Ben bu savaşı yaşanmışlıklardan ilk ağızdan dinledim.Babaannem bizi toplar çıtır çıtır çalıların yandığı ocağın başına,gaz lambası altında masal gibi anlatırdı.
Afyon ‘nun küçücük bir dağ köyünde doğdum ben…
Yunan işgal ettiğinde köyümüzü, komutan toplamış köy meydanına savaşa gidemeyen yaşlı çocuk ve kadınları.”Bizim sizlerle bir derdimiz yok,eğer askerime ekmek ve yemek yaparsanız,biz de kimseye dokunmayız”demiş…
Köyde erkek kalmamışki…Kim sesini çıkarsın.O arada hamile bir genç kadın ”Ülkemizi biz kadın ve çocuklarla da koruruz,asla teslim olmayacağız,bir öldürseniz,bin dünyaya getiririz,bakın yeni mehmet yolda”der demez oradan bir Yunan askeri süngüsünü taktığı gibi kadının karnını yarıp çocuğu süngü nün ucuna takıp çıkarmış.Komutan çok iyi bir adammış,askeri hemen cezalandırmış.
Bir kaç gün sonra geceyarısı bütün köyü tek tek gezerek”bu gece köyü yakacaklar,hemen kaçın dağlara”demiş.
Herkes sessizce hayvanlarını salıverip,çocukları toplayıp dağlara kaçmış. Oradan seyretmişler alevler içindeki köylerini…
Kaçarlarken yeni doğum yapan anneannem ikizlerini kucaklamış ama çocuklar ağlayınca köylüler”Şu çocukları bırakmazsan hepimiz öleceğiz senin yüzün den”diye bağırınca, çocukları bir çalının dibine sokuvermiş.Üç gün sonra dönerken her çalının dibine bakmış.Erkek olanın ölüsünü bulmuş,kız olan baş parmağını emerek yaşamış.O yüzden mi nedir Zeliha teyzemin baş parmağı büyüktü.
Bizim köyümüzde o zamanlar tütün,üzüm bağları ve ceviz ağaçları varmış her bahçede.Demek ki o günden sonra bu yüzden yok hiç birisi.O günleri hatırla mamak için belkide…
Ertesi günü köye geldiklerinde o haber veren yunan subayı köy meydanına asılmış ve köy duman ve is içinde…
O yunan subayı sayesinde herkesin canı kurtulmuş ve o subayın adını vermişler köyümüze…
Tarihe bir bütün olarak bakmayıp,Anafartaları, Çanakkale Zaferini,23 Nisan’ı ,30 Ağustos Zaferini tek bir kelime etmeyip,unutturmaya çalışıp, İstanbul’un Fethini,Malazgirt Zaferini Osmanlı’yı ön plana çıkararak yeni bir tarih yazma ya kalktığınızda,hem tarihi çarpıtarak yakın tarihe haksızlık etmiş olursunuz hem de toplumun bölünmesi yetmemiş gibi bir de tarih olarak bölmeye çalışmış olursunuz…
Yılmaz Özdil ne diyor;”Malazgirt Savaşı ile Alpaslan Türklere Anadolu’nun kapılarını açtı,siz Anadoluyu suriyeli,afgan,kaçak afrikalılara,filistinlilere, ıraklılara,pakistanlılara,açtınız.Mısırda,libyada,yemen’de ne kadar kaçak arap varsa soktunuz Anadoluya.Üstelik Malazgirt,muşu,ahlatı,bitlisi,Mustafa Kemal kurtardı 1916 yılında.
Daha o günlerde Mustafa Kemal’e yenilen Rus Genelkurmayı raporunda “cesur,müstakil fikir sahibi,halk tarafından en çok itibar gören Türk komutan”diye yazdı.
Hani bazıları adını dağlardan taşlardan sildirip unutturmaya çalışıyor ya, duysunlar bunları.
Mustafa Kemal Paşa“Ben, birkaç gün sonra yola çıktım.Gidişimi belirli birkaç kişiden başka bütün Ankara’dan gizledim.Benim Ankara’dan ayrılacağımı bilenler, burada imişim gibi davranacaklar.Dahası,benim Çankaya’da çay şöleni verdiğimi de gazetelerle yayımlayacaklardı.Bunu elbette o zamanlar işitmişsinizdir.
