Birincisi; bu ülkelerin hizaya getirilmesinde akla, bilime ve vicdan, düşünce özgürlüğü esasına dayanan İslam dini, “Ilımlı İslam”a yöneltilince taassuba dayalı toplumlar oluştu,iş şirazesinden çıktı.
Şimdi taassub, toplumları müslümanlığın gerçeğinden koparıyor, insanlar Batı’nın İslam’a ve peygamberine vurmak için alanlar açtığına, şer’i yükümlülüklerden koptuklarına, yaptıklarında faziletli hiç bir inancın kalmadığına inanıyor!
Artık ABD’nin “Asya’dan Afrika’ya,Amerika’dan Yakın Doğu’ya kadar demokrasiyi desteklemeye devam edeceğiz” hedefi önünde en büyük tehditin,bu düşünceden üreyen radikal örgütler olduğu anlaşılıyor.
Her geçen gün taassubun Batı’dan intikam almayı emrettiği, taassup önderlerinin Sünni Müslümanları “İslami Cihad”a devşirmekte olduğu ve radikal örgütlerin masum insanları hedef alırken imanlarının tazelendiğini sandıkları, bunların Suriye ve Irak’ta müslüman kafir saydıkları insanlara karşı din savaşı başlatıkları dehşetle görülüyor…
*
İkincisi; Beşşar el-Esad’ın “Suriye’de olanlar on yıllardır bölge için planlananların bir bölümünü oluşturuyor.Sykes-Picot’un torunları hala bölme rüyası görüyor. Hedefleri kimliğimizi ve şahsi kültürümüzü yok etmektir. Bu nedenle Suriye’yi Arap Liginden çıkarmaktan çok Araplığı askıya almaya odaklanıyorlar. Politikalarıyla ve Arap sahasında oynadıkları rolle uyumlu “Araplaştırılmış Lig” istiyorlar. Suriye’yi İsrail’le değiştirmek istiyorlar” ifadesi doğrultusunda gelinen şu aşamada;
*
Şimdi Başkan Obama, ABD’yi açık etmeden yeni bir planı uyguluyor.
Orta Doğu’da İsrail’in güvenliğini merkeze alıyor ve Filistin ile yeni bir barış sürecinin başlaması için kapsamlı bir barış planında İsrail’den istenebilecek bir tavize karşılık, İsrail’e güçlü bir teşvik oluşturmaya çalışıyor.
*
Nasıl? Suriye’de Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nden çıkan sonuçla, herhangi bir rejim değişikliğinin bu ülkede gerçekleşmesinin mümkün olmadığı ve Esad’ın iktidarını koruma konusunda büyük bir potansiyele sahip olduğu görülmüştür.
ABD, Suriye’nin hem terör gruplarını yenilgiye uğrattığını hem de ABD’nin Suriye planlarını bozduğunu geç olsa da anlamıştır.
*
Yeni Amerikan planı bu noktada devreye giriyor.
Suriye ile ergeç yapılacak bir barış anlaşmasında, İsrail’i bir Yahudi Devleti olarak tanıyacak, Laik Arap Milliyetçileri ya da BAAS partileri olmazsa olmaz sayılıyor.
İsrail-Suriye arasında olası bir barış anlaşmasının şartlarından biri de her iki tarafın birbirlerinin iç işlerine karışmaması olmalıdır, bu yüzden Suriye’nin İsrail’in azınlıkları olan Filistinliler, İsrail’in Suriye azınlıkları olan Kürtler ile ilgilerini kesmeleri gerekiyor…
*
İşte, Suriye’de Esad’ın BAAS partisine karşı bir araya getirilen ve birbirinden çok farklı gruplar ve bireylerden oluşan,bu yüzden her bir grubun diğer gruplardan ciddi farklılar gösteren bir takım hak ve iddiaları temsil eden Ulusal Koalisyonun yapısını oluşturan ulusal koordinasyona, koalisyonun askeri konseyine ve ılımlı silahlı gruplarına verilen destek artırılıyor, bu suretle İsrail’in ergeç yapacağı bir barış anlaşması öncesinde Suriye BAAS’ının gücü zayıflatılmak isteniyor.
*
Hem İsrail’in güvenliğini beklemede tutan,hem Suriye’de BAAS partisine karşı oluşturulan Ulusal Koalisyona zarar veren El Nusra,Irak Şam İslam Devleti örgütü (IŞİD) gibi aşırı dinci,
PKK yanlısı ve Suriye’de demokratik özerklik siyaseti yürüten Demokratik Birlik Partisi gibi etnik terör gruplarının tasfiye edilmesi öngörülüyor.
