ABD’nin son günlerde izlediği dış politika, Ukrayna krizi üzerinden Rusya’yı Çin’den uzaklaştırmaya ve Pekin’i uluslararası arenada izole etmeye yönelik dikkat çekici bir strateji sergilemektedir. Bu yaklaşım, Zbigniew Brzezinski’nin “Büyük Satranç Tahtası” teorisinin günümüzdeki yansımalarından biri olarak değerlendirilebilir. Rusya ve Çin’in tarihsel ve stratejik dinamikleri, Washington’un bu politikayı yürütürken kullandığı temel unsurlar arasındadır. Ayrıca, Suudi Arabistan’daki enerji politikaları ve Suudi liderliği altında düzenlenen Putin-Trump görüşmesi gibi unsurlar, bu stratejinin şekillenmesinde kilit roller üstlenmiştir.
Uluslararası ilişkiler tarihinde hegemonik güçlerin stratejik planlamaları, küresel güç dengesini şekillendiren en önemli unsurlar arasında yer almıştır. ABD, 21. yüzyılda karşılaştığı en büyük jeopolitik tehditlerden biri olarak Çin’in yükselişini görmektedir. Bu bağlamda, Washington’un son dönemde Ukrayna üzerinden geliştirdiği strateji, Rusya’yı Çin karşısında denge unsuru olarak konumlandırma hedefini taşımaktadır. Bu hamle, Soğuk Savaş sonrası uluslararası sistemde değişen güç dengelerini yeniden şekillendirme çabasıdır.
Zbigniew Brzezinski’nin Büyük Satranç Tahtası adlı eserinde önerdiği Avrasya stratejisi, ABD’nin bu politikasının kuramsal temelini oluşturur. Brzezinski’ye göre, Avrasya’daki büyük güçlerin birbirleriyle rekabet etmesini sağlamak, Amerikan küresel hegemonyasının korunmasında hayati önem taşır (Brzezinski, 1999: 41). ABD, bu stratejiyi yeniden işler hale getirerek Çin’i izole etmeye ve Rusya’yı bu oyunun bir parçası haline getirmeye çalışmaktadır. Ancak, bu hamle yalnızca Washington’un hamlelerine değil, Rusya ve Çin’in tarihsel bağlamda birbiriyle olan karmaşık ilişkisine ve Suudi Arabistan gibi bölgesel aktörlerin rolüne de bağlıdır.
Rusya-Çin İlişkileri: Gizli Rekabetin Tarihsel Dinamikleri
Rusya ve Çin arasındaki ilişki, yüzeyde stratejik ortaklık olarak görülse de, tarihsel ve jeopolitik bağlamda birçok gerilim unsurunu barındırmaktadır.
Tarihsel Arka Plan ve Stratejik Dengesizlik
Rusya ve Çin’in ilişkilerindeki rekabetin kökenleri, Soğuk Savaş dönemine kadar uzanmaktadır. Özellikle 1969’da yaşanan Ussuri Nehri çatışması, iki ülke arasındaki sınır anlaşmazlıklarının ve ideolojik farklılıkların çatışmaya dönüştüğünü göstermektedir (Radchenko, 2020: 12). Bu gerilim, Rusya’nın Çin’i her zaman bir “gizli rakip” olarak görmesine neden olmuştur.
Ayrıca, Çin’in ekonomik yükselişi ve Rusya’nın enerji sektörüne dayalı kırılgan ekonomisi, Moskova’nın Pekin karşısında stratejik bir eşitsizlik hissetmesine yol açmıştır (Hill ve Gaddy, 2015: 89). Orta Asya’daki rekabet de bu ilişkiye ek bir gerilim katmaktadır. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi, Rusya’nın Sovyet sonrası dönemde etkili olmaya çalıştığı bölgelerde, özellikle de Orta Asya’da, Moskova’nın nüfuzunu zayıflatmaktadır (Cooley, 2012: 143).
ABD’nin Rusya ve Çin Arasındaki Dinamiklerden Yararlanma Stratejisi
ABD, Rusya ve Çin arasındaki bu tarihsel rekabeti kullanarak, iki ülke arasındaki ilişkiyi sınırlandırmayı hedeflemektedir. Ukrayna krizine müdahale, bu stratejinin önemli bir parçasıdır. Washington, Rusya’nın Batı’dan izole edilmesini sağlayarak Moskova’nın Pekin’e aşırı bağımlı hale gelmesini önlemeye çalışmaktadır (Mearsheimer, 2014: 322).
Suudi Arabistan: Enerji Politikaları ve Küresel Dengedeki Rolü
Suudi Arabistan, ABD, Rusya ve Çin arasındaki küresel güç mücadelesinde enerji politikaları ve bölgesel jeopolitiği ile kilit bir rol üstlenmektedir. Bu bağlamda, Suudi Arabistan’daki Trump ve Putin görüşmesi, uluslararası ilişkilerde önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir.
Trump-Putin Görüşmesinin Arka Planı
2017 yılında Suudi Arabistan’da düzenlenen Trump ve Putin görüşmesi, ABD’nin enerji piyasalarını dengeleme ve Çin’i izole etme stratejisinde önemli bir adım olarak değerlendirilmiştir (Kaplan, 2012: 214). Bu görüşme, petrol piyasalarının istikrarını sağlamak ve Rusya’nın Çin’le enerji alanında geliştirdiği bağları zayıflatmak için bir fırsat olarak görülmüştür. Aynı zamanda Suudi Arabistan, bu süreçte bölgesel liderlik rolünü pekiştirerek hem ABD hem de Rusya nezdinde diplomatik kazançlar elde etmeyi başarmıştır (Yergin, 1991: 443).
Enerji Politikalarının Küresel Güç Dengelerine Etkisi
Suudi Arabistan’ın enerji politikaları, ABD’nin dolar hegemonyası için kritik bir öneme sahiptir. Ancak Suudi Arabistan’ın zaman zaman yuan ile petrol ticaretine yeşil ışık yakması, Washington’da endişe yaratmıştır (Zakaria, 2008: 59). ABD, bu tür hamlelerin önüne geçmek için Suudi Arabistan ve Rusya arasındaki ilişkileri yönlendirme çabası içindedir.
Geleceğe Dair Senaryolar ve Analiz
ABD’nin Rusya’yı yanına çekerek Çin’i izole etmeye yönelik stratejisi, uluslararası sistemde farklı sonuçlara yol açabilir:
1. Rusya’nın Çin ile İlişkilerini Gözden Geçirmesi: Ukrayna’daki savaşın getirdiği ekonomik yükler, Rusya’yı Çin ile stratejik ortaklık konusunda daha pragmatik adımlar atmaya zorlayabilir. Ancak Orta Asya’daki rekabet, bu ortaklığın sınırlarını belirleyen temel unsur olmaya devam edecektir (Lo, 2008: 66).
2. ABD’nin Stratejisinin Sürdürülebilirliği: ABD’nin bu politikayı sürdürebilmesi, iç politikadaki tutarlılığına ve Rusya’ya sunabileceği stratejik teşviklere bağlıdır (Allison, 2017: 87).
3. Çin’in Karşı Hamleleri: Çin, Rusya ile ilişkilerini derinleştirerek ABD’nin bu stratejisine karşı koymaya çalışacaktır. Kuşak ve Yol Girişimi gibi projeler, bu bağlamda Çin’in temel araçları arasında yer alacaktır (Wishnick, 2021: 23).
Sonuç
ABD’nin Rusya’yı yanına çekerek Çin’i izole etmeye yönelik stratejisi, uluslararası sistemdeki güç dengelerinin yeniden şekillenmesine yol açabilecek bir hamledir. Bu süreçte, Rusya ve Çin’in tarihsel bağlamdaki ilişkileri ve Suudi Arabistan gibi bölgesel aktörlerin oynadığı roller belirleyici olacaktır. Suudi Arabistan’daki Trump-Putin görüşmesi, ABD’nin bu stratejisinin bir parçası olarak, enerji politikalarının jeopolitik üzerindeki etkisini ortaya koymuştur (Trenin, 2018: 46). Ancak bu stratejinin başarısı, yalnızca ABD’nin hamlelerine değil, diğer aktörlerin dinamiklerine de bağlıdır.
ABD’nin uzun vadede bu politikayı sürdürebilmesi için yaratıcı ve esnek bir diplomasi izlemesi gerekmektedir. Bu süreçte, Çin’in küresel ekonomik gücü ve Rusya’nın bölgesel manevra kabiliyeti, ABD’nin stratejik hedeflerini şekillendirecek temel unsurlar olacaktır.
Kaynakça
1. Zbigniew Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası: Amerika’nın Küresel Üstünlük ve Avrasya Stratejisi, İstanbul: İnkılap Kitabevi, 1999.
2. Andrei P. Tsygankov, Russia and China in the Changing World Order, International Affairs, 2022.
3. Graham Allison, Destined for War: Can America and China Escape Thucydides’s Trap?, New York: Houghton Mifflin Harcourt, 2017.
4. Fiona Hill ve Clifford G. Gaddy, Mr. Putin: Operative in the Kremlin, Washington, DC: Brookings Institution Press, 2015.
5. Alexander Cooley, Great Games, Local Rules: The New Great Power Contest in Central Asia, Oxford: Oxford University Press, 2012.
6. Robert D. Kaplan, The Revenge of Geography: What the Map Tells Us About Coming Conflicts and the Battle Against Fate, New York: Random House, 2012.
7. Sergey Radchenko, “Russia’s Balancing Act Between the US and China,” Survival: Global Politics and Strategy, 2020.
8. Bobo Lo, Axis of Convenience: Moscow, Beijing, and the New Geopolitics, London: Chatham House, 2008.
9. Daniel Yergin, The Prize: The Epic Quest for Oil, Money, and Power, New York: Free Press, 1991.
10. Fareed Zakaria, The Post-American World, New York: W.W. Norton & Company, 2008.
11. Elizabeth Wishnick, “Russia and China: Strategic Allies or Partners of Convenience?” Strategic Studies Quarterly, 2021.
12. Dmitri Trenin, What Is Russia Up To in the Middle East?, London: Polity Press, 2018.
Bir yanıt yazın