Trenle gitmedim.Bir gece otomobille Tuz Gölü üzerinden Konya’ya gittim. Konya’ya gidişimi orada hiç kimseye telle bildirmediğim gibi Konyaya varır varmaz telgrafhane i gözaltına aldırarak Konya’da bulunduğumun da hiçbir yere bildirilmemesini sağladım.
20 Ağustos 1922 günü öğleden sonra saat dörtte Batı Cephesi Karargâhı’nda, yani Akşehir’de bulunuyordum.Kısa bir görüşmeden sonra,26 Ağustos 1922 sabahı düşmana saldırmak için Cephe Komutanına buyruk verdim.”
37687 atlı süvari,131.409 yaya asker emir bekliyorlardı…8658 subay birliklerinin başlarındayken,Başkomutan Mustafa Kemal”Hakkınızı helal ediniz”dedi Fahrettin Altay’a…Askerler “helal olsun”dedi sessizce… Arkasından”ordular ilk hedefiniz akdenizdir ileri”dedi.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında,Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz düşmanlar tarafından paylaşılmıştır.Bunu Kabul etmeyen Mustafa Kemal 19 mayıs 1919 da Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştı…
Amasya Genelgesi’nin ardından,Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı.Daha sonra Ankara’ya gelerek,23 Nisan 1920 de TBMM’ ni kurdu.Ülkenin her yerinden gelen temsilcilerle,yurdumuzu kurtarmak için” Misak-ı Milli sınırlar içinde vatanın bir bütün olduğu ve asla paylaşamayacağı düşüncesiyle kurtuluş için çareler aramaya başladı.
Hemen düzenli bir ordu kurarak savaşmaya başladı.1. ve 2. İnönü Savaşları kazanınca ,yunan ordusu yeniden saldırıya geçti.Mustafa Kemal ordularına ; ”Hattı müdafaa yoktur,sathı müdafaa vardır.Bu satıh bütün vatandır.Vatanın her karış toprağı,vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz”emrini verdi.
23 Ağustos-12 eylül tarihleri arasında,Sakarya Meydan Savaşıyla ilk defa savunmadan,taarruza geçilmiştir.Bu savaşta Mustafa Kemal’e “Gazi “unvanı ve “Mareşal” rütbesi verildi.
Yine benim memleketimden Afyon’dan bir alıntı anıyla devam etmek istiyorum;
Tarih 30 Ağustos 1968. Benim İlköğretmen okulundan mezun olduğum yıl.
Afyon Lisesi öğretmeni Sabri Tanrıkut,öğretmen arkadaşlarıyla törene katıldı.
Konuşmacılardan birisi kurtuluş savaşımızın süvari kolordu komutanı Fahrettin Altay Paşa’ydı.Bir albay, Paşa’nın koluna girdi.Kürsüye çıkmasına yardımcı oldu.Konuşma süresince de elinde bir şemsiye ile O’nu güneşten korudu.
Fahrettin Altay Paşa konuşmasına şöyle başladı:“Bana Mustafa Kemal’i anlatır mısınız? dediler.Ben de memnuniyetle kabul ettim ve geldim.Ancak anlatımım kısa olacak. Size 26 Ağustos 1922 sabahı taarruz anındaki bir olayı aktaracağım.Bu şekilde Mustafa Kemal’i anlatmış olacağım.”
EMRİNİ BEKLİYORDUK
Paşanın,Mustafa Kemal’i nasıl anlatacağını herkes merak etti.Önündeki bardaktan bir yudum su içti ve konuşmasını,sonradan avukatlığa başlayan Sabri Tanrıkut’un tuttuğu nota göre şöyle sürdürdü:
“Planlandığı şekilde 26 Ağustos 1922 sabahı saat 05.00’te başta Mustafa Kemal olmak üzere İsmet Paşa,Fevzi Çakmak,Nurettin Paşa, ben ve diğer komutanlar,ordu karargahı olarak Afyon Kocatepe’deydik.Plan gereği taarruz, önce top atışlarıyla başladı.
