Almanya Türkiye’nin ihanetini unutmaz

Sayın Necdet Buluz,

Başta Almanya olmak üzere, Avrupa-Türkiye ilişkilerini, Türkiye’ye çıkarılan zorlukları anlamak için, en az 1940 dan başlayarak, ilişkilerin gelişme tarihini bilmek gerekir. Türk Dışişleri Bakan ve elemanları bu konuda maalesef çok bilgisizdirler.

Türkiye, bu bu tarihi bilmeden girişimlerde bulunmakta ve bu yüzden burnunun üstüne düşmektedir.

Almanya uzun vadeli devlet hedefleri olan bir ülkedir ve bu hedefleri belirlerken, geçmişine bakıp, dost ve düşmanlarını ayırd eder.

Biz Türkler, Almanları 1. Dünya Savaşındaki müttefikimiz olarak tanırız. 2. Dünya Savaşı tarihi bizde hiç okutulmaz.

Sayın Necdet Buluz, - nazi almanya turkiye saldirmazlik anlasmasi ikinci dunya savasi

Halbuki Türkiye 1940’da Hitler Almanyası ile bir „Saldırmazlık Antlaşması“ imzalamış, sonradan, Almanya Yunanistan ve Bulgaristan’ı işgal edince seferberlik ilân etmiş ve ABD/İngiltere’den 100 Milyon $, savaşa hazırlık yardımı almıştır. Bu yardımın şartı, Almanya’ya savaş ilân etmektir. Türkiye ise savaşın bitmesine az kalana kadar bu şartı yerine getirmemiştir. Ancak ABD ve Rus orduları Berlin’e dayandıktan sonra, Alman ordularının „kayıtsız şartsız“ teslim olmasına altı hafta kala, 23 Şubat 1945’de Ankara da, zaten yerle bir olmuş yenik Almanya’ya, ABD baskısıyla resmen savaş ilân etmiştir.

Almanya’nın „devlet hâfızası“ bu ihaneti unutmaz! Bu ise Türkiye’de okutulmaz ve bilinmez.

ABD/İngiltere ise kaybettikleri 100 milyon Dolları, sonradan Türk askerlerini Kore’ye göndererek ve başka kazıklar atarak geri almışlardır.

Sayın Necdet Buluz, - German Turkish Treaty of Friendship and Non Aggression nazi almanya turkiye saldirmazlik anlasmasi ikinci dunya savasi
Türk – Alman dostluk paktı açıklanırken, 1941
Franz von Papen, Şükrü Saraçoğlu

Bunları bilmeyen Mesut Yılmaz, Tansu Çiller gibi çok cahil Türk Başbakanları ise, AB’ye, Gümrük Birliğine girme sözü ile Türk milletine kazık üstüne kazık atılmasına sebep olup, bunları milletimize „zafer“ olarak ilan edip alkış toplarlar. Mesut Yılmaz Köln ziyaretinde Kohl’a „çifte vatandaşlığı kaldırma“ sözü verdi ve yaptı ama Kohl „Türklere Vize’yi kaldırma“ sözünü verdi ama tutmadı. Çiller Türkiye’yi Gümrük Birliği’ne soktu ama, bu birliğin yönetimine bir tek Türk delegesi bile alınmadı, Türkiye daha ilk sene 60 milyon $ zarar etti ve halen ediyor.

Cahillerin yönettiği ülke halklarının durumu budur. Vize konusunda da durum budur. Almanya Hindistan’a vize mecburiyeti getirince, Hindistan 24 saat geçmeden Almanlara vize uygulamaya başladı. Üstelik Vize ücreti Almanlara 50 DM, Türklere sadece 7 DM idi.

Saygılarımla


Yazıları posta kutunda oku


“Almanya Türkiye’nin ihanetini unutmaz” için 2 yanıt

  1. Almanya avatarı

    Hakiki Alman soyundan gelenler asla yalan söylemez.

    70 yıldır Türkler Almanyada? Neden acaba? Ekmek parası.

    Türkler hıristiyan olmadıkları halde bu ülkeye %1 kilise vergisi öderler.Maaş kağıtlarında
    göremezsiniz.Sisteme integre edilmiş.

    Türkler beceriksizlikleri yüzünden ödedikleri gelir vergisi nasıl alınır bunu bilmezler, yıldan, yıla devlet
    kasalarına çok paralar kalır.

    Almanların inek gibi sağdığı bir millet varsa o da Türklerdir. Türk hakkını, hukukunu bilmez, sormaz, araştırmaz, ilgilenmez.

    Türk çocukları çok hareketlidir, yani yaramaz, bu nedenle öğretmenler Türk çocuklarını “sonder Schule” aklı dengesi bozuk okullara yollanmalarını isterler.

    Alaman annenin, içkisi, siğarası, eroini olduğu için çocuklar sakat doğar. Bu okullar genelde bu çocuklar içindir.

    Bir Türke devlet dairesinde ,örneğin bir Hakimlik görevini vermezler. Önemli yerlerde, bakanlıklarda Türk yükselemez.

