15 Temmuz darbe girişiminin bir numaralı faili Fethullah Gülen Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde gayet güzel giden kardeşlikleri neden bozuldu?
İnternette araştırdığımda her kafadan başka bir ses çıktığı izlemine ulaştım.
Mesela bir yazar “Amerika’ya gitmeseydi dünyanın dört bir tarafında okullar açamayacağını çünkü Amerika’nın buna izin vermeyeceğini” söylemiş.
Burada çelişkili bir şey takıldı kafama zira Fethullah denen terörist başının dış ülkelerde okul açmaya başlaması Özal’ın teşviki ile Orta Asya ülkelerinde başlamıştı.
***
1970’lerin başında Erzurumlu, Nurcu kökenli, sıradan bir vaizken nasıl bunca insanı etkisi altına alarak isim yapmıştı?
İzmir’de Nurcu hareketten koparak kendi cemaatini kurmayı başarmış.
Sık sık ağlayarak verdiği vaazlarla aslında rejime karşı kışkırtıcı olmuş.
Hakkında davalar açılmış, vs.
Cemaatinin dine hizmet adına masum bir hareket olduğu izlemini vermek için sırasında Atatürk için övgü dolu sözler söylemekten kaçınmamış bu sahtekâr.
1980 ihtilaline kadar Işık evleri adı altında öğrenci evleri ve yurtlar açmış.
İhtilalden sonra ise işi büyüterek resmi dershaneler ve okullar da açmaya başlamış.
Bu okullarda, evlerde yetiştirilenlere başından beri bir devlet düşmanlığı, ülkeyi yönetenlerin İslam düşmanı olduğuna ilişkin oluşturulmuş bir ön yargı yaratılıyormuş. Böylece bir devleti ele geçirmek, onun içinde örgütlenmek kötü bir şey değil tam aksine kutsal görev olduğu aşılanıyormuş.
***
Ortadoğu’da Türkiye gibi bir müttefiki elde tutmak için sadece hükümet ile iyi ilişkilerle olunmayacağını düşünen Amerika, halkın sevdiği dini liderlerden bazılarını denemiş, sonunda Fethullah’ ta karar kılmıştır.
28 Şubat döneminde hakkında MİT’in rapor hazırladığı iddiaları gündemdeyken Gülen, ABD’ye gidiyor.
ABD’de Kardinal O’Connor ile görüşüyor.
Türkiye’ye döndüğünde de Vatikan İstanbul Temsilcisi Georges Maroviç ile biraraya geliyor.
Bu sürecin sonunda da 1998 yılında Vatikan’da Dinlerarası Diyalog hareketi adına Papa II. Jean Paul ile ve başkalarıyla görüşmüş.
O dönemler onun için büyük bir başarıymış…
18 Haziran 1999’da Ulusal Televizyonlarda yayınlanan bir kasetle sahtekârlığı meydana çıkmış.
Laik ve demokratik Cumhuriyet rejimini eleştiren ve rejimi değiştirmek için dile getirdiği sözler ve cemaat oluşumunun, kasetlere yansıması Gülen’in gerçek amacını da ortaya çıkarmış, maskesini düşürmüştü.
Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi savcısı Nuh Mete Yüksel’in Gülen hakkında soruşturma açtığı söylentilerinin yayıldığı bir zamandı.
Zor durumda kalan Gülen sağlık sorunlarını bahane ederek tekrar Amerika’ya gidiyor.
Gidiş o gidiş işte…
Bu bir kaçış mıydı, yoksa Amerika ile anlaşmış mıydı?
Amerika, ülkeleri içinden vurmak üzere, devlete nüfus edebilmek adına insanlar yetiştirilen okulların açılmasını Gülen’in Amerika’da yaşaması karşılığında kullanmaya başlıyor.
Bu okulların esas sahibinin Amerika olduğunu böylece anlıyoruz.
“Hatırlarsanız, Rusya işe uyanarak, kendisine tehlike olacak Gülen okullarının hepsini kapatmıştı.”
***
Siyasetçilerden, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başta olmak üzere Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Hikmet Çetin, Hüsamettin Cindoruk, Alparslan Türkeş, Devlet Bahçeli, Muhsin Yazıcıoğlu, daima Gülen hakkında iyi düşüncelerini her fırsatta dile getirmişlerdi.
Tabi bu arada tanınmış sanatçıların bir bölümü ile işadamlarını, profesörleri,
Medyanın büyük bir bölümünü de da katabiliriz
Gülen onlarla işbirliği içinde olmadığına göre hepsi kandırılmıştı demek!
Böylece Amerika kendi çıkarı için bu rejim düşmanı haine kollarını neden açmıştı diye düşünmeye gerek kalmıyor sanırım…
***
Gelelim Recep Tayyip Erdoğan’a…
Recep Tayyip Erdoğan’ı başımıza getiren de İngiltere ile anlaşmalı Amerika’dır.
Onu kullanabileceklerini düşündüler.
BOP Eşbaşkanı yapmaları sırf kana buladıkları Ortadoğu’ya hâkim olabilme adınaydı.
Erdoğan’da Müslüman ülkelere reis olabileceği umuduyla baştan kabul etmişti.
***
2007-2012 yılları arasında Erdoğan cemaatin sosyal tabanda ve medyadaki gücünden faydalanırken, cemaat de kendi menfaatleri çerçevesinde Erdoğan’a istediğini yaptırıyordu.
TSK’da yeni düzenlemeler yapan Erdoğan üst üste yasalar çıkartıyor, polisi güçlendiriyor, yargıyı arkasına alıyor, her çevreden tekmil koca bir ordu hazırlıyordu.
Ve yine o yıllarda kendilerine karşı büyük tehdit olarak gördükleri TSK’nın kafasını Ergenekon davalarını başlatarak birlikte kopartmaya başladılar.
Erdoğan Gülen’e çok güveniyordu.
Ne zaman uyandı dersek, Hakan Fidan olayı ile tabi ki…
Kendi içinde gittikçe büyüyen ve güçlenen cemaat yapılanmasını, Amerika’nın oyununu ilk kez fark etti.
Bu gücün kendisine neler yapabileceğini düşünerek tasfiye sürecini başlattı.
Sonrası malum.
17-25 Aralık olayları ile düşman kardeşler oluverdiler.
***
FETÖ nün başına yıllardır övgüler dizenlerin bir kısmı rahmetli oldu. Aslında FETÖ çetesi o yıllardan beri devletin kılcal damarlarına ve partilere girdiler.
Ne var ki ençok AKP döneminde en kritik alanlara yayıldılar.
Kapkara bir 15 Temmuz gecesi geçirdik ama AKP halen akıllanmamış.
Ne yapmak istediğini anlamak mümkün değil.
Neden mi?
Olanlardan ders almamış bir AKP görüyoruz.
TBMM’sinde oluşturulan Darbe Komisyonu Başkanlığına bir zamanlar FETÖ’nün avukatlığını yapmış olan AKP Burdur Milletvekili Reşat Petek’i getirmesi akıl tutulması gibidir.
Bu da akıllara çeşitli sorular getirmektedir…
Tünay Süer
13.10.2016
Not: Bahçeli’nin iktidara başkanlık sitemini TBMM’sine taşınması önerisi gündeme bomba gibi düştü.
Saray danışmanı mı yoksa muhalefet partisi genel başkanı mı bu adam MHP lilerin artık düşünmesi gerekir diyorum.