Soğuk savaş yıllarının denge değişkesinde NÜKLEER ÇAYDIRICILIĞIN önemli yer aldığı bilinir… Bu denklemin sona ermesinde , Sovyet sisteminin çözülmesinin önemlirolü olmuştur…. Süreç içinde,Tek Kutuplu Dünya hedefinden giderek Çok Kutuplu sosyo politik ve sosyo ekonomik yapılanmaya yönelik değişim yanında SİBER TEKNOLOJİNİN sürprizleri de etkisini diğer yönden göstermeye başlamıştır….
Görüldüğü kadar yakın geçmişte etkin olan nükleer caydırıcılığ
bir ın yanında , siber dengenin giderek güç kazanması da ayrı bir caydırıcılığı oluşturma ihtimalini ortaya koymaktadır…
ABD ‘nin Ekonomik, Politik, Kültürel, Askeri ve diğer yönden de Taklit edilemeyecek teknik üstünlük hedeflerine dayalı politik hedeflerindeki etkinliğinin, finansal yönden başlayan sarsıntılarla olumsuz bir sürece girdiği görülmektedir….
Çin faktörünün Asya Pasifik Bölgesindeki muhtemel gelişimleri önemli ölçüde bir denge kaymasına neden olmakta ve bütün dünya da konuyu yakından izlemektedir…
ABD. uzun süre, jeopolitik hedefler içinde coğrafyanın belli kritik doğal kaynaklarının denetimini kontroluna almakla beraber, bu denetimin gelişmelere bakıldığında yeni güç merkezlerinin dünya dengesinde yer almasıyla orta ve uzun vadede devam ettiremeyeceği görüntüsü vermektedir…
Konu, mevcut dengeler yönünden SİBER gelişmelere göre giderek önem kazanmaya başlamıştır…..Konuya bu açıdan bakılarak ve geriye dönülerek bir hatırlatma yapıldığında:
Hatırlanacağı üzere Falklan Savaşı sırasında İngiliz Donanmasına karşı Arjantin Hava Kuvvetleri tarafından yapılan saldırılarda kullanmış oldukları Fransız yapımı Exocet füzelerinin yapmış olduğu tahribatın önemli sonuçlar oluşturmuştur… İngiliz Donanmasını sıkıntıya sokan bu süreç ABD’ni Fransa’ya baskı yaparak Exocet füzelerine ait YAZILIMLARIN İngilizlere verdirilmiş olması ile, bu tehdit unsuru engellemiştir… Bundan sonraki safhada ise, Exocet Füzelerinin etkisiz kalmış olduğu görülmüştür….
Bir diğer örnek ise, ABD ve İsrail ‘in ortaklaşa geliştirmiş oldukları STUXNET bilgisayar virüsü ile İran’ın Natanz nükleer tesisindeki bilgisayar sistemlerini çökerten operasyonunda izlenmiştir…Bu konu da, SİBER SALDIRILARIN etkilerine ait farklı bir örnek olmuştur….
Gene yakın geçmişte, İran’ın ABD ait bir insansız hava aracının yazılımını çözerek bu uçağı ele geçirmiş olduğu süreç içinde izlenmiştir…
1974 Kıbrıs harekatı sırasından, Türk radar sistemleri üzerinde hava indirme görüntüleri alınmış ve bunların yanıltıcı siber saldırılar olduğu anlaşılmıştır…
Bir başka örnek olarak , Suriye kara sularında düşen Türk Hava kuvvetlerine ait F 4 savaş uçağı ile gene, Osmaniye bölgesinde düşen F 16 savaş uçağının düşüş nedenleri kesinlik kazanmadığı gibi, bazı söylemlere göre elektronik müdahalenin olabileceği de yorumlarda yer almıştır…
Sürecin değişik boyutlardaki örnekleri günlük yaşamın her sayfasında yer alır hale gelmiştir. Bireysel örnekler içinde, Wikileaks yankısından, NSA bilgisayar analisti Edward Snowden’in gerek ABD ve gerekse dünya genelinde CIA, NSA yapısı üzerinden uygulanmış olan dinlemeleri ifşa edileceği konusundaki beyanlar, siyasal ortamda paniğe neden olmuştur…Diğer yönden bilgi akışını denetleme yanında , yazılım kırıcılarının en önemli sistemlerin etkisizleştirilmeleri önemli sorunları peş peşe ortaya çıkarmaya başlamıştır…
Konunun önemli safhası ise, NÜKLEER DENGE GİBİ ,SİBER DENKLEMİN DE küresel dengeler ile ilgili muhtemel sonuçları yönünden önemidir…Bu bağlamda son duyumlara göre:
- Çin’in yeni üretmiş olduğu TİANHE – 2 süper bilgisayarının ABD’in elinde bulunan en hızlı bilgisayardan iki kat daha hızlı olduğuna ilişkin görüştür.
- Belirtilen konuda, ABD Tennessee Üniversitesinden Prof. Jack Dongarra ifadesine göre, Çin’in yeni bilgisayarının “saniyede katrilyon işlem “ yapabilme kapasitesine sahip olduğudur….
- Diğer yönden ABD.’in Pasifik yönündeki en önemli vurucu gücü olan teknoloji harikası nükleer güçle çalışan uçak gemilerinin gelişen siber sistemler ortamındaki konumudur..
- ABD.’in halen yapımı süren yeni nesil uçak gemilerinden 14 milyar dolara mal olacak olan ve 2016 de donanmaya katılacağı ifade edilen Gerald Ford adı verilecek olan süper uçak gemisi ile benzerlerinin de bu açıdan durumlarının, dikkate alınmalarının gereğidir…
- Bu bağlamda, Çin’in gemilere karşı geliştirmiş olduğu DF-21 balistik füzelerinin muhtemel etkisinin de ayrıca değerlendirilmesinin ifade edeceği önemdir…. Bu füzelerin 3000 km .öteden , karadan denize atılacak şekilde ve uydu kontrollu olarak stratosfer katmanlarından mevcut uçak gemilerine karşı kullanılacağıdır… Bu konu, uçak gemileri kadar diğer önemli su üstü savaş gemilerine karşı önemli bir caydırıcı güç ve tehdit unsuru görüntüsü vermekte ve uçak gemileri için önemli bir zafiyet durumu yaratacak gibidir…
- Milyarlarca dolarlık uçak gemilerine karşı genel maliyeti çok düşük olan balistik füzelerle yapılacak saldırının etkisi dikkate alındında, basında da görüldüğü üzere uçak gemilerinin geleceği üzerinde tartışmaların yapıldığı da görülmektedir… Bir tarafta çok yüksek maliyeti olan uçak gemileri, diğer yönden bunların üretim ve donatım maliyetleri ile kıyaslanamayacak kadar düşük balistik füze sistemleri!…..
- ABD ‘nin Pasifik bölgesindeki en önemli vurucu ve caydırıcı gücünün Deniz Kuvvetleri içindeki uçak gemileri ve nükleer denizatlıları olduğu bilinmektedir…Belirtilen hususlar yönünden olaya bakıldığında Pasifik bölgesinin etkin kontrolunu sağlayan bu güç yönünden caydırıcılığın önemli ölçüde zafiyeti ortaya çıkabilecektir…
- Çin’in geliştirmiş olduğu DF-21 füzeleri dışında, RF. da 4 nesil Yasen sınıfı nükleer denizatlılarının devreye sokulmaları konundaki bir projeden bahsedilmesidir…. Bu denizatlıların da , uçak gemilerine karşı düşünüldüğü, 300 km. menzili olan supersonik Onix füzeleri ile donatılacağı ve uçak gemilerine yaklaşmadan çok uzak mesafelerden saldırı imkanlarının olabileceği değerlendirmelerde yer almaktadır…
- Konunun özü, bütün bu sistemlerin elektronik ortamda ve belli yazılım programları ile bağlantılı görülmesinde yatmaktadır. Exocet füzeleri ve diğer örneklerde olduğu gibi, genel açıdan bakıldığında, süper bilgisayarların devreye girmesi sonucunda, atılan her füzenin, uçan her uçağın, yüzen her geminin bilgisayar sistemlerinin yazılımlarını kırma ihtimali artacak gibidir…Bu konuda, sistem yazılımlarının kırılması veya sistem şifrelerinin katrilyon/saniyede işlem yapan bilgisayarlar tarafından çok kısa sürede çözülerek etkisizleştirilmesi durumunda ortaya nasıl bir sonuç çıkacaktır?…
- ABD gibi, ileri teknoloji üreten bir ülke için bile SİBER DENKLEMDE ortaya çıkacak böyle bir durum, önemli bir caydırıcılığa neden olabilecektir…Konu,Pasifik bölgesindeki etki gücünün zafiyeti, yönünden önemlidir…
Yukarıda özetle ifade edilen faraziye karşısında, ABD ‘in, son gelişmeler dikkate alındığında Siber saldırı ve siber savunma konusunda yeni bir yapılanmaya gidileceği hususu basında izlenmiştir. Bu oluşumun, Çin’in süper bilgisayarı sonrasında gündemde yer almış olması ise, ister istemez çağrışım yapmaktadır. Konu ile ilgili olarak söz konusu haberin özetinde:
- Yeni bir yapılanma içinde, ABD. Maryland Eyaletinde karargahı olacak olan bir Siber Komutanlığın kurulması
- Siber Komutanlığı olarak görev yapacak olan bu karargahın 2018 yılında faaliyete geçmesinin hedeflendiği.
- Kara, Hava, Deniz ve Deniz Piyade unsurlarının bu Siber Komuta Merkezindeki müşterek karargahta hizmetlerinin yürütülmesi.
- ABD’ in şu an için 650 civarında olan siber savaşçı sayısının 2015 yılı itibariyle 3 – 4 bine çıkarılmalarının hedeflendiği…
- Bu konuda ki yorumlarda benzer komutanlığın Çin de de olduğu ve 30.000 civarında görevlisinin bulunduğu…
- Operasyon hedefleri içinde, hasım ülkelerin, gerektiğinde ( DOST da OLABİLİR) komuta merkezlerini çökertmek, askeri iletişimleri engellemek, radarları ve hava savunma sistemlerini körletip etkisizleştirmek vb…. görevleri yürütmesi…
- ABD’ in bu komutanlığı oluşturmasında Çin’in Tianhe-2 süper bilgisayarının muhtemel etkilerinin değerlendirmesinin de gerekeceği…
- Diğer yönden her ne kadar RF. ve Çin Şanghay güvenlik yapısında üye olarak bulunmakta iseler de , 2013 Şubatında, RF. Chelyabinsk kentine düşen meteor gerekçe gösterilerek RF. ile ABD. arasında uzaydan gelecek meteor tehditlerine karşı iletişim işbirliğine gitmelerinin gerisinde Çin’in süper bilgisayarına karşı örtülü bir dayanışmanın olup olmadığı da dikkate alınmalıdır…
Geçmişte, General Mitchell ve General Guillio Douhet’in hava gücü teorisinin etkisi özellikle İkinci Dünya harbi ve sonrası savaşlarda görülmüştür… Hava hakimiyetinin yanında, uzayı kontrol ederek küresel kontrolu sağlamak da gelişmeler içinde yer almıştır. Son derece yüksek maliyetli bu sistemlerin günümüzde geldiği nokta , giderek bütün bu sistemlerin ileri teknoloji yazılımlarına bağlı olmalarıdır… Bu yazılımlar, Çin’in geliştirmiş olduğu saniyede katrilyon işlem yapan bilgisayarları karşısında şifrelerinin kısa sürede çözülme tehdidi karşında kalabilecekleri de dikkate alındığı takdirde , milyar dolarlık sistemler bir anda beyin fonksiyonlarını kaybedebileceklerdir… Bu durumda:
- Uydu sistemleri, uçak gemileri, uçaklar, her türlü güdümlü füze sistemler vb. çok güçlü siber saldırı karşısında ve yazılımlarının kırılmaları ihtimal dahilinde olup, bu takdirde vurucu gücü olan benzer sistemler etkilerini kaybedeceklerdir…
- Çok yüksek maliyetli mevcut silah sistemleri karşısında onlardan çok daha düşük maliyeti olan siber karargahların etkileri arttıkça maliyet faktörlerine göre sonuçlar ne olacaktır ? Bu konunun ayrıca değerlendirmedi de gerekecektir…
- Kara savaşlarında gerek Vietnam, gerek Afganistan, gerekse Irak ve gerekse Hizbullah İsrail örneklerinde de görüldüğü üzere, asimetrik savaşın ağırlık kazanması, diğer ifade ile, CEPHESİ OLMAYAN SAVAŞIN etkinleştirilmesi yüksek maliyetli silah sistemlerine karşı, çok düşük maliyetli silah sistemlerle, karşı tarafın savaş maliyetlerinin arttırılması etkili olmuştur…
- Maliyetler üzerinden yürüyen bu savaşların Çok Kutuplu Dünya düzeni içinde eskiden olduğu gibi dolara endeksli olması da giderek azalabileceğinden ,finansal sistemlerin eskisi gibi baskı unsuru olarak kullanılmalarının etkili olamayacağı da ihtimaller içinde olabilecektir….
Özetle, Siber denklemin küresel güçlerin etkinliğine olumsuz tesir yapabilecek unsurların başında giderek devreye girmeye başlayan Çin örneğindeki gibi bilgisayarlardır….Bu bağlamda, çok gelişmiş bilgisayar destekli silah sistemlerinin ise, SİBER SALDIRILAR karşısındaki muhtemel zafiyetinin dikkate alınmasıdır… Bu süreç güç dengelerinde kaymalara neden olabileceği gibi, Küresel ve Bölgesel politikalara da etki yapabilecektir…
Bir dünya gücü olarak ABD ‘in küresel politikalarındaki etki ve baskı unsurunun belirtilen güç kaymaları sonucu küresel ve bölgesel politikalar yönünden ifade eden önemdir. Bu konuda özellikle Orta Doğu Politikasında son dönemde, İsrail’in güvenliği ile ilgili politikanın ABD. desteğindeki süreci , yukarıda ifade edilen denge unsurlarına göre dikkatle izlenmesinin gereğidir…
Kissinger ‘in küresel açıdan ön gördüğü , ABD Dünyayı yönetsin, İsrail’de ABD’yi finansal gücü ellerinde bulunduran lobileri aracılığı ile yönetsin anlayışıdır… Bu konu ,ABD de birçok yurtseveri rahatsız etmektedir…. Ancak,sistemi finans gücü ile kontrol edenlerin etkileri yanında son dönemde birden gündeme oturan Wikileaks ve şimdide NSA analisti Edward Snowden santaj yüklü mesajlarının geri planındaki oyun kurucuların nasıl bir strateji uygulamaya çalıştıkları merak konusu olmaktadır…
Dünya politikasında özellikle de Orta Doğu sürecinde İsrail’in etkisi bilinmektedir… Konu hakkında daha önceleri de değişik analizlerde ifade edildiği üzere İsrail:
* Batısında Lübnan Hizbullahı
* Güney Batısında Mısır, ve Hamas,
* Doğusunda Ürdün
* Kuzeyinde Suriye ile coğrafi yakınlık alanı içinde çevrilmiştir…
* Irak Şii yönetimi de İsrail karşıtı konumundadır..
