Yerelleşmeyi hedefleyen ve buna dayanak yapılan demokrasi, insan hakları, özgürlükler gibi kavramlarını kullanan DEM ve öncülü siyasi partiler ile bu kavramları en çok ihlal eden ABD/AB tezlerini kamuoyunda ısrarla savunan ve yabancı ülkeler (istihbarat örgütleri ve bağlantılı kurumlar) tarafından fonlanan dernek, vakıf, ajans gibi oluşumlarda yuvalanmış bayraksız dönek solcuların çalışmaları, gerçekte Anayasanın değiştirilemez olan 3 üncü maddesinde; “Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.” şeklinde ifade edilen üniter, merkezi, ulus devlet yapımızın yok edilmesine yönelik bir emperyalist suikasttır.
Devam eden yazı dizimizde, bu ihanet zincirinin halkalarını kronolojik sırayla açıklamaya devam edeceğiz:
25 Ocak 2006 tarih ve 5449 sayılı Kalkınma Ajansları kanunu ile 25 eyalete geçiş hazırlanmak istendi. Kanuna göre Türkiye 12 bölge ve 26 ajansa bölündü. Ancak Bölge Kalkınma Ajanslar Kanunu uygulamada fazla etkili olmamıştır.
26 Ekim 2011 tarihindeki BDP’nin (HDP ve şimdiki DEM) TBMM gizli oturumunda dile getirdiği “Türkiye’nin 25 Eyalete bölünmesi” talebi, gizli oturumların açıklanma yasağına rağmen, CHP Sakarya milletvekili Engin Özkoç tarafından 29 Aralık 2011’de Bugün TV’de açıklandı.[] İşte CHP’li Özkoç’un canlı yayında açıkladığı o talepler:[]
- Türkiye’nin 25 eyalete bölünmesi
- Öcalan’ın serbest bırakılması
- Özerklik koşularının gündeme getirilmesi
- Eyalet başkanlarının TBMM’ye getirilmesi
- Özerklik hakkının saklı olması
- Her eyaletin kendi özerk güvenlik güçlerinin olması.
2009 başında “Kürt Açılımı” ile federasyon hazırlıklarına başlandı. AKP Hükümeti resmî temsilcileri MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile PKK’nın Avrupa’daki teröristleri Sabri Ok ve Mustafa Karasu arasında İngiliz istihbaratının gözetiminde Oslo görüşmeleri yapıldı.
PKK üç temel talepte bulundu: Anayasal değişiklik, seçim barajının yüzde 7’ye düşürülmesi ve Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması.
29 Mart 2009 Büyükşehir Belediye Seçimleri sonrasında DTP’nin belediye başkanlıklarını kazandığı illere atıf yapan Iğdır milletvekili Pervin Buldan Kürdistan’ın sınırlarının çizildiğini açıkladı.[]
6 Aralık 2012 tarih ve 6360 sayılı Büyük Şehir Kanunu ile Büyükşehir Belediye yetki alanı il sınırlarına kadar genişletilerek, Güneydoğuda muhtemel eyaletler tanımlandı.
