ZİHNİYET DEĞİŞMEDİKÇE SORUNLAR ÇIĞ GİBİ BÜYÜYECEKTİR

Değerli Dostlar,

Size yaşadığım bir olayı anlatayım. O zaman benim neden daimi olarak Ankara’daki zihniyet düzelmez ise Ermeni problemi çözülemez diye haykırıp yazdığımı anlayacaksınız.

Senelerce önce Stuttgart’a Tayin olan ve gençliğinden beri tanıdığım bir ikinci konsolos “Abi nolur Bir proje yap” diye başımın etini yedi. Çok İtiraz ettim “bu adamların ipi ile kuyuya inilmez dedim” ama dinletemedim. Çok ısrar etti. En sonunda dayanamayıp peki dedim.

Bunun üzerine Bir Alman Üniversitesi ve bir Türk Üniversitesi profesörleri ile anlaşıp BİLİMSEL TÜRK LOBİSİ diye bir proje hazırladım. Bunun için zamanın Başkonsolosu ile beraber çalışarak projeyi hazırladım. Projede Türkiye için önemli konularda ve Türk Alman ilişkilerinde , Almanya’ya gelen genç Türk diplomatlara ve Almanya’nın yetişmekte olan genç Alman politikacılarına, Alman ve Türk gençlerine Doktora tezleri vermek önemli bir bölüm halinde yer alıyordu.

Proje Stuttgart Başkonsolosluğu aracılığı ile berlin Büyükelçiliğine ve oradan da Dışişleri bakanlığına yollandı. İşin ilginç tarafı Dışişlerinden maddi olarak kuruluş aşamasında cüzi bir yardım istedik. Yapılan projede kurulan sistem kendi kendisini maddi olarak idare edecek ve hatta diğer ülkelerde de faaliyete geçebilecek maddi gücü olacaktı.

Ne cevap aldık tahmin edin.

Bir buçuk sene hiç bir cevap gelmedi. O zaman doğrudan dışişleri bakanına bir mektup yazıp durumu bildirdim ve kibarca yapılan bu hareketin dışişlerine hiç yakışmadığını daha doğrusu ayıplanacak bir durum olduğunu müsait bir lisanla bildirdim. Proje beğenilir veya beğenilmez. Ama olumlu veya olumsuz bir cevap verilir diye açıklamak zorunda kaldım. En sonunda bir cevap geldi. Baktım cevabı yazanlar benimle alay ediyorlar.

Dış işlerinin bir adeti var. Size gelen yazıları sözlü olarak size tebliğ ediyorlar. Yazı elinize verilmiyor. İleride bir şey olursa elinizde belge olmuyor. Efendim bana okunan ve sözlü olarak tebliğ edilen yazıda şunlar belirtiliyordu.

Proje çok güzel bir proje imiş. Ama Yunus Emre Enstitüsü diye bir kuruluş varmış. Oraya müracaat etseymişim. Şayet bu Enstitü ile çalışmak istemiyorsam tekrar bakanlığa müracaat etmeliymişim.

Tepem attı. Ben resmi olarak ve başkonsolos ile beraber projeyi hazırlayıp resmi kanallardan bakanlığa yollamışım, bir buçuk sene cevap alamamışım, bakanlığa şikayet mektubu yollamışım ondan sonra beyefendiler bana tekrar müracaat edin düşünürüz diyorlar. Haberi bana veren muavin konsolosa düşündüklerimi söyledim. Düşündüklerim ve dile getirdiklerim hiç de hoş sözler değildi. Gence karşı biraz ayıp oldu ama söylediklerim O’nun şahsına olmadığını bu yazıyı yazan veya yazdıran zihniyeti hedef aldığını belirttim. İsteyen olursa yaşadığım pek çok olayı da anlatırım. Zaten bütün yaşadıklarımı ileride bir kitap halinde yayınlamayı düşündüm. Belki bazı kuruluş mensupları konu hakkında düşünmeye başlarlar.

Tekrar ediyorum.

ERMENİ PROBLEMİNİN BU DURUMA GELMESİNİN TEK SEBEBİ ANKARA’DAKİ POLİTİKACILAR VE BÜROKLARDIR. ANKARA’DAKİ ZİHNİYET VE SİSTEM DEĞİŞMEDİKÇE YALNIZ ERMENİ SORUNU DEĞİL BAŞKA SORUNLARDA ÇIĞ GİBİ BÜYÜYECEKTİR.

Sağlık ve esenlikle kalın

M. Engin Coruh

Değerli Dostlar, - turkalmanbayrak

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir