Donald Trump’ın bir önceki başkanlık dönemi, Orta Doğu’da önemli dönüşümler yaratmış ve ABD’nin bölgedeki politikalarını yeniden şekillendirmiştir. Trump’ın İran’a yönelik agresif tutumu, bölgesel güvenliği tehdit etmiş, küresel ekonomiyi istikrarsızlaştırma potansiyeline sahip bir politika izlenmesine yol açmıştır.
- Trump ve İran: Gerginliklerin Derinleşmesi
Donald Trump’ın başkanlık süreci, İran’a yönelik sert bir politika izlemesiyle karakterizedir. Trump, 2018 yılında ABD’nin İran ile yaptığı nükleer anlaşmayı iptal ederek, İran’a karşı ağır yaptırımlar uygulamaya başlamıştır. Bu adım, İran’ı yalnızca diplomatik değil, ekonomik anlamda da izolasyona itmiştir. Trump’ın en dikkat çekici hamlesi, İranlı General Kasım Süleymani’nin 2020 yılında öldürülmesiyle gerilimin tavan yapmasına yol açmıştır (Bergen, 2020). İran’ın intikam tehditleri, bölgeyi büyük bir savaşın eşiğine getirmiştir. ABD’nin bu politikaları, İran’a karşı müttefiklerini seferber etse de, bu süreçte Rusya ve Çin’in İran’a yakınlaşmasına neden olmuştur. Bu, Orta Doğu’da güç dengesini değiştiren bir gelişme olarak dikkat çekmektedir.
Kaynakça:
• Bergen, Peter. (2020). The Killing of Qasem Soleimani: U.S. Strike on Iranian General Sets Stage for Escalation. Foreign Policy.
• Parsi, Trita. (2018). Losing an Enemy: Obama, Iran, and the Triumph of Diplomacy. Yale University Press.
• Mearsheimer, John J., & Walt, Stephen M. (2007). The Israel Lobby and U.S. Foreign Policy. Farrar, Straus and Giroux.
- 2025 İran’a Saldırı: Bölgesel Kaos ve Ekonomik Durgunluk
Trump’ın İran’a yönelik askeri stratejileri, bölgedeki mevcut gerilimleri daha da derinleştirebilir. Eğer ABD, İran’a saldırırsa, bu yalnızca İran’ı değil, tüm bölgeyi içine alacak bir savaşa yol açabilir. Özellikle Hürmüz Boğazı’nın kapanması durumunda, küresel enerji piyasası büyük bir darbe alabilir. Hürmüz Boğazı, dünya petrol sevkiyatının yüzde 20’sini taşımaktadır ve bu bölgedeki herhangi bir kriz, dünya çapında ekonomik sıkıntılara yol açabilir (Yergin, 2006). ABD’nin İran’a karşı bir askeri saldırı planlaması, Suudi Arabistan ve BAE gibi bölgesel müttefiklerin de harekete geçmesini teşvik edebilir. Ancak, bu durum Rusya ve Çin gibi Avrasya güçlerinin bölgedeki etkilerini güçlendirebilir ve Batı’nın Orta Doğu’daki egemenliğini daha da zorlaştırabilir.
Kaynakça:
• Yergin, Daniel. (2006). The Prize: The Epic Quest for Oil, Money, and Power. Free Press.
• Ehteshami, Anoushiravan. (2017). Iran and the International System: Continuity and Change. Routledge.
• Fesharaki, Fereidun. (2007). Iran: A Geopolitical Puzzle. Middle East Policy, 14(2), 78-92.
- Türkiye’nin Rolü: ABD ve İran Arasında Araç Olarak Kullanılması
Trump’ın İran’a yönelik yaklaşımında Türkiye’nin stratejik önemi büyüktür. Türkiye, Batı ile olan NATO üyeliği ve Rusya ile yakınlaşan ilişkileri arasında sıkışmış bir konumda kalmaktadır. ABD’nin İran’a karşı bir koalisyon kurma amacı, Türkiye’yi de bu ittifaka dahil etmeyi hedefleyebilir. Ancak, Türkiye’nin bu stratejiye katılımı, sadece İran’ı değil, bölgedeki diğer büyük güçleri de karşısına alabilir. Özellikle Rusya ve Çin, Türkiye’nin Batı’nın yanında yer almasını, kendi stratejik çıkarlarına zarar verecek bir hamle olarak görebilirler. Türkiye’nin bu durumda, Avrasya’daki bağımsız politikalarını terk ederek tamamen Batı’nın etkisi altına girmesi, uzun vadede ülkenin ulusal güvenliğini zayıflatabilir.
