Türkiye`nin itibari ve onuru, Meclisinde konuşan milletvekiline yumruk-tekme atılarak ve kan akıtılarak yerle bir edildi. Bazı AKP`li milletvekilleri bu iğrenç olayı alkışladı. Bu olay Dünya basınında manşet olarak yayınlandı. Türkiye kısa geçmişi olan kabine devletlerine benzetildi.
Türkiye için bu yüz kızartıcı olay, Milletvekili seçilen Can Atalay’ın hapisten çıkartılarak görevine başlamasını öngören Anayasa Mahkemesi kararının görüşülmesi esnasında yaşandı. Bilinçli olarak organize edilen bu saldırı nedeniyle, Anayasa Mahkemesi kararı Mecliste okunamadı ve Can Atalay’ın görevine başlayabilmesi engellendi. AKP öteden beri toplumda kutuplaşmayı öngören bir siyaset izleyerek politikasını sürdürmeye devam ediyor.
Yaşanan bu olay Türkiye`nin saygınlığına ve itibarına çok büyük darbe olmuştur.
Türkiye`nin itibari, Cumhurbaşkanı’nın NATO toplantısına 5 uçakla giderek 83 milyon TL (2,5 milyon dolar) harcamasıyla değil, Avrupa’nın en zengin ülkesi olan İsveç ve Norveç başbakanlarının tasarruf için bir uçakla gitmesi gibi, bir politikayla sağlanır.
Türkiye`nin saygınlığı ve çıkarları, Cumhurbaşkanı’nın 11 uçağının olmasıyla değil, yanan ormanlarını kısa sürede söndürebilecek gerekli olan yangın söndürme uçaklarının olmasıyla sağlanır. Türkiye`nin çıkarı ve Orman yangınlarının hızla söndürülmesi, Erdoğan’ın pahalı uçaklarından 9 unu satarak onlarca yangın söndürme uçağı ve helikopterin almasıyla sağlanabilir.
Türk halkı bu gerçekleri er veya geç görerek değerlendirmesini yapacaktır.
Kemal Kılıçdaroğlu olayı!
Derin iz bıraktığına inandığım bir diğer önemli konu, CHP eski başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla yaşandı.
Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal’ın Mayıs 2010 da istifasıyla CHP Genel Başkanı seçildi ve bu görevini 13 yıl sürdürdü. Kılıçdaroğlu başkanlığı döneminde CHP katıldığı tüm seçimleri kaybetti ve yüzde 26 düzeyinde olan oylarını artıramadı. Halkın güvenini sağlayan Belediye Başkan adaylarıyla, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya`da CHP`li belediye başkanları seçimleri kazanabildiler.
Kılıçdaroğlu ilk dört seçimi kaybedince, kendisine yazdığım kamuoyuna açık mektubumda, demokrasiyle yönetilen ülkelerde siyasi partilerde seçimi kaybeden liderlerin derhal istifa etmelerinin etik kural olduğunu belirterek, kendisinin de istifa ederek genç kuşaklara CHP yönetiminin açılmasını önerdim.
Buna karşın Kılıçdaroğlu’nun 14-28 Mayıs 2023 seçimlerini kazanarak Cumhurbaşkanı seçilmesi için, yazılarım ve Almanya`daki konferanslarımla büyük uğraş verenlerden biriyim. Özellikle de Alevi inancı nedeniyle bazı kesimlerden gelen çekincelere karşın, bu inanç sahibi bir Cumhurbaşkanımızın olmasını yürekten diledim ve bunu çevremle de paylaştım. Kılıçdaroğlu’nun bu seçimi kazanmak için büyük bir uğraş verdiğine hepimiz tanık olduk.
Yasalara göre Erdoğan’ın yeniden aday olmaması gerekiyordu. Buna ne yazık ki Millet İttifakı Partileri gereken yasal ve siyasal direnci göstermediler. Bu büyük bir yanılgı ve yanlıştı. Bu seçimlerin demokratik ve eşit koşullara uygun yapılmadığını, Devlet kurumu olan TRT`de seçim kampanyasında Erdoğan’a 48 saat, Kılıçdaroğlu’na 32 dakika süre verilmesi, demokrasiyi yok sayan bir anlayışın ve büyük adaletsizliğin en açık kanıtıdır.
CHP`nin ve Millet İttifakı partilerinin adayı Kılıçdaroğlu bu seçimi kaybetti. Nokta.
