İSTİFA MÜESSESESİ

BEŞ ÇOCUK YANARKEN…
Yürütmenin alt elemanlarına BAKAN denir…
Peki, bu ucube sistemde “siyasi memur” olmaktan öte gidemeyenlere bakan demek mümkün mü?
Değil tabi…
Bendeniz onlara Bak’an diyorum…
Yetkisiz…
Yani, Kaç’Ak sarayın kendisine ne görev vereceğini görmek için beyefendinin ağzına “bakan” elemanlar diyorum…
BAK’AN…
Uşak dememek için kendimi zor tutuyorum; emir erleri olabilir…
AKP ordusu da….
***   
Hiçbirinin kendi fikri yok…
Düşüncesi…
Projesi…
Zerre-i miskal kadar “yetkisi” yok…
Kaç’Ak Saray müdaviminin isteklerinin, duygularının, düşüncelerinin dışında hiçbir konuda söz sahibi değiller…
***
Mesela; Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu “Bugün maalesef doğurganlık oranı bir buçuğa (1,5) düşmüş durumdadır” demiş…
Cümle ülkedeki demografik yapıya ilişkin kaygılarını dile getirmiş…
Nüfusumuz azalıyormuş…
Ve bu bağlamda (nüfus artışında) da ”sığınmacıları” kurtarıcı gibi görüyormuş…
Asrın lideri gibi…
Soruyorum; Sağlık Bak’anı’ nın asli görevi nüfus artış hızına ilişkin politika belirlemek ve uygulamak mıdır?
Yoksa “bu ülkede doğmuş ya da doğacak olanların, yaşayan herkesin sağlık hizmetlerinden rahatlıkla ve sorunsuz yararlanmasını sağlamak mıdır?
***   
İçimiz yandı…
Hatırlarsanız İzmir Selçuk’ta hayatta kalmaya ve çocuklarını yaşatmaya çalışan 27 yaşında bir kadın Melisa Nisa Akcan
22 yaşında evlenmiş tam da Kemal Memişoğlu’nun ve yıllardır ağzından düşürmeyen Erdoğan’ın istediği gibi beş çocuk sahibi…
Her yıl bir çocuk doğurmuş Melisa Nisa Akcan. Ama doğur diyen devlet doyurmaya, bakmaya sıra gelince yalnız bırakmış anneyi…
Ev, baraka hatta kulübe denemeyecek bir mezbelelikte yaşamaya çalıştıklarını bizler yazık ki 1 (bir) yaşından 5 (beş) yaşına kadar sıralanmış 5 çocuk yangında can verdikten sonra öğrendik…
***
Bilmesi gerekenler biliyormuş ama…
Beş çocuk yanarken…
Anne ve beş çocuğun nasıl bir yerde yaşama tutunmaya çalıştıklarını meğer konunun asıl sorumlusu Aile ve Sosyal Hizmetler Bak’anı Mahinur Özdemir Göktaş biliyormuş…
Devlet biliyormuş…
***
Bir değil iki değil, iddiaları doğruysa, tam 18 kere gitmiş, görmüş ama sorunu çözmemiş…
Mahinur Özdemir, Bak’an adıyla siyasi memur olarak atandığı zaman Anayasaya göz atsa sosyal devlet niteliğini görür..
Bakanlığın yetki ve sorumluluk alanına, kendi görev tanımına göz ucuyla baksa, sosyal politika oluşturmakla yükümlü olduğunu anlardı her halde…
Anlar ve o 18 gidişin gözlem raporları doğrultusunda sosyal hizmet adıyla ama annenin “verilmedi” dediği para yardımı vs ile yetinmek yerine öncelikle yurttaşın barınma hakkı sorumluluğunu yerine getirirdi…
Çünkü sosyal devlet dediğin ihtiyacı olanın barınma hakkını sağlamak için sosyal konut tahsis eder…
***
Beş çocuk varsa ücretsiz, güvenli ve kaliteli kreş imkanı sunar.
Anne işsiz ise bir işe yerleştirir…
Hiçbirisi yapılmamış ama Bakanımız konuşuyor: “Takipçisi olacağız…”
Geçmiş olsun…
Doğmuş çocuklar öldü, mezarlarının sulanmasını mı takip edeceksin?
Kardeşim sen insanları yaşarken insanca yaşatmaya bak’ansın…
Yangın soruşturması, gerekirse yargılanması başka bakanların işi, sen kendi işine bak…
***
Bu konuyla ilgili olarak AKP Grup başkanvekillerinden Özlem Zengin diyor ki:
“Bütün bu problemlerin olmasının sebebi, parasal sebepler mi?
Değil, bunun altında başka sebepler var.
Konuşalım, onları da arka tarafta size izah edeyim…
(Arka tarafta!..)
Ailenin içerisinde olan başka problemler de var. Bu kadar acılı bir günde dönüp dolaşıp sadece paraya bağlamanızı anlamakta zorlanıyorum…”
Yani!..
Hanımefendin (!) kendi dünya görüşüne özgü, yüzeysel ve değişken değer yargılarını dayatmış…
***
Muhtemelen babanın hapiste oluşunu, suç kaydını, hırsızlık yaptığını filan diline dolamıştır…
Anne için “gece o saatte…” gibi kalıp yargılara dayalı sözler kurmuştur.
Çocukları devlete vermemiş olmakla da anneyi suçlamıştır..
Devlet koruması altındaki çocukların başına neler geldiğini hiç düşünmeden…
Yoksuldan ahlak beklemek en büyük ahlaksızlıktır.
Hele de yoksulluğu yok etmekle yükümlü “yalaka” biatçı iktidar mensupları tarafından halkın ahlakla sınanması…
***
Keşke “istifa müessesesini” çalıştırmayı akıl etseler, keşke utansalar…
Ama!
Nerede bu kafa nerede o zihniyet o yürek, o vicdan…

Yaşanabilir bir hafta sonu olsun…
Hoşça kalın…

Erdoğan ÖZGENÇ
İstanbul 15.11.2024 14.45


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir