(1) ABD’yi Dini Kullanan Deliler mi Yönetiyor?

ABD siyasetinde dinin rolü uzun zamandır tartışmalı bir konu olmuştur. Bir yandan laiklik ilkesini savunan bir anayasal düzen bulunurken, diğer yandan özellikle sağcı politikacılar dini söylemleri siyasi bir araç olarak kullanmaktadır. ABD’nin iç ve dış politikasında dinin nasıl bir propaganda aracı haline geldiğini anlamak için, Evanjelik hareketlerden, “Tanrı’nın seçtiği lider” söylemlerine ve dış politikada İsrail’e verilen desteğe kadar birçok faktörü ele almak gerekiyor. - isa hac hristiyanlik

ABD siyasetinde dinin rolü uzun zamandır tartışmalı bir konu olmuştur. Bir yandan laiklik ilkesini savunan bir anayasal düzen bulunurken, diğer yandan özellikle sağcı politikacılar dini söylemleri siyasi bir araç olarak kullanmaktadır. ABD’nin iç ve dış politikasında dinin nasıl bir propaganda aracı haline geldiğini anlamak için, Evanjelik hareketlerden, “Tanrı’nın seçtiği lider” söylemlerine ve dış politikada İsrail’e verilen desteğe kadar birçok faktörü ele almak gerekiyor.

  1. ABD’de Dinin Siyasete Etkisi: Evanjelikler ve Cumhuriyetçiler

ABD’de özellikle Cumhuriyetçi Parti, Evanjelik Hristiyanların güçlü desteğini alarak hareket etmektedir. Evanjelikler, İncil’e mutlak inanç besleyen, kıyamet kehanetlerine inanan ve ABD’nin Tanrı tarafından seçilmiş bir ülke olduğuna dair bir ideolojiye sahip olan Hristiyan gruplardır.
• 2020 seçimlerinde yapılan anketlere göre, Beyaz Evanjeliklerin %76’sı Donald Trump’a oy verdi.
• Evanjelik liderler Trump’ı “Tanrı’nın seçtiği lider” olarak tanımladı ve dini söylemlerle destekledi.
• 1980’lerden bu yana Cumhuriyetçi Partiler, Evanjelik kiliselerden büyük bağışlar alarak politikalarını dini söylemlerle şekillendirdi.

ABD’deki birçok politikacı, dini söylemleri o kadar yoğun kullanıyor ki, laik bir devletin değil, adeta bir teokratik sistemin yöneticileri gibi hareket ediyorlar.

Örnek: 2018’de dönemin Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, İsrail’le ilgili yaptığı bir konuşmada, ABD’nin İsrail’i destekleme misyonunun dini bir görev olduğunu söyleyerek şunu ifade etmişti:

“Ben bir Hristiyan olarak, İncil’in İsrail’in korunmasını Tanrı’nın bir emri olarak gördüğüne inanıyorum.”

Bu tür açıklamalar, ABD’nin dış politikasını tamamen dini referanslarla şekillendirdiğini gösteriyor.

  1. İsrail Destek Politikası: Mesih’in Gelişi İçin mi Savaş Çıkartıyorlar?

ABD’nin İsrail’e verdiği koşulsuz destek, tamamen jeopolitik çıkarlarla açıklanamaz. Bunun altında, özellikle Evanjelik Hristiyanların Mesih kehanetlerine duyduğu inanç yatıyor.
• Evanjelikler, İncil’de geçen kıyamet senaryosuna göre, Mesih’in ikinci kez yeryüzüne gelmesi için İsrail’in güçlü olması gerektiğine inanıyor.
• Bu nedenle, ABD’de Evanjelikler İsrail’i sadece bir müttefik olarak değil, Tanrı’nın planının bir parçası olarak görüyor.
• Trump döneminde ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıması, tamamen bu dini ideolojinin bir sonucuydu.

Hatta bazı Evanjelik liderler, İsrail’in genişleyerek tüm “Kutsal Toprakları” alması gerektiğini savunuyor ve ABD’nin Ortadoğu politikalarını bu çerçevede yönlendirdiğini söylüyor.

