Ortadoğu, tarih boyunca olduğu gibi bugün de jeopolitik krizlerin, güç mücadelelerinin ve bölgesel rekabetlerin merkezinde yer alıyor. İsrail’in son dönemde Suriye’ye yönelik gerçekleştirdiği kapsamlı askeri operasyonlar, bölgedeki dengeleri yeniden şekillendirecek bir sürecin habercisi olabilir. Askeri havaalanları, komuta-kontrol sistemleri ve altyapı tesislerini hedef alan saldırılar, Suriye’yi sadece bölgesel bir aktör olmaktan çıkarmayı değil, aynı zamanda gelecekteki siyasi coğrafyasını da belirlemeyi hedefliyor gibi görünüyor.
Ancak bu gelişmeler, yalnızca Suriye’yi değil, Türkiye’yi de kapsayan çok boyutlu bir bölgesel satranç tahtasının parçası. Türkiye’de bazı kesimlerin bu gelişmeleri olumlu bir şekilde değerlendirmesi, hem durumu analiz etme kapasitesinde eksikliklere hem de uzun vadeli stratejik bakıştan yoksunluğa işaret ediyor. Oysa, İsrail’in askeri operasyonları ve Suriye’nin parçalanma süreci, en çok Türkiye’yi ve bölgeyi tehdit eden gelişmeler arasında yer alıyor.
Suriye’nin Parçalanması ve Türkiye’ye Etkileri
İsrail’in Suriye üzerindeki stratejik hedefleri açık, BOP tıkır tıkır işliyor : Güneyde Kürt koridorunu Akdeniz’e bağlamak, Suriye devletini işlevsiz hale getirerek İran’ın etkisini tamamen kırmak ve Suriye’yi birbirine düşman gruplara bölerek kontrol edilebilir bir yapıya dönüştürmek. Bu süreçte, Türkiye’nin de sınırlarını tehdit eden dinamikler hızla şekilleniyor:
1. Kürt Koridoru ve PKK/PYD’nin Güç Kazanımı
İsrail ve ABD’nin bölgede desteklediği PKK/PYD güçleri, Suriye’nin kuzeydoğusunda bir federasyon kurma hedeflerini her geçen gün daha somut hale getiriyor. Bu durum, Türkiye’nin sınır güvenliği açısından en büyük tehditlerden biri. Suriye’nin güneyine kadar genişleyen ve Akdeniz’e ulaşma potansiyeli taşıyan bir Kürt koridoru, Türkiye’nin bölgedeki askeri ve diplomatik manevra alanını daraltacaktır.
2. İslamcı Gruplar Arası Çatışmalar
Dışarıdan bakıldığında, Kürt sorunu en önemli tehdit gibi görünse de Suriye’nin parçalanmasının bir diğer etkisi, İslamcı gruplar arasında çıkacak çatışmalar olacaktır. Özellikle Türkiye’nin bu gruplardan birine destek verdiği algısının oluşması, bu grupların birleşip Türkiye’ye karşı bir tehdit unsuru haline gelmesine neden olabilir.
3. Mülteci Krizi ve Geri Dönüş İhtimali
İsrail’in operasyonları sonrasında Suriye’de işlevsel bir devlet yapısı kalmayacağı aşikâr. Bu durum, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin geri dönüş umutlarını neredeyse sıfıra indiriyor. Türkiye’nin iç politikası üzerinde ciddi etkiler yaratan mülteci krizi, ekonomik ve toplumsal baskılarla daha da büyüyebilir.
Türkiye’nin Stratejik Hataları ve Geleceği
Aleksandr Dugin’in, “Suriye Erdoğan için bir tuzaktı. Erdoğan İran ve Rusya’ya ihanet etti” değerlendirmesi, Türkiye’nin Suriye politikalarına yönelik ciddi bir eleştiri sunuyor. Türkiye, başta ABD olmak üzere Batılı güçlerin stratejilerini yalnızca sınırlı değişikliklerle uygulayarak kendi uzun vadeli çıkarlarını göz ardı etti. Bu süreçte:
• Rusya ve İran ile dengeli bir iş birliği oluşturulamadı.
• ABD’nin Suriye’deki PKK/PYD’ ye olan desteği karşısında yeterince etkili diplomatik girişimler yapılamadı.
• Bölgedeki İslamcı gruplara olan destek, Türkiye’nin bölgedeki güvenilirliğini azalttı.
Bu hatalar, Türkiye’yi yalnızca uluslararası arenada değil, kendi sınırları içinde de savunmasız bir konuma itti. Şu anda, Türkiye’nin bölgesel politikasını revize etmesi, yalnızca Suriye’nin geleceği için değil, kendi güvenliği ve siyasi istikrarı için de bir zorunluluktur.
Uluslararası Sessizlik: İsrail’in Kazanımları
İsrail’in Suriye’deki operasyonlarına karşı uluslararası toplumun sessizliği, bölgesel dengeleri İsrail lehine değiştiren en önemli etkenlerden biri.
Özellikle:
• ABD’nin Desteği: İsrail’in Suriye’deki operasyonları, ABD’nin örtülü desteği ile gerçekleşiyor. Bu, İran’ın bölgedeki etkisini kırma hedefiyle paralel bir strateji.
• Rusya’nın Geri Çekilmesi: Ukrayna Savaşı’na odaklanan Rusya, Suriye’deki askeri varlığını azaltarak İsrail’in manevra alanını genişletti.
• İslam Dünyasının Dağınıklığı: Suriye’nin parçalanması karşısında İslam dünyasının tepkisizliği, İsrail’in operasyonlarını kolaylaştırıyor.
Bu durum, İsrail’i bölgenin en kazançlı aktörü haline getiriyor. Ancak uzun vadede, bölgedeki bu istikrarsızlık dalgasının tüm ülkeleri, özellikle Türkiye’yi olumsuz etkileyeceği unutulmamalıdır.
Sonuç: Türkiye İçin Bir Uyanış Zamanı
Suriye’nin parçalanması ve İsrail’in operasyonları, Türkiye’nin bölgesel politikasında köklü bir değişim gerekliliğini ortaya koyuyor. Kısa vadeli kazanımlar uğruna yapılan stratejik hatalar, Türkiye’yi bölgede yalnızlaştırmakla kalmadı, aynı zamanda güvenliğini de tehlikeye attı.
Türkiye’nin, ABD ve İsrail’in planlarına karşı daha bağımsız bir dış politika benimsemesi, Rusya ve İran ile ilişkilerini dengeli bir şekilde yeniden inşa etmesi ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne yönelik somut bir strateji geliştirmesi gerekmektedir. Aksi halde, Suriye’deki yangın Türkiye’yi de içine alacak şekilde büyüyecektir.
Ortadoğu’da tarihin yeniden yazıldığı bu süreçte, Türkiye’nin aktör mü, yoksa edilgen bir figür mü olacağı, alacağı kararlarla belirlenecek. Ancak şu bir gerçek ki, mevcut politikalar sürdürülebilir olmaktan uzaktır.
Sefa Yürükel
Bir yanıt yazın