016
IŞİD kontrolündeki Musul'un kurtarılması için ABD koalisyon güçlerinin operasyonu sürüyor.
Ama ABD'yi, Rusya ve Çin ile karşı karşıya getiren anlaşmazlıklar da farklı bir yönde gelişiyor.
Washington, Suriye ve Irak'taki yükümlülüklerinden kurtulmak için işlediği suçların sorumluluğunu giderek müttefiklerinden birine yüklemek zorunda olduğunu anlıyor.
Yürüttüğü savaşlardaki sorumluluğunu yükleyebileceği bir günah keçisi arıyor...
 
*
ABD ve AB tarafından desteklenen Temmuz başarısız darbesinin yansımaları,
ABD'nin Musul operasyonuna katılmasına rıza göstermeyişi, 
Türkiye'nin büyük güçler ile ilişkilerinde gerilimleri körüklüyor...
 
*
Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan yönetimini istikrara kavuşturmak için her şeyi göze almıştır.
Milliyetçi duyguları körüklüyor ve Osmanlı'nın topraklarına askeri olarak müdahale etme hakkını saklı tutuyor.
Bursa'da bir törene "Musul bizim Misak-ı Milli sınırlarımızın içinde. Cumhuriyet bizim ilk değil, son devletimizdir. Bu devletin sınırlarını gönüllü olarak kabul etmiş de değiliz. Birileri bize geçmişimizi toptan unutturmak istiyor. Biz unutsak da tarih unutmuyor. Karşımızdakiler hiç unutmuyor" diyor...
Erdoğan bunun gibi kışkırtıcı konuşmalarıyla Ortadoğu'da, Kafkasya ve Balkanlar'da toprak iddialarında bulunuyor diye addediliyor.
Washington'da Musul saldırısına Türkiye'nin katılımını engellediği ve Temmuz darbesini tezgahlamakla suçladığı FETÖ lideri Fethullah Gülen'i barındırdığı için bu saldırılardan payını alıyor...
 
*
Herşey Batı'nın kendi bakış açısıyla Rusya politikasını analiz etmekteki hatalarından başlıyor.
Batı, Rusya'nın Nisan 1978'den beri Afganistan'da komünist hükümetle müslüman Peştun gerillaları arasındaki çatışmalarına destek vermesiyle başlayan cihatçılarla edindiği tecrübeyi anlayamıyor.
Üstelik 2000'de Rusya Devlet Başkanı V.Putin, Çeçenistan'da İçkerya İslam Emirliği ve Kafkasya'da cihatçılara karşı savaşmış ve onları yenmiştir.
Bu süreçten beri  Batılılar Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra bölünme hareketini sürdürmeyi deneyen herkesi alkışlıyor.
Halbuki dünün Emirliğiyle bugünün Halifeliği arasında hiçbir farkın olmadığını,
Ugulanan Şeriat'ta, dün Grozni'de kafalar kesiliyorsa bugün de Rakka'da kesildiğini kavrayamıyor...
 
*
2012'de Suriye'de savaşın başlangıcında ABD Savunma İstihbarat Örgütü (Defense Intelligence Agency);
IŞİD'in ileri de neye dönüşebileceği konusunda Washington'ı uyarmıştır.
V. Putin, Suriye'nin "Rusya'nın bir iç meselesi " haline geldiğine dikkat çekmiştir.
Rusya, Suriye'ye gelirken Batılılarla birlikte cihatçılara karşı bir Uluslararası Koalisyon oluşturmaya çabalamıştır.
 
*
Çünkü Rusya, 1930'larda Nazizmin dünyayı nasıl sallandığını iyi hatırlıyor, bundan gerekli dersleri çıkarmış bulunuyor.
V.Putin, 1936-39 döneminde olduğu gibi bugün de mevcut ittifakları yıkmayı umuyor.
Bu nedenle Washington'un 2011-12'de Moskova'da hükümete karşı gösteriler ve 2013-14'te Ukrayna'da bir darbe örgütleyerek kendisini sırtından vurmasına karşın ABD'ye bir ortak gibi davranıyor... 
 
*
Nitekim Rusya,  Suriye'de krizin çözülmesi için hırsların değil ortak amaçların esas alınması ve iç savaşa artık siyasal bir çözüm getirilmesi düşüncesindedir.
Batı ile ortak düşmanları olan terörizme karşı çabaların birleştirilmesi gerektiğinden,
Bunu daha önce ideoloji farklılıklarına rağmen II. Dünya Savaşı sırasında faşizme karşı yaptıkları ve başarılı oldukları gerçek bir örnekten hareket ediyor.
 