  1. “Tanrı’nın Seçtiği Lider” Söylemi ve Trump Kültü

Donald Trump, ABD’de birçok Evanjelik grup tarafından “Tanrı’nın seçtiği lider” olarak görülüyor. Bu söylem, ABD’de laikliğin ne kadar tehlikeye girdiğini gösteren en önemli örneklerden biri.
• 2020 seçimleri sırasında Evanjelik liderlerden biri, Trump’ın “Tanrı’nın iradesiyle başkan olduğunu” iddia etti.
• Trump’ın başkanlığı boyunca dini figürlerle yakın ilişkisi, ona “mesihvari” bir imaj kazandırdı.
• QAnon gibi komplo teorisi grupları bile Trump’ı “Hristiyan Amerika’yı kurtaracak kutsal bir lider” olarak pazarladı.

Bu tür söylemler, ABD’yi adeta dini fanatizmin yönettiği bir ülke haline getiriyor.

  1. ABD İç Siyasetinde Dinin Kullanımı: Kürtaj, LGBT Hakları ve Eğitim Sistemi

Dinin ABD’deki politik kararları nasıl etkilediğini anlamak için, özellikle sosyal konulara bakmak gerekiyor.
• Kürtaj Karşıtlığı: 2022’de ABD Yüksek Mahkemesi, kadınların kürtaj hakkını federal düzeyde ortadan kaldıran bir karar aldı. Bu kararın arkasında Evanjelik grupların ve muhafazakâr siyasetçilerin büyük bir baskısı vardı.
• LGBT Haklarına Karşı Mücadele: ABD’de muhafazakârlar, LGBT haklarını “Hristiyan değerlere aykırı” olarak nitelendirerek birçok eyalette LGBT karşıtı yasalar çıkardı.
• Eğitim Sisteminde Dinin Etkisi: ABD’nin bazı eyaletlerinde, biyoloji derslerinde Evrim Teorisi yerine “Yaratılış Teorisi” okutulması için girişimler oldu. Dini baskı, eğitim sistemini bile bilim karşıtı bir hale getiriyor.

ABD’de birçok eyalet, laiklikten hızla uzaklaşıyor ve dini temelli yasalar çıkarmaya devam ediyor.

  1. Dinin Savaşları Meşrulaştırması: “Tanrı Adına” Yapılan Müdahaleler

ABD’nin askeri müdahaleleri, çoğu zaman dini söylemlerle meşrulaştırılmıştır.
• 2003’te George W. Bush, Irak Savaşı’nı başlatırken “Tanrı bana bu görevi verdi” demişti.
• Afganistan, Suriye ve Libya gibi ülkelerde yapılan operasyonlar, genellikle “teröre karşı kutsal savaş” söylemleriyle haklı gösterildi.
• Evanjelik gruplar, ABD’nin dünyaya “Tanrı’nın adaletini” götürdüğüne inanarak savaşları destekledi.

Bu tür dini söylemler, milyonlarca insanın ölümüne neden olan savaşları ahlaki bir zemine oturtma çabasıdır.

Sonuç: ABD’yi Dini Fanatizm mi Yönetiyor?

ABD’de din, sadece bir inanç meselesi olmaktan çıkmış ve devlet politikalarını yönlendiren en büyük ideolojik araçlardan biri haline gelmiştir.
• Evanjelik Hristiyanlar, ABD siyasetinde aşırı güçlü bir konuma gelmiş ve politikacıları yönlendirmektedir.
• İsrail politikası tamamen dini kehanetlere dayanarak şekillendirilmektedir.
• ABD iç siyasetinde, kürtaj, LGBT hakları ve eğitim sistemi gibi konular dini baskılarla belirlenmektedir.
• Dış politikada savaşlar bile dini gerekçelerle meşrulaştırılmaktadır.

Bu durum, ABD’nin laik ve demokratik bir devlet olmaktan hızla uzaklaşıp, Hristiyan teokratik bir süper güce dönüşmesine neden oluyor. Dinin böylesine siyasete entegre edilmesi, hem ABD içinde hem de dünya genelinde büyük çatışmalara ve krizlere yol açıyor.

Peki, bu gidişat nereye varacak? ABD’nin dini fanatizme dayalı yönetimi, onu bir gün kendi içinde çökertebilir mi? Yoksa Washington, teokratik bir küresel güç olarak mı yoluna devam edecek?

Bu soruların yanıtı, ABD’nin önümüzdeki yıllardaki politik yönelimine bağlı olacak. Ancak şu kesin: ABD’yi akılcı, rasyonel bir devlet aklı değil; dini motifleri siyasi silah olarak kullanan fanatikler yönetiyor.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir