Darbe mi, İslam Cumhuriyeti Provası Mı?

IMG_1819

Yıllarca kardeş kardeş geçindiler…

Emniyet güçlerinin, ordunun önemli birimlerinin cemaat tarafından alınmasına göz yumdular…

Birlikte kumpaslar düzenlediler…

Birbirlerine âşıktılar… Sevdalı değil, Kara sevdalıydılar…

Sonra aralarına kara kedi girdi…

Kutulara konan paralar, alınan, verilen rüşvetler, mevki – makam kavgaları yüzünden dostlukları bozuldu…

Birbirlerine düşman kesildiler…

Kimlerden mi söz ediyorum? Elbette Fethullah Gülen, AKP dostluğundan…

Sonra iktidar, temizlik harekâtına girişti… Her yeri temizledi… İyi de oldu… Ülke, bir grup Ortaçağ artığından kurtuldu…

Bütün bunlardan sonra temizlik sırası orduya gelmişti… Yüksek Askeri Şura (YAŞ) yaklaşıyordu… Bu toplantıda Gülen yanlısı subayların ya işine son verilecek ya da emekliye sevk edilecekti…

Bir grup azınlık subay, elini YAŞ’tan önce çabuk tutarak, bir kalkışma başlattı…

Söylenene göre, isyancılar azınlıktı, küçük bir gruptu ama yine de başkaldırdılar. Anlaşılan o ki sırtlarını bir “Dış güce” dayamışlardı…

Bu güç ABD’deydi…

Emir Pennsylvania’dan geliyordu…

Ama bu darbe girişiminde bir takım tuhaflıklar, gariplikler de vardı…

Bizim şimdiye dek yaşadığımız darbelerin hiçbirisine benzemiyordu… Bu, şimdiye dek yapılan darbelerin en kötü hazırlanmış bir versiyonu, sürümü idi!!!…

Gizemli, kuşkulu, bilinmeyenli, sır dolu bir yapılanmaya sahipti…

Darbelerden çok çekmiş, deneyimli birisi olarak söylüyorum bunu…

Kalkışma, tüm darbelerin aksine alacakaranlık yerine, akşam saatlerinde başlatılmıştı…

İnsansız TBMM bombalanıyordu…

Darbenin hedefinde olan kişiler demeçler veriyor, tehditler savuruyor, televizyonlarda boy gösteriyor, kanal kanal geziyorlardı…

Her patlamadan sonra “yayın yasağı” getiren iktidar bu kez, darbeyi halka “canlı canlı” izlettiriyordu… Canlı yayın yapıyordu…

Alçaktan uçan uçaklar, bombalar, helikopterlerden atılan mermiler, köprü, TV işgalleri, Genel Kurmay Başkanının teslim alınması karşısında bile tüm yetkililer, bakanlar, başbakanlar gayet serinkanlı, sakin, hatta gülümseyen yüz ifadeleri ile demeçler veriyorlardı…

Bir gariplik, tuhaflık vardı bu darbe girişiminde…

İşin daha ilginç yanı, geride o kadar emniyet görevlisi, ordunun zinde güçleri varken, Cumhurbaşkanı, halkın sokaklara çıkmasını söyleyerek, onları isyancılara karşı direnmeye çağırıyordu…

Oysa daha önce, “Gezi Olayları”nda sokağa çıkanları “Hain” ilan etmişti…

Kolluk güçlerinin çoğunluğu ayaktayken, birbiri ardına darbe karşıtı demeçler verirken buna neden ihtiyaç duyulmuştu?

Çünkü bu çağrı bir çeşit gözdağı ve tehdit anlamı taşıyordu… O, Atatürkçü, devrimci çevrelere diyordu ki: “Ayağınızı denk alın, bundan sonra istediğim zaman selalar verdirip, halkı sokaklara dökerim, haberiniz olsun, bunu böyle bilin…”

Bu bir İslam Cumhuriyeti provası, İslam Cumhuriyetine giden yolun parke taşlarının döşenmesi hazırlığı idi… Bu kalkışma bahane edilerek, bundan sonra, bakın ne faşist kanunlar çıkacak meclisten…

Hep birlikte yaşayıp, göreceğiz…

Bu, yüzde doksanı Müslüman olan bir milleti iki düşman kampa ayırma, karşı karşıya getirme girişimiydi…

İşin daha da ilginç yanı, sanki önceden ayarlanmış, planlanmış gibi camilerden birden “Sela” sesleri yükselmeye başladı… Saat başı tekrarlandı… Aralıksız sabaha dek sürdü… Bu, “Halkı Cihada çağrı” anlamına geliyordu…

6 ayda verilen 700 şehit için bir tek dua okumayan imam, saat başı verdiği selalarla halkı sokağa çıkmaya davet ediyordu…

Ortalık, sabahlara dek… “Tekbir sesleri, kurşun sesleri” ile inledi…

Ama neticede olan yine 18 bin lira bulamayan ve zorunlu askerlik yapan gariban Mehmetçiğe oldu…

Sokaklara çıkan IŞİD kılıklı sakallı, şalvarlı yaratıklar bir erimizin, hem de gönüllü teslim olan bir erimizin boğazını keserek, IŞİD yöntemi ile canına kıydılar…

Üzerlerinde Türk askeri giysisi bulunan askerleri yerlere yatırıp, palaska ile dövdüler… Köprüden aşağı yuvarladılar…

Türk askeri hiçbir dönemde bu kadar aşağılanmamış, ayağa düşürülmemişti…

Oysa bir asker konuşmasında, bir şeyden haberi olmadığını “Teröristlere karşı tatbikat için sokağa çıktığını” söylemişti…

Biz diyoruz ki darbe yapan rütbeli subaylara da en ağır cezalar verilsin, bu IŞİD kılıklı canilere de… Ellerinde bıçaklar, gülen yüzlerle poz vermişler… Her şey ortada… Bu yargısız infaz yapanları bulup, cinayetten yargılasınlar…

Yazıyı bitirirken muhalefete de bir çift sözüm var:

Yazıklar olsun size… Binlerce kez yazıklar olsun…

Mecliste yaptığınız konuşmalarda, iktidarın “15 Temmuz Demokrasi Bayramını” kutlamak aklınıza geliyor da boğazı kesilen, yargısız infaz edilen erden söz etmek neden hiç aklınıza gelmiyor…

“Koltuk Değnekliği” görevini ne zaman sonlandıracaksınız? Federal İslam Cumhuriyeti devleti kurulduğu zaman mı?

Sanki Türkiye’de dört dörtlük demokrasi varmış gibi, bir de demokrasiden söz ederek,  utanmadan halkı kandırıyorsunuz…

Yazıklar olsun size… Binlerce kez yazıklar olsun…

([email protected])

Yıllarca kardeş kardeş geçindiler… - military askeri helikopter rus

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir