SİLAHLANMA VE ORTA DOĞU

Dünyanın en büyük ekonomisi ABD, küresel spot piyasalarından petrol ithal etmeye devam ederken ekonomisinin güvenliği için bugünden-yarına petrol fiyatlarını gözetmek üzere küresel pazarların istikrarına ve büyümesine önem vermek zorundadır.
Bu yükümlülüğünü müttefikleriyle birlikte mali kriz, yetersiz rekabet, beraberinde tasarruf önlemleriyle ulusal savunma yatırımlarını azaldığı ve bu halin caydırma kapasitesini riske atacak düzeyde etkilediği şu tablo karşısında dahi karşılamak durumundadır.

*
Petrol ülkeleri Suudi Arabistan,Birleşik Arap Emirlikleri,Küveyt,Katar,Umman,Bahreyn dünyanın en tehlikeli bölgesindedirler,ekonomileri petrol ve gaz akışının Hürmüz Boğazı ve diğer bölgesel su yollarından serbest olarak yapılmasına bağlıdır.
Ne ki stratejik derinlikten yoksun ve saldırıya açıktırlar, varlıklarını sağlama almak için -bugün,ABD’nin güvenlik garantisine ihtiyaç duyuyorlar.
Halbuki bölgelerinde İsrail,Hindistan ve Pakistan nükleer güctür -bir diğeri, İran rejiminden kaynaklanan nedenlerle -hem, bölgesel hegemonya kurmanın -hem de, nükleer güce sahip olmanın peşinde ve ciddi bir küresel tehdit olarak kabul ediliyor.

*
Aynı coğrafyada iç savaştan sonra bile Suriye’de ve Lübnan’dada çatışmaların devam edeceği öngörülüyor.
Yemen iç karışıklıkta tükenmiştir, Irak’ın daha onlarca yıl İran’a karşı bir denge unsuru olması beklenmiyor.
Türkiye’de İslamcı hükümetin uyguladığı politikası askeri gücü zayıflatmıştır, güven duyulmuyor.
Bu coğrafyada İslamcılığın ürettiği “İslami Cihad” sadece bölgeye değil dünyaya kâbus oluyor.

*
Bu tabloda küresel pazarların istikrarını ve büyümesini kollayan ABD, stratejisini İran’ı kontrol altında tutmak için Suudi Arabistan,Birleşik Arap Emirlikleri,Küveyt,Katar,Umman,Bahreyn’le olan ilişkisinin merkezine caydırıcılığını koymak ve her türlü askeri ve diplomatik önlemi almakta kurmuştur.
“Caydırıcılık” danışma mekanizmaları,ortak tatbikat ve planlama, savunma işbirliği, müttefiklerin limanlarının kullanımı, askerlerinin yerelde konuşlandırılması -yerine,askeri stratejinin gelişen teknolojik değişimleri paralelinde manevra savaşlarına ağırlık verilmesi yönünde gelişiyor.

*
Amaç,çatışma ile düşmanın gücünden sakınmak -fakat, düşmanın hızlı ve saldırgan biçimde zayıflıklarını ortaya çıkararak en fazla zarar verecek yerinden vurmak,fiziki ve moral olarak etkisizleştirmek ve yıkmaktır.
Tıpkı İsrail’in Filistin’de HAMAS’a ve Suriye’de yaptığı gibi hedef düşmanın tüm güçlerini yok etmek değil,aksine etkili ve koordineli bir şekilde savaşmasına engel olunmasıdır.
Pahalı,yüksek teknolojili entegre hava füze ve bilgi savunma sistemlerine dayanıyor.
Ülkelerin savunma bütçelerinde kaynaklarını birleştirmesi, paylaşması, ulusal değil uluslararası çapta ortaklaşması gerekiyor;Suudi Arabistan,Birleşik Arap Emirlikleri,Küveyt,Katar,Umman,Bahreyn İran’ın füze tehditine karşı bu sistemlerle korunmada -çaresiz, yüksek kararlılık gösteriyor.
Petrodolarlarını bu sistemlere yatırıyor – gerektiğinde,Suriye’de rejimin düşmesi için Türkiye’yi teşvik için-gerektiğinde,Müslüman Kardeşler örgütünün tüm coğrafyada zayıflamasını teminen yeni Mısır yönetimine yardım olarak veriyorlar.

*
ABD Hürmüz Boğazı’nda İran’ı caydırmak ve körfez ülkelerini korumak için donanmalarına yüklediği ve operasyonel hale getirdiği Füze Savunma sistemiyle birlikte tüm serilerinde Patriot bataryalarını konuşlandırmıştır.
Suudi Arabistan,Birleşik Arap Emirlikleri,Küveyt, Katar,Umman,Bahreyn’i sağladığı veri bağlantısıyla birleştirilmiş -bütün bunları, İsrail ve Türkiye’de konuşlandırdığı füze savunma sistemleri ve patriot sistemleriyle “tek tetik” oluşturmak üzere bölgedeki kendi sistemine entegre etmek üzeredir.