Bu bir baskındı.(20) dakika sürdü.Ardından Tahrip’ atışları yapıldı.Bu da 10 dakika devam etti.Yunan mevzilerindeki makineli tüfek yuvaları,Yunan topları, tel örgüleri hedef alındı. Komutanlar olarak bizler de top atışlarının sonucunu görmeye çalışıyor,alt kademelere iletmek üzere Mustafa Kemal’in emrini bekliyorduk.
Sonuçta,Yunan mevzilerinde alevlerin yükseldiğini,hedeflerini vurulduğunu, düşmanın mevzilerini terk ederek geri çekilmekte olduğunu gördük.
“FIRSATI KAÇIRIYORSUN KEMAL”
Mustafa Kemal’e yöneldik.O’nun taarruz ve takip emrini bekliyorduk.Ne var ki O, gözlerini Yunan mevzilerinden ayırmıyor ve geri çekilen Yunan ordusunu izliyordu.
Fevzi Çakmak,sessizliği bozdu.‘Haydi Kemal,düşman kaçıyor,taarruz emrini ver’dedi.
Mustafa Kemal:‘Dur Abi’ diye cevap verdi.
Bir süre sonra Fevzi Çakmak,‘Kemal, tarihi bir fırsatı kaçırıyorsun,düşman yeni mevzilerine yerleşecek,emrini ver artık diye ısrarda bulundu.
Mustafa Kemal,yine‘ Dur abi’ dedi.
Bir süre daha geçti.Fevzi Çakmak bu kez”Allah aşkına Kemal ver şu emri, komutanlar seni bekliyor,yeter artık”diye sesini yükseltti.
Mustafa Kemal yine ‘Dur Abi’ dediği sırada beklenmedik bir olay meydana geldi.
İŞTE, MUSTAFA KEMAL…
Yunan ordusunun terk ettiği mevzilerde cehennemi patlamalar başladı. Mustafa Kemal’in taarruz ve takip emrini geciktirme sebebi anlaşıldı.
Yunan ordusu,geri çekilirken cephe boyunca mevzilere saatli bombalarını yerleştirmiş, askerlerimize tuzak hazırlamışlardı.
Mustafa Kemal’in öngörüsü,büyük bir felaketi önlemişti.
Taarruzda ısrar eden.Fevzi Çakmak, Mustafa Kemal’e sarıldı.‘Seni bize Allah mı gönderdi Kemal?’dedi.
Müteakiben süngü hücumu ve ileri top atışları emrini aldık.Alt kademelere ilettik. Sonucu biliyorsunuz.
Bana ‘Mustafa Kemal’i anlat’ dediler.İşte Mustafa Kemal budur”Dedi
Bir albayın yardımıyla kürsüden indi.
Bu zaferden sonra,1922 Ağustos ayına kadar hazırlıklar tamamlandı.26 Ağustos 1922 de düşmana saldırıya geçildi.30 Ağustos da Mustafa Kemal’in başkomustasında kazanılan ilk zaferdi .
Bu savaşa “Başkomutanlık Meydan Muharebesi”denildi.
Asıl savaşın başladığı nokta bizim köyün yanındaki Anıtkaya Kasabası,iki yıl çalıştığım bu köyde doğmuştu küçük oğlum.
9 Eylül 1922 de düşman Ege Denizi’ne döküldü.
Atatürk’ün yunanlıları denize döktüğü Ege denizi,bugün Yunan Gölü.Niye mi?Adalarımıza sahip çıkamadık,ekonomimizin bozulmasıyla çok ucuz olduğu için insanımız tatile Yunanistana gidiyor.
30 Ağustos zaferi, tarihimizin en önemli dönüm noktalarından biri,yalnızca bizim mi? Ezilmiş bütün ulusların,bütün insanlığın, özgürlüğe, kurtuluşa, onuruyla yaşama kararlılığına attığı bir adımın bayramıdır.
Türk Gençliği eninde sonunda ülkesine ve değerlerine sahip çıkacaktır.
30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun…
Yazıları posta kutunda oku