Türkiye’nin ABD ile birlikte hareket etmesi, ülkenin Orta Doğu’daki bağımsız stratejik yönelimlerine zarar verebilir. Türkiye’nin Rusya ile geliştirdiği S-400 savunma sistemi anlaşması ve enerji işbirlikleri, Batı ile olan ilişkilerinin gerilmesine neden olmuştu. Bu türden bir stratejik uyumsuzluk, ABD’nin İran’a karşı bir askeri müdahale planında Türkiye’yi kendisine tamamen bağımlı kılma çabalarını hızlandırabilir. Ancak, bu senaryo aynı zamanda Türkiye’nin Avrasya ile olan köklü bağlarını tehlikeye atabilir. Türkiye’nin ekonomik ve jeopolitik çıkarları açısından bu durum büyük bir risk teşkil etmektedir.
Kaynakça:
• Kirişci, Kemal. (2011). Turkey and the West: Fault Lines in a Troubled Alliance. The Washington Quarterly, 34(3), 9-23.
• Larrabee, F. Stephen. (2010). Turkey’s Strategic Position and U.S. Policy: The Prospects for Turkish-American Cooperation. RAND Corporation.
• Altunışık, Meliha Benli. (2008). Turkey’s Foreign Policy in the 21st Century: A Changing Role in World Politics. Routledge.
- Türkiye’nin BOP Stratejisinde Yeri: Avrasya ile Bağların Kopma Riski
Trump’ın Orta Doğu politikaları, büyük ölçüde Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında şekillenmiştir. Türkiye, bu projede yer alan ülkelerle olan ilişkilerinde stratejik bir denge kurmaya çalışırken, aynı zamanda Rusya ve Çin ile ilişkilerini geliştirmeye çabalamaktadır. Türkiye’nin Batı’nın yanında yer alarak Orta Doğu’da bir tampon ülke rolü oynaması, Avrasya’daki büyük güçlerle olan bağlarını koparma riskini doğurabilir. Özellikle Rusya, Türkiye’nin Batı’yla yakınlaşmasını, bölgesel egemenliğine ve ekonomik çıkarlarına bir tehdit olarak görebilir. Çin ise, Kuşak ve Yol projesi çerçevesinde Türkiye’yi kritik bir işbirliği partneri olarak görmektedir.
Bu bağlamda, Türkiye’nin ABD’nin yanında yer alması, sadece bölgesel değil, küresel güç dengelerini de etkileyebilir. Rusya ve Çin’in Türkiye’yi Batı’nın “oyuncağı” olarak görmektense, bağımsız bir stratejik aktör olarak kabul etmeleri gerektiği açıktır. Türkiye’nin, hem Batı’yı hem de Avrasya’yı dengede tutmaya çalışması, ülkenin ulusal çıkarları için en uygun strateji olabilir. Ancak, bu strateji ABD’nin politikaları karşısında zayıf kalabilir.
Kaynakça:
• Kissinger, Henry. (2014). World Order. Penguin Books.
• Sadowski, Yahya. (2010). The Battle for the Arab Spring: Revolution, Counter-Revolution, and the Making of a New World Order. Oxford University Press.
• Sherr, James. (2013). Russia and the West: The Post-Cold War Era. Oxford University Press.
- Trump’ın Sonraki Hamlesi: İran’a Saldırı ve Türkiye’nin Stratejik Durumu
Trump’ın İran’a yönelik askeri stratejileri, bölgesel istikrarsızlığı daha da derinleştirebilir. Eğer ABD, İran’a saldırmakta karar kılarsa, bu sadece bölgesel güvenliği değil, küresel enerji ticaretini de tehdit edebilir. Türkiye, bu senaryoda hem Avrasya ile olan bağlarını hem de Batı’yla ilişkilerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalacaktır. Türkiye’nin, ABD’nin Orta Doğu’daki planlarına dahil olması, yalnızca İran’ı değil, Rusya, Çin ve diğer bölgesel güçlerle olan stratejik ilişkileri tehlikeye atabilir. Bu durum, Türkiye’nin bölgedeki bağımsızlık ve egemenlik stratejisini ciddi şekilde zayıflatabilir. Dahası, ABD’nin İran’a yönelik saldırısı sonrasında Türkiye, yalnızca bölgesel bir güç olarak değil, aynı zamanda küresel güvenlik ve ekonomi üzerinde de büyük etkilere sahip bir oyuncu olarak kendini konumlandırma ihtiyacı hissedebilir. Ancak, bu konum, Türkiye’nin jeopolitik bağımsızlığını kaybetmesine ve daha fazla dış etkiye maruz kalmasına yol açabilir. Bu senaryoda, Türkiye’nin stratejik yönelimleri daha da karmaşıklaşacak, ülke hem Batı’nın hem de Avrasya’nın baskıları altında kalacaktır.
Kaynakça:
• Gerges, Fawaz A. (2019). The New Middle East: The World After the Arab Spring. Cambridge University Press.
• Tuchman, Barbara W. (1994). The March of Folly: From Troy to Vietnam. Ballantine Books.
• Sayari, Sabri. (2010). Turkey and the Middle East: The Challenge of Turkish Foreign Policy. Turkish Studies, 11(2), 187-206.
- Türkiye’nin Geleceği: Jeopolitik Riskler ve Stratejik İkilemler
Türkiye’nin jeopolitik geleceği, yalnızca Orta Doğu’daki gelişmelere değil, aynı zamanda küresel güç dengelerindeki değişimlere de bağlıdır. ABD’nin İran’a karşı bir askeri müdahalede bulunması durumunda, Türkiye’nin izleyeceği politika, ülkenin ulusal güvenliğini ve stratejik hedeflerini doğrudan etkileyecektir. Türkiye’nin, ABD ile işbirliğini sürdürerek, Orta Doğu’da Batı’nın çıkarları doğrultusunda hareket etmesi, yalnızca bölgesel değil, küresel anlamda da geniş çaplı etkilere yol açacaktır.
Özellikle Kuşak ve Yol Projesi gibi Çin’in başını çektiği büyük ekonomik stratejilerde Türkiye’nin rolü giderek artmaktadır. Türkiye’nin Çin ile olan ekonomik ilişkilerini zedelememesi, aynı zamanda Rusya ile sürdürdüğü enerji işbirliklerini koruması gerektiği açıktır. Ancak, ABD’nin İran’a yönelik olası askeri saldırısı, bu dengeyi sarsarak Türkiye’yi bir tercih yapmaya zorlayabilir: Ya Batı ile daha yakın ilişkiler, ya da Avrasya güçleriyle daha bağımsız bir yol. Bu durum, Türkiye’nin hem ekonomik hem de stratejik açıdan ciddi risklerle karşı karşıya kalmasına neden olabilir.
Ayrıca, Türkiye’nin Batı’nın yanında yer alması, iç politikada da büyük bir bölünmeye yol açabilir. Türkiye’deki ulusalcı çizgi ile Batı’yla yakınlaşmayı savunan unsurlar arasında ideolojik çatışmalar derinleşebilir. Bu, Türkiye’nin iç politik istikrarı üzerinde de uzun vadeli olumsuz etkiler yaratabilir. Türkiye’nin, Batı ile ilişkilerini güçlendirirken Avrasya’daki stratejik ilişkilerini göz ardı etmesi, yalnızca ulusal çıkarları açısından değil, bölgesel istikrar açısından da tehlikeli olabilir.
Kaynakça:
• Korkut, Umut. (2020). Turkey and the World: Geopolitical Strategies and Economic Interests. Palgrave Macmillan.
• Aydın, Mustafa. (2017). Turkey’s Foreign Policy and National Identity: A Constructivist Approach. Routledge.
• Karakaş, İbrahim. (2021). Turkey’s Strategic Choices: Balancing Between East and West. Springer.
