İç savaş çıkartmayı ne ABD ne de diğer haçlılar başaramadılar.
“Cesur olacağız. Taksim Gezi Parkı’na o tarihi eseri inşa edeceğiz. Adım atacağız, bir an önce yürüyeceğiz” .
Üstüne üstlük, ”Topçu Kışlasını yeniden inşa edeceğiz, AKM’yi de (Atatürk Kültür Merkezi) yıkacağız” demekle Erdoğan acaba onların yapamadıklarını yapmak mı istiyor?
Öyle ya, durup dururken neden böyle sözler etti acaba?
Gezicilere gözdağı mı vermek istiyor, yoksa bazı güçleri eline geçirdiğine mi güveniyor?
Yoksa kurusıkı atıp gündem mi değiştirmek istiyor?
Ne olursa olsun, söylediği sözler bir işaret fişeği idi adeta.
AK troller hemen harekete geçtiler ve içki içiliyor dümeni ile bir kitapçıyı bastılar.
İçerde olanları dövdüler ortalığı talan ettiler.
Kitapçının ve misafirlerinin Japon oldukları meydana çıktı.
Ramazanda içki içilmez miş.
Size ne be!
Burası Türkiye Cumhuriyeti, şeriatla yönetilen bir Arap ülkesi değildir.
AKP İktidarında Türkiye’nin geldiği duruma bakın…
Tüm bunlar ülkede muhalefet boşluğundan ve muhalefetin iktidara benzemesinden olmaktadır.
Velhasıl ülkemiz gerçekten de dipsiz karanlık bir kuyuya doğru sürüklenmektedir.
Erdoğan hata üzerine hata yapmaktadır.
Cesur olacağız demekle birilerine ne yaparsanız yapınız, arkanızdayım mı demek istediği ortadadır.
Sarf ettiği sözler hem kışkırtıcı hem de cumhuriyete açık ve net biçimde kafa tutmaktır.
Bulunduğu makamda halkı böylesine bölmeye giden ilk kişi olarak tarihe geçecektir.
Ülke geneline yayılan Taksim Gezi Parkı olaylarında yapılan protestolar giden canlar, sakat kalanlar hiçbir zaman umurunda olmadı.
İnadım inat misali ‘’Ben yüzde elli halkın oyuyla iktidara geldim’’ diyerek her ne pahasına olursa olsun Gezi parkına Topçu Kışlasını yeniden kurduracağını ve Atatürk Kültür Merkezini yıkacağını o tarihlerde yine söylüyordu.
Sonra Türkiye karıştı.
Neden böyle yapıyor, kime neyi ispatlamak istiyor ayrı bir konu.
Bildiğim kadarıyla Gezi avukatlarının açmış olduğu dört dava henüz bitmedi ve Erdoğan Taksim’i değiştiremez.
Bunun nedenlerine bir bakalım isterseniz.
***
Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Türkiye’nin ilk opera binasıydı.
Kalplerde adı ile simgeleşmiş bir yapıdır.
1 Kasım 1999’da İstanbul 2 No’lu Koruma Kurulu, AKM’yi 1. grup kültür varlığı olarak tescil etti.
2008 de tadilat nedeniyle kapatıldı.
2012’de yenileme çalışmaları başladı. AKM’nin 29 Ekim 2013’te açılacağı söylendi.
Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’dı.
Günay Ocak 2013’de görevinden istifa etti. Yerine Ömer Çelik atandı.
2013 te Kültür Bakanlığı emriyle kapatıldı ve bu zamana kadar adeta çürümeye terk edildi.
Oysa binanın olduğu gibi korunarak yenilenmesi ve güçlendirilmesi için ilgili tüm taraflar arasında 2009’da bir protokol yapılmıştı.
Bu anlaşmalar sümenaltı mı edildi bilemem ama orayı yıkıp kışla mışla yapılması o kadar kolay değildir.
Temeli 29 Ekim 1946’da Dönemin İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Lütfü Kırdar tarafından atılan 70 senelik tarihi binanın sanatın içine tüküren bir iktidar tarafından yıkılmak istenmesi Atatürk isminden ve onun kurmuş olduğu cumhuriyetten nefretin bir göstergesidir.
Birileri ne kadar nefret etseler, unutturmaya çalışsalar da Türk Milleti Atatürk ve onun eserlerine inadına daha çok bağlanmaktadır.
Ellerinden gelse Anıt Kabir’i bile yok etmek isteyecek olan bu zihniyetle demokratik haklarımızla mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizi herkes bilmelidir.
Zira “İstanbul 9. İdare Mahkemesi’nin vermiş olduğu yargı kararı, Recep Tayyip Erdoğan’ı ve ilgili tüm kurumları bağlamaktadır. Yargı kararlarını uygulamamak anayasal bir suçtur.
AKM’nin restorasyonunu yapmamak, yapılmasını engellemek de 2863 sayılı koruma mevzuatı çerçevesinde ayrıca suçtur.
Erdoğan ve AKP bunu bilmektedir.
Gündemi değiştirmek için söylenen sözlerin altından ne çıkacak bekleyip göreceğiz.
Atatürk Kültür Merkezi koruma ilkeleri çerçevesinde restorasyonu yapılarak bir an önce sanatla, sanatçı ile ve sanatseverlerle buluşuncaya kadar ana muhalefet partisi CHP bilhassa takipçisi olmalıdır.
Burası ne muz cumhuriyetidir ne de Tayyipbistandır.
Öyle her şeyi yıkmak ta kolay değildir.
Tünay Süer
Bir yanıt yazın