30 Mart 2013 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kanal D ve CNN TÜRK ortak yayınında Taha Akyol, Enis Berberoğlu, Hande Fırat ve Hakan Çelik’in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Özetle “gelişmiş batı ülkelerinde eyalet sistemi vardır… Osmanlı’da Lazistan, Kürdistan eyaletleri vardı… Eyalet sisteminden korkmamak lazımdır” dedi. Ancak Osmanlı yönetiminde Lazistan ve Kürdistan isimli eyaletler veya özerk bölgeler yoktur.[]
(21-22).09.2013 Diyarbakır’da bir konferans yapıldı. Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği’nin düzenleyip, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin desteklediği konferansın konusu, “Barışın İnşasında Yerel Yönetimler Buluşması” idi. İki gün süren toplantıya Avrupa Konseyi’nin yanısıra, Almanya, Bask Ülkesi, Belçika, Filistin, Güney Afrika, Hollanda, İrlanda, İsveç, Katalunya, Lübnan, Rojava Kürdistanı ve Türkiye’den delegeler katıldı.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve Tunceli Belediye Başkanı Edibe Şahin’in yönettiği 2 günlük konferansın ardından da 14 maddelik sonuç bildirisi yayınlandı.[]
Bildiriden bazı maddeler:
- Halkların kendi kaderini tayin etme hakkı ve özerk yönetimler için mücadele,
- Halkların kendi kaderini tayin hakkına uygun sosyo-ekonomik ve siyasal haklara ulaşılması için ortak bir söylem geliştirilmesi,
- Çatışmalı bölgelerde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi,
- Yerel ve bölgesel yönetimlere, bölgelerindeki tüm halklara ana dilinde eğitim yapma yetkisinin verilmesi,
- Toplumun yaşadıklarını atlatabilmesi için geçmişle yüzleşme faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi, savaşta zarar görenlere, siyasi tutuklu ve mültecilere yönelik destekleyici çalışmaların yürütülmesi ve onarıcı adalet sisteminin oluşturulması,
- Çatışmalı bölgeler için özgün bütçeler oluşturulması,
- Suriye’de savaş hukukunun tüm gereklerinin uygulanması, Suriye Kürdistanı’nda halk devrimi sürecinin elde ettiği kazanımların başarıya ulaşması için destek verilmesi,
- Halkların verdiği mücadele dolayısıyla Fransa, İngiltere, İspanya, İsrail, Suriye, Türkiye ve diğer tüm iktidar güçleri tarafından hapsedilen siyasi tutsakların serbest bırakılması,
- Egemen devletlerin işgallerine son verilmesi,
- Legal siyasetin yapılabilmesi için tüm şartların oluşturulması,
Dikkat edilirse, “halkların kendi kaderini tayin etme hakkı” Devlet Bahçeli marifetiyle imzalanıp, AKP tarafından kabul kanunu çıkartılarak iç hukukumuza sokulan BM İkiz Sözleşmelerine ve “özerk yönetimler” ilgili talepler ise Özal’ın imzalatıp, Mecliste onaylattığı Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı sözleşmesine dayandırılmaktadır.
30 Mart 2014 Yerel seçimlerinde Diyarbakır Belediye Başkanı seçilen Gülten Kışanak Al Jazeera Türkçe’nin Diyarbakır muhabiri Mahmut Bozarslan’a verdiği demeçte “bölgede üretilen petrolden” ve yereldeki tüm enerji kaynaklarından, yeraltı, yerüstü zenginliklerinden, ekonomik varlıklardan, yerelin pay istediklerini belirtti.[]
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Gültan Kışanak’ın açıklamalarından sonra HDP bu konuda somut adımlar da atmaya başladı. HDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata 2.07.2014 günü Meclis’e verdiği kanun teklifiyle, bölge illerinde çıkarılan petrolden, petrolün üretildiği yerdeki yerel yönetime, gelirin yarısının verilmesini kanun teklifinde talep etti.[]
Görüldüğü üzere, ayrılıkçı kürt partilerinin belediye başkanları veya milletvekilleri, yürürlükte olmayan BM İkiz Sözleşmelerinin ortak olan 1 inci maddelerinin 1 inci fıkrasındaki “kendi kaderi tayin hakkı” dışında, 2 inci fıkrasında belirtilen “Bütün halklar, kendi amaçlan doğrultusunda, karşılıklı yarar ilkesine dayanan uluslararası ekonomik işbirliği ve uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerine halel getirmemek kaydıyla, kendi doğal zenginlik ve kaynaklarından özgürce yararlanabilirler. Bir halk hiçbir durumda, kendi varlığını sürdürmesi için gerekli olanaklarından yoksun bırakılamaz.” şeklinde tanımlamış hakları uygulamaya geçirmeyi zorlamaya başlamışlardır.
* * *
Devam edeceğiz…
Bir yanıt yazın