- Sonuç: Türkiye’nin Stratejik Dönüşümü ve Gelecekteki Seçenekler
Trump’ın Orta Doğu’daki agresif politikaları, Türkiye’yi ciddi bir stratejik ikilemle karşı karşıya bırakmaktadır. Türkiye’nin Batı ile olan ilişkilerini daha da derinleştirerek, ABD’nin İran’a karşı yürüttüğü operasyonlara katılması, sadece bölgesel güvenlik risklerini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin uzun vadeli stratejik çıkarlarıyla da çelişebilir. Türkiye, Avrasya ile olan ekonomik ve askeri bağlarını zedelemeden, Batı ile olan ilişkilerini dengelemeye çalışmalı, aynı zamanda bölgesel istikrarı koruma adına tarafsızlık ya da bağımsız bir dış politika izlemeyi tercih edebilir.
Türkiye’nin Batı’nın yanında yer almasının, ülkenin ekonomik, askeri ve diplomatik bağlarını hem Batı hem de Avrasya ile dengelemekte zorlanmasına yol açabileceği gibi, aynı zamanda küresel güçlerin etkisi altında kalmasına da neden olabilir. Bu noktada Türkiye’nin geleceği, yalnızca kendi iç dinamikleriyle değil, küresel jeopolitik denklemlerle de şekillenecektir.
Türkiyenin şansızlığı ise, bugün başında böyle bir durumda ABD, İsrail ve İngiltere’nin patronu olduğu bir BOP iktidarının olmasıdır. Bu durumda bu BOP iktidarı, Türkiye’yi İran’a saldırıda ABD çıkarı için kullanabilir ve ateşe atma noktasına getirebilir. Bunun dışında ABD’nin İran’a yönelik saldırısı, Türkiye’yi büyük bir göç dalgasıyla karşı karşıya bırakabilir. Türkiye, bir yanda Orta Doğu’dan gelen mülteciler ve bölgesel istikrarsızlık ile baş etmek zorunda kalabilirken, diğer yanda Rusya ve Çin gibi küresel güçlerin baskılarıyla karşı karşıya kalabilir. Bu durum, Türkiye’nin iç politikadaki istikrarını ve ulusal güvenliğini ciddi şekilde tehdit edebilir.
BOP şubesinin bir parçası olarak İran’a karşı ABD’nin yanında yer almak, Türkiye’yi yalnızca bölgesel değil, küresel bir kaosun içine sokabilir. Bu, aynı zamanda Türkiye’nin Avrasya güçlerinin karşısına almasına ve bu güçlerin Türkiye’ye olan bakış açısını değiştirmesine yol açabilir. Trump’ın Orta Doğu politikalarındaki en tehlikeli noktalardan biri, Türkiye’yi kendi stratejik çıkarlarına hizmet etmeyen bir duruma sokabilme potansiyelidir. ABD, İran’ı hedef alarak Türkiye’yi daha fazla içeri çekmeye çalışabilir, fakat bu, Türkiye’nin hem iç hem de dış güvenliğini tehdit eden ciddi bir adım olabilir.
Kaynakça:
• Menderes, Adnan. (2012). The Crisis of Turkish Foreign Policy and Nationalism: Challenges and Opportunities. Cambridge University Press.
• Öniş, Ziya. (2019). Turkey’s Foreign Policy and the Middle East: From Proactive Diplomacy to Reactive Engagement. Middle Eastern Studies, 55(6), 845-860.
• Robins, Philip. (2018). Turkey and the World: An Assessment of Foreign Policy. Routledge.
Genel Sonuç:
Trump’ın Orta Doğu’daki stratejileri, yalnızca bölgesel güvenliği değil, küresel güç dengelerini de sarsabilecek potansiyele sahiptir. İran’a yönelik olası askeri müdahaleler, Türkiye’nin stratejik yönelimlerini belirleyecek ve ülkenin hem Batı ile hem de Avrasya ile ilişkilerini yeniden şekillendirecektir. Türkiye, bu süreçte büyük bir stratejik riskle karşı karşıya kalmakta ve kendi jeopolitik çıkarlarını savunmak adına daha dikkatli bir dış politika izlemek zorundadır. Hem Batı hem de Avrasya ile ilişkilerini dengede tutabilmesi, ülkenin ulusal güvenliği ve geleceği açısından kritik bir öneme sahiptir.
Bir yanıt yazın