ABD’li İki Senatörün PYD Konusundaki Övücülüğü, Koruma Kalkanı Olma Çabası, Terörü Korumaları ve Türkiye’ye Ültimatomu, İktidarın Teslimiyetçiliği ve Onursuzluğu: Milli Güçlerin Yapması Gerekenler
ABD’li senatörlerin PKK’nın Suriye kolu PYD’ye olan desteği, Türkiye’ye taptırım ültimatomu, terörü küresel bir tehdit olarak gören ve PKK’yı bir terörist örgüt olarak kabul eden Türkiye için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Özellikle son dönemde, ABD’li senatörlerin PYD’yi ve ona bağlı YPG’yi öven açıklamaları, sadece bölgedeki güvenlik dengelerini sarsmakla kalmayıp, aynı zamanda Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. PYD ve YPG’nin terörist bir yapılanma olduğu, sadece Türkiye için değil, bölgedeki diğer devletler için de büyük bir tehlike arz etmektedir. Ancak ABD’nin, PYD’yi terörist bir grup olarak değil, bir tür “stratejik müttefik” olarak gördüğü ve bu yapılanmaya destek verdiği gerçeği, Türkiye’yi uluslararası alanda yalnızlaştırma ve diplomatik baskı altında bırakma çabalarına yol açmaktadır.
İki Senatörün PYD’ye Destek Vermesi: Terörizmin Legalleşmesi
ABD’nin, PKK’nın uzantısı olan PYD’yi bir terörist grup olarak tanımak yerine, teröre karşı savaşan bir grup olarak lanse etmesi, küresel ölçekte terörizmin desteklenmesi anlamına gelmektedir. ABD’li senatörlerin bu tavrı, PYD’nin sadece Türkiye için değil, Suriye ve Irak’ta da büyük bir güvenlik açığı oluşturmasına neden olmaktadır. Bu tür bir desteğin, PKK’nın ve PYD’nin terör faaliyetlerini meşrulaştırmaya yönelik bir adım olduğu açıktır. ABD’nin bu yaklaşımı, terörle mücadelede küresel bir kararlılığın eksikliğini, terörist grupların uluslararası sahnede daha rahat faaliyet göstermesine olanak tanımaktadır.
ABD’nin Türkiye’ye Ültimatomu ve İktidarın Teslimiyetçiliği: BOP Patronunun Emri Altında mı?
ABD’nin PYD’yi desteklemesi ve Türkiye’ye yönelik ültimatomlar vermesi, uluslararası ilişkilerde bir gücün başka bir devlete baskı uygulama aracı olarak kullandığı örneklerden biridir. Bu, Türkiye’nin egemenlik haklarına açık bir saldırıdır. ABD’nin Türkiye’nin içişlerine müdahale etme çabaları ve PYD’ye sağladığı destek, Türkiye’nin bağımsızlığına ve güvenliğine yönelik açık bir tehdit teşkil etmektedir.
Ancak Türkiye’nin mevcut yönetimi, bu tehditlere karşı zayıf bir tutum sergileyerek, bu baskılara boyun eğme yoluna gitmektedir. Türkiye’nin, stratejik bir ortak olarak nitelendirilen ABD’ye karşı gösterdiği teslimiyetçi yaklaşım, sadece dış politikada değil, iç politikada da zayıflığa yol açmaktadır. İktidarın bu tavrı, milli çıkarların ve halkın güvenliğinin ikinci plana atılmasına neden olmaktadır. Bu teslimiyetçilik, Türkiye’nin askeri harekât yapmaktan imtina etmesine de yansımaktadır. Böylesi bir harekât, ABD’nin BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) patronunun isteğiyle engellenmiş ve hükümetin korkak, onursuz bir politikayla hareket etmesine sebep olmuştur.
Onursuzluk ve Ulusal Onurun Zedelenmesi: BOP Emriyle Teslimiyet
Türk halkının, uluslararası alanda güçlü bir devlet ve bağımsız bir millet olarak varlığını sürdürmesi için, iktidarın onurlu bir duruş sergilemesi şarttır. Ancak mevcut hükümetin dış politika anlayışındaki gevşeklik ve çıkarcı ilişkiler, Türkiye’nin ulusal onurunu zedelemektedir. PYD’ye verilen destek ve buna karşı gösterilen sessizlik, Türk milletinin kendisini daha da yalnız hissetmesine neden olmaktadır. Bu süreç, halkın güven duygusunu zayıflatırken, devletin prestijini de yok etmektedir. Üstelik Türkiye’nin ulusal güvenliği için gerekli olan askeri müdahale, BOP çerçevesinde ABD’nin etkisiyle engellenmiş ve hükümet, ulusal çıkarlarını savunmaktan ziyade, dış baskılara boyun eğmiş, bu da halk nezdinde ciddi bir onursuzluk ve güvensizlik yaratmıştır.
Milli Güçlerin Yapması Gerekenler
Türkiye’nin milli güvenliğini sağlamak ve ulusal onuru korumak için, öncelikle terörle mücadelede daha kararlı ve güçlü bir duruş sergilemek gerekmektedir. Devlet içindeki Milli güçlerin, sadece askeri anlamda değil, diplomatik ve ekonomik anlamda da güçlü bir strateji geliştirmesi gerekmektedir.
1. Uluslararası Düzeyde Diplomatik Baskı Kurulmalı: ABD ve diğer ülkelerin PYD’yi destekleme tutumlarına karşı, Türkiye, tüm diplomatik kanallarını kullanarak bu desteği sonlandırmaya yönelik baskılar yapmalıdır. PYD’nin terörist bir grup olarak tanınması, sadece Türkiye’nin değil, tüm bölgenin güvenliği açısından kritik öneme sahiptir. Ancak bu baskıların, ABD’nin BOP stratejisi ve küresel çıkarları göz önünde bulundurularak, buna karşı yapılacak olan ittifaklar ile hem küresel hemde bölgesel olarak caydırıcı bir güçle mücadele edileceği, alanda ki askeri operasyonlarla ve istihbarat maliyetleriyle tavrını Türkiye , somut olarak göstermeli ve yapmalıdır.
2. Milli Savunma ve İstihbarat Güçleri Artırılmalı: Türkiye, terörle mücadele alanındaki stratejisini daha güçlü kılmak için istihbarat ağını genişletmeli, imha edici operasyonlar yapmalı, güvenlik birimlerinin etkinliğini artırmalıdır. Aynı zamanda, bölgesel istikrarsızlıkları önlemek adına askeri ve güvenlik stratejileri sürekli güncellenmelidir. Bu süreçte, milli çıkarları korumak adına, ABD’nin küresel hegemonyasına karşı dirençli ve fiili bir bir politika sahada izlenmelidir.
3. Ulusal Birlik ve Dayanışma Sağlanmalı: Türk halkı, dış tehditlere karşı bir arada durmalı, içindeki tüm farklılıkları bir kenara bırakıp, ülkenin güvenliği için milli bir birlik sergilemelidir. Milletin,mevcut BOP çu iktidarın değil ama devletin yanında durarak teröre karşı duruşunu güçlendirmesi, ulusal güvenliği sağlamanın en önemli unsurlarından biridir.
4. Bağımsız ve Güçlü Ekonomik Politikalara Yönelinmeli: Dışa bağımlı politikaların terk edilmesi ve Türkiye’nin ekonomik olarak bağımsız bir duruş sergilemesi, ulusal güvenliğe katkı sağlayacaktır. Türkiye’nin güçlü bir ekonomiye sahip olması, dış baskılara karşı daha dirençli olmasını sağlayacaktır. BOP’un ekonomik ve askeri baskılarına karşı, Türkiye’nin kendi iç kaynaklarına dayalı bir ekonomik kalkınma modeli geliştirmesi şarttır.
Sonuç olarak, ABD’nin teröre karşı savaşan PYD’yi desteklemesi ve Türkiye’ye yönelik ültimatomlar vermesi, yalnızca bir dış politika sorunu değil, aynı zamanda Türkiye’nin milli güvenliğini doğrudan tehdit eden bir meseledir. İktidarın bu konuda daha kararlı bir tutum sergilemesi ve halkla birlikte milli güçlerin birleştirilmesi gerekmektedir. Türkiye, bu tehditlere karşı onurlu bir şekilde durmalı, ulusal çıkarlarını savunmalıdır. Ayrıca, mevcut hükümetin, BOP’un etkisiyle aldığı teslimiyetçi tavırlardan vazgeçmesi, teslimiyetten vazgeçilmesi için milli güçler tarafından zorlanması, bağımsız ve onurlu bir dış politika izlemesi, Türkiye’nin bölgedeki gücünü ve saygınlığını yeniden kazandıracaktır.
Bir yanıt yazın