Son yıllarda Türkiye’nin siyasi sahnesinde yaşanan gelişmeler, milletimizin geleceği ve devletimizin bekası açısından hayati bir noktaya ulaşmıştır. Bahçeli-Erdoğan tarafından terörist Abdullah Öcalan’ın PKK’yı feshetmesi yönünde yapılan talepler ve bu taleplerin kamuoyunda bir çözüm önerisi olarak sunulması, aslında stratejik bir manipülasyondur. Öcalan’ın PKK üzerinde geçerli bir iradesi veya kontrol gücü olmadığı gerçeği, bu aldatmacayı baştan geçersiz kılmaktadır. Terör örgütü PKK, geçmişten bugüne ABD ve İsrail’in Orta Doğu’daki stratejik çıkarları doğrultusunda, MİT içindeki Türkiye Gladyo şubesine ( Kontrgerilla) kurdurtulmuş ve bu emperyalist güçlerce yönlendirilen bir aparat olarak işlev görmüştür.
PKK ve Küresel Güçlerin Kontrolü
PKK’nın kuruluş süreci ve işleyiş mekanizması, bu örgütün hiçbir zaman bağımsız bir hareket olmadığını açıkça göstermektedir. Bugün PKK’nın lider kadrosu, ABD ve İsrail’in çıkarlarına uygun hareket eden kukla figürlerden oluşmaktadır. Suriye’de Mazlum Abdi, Irak’ta Cemil Bayık gibi isimler, küresel güçlerin direktifleri doğrultusunda hareket ederken, PKK’nın silah bırakması ya da feshedilmesi gibi kararların alınabilmesi tamamen bu dış güçlerin iradesine bağlıdır.
Abdullah Öcalan’ın örgüt üzerindeki etkisi ise yalnızca sembolik bir nitelik taşımaktadır. Öcalan, artık bir lider olmaktan ziyade, uluslararası güçler tarafından belirli amaçlar doğrultusunda kullanılan bir figür haline gelmiştir. Dolayısıyla Bahçeli gibi isimlerin, Öcalan’dan örgütü feshetmesini istemesi, ya Türk milletini kandırmaya yönelik bir çaba ya da bu planın parçası olarak yapılan bilinçli bir oyundur. Çünkü Öcalan’ın, PKK’yı feshetme gibi bir yetkiye sahip olmadığı ortadadır.
Bahçeli’nin BOP’çu Rolü, Atasagun ve BOP süreci
Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan üzerinden yürüttüğü söylemler, bu yüzden Türkiye’yi içinde BOP çu yeni anayasa oluşturmayıda hedef alan Büyük Orta Doğu Projesi’nin (BOP) bir parçası olarak değerlendirilebilir. Bahçeli, sözde milliyetçi söylemlerle Türk milletini oyalarken, gerçekte BOP’un psikolojik ve siyasi manipülasyon ayağına hizmet eden bir figür gibi davranmaktadır. Devlet Bahçeli’nin Öcalan üzerinden yürüttüğü söylemler ve siyaseti, bir illüzyondan ibarettir. Bahçeli’nin akıl hocası ve şefi olan eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un, geçmişte ABD’nin Türkiye’deki çıkarlarına hizmet eden bir figür olduğu düşünüldüğünde, bu illüzyonun kökeni daha iyi anlaşılmaktadır. Türkiye’nin çıkarlarını savunmak yerine, ABD ve İsrail’in Büyük Orta Doğu Projesi’ne (BOP) hizmet eden bu anlayış, milleti oyalamak ve psikolojik manipülasyonla toplumu sürece alıştırmak amacı taşımaktadır.Özellikle Bahçeli’nin, geçmişte ABD’nin Türkiye’deki çıkarlarını savunan isimlerden biri olarak bilinen ve bir toplantıda bizzat “ Türkiye Türklere yönettirilmesi bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir” diyen eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un talimatları altında olması, bu durumu daha da açık bir hale getirmektedir.
Bahçeli’nin yanı sıra, Erdoğan’ın yıllardır “BOP eş başkanı” olarak kendini tanımlaması da bu sürecin Türkiye’deki en üst düzey temsilcileri arasında bir koordinasyon olduğunu göstermektedir. Bahçeli, Öcalan, Bayık, Abdi, Kalın , Fidan ve Erdoğan gibi isimler, farklı görünümler altında aynı küresel plana hizmet etmektedir.
PKK’nın Feshi ve Silah Bırakması Neden İmkânsız?
PKK’nın asla silah bırakmayacağı, silahları teslim etmeyeceği ve kendini feshetmeyeceği gerçeği, örgütün kuruluş amacından ve kontrol mekanizmalarından kaynaklanmaktadır. Bu örgüt, ABD ve İsrail’in bölgedeki çıkarları doğrultusunda hareket eden bir aparat olarak varlık göstermektedir. PKK’nın kararları, ne Öcalan’ın ne de başka bir liderin insiyatifiyle alınabilir; tüm kararlar, örgütü kullanan küresel güçlerin iradesine bağlıdır.
Bahçeli’nin Öcalan’a yaptığı çağrılar, bu gerçekler ışığında yalnızca bir aldatmaca ve toplum mühendisliği olarak değerlendirilmelidir. Türk milletini kandırmaya yönelik bu söylemler, BOP’un psikolojik operasyonlarına hizmet eden birer araçtır.
Türk Milleti İçin Milli Direniş
Türk milleti, bu manipülasyonlara ve küresel oyunlara karşı uyanık olmalı ve milli bir direniş hattı oluşturmalıdır. Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesi, ancak Atatürk’ün ilkeleri doğrultusunda şekillenen milli bir duruşla mümkündür. Ümit Özdağ gibi vatansever çizgide hareket eden isimlerin liderliğinde, toplumun her kesimini içine alan bir direniş ruhu inşa edilmelidir. Ancak bu direniş yalnızca siyasi bir hareketle sınırlı kalmamalı; Türk milletinin tarihine, kültürüne, bayrağına ve anayasal değerlerine sahip çıkan bir toplumsal ve birlikte örgütlü hareket eden bir uyanışa dönüşmelidir.
Türkiye’yi küresel güçlerin kontrolünden kurtaracak bu milli direniş, aynı zamanda ülkemizi yeniden güçlü ve bağımsız bir hale getirecek adımları da beraberinde getirecektir. Türk milleti, BOP gibi emperyalist projeleri tarihin çöplüğüne göndermek için milli bir mücadele başlatmak zorundadır.
Yeni Bir Türk Yüzyılı İçin Atatürkçü Yönetim
Dünya, yeni bir düzenin eşiğindedir. Bu süreçte Türkiye’nin sağlam bir milli kadro ile yönetilmesi, bölgesel ve küresel dengelerde güçlü bir aktör olarak yer alması elzemdir. Türk milleti, tarih boyunca karşılaştığı zorlukları birlik ve beraberlik içinde aşmayı başarmış bir millettir. Bugün de aynı ruhla hareket ederek, BOP gibi emperyalist projeleri tarihe gömmek mümkündür.
Türkiye, yeniden Atatürk gibi bağımsızlıkçı ve milli bir liderlik anlayışıyla yönetilmelidir. Bu liderlik, yalnızca bir kişiyle sınırlı olmayıp, kollektif bir anlayış ve liderlik ve milletin ortak iradesiyle şekillenen bir sistemle mümkündür. Atatürk’ün “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” sözünden ilham alarak, Türkiye’yi küresel güçlerin kontrolünden kurtaracak bir direniş hattı oluşturulmalıdır.
Atatürk’ün Yolunda Yeni Bir Dönem
Dünya, yeni bir düzenin eşiğindedir. Türkiye’nin bu süreçte milli ve bağımsız bir yönetim anlayışıyla hareket etmesi, hem kendi geleceği hem de bölgesel dengeler için hayati önem taşımaktadır. Türk milleti, geçmişte karşılaştığı büyük zorlukları Atatürk’ün liderliği altında nasıl aştıysa, bugün de aynı bağımsızlık ruhuyla hareket ederek geleceğini kurtarabilir.
Atatürk’ün “Tam bağımsızlık” ilkesi doğrultusunda hareket eden bir liderlik anlayışı, Türkiye’nin geleceği için en önemli ihtiyaçtır. Bu liderlik, yalnızca bir kişinin değil, Türk milletinin ortak iradesinin bir yansıması olmalıdır. Türkiye’yi yeniden güçlü, özgür ve bağımsız bir ülke haline getirecek olan da bu milli iradedir.
Sonuç
Bahçeli’nin BOP’çu pervasızlığı ve Öcalan üzerinden yürüttüğü söylemler, Türk milletinin bağımsızlıkçı ve dirayetli duruşuyla boşa çıkarılacaktır. PKK’nın silah bırakması ya da kendini feshetmesi gibi talepler, küresel güçlerin Türkiye üzerindeki emellerini gizlemek için kullanılan birer aldatmacadan ibarettir. Ancak Türk milleti, tarihinden aldığı güç ve bağımsızlık aşkıyla, bu aldatmacaları bertaraf edecek iradeye sahiptir.
Türkiye, Atatürk’ün bağımsızlık anlayışı doğrultusunda yeniden güçlü bir ülke haline gelmeli ve Türk milleti, milli bir direnişle geleceğini küresel güçlerin kontrolünden kurtarmalıdır. Bu mücadele, Türk milletinin tarihindeki en önemli sınavlardan biri olacak ve gelecek nesillere bırakılacak en büyük miras olacaktır.
Bir yanıt yazın