*
Bu örneğe göre, Suriye'de Barış Kongresi ile birlikte 1947'de BM Guvenlik Konseyi'nin 10 numarali kararıyla askeri mahkemeler kurma hakkı kullanılacaktır.
Öngörülen Ekim 1945'te II. Dünya Savaşı akabinde ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve Sovyetler Birliği'nin,
Alman Nazi partisine karşı "insanlık suçu, savaş suçları, dünya barışına karşı işlenen suçlar ve savaşa sebep olmak" suçlarından açtığı davaya bakmak için kurulan Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi'nin bir benzeridir...
 
*
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan,Rus Rossiya- 1 TV'deki röportajında," Ortadoğu'da terörle mücadelede; Saygıdeğer, Kıymetli dostum Putin'in desteğine ihtiyacım var" derken; 
Aslında Rusya;10 Şubat'ta BM Güvenlik Konseyinin tüm üyelerine, Türkiye'nin cihatçılara verdiği desteği gösterir bir istihbarat raporu dağıtmıştır.
İki sayfalık belge 10'a yakın tartışılmaz olguya yer veriyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve IŞİD'in; petrol, petrol ürünleri ve tarihi eserler kaçakçılığından sağladıkları mali kaynakların masaya yatırılması isteniyor. 
Türkiye'nin bir süredir kasten BM'in birçok kararını ihlal eden bir haydut devlet olduğu iddia ediliyor...
 
*
Ve Rusya;
1- Suriye ve Yemen ateşkeslerini eşzamanlı olarak müzakere ederek, ABD'yi bu iki harekât sahnesinde bağlamıştır.
İki ülkede de silahlı kuvvetler "Kaçınma Taktiği" uygulamış ve ABD ile doğrudan çatışmadan kaçınmış,
Bu suretle konvansiyonel anlamda Washington ve müttefikleri karşısında üstünlüklerini kabul ettirmişlerdir. O yüzden Rusya tarihsel bağlarına rağmen şimdi Irak'a el atmıyor...
  *
2-Giderek Batı'da Suriye ve Yemen  müzakerelerinin ve ateşkeslerin başarısız olmasında; ABD'nin El Kaideci El Nusra, Ahrar-ı Şam örgütü gibi İslami Cihad örgütleriyle çalışma ısrarının,
Suriye alt yapısına sistematik saldırılarda bulunulması saikinin rol oynadığına ilişkin inanç pekiştirimiştir.    *
3- ABD'nin Rusya ile ayrılığının bir nedeni de Ukrayna'da krizle birlikte İpek Yolu'nun kesilmesidir.
Moskova, şimdi Washington ile yaptığı müzakerelerde;
ABD'nin Türkiye aracılığıyla hem Suriye hem Ukrayna için bağ kurmasından hareketle bu sorunu da birlikte ele almayı deniyor.
Nitekim 19 Ekim'de Berlin'de Normandiya Dörtlüsü Zirvesi'nde,
Devlet Başkanı V.Putin, ABD'yi olmasa da Almanya ve Fransa'yı bu iki sorun arasında bağ kurma konusunda ikna etmiştir. 
Böylece Suriye'deki ateşkesin uzatılması ile Ukrayna ile ilgili Minsk Mutabakatlarının karşılıklı olarak engellemesine son verilmesi değiş-tokuş edilmiştir.
Bu suretle NATO'nun birliğinde gedik açılmış, ABD üstünlükçülüğünün sonu hızlandırılmıştır... Trampa ABD'yi rahatsız etse de, sabote etmek için elinden geleni yapacak olsa da;
Moskova'ya göre; geçici olarak dondurulmuş bir anlaşmazlık bir ABD bozgunundan iyidir...  
*
Rusya'ya göre İslamcı Cihad insanlığın geleceğini tehdit ediyor ve Rusya esasen Türkiye ile NATO'yu ayrıştırma çabasındadır.
Bu çerçevede Türkiye; ya NATO'da kalarak sadece Suriye'de değil ama Irak, Libya ve dünyanın her yerinde cihatçıları desteklemeye devam edecek, Suriye cihadçıların olacak,
Ya da NATO, Türkiye ile arasına mesafe koyarken, bu durumda ABD ve Rusya nerede olurlarsa olsunlar cihadçılarla birlikte etkili bir şekilde mücadele etmek için ittifak yapacaklardır. * 
Şimdi Washington, İslamcı Cihad örgütleriyle mücadele yanında İslamcı Cihad İdeolojisinin de tasfiyesine katılmak durumundadır.
ABD bu ideolojinin liderleri U.Bin Ladin, M.Mursi, F.Gülen'in tasfiyesinden sonra bölgede yaşanan tüm sıkıntıların sorumlusu olarak Recep Tayyip Erdoğan'ı kurban etmeye hazırlanıyor.
V.Putin kazanırken, Rusya Batılıların kendi yarattıkları cihatçılara karşı birlikte savaşmak üzere cephe hatlarını planlamaktadır... 24.10.2016 - ahmet kilicaslan aytar