ORTAYA KARIŞIK

Başbakan Binyamin Netenyahu,CBS kanalındaki röportajında İran’a karşı uygulanan yaptırımların beklenen sonucu vermemesi durumunda ABD’nin bu ülkeye askeri müdahalede bulunması gerektiğini söyledi.
“Biz İran’a ABD’den daha yakınız ve daha savunmasız konumdayız. O yüzden İran’ı nasıl durdurabileceğimiz konusunu çözmemiz gerekiyor. ABD söz konusu sorun ile ilgilenmeye başlamadan önce de harekete geçmemiz mümkündür” dedi.

*
Bir kaç ay önce ABD ve İsrail, Suriye’de muhalif güçlerin zafer kazanması halinde asgari bir bölgede iktidarın siyasetçiler yerine uluslararası İslamcı terör örgütlerinin eline geçme olasılığı ve İran’ın her türlü yaptırıma rağmen hâlâ nükleer gelişmesini sürdürdüğünü anladıklarında, Şii İran’a karşı oluşturdukları Sünni eksende tutunamayacaklarını ve Orta Doğu’dan barış çıkarmaktan başka çareleri olmadığına ikna olmuşlardı.

*
Büyük Orta Doğu barışı için merkeze İsrail-Filistin arasında başlatılacak yeni bir barış planı alındı.
İsrail’e güçlü bir teşvik çıkarmak üzere Suriye savaşının yayılarak radikal bir çatışmaya dönüşmesi tehlikesinin önüne geçilmesi için yeni bir Cenevre Konferansı,müteakiben Yeni Suriye’nin oluşturulmasıyla eş zamanlı İran’la nükleer programı konusunda sürdürülecek diplomaside işbirliğini – teminen,
BM merkezli uluslararası hukukun üstünlüğünün uluslararası sistem ağlarına yansıtılması halinde Orta Doğu’dan hareketle küresel barış, istikrar ve gelişmeye katkı sağlayacağı iddiasında Rusya ile stratejik müttefiklik düzeyinde anlaşıldı.
Ve ortak istihbarat ile İslamcı radikalizmin tasfiyesinden başlayarak Orta Doğu barış sürecine yelken açıldı.

*
O sırada Küresel Serbest Piyasalar adına Arap Baharı süreciyle Tunus, Libya, Mısır’ın ve diğer İslam ülkelerinin İslamcıların uyum kapasitelerine verilen teşvike rağmen -hem,ülke ekonomilerini rekabetçi baskılara ve diğer serbest piyasa güçlerine dayanabilecek bir ekonomi varlığı içinde olmayı sağlayamadıkları -hem de, demokrasi başlığında hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık haklarını güvenceye alamadıkları görülmüştü.
O yüzden çevre ülkelerle birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştiremedikleri, fikir ayrılıklarını müzakere ve barış görüşmeleriyle çözmekte eksik kaldıkları -aksine, uygulamalarıyla kitlelerini Batı tipi düzenin gayri İslami bir istibdat düzeni olduğu fikrinde yetiştirdikleri ve “İslami Cihad”ın odağı haline geldikleri biliniyordu.
Başta, “İslam Birliği” konseptine model edilen Türkiye’de Başbakan Erdoğan’ın dinin demokrasiye aykırı olmadığı tezine rağmen toplumunu çağdaş düzeyi sorgulama, yakalama ve aşma anlayışından, insan hakları,düşünce, inanç ve girişim özgürlüklerinden,laik hukuk devleti, katılımcı demokrasi,liberal ekonominin benimsendiği bir toplumsal düzenin oluşmasına katkı koyma iddiasından koparıp taassuba yönelttiği-bizzat, İslamcı radikalizm üzerinde çok etkili olduğu da anlaşılmıştı.

*
Nitekim Türk toplumunun bir kesiminin Gezi Direnişleriyle isyanda olduğu -diğer bir kesimin, Demokratik Çözüm süreciyle teyakkuzda olduğu – Erdoğan’cı kesimin ise -hem, iktidar avantajlarını bırakmak istemedikleri-hem de, yetiştikleri İslami Cihad felsefesi gereği karşısında yer alan diğer kitleleleri ve bilhassa Batılı gücleri tehdit eden bir ayrışmada olduğu – işte,görülüyor.

*
Mısır’da, İslamcı felsefesiyle dayandığı kitleye dahi değil, kendilerine çalışan ve Mısır’ı son bir yılda hızla gerileten
ve İslamcı radikalizmi hamisi Mursi ve çevresinin asker vasıtasıyla iktidardan uzaklaştırıldığında da bir reaksiyon oluştu.
İslam Birliğinin siyasi lideri Recep Tayyip Erdoğan demokratik olarak seçilmiş bir İslamcı liderin devrilmesinin ve anayasasının askıya alınmasının demokrasiye uygun olmadığından hareketle;
Neredeyse İslamcıların silah yerine sandığa yatırım yapmasının sonuç getirmediğini algılamasına,Müslüman Kardeşler örgütünün demokratik siyaset kazanımlarını bırakıp İslami Cihad yanlısı grupların silahlı mücadele vermesini öngörürcesine,darbeyi red politikasına yöneldi.

*
Erdoğan Birlik Vakfı’nın iftarında “Benim şu anda Mısır’daki cumhurbaşkanım Mursu’dir.Ben inanıyorum ki Tahrir’e gelenler bu işin gerçek yüzünü bilmiyor. Bildikleri anda onlar da Adeviye’deki kardeşleriyle birlikte olacaktır” diyor.
Adeviye meydanında taraflarları toplanan Müslüman Kardeşler örgütü ise Mursi’nin görevine iadesi amacıyla muhalifleri ve Mısır Ordusunu, Özgür Mısır Ordusu kurmakla tehdit ediyor!

*
İsrail’in komşularına bakınız, Lübnan -bir yanda,ABD taraftarı Saad Hariri liderliğinde 14 Mart grubu ile İran yanlısı Hizbullah’ın liderliğinde 8 Mart ittifakının anlaşmazlıkları yüzünden hükümetsizdir -hem, rejim -hem de, isyancılar vasıtasıyla Suriye İç Savaşının ülkeye yayılması tehditi sürüyor.
Irak’ta ulusal birliğin olmayışı,siyasi anlaşmazlıklar ve Suriye etkisi şiddet olaylarını çok tehlikeli bir çizgiye çekmiştir-ki BM Irak’ta iç savaş tehlikesi uyarısında bulunuyor.

*
Suriye’de ise rejim muhalifi Özgür Suriye Ordusu her geçen gün suç işlemenin,çeteleşmenin yolunda yozlaşıyor.
Yağma,tecavüz,adam kaçırma sıradan hale gelmiştir, suçun kör cazibesiyle birbirlerini avlıyorlar, bunu yapmak istemeyenler rejim tarafına geçiyor.
Muhalif cephenin bu kaosundan İslamcı radikaller-mesela,El Kaide yanlısı El Nusra Cephesi ABD’nin muhaliflere verdiği silahlara sahip olmakta yararlanıyor, bu silahların İsrail’e,Avrupa’ya, Alevilere, Şiilere ya da Ürdün’de kullanılması halinde neler olacağı endişesi büyüyor.
Pakistan Talibanı savaşçılarının Esad yönetimine karşı savaşmak için Suriye’ye gönderildiğini açıklaması bir diğer şok nedenidir.
Ya da kimbilir,radikalleri açık alana çekip çökertmek için namlu başında hangi eller oğuşturuluyor?

*
Mesela, Mısır’da yeni yönetim Arap komşularını rahatlatmıştır ,radikalizm tepelenmeye çalışılırken,Mısır’da yeni yönetimin ekonomide yolunu açmak üzere Suudi Arabistan, Katar ve BAE’nin ve Rusya’nın milyarlarca dolar yardımda bulunacakları bilgisi Müslüman Kardeşler örgütüne bir darbe daha vuruyor, aşırıcılar gösterdikleri tepkiye eşdeğer kendilerini birden bire elek üstünde buluyor.
Mısır’dan hareketle Müslüman Kardeşler örgütünün yuvalandığı her ülkede Irak’ta,Suriye ve Filistin’de gözden düşürülmesi kolaylaşıyor.

*
Yine de Orta Doğu barış çıkarmak ile savaş çıkarmanın tam dengesindedir.
Wall Street Journal’ın, Brüksel’de İran’ın nükleer sorununu görüşüleceği 5+1 toplantısı öncesinde ABD Başkanı Obama’nın İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile doğrudan irtibat kurmak istediği yazısı, Orta Doğu’ya iyimserlik katıyor.
Baktığınızda bölük-pörçük ülkeler ve Recep Tayyip Erdoğan’ın politikasını değiştirmesi halinde bile kaşkarikolarıyla başetmek ise karamsarlık veriyor.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran’a karşı uygulanan yaptırımların beklenen sonucu vermemesi durumunda ABD’den önce harekete geçmemiz mümkündür” diyor.

16.7.2013

Wall street Journal - New York Times