*
Öte yanda İsrail düşmanı çok kısa sürede devamlı ve çok kuvvetli bir hava saldırısıyla soka uğratmayı teminen kara kuvvetlerinin zırhlı gücünü hızla azaltarak kaynaklarını insansız uçaklara,akıllı bombalar ve füzelerin kullanıldığı stratejik bir hava gücüne aktarıyor.
Rusya benzer düşünce ile askeri birliklerinin donanımını yüksek teknolojili silah ve teçhizatla değiştiriyor,yeni deniz-hava savunma sistemleri inşasını sürdürüyor.
İran’ın 2015 yılında ABD’yi vuracak yetenekte kıtalararası balistik füzeyi deneyeceği hesaplanıyor vs.vs.

*
Aman demeden silahlanılıyor -ne ki,küresel piyasalarda üretime yönelik yatırımlar önemli ölçüde azalmakta,işsizlik giderek yükselmektedir.
Geçmişte krizlerden çıkmaya yöntem oluşturan, temel üretim araçlarının maliyetinin düştüğü bir noktada üretimin arttirılması ve kötü piyasa koşullarına rağmen kâr yapılması -o sırada, istihdamın da sağlaması yöntemi – bugün,otomasyon ve taşeronlaşma yüzünden krizin atlatılmasını sağlayacak sayıda iş olanaklarını ortaya çıkarmıyor.
İşsizlik, düşük ücret ve daha fazla çalıştırma, borç esareti, haciz ve tahliyeler,aşırı yoksulluk ve açlığın artması engellenemiyor.
Yetmezmiş gibi aşırı silahlanma küresel dengeyi sarsıyor.

*
Halkların istikrar,büyüme ve refahtan pay alma teklifleri giderek önüne geçilemez hale gelmiştir.
Nitekim, ABD dünyanın bölgesel pazarlarla çeşitlenmeye yöneleceğini bile bile -mesela, Rusya’nın BM merkezli uluslararası hukukun üstünlüğünün uluslararası sistem ağlarına yansıtılması ve mevcut statükonun değiştirilmesi halinde siyasi,ekonomi ve askeri gücüyle küresel barış,istikrar ve gelişmeye katkı sağlayacağı iddiasını geri çevirmiyor.

*
ABD, İran’ın nükleer gelişmesini engellemek,Körfez ülkeleri vasıtasıyla küresel istikrarı sağlamak üzere -mesela,Körfez ülkelerine yerleştirdiği füze savunma sistemlerinde “tek tetik” olmaya değil, Rusya ile yeni müttefiklik düzeyinde işbirliğine gidiyor.
Silahlanma mantığının yeniden Stratejik Silahların Azaltılması Andlaşmasındaki ortak anlayışla oluşturulmasını istiyor.
Bunlara karşın uçuş yörüngeleri Rusya hava sahasından geçen İran ve Kuzey Kore’ninde nükleer füzelerine karşı işbirliği,
Uluslararası camiada ve Kuzey Kafkasya’da Rusya’yı tehdit eder duruma yükselen İslamcı radikalizm ile ortak mücadele, Yeni Suriye’nin kurulması için iç savaşın sona erdirilmesi ardından İran ile diplomatik çözüm bulunmasında hemfikirdirler.

*
İslamcı radikalizmi çökertmek için Mısır’da Müslüman Kardeşler örgütüne darbe vuruluyor.
Ya,İslamdan demokrasi çıkarma mucidi siyasal İslamın lideri Erdoğan’ın yeni Mısır’ı reddedişi ve küresel piyasalara İslamcı başkaldırışı?
Nafile bir ortak bir noktayı bir kaçış mı arıyor – yoksa, piyasaları İslamcılıkla tehdit mi ediyor?

*
Eylül’de Cenevre Konferansı ardından -bir tarafta,Yeni Suriye kurulurken- öte yanda, Rusya’nın ABD ile birlikte İran’ın nükleer sorununun dünya toplumunda uyandırdığı tedirginliğin düzeyini düşürmek üzere barışçıl nükleer program için yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum sevkinin yapılması halinde karşılıklı esnek tutum alınacağı diplomatik çözüm süreci başlayacaktır.

*
Silahlanmanın sonu yoktur.
Bakınız, Suriye’de iç savaşta Ramazan ayına rağmen Esad ve isyancı güçlerin pek çok bölgede çatıştığını ve ayda 5 bin kişinin hayatını kaybettiğini BM raporu bildiriyor.
Suriye’deki iç savaşın son 20 yılın en kötü mülteci dramına yol açtığını,her gün 6 bin insanın evini terkettiği, komşu ülkelerde 1 milyon 800 bin insanın mülteci kaydı bulunduğunu yazıyor.

18.7.2013

18.7.2013 - 7593