Seçim sonuçları kesinleşerek Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı seçildi. Kılıçdaroğlu oyların yüzde 47,84 alarak seçimi kaybetti. Kendisinin ve yakın çevresinin bu sonucu başarı gibi gösterme çabaları ve yorumları, özellikle CHP`li seçmenlerin aklıyla alay etmekti ve onları öfkelendirmekteydi. Bu değerlendirme ve yorumlar, Kılıçdaroğlu’nun hala parti başkanlığını bırakmak istemediğini gösteriyordu.
Oysa sayın Kılıçdaroğlu kendisine duyulan sempatiyi ve saygıyı koruyabilmesi için, 29 Mayıs sabahı istifa etmesi gerekiyordu. Bu görüşüme 11 Temmuz 2023 günü sosyal medyada ısrarla vurgu yaptım. Çünkü büyük hayal kırıklığına yol açan bu seçim sonucu kendisinin 12`ci seçim kaybıydı. Aslında demokrasiyle yönetilen ülkelerde ve siyasi partilerde, her parti başkanının ilk seçim kaybından sonra istifa etmesi en ahlaki kuraldır. Ne var ki bu etik kural Türkiye`de ve demokratik kurallarla yönetilmeyen Siyasi Partilerde uygulanmamaktadır. Ancak bu denli sayıda seçim kaybetmiş bir liderin hala, birtakım gerekçelerle istifa etmeyişini ve de Kurultayda yeniden adaylığını koymasını anlamak ve kabul etmek olası değildir.
CHP`nin 38. İnci Kurultayı 4-5 Kasım 2023 de “İkinci Yüzyıla Birlik ve Demokrasi” sloganıyla yapıldı. Özgür Özel 812 delegenin oyunu alarak CHP Genel Başkanı seçildi. Yeniden adaylığını koyan Kılıçdaroğlu ise 536 oy alabildi.
Ancak Kılıçdaroğlu Halk TV`de ve diğer bazı medyalarda, “delegeler gel derse” “görevden kaçmayacağını ve yeniden aday olabileceğini” belirtiyor. Bir çalışma ofisi alçarakta CHP Genel Başkanlığına yeniden aday olabileceği söyleniyor. Özellikle hükümet yanlısı ve bazı muhalif TV kanalları da bu konu üzerinde durmaktan geri kalmıyorlar.
12 seçim kaybeden, 13 yıllık CHP Genel Başkanlığı döneminde CHP oylarını bir puan bile artıramayan bir liderin bu politikası, gerçekten de sorulara ve kuşkulara neden oluyor. Gerçek o ki CHP oylarını yeni CHP Yönetimi ve Özgür Özel`in 10 aylık CHP başkanlığı döneminde yüzde 26`lardan 34`lere yükselterek birinci parti olmayı başardı. Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun yeniden aday olabileceği açıklamalarını ve yaklaşımını anlamak olası değildir.
Türkiye`nin saygın gazetecisi Fatih Altaylı, Kılıçdaroğlu’nun izlediği bu yanlış politikalar nedeniyle Erdoğan’ın seçimleri kazanmasına yol açtığını ve AKP piyonu gibi politika izlediğini belirtti. Piyon kelimesi ağır bir suçlama olabilir. Ancak basın özgürlüğünü savunan bir politikacının bu tür eleştirilere de açık olması ve tahammül etmesi gerekir.
Oysa Kılıçdaroğlu, Fatih Altaylı `ya burada kaleme alamayacağım son derece ağır ve asla kabul edilemez kelimelerle hakaretler yağdırdı. 55 yıldır siyaseti yakından izleyen ve de siyaset bilimci, Almanya`da iki dönem milletvekilliği de yapmış birisi olarak, CHP Genel Başkanlığı yapmış birsinden bu ağır hakaretlerin yapılmasını çok büyük şaşkınlıkla izledim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşıtlarına zaman zaman yaptığı hakaretleri hayretle ve eleştirerek izlerken, Kılıçdaroğlu’ndan çok daha ileriye giden hakaretleri duymak, beni derin hayrete düşürdü. Demek ki Kılıçdaroğlu’nu gerçek yüzüyle tanımamışım. Bu konuda “CHP ilke ve Demokrasi Hareketinde” görüşünü açıklayan sayın Yalçın;” “Kılıçdaroğlu defteri bir daha açılmamak üzere kapanmıştır.” diyor. Aynen katılıyorum.
Bir yanıt yazın