Prof. Ali. Kafkasyalı ”İRAN TÜRKLERİ” Kitabından alınmıştır. 6. Bölüm

Prof. Ali. Kafkasyalı ''İRAN TÜRKLERİ'' Kitabından alınmıştır. 6. Bölüm - turer yener

Prof. Ali. Kafkasyalı ”İRAN TÜRKLERİ” Kitabından alınmıştır. 6. Bölüm

[13:08, 24.12.2024] Araz. Güney Azerbaycan: Türk beyliklerinin birbirleriyle didişmesinden istifade eden Zend aşiretinden
Kerim Han, Orta İran’da hükümdarlığını ilân eder. Kerim Han yönetimi ile İngiltere
arasında ticarî ve siyasî ilişkiler başlar (Rızakuli 1384/2005: 59 vd.). Kerim Han, bir
taraftan İngiltere ile ilişkiler kurarken bir taraftan da Kırım hadisesi sebebiyle 1778
Osmanlı-Rus gerginliğinden faydalanarak II. Katerina ile Osmanlı Devleti’nin
aleyhine bir ittifak yapar. Bu anlaşmaya göre Ruslar Rumeli tarafından, Kerim Han
da Anadolu tarafından Osmanlı Devleti’ne taarruz edecektir. Ancak Kerim Han’ın 2
Mart 1779’da ölümü ve aile fertleri arasında çıkan taht kavgası sebebiyle bu plân
hayata geçirilemez (Uzunçarşılı 1978: IV-I/455 vd.)
Kerim Han’ın sarayında tutuklu bulunan Kaçar Türk beylerinden Ağa
Muhammet Han Kaçar, karışıklıktan faydalanarak Esterabad’a çekilerek orada
hükümdarlığını ilân eder. Eski adı Rey olan Tahran’ı başkent yapar ve Zend
hanlarını ortadan kaldırır (Başar 1989: 9/571; Yeni Rehber Ansiklopedisi 1994:
20/333). O da Şah İsmail gibi başta Kaçarlar olmak üzere, sadece Türk unsuruna
dayanarak, İran’da yeni bir Türk sülalesinin hâkimiyetini tesis eder, Tahran’ı
başkent yapar ve bütün İran’ı hâkimiyeti altına alır (Bala 1977a: 6/35).
Rusya, Ağa Muhammet Şah Kaçar’dan Hazar denizi kıyısında Esterebad
sahillerinde Rus filosu için bir üs yapımına izin vermesini ister. Şah Kaçar buna izin
vermez. Hatta Rusları Gürcistan’dan çıkarır. Şuşa’yı aldığı gece idam mahkûmu iki
Türk tarafından, (Bala 1977a: 6/35) bazı kaynaklara (Seferli-Yusifov 1982: 359)
göre kendi muhafızı Sefer Ali Bey tarafından 1797’de öldürülür. Hâl böyle olunca
1925 yılına kadar devam edecek Kaçar Türk Hanedanı’nın saltanatı, Muhammet Şah
Kaçar’ın çocuğu olmadığı için Feth Ali Şah adıyla tahta çıkan yeğeni Baba Han
soyundan devam edecektir (Bala 1977a: 6/35; Kramers 1968: 5-II/1025).
Rusların Kafkaslara ve Akdeniz’e inme ısrarı devam eder. Bunun için Ruslar bir
taraftan Avusturya ve İngiltere ile anlaşarak Osmanlı topraklarını paylaşmaya,
Türkleri Kırım ve Balkanlardan çıkarmaya, bir taraftan da Kafkasları istila etmeye
çalışır (Karal 1988: V/14, 118). 30 yıl Ruslarla savaşan Feth Ali Şah ve oğlu ünlü
başkumandan Abbas Mirza, Rus istilasına dayanamaz hâle gelir ve 1813’te Gülistan
ve 1828’de de Türkmençay antlaşmasını imzalamak mecburiyetinde kalır. Bakü
dâhil Aras Nehri’nin üst tarafı yani kuzey Azerbaycan Ruslara bırakılır. İngiltere ise
güney ve doğudan İran hudutlarına dayanır (Bala 1977a: 6/35-37; Roux 2007: 425).
Aynı yıllarda Osmanlı Devleti de Batı’da Ruslar ve Ruslar ile İngilizlerin kışkırttığı
