Oh oh oh çok şükür dostlar! Bazı vatandaşların nur topu gibi John Ali’si varmış
İnsanlar yaşadıkları her dönemde birbirleriyle sağlıklı bir şekilde iletişim kurabilmek… için etrafında gördüğü her nesneye bir ad vermiş.
Özellikle insanları birbirinden ayırt edebilmek ve onlara kişilik kazandırabilmek için çok dikkatli davranmış ve ad vermede birçok kültürel sembol kullanmış.
Doğan çocuklara mutlaka bir ad verilmesi gerektiği değişik inanç ve geleneklerle de desteklenmiştir.
Türk kültür tarihi içerisinde ad verme geleneği… her dönemde çok önemsenmiştir
İslamiyet öncesinde … ad verme için özel törenler düzenlemişlerdir.
Bu törenler bazen çocuğun doğumundan hemen sonra, bazen doğumdan sonraki birkaç gün içinde olmuş bazen de Dede Korkut Kitabı’nda gördüğümüz gibi çocuğun kendi adını almaya hak kazanması için uzun yıllar beklenmiştir.
Türk tarihinde, yeni doğan çocuklara kimlerin ad verebileceği de gelenek içinde belirlenmiştir.
Çocuklara ad genellikle çocuğun en yakını, ailenin ya da obanın ileri gelenleri, gebelik sürecinde anneye yardımcı olan kişiler tarafından verilmiştir.
Ad verme geleneği aynı zamanda adı veren kişinin dünya görüşü hakkında da ipuçları taşımaktadır.
Ad veren kişi kendi isteklerinin ve değerlerinin yaşaması ve yaşatılması için çocuğa ad verebilmektedir.
Türk kültüründe ad vermek törenlerine artık pek rastlanmadığı gibi geleneklere bağlı kalmayı pek fazla önemseyen bazı kesimlerin ad verirken çok seçici olmadıkları ve adın anlamını önemsemedikleri söyleyebilir (1 )
***
1975’li yılların çok sevilen şarkısının söz dizesinde Yasemin Kumral “ Oldu en sonunda oldu bim bam bom / Rüyalarım gerçek oldu bim bam bom/ Duyduk duymadık demesin hiç kimse/ İşte ilan ediyorum herkese /Oh oh oh çok şükür dostlar/ Benimde artık bir sevgilim var “ diye avazlıyordu!
CAN ALİ, JOHN ALİ OLDU
· Bazı vatandaşlar farklı olması ve biricik olması uğruna, “ Lina, Adel, Aleks, Alis, Sasha Mia, Ares, Karan, Oliver, Kai, Leo, Milla, Kayla, Arat, Zenia, Neva, Adara, Nora, Elena, Luna, Noah, Liam…” gibi isimleri çocuklarına ad olarak veriyormuş.
· TÜİK verilerine göre 2023 yılında Lina, en çok tercih edilen kız isimleri arasında ilk 8’de yer almış.
· Yine verilere göre Türkiye’de anne-baba Türk olup çocuğunun ismi Oliver olan 10 kişi varmış.
· Henüz çok yaygın olmasa da, Can Ali ismi yerine ‘John Ali’ adını tercih edenler de varmış.
· Zenia, Neva, Akel, Adara, Leo, Sasha Mia, Adel, Aleks, Alis, Ares gibi isimler ise Türkiye’deki fenomenlerden etkilenilerek çocuklara konulan yabancı isimler arasındaymış.
GARİP AD VERMEYLE İLGİLİ SAYGIN KİŞİERİN DÜŞÜNCELERİ:
· Bilgisayarın isim babası ve Dilbilimci Prof. Dr. Aydın Köksal(*):
Yabancı isim verilmesinin bu kadar yaygın olmasının bir nedeninin de yabancı dilde öğretim yapan okulların artmasından kaynaklandığını görüşünde.
Konuya ilişkin söyledikleri:
– Uzun süredir adım adım gelişen karşıdevrim sürecinde toplumun bütünselliği ve uyumu, büyük (birçok alanda) yaralar almış durumda…
– Yabancı dille öğretim yanılgımızla birlikte, her düzeyde özelleştirilmiş öğretim kurumlarımızla çökertmeyi başardığımız -sözde milli, özde tarikatların emrindeki- Milli Eğitim sistemimizle vardığımız çöküntünün bir sonucudur.
– Bunu 2000 yılında, Sivil Toplum Örgütlerimizin ve Öğretmen Sendikalarımızın isteği üzerine yazdığım Yabancı Dille Öğretim: Türkiye’nin Büyük Yanılgısı başlıklı yapıtımda ayrıntılı biçimde incelemiştim (Öğretmen Dünyası Yayını, 250 s, 2000, 2002, 2006).
-Yazılı kültür beş bin yıllık geçmişe dayanıyor…bir toplum, hangi dilde öğretim görüyorsa, o dilin temsil ettiği toplumun ekini(kültür) içinde eriyip yok oluyor. 40-50 yıl, 70 yıl yetiyor bu yok oluş için. Böyle giderse benim adım Aydın ama Aleks olacak. Osman’ın Oliver olması gibi…
– Bu eğilimin bir tür kimlik bunalımından kaynaklandığını söyleyebiliriz.
