Sabahattin ÖNKİBAR
Adı Bryan Ardouny.
ABD’deki Ermeni Asamblesi’nin (AAA) direktörü.
Türkiye’de başlatılan Ermenilerden özür kampanyası için dün şu açıklamayı yaptı:
“-Bu özür süreci Türkiye’nin kaçınılmaz olarak soykırım geçmişiyle yüzleşmesi sonucunu ortaya çıkaracaktır.”
Bu açıklamalar da gösteriyor ki başlatılan özür kampanyası bir projedir ve hedefi de asamble başkanının beyanlarıyla ortadadır.
Peki ama Ermeni Asamblesi’nde adeta bayrama sebep olan bu kampanya için Türk devlet zirvesindeki fotoğraflar bühtan değil midir?
Başbakan’dan ana ve yavru muhalefete kadar pek çok geniş çevre başlatılan densizliğe haklı olarak feveran ederken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün takındığı tuhaf tutum neyin nesidir?
İmza kampanyası bağlamında ne diyor Cumhurbaşkanımız?
– “Her görüşü tartışmak devlet politikasıdır.”
Bu beyanın içeriği ya da açılımı kampanyaya destektir.
Her görüşü tartışmak devlet politikasıdır demek bir bakıma soykırımı tartışalımı kabullenmektir.
Peki olmayan bir şeyi vara zorlamak nasıl görüşlerin tartışılması olabilir?
Bir ülkenin Başbakan’ı, yani yürütme direksiyonunun başındaki isim “Suç işlemedim ki özür dileyeyim. Türkiye’nin böyle bir sorunu yok” derken aynı şeyleri Cumhurbaşkanı niye söylemez?
Hem o Cumhurbaşkanı değil midir simgesel olarak tarihi ile beraber devleti temsil eden?
Hal böyleyken Sayın Abdullah Gül’ün tarihçilerin bile asla var diyemediği bir konuda bu biçimde esnek olması zihin bulandırıcı değil midir?
Bitmedi; benzer bir garabet Dışişleri Bakanlığı’nın tavrıdır.
Başbakan tavır alıyor ya da öyle bir görüntü veriyor ama ona bağlı olan Dışişleri Bakanlığı tıpkı Abdullah Gül gibi esnek bir tutum alıyor ve her görüşün tartışılması noktasında durarak imza olayına dolaylı olarak yeşil ışık yakıyor.
Durun bir dakika!
Yahu bu Dışişleri Bakanlığı Başbakanlığa bağlı değil mi?
Öyleyse Başbakan ayrı, Dışişleri ayrı nasıl tavır alabilir?
Ne yani Başbakan bu bakanlığa hâkim mi olamıyor!
Güldürmeyin beni!
Yeri geldi mi askere bile diklenen Tayyip bey Dışişleri’nin monşerlerine boyun mu eğer?
O zaman ortaya çıkan tablo şudur:
Türkiye’de bir oyun oynanıyor.
Bu senaryoya göre herkesin bir rolü var.
Buna göre iş bölümü yapılmış!
Tayyip Erdoğan Mart’ta seçime gireceği için imza olayında tepki koyup meydan okumak zorunda!
Öyle ya tersi olsa sandığa gömülecek.
Buna mukabil Cumhurbaşkanı ile Dışişleri ise gerçek politikayı yürütüyorlar.
Seçim bitti mi Tayyip bey de realite deyip onlarla bütünleşecek!
Bunun anlamı, Türkiye’nin yeni Ermenistan politikasını yürürlüğe koyduğudur.
İmza kampanyası, bu politikalara zemin yaratmak için gündeme getirilen yapay bir hadisedir.
Gül’ün Erivan seferi aslında bu değişimin ilk somut işaretidir!
Ermenilere taahhüdü olan Obama’nın gelişiyle bu süreç hızlandırılıyor.
Açılımı anladık da bunun sınırları nereye kadar uzanıyor?
Tehlikeli bir süreçteyiz, aman dikkat!
Bir yanıt yazın