Sırp, Yunan, Mora, Eflak, Boğdan halklarıyla savaşır. 1828-1829 yıllarında yapılan
Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Edirne Barış Anlaşması imzalanır. 1829 yılında, yani
Türkmençay Antlaşması’ndan bir yıl sonra yapılan bu anlaşma ile Ruslar batıda,
Tuna’nın ağzındaki adaları alarak Tuna’nın kontrolünü ve doğuda Poti, Anapa ve
Ahıska’yı ele geçirerek Doğu Anadolu’nun kontrolünü ele alırlar (Karal 1988: V/14,
121).
Bütün bu felaketlere rağmen 19. yüzyılın sonuna gelindiğinde bağımsızlığını
koruyabilen iki Türk devleti vardır. Biri Osmanlı Devleti ikincisi de İran-Kaçar
Devleti. 19. yüzyıl, başta Rusya, İngiltere, Fransa olmak üzere emperyalist
Hıristiyan dünyasının Osmanlı ve İran Türklüğünü zebun etme yüzyılıdır. Onlar bu
iki büyük Türk gücünü tesirsiz hâle getirdikten sonra Afrika, Arap ve Asya
Müslümanlarını hâkimiyet altına alacaklardır. 19. yüzyıl boyunca meydana gelen
olaylar bunun açık göstergesidir8.
Rus, İngiliz ve diğer emperyalist güçler öteden beri uyguladıkları taktikleri daha
da şiddetlendirirler. Bir taraftan Şiî İran Müslümanları ile Sünnî Afgan ve Osmanlı
Müslümanlarını çatıştırmak isterken, bir taraftan da İran Müslümanları içerisinde
Bâbîlik, Bahâîlik gibi yeni inanç grupları oluşturarak İran Türk devletini güçten
düşürmeye çalışırlar. Mirza Ali Muhammed Bâb’ın başını çektiği Bâbîlik hareketi
19. yüzyılın ikinci yarısı boyunca tehlikeli boyutlara ulaşır, ülkeyi güçten düşürür
(Fığlalı 1994: IX).
Nasreddin Şah’ın başında bulunduğu Kaçar Türk yönetimi Bâbîler, Bahâîlerle
uğraşırken, bir taraftan Ruslar, Taşkent’i (1865), Hokand Hanlığı’nı (1876),
Buhara’yı (1868), Hive Hanlığı’nı (1873), Merv’i (1883) ele geçirip İran’ı kuşatır,
bir taraftan da Avrupalı güçler “Reuter İmtiyazı”9 gibi ayrıcalıklar elde ederek,
İran’ın yeraltı ve yerüstü zenginliklerini paylaşırlar (Curzon 1927: 105 vd.).
19. yüzyıl, Nasreddin Şah’ın 1896’da İmamzade Abdülazim’in türbesini ziyaret
ederken bir hürriyetçi tarafından öldürülmesi (Bala 1977a: 6/35) ve Muzaffereddin
Şah’ın onun yerine geçmesi (1896-1907) olayı ile noktalanır.
20. yüzyıla, ünlü düşünür Cemaleddin Afganî, Mirza Hüseyin Han Sipehsalar,
Abdurrahim Talibov, Zeynelabidin Marağayî ve Ermeni asıllı Mirza Malkun Han’ın
tetiklediği meşrutiyet hareketinin ülke geneline yayılması ile girilir. Ruslar, şahı ve şahlığı desteklerken, İngilizler meşrutiyetçileri destekler. Din, mezhep ve tarikat
çatışmalarının yanına bir de siyasî hareket eklenir. İngiltere, Intelligence Servis’in
İran’daki en yüksek rütbeli görevlisi Fars Zerdüşti Siyonist Erdeşir Reporte
vasıtasıyla, İngiltere yanlılarını ve masonları örgütleyerek Meşrutiyet hareketini
kendi kontrolü altına alır (Blaga 1997: 22).
[13:10, 24.12.2024] Araz. Güney Azerbaycan:
Prof. Ali. Kafkasyalı ”İRAN TÜRKLERİ” Kitabından alınmıştır./ TYRKİSHDORUM – ABDULLAH TÜRER YENER

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir