Türkiye’nin en önemli milli gücü olan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), geçmişten bugüne sadece ülkenin savunma hattı değil, aynı zamanda Cumhuriyet’in ve laik düzenin teminatı olmuştur. Ancak son yıllarda TSK’nın yapısına yönelik sistematik operasyonlar, FETÖ’nün ardından diğer tarikatların ve dini grupların ordu içinde örgütlenme çabaları, bu yapıyı zayıflatmaya yönelik ciddi tehditler ortaya koymaktadır. Sarıklı amiral olayından, Jandarma Genel Komutanı’nın Menzil tarikatı mensubu olduğuna yönelik iddialara kadar pek çok gelişme, bu durumun tehlikeli boyutlara ulaştığını göstermektedir.
TSK’nın Tarihi Misyonu ve Günümüzdeki Tehditler
TSK, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik ve bağımsız karakterinin koruyucusudur. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarından itibaren Harbiye Marşı’nın dile getirdiği “Namusumuzu çiğnetmeyiz” düsturu, TSK’nın varoluş felsefesinin bir parçasıdır. Ancak bugün geldiğimiz noktada, bu kutsal yapının içine dış güçlerce desteklenen tarikatlar, cemaatler ve taşeron zihniyetler sızdırılmaya çalışılmaktadır. Amaç açıktır: Türk Ordusu’nun milli bir güç olmaktan çıkartılarak, taşeron bir yapıya dönüştürülmesi.
FETÖ’nün TSK içinde örgütlenmesi, 15 Temmuz darbe girişimiyle somut bir tehdit haline gelmiş ve büyük bir yara açmıştır. Ancak FETÖ’den boşalan alanların başka tarikatlarla doldurulması, asıl çözüm yerine yeni sorunların önünü açmıştır. Bugün Menzil ve benzeri yapıların ordu içinde kadrolaşma çabaları, Sarıklı Amiral ve Jandarma Genel Komutanı ile ilgili gündeme gelen olaylarla görünür hale gelmiştir. Bu durum, Türk milletinin bağımsızlığını tehdit eden bir süreçtir.
Ordunun Taşeronlaşmasına Geçit Yok
TSK, hiçbir zaman bir tarikatın, bir cemaatin ya da herhangi bir taşeron yapının ordusu olmamıştır ve olamaz. Türk ordusu, “Mustafa Kemal’in Askerleri” anlayışıyla hareket eden ve yeminine sadık bir yapıdır. Teğmenlerin ettikleri şu yemin, TSK’nın hangi değerleri savunduğunu net bir şekilde ortaya koyar:
“Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada, her zaman ve her yerde milletime ve Cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle hizmet edeceğime; kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime, askerlik namusunu Türk sancağının şanını canımdan aziz bilip onu koruyup yücelteceğime namusum üzerine ant içerim.”
Bu yemin, Türk ordusunun dini ya da ideolojik bir gruba değil, yalnızca Türk milletine hizmet edeceğinin ifadesidir. Ancak bugün ordunun bu onurlu duruşunu sarsmaya çalışanlar bilmelidir ki, TSK, Türkiye Cumhuriyeti’nin namusu ve bağımsızlığının adıdır. Bu namusu lekelemeye çalışanlar er ya da geç Türk milletinin adaletine hesap verecektir.
İç Tehditlere Karşı Kılıçlar Kınından Çıkacaktır
Türk milleti ve onun ordusu, dış düşmanlara karşı olduğu kadar iç düşmanlara karşı da mücadele etmiştir. Tarih boyunca hainler ve işbirlikçiler, Türkiye’yi diz çöktürmeye çalışmış, ancak milletin iradesi her zaman galip gelmiştir. Bugün de benzer bir süreçle karşı karşıyayız. Ancak unutulmamalıdır ki, Türk milletinin özgürlüğü ve bağımsızlığı, TSK’nın kılıçlarının ucunda ve tüfeklerinin namlusunda saklıdır. İşbirlikçi düşman bunu er geç öğrenecek ve gerektiğinde yaşayacaktır.
Harbiye Marşı’nın Hatırlattıkları
Bugün Türk milletinin ve ordusunun içinde bulunduğu durumu, Harbiye Marşı’nda dile getirilen şu satırlar açıkça anlatmaktadır:
“Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız,
Tufanları gösteren tarihlerin yadıyız,
Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti,
Cehennemler kudursa ölmez nigahbanıyız.”
Bu satırlar, TSK’nın özünü ve Cumhuriyet’e olan sadakatini bir kez daha hatırlatmaktadır. Bugün bu marşın anlamını kaybettirmek isteyenler, Türk milletinin tarihten aldığı güçle karşılaşacaktır.
Sonuç: Milli Mücadelenin Sürdürülmesi Şarttır
Türk milleti bugün zor günlerden geçmektedir. Ancak bu milletin gücü, milli değerlerini ve iradesini koruyarak hareket etmesinde saklıdır. TSK’nın taşeronlaştırılmasına yönelik çabalar, er ya da geç boşa çıkacaktır. Çünkü Türk ordusu, yalnızca Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin emrindedir.
Unutulmamalıdır ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası, halkın birlik ve beraberliğini korumasından geçmektedir. Millet, örgütlü bir şekilde değerlerine sahip çıkmalı ve bu kirli oyunlara karşı durmalıdır. Çünkü bu topraklar, ancak bağımsızlık uğruna canını feda edenlerin hatırasıyla ayakta kalabilir. TSK da bu iradeyi taşıyan bir yapı olarak, Cumhuriyet’in bekçisi olmaya devam edecektir.
Bir yanıt yazın