– Bu yeni moda kişi adları bazen, bir Batı ya da Doğu dilinde var olan bir sözcük ya da onun bir kısaltması olarak da beğenilip seçilebiliyor.
– İnsanlarda şöyle bir düşünce var, ‘Ben olmasam da benim çocuğum biricik olsun.’ Örneğin annenin adından ilk heceyle babanın adından son heceyi birleştirip bundan yepyeni adlar türetilebiliyor: Yüksel ile Orhan’dan Selhan gibi.. Aysel ile Kâmil’den Aymil..v.b.
-‘Yeryüzünde sekiz milyar insan var. Bunun içinde bir tek benim kızımın adı bu’, diyerek övünebiliyor insanlar.
– Nereden geldiği belli olsa da olmasa da bize yabancı duran sözcükler bunlar.
· Edebiyatçı, Yazar Kemal Ateş:
Söz konusu durumu ‘yozlaşma faciası’ olarak tanımlamış.
Konuya ilişkin söyledikleri:
– Kültürel yıkım, insanın kendinden uzaklaşması bu kadar olur.
– İnsan hangi millete, hangi ulusa ait olduğunu bilmeli.(bilincinde olmalı)
– Kendi kültürümüze ve dilimize sahip çıkamazsak neye sahip çıkacağız, bu çok büyük yanlış.
– Bu durum özünden kopmuş büyük bir yozlaşma faciasıdır.
– Genelde kendini entelektüel olarak tanımlayan insanlar, çocuklarına bu tür isimler koyuyor ama eğitim diploma ile olmuyor.
– Eğitim(dizgesi) görevini yapmamış, özellikle özel okullarda yetişenlerde, yabancı dil eğitim görenlerde bu gibi durumlarla sık karşılaşıyoruz.
– İngilizce eğitimi bu kadar yaygınlaştırmanın sonuçlarından biri de gelecek neslin adına yansıyor
– Oysa bütün Avrupa ülkelerinde herkes kendi anadilinde eğitim yapar.
– Bu durum bir tek Türkiye’de var. İngilizce eğitim yapma hastalığı bizde var.
· Yazar Feyza Hepçilingirler:
Dil bilinci gelişmemiş ve yerleşmemişse insanlarda bu tür hallerin normal olduğunu vurgulamış ve şunları söylemiş:
– Günümüzde ise rüzgâr epey uzaklardan esmiş, ta ABD’den. Giyimimizden yeme içmemize kadar bütün alışkanlıklarımızı etkilemiş ve tabii ki adlarımızın aynı kalmasına da izin vermemiş
– İlk aşamada, çocuklarımıza koyduğumuz adlarda ç, ö, ş, ü, ğ, gibi harflerin olmamasına dikkat etmişiz.
– Bu harfler sadece Türkçede bulunduğu için, ileride, çocuğumuz yurt dışına çıktığında sorun yaratabilir diye düşünmüşüz.
Uluslararası dolaşıma sokmayı başaramadığımız harfleri feda etmemiz pek kolay olmuş.
-İçinde bu harflerin bulunmadığı Türkçe adlar seçmişiz.
– Sonraki aşamada Batılı isimlere benzeyen Erol, Sami gibi, Jasmine gibi adlar koymayı akıl etmişiz.
– Bugün artık benzerlikle yetinmeyip doğrudan yabancı adlar koyma noktasına gelmiş bulunuyoruz.
– Dili belirleyen toplum.
– Toplumdaki her değişiklik, her yönelim dile yansır.
-Kendisi olarak kalmak isteyenin dört elle sarılması gereken değerlerin başında dili gelir. Çünkü dilini yitiren, kimliğini yitirir.
– Dükkânlara yabancı adlar koyarken olduğu gibi, yeni, ilgi çekici, değişik ve havalı bulunduğu için, özentiden dolayı konuyor olabilir.
– Batılı adlar, modernleşmenin göstergesi olarak düşünülüyor, daha ‘Avrupai’ görünmek için seçiliyor olabilir.
– Yurt dışına çıktıklarında Türk oldukları hemen anlaşılmasın diye adları gidecekleri ülkede yaşayanlarınkine benzetilmeye çalışılıyor olabilir.
– Geleceklerini ülke dışında, Avrupa’ya da Amerika’da arayacağı düşünülen çocuklar, oralara gittiklerinde zorluk yaşamasınlar, yadırganmasın diye konuyor olabilir.(2)
Buna baba soruna diplomalı vatandaşların milli kimlik bunalımı denir!
(Parantez içi yazılar derleyene aittir)
(1) http://www.turukdergisi.com/Makaleler/2102634047_13.%20M.M.T%c3%bcrkta%c5%9f%2034-44.pdf.pdf
(2) https://www.aydinlik.com.tr/haber/turkce-isimlerin-yerini-neden-bati-kokenli-isimler-aldi-batili-isimlerin-cocuklara-konulmasinin-nedenleri-neler-uzmanlar-yabanci-isim-sevdasina-ne-diyor-482994
Bir yanıt yazın