Dünya siyasetinde ABD’nin rolü her zaman tartışmalı olmuştur. Ancak son yıllarda Washington yönetiminin aldığı kararlar, sergilediği politikalar ve liderlerinin açıklamaları, birçok kişinin aklına şu soruyu getiriyor: ABD’yi gerçekten aklı başında insanlar mı yönetiyor?
- ABD’de Siyasi Çılgınlık: Popülist ve Kaotik Yönetimler
ABD’de siyaset artık bir istikrar meselesi olmaktan çıktı. Trump’ın iktidara gelmesiyle başlayan popülist rüzgar, Biden döneminde de şekil değiştirerek devam etti. Seçimler artık sadece bir siyasi yarış değil, derin kamplaşmaların, komplo teorilerinin ve gerçeklikten kopmuş politikacıların boy gösterdiği bir sahneye dönüştü.
• Trump ve Kaotik Dönem: Trump’ın yönetimi, ABD iç politikasında büyük bir bölünmeye neden oldu. Tweetlerle yönetilen bir ülke, diplomatik nezaketin unutulduğu uluslararası ilişkiler, bilim ve akıl dışı kararlarla dolu bir dönem yaşandı.
• Biden ve Zayıflayan Liderlik: Biden yönetimi, Trump’ın kaosundan bir dönüş vadetse de, içeride ve dışarıda zayıf bir liderlik sergiledi. Yaşı ve sağlık durumu nedeniyle sıklıkla eleştirilen Biden, ABD siyasetinde bir belirsizlik unsuru haline geldi.
Sonuç olarak, ABD başkanları artık rasyonel devlet aklıyla değil, anlık tepkiler, lobilerin baskıları ve seçim kaygılarıyla hareket eden figürler haline geldi.
- ABD’nin Dış Politikadaki Tutarsızlıkları
ABD, uzun yıllardır “demokrasi ve özgürlük” propagandasıyla dünya sahnesinde hareket eden bir güç. Ancak son yıllarda sergilediği dış politika, kendi savunduğu değerlerle çelişen bir noktaya ulaştı.
• Ortadoğu’daki Çift Standart: ABD, bir yandan insan hakları ve demokrasi söylemleriyle hareket ederken, diğer yandan otoriter rejimlerle müttefiklik kurarak çifte standart sergiliyor. İsrail-Filistin meselesinde açıkça taraflı bir tutum benimsemesi, Ortadoğu’da gerilimi artıran başlıca nedenlerden biri.
• Rusya ve Çin ile Delice Gerilim Politikası: ABD’nin Çin ve Rusya ile olan ilişkileri de giderek irrasyonel bir hal aldı. NATO’yu genişleterek Rusya’yı provoke eden, Tayvan meselesinde Çin’i kışkırtan Washington yönetimi, küresel savaş senaryolarını tehlikeli bir şekilde körüklüyor.
• Afganistan Çıkmazı: ABD’nin Afganistan’dan çekilişi tam bir fiyaskoydu. Milyarlarca dolar harcanan savaşın ardından ülke Taliban’a terk edildi ve Washington yönetimi, tarihin en büyük stratejik hatalarından birini yapmış oldu.
ABD’nin dış politikası artık mantık çerçevesinde yürütülen stratejilerden çok, günü kurtarmaya yönelik, kaotik ve kısa vadeli hamlelerden oluşuyor.
- ABD’de Medya ve Propaganda ile Gerçeğin Çarpıtılması
ABD’de medya ve sosyal medya platformları, halkı manipüle etmek için en güçlü araçlardan biri haline geldi. Algı yönetimi o kadar güçlü ki, birçok Amerikalı ülkesinin “barış getirdiğini” sanırken, gerçekte dünya genelinde savaş ve yıkımın baş aktörlerinden biri olduğunu fark edemiyor.
• Yapay Düşmanlar Yaratma: ABD’nin siyasetinde bir düşman yaratma taktiği yıllardır değişmedi. Bir dönem terörizm, sonra Rusya, şimdi de Çin… Bu düşmanlar üzerinden Amerikan halkı sürekli korkutuluyor ve hükümetin attığı adımlar meşrulaştırılıyor.
• Sosyal Medya Sansürü: ABD’de büyük teknoloji şirketleri, hükümetin çıkarlarına ters düşen sesleri susturuyor. Alternatif görüşler sansürleniyor, halkın belirli bir bakış açısına yönlendirilmesi sağlanıyor.
Gerçekler artık ABD’de medyanın istediği şekilde şekillendiriliyor ve halk, olan biteni sorgulamak yerine sunulan resmi anlatıya inanıyor.
- ABD Ekonomisi ve İflasa Doğru Gidiş
ABD ekonomisi, giderek bir borç balonuna dönüşüyor. Trilyonlarca dolarlık borç, kontrolsüz para basımı ve ekonomik eşitsizlikler, Amerikan sisteminin sürdürülemez olduğunu gösteriyor.
• Doların Gücü Erozyona Uğruyor: Çin ve diğer ülkelerin alternatif finansal sistemler geliştirmesi, dolara olan güveni sarsıyor. ABD’nin finansal gücü zayıflarken, dünya ticaretinde doların rolü tartışılır hale geliyor.
• Zengin-Fakir Uçurumu: ABD’de gelir dağılımı giderek daha da bozuluyor. Orta sınıf erirken, büyük şirketler ve milyarderler servetlerine servet katıyor.
• Enflasyon ve Resesyon Tehlikesi: ABD’de pandemi sonrası ekonomi toparlanamadı. Artan enflasyon ve resesyon korkusu, Amerikan ekonomisinin kırılganlığını gözler önüne seriyor.
ABD ekonomisi, güçlü gibi görünse de, altında büyük bir kriz potansiyeli taşıyor ve bu durum dünya ekonomisini de etkileyecek bir felakete dönüşebilir.
Sonuç: ABD’yi Gerçekten Deliler mi Yönetiyor?
ABD siyasetinde akılcı, uzun vadeli ve mantıklı kararların yerini irrasyonel, kaotik ve popülist politikalar aldı. Hem içeride hem dışarıda giderek daha tutarsız, mantıksız ve tehlikeli kararlar alınıyor.
Eğer bir ülkenin yönetimi, kendi halkını manipüle ediyor, savaşları körüklüyor, ekonomik çöküşe göz yumuyor ve küresel istikrarsızlığı artırıyorsa, bu yöneticilere gerçekten “aklı başında” denebilir mi?
ABD, giderek delilik sınırlarını zorlayan bir sürecin içine giriyor ve bu sadece Amerika’yı değil, tüm dünyayı etkiliyor. Bu yüzden dünyanın geri kalanı, Washington’daki irrasyonel yönetimden gelecek krizlere karşı hazırlıklı olmalı.
Bir yanıt yazın