O yüzden El Kaideci radikal örgütlerin bir kısmı Irak Merkezi hükümetinin zayıflığından faydalanarak Suriye’den Irak’a kaçmış,Suriye’deki kayıpları telafi etmek için Irak’ta silahlı eylemlerde bulunuyorlar.
Bir kısmı da şimdilerde Katar,Suudi Arabistan ve Türkiyeli suponsorların sırtlarını sıvazlamalarıyla Irak’ta Şii’lere karşı Sünni BAAS geleneğini yeniden kurmanın fedailiğini yapıyor.
Suriye’de gücü sınırlı BAAS, Irak’ta Araplığı askıya alınmış bir BAAS ile yeni bir Sykes-Picot oluşturulmaya çalışılıyor…
*
Başbakan Erdoğan’ın Suriye ve Irak’ta doğan siyasi boşluk sürecinde her iki ülkenin iç işlerindeki gelişmeleri uluslararası olaya dönüştürmek hesabında son derecede önemli, tehlikeli ve uluslararası savaş suçu sayılacak bir strateji izlediği biliniyor.
Türkiye’nin Sünni İslami rejimler kurmayı teminen muhalifleri eğittiğine dair kötü şöhretinden sonra, şimdi Sünni lider Haşimi ile birlikte Şii hükümete karşı Sünni BAAS geleneğini yeniden canlandırmak için IŞİD terör örgütünden yararlandığı, müslümanları mezhepleri çerçevesinde karşı karşıya getirmek faaliyetlerinin de içinde olduğu, ne kadar gizlenilse de apaçık ortadadır.
*
Nitekim TİKA, Başbakanlığa bağlı Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansıdır, yeniOsmanlı medeniyetini kurma iddiasında Türk Dış politikasının bazen ekonomik,bazen ilişkide olduğu halklarla ya da ülkelerle bağlantılarını güçlendirmek,bazen yeni nufuz alanları açmak görevi yapıyor.
Üstelik Arap İslam coğrafyasında 40 ülkenin sivil toplum kuruluşları topyekün siyaseti, ekonomiyi ve sosyo-kültürel yapıyı dönüştürme misyonunu TİKA vasıtasıyla yürütüyor.
İşte Türkiye’den İHH Yardım Vakfı, Ensar Dernekleri, Kimse Yok mu Derneği, Antep-Erdemliler Cemiyeti, Deniz Feneri Derneği ,Cansuyu Derneği,Verenel Derneği gibi onlarca sivil toplum kuruluşu Irak’ta Sünni BAAS’ın yeniden güçlenmesi misyonu için IŞİD terör örgütüne militan ve lojistik desteğinde bulunuyor.
Erdoğan, Kürdistan Bölgesi’yle Bağdat’ı devre dışı bırakan ilişkileri de geliştirmekte, bu ilişkileri yeni bir Sykes-Picot çerçevesinde “Bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanırız ” hevesiyle sürdürmektedir!*
ABD ise IŞİD’ın Bağdat’a ilerlemesini kendini açık etmeden izliyor, yeni planının ya da yeni Sykes-Picot’a doğru nasıl yol alındığını gözlüyor.
Genel Sekreter Rasmussen de rehin alınan Türk vatandaşlarının derhal serbest bırakılması çağrısıyla yetiniyor ve NATO’un meydana gelen durumda hiç bir rolünü görmediğini açıklıyor.
*
Bu sırada,dinci terör örgütlerinin lağvedilmesi niyeti kapsamında olan militan İslamcılığın lideri Başbakan Erdoğan’ın, yeni Sykes-Picot’un meyvelerini yemeyi uman muhalefetin çatı adayı Ilımlı İslamcı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu adaylığı kesinleşinceye kadar yok sayacağı açıklanıyor.
AKP çevresinden uluslararası güçlerin siyaset mühendisliğinin bir ürünü olan İhsanoğlu projesinin, Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde yeni komplolara neden olabileceği,
Buna mukabil İhsanoğlu’nun siyasetin cilvelerine hazır olması gerektiği, “Her insanın defoları vardır.Bu defolar siyaset dışındayken görülmeyebilir,konuşulmayabilir ama siyasete adım atınca bunlar insanın önüne konulmaya başlar.Siyasetten gelmeyen,tabanı olmayan bu sürece dayanamaz.İhsanoğlu bu kadar ağır taarruz altında belki de adaylıktan vazgeçmeyi düşünür” tehditi savruluyor.
Bir yanıt yazın