Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), kuruluş ilkeleri itibarıyla Atatürk’ün ideallerini ve Türk ulusunun çağdaşlaşma hedeflerini savunmayı amaçlayan, önce düşünce etrafında birleşen akademik bir yapıda olmasına rağmen asıl olarak geniş bir kitleyi kapsayıcı bir yapıya sahip sivil bir inisiyatif olarak doğmuştur. Ancak, yıllar içinde bu misyonundan uzaklaşmış ve farklı nedenlerle etkisiz bir yapıya dönüşmüştür. ADD’nin günümüzde yaşadığı temel sorunlar, ideallerine yabancılaşması, küçük bürokratik bir elit olarak kalması, kitlesel bir hareket olma özelliğini kaybetmesi, yönetim anlayışındaki dar görüşlülük ve eylemsizlik kültüründen kaynaklanmaktadır.
1. ADD’nin Ruhundan Uzaklaşması: İlkeler ve Misyonun Kaybı
ADD’nin temel kuruluş amacı, Atatürk’ün altı ilkesini (Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik, Devrimcilik) ve onun mirasını günümüz koşullarında yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmaktır. Ancak, ADD’nin bu ideallerden uzaklaşarak dar bir çevreye hitap eden, etkisiz ve rutinleşmiş bir yapıya büründüğü gözlemlenmektedir. Atatürkçülük, yalnızca retorik düzeyde savunulamaz; bu ilkeler, çağdaş siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlar karşısında somut çözüm önerileri üretmeyi gerektirir.
ADD’nin, Türkiye’nin güncel meselelerine dair özgün bir vizyon ortaya koyamaması, derneği görünmez ve etkisiz bir “söylem örgütü” haline getirmiştir. Oysa, Atatürkçü düşünce dinamik, hakçı, laik, cumhuriyetçi ve devrimci bir ruh taşır. ADD ise bu ruhu yitirerek, statükocu ve eylemsizlikle malul bir yapı haline gelmiştir.
2. Yönetsel Sorunlar ve “Elitleşme” Problemi
ADD, önce bir düşünce ve daha sonrada sivil bir hareket olarak geniş kitleleri kucaklamak yerine, dar bir yönetici elit grubunun etkisi altına girmiştir. Bu durum, derneğin kitlesel bağlarını koparmış ve “taban” ile “yönetim” arasındaki iletişim uçurumunu derinleştirmiştir. Yönetimde yer alan bazı isimlerin, geçmişteki bürokratik pozisyonlarını bir tür “hak” olarak görerek ADD’yi kendi kariyer ve prestij platformu haline getirdikleri açıktır.
Bu “bürokratik kafa” yaklaşımı, ADD’yi hantallaştırmış, yerel şubelerin dinamizmini köreltmiş ve derneği etkisiz bir bürokratik yapıya dönüştürmüştür. ADD, geçmişte görev yapmış bazı bireylerin konfor alanına dönüşmüş, ilkeleri savunmaktan çok kişisel çıkarların gözetildiği bir yapıya evrilmiştir.
3. Eylemsizlik ve Kamuoyu Gündemine Uzaklık
ADD, Türkiye’nin güncel meselelerine dair özgün gündemler yaratmakta yetersiz kalmıştır. Derneğin etkinlikleri ve faaliyetleri, genellikle aynı türde paneller, söyleşiler ve basın açıklamalarıyla sınırlı kalmaktadır. Bu durum, ADD’nin bir fikir ve aksiyon merkezi olmaktan çıkıp, yalnızca sözde etkinliklerin gerçekleştirildiği bir yapıya dönüşmesine neden olmuştur. Oysa ki ADD, Atatürkçü düşüncenin temel değerlerini hayata geçirmek için sürekli ve etkili bir şekilde kamuoyu oluşturmalı, gençleri ve toplumun geniş kesimlerini harekete geçirecek programlar geliştirmelidir.
4. Üye ve Şube İlişkilerindeki Kopukluk
ADD’nin mevcut yönetim yapısı, yerel şubelerle merkezi yönetim arasında güçlü bir bağ kurmayı başaramamıştır. Yerel şubeler, merkezden yeterince destek alamamakta ve bağımsız bir şekilde etkinlik düzenlemekte ve zorlanmaktadır. Üyelerin dernekle olan bağları ise genellikle zayıftır ve etkinliklere katılım giderek azalmaktadır. ADD, bu yapısıyla üyelerini motive edememekte ve geniş bir tabana hitap etmekten uzak kalmaktadır.
5. Kamplaşma ve Klikleşme Sorunu
ADD, yönetim içindeki klikleşme ve kamplaşma sorunları nedeniyle de eleştirilmektedir. Dernek içinde, gerçek anlamda Atatürkçü düşünceyi savunan ve bu idealleri hayata geçirmeye çalışan bireyler dışlanmakta, yerlerine sadece mevcut yönetime biat eden kişiler getirilmektedir. Bu durum, derneğin iç işleyişinde liyakatten uzaklaşmaya yol açmış ve ADD’nin toplumsal güvenilirliğini zedelemiştir.
Çözüm Önerileri
1. Atatürkçü Düşünceyi Güncel Sorunlarla Bütünleştirmek:
ADD, Türkiye’nin güncel sorunlarına dair çözüm önerileri geliştirmeli ve toplumun ihtiyaçlarına yanıt veren bir gündem oluşturmalıdır. 6 Ok, Ekonomi, eğitim, kültür, kadın hakları, çevre sorunları gibi konularda somut politikalar üretmek, ADD’nin toplumsal etkisini artıracaktır.
2. Yönetim Anlayışını Demokratikleştirmek:
ADD, yönetimde şeffaflık ve demokratik katılımı esas almalıdır. Yerel şubelerle merkezi yönetim arasındaki bağ güçlendirilerek, tüm üyelerin karar alma süreçlerine dahil edilmesi sağlanmalıdır. Yönetim, dar bir elit grubun tekelinden çıkarılmalı, liyakat esas alınmalıdır.
3. Kitlesellik ve Gençleşme:
Gençlere ulaşamayan bir ADD’nin geleceği yoktur. Gençleri derneğe çekmek için yaratıcı projeler, sosyal medya kampanyaları ve onların enerjisini yansıtabilecek etkinlikler düzenlenmelidir.
4. Eylemsellik ve Kamuoyu Etkisi:
ADD, sadece söylem düzeyinde kalan bir örgüt olmaktan çıkmalı, eylem odaklı bir yapıya dönüşmelidir. Toplumsal meselelerde sahada varlık göstermeli, halkın desteğini kazanacak projelere imza atmalıdır.
5. İç İşleyişte Reform:
Kamplaşma ve klikleşme kültürü dernekten tasfiye edilmeli, tüm üyelerin ortak idealleri doğrultusunda birleşebileceği bir yapı kurulmalıdır.
Sonuç
ADD, kuruluş idealleri ve misyonuna yeniden dönmek zorundadır. Atatürkçü düşünce, statükoyu değil, yeniliği ve dinamizmi temsil eder. ADD, bu ideallere sadık kalmak istiyorsa, kendini yeniden yapılandırmalı, toplumun geniş kesimlerine ulaşmalı ve eylemsel bir kimlik kazanmalıdır. Ancak bu şekilde ADD, hem üyelerinin beklentilerine yanıt verebilir hem de Atatürk’ün ideallerini günümüz Türkiye’sinde layıkıyla savunabilir ve halkın içinde istenildiği ölçekte bir ağırlığı olur.
Bir yanıt yazın