Çad, tarih boyunca etnik, dini ve siyasi ayrışmaların neden olduğu derin çatışmalara sahne olmuştur. Bu bölünmeler, sömürge döneminden itibaren güçlenmiş ve bağımsızlık sonrası dönemde otoriter yönetimler ve dış müdahalelerle daha da derinleşmiştir. 20. yüzyılın ikinci yarısında özellikle Hissène Habré yönetimi sırasında Çad’da geniş çaplı insan hakları ihlalleri ve soykırım suçu işlenmiştir. Habré’nin 1982-1990 yılları arasındaki yönetimi, belirli etnik grupları hedef alan sistematik saldırılar, işkenceler ve toplu katliamlarla anılmaktadır.
Tarihsel Nedenler
Çad’daki soykırımın kökenleri, sömürge dönemi politikaları ve bağımsızlık sonrası etnik ve dini ayrışmalara dayanmaktadır. Fransız sömürge yönetimi, kuzeydeki Müslüman Arap grupları ile güneydeki Hristiyan ve animist gruplar arasında ayrım yaparak ülkedeki toplumsal yapıyı zayıflatmıştır. Bu ayrımcılık, bağımsızlık sonrası dönemde daha da belirgin hale gelmiş ve ülke içinde bir güç mücadelesine dönüşmüştür.
Hissène Habré’nin liderliği altında, özellikle güneydeki Sara halkı ve kuzeydeki bazı etnik gruplar sistematik baskılara maruz kalmıştır. Reed Brody, Habré rejiminin “etnik temizlik stratejisi izlediğini ve bu politikaların ülkeyi derin bir bölünmeye sürüklediğini” ifade eder (Brody, 2019).
Çad’da soykırımın bir diğer nedeni, dış müdahalelerdir. Libya ve Fransa, bölgedeki stratejik çıkarları doğrultusunda Çad’daki çatışmaları derinleştirmiş ve iç savaşı körüklemiştir. Bu durum, devlet şiddetinin daha da artmasına neden olmuştur.
Uygulama Yöntemleri
Habré yönetimi sırasında uygulanan baskı ve şiddet politikaları, sistematik bir şekilde belirli etnik grupları hedef almıştır. İnsan hakları örgütleri, bu dönemde işlenen suçların kapsamını detaylı bir şekilde belgelemektedir.
1. Toplu Katliamlar
Habré yönetimi, özellikle güneydeki Sara halkını ve kuzeydeki Hadjerai ve Zaghawa gibi grupları hedef almıştır. Human Rights Watch raporlarına göre, bu gruplar Habré tarafından “rejime tehdit olarak görüldüğü için” toplu olarak katledilmiştir (HRW, 2001).
2. Zorla Kaybetmeler ve İşkence
Habré rejimi, DDS (Documentation and Security Directorate) adlı gizli bir güvenlik servisi kurarak muhalifleri hedef almıştır. Bu örgüt, 40.000’den fazla insanı işkenceye maruz bırakmış ve binlerce kişiyi kaybetmiştir. Patrick Chabal, bu işkence mekanizmasının “rejimin korku stratejisinin bir parçası” olduğunu belirtir (Chabal, 2009).
3. Etnik Temizlik
Habré’nin politikaları, belirli etnik grupları yok etmeye yönelik etnik temizlik operasyonları içermektedir. Özellikle güneydeki Sara halkı, Habré’nin hedefindeki ana gruplardan biriydi. Françoise N’Djamena, bu saldırıları “devlet gücüyle yürütülen bir soykırım örneği” olarak tanımlar (N’Djamena, 2004).
4. Zorla Çalıştırma ve Açlık Politikaları
Rejim, toplama kamplarında zorla çalıştırma politikaları uygulamış ve etnik grupların yaşadığı bölgelerde tarımsal üretimi sabote ederek açlık krizine neden olmuştur. Bu yöntemler, halkın fiziksel ve ekonomik olarak yok edilmesini amaçlamıştır.
Sorumlular
Çad’daki soykırımın birincil sorumlusu, Hissène Habré yönetimidir. Ancak bu süreçte birçok aktör doğrudan veya dolaylı olarak suç işlemiştir:
1. Hissène Habré ve DDS
Habré, devlet terörü politikasını sistematik bir şekilde uygulamış ve DDS’yi insan hakları ihlallerinde aktif bir araç olarak kullanmıştır. Reed Brody, Habré’nin “sistemi kişisel bir terör aygıtı olarak yönettiğini ve binlerce insanın ölümünden doğrudan sorumlu olduğunu” vurgular (Brody, 2019).
2. Fransa ve Libya
Fransa, Habré rejimini destekleyerek Çad’da insan hakları ihlallerine zemin hazırlamıştır. Libya ise kuzeydeki isyanları destekleyerek iç çatışmaları körüklemiştir.
3. Uluslararası Sessizlik
Çad’da yaşanan trajediye karşı uluslararası toplumun büyük ölçüde sessiz kalması, olayların büyümesine neden olmuştur. İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu sessizliği “uluslararası hukuk için büyük bir başarısızlık” olarak değerlendirir (HRW, 2001).
Uluslararası Hukuk Perspektifinden Değerlendirme
Çad’daki olaylar, uluslararası hukukun soykırım tanımına uymaktadır. Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi’ne göre, belirli bir grubu yok etme amacı taşıyan eylemler soykırım olarak tanımlanır. Habré rejiminin belirli etnik gruplara yönelik sistematik saldırıları, bu kapsamda değerlendirilmiştir.
2016 yılında Hissène Habré, Senegal’de oluşturulan özel bir mahkeme tarafından insanlığa karşı suç ve soykırım suçundan yargılanmış ve mahkûm edilmiştir. Bu dava, uluslararası adalet açısından önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Sonuç
Çad’daki soykırım, yalnızca bir diktatörün yönetimindeki insan hakları ihlallerini değil, aynı zamanda sömürgecilik sonrası Afrika’daki etnik ve siyasi bölünmelerin yıkıcı sonuçlarını gözler önüne sermektedir. Tarihi ve hukuki olarak bu olayların daha fazla araştırılması, uluslararası toplumun gelecekte benzer trajedileri önleme konusundaki sorumluluğunu artıracaktır.
Kaynakça
1. Brody, R. (2019). To Catch a Dictator: The Pursuit and Trial of Hissène Habré. Columbia University Press.
2. N’Djamena, F. (2004). Habré ve Çad’da Soykırım Politikaları. African Studies Review, 47(2), 112-133.
3. Chabal, P. (2009). Africa Works: Disorder as Political Instrument. Indiana University Press.
4. Human Rights Watch (HRW). (2001). The Scorched Earth: Hissène Habré’s Crimes Against Humanity. HRW Reports.
5. Tronchon, J. (1974). L’Insurrection Malgache de 1947. Paris: Editions Maspero.
6. Vandervort, B. (1998). Wars of Imperial Conquest in Africa, 1830–1914. Indiana University Press.
7. Vergès, F. (1999). Colonial Violence and Its Legacy in Africa. Duke University Press.
8. Anderson, D. M. (2005). Histories of the Hanged: The Dirty War in Kenya and the End of Empire. W.W. Norton & Company.
9. Oliver, S. (1991). The African Experience: From Old Kingdoms to Modern States. Harper Collins.
Bir yanıt yazın