* Basra Körfezinin doğusundaki İran, en büyük hasmı ve Kıssınger’in de ifade ettiği
şekilde İsrail’in ASLİ HEDEFİDİR…
İsrail’in bu iç hat durumundan kendisini güvene alabilmek için halen siyasal yönden iç hat manevrasın şartlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadır…Bu konuda:
- Camp David Antlaşmasının fesh edilmesinden korktuğu için Mursi iktidarının devrilmesi İsrail’in önemli ölçüde rahatlaşmış ve Güney Batısında yeni bir cephenin oluşması engellenmiştir…. (Hatırlanacağı üzere, Mursi, Gazze kapısının açılması yanında Camp David sürecine de son vereceğini belirtmişti…)
- Hizbullahın gerisindeki Suriye rejimine karşı yürütülen kalkışma aynı sürecin devamıdır… İsrail Asli Hedefi İran’ı nükleer güç olmadan etkisiz kılma operasyonuna girebilmek için , öncelikle yakın çevresindeki güvenliği sağlama gayreti içindedir…
- Suriye de istedikleri rejim değişikliğinin gerçekleşmesi durumunda ise, en yakın tehdit unsuru olan Lübnan Hizbullahı ve Hamas’a karşı operasyon yapması kuvvetli ihtimaldir…
- Bu süreçte, Türkiye’yi Suriye’deki çatışmaya dahil etmek konusundaki dış destekli baskılar şimdiye kadar istedikleri sonucu vermemiştir…
- Netanyahu’nun İran’a saldırı konusundaki aceleciliği bu sürecin zaman boyutu itibariyle giderek İsrail aleyhine gelişmesi ile orantılı olmasındadır…
- ABD. SİBER DENGENİN de devreye girmesi ile giderek daha da Asya Pasifik’teki gücünü zaafa uğratmamak için kuvvet yapılanmasını bölgede güçlü tutmayı zorlayabilecektir… Bu husus da, ABD.’in Orta Doğu’da İsrail nedeniyle zaman kaybına uğramaması için önemli bir nedendir…
Genel şema içersinde belirtildiği üzer, İsrail yönünden izlenen görüntü bu merkezdedir… Bu bağlamda Özellikle Netanyahu’nun ve yakın çevresindeki şahinlerin aceleciliğinin gerisindeki sosyolojik ve politik nedenler neyi işaret etmektedir ?…. İsrail için zaman neden daralmaktadır?
İsrail ‘in savaşcı neslinin ülkedeki demografik değişim de dikkate alındığında giderek farklılık göstermekte olduğuna ilişkin işaretlere rastlanmaktadır. Konu hakkında:
- Slamo Land’ın Yahudi Halkı Nasıl İcat edildi adlı kitapta karma evliliklerin
giderek arttığını, otuz beş altı yaş gruplarında İsrail’e yönelik destek ve ilginin giderek azaldığı belirtilmekte ve Yahudi Devleti ile olan dayanışmanın daha çok altmış yaş üstü Yahudilerde olduğu ifade edilmektedir.. (sf.378)
- İsrail, bölgedeki yalnızlığını bildiğinden bu konuda, ABD. yönetimi üzerinde çeşitli baskı ve santaj mekanizmalarını devreye sokarak etkinliğini devam ettirilmeye çalışılmaktadır.
- Siber saldırı gücünün çok iyi izleyen İsrail’in, İnternet üzerinden siber saldırılara
karşı, ülke dışındaki Yahudi Cemaatlerinden yetenekli bilgisayar uzmanlarını kendi
Savunma sistemi içinde yer almaya teşvik ettiği bu konuda savunmasını küresel düzeyde düşündüğü de basında yer almıştır…
- İsrail’i bölgesinde baskı altında tutan Arap tehdidi dışında en çok destek aldığı ABD . içinde de İsrail , ABD casus mücadelesine ilişkin örnekler basından
gizlenemez hale gelmiştir… ABD, İsrail’in ülke içindeki istihbarata dönük faaliyetlerinden rahatsız görülmektedir…Bu konuda ararında casuslar savaşının olduğu da basına zaman zaman yansımaktadır…
- Prof.Dr. John Measheimer’in Ekim 2012 tarihinde Koç Üniversitesinde vermiş
Olduğu konferansta, ABD deki Lobilerin finansal gücünün rolünü belirtirken, buna rağmen şu hususlara da değindiği görülmüştür. Yapılan son anketlere göre:
– ABD kamu oyunun %65 ABD.’in bir İsrail- Filistin çatışmasında İsrail’den yana tavır taşımadığını,
– %50 sinin , İsrail’in komşularının saldırısına maruz kalması halinde, ABD.’in İsrail’i savunmasını istemediklerini,
– %52 sinin , ABD liderinin Hamas’la görüşmesini desteklediğini,
– %59 nun da İsrail’in İran’ı bombalaması ve İran’ın da buna karşılık vermesi durumunda ABD.in, İsrail’in yanında savaşa girmesine karşı olduklarını.
– Amerikanın, İsrail’e normal bir ülke gibi davranması gerektiğini savunduklarının yapılan bu anketlerde ortaya çıktığını belirtmiştir….
Bu bağlamda, diğer yönden ABD Protestan gruplardan, Amerikan Evanjelik Lutheran,Presbiteryan Kilisesi ve Birleşik Metodist Piskoposlar Konseyinin de içinde bulunduğu çeşitli Protestan kuruluşlarının İsrail’in Filistin topraklarındaki uygulamalarını eleştirdikleri görülmüştür…
Ayrıca, İsrail’e yapılan askeri yardımların da eleştirilmesi, ülkedeki etkin Yahudi örgütlerinin bu Protestan kuruluşları ile ilişkilerini kesmelerine neden oluşturduğu dış basında dikkate çarpmıştır…
Buradan da anlaşılacağı üzere, Bush döneminde etkinleşmiş olan Evangelist Siyonist yakınlaşmasının gerisinde önemli ölçüde Yahudi finans kuruluşlarının bu Protestan Kiliselerine mali destek sağlayarak kendilerine stratejik ortak oluşturmayı amaçlamış olmaları ihtimalidir…..Sonuçta, oyun kurucuların asli hedefleri anlaşılınca ve Protestan kuruluşları da konuya eleştirici olarak yaklaşınca bu defa da desteklerini kesmişlerdir…
Konu hakkında gene, basından izlendiği kadar, çeşitli ABD istihbarat kuruluşlarının 2022 planında Orta Doğu’da İsrail’in durumunun çok kritik bir durumda kalacağına ilişkin görüşler İsrail’de kızgınlığa neden olmuştur… Raporda, Çin’in yükselişinin, ABD.’in giderek İsrail’i eskisi kadar desteklemesinin askeri ve ekonomik kaynaklar yönünden yeterli olamayacağını göstermektedir…
Netanyahu ve Barak gibi şahinler ise bir an önce muhtemel İran tehdidini etkisiz kılmak için saldırı amacını gizlememekte ise de, 2012 ortalarında Yedioth Aharonoth ‘un haberine göre, üst düzey İsrail komutanların ABD desteği olmadan İran’a yapılacak bir saldırıya karşı çıkmakta olduklarının haberde yer aldığı görülmüştür
Obama’nın, Netanyahu’ya karşı eleştirisel tavrı, diğer yönden Savunma Bakanlığına İsrail Lobisinin karşı olmasına rağmen getirilen Chuck Hagel’in ,Amerikan politikalarının Yahudi Lobileri tarafından belirlenemeyeceği mesajı bi şekilde ABD görüşünün Orta Doğu politikası açısından açık mesaj taşımıştır….Görüldüğü kadar, Obama yönetimi bütün Lobi baskılarına rağmen ülkenin ulusal çıkarlarını İsrail’in oldu bittilerine karşı korumak amacını gütmekte görülmektedir…( Bu bağlamda, Temmuz 2013 ayı içinde vizyona girmiş olan BEYAZ SARAY DÜŞTÜ FİLMİ satır aralarında bazı mesajları vermektedir…)
Basında izlendiği kadar 2010 yılında CENTROM Komutanlığını devir almış olan E . General James Mattis’de Colorado de düzenlenen Apsen Güvenlik Formunda ABD’nin İsrail’i koşulsuz desteklemekte olmasının ülkenin itibarının sürekli olarak zedelenmekte olmasına neden olduğunu ifade etmiştir…
Obama yönetiminin ve ABD yurtseverlerinin Yahudi Lobileri üzerinden ABD.in gücünü kullanmaya yönelik politikalarına karşı tavırları şu ana kadar Orta Doğu da ve İran’a yönelik bir saldırının geciktirici unsurları içinde görülmüştür… Bununla beraber saatin işlemekte olduğu görüntüleri de, basına kenardan köşeden yansımaktadır…
Bu güne kadar Yahudi Lobilerinin genellikle arka planda kaldıkları, ve sahaya bir takım taşaronları sürdükleri görülmüştür. Son gelişmeler dikkate alındığında, İsrail bağlantılı her ülkedeki SAYANİM kadroları ile bunların bağlantılı olan medya ve STK vb. devreye sokuldukları izlenmektedir ki, bu da İsrail ‘in küresel düzeydeki yalnızlaşması sonucunda manevra alanının giderek azaldığını göstermektedir. Bu açıdan bakıldığında, 2012 sonlarına doğru, Haaretz’de yer alan habere göre, dünyanın çeşitli ülkelerindeki en seçkin 120 elit Yahudi’nin Kudüs’te parayı konuşacaklarına dair bir haber de basında görülmüştür…
Konu, Orta Doğu’da İsrail’in bekası yönünden de dikkate alındığında söz konusu toplantının sosyo politik yönün de iyi değerlendirilmesinin gereğidir.
Bu toplantının bölgede İsrail’in asli hedefi olan İran’a saldırı için önemli bir görüş birliğinin sağlanmış olması ihtimalini de güçlendirmektedir.. İsrail’in çevresinde ki ülkelerdeki gelişmelerin dinamiğine bakıldığında konu, çağrışıma neden olmaktadır…
Söz konusu toplantıyı takip eden günlerde, 2013 yılı başlarında Kissinger’in SAVAŞ DAVULLARINI DUYMUYORSANIZ SAĞIRSINIZ ifadesi bir röportajında yansımıştır… Görülen odur ki, Siyonizmin şizofrenik mantığı Armagedeon hayali içindedir…
Bu bağlamda 2013 yılı ortalarında Lobi baskılarının sonucu olarak , ABD Kongresinin her iki kanadında , İsrail’in Büyük Stratejik Ortak olduğuna ilişkin bir yasa teklifinin gündeme getirildiği görülmüştür…
Bu paralelde, gene ABD Kongresinden Güney Karolina Senatörü Graham ‘ın İran’ın nükleer programının durumuna göre, Kongre’ye İran’a savaş izni için yasa teklifi getireceği gene basında izlenmiştir…
Bütün bu karşıt görüşlere, ABD kamu oyunun İsrail’in politikaların karşı tavrına rağmen, görüldüğü kadar, Lobi finansının gücü, gerekiyorsa Edvard Snowden’in halen açıklanmayan belgelerinin siyasilere karşı bir santaj ve baskı unsuru olup olmadığı da ileride mutlaka açıklık kazanacaktır…
İfade edilen hususlar dikkate alındığında, Netanyahu’nun Temmuz 2013 ortalarında İran’ın nükleer silah üretmeye çok yaklaştığını ifade ederek ABD’den önce İsrail’in hareket edeceğine ilişkin beyanı şahinlerin kontrol dışı hareket edebileceğine işaret etmektedir…
Daha önceki analizlerde değinildiği üzere, İran’ın stratejik derinliği RF. ve Çin olmaktadır… Özellikle Çin’in enerji ihtiyacının önemli bölümü Körfez üzerinden ve İran’dan sağlanmaktadır..
İran’a yönelik bir saldırının Çin’in çıkarlarına olduğu kadar RF çıkarlarına da ters düşeceği bir çok defa analizlerde belirtilmiştir…. Bu konuda karşıt hamleler olarak ihtimallerin de dikkate alınmasında yarar bulunmaktadır. Bu bağlamda tekrar edilirse;
- İsrail ve zorlaması ile ABD İran’a saldırırsa, karşı hamleler neler olabilir?
- Çin , Kuzey Kore’yi, Güneye yönlendirir mi?
- ABD ve İsrail Doğu Türkistan’ı kışkırtarak, Çin’e karşı baskı uygulayabilir mi?
- Böyle bir durum Türkiye Çin ilişkilerinde sorun Oluşturur mu?
- RF,. Çin’e ve İran’a destek vereceğinden bölgesel gerginliğini boyutu ne olur?
- Körfezin kapanması enerji akışının kesilmesi AB ekonomisini ve dünyayı nasıl etkiler?
- Esad rejimi her ne kadar Suriye içinde sarsıntı geçirse de, Hizbullah , İsrail’e saldırı da ne kadar etkisiz kalır?
- Hamas da aynı zeminde İsrail’e karşı ne kadar etkisiz durur?
- ABD kamu oyu bu sürece ne kadar sessiz kalır?
- Olayları izleyen dünya kamu oyu konuyu ne düzeyde kabul eder?
- Latin Dünyasında giderek artan ABD karşıtlığı konuya nasıl yaklaşır?
- İngiltere’nin ABD yanında Olaylara bulaşması halinde, Falkland Adaları üzerinde hak iddia etmekte olan Arjantin fırsattan yararlanarak tekrar adaları almak isterse ne olur?
- SİBER DENKLEMDE meydana gelen güç değişkesine rağmen ABD. kuvvetlerini bölerek, Afganistan, Irak’tan sonra yeni bir açmaza girer mi?
- İsrail’in iç hat durumunda olması askeri yönden bir saldırı planlamasında da YILDIRIM HARP doktrinine ne göre hareket etmesini ve kesin sonucu da en çok bir iki hafta gibi bir sürede almasını gerektirecektir. Bu durumda, Hizbullah ve İran yıpratma doktrini çerçevesinde süreyi uzatarak aylara yayarsa, İsrail, gerek ABD ve gerekse Dünya kamu oyu önünde saldıran taraf konumunu ne kadar sürdürebilir?… İlk Hizbullah Savaşında, savaşın uzaması İsrail açısından olumsuz bir örnek oluşturmuştur….
SİBER DENKLEMİN giderek artan etkisi karşısında, ABD. ‘in Pasifik bölgesindeki hayat sahalarının güvenliği yönünden, son gelişmelere göre, yeni bir yapılanmaya gitmesi ve cephesini de küresel boyutlarda fazla yaymaması gerekecektir..Siber tehdit bütün sistemler için önemli bir zafiyet yaratma ihtimalini taşımaktadır… Bu konu ,özellikle Orta Doğu bölgesindeki dengeler üzerinde kısa ve orta vadede önemli değişimleri zorlayabilecektir….
Konu ,en çok İsrail’i ilgilendirdiği kadar, destek verdiği, Kürt ayrılıkçı hareketi ve Ermeni beklentilerine de etkili olabilecektir… Gelişmeler içinde İsrail’in ve Türkiye’de ki bölücü beklentileri olan ayrılıkçı hareket içinde olanların aceleciliğinde de bu hususu görmek gerekmektedir…Bunlar için de zaman giderek daralmaktadır…
Asala üzerinden senelerce yürütülen kanlı eylemlerin sona ermesini takiben, devreye PKK’nın sokulduğu hatırlardadır…. Bölgede hesap peşinde koşan çevrelerin Açılım süreci üzerinden beklentileri konusunda 15 Ekim 2013 tarihini ileri sürerek dayatmalarını tehdit havası ile sürdürmeye çalışmalarının gerisinde bu zaman daralması vardır….
Diğer yönden de süreç içinde geri planda görüntü vermesine rağmen 2015 sözde soykırım senaryosunda planlama içinde olanların ,2013 Ağustos’unda Lübnan’ın Anjar kasabasında “NOR ASALA” adı ile yeni bir terör örgütünün Türkiye’ye karşı oluşturulacağına dair haberler de dikkate çarpmaktadır…Bu yapılanmanın gerisinde hangi ülke veya ülkelerin istihbarat örgütler vardır ? Bunlar, en kötü duruma göre senaryolarını ayrıca hazırlamaktadır… Bu örgütte, ABD, Belçika, Suriye, Rusya, Fransa, Lübnan, İran, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Gürcistan Ermenilerinin yer alacakları ifade edilmektedir…
Kısaca, giderek etkinliği artacak olan SİĞBER DENKLEMİN , güç dengelerinde yapacağı muhtemel kaymaların , dünya genelinde olduğu kadar, Orta Doğu’da da önemli sonuçları olabilecektir…Bölgede, hesapları olanların destekleyicisi durumunda olanlar için süreç, sürpriz yaratabilecektir….Özellikle ABD’.in Asya Pasifik bölgesine ağırlık vermek durumunda kalması tekrar edilirse, İsrail ve Kürt Ayrılıkçı hareketleri ile, Ermeni beklentilerinin orta ve uzun vadede önemli ölçüde destekten yoksun kalmalarına gelişmeler neden olabilecektir…. İsrail’in aşırı aceleciliği yanında BDP üzerinden , Türkiye’ye dayatmalarını tehdit boyutuna taşımaya çalışan PKK gruplarının
hırçın tavırlarında bu rahatsızlığı görmek mümkündür…. 23.07.2013
ERGUN ÖZGEN