    Türkler halen bu ülkeye integre olamadılar. Bir hafta önce trende yaşadığım bir olayı yazıyım.4 tane kadın, yaşları 35 ile 45 arası.Oldukça kapalı, üstlerinde siyah gecelik gibi elbiseleri, kafalarında iki kat başörtü. Dinayetin hocaları, sorduğumda bu cevabı aldım. Ben bu kadınların yandaki koltukta oturuyorum.
    Tren son durağa geldi, bu kadınlar orda arkalarında bir pislik bıraktılar, boş çay,kahve kapları, çekirdek pisliği, boş cips torbaları.
    Tek kelimeyle Türk olduğumdan utandım, böyle, dinli, imanlı kadınlar arkalarında bu kadar pislik bırakarak trenden inerse; acaba öbür Türk vatandaşları treni ne halde bırakıyorlar. Yine bu pisliği temizleyenlerde Türkler.

    Piknik yerleride aynı durumda, bir hayvan bile arkasında bu kadar pislik bırakmaz.

    Böyle kişileri kimse sevmez.
    Kendimiz ediyoruz, kendimiz buluyoruz.

  2. Benim 12 Haziran 2024 tarihli yazıma gelen cevaba itirazım var. Daha ilk cümle:
    „Hakiki Alman soyundan gelenler asla yalan söylemez.“
    Baştan aşağı yanlıştır:
    a) „Hakiki Alman soyu“ diye birşey yoktur. İnsanlar en az 180.000 senedir göç halindedirler sürekli birbirleriyle kültürel ve cinsel karışmışlardır. (Bkz.: Bryan Sykes; „Havvanın yedi kızı“ kitabı. Almancası: Die sieben Töchter Evas. Prof Sykes genetik araştırmalar uzmanıdır ve, Afrika hariç, Avrupa, Asya ve Amerika’da yaşayan insanların sadece yedi anneden türediklerini kanıtlamıştır.) Bugün ne Almanya’da ne de Türkiye’de „saf kan“ Türk veya Alman denecek kimse yoktur. M.S. 1700 senesinde (o zaman 7000 nüfuslu olan) Münih’de yapılan nüfus sayımında halkın %10 unun Türk kökenli olduğu saptanmıştır. Bunlar Viyana Kuşatmasında (1687) esir alınıp Alman prensliklerine ırgat olarak dağıtılan Türk delikanlılar ve çocuklarıdır.
    b) Almanlar da hepimiz gibi insanlardır, yalan söyleyeni de, söylemeyeni de vardır. Aynı ana-babanın çocukları bile birbirinden çok farklı olabilirler.
    c) Almanya’ya gelen Türkler, çoğunlukla kırsal bölgeden gelen, daha az eğitimli, hiçbir yabancı dil bilmeyen ve geçim sıkıntısı olan vatandaşlarımızdır. Gerek Türk ve gerekse Alman devleti, bu vatandaşlarımızin dil öğrenmesi ve yabancı kültüre uyum sağlaması için hiçbir yardım yapmamış, önlem almamışlardır. İşçi olarak sadece „başı olmayan el ve ayaklar“ gelmiştir; aralarında öğretmenler, avukatlar, doktorlar, tercümanlar yoktu. Haklarının neler olduğu konusunda bilgileri de yoktu, imkânları da yoktu. Ailelerini getirmeleri yasaktı. 1960 lı yıllarda, Nazi yönetiminin bitmesinden hemen 15 sene sonra, Alman devlet dairelerinde çalışanlar da Nazi eğitimini daha üstlerinden atamamışlardı, geniş yabancı düşmanlığı vardı. 1970 den sonra, aileleri getirme izni çıktı. Gelen hanımlar ve çocuklar da ortama ve Almanca’ya yabancılardı.
    Düşünülebilecek bütün bu olumsuz şartlar altında bile Türkler var olmayı başardılar. Bugün bulunduğum 300 bin nüfuslu Karlsruhe’de en az 5 Türk avukat, birçok Türk öğretmen, polis, mühendis, işadamı, doktor, dişçi, bilgisayar uzmanı, Üniversite profesörü, çoğu iş yeri ve ev sahibi kalifiye eleman ve mittelvekilleri var; hepsi 60 sene önce „sadece el ve ayak“ olarak gelen bu vatandaşlarımızın çocukları ve torunları. Bugün Almanya’da yaşayan 3 Milyon Türk’ün yarısı Almanya’da doğmuştur ve Alman vatandaşı olmuştur.
    Bu kalkınma mûcizesi, 1985 den itibaren DİTİB’in gönderdiği imamlar sayesinde frenlendi. Çünkü DİTİB, vatandaşlarımızı ve çocuklarını çağdaşlaşmak yerine araplaştırmak ve Suudi Arabistana uyum sağlamaya teşvik ederek, ikiye bölüyor. Benim yazıma cevap yazan arkadaşın trende gördüğü kapalı ve saygısız bayanlar, bu kurumun elemanlarıymış